Tumgik
#kapalı çarşı
s41men · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
why am i like this
13 notes · View notes
asimekrem · 2 years
Text
Kapalı Çarşı
Kendi yastıklarına gölge salmasın Çocuklarının öpüşleri onlara anlat Onlara anlat yağmur karşılıklı yağar Ruhların içindeki müzikle karşılıklı Kapalı çarşı içinde bir sigara Bir keman kılıfı senin saçlarına sürünen yağ Onlara anlat kadınların gözlerinin içinden geçer Kapalı Çarşı ve Kapalı Çarşı’yı götüren saat
Bir inci gerdanlık dumanları içinde kapkara Anlamağa başladığı ağır ve çekilmez kelimeler içinde dağ Senin resmin ince gerdanlığın siyah parlaklığı içinde ışıklı Işıklı ışıksız yandan ve önden ışıksız arkadan ve içten ışıklı Onlara anlat ki insan kelimelerden ve şiirden yaratılmadı Tüyler içinde gelen yeni dünya Bir sandalye kadar hür olduğu gün Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat
Benim aynamı küçültüp büyülten onlar Benim aynamı aynalıktan çıkaran Kapalı çarşılar içinde fikre ve gerçeğe Neler neler etti anlarsın onlar Şemsiyeler gibi Felaketlerin en şakacısına açılıveren onlar Kendi yastıklarına düşmesin Dostlarının kadınları üstündeki gölgesi onlara anlat Kapalı çarşılar içinde Aslanların ağaç kabuğuna yazdığı şiir Kapalı çarşı içerisinde Açık ve keskin yumuşak ve güzel Kur'an sesleri Kapalı çarşı içinde kapalı rüya çarşıları Kapalı çarşı içinde öfke ve af çarşıları
Kapalı Çarşı’ya gittiğin zaman Bir yangın sonrasın��n gazetelerini okudun Bir gazete uzun ve kul olmuş bir gazeteydi Kapalı Çarşı Mavi gözlü bir gazete
Kapalı Çarşı içinde bulutların en senin olanı Sen bana kapalı çarşı Şüphesiz o kadar satılan ve alınanlar var ki Şüphesiz bir harita kırığı Bir yapma deniz parçasıyla kapalı Kapalı Çarşı
Sen kapalı çarşılar üstüne yağmur yağanı Yağmurun iyi ve doğru yağmadığını onlara anlat
Sezai Karakoç
2 notes · View notes
ecoamerica · 2 months
Text
youtube
Watch the American Climate Leadership Awards 2024 now: https://youtu.be/bWiW4Rp8vF0?feature=shared
The American Climate Leadership Awards 2024 broadcast recording is now available on ecoAmerica's YouTube channel for viewers to be inspired by active climate leaders. Watch to find out which finalist received the $50,000 grand prize! Hosted by Vanessa Hauc and featuring Bill McKibben and Katharine Hayhoe!
16K notes · View notes
crescentmp3 · 2 years
Text
longing for the rice hacı baba has with their chicken wings ..
1 note · View note
alicetengelenbirisi · 1 month
Text
Ramazan sanırım baya ezdi geçti,esasen bende böyle tahribat yaratmazdı ama sanırım git gide yaşlanıyorum batarya eskisi gibi şarj etmiyorsa demek..
Ama sabah damak düşürecek kadar acı filtre kahveme kavuştuğuma göre eski düzenime dönüp arada buraya yakarışta bulunabilirim diye düşündüm😂
Gelelim 9 gun denen tatile, e şipşak bitti ve baya baya yoruldum nerden başlasam nasıl anlatsam diyim mahzar gibi😂
Bayramda hiç İstanbula gitmediler diye annem ve babamı gezdirelim dedik Hande ile fakat pişmanlığın dibine dibine yolculuktu hepimizce,bayram birinci günü akşamüzeri gibi varmıştık zaten.Yemek yedik ve hijyeni eksi konumu artı olan evden istiklal yürüme mesafesi olduğu için hemen çıktık baya yürüdük geldik.Akıllarda tek soru burası gerçekten İstanbul mu ?
Eve geldik uyandık ertesi sabah hemen kahvaltı ve elbette Sultanahmet ama bu nedir kalabalığı tarif asla edemiyorum ne Ayasofya ne Topkapı giremedik boşa geçen bir gun gibi oldu,yine cabası yürüdükte yürüdük Mısır çarşısına gidelim bari diye ve ne oldu?Kapalı🥶Kapalı çarşı kapalı.Yıldız sarayı restorasyonda,Galata desen ona keza..Neyseki Dolmabahçeyi gezdik,Pierre Loti,Galatayı mis gören bir cafe ve cumartesi dönerken akşamüzeri olmadan atılmış 12 bin adım ile pazar sabaha karşı evdeydik..
Ve dün yıkanacak onca çamaşır ve İstanbula dönecek olan,birdaha aylar sonra göreceğimiz Yeliz ve eşi yemekte bizdeydi ..Yemek kahve çamaşır bulaşık..Gece 3 te zor yattım ve alarmım ne acı 05:25 e kurulu idi..
Şükür ki pazartesi bitti.Çooook ve çok yorgunum şuan tek hayalim yemek sonrası şarabım.Teşekkürler🤩🥂
Dipnot: İstanbul çilesi ilk gunu sabahı ektedir sonu yok😂😂😂
Tumblr media
11 notes · View notes
1-gelincikk · 1 year
Text
Tumblr media
Geçen sene bugün kapalı çarşı da geziyormuşum😇🤗🇹🇷🇹🇷🇹🇷
75 notes · View notes
claviculaskina · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Veeeee bu sefer farklı bir ülke ve mimari ile geldim.
1. Orosi ismi verilen cam mimarisi ✔️
2. Gök cami avlusunda muhteşem mimari ✔️
3. 7 km bir kapalı çarşı ✔️
4. Tablo değil bir halı ✔️
Tebriz - İran 🎨
7 notes · View notes
ecoamerica · 1 month
Text
youtube
Watch the 2024 American Climate Leadership Awards for High School Students now: https://youtu.be/5C-bb9PoRLc
The recording is now available on ecoAmerica's YouTube channel for viewers to be inspired by student climate leaders! Join Aishah-Nyeta Brown & Jerome Foster II and be inspired by student climate leaders as we recognize the High School Student finalists. Watch now to find out which student received the $25,000 grand prize and top recognition!
17K notes · View notes
yurekbali · 5 months
Text
Tumblr media
BEHÇET NECATİGİL (1916-1979) 1916’da İstanbul’da doğduğunda (o gün onunla dünyaya gelen çocuklar arasında) “Yüzü yüzüne en çok benzeyen çocuk!” diye bir kayıt düştüğü söylenir babasının, Takvim-i Ragıp’ın bir kıyısına. Gözleri (o pek azınızın usunda olan gözleri) biraz odanın, biraz da dışarısının karanlığını kuşanır. Vücudu İstanbul’un o eski sokaklarının, evlerinin esmerliğini alınca bildiğimiz o sureti çıkar. Evlerin dip odalarında gider gelir. 1930’larda bu durgun çocuk, hem okula gidiyor, hem annesiyle sokakta top oynayan çocuklara bakıyordur (Kabataşlı anneler o zamanlar çocuklarıyla pencerelerden ayrılmazlardı). Gider üstünü değişir: İlk basılı şiirini okuyordur çünkü (Varlık, Ekim 1935). 1940-1943. Kars’ı Zonguldak’ı görür. - Öğretmenim! diyorlardır çocuklar. Askerken ilk ata bindiği söylenir (görenler beyaz bir at diyorlar). Artık otlar, karıncalar, devedikenleri, hanımböcekleri, Pan’ın teneffüsü, çalılar, kuşlar, ikindi vakitleri okşamaktadır yüzünü. Kapalı Çarşı diye on bir heceli bir sözcüğü hecelediğinden mi? Öyle olmalı: İlk gözağrısı (1945). Biliyoruz kırları severdi en çok. Ve sıradan böcekleri. Ama birden yere yüzükoyun uzanıp “tabiatla haşir neşir” olmak yetmiştir. Gökleri, yıldızları geç bir kalem, der, Beşiktaş’ta, Barbaros meydanında dolaşırken (Çevre, 1951). Ve yavaş yavaş evlerle savaşa başlamıştır artık, düştüğünden yüzü. ‘Şayet aşk’ dese de... İlk arkadaşlıklar (o zaman Abasıyanık 1906, Külebi 1917, Akbal 1923, Birsel 1919, Dağlarca 1914, Aksal 1920, Tirali 1925 midir?). Daha çocukken, “Savrulan karlara bakacağım,” diye tutturmuştur. Ama Fikret gibi evlere kapanmaktır en iyisi (her gün üç paket cıgara ve çocukluğu). İnerse Beşiktaş’a iner artık. Elinde filesi. Yaşlılığında birçoğumuz gibi gözlüğü hep yanında dururdu. Şiiri mi? Şiiri yükseklik korkusunun şiiridir. 1955’lerde duvarlarda gergef işi bir levhanın önünde yazacaktır (annesinin elinden çıkmış). Araf’lar açıklanmalıdır çünkü (1958). Dar Çağ’la hesaplaşmış bir dergâha (sevgili içine) yazılacaktır. Kitaplarda mı ölmek istiyordur? Yeryüzü -neden söylememeli- birden yeryüzü olmaktan çıkmıştır. Hem ne zamandır ellerini cebine soksa cıgaralar, akşamüstleri, kâğıtlar, ıssız kırlara bakan Pan, aşkın hiçlikleri, Panik (ki Divançe diye bir kitaba girecektir) sağır duvarlar, şiirlere üşenmelerimiz, kurşunkalemler, bir teyel. Ve Yaz Dönemi. Ve En/Cam ve Zebra. En çok sevdiği çiçek mi? Gecesefaları elbet. Okurken biraz önüne bakardı (ölümlerde, aşklarda). Bir çilehane özlemi mi? Bir Eski Toprak’lı. Uzatmalı bir nefer. Çünkü nice yollar gidilmiştir (çokken bir şiirin tarihinde ve bankalar gibi bir bilanço yapılmalıdır Aktif-pasif görünmelidir). Bu hınçla sarılır Beyler’e (1978), çünkü ta gerilerden (bir geri hizmetten) Necatî Fâriğiz edemeyiz kimseye tâpû beyler diyordur. Hiç bıyık bırakmış mıdır? Hayır. Ama sakalı hep uzamıştır. Şiirleri (İlhan Berk’e göre) en çok üstüne başına benzeyendi. Çocukluğunun sağlık raporlarında hızlı atıyordu kalbi deniyor. Biliyoruz hep bir ayraç bırakmıştır şiirlerde bir gün dolduralım diye biz. Sunu Bir gün öldü. Gidip geldiği sokaklar, bir kırlangıç, bir kâğıt, bir ıstampa, bir kalem/alkol yanmasında/bir fotokopi, bir kumsaati, yarım kalmış bir şiir, bir patika, cenazesinde bulundu mu? bilmiyorum. Bir bulut bir süre onu izlemiş. Geçerken parmağını kaldırmış bir çocuk. Bir deniz parçası, bir ağaç büyümesini bir an bırakmıştır. Masası uzun zaman kendine gelememiştir. O gün gök açıkmış diyorlar. - İlhan Berk, Behçet Necatigil (1916-1979) (Deniz Eskisi) (Aşk Tahtı / 1976-1982 / Toplu Şiirler II) - Görsel: Behçet Necatigil (Kalender Dergisi, Sayı:6, Mart-Nisan 2019, İki Aylık Edebiyat Dergisi)
17 notes · View notes
lovennot · 1 year
Note
Gerçekten çok önemli benim için. O yüzden depremde yaşadıklarını anlatır mısın 1 gün 1 hafta ve 1 ay olarak?
çok ısrar edildi pekala
Depremin ilk anı zaten çok kötüydü uykudan kalktım o sersemlik de var ve bizim ev 12. kattı bu yüzden kırılma dökülme çok olmuştu her yerde kırılma sesi geliyordu. Herkes ayrı yerde yatıyordu (babam ve annemin problemli dönemleri var o yüzden onlar da ayrı yatıyordu). Babamın yanına koştum ilk sarıldım yapacak başka bir şey yoktu o an. Annem ve en küçük kardeşim geldi ve hala bitmiyordu. Deprem bize göre gerçekten 3 dakika falan gibi geldi çünkü o an gerçekten bitmiyor. Erkek kardeşimin kapısı kapanmış o çıkamadı odadan annem ona sesleniyor ama kırılma seslerinden ses gelmiyordu. Ben en sonunda babama sarılmayı bıraktım ve gözlerimi kapattım çünkü yıkılacağız ve ölücez artık dedim umudu kesmiştim. Derken bir kaç saniye sonra durdu. Babam hemen kardeşimin yanına gitti onu aldı yanımıza geldi. Ne yapacağımızı bilemedik zaten telefonlar tamamen yoktu aramaya çalışıyoruz ama hat düşmüyor. Anneanne olsun babanne olsun teyze dayı vs. onlarla konuştuktan sonra rahatladık kimsede sorun yok. Hemen kalın kalın kıyafet giyinik ve çıktım çünkü biliyoruz ki bi daha bu eve uzun süre gelemeyeceğiz (Malatyada yaşıyorum ve elazığ depremini de yaşadığım için biliyorum çok soğuk oluyor nedense) Annem küçük kardeşimin bezini kıyafetlerini faln bol bol aldı bizde yiyecek ve şarj aletlerimizi alıp çıktık. Bizim bi bahçeli evimiz var. Dayım ve kuzenlerim tatildeydi bu yüzden anneanne yenge ve babannemi alıp bahçeye geçelim dedik. Ama her yer yıkılmıştı bizim çatımız girişe düşmüş yamuktu zorla çıkabildik. Hemen belediye otobüsleri açıldı insanlar soğukta durmasın diye klimalar falan yakıldı parklarda ateşler yakıldı. Normalde arabayla en fazla 20 dakikada gittiğimiz babannemin evine 1 saat 45 dakikada gittik çünkü her yer yıkılmış yollar kapalı ve trafik çok kitliydi. Babannemi bir şekilde aldık bahçeye gidicez o da 1 saat kadar sürdü. Bahçeye teyzem ve yakın bi akrabamızfa geldi çünkü kalacak yer yok ve çocuklar dışarıda kalamaz. Neyse aradan zaman geçti biz 2. depremi düşünmüyoruz bi kere oldu dedik. Bahçede yiyecek bir şey yok zaten marketi geç fırın bile açık değil ekmek su yok dedik ki madem öyle anneannemgile gidelim en azından 2 3 günlük yiyecek alalım. Gittik anneannemgile annem aradı dedi ki bakın Beyaz (köpeğimiz) çok değişik havlıyor ve hiç durmuyor bahçede dönüp duruyor hemen gelin bizde tamam tamam diyip geçiştirdik. Sonunda gidebildik bahçeye. Aradan çok zaman geçmedi ikinci deprem başladı biz zaten artçılara o zamana kadar alıştık tabi kalmadık yerimizden zaten müstakil eve de bir şey olmaz diye düşünüyoruz tabi. Deprem iyice hızlanmaya başladı durmuyor ben hemen küçük kardeşimi kucağıma aldım bahçeye çıkmaya çalışıyorum ama deprem bizi kapıya götürmüyor bi sağa bi sola savruluyoruz hemen montsuz ayakkabısız dışarı çıktık ama deprem hala durmuyor sanki otobüsteyim ve ayakta durmaya çalışıyorum gibi onun üstüne artçılar başladı yine durmuyor yine bağırıyoruz. Hemen babamı kardeşimi aradık iyiler mi diye iyice binalar yıkıldı çok fena çarşı dediler. Kuzenim şoka girdi titremeye başladı kardeşim epilepsi hastası onunla konuşmaya çalışıyorum atak geçirmemesi için uğraşıyorum. Akşam oldu nihayetinde. Tabi herkes mont ve çantayla duruyor deprem olursa çıkalım diye. Beyaza bakıyoruz nasıl bi tepki veriyor mu diye. 3n sonunda uyucaz ama çok kalabalığız yani koltuk yatak falan imkanı yok yetmez 14 kişi bir odada yattık derken 1 gün geçti. 1. haftayı rb atayım
7 notes · View notes
kalbirakik · 2 years
Text
kimsenin kalbi; pazar günleri kapalı çarşı gibi geliyor yaşamak bana.
21 notes · View notes
gozlerimdekiparilti · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kapalı Çarşı.
4 notes · View notes
Note
Bir kapalı çarşı büyür gider
Ben gönlümden başka yerde olamam
Piyano üstüne birkaç söz yani
Aşksız ve müziksiz herşey anlamsız
Şefkatten terlikler sergilenmeli
Bir çocuk yanağı ayaklarında
Varla yok arası yürüyen ilgi
Tereddüt heykeli bir sinemadır
Suskunluğu bölen kızgın bir sitem
Unutulmuş vitrinde pol ve virjini
Huzur limanına uğrar mı bilmem
Sonsuza yönelen vapurlarımız
Anı galerisi kutlu İstanbul
Fatih’ten asılar sürdürmektedir
Sokaklar insanlar hep bize küstü
Deniz kenarında bir öğle üstü
Bir İstanbulluya gönderilecek en güzel şiir bu olabilir.
7 notes · View notes
biredebi · 1 year
Text
Ergenlik hikayesi
Saat sabah dört buçuk. Mezarlığın yanından geçerek meydana vardım. Meydan’da kimseler yok. Kuşlar dahi uçmuyor bu saatte. Tek bir insan dahi yok. Garip geldi doğrusu. Fırına gittim açıklardır diye, kapalı. Karakol’a gittim polis var mı diye yok. Anlam veremedim, nereye gitti bütün bu insanlar? Biraz telaş, biraz panik sokak-sokak gezdim. Zifiri bir sessizlik. Çıt çıkmıyor sokaklardan. 
Evime doğru yürümeye başladım sonra. Alışveriş merkezlerinin önünden geçip yola indim. Sonra farkettim kendimi kaldırımdan yürüyorum. Oysa yolda tek bir araba yok. Atladım yola. Keyfini çıkardım. Geçtim ışıkları vardım 2. kısıma. Kediler dahi yoklar. Yürümeye devam edip Kavaklıpark’a girdim. Hemen yanı cami. Cami’ye gitmeyen adam sabah ezanı bekliyor. diyorum ki bekleyeyim, hoca kaçırmaz ezan saatini. 10 dakika geçti üzerinden ses-seda yok. 
Tam ne yapacağım derken bir ses geldi uzaktan, çarşı tarafından. O kadar sessiz ki, duyabiliyorum. Ağlama sesine benzer bir ses duyuluyor. O an önce nutkum tutuldu. Ama sonra kükredim: HEY!!!
Bir anda kesildi ağlama. Yolda koşmaya başladım. Kaybetmek istemiyordum sesi. Karşıdan biri de bana doğru koşuyor. O an bıraktım koşmayı ve dizlerimin üzerine çöküp ağlamaya başladım. Ve o kadın, beni hiç tanımayan, hayatında hiç görmemiş kadın bana sarılarak ağlamaya başladı. Biliyordum dedi. Biliyordum yalnız olmadığımı. 
*************//////////////-------------
Lisedeyim o zaman. Yeni yeni başlamışım yazmaya. Tuğçe diye bir kızla konuşuyorum. Ergenlik tabi bulaştırdık elimize-yüzümüze. Önce alkolle güzel bir cila attım kendime. Sonra da oturup bu yazıyı yazdım, daha doğrusu yazmışım ve şimdi bulup hatırladım olanları. Gerçekten hayat çok acayip. Bilgisayarın derinliklerinde çıktı bir anda ortaya. Bu ne derken hatırladım: O geceyi, alkol komasına bir kalan sabahı, çocukluk arkadaşıma kafa atmıştım haberim dahi yoktu. Sabah uyanınca söylemişlerdi bana. İşte o zamanlardan belliymiş aşk acısı çekeceğimiz de ders almamışız hayattan. Neyse bu da böyle bir hikaye.
Not: Bu arada yukarıda ki hikayeyi tamamlamak isteyen olursa çekinmesin lütfen. Alıp, tamamlayabilir, kendi hikayeniz gibi kullanabilirsiniz. 
5 notes · View notes
elazigsurmanset · 1 month
Text
Elazığ Belediyesi, Kaldırım İşgaline Geçit Vermiyor!
Tumblr media
Elazığ Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, kent merkezinde vatandaşların mağduriyet yaşamaması için kaldırım işgali yapan esnaflara yönelik denetimler gerçekleştirdi. Denetimlerde Neler Yapıldı? Zabıta ekipleri, kent genelinde dilenci operasyonlarının yanı sıra kaldırımları işgal eden esnaflara yönelik denetimler yaptı. Özellikle Kapalı Çarşı, Gazi, Hürriyet ve Balakgazi ile İnönü Caddeleri ve Yeni Cami çevresinde yoğunlaşan denetimlerde, kaldırımları işgal eden esnafın açtığı tezgahlar kaldırıldı. Kaldırım işgali yapan seyyar satıcılara da para cezası kesilerek el koyma işlemi yapıldı. Vatandaşların dini duygularını istismar ederek dilencilik yapan kişilere de operasyon düzenlendi. Zabıta Müdürü Murat Ayaz'ın Açıklaması: Elazığ Belediyesi Zabıta Müdürü Murat Ayaz, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Esnaflarımızı tebligatlar ile uyardık ve 60 santimetrelik kurala uymalarını istedik. Uyarılara uymayanlara cezai işlem uygulanacaktır." "Vatandaşlarımızın kaldırımlarda rahatça yürüyebilmesi için bu çalışmaları sürdüreceğiz." "Esnafımızın da bu konuda bize yardımcı olmasını ve kaldırım işgallerine son vermesini bekliyoruz." "Yaz aylarında çay ocaklarının kaldırımlara, park alanlarına ve vatandaşların geçiş güzergahlarına sandalye koymalarına da izin verilmeyecek." Elazığ Belediyesi, kaldırımların yayaların kullanımına açık olması için kararlılıkla çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmalar kapsamında vatandaşlardan da destek bekleniyor. Read the full article
0 notes
ejb59195 · 3 months
Text
2nd Stop: Grand Bazaar (Kapalı Çarşı).
Tumblr media
For my second day, I arrived in Istanbul, the capital of the Ottoman Empire on a bright day. The Grand Bazaar, (or the Kapalı Çarşı) is one of the largest & oldest covered markets in the world, with more than 60 streets & 4,000 shops— they sell everything from spices and carpets to books and jewels. It was a center of culture and commerce, where people from different backgrounds and religions mingled and traded. 5  I entered the bazaar through one of its 22 gates, and was overwhelmed by the sights, sounds, and smells. The bazaar was like a labyrinth, with narrow alleys and vaulted ceilings, illuminated by windows and lanterns. The shops were arranged in clusters according to their specialties, such as the goldsmiths, the leatherworkers, and the silk merchants' street. Each street had its own name and character and was marked by a sign or a fountain. The bazaar was also divided into two main sections: the Cevahir Bedesten, where the most valuable and rare items were sold, and the Sandal Bedesten, where the fabrics and clothing were sold. These two sections were the oldest parts of the bazaar, built by Sultan Mehmed II in the 15th century, and were surrounded by many other buildings, such as mosques, schools, baths, and inns. ⁴
As I walked through the bazaar, I saw a variety & quality of the goods. From carpets of different colors and patterns, some of them made by the famous weavers of Hereke and Uşak, spices of different kinds and aromas, imported from India and Arabia, and books of different languages and subjects, written by famous scholars and poets of the Ottoman Empire. ⁴
I also encountered many different people, from artisans, craftsmen, and travelers. I paid attention to my auditory visuals; I heard many different languages, such as Turkish, Arabic, Persian, Greek, Armenian, French, and Italian. This Market displayed lots of different sounds and noises, such as the cries of the sellers, the chatter of the buyers, the clatter of the coins, the prayers of the muezzins, the songs of the minstrels, and the bells of the caravans. ⁵ Thus, through hours of looking, walking and taking in the sights of the Bazaar, I completed this day of exploration with feelings of inspiration and contentment.
0 notes
elazighaber23 · 4 months
Text
MHP Belediye Başkan Adayı Doç.Dr.Aygen'den Kapalı Çarşı Esnafların Ziyaret
0 notes
followgeorgegr · 5 months
Text
Ευγενία Ευθυμιάδου: Αν πας στην Πόλη, να πας με ανοιχτή καρδιά…
Αν μία πόλη πρέπει ��α χαρακτηριστεί ως ο σημερινός ομφαλός της Γης, αυτή δεν είναι άλλη από την πόλη των πόλεων, την Κωνσταντινούπολη.
Η food blogger Ευγενία Ευθυμιάδου μαζί με τον σύζυγό της, Θάνο Ρουμπή έχουν ερωτευτεί την Κωνσταντινούπολη εδώ και πολλά χρόνια και με κάθε ευκαιρία την επισκέπτονται. Ως γνήσιοι food bloggers και λάτρεις των εκλεκτών γεύσεων αγαπούν την Ανατολίτικη κουζίνα. Η Ευγενία Ευθυμιάδου μας ταξιδεύει μέσα από κείμενο της στο followgeorge στην Κωνσταντινούπολη που της έχει χαρίσει μερικές από τις πιο όμορφες ταξιδιωτικές εμπειρίες.
Η Πόλη των Πόλεων, η Κωνσταντινούπολη σε κερδίζει με την πρώτη ματιά αν την δεις με ανοιχτή καρδιά. Είναι μια πόλη έντονων αντιθέσεων, μια μητρόπολη πολυπολιτισμική,  πλανεύτρα και γοητευτική όσο καμία άλλη. Από τις υπαίθριες αγορές με τα μπαχάρια έως τις βόλτες με τα βαπόρια της γραμμής στο Βόσπορο, όλα αφήνουν στο νου μνήμες  με ανεξίτηλο μελάνι.
Η Κωνσταντινούπολη είναι από τις πόλεις που αν την σεργιανήσεις θα είσαι για πάντα δέσμιος της ομορφιάς της. Έτσι και εμείς με τον Θάνο, τον συνοδοιπόρο μου στα ταξίδια, έχουμε αποκτήσει με την Κωνσταντινούπολη μια σχέση που δυναμώνει σε κάθε επίσκεψη. Την έχουμε επισκεφθεί δεκάδες φορές και γνωρίζουμε πλέον κάθε της σοκάκι και κάθε της πλακόστρωτο. Πλανόδιοι με κάστανα, σαλέπι, ρύζι με κοτόπουλο και ρεβίθια, κουλούρια  και μύδια γεμιστά, βοηθούν στο να διατηρηθούν όλα αυτά τα παραδοσιακά επαγγέλματα ενώ ταυτόχρονα σε πολλές γειτονιές της πόλεις ξεπηδούν εντυπωσιακά εμπορικά κέντρα και συγκροτήματα με πολυτελείς ουρανοξύστες.
Το πιο ατμοσφαιρικό κομμάτι ενός ταξιδιού στην Κωνσταντινούπολη είναι η βόλτα στον Βόσπορο, άλλωστε η Κωνσταντινούπολη είναι χτισμένη σε 2 Ηπείρους. Με τα πλοία της γραμμής μπορείς να ακολουθήσεις τους ντόπιους και να περάσεις από την Ευρωπαϊκή στην Ασιατική πλευρά και να εξερευνήσεις τα παζάρια της αλλά και τις ορθόδοξες εκκλησίες που κρατούν ζωντανή την ορθοδοξία της Πόλης.
Έχουμε αποκτήσει καρδιακούς φίλους στην Πόλη, που μας έχουν φιλοξενήσει στα σπίτια τους, μας έχουν καλέσει στους γάμους, στις χαρές και στις λύπες τους. Μας ενώνει μια αόρατη δύναμη, ένα δέσιμο χωρίς αρχή και τέλος, χωρίς εξηγήσεις, χωρίς γιατί, μια αμφίδρομη κατανόηση καταστάσεων που ξεπερνά κάθε γεωπολιτικό τριγμό. Είμαστε πλέον οικογένεια, μακρινοί συγγενείς. Αυτό που μας ενώνει όμως περισσότερο είναι τα ατελείωτα φαγοπότια.
Η κουζίνα της Κωνσταντινούπολης είναι εκτός συναγωνισμού, δεν μπορεί να συγκριθεί με καμία άλλη. Λουκούμια από τον «Haci Bekir», Βalik ekmek, ή αλλιώς σάντουιτς με ψάρι στο Eminonu,  Kazandibi από το «Bolulu Hasan Usta», παστουρμάδες και σουτζούκια από τον «Namli», Profiterol από το «Inci», bakvava από τον «Güllüoğlu», μαγειρευτά στο «Çiya», σουβλάκια από συκώτι στο «Canim Cigerim». Αγαπημένη επίσης συνήθεια στην πόλη είναι να παραγγέλνεις μισή μερίδα ”az” όπως το λένε οι ντόπιοι, για να μπορείς να δοκιμάζεις πολλά πιάτα. Να μην ξεχνάμε ωστόσο πως η πολίτικη κουζίνα είναι βασισμένη στα μπαχάρια, εξ ου και η ομώνυμη ταινία που αποτελεί ύμνο της πολίτικης γαστρονομίας.
Αναπόσπαστο μέρος της κουλτούρας είναι και τα ανατολίτικα παζάρια. Στο «Kapalı Çarşı» την περίφημη κλειστή αγορά μπορείς να βρεις από σκεύη μαγειρικής έως ρούχα και χρυσά κοσμήματα ενώ στο «Mısır Çarşısı» βρίσκεις απίστευτη ποικιλία από μπαχ��ρικά, τουρσιά, καφέ, ξηρούς καρπούς, πολλά είδη τσαγιού και λουκούμια. Όλη αυτή η ποικιλία των υλικών έχει συντελέσει στο να δημιουργηθούν μερικά από τα πιο εμβληματικά πιάτα που αγαπάμε έως και σήμερα, πιάτα όπως το Χιουνκιάρ Μπεγιεντί το αγαπημένο πιάτο του Σουλτάνου αλλά και το Ιμάμ Μπαϊλντί, το φαγητό που έκανε τον Ιμάμη να μπαϊλντίσει. Τα φαγητά της Πόλης κουβαλούν μνήμες και με γεμίζουν συναισθήματα, για αυτό και τα μαγειρεύω και εγώ στη δική μου κουζίνα και ανακαλώ με τον τρόπο αυτό τις μνήμες και τα συναισθήματα.
Ό,τι και να πω για την Πόλη μοιάζει θαμπό μπροστά στην γοητεία της, είναι η πιο ακαταμάχητη από όλες τις πόλεις που έχω ταξιδέψει. Είναι η πατρίδα που θα επέλεγε κανείς να ζήσει ένα μέρος της ζωής του και να την εξερευνήσει. Είναι η Πόλη των απόντων, η Πόλη των συγκινήσεων, η Πόλη των αντιθέσεων, η Πόλη που σε γεμίζει με ερωτηματικά και σε προκαλεί να κάνεις ένα βήμα πίσω και να μελετήσεις την ιστορία της μέσα από διηγήσεις Ρωμιών. Ah Güzel İstanbul, δεν είσαι τυχαία η Πόλη των Πόλεων, η Πόλη της καρδιά μας…
Η Ευγενία Ευθυμιάδου γεννήθηκε στην Έδεσσα αλλά επέλεξε να ζήσει στη Θεσσαλονίκη και να δημιουργήσει όλα όσα ονειρευόταν. Είναι γεωπόνος, εργάζεται ως εκπαιδευτικός αλλά πολύ σημαντικό μέρος της καθημερινότητάς της αφιερώνει στον γνωστό Οδηγό Εστίασης και Food Blog, Thess_ del_food ή αλλιώς Thessaloniki ‘s Delicious Food, τον οποίο αγαπούν πολύ οι Θεσσαλονικείς για τις πληροφορίες που προσφέρει όσον αφορά τις εξόδους  σε εστιατόρια της πόλης.
0 notes