Standartlarımızı belirleyen hayat nedense sınırlarımızı gözardı edebiliyor . İstemediğin çoğu şeyi gün içerisinde yapmak zorunda kalıyosun. Etik dışı ahlak dışı olarak görülen fakat gayet normal olan çoğu şeyi kendi hür irademizi kullanarak uygulamada hatalar yapıyoruz . Hiç kimse sana günün nasıl geçti diye sormadan otobüsteki koltuğunu alamaz almamalı, sırf yaşı ve gebelik durumu dolayısıyla berbat geçen bir günün ardından 30 km uzaklıktaki evine ayakta bekleyerek gitmek zorunda değilsin. Sınırlarımız ve standartlarımız farklı şeylerdir. Sınırlarını çizersen standarların da o kadar yükselir . Tıpkı bir makara gibi ne kadar çekersen o kadar yükselir .
Gece boyunca ağlayan bebekler, anne babalar için zorlu bir deneyim olabilir. Bilim insanları, ağlayan bebekleri sakinleştirmek ve uyutmak konusunda etkili yöntemler geliştirmiştir.
Araştırma Sonuçları
Tokyo’daki RIKEN Beyin Bilimleri Merkezi’nde yapılan araştırmada, 0-7 aylık bebeklere sahip 21 annenin katılımıyla farklı yöntemler denendi. Araştırma sonucunda, en etkili yöntemin bebeği kucakta 5…
Bağıra çağıra ağlayan insan susar bir raddeden sonra, derdine derman arayan insan bulamayınca, cekilir kabuğuna. Yarasının iyileşmesini bekleyen insanın, her yeni acıda tazelenir yaraları. O zaman uzaklaşmaya içine kapanmaya başlar. Çözüm bulmaya çalıştıkça hatalar yapar, yanlışlara güvenir bir bataklık timsali içine çekildikçe çekilir. Sonra bir bakmış kendini bile kaybetmiş yanlışların esiri, büyük acıların kurbanı olmuştur.
Ne istediğini bilmeyen sosyalist kadın kafası, lgbt yi her yerde güzelliyen sürekli reklamını yapıp gençlige özendiren bu ve bundan dogacak embesiller emin olmayıpta istedikleri secimler yüzünden gelecek yüzyillarda erkege dair birşey bulamayacaklar cografyada. Sonunu düşünmeden anında kararlar veren sonra tekrar pişman olup ağlayan, civa gibi heryere akan ve tipik iki yüzlüler gibi aram herkesle iyi olsun diyen sosyalist feminen kafaların günümüzdeki dindoş ve radikal ampul kafalardan hiç bir farkı yoktur.
{"uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın"}
Bazı şarkılar vardır, cızırtılı bir yağmur gününü anlatır.. Bazı şarkılar vardır, kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır, kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu o şarkının adı, ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısı...
Goethe'ye göre, kadını, şiiri, müziği sevmeyen, ömrü boyunca ahmak kalır.
Karl Kraus'a göre, bir kadın olmadan yaşanmayacağı doğru değildir, bir kadın olmadan yaşanmış olunmaz sadece.
Winston Churchill, benim en parlak başarım, eşimi benimle evlenmeye ikna etmemdir
diye özetlemiş.
Charlotte Whitton ise, kadınlar, hayatta yapmaları gereken şeyleri, kendilerinin yarısı kadar bile iyi olmayan bir erkeğin yaptığından iki kat iyi yapmak zorundadır, neyse ki, bunu yapmak zor değil diye gülümsemiş.
Lynda Lee-Potter'a göre, güçlü erkekler, kadınların desteğiyle başarılı olurlar, güçlü kadınlar ise kocalarına rağmen başarılıdır.
Aristotle Onassis, eğer ki kadınlar olmasaydı, dünyadaki paranın hiçbir değeri kalmazdı
diye izah etmiş.
Rudyard Kipling, kadının tahmin ettiği şey, erkeğin emin olduğu şeyden daha doğrudur demiş.
Henry Miller'a göre, kadınlarla ilgili yapılabilecek üç şey vardır; onu sevebilir,
onun için acı çekebilir, ya da onu edebiyata çevirebilirsin.
Honore da Balzac, bir kadına inanmak, ona tapmak, onu hayatın başlangıç noktası, ışığı bellemek… Bu, yeniden doğmak değil de nedir, diye sormuş.
Charles Bukowski, hıçkırarak ağlayan bir kadının gözyaşları, ağlatan adamın başına geleceklerinin altına atılacak imzadır diye uyarmış.
Tolstoy, kadın öyle bir konudur ki, onu ne kadar incelersen incele, her zaman yepyenidir demiş.
Turganyev, bütün dehamı, bütün eserlerimi, akşam yemeğine geç ya da erken gelmemle candan ilgilenen bir kadın uğruna feda etmeye hazırım, diye yazmış.
Gökyüzünün yarısını kadınlar taşır diye
Çin atasözü var.
Kadın, bir erkeğin kendisini sevmediğini, ondan daha önce farkeder diye Rus atasözü var.
Pablo Neruda, bir kadın söyleyeceği çok şey olduğu halde susuyorsa, erkek artık tüm
Ülkede mutlu olabilecek başka bir şey bulunamadığından bulunsa bile en başta ekonomik ve sosyal zatturu zutturu nedenler yetmediği için herkes ilişki ve evliliğe sardı. Ben kriz zamanları üni okumadım benim sınıfımda, çevremde ve bilhassa 2012-16 arası lise yıllarım hiç ilişkimiz yok diye ağlayan kız yoktu. Hep ideal okuma üstüne kurulu ondan sonra ise biri bulunur mantigindaydi. Kendi başına mutlu olamayan kimse başkası ile de mutlu olamaz. Bunu hep kendime derim. O adam ya da kadın bizi uçurumdan kurtaracak değil. Evvela kendi kendimize memnun ve mutlu olmayı öğrenmek lazım
Ya oğullarımız? Hele hele uğrunda kız çocuklarının diri diri gömüldüğü cahiliye döneminin bugün bile yansıması olan ve hala kız-erkek çocuğu ayrımının yapıldığı ailelerde yetişen oğullarımız.
"Anne!", "baba!" dedikten sonra kibri öğrenen, delikanlılığı serserilik zanneden, film, dizi kahramanını örnek alan evlatlarımız.
Oysa kahramanlık, yaşı küçük diye savaşa alınmadığı için ağlayan, Peygamberine ﷺ aşık, Habib olmaktı.😓
Oysa kahramanlık, kollarını ve bacaklarını kaybetmenin değil, abisi ile savaşa gitmeyip nefis yaptığı için Allah'ın onu cezalandırdığını düşünen ve affedilmeyi dileyen Mus'ab olmaktı.😓
açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın, en görkemli saatinde yıldız alacasının gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder, uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın...
rüzgâr uzak karanlıklara sürmüş yıldızları, mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan.. onu çok arıyorum, onu çok arıyorum... heryerinde vücudumun ağır yanık sızıları, bir yerlere yıldırım düşüyorum, ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan.
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız, ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız.. hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi tuz parça kırılsak da hâlâ içimizde o yanardağ ağzı hâlâ kıpkızıl gülümseyen