Tumgik
#iyibokyedin
kimbupezevenk · 2 years
Text
Tumblr media
50 notes · View notes
ucargiderhepsii · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media
323 notes · View notes
iyibokyedin · 3 years
Text
Ağlamam yalnızca ağladıktan sonra yüzde oluşan doğal botoks etkisi için, söyleyeceklerim bu kadar.
77 notes · View notes
serseri-sair · 4 years
Text
Çıkmaz sokaklara alışığım, çiçekli yollara inancım kalmadı.
42 notes · View notes
aysisii · 4 years
Text
Ya az bile kalıyorsa?
Efsaneye göre; Nuh Peygamber zamanında,insanlar doğru yoldan sapmış,düzen bozulmuş,Tanrı’ya isyan etmişlerdi.Tanrı,bunları cezalandırmayı kararlaştırmış ve Nuh Peygamber’e bir gemi yapmasını emretmiş.Herkes onunla alay ediyor,başlarına gelecek felakete bir türlü inanmıyorlamış.Derken geminin yapımı bitmiş,tufan kopmuş.İlahi emir gereğince yer yüzünde bulunan bütün canlılardan, erkek-dişi birer çift gemisine alan Nuh Peygamber ile ailesi ve iman eden bazı yakınları kurtulurken,“tufan olursa, ben bir dağa sığınırım” diyerek gemiye binmeyen bir oğlu ve Tanrı’nın gazabına uğrayan insanlar yok olmuş. Bu hikayeden herkesin aynı dersi çıkardığına eminim ama bilirsiniz biz “ileride bunlar nerede işimize yarıyacak ki yaa?” diyerek derslerden kaçan bir nesiliz..Bak gördün mü ne oldu şimdi?!  Her insanın içinde yaptığı bir eylemin mutlaka cezasının da olacağı bilinci taşıdığını biliyor muydunuz? “Bugün çok güldüm yarın kesin ağlayacağım”,”keyfim çok yerinde kesin kötü bir şeyler olacak”,”fırtına öncesi sessizlik bu her şey daha beter olacak!” gibi niceleri bunun bir kanıtı niteliğinde.Peki bu kadar küçük olaylarda bile cezalandırılacağını düşünen insanoğlu asıl ayıplarının cezasından neden çekinmiyor? Başımıza gelen felaketlerin sorumluluğunu bir insana yakışır şekilde kendi üstümüze değil “2020″nin üzerine yüklemek elbette işin kolay kısmıydı.Ancak içten içe bunu hakketiğimizi biliyorduk.İçimizden bir ses “Belki de olması gereken bu.İnsanoğlu yüzyıllardır kendisini tanrılaştırıp dünyanın hakimi olmaya,insanlara hükmetmeye çalıştı.Doğayı emrine sunulmuş köleden başka bir sey olarak görmedi.Bunu hakettik!” diyordu.Aslına bakarsanız doğal seleksoyunu bu zamana kadar fazlaca gördük,duyduk.Nuh Tufanı Efsanesi günümüze kadar ulaşmıs en iyi örneklerden biridir.Bu nadide yaşamı haketmeyecek kadar vahşiydik ve elbette ki bir “reset” gerekliydi, bunu zaten biliyorduk..     “Dünya oluşalı 46,İsa doğalı 5 saniye geçti.” diyor Carl Sagan.Neredeyse mikrosaniyelik ömrünüzü doğaya ve kendinize sevgi ve saygıyla geçirmeniz;mutlak bir döngü içerisinde olduğumuzu unutmamanız dileklerimle bir sonraki yazıda görüşmek üzere dostlarım esen kalın..🍀❤
71 notes · View notes
salagayatandahi · 5 years
Text
Tumblr media
7K notes · View notes
banayalansoylemeask · 5 years
Text
İyi değilim,hissetsene.
35 notes · View notes
biraklikacik · 5 years
Text
bir şehirde sokak sokak seni aradım
bir kitapta harf harf,
bir şarkının her bir oktavında seni bulmak istedim
o kadar yoksun ki
ne bir sokakta çıktın karşıma
ne bir kitapta
ne de bir şarkının herhangi bir oktavında.
33 notes · View notes
ibraaaa12 · 5 years
Text
Artık hiç birşey hissetmemenin sevincimi mi desem üzüntüsü mü desem bilemedim....
Tumblr media
248 notes · View notes
kuzeykks · 5 years
Text
Değişmeyen insanları değiştirme çabalarımız hep hüsrana uğratıyor bizi.
4 notes · View notes
sadandcat-blog · 5 years
Text
Sende takılı kaldım gidemiyorum hiçbir yere
9 notes · View notes
kimbupezevenk · 3 years
Text
Tumblr media
145 notes · View notes
ucargiderhepsii · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media
863 notes · View notes
iyibokyedin · 5 years
Text
Siz kendinize yakıştırıyorsanız, bizden yana sıkıntı yok
83 notes · View notes
serseri-sair · 4 years
Audio
bazı durumlar oldu diyemedim sana. daha iyi olmadı hiçbir şey. gerçi bir süre sonra daha kötüde olmadığını fark edince çok da umrumda olmadı açıkcası. kaç kez seninle keyfe keder, neşeli durumlar yaşadım, yaşıyorumda.. lakin bir tarafımız hüzne daha bir meyilli olunca o taraftan kaybımız oldu hep. kafamı karıştıran şeyler var şu ara. sonsuz ayrıntılar takılıyor aklımın bir köşesine. biriciğin doğum günüydü. elbise dükkanına gidip bütün parayı vitrinde beğendiği elbiseye harcamıştım. akşamına bizim kartal ismail'i samatyada on paraya eski lokalde hesabına satınca ertesi gün gelip nasılsın diye sormuştu. anlardım sevdiğini. unutmak değil ama belki hatırlamamak mümkün demişti muzaffer abi. önceki gece eski fotoğrafları, mektupları, kuruttuğum çiçekleri yaktım.. bir daha yan yana olamayacağın insanlar ile aynı fotoğraf karesinde yıllarca kalabilecek olmak pek sevimli değildi benim için. uzansam uçurum, dokunsam ateş. bir boşlukta dağ yararcasına.. kızıl ormanların, dikenli güllerin arasında.. aldanacağım kokuların ve vücutların arasından geçiyorum. hani otuz yıl oldu lakin her saniyesini için için kaynayan gizli bir coşku ile yaşayarak geçti benimkisi. binlerce çocuk, bir o kadar gülüş, yüzbinlerce düş geçti içimden. ne yalan söyleyeyim geriye dönüp bakasım bile yok. bir sana aldanıyorum, bir de gülüşüne. ne seni, ne de kendimi affedebilirim.
108 notes · View notes
aysisii · 4 years
Text
1 Paragraf farkla büyük boy değişim ister misiniz?
Merhaba dostlarım! Bugün sizlerle beni üzen bir olay üzerine dertleşelim istedim.Bu olay her ne kadar bireysel bir sıkıntı gibi dursa da yakın ölçekte baktığımızda toplumsal bir tabloyla karşılaşıyor olacağız.    Yazılarımı yayınlamaya başlayalı 1 hafta olmasına rağmen sizlerden yazılarımı beğendiğinize dair büyük bir ilgi görmek beni gerçekten çok mutlu ediyor ve buna minnettarım.Bunun yanında çok güzel mesajlar alıyorum.Ancak bu mesajların bir çoğunda ortak bir istek dikkatimi çekti.Büyük bir çoğunluk yazılarımı çok uzun bulduğunu,biraz kısa tutmam gerektiğini söylüyordu.Ve evet bunun bende farkındaydım.Böyle bir mecrada yazılarımı kısa tutmalıyım diye yazmaya başlarken her seferinde bunu bende kendime hatırlatsam da yazı bir şekilde uzuyor,3 paragraf ve belki daha fazla oluyordu.Günümüz yazarları bile (Kendimi hiç biriyle kıyaslamak kesinlikle haddime değil) dertlerini bazen 1 kitap boyunca anlatamıyorken,ben nasıl 2 paragrafta anlatabilirdim ki?      Evet artık hız çağındayız ve “kimselerin vakti yok,durup ince şeyleri anlamaya”.Evet,farkındayım.Ancak artık bir başka meselenin daha farkındaydım.Bundan bir kaç yıl öncesine kadar “milletimiz kitap okumuyor” dedikleri zaman insanların yazarları beğenmedikleri için okumadıklarını ve bir nevi protesto ettiklerini,toplumu ilgilendiren bir sanat beklediklerini ve düzelmesini umduklarını;belki de kitap fiyatlarını çok pahalı bulduklarını ve aslında okumak istediklerini ancak kitaplara ulaşamadıklarını düşünürdüm.Ancak meğerse sorun neymiş biliyor musunuz? Kitaplar çok uzunmuş! Bu duruma gülmekten kendimi alıkoyamıyorum bir türlü.Ancak benim Polyanna’lığıma mı gülüyorum yoksa yazılı eserlere karşı ağlanacak tutumumuza mı gülüyorum hala bir çözüme varabilmiş değilim.       “Kitap okuyun” diye öğüt verecek halim yok zira her kitabın bir şeyler kazandırdığına inanmıyorum.Ancak olur ya “hepimiz yalnızız bu dünyada” diye bir düşünceye kapıldığınızda,”mutluluğumu paylaşabileceğim bir tek dostum yok” diye düşündüğünüzde,ağlayacak bir omuz aradığınızda ya da dayanacak bir duvara ihtiyacınız olduğunda sırtınızı kitaplara yaslamaktan çekinmeyin dostlarım,düşmezsiniz.Başka bir yazıda görüşene dek esen kalın..🌸
35 notes · View notes