Tumgik
#maz-tek
litdigitalart · 7 months
Text
0 notes
etaali · 2 years
Text
Tumblr media
Madem Nev-rûz. Yeni bir gün.
Ve madem bir döngünün bilmem kaçıncı yıl başlangıcı bu...
Tabiat gibi olmak lazım gözüm.
Onlar gibi; Güneş, yağmur, toprak ve mahsul olarak toplanmalıyız bir araya. Birimizin yandığında ısınan, bir diğerinde ıslanmalı. Toprak, tohumun bir gün bağrını deşeceğini bilmeli. Ve hatta bazen taşın dahi...
Yeniden bismillah demek lazım.
Saate niye dönüyorsun diye sorulmaz, her dönüş yeni bir zaman için çünkü.
Döktüğümüz yapraklar, açacağımız çiçek için.
Umutsuzluk bize yakışmaz, biliyorum.
Biliyorum; hayasız akın sadece bir döneme ait değil. Tarihin bir kesitine münhasır değil. Cehalet ehlinin kılıncı her daim kan süzer. Devenin dişisi ile erkeğini ayırt edememenin mazlum ettiği sadece Ali(as) değil ki.
Bil ki; bazı ortamlarda yok hükmündedir hakikat ehli. Alemler zerresidir ama. Var edenden gayrısına meçhul bu.
Zemheri soğuğunda gölgesinde oturduğu ağacı hissetmez ya insan. Bu yüzden her daim dışlanmış bir azınlığın yok sayılan bireyi olmak vardır kaderinde Ali(as)'nin. Ali(as)'nin kaderi Nev-rûz gibi, döngü. Yenilenir o. Tarih, mevsimler gibi yaşanmışlıkları da artçıl kılar. Kimse Ali(as) ol(a)maz elbet, kaderiyle tanışıklık mesele.
Bil ki, kokuşmuş bir düzende yenilenmek olmaz. Burada bizim yerimiz yok. Olması için çabamız da olmaz. Bu yozlaşma öldürücü çünkü. Zalim, hiç olmadık kadar revaçta. İki yüzlülük, yaşamın tam orta yerinde. Ve mutlu herkes.
Onlara sadece kalp dileriz belki.
İnsanın tek başına güç yetiremediği, kendisinden menkul değerlerle değiştiremediği, rüsvâ bir düzenin ahtapot kollarında takatten düştüğü bir zaman bu. O yüzden yenilenme duasında rabbimize, onun merhametine ihtiyacımız var. Ona inanır, ondan yardım bekleriz.
O ki, kalp ve gözleri değiştirme kudretine sahip...
Nevruz, tüm halklarımıza barış ve bereket getirsin.
Dünyanın tüm iyilerine selam olsun.
5 notes · View notes
Video
youtube
#onlineshopping #MAZTEK #plugin #Motion #sensor #dimmable #night #lig...
Buy Now: https://amzn.to/4e9jWun 
 More Options: https://amzn.to/4cMyCxQ 
 ZappAds - My Shop Link : https://zapp-ads.com/shop/67014
MAZ-TEK Plug in Motion Sensor Dimmable Night Light, Soft Warm White LED Nightlight with Dusk to Dawn Motion Sensor, Adjustable Brightness for Bedroom, Bathroom, Kitchen, Hallway, Stairs,2 Pack 
 As an Amazon Associate I earn from qualifying purchase #ad #CommisionsEarned #onlineshopping
0 notes
teknolojihaber · 5 months
Text
Belarus'un Tesla Semi rakibi çekicisi:MAZ-X
Tumblr media
MAZ fabrikası alışılmadık ürünleriyle bilinen bir firma. Sovyetler Birliği'nde tesisin ürünleri büyük talep görüyordu. Çöküşün ardından tesis, eski cumhuriyetlerdeki tüm işletmeler gibi zor günler yaşadı. Ancak zamanla tesis kendine geldi, “nakit akışı” başladı ve kendine güvenmeye başladı.
Tumblr media
Olağandışı gelişmelere bakınca fabrikayla ilgili ilk akla gelen, o dönemde fütüristik olduğu ve 1988 yılı olduğu ancak bu kamyonun hala ilgi çekici olduğu. MAZ-2000' "Perestroyka'den bahsediyoruz. Modüler tasarımı o zamanlar devrim niteliğindeydi ve Paris Uluslararası Otomobil Fuarı'nda büyük ses getirmiş, hatta olağanüstü teknik başarılarından dolayı ödül bile almıştı.
MAZ-2000
Ancak elbette fütüristik kamyon hiçbir zaman üretime geçmedi; Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve seri üretimde uygulanması zor olan karmaşık teknik çözümlere kadar bunun pek çok nedeni vardı. Bu nedenle tesis klasik yerleşim düzenine sahip modeller üretmeye devam etti. Ve MAZ-2000'in gösterilmesinden bu yana geçen on yıllar boyunca tesis, henüz seri üretime girmemiş, ancak yalnızca tek kopya halinde üretilen bazı modeller dışında ilginç bir ürün göstermedi. Son zamanlarda tesiste modern bir MAZ-X çekici tanıtıldı. Bu, tesisin şimdiye kadar ürettiği en gelişmiş kamyon olacak. Öncelikle gözünüze çarpan şey, yollarda bulabileceğiniz hiçbir şeye pek benzemeyen fütüristik tasarımıdır. Bu kamyon Belerus Başkan'ı Alexander Lukashenko'ya da gösterildi. 300 beygir gücünde bir Çin Weichai dizel motor ve iki elektrik motorundan oluşan hibrid güç aktarma organlarına sahip hibrit bir kamyon. MAZ-X sadece gelişmiş bir güç aktarma organına değil, aynı zamanda tek bir kaydırmalı sürücü kapısına sahip sıra dışı görünümlü bir kabine sahiptir. Araçta tek adımlı tahrik aksı bara ve 4 noktalı arka aks havalı süspansiyon var. Kamyonun içi dışarıdan daha az ilginç değil. Böylece MAZ-X, yan aynalar yerine dış tarafta kameralar ve iç sütunlarda kameralardan gelen görüntülerin görüntülendiği ekranlarla donatılmış. Çözüm net değil, ne kadar kullanışlı olduğu hala bir soru ama alışılmadık görünüyor. Ayrıca gösterge paneli boyunca sürücü için çeşitli ekranlar yer alıyor ve kabinin arka kısmında ergonomik bir yaşam alanı bulunuyor. Diğer şeylerin yanı sıra MAZ-X, elbette, modern teknolojik trendlere uygun olarak, kamyonun belirli bir rota boyunca bağımsız olarak hareket etmesine olanak tanıyan otonom bir sürüş sistemi ile donatılmış. Sistem, yoldaki nesneleri tanımak ve bunlara zamanında yanıt vermek için kameralardan ve radarlardan gelen verileri kullanıyor.   https://www.youtube.com/watch?v=urWyE3MYr2c Read the full article
0 notes
jauniekartupelisi · 1 year
Text
17. Amerikāņu kalniņi
Esmu ticis tiktāl, ka atzvanīju slimnīcas dāmai un pateicu, ka nevaru nolikt konkrētu datumu, jo gribu vēl pakonsultēties ar citu nozares profesionāli. Viņa bija ļoti saprotoša un noteica (pārfrāzējot), ka tad, kad esmu gatavs, ka man urķējas pa smadzenēm, lai dodu ziņu. Prasīju, kā varu tikt pie kaut kādiem saviem izmeklējumu rezultātiem vai jebkāda info? Nu, citādi sanāk, ka, aizejot pie cita speciālista es izklausīšos apmēram šādi: “Ammm, man grib urbt galvā un…es gribu zināt, vai jums tā šķiet laba doma? Jo, man baigi neuzrunā. Pls help!” Bet, nu, slimnīcas dāma atbildēja, ka šis neesot viņas nodaļā un viņas pārziņā.
Tumblr media
Vispār jau man fascinē, ka ir visādas e-veselība, manaveselība, maniveselibasdati un vēl nez kādi portāli, kuros, ĶIPA var tikt pie saviem veselības datiem. Bet vienā man ir tikai zāļu receptes, otrā ir tikai informācija, ka esmu potēts pret Covidu, trešajā ir informācija par to, kad esmu taisījis Covidtestu un…viss. Jēga no tā visa, ja info izsvaidīts un…nu, nav tā, ko man vajag? Meh.
Tumblr media
Bet, ja vispār par visu šito situāciju padomā un tā godīgi parunā ar sevi…Es 98% gadījumu tieku cauri šitam ar stulbiem jokiem. Tie neuzlabo situāciju, bet man vismaz ir vieglāk runāt ar cilvēkiem, kuri ir +/- informēti par situāciju. Tajos atlikušajos 2% gadījumu man bišku tek čuriņa, saprotot situāciju un saprotot, ka neizskatās baigi krāsaina tā nākotne. Dārzenis, slēgts gadījums vai…labākajā (?) gadījumā, visu atlikušo mūžu (cik nu tāds būs) turpināšu dzīvot uz kaut kādām zālēm/treatmentiem, cenšoties atkauties no pirmajiem diviem variantiem? Vot, kad par šito aizdomājos, tad joki ne vienmēr palīdz. Bet par to es parasti aizdomājos tikai, kad esmu viens pats ar savām domām, so it’s ok. Haha!
Tumblr media
Man ir labākas dienas un ir sliktākas dienas. Bet, ja tā godīgi, tad es baigi nevaru pateikt, kas tieši to ietekmē. Nu, labi, vienu dienu es kādas 11h nostrādāju pie datora, tad naktī, beidzot strādāt, biju beigts un arī nākamajā dienā nebija diez ko spoži. Šajā laikā esmu bijis uz divām kāzām. Vienās man nebija īsti enerģijas nekam, es tur planēju riņķī kā apdullusi muša, turējos kājās, cik vien mācēju un tml. Otrās, turpretī, šķita, ka esmu, teju vai atpakaļ normā. Bija enerģija migrēt apkārt, nevis tikai sūnot pie galda, pat saņēmu komplimentu no līgavaiņa, ka es izskatoties labi. Arī Dana teica, ka otrajās kāzās uz mani skats esot bijis mazāk skumjš.
Tumblr media
Vienreiz pa šo vasaru sadūšojos arī aizbraukt uz jūru. Lai cik ļoti es dievinu peldēties jūrā…izskatās, ka arī šis prieciņš man būs nogriezts. Iekšā iegāju, ārā tiku ar mokām. Mānīgi. Pirtis un baļļas man baigi neesot rekomendētas. Baļļītes gluži nav mana izvēle kā atpūsties, tāpēc par to baigi neskumstu. Sanāca Jāņos ieiet baļļā. Pat bez burbuļiem un citiem vipendroniem, vienā brīdī, man vienkārši atteicās visi muskuļi un es knapi izželējos ārā no turienes. Pirtī pabiju Jāņos un Mērsragā. Tur iet labāk, jo varu, pēc sajūtām, kontrolēt to, cik ilgu laiku tur pavadu. Bet tāpat kādas 2-5 minūtes un tad man ir jādodas prom, citādi sāk normāli nest nost. Ar alus dzeršanu, lai cik man tas sāpētu, arī nācies piebremzēt. Retu reizi jau kādu garšīgo izdzeru, bet reti un maz. Nav vairs tie laiki, kad varēju ar čomiem izvilkties ārā uz bāru un iztempt tur piecus litrus alus, lai pēc tam smaidīgs tipinātu mājās čučēt. Tagad, ar alkoholiskajiem dzērieniem vispār ir interesanti, jo ķermenis to uztver saasinātāk kā prāts. Pēc diviem džintonikiem, kājas ķerās, sitos pret visādām konstrukcijām, kuras man skrien virsū utt., bet prāts ir skaidrs. Sajūta, ka ķermenis netiek līdzi tam, kas notiek reālajā laikā un smadzenēm tas besī. Man arī.
Tumblr media
Baigais savārstījums te sanāca, bet tas jau, pa lielam, arī visai labi atspoguļo to, kas notiek manā galvā. Vienā brīdī es esmu mieriņā ar visu un spēju risināt lietas daudz maz racionāli, mierīgi strādāju un viss ir forši. Bet jau citā, man pēkšņi prātā kaut kas sabrūk un es sēžu besos par to, ka, ja nu man nespīdēs, piemēram, līdz vēmienam atspēlēties jauno Mortal Kombat, vai noskatīties otro Dune? Nu, tie tikai divi no pāris miljoniem piemēru, kuri mani spēj pēkšņi aplauzt. Stulbi man. Jāiet izdzert kāduu garšīgu alu. I mean, kas tad ir sliktākais, kas ar mani notiks, ne? Haha!
Tumblr media
1 note · View note
erol-aslan · 2 years
Text
Bir lider veya yönetici tek karar verici durumunda ise ve her konu da onayı aranıyorsa, ekip içinde sorumluluk dağılımı da yoksa potansiyel müşterileriniz ikinci kez dönüp bak-maz. Çünkü bebek bakıcısından bir farkınız kal-ma-mış-tır.
0 notes
smarthousewares · 2 years
Text
Smart house gadgets
Smart home gadgets are devices that can be controlled remotely using a smartphone or other device. These devices can include things like smart thermostats, smart lights, smart outlets, smart door locks, and smart security cameras. Many smart home gadgets can be connected to a central hub or home automation system, which allows you to control all of your devices from a single app or interface. Smart home gadgets can make it easier to control and monitor your home, and can also make your home more energy efficient and secure.
Smart house gadgets types:
Here are some examples of different types of smart home gadgets:
Smart thermostats: These devices can be programmed to adjust the temperature in your home based on your schedule and preferences. Some smart thermostats can even learn your habits over time and adjust the temperature accordingly.
Smart lights: These are light bulbs that can be controlled remotely using a smartphone app. You can turn them on or off, dim them, or change their color from anywhere.
Smart outlets: These are outlets that can be controlled remotely using a smartphone app. You can use them to turn appliances or other devices on or off from anywhere.
Smart door locks: These are locks that can be controlled remotely using a smartphone app. You can lock or unlock your doors from anywhere, and some smart locks can even be opened using a fingerprint or facial recognition.
Smart security cameras: These are cameras that can be accessed and controlled using a smartphone app. You can use them to monitor your home from anywhere, and some models even have features like motion detection and two-way audio.
Smart assistants: Voice-activated assistants like Amazon's Echo and Google's Nest Mini can be used to control other smart home gadgets, play music, and perform a variety of other tasks.
Following are some popular smart house gadgets of USA:
Smart Lock, Keyless Entry Door Lock for Front Door, SMONET Fingerprint Biometric Electronic Bluetooth Keypad Deadbolt with Keys, Fobs, Auto Lock, Smart Phone APP Control for Home,Apartment
AmeriTop Solar Lights Outdoor, 2 Pack 128 LED 800LM Cordless LED Solar Motion Sensor Lights; 3 Adjustable Heads, 270°Wide Angle Illumination, IP65 Waterproof, Security LED Flood Light(Daylight)
MAZ-TEK Plug in Dimmable Led Night Light with Auto Dusk to Dawn Sensor, Soft Warm White Nightlights for Hallway,Bedroom, Kids Room, Kitchen, Stairway, 4 Pack
Kasa Smart Plug HS103P4, Smart Home Wi-Fi Outlet Works with Alexa, Echo, Google Home & IFTTT, No Hub Required, Remote Control, 15 Amp, UL Certified, 4-Pack, White
myQ Chamberlain Smart Garage Control - Wireless Garage Hub and Sensor with Wifi & Bluetooth - Smartphone Controlled, myQ-G0401-ES, White
winees Smart Table Lamp, Led Color Changing Night Light, Wi-Fi Ambience Light Dimmable Touch Control Lamp Work with Alexa Google Home Bedside Lamp for Bedroom Living Room Christmas Décor
Cord Organizer for Appliance - Kitchen Appliance Cord Organizer Stick On, Cord Wrapper Winder Holder for Appliance, Adhesive Cord Keeper for Blender Mixer, Coffee Maker, Air Fryer,Kitchen Accessories
0 notes
theloverofdragons · 3 years
Text
Tumblr media
AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA
i am SO ready for the release tomorrow 👀
(still wish alexander was vilmor tho sdfghjklhgds)
21 notes · View notes
cyraen-ae · 3 years
Text
Tumblr media
Anyone else excited for another episode of nightmarish dragonfable dating sims? Because I am 👀
I can easily guess three of those (Vaal, Seppy, Maz) have a hunch for one (Vilmor? Let’s hope so, I know one person it’d make very happy) but the two others are leaving me unsure. My first thought upon seeing the wrench was Tek, just because I wish to see her in DF (and I mentioned her appearing in Thallen’s Aspenvale Academy dream) but I know this is likely not to be the case and is just wishful thinking 😔
17 notes · View notes
nisasamin · 3 years
Text
Her şeyin bazen değişeceğine inanmak isteriz.
Verilen sözlerin bozulamayacağına, insanların değişebileceğine...
Onları söz ve değişim yapanın kendi benlikleri olduğunu unuturuz biraz da.
Fakat biz o kadar çok inandırmışız ki kendimizi, düşünmemiz gerektiğini bile unutmuşuz yiten anlamları arasında.
Hiçbir şey olanı değiştiremez fakat olacakların ümidini geçene bağlarsanız eğer, tek duanız hayatta kalmak veya toprağın altına girmek olur.
Ve şimdi geçmişe bağlayamadıklarım, inci tanelerimi okyanustan son yudumlarını alabilsinler diye korkakça kabuklarını açıyor ve hepsini tek tek gömüyor.
Gözlerim sisten bir ayna, yolu görememenin bir rahatlığı var üstümde.
Diyorum ki bu doktor ne yazıyor? Memleket ölmüş, dilim lâl olmuş, çiçeği hatırlayan kalmamış,
Hala yazmak mı derdin diyorum, bana devletin derdine sarhoşmuşum gibi bakıyor.
Tanrı'm
'Kusuruma bakma' diyorum
'Sağır et beni' haykırıyorum
Geçmiş olmamak düşüncesiyle
Gelecek olamıyorum
Tanrı'm
Şayet biliyorsan son üflenen varlığımı
Sana kör kütük yalvarıyorum
Bu sarhoş saltanatımı
Öldür istemiyorum!
Tanrı'm
Kutla beni şayet varsan
Kutla güvercini şayet varsan
Şüpheye düştüğüm için beni, onu
Kutla onu şayet varsan!
Hissediyordum şimdi biraz biraz.
Soğuktan dudaklarım oldukça buzlanmış, ellerim uyuşuk. Hangi bedendeyim ben? Gözlerim bile ılımıyor artık.
Düşlenmek istemiyor belki de bu yük.
"Kalbim ağırlaştı" demek istedi yüklerim,
Dedi'leri kullanmamak için soldurdu onları.
Umutlarını gömdü bir yandan
"Saçık olması gerekmiyor" dedi
Deli'yi gömdü şair
"Yeni hisler nasıldır bilir misin?"
Doktor? Şair? Güvercin? Prens? Gül? Kale?
Kimin kelimelerdir bunlar, zaman çok zalimce
Barışmaya başlamıştı kelimelerle ama hâlâ boynu bükük.
Uzaklaştı bizden kalemini eline aldı. Daha net görüyorum onu şimdi sandalyesinin üstünde önünde masası var.
Saçlarında bütün teller barış ilan etmiş ölen her cana dua etmek umuduyla, dökülmekten korkmuşlar
Bundan olsa gerek yavaş hareket eden başı, belki o da benim gibi memleket ayyaşı
Hareketlilik yaşam belirtmez bunu biliyorlar, o zaman ne diye yaşıyorlar?
Üç hak verdiği vakit kendine
-maz Lara dönmüşüz yine
İkisi hata diyor
Üçüncüsü hâk
Kalemi oynuyor bu sefer
Sefer oldukça hırçın dalgalar arasında
Kağıt incinmeye başlıyor, biliyor
"Biliyorsun" güvercin olanları hissediyor
İşte şimdi bütün dünya şans diliyor
Güvercinin deyimiyle
"Bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;'
§
4 notes · View notes
Text
Az önce geçen seneden kendime yazdığım bir mektup buldum
Enerjim mektuba bile yansımış keşke hâlâ öyle olabilseydim
Şimdiki ben her sabah okula gidip onca gereksiz insanla karşılaşsam herhalde eve dönene kadar tek kelime etmez , tüm gün herkes benim suratsızlığımı çekerdi
Ama degişmeyen tek birşey var
"Hayatımda yeri olmayan insanların benim hakkımda ne düşündüğü umrumda değil"
Eğer önemli bir sorunum varsa bana bunu hayatımda olan insanlar söyler zaten o yüzden bana ka rı şa maz lar .
6 notes · View notes
kaanozer · 3 years
Text
Nilüfer Problemi ya da Oruç Aruoba’ya Mektup
Karşılaştırmalı Doğu/Batı Edebiyatı dersi vermeye gittiğim Laas Vegas’tan attığım kartta da söylediğim gibi, Amerika’ya giderken yanıma aldığım kitaplardan biri de sizin Hani’nizdi. Oruç hocam, posbıyığına yandığım, kitabınızın en çok okuduğum sayfası “Sevgili Yusuf’a: O, anlar…” diye 22 Mayıs 1994’de imzaladığınız ilk sayfası. Ben de anladığımı kanıtlamak için karalayıp duruyorum kitabınızı. Ne zevk! Ergo sum. Las Vegas’taki manzarasız odamda yatmadan önce (valla,uykum gelsin diye değil) okuyup duruyorum ve kitabınız üzerine notlar alıyorum. Diyorsunuz ki: “Gerçeklerle başetmenin en iyi yolu, hayal kurmaktır.” Ben de şöyle ekliyorum: “Hep hayal kurmaktır.” Sonra dikkatimi çekiyor, “düş görmek” değil de, “hayal kurmak” diyorsunuz; Hayal sözcüğünü, tıpkı “hayal içinde akıp geçti ömrüderbederim, baıp bakıp da o maziye şimdi ah ederim” diye başlayan şarkıdaki anlamında kullandıysanız, Düş sözcüğünün olumlu çağrışımlarını getiriyorsunuz. Olumlu çağrışımlı “hayal”ler kurula kurula öyle bir yığın, taşınması öyle zor bir yük oluyor ki, bazen insan o hayallerin altında kalabiliyor. İşte o zaman başedilmesi gereken gerçekler bu hayaller olmaz mı?
Aynı sayfanın (82) sonunda “Şiir yeterince güçlüyse, gerçeklik diz çöker onun karşısında.” diyorsunuz. Özdeyişlerinize kurban olayım hocam ama bir sorum var: “Şiiri yeterince güçlü ne yapar? Bu sorumu yanıtlamaya çalışan hem birçok yanıt verebilir, hem de umarsızlık içine düşebilir, şiirin satmadığı memleketimde.
Bu durumda benim özdeyişim de şöyle olur: “Hayallerin dayanılması güç, başedilmesi gereken gerçekliklere dönüştüğü durumlarda, şiir kaçınılmaz sığınak olur şaire.” Şimdi bu özdeyişi, Amerika’yı büyük (!) yapan bazı mihenk taşlarına da değinerek açmaya çalışayım.
1. Amerika, her alanda tüm biçimlerin, yöntemlerin, gelişmelerin depolandığı dev bir müze, bir laboratuvar.
2. Amerikalı, dışarıya gönderilen imajında, kararlı, geçmişinden ve adından, ergo, kimliğinden, gurur duyan, kendini bu kimlikle beğenen, açık yürekli, dürüst, önce kendisinin ve ailesinin güvenliğini düşünen, değişime ve yarışa hazır, pragmatik, fırsatları zaman yitirmeden değerlendirmesi gerektiğini bilen, opornutist, savaşan, hırslı, temkinli, tutucu, hızlı bir birey. (“Biz Amerikalıyız, enerji doluyuz, yaratıcız, bütün dünya bize hayran” demişti bir öğrencim. “Cennet şu anda, burada!” diye dayılanmıştı da “Kabarama kabarama kel Fatma, annen güzel, sen çirkin” demeye getirdiğimde bozulmuştu.)
3. Amerika, kültürel mirasını defalarca yenileyerek, tüketime süren ve bütün dünyanın tüm kültürel mihenk taşlarını kullanmayı bilen bir pragmatik “socio-fugal”: bir başka deyişle, insanların birbirinden ayrı tutulduğu bir uzam, yalnızlık kültürü uzamı.
İşte… diyesim geliyor, sizin sık sık kullandığınız ok anlamlı bir sözcük bu: İşte. Sözün yetersiz kaldığını da söylüyor ama. “işte” deyip, topu okuyana atıp can yakıyorsunuz. Siz de pekâlâ biliyorsunuz, sözcüklerle kendinizi daha anlaşılır kulmak yerine, işte diyerek daha geniş kitlelere, okuyuculara bir ayrıcalık tanıdığınızı; üstelik bu sözcük, bir tek işte sözcüğü, okuyucu kitlenizi de homojenleştiriyor. Kısacası, kim okursa okusun, aydını, cahili, o sözcüğe kendi anlamlarını yükleyebilir ve sizin işte’niz, onların zihninde, belki de kalbinde, bir anlam kazanabilir. Böylece, çevirisi çeşitli olabilen işte sözcüğü, evrensellik kazanır. Bu sözcük matematikte aksiyom’u akla getiriyor. Aksiyom, en temel ilkedir ama biz onu ister kabul ederiz ister ret ve karşısına başka bir aksiyomla çıkabiliriz; yine de o aksiyomu temel ilke olarak görmek zorundayız: örneğin, “Nokta ki büyüklüğü olmayandır” ya da “bir doğruya onun dışındaki bir noktadan bir tane paralel çizebilirsin.” (Eucklid) Bunlara benzer önermelerin ardından, “işte” diyerek, Platon’un hatta matematikçi Gödel’in, taktiklerini uygulayarak, işte ile kanıtlanamayacak anlamlı sözler ediyorsunuz. Amerika da sizin gibi yapmış bence. Örneğin mimaride (Las Vegas’taki, aslı Mısır’da bulunan Luxor piramidinin siyah, cam bir kopyasının inşa edilip otel, kumarhane ve eğlence merkezi yapılması gibi), bütün dünyanın çeşitli en çarpıcı, en etkileyici yanlarını alıp harmanlamış ve kendi kimliği, Amerikan kimliği içine yedirmiş. Ama “socio-fugal” hâlâ orada, bir başka deyişle, insanlar arasındaki mesafe hâlâ var. Sistem bunu yaratmış, çünkü gerekli. Özgürlükler ülkesi denilen Amerika’daki insanlar aslında birçok yasağa uyarak, birbirlerinden uzaklaşıyor ve kendi kozalarında kelebek olamadan çürüyorlar. Şimdi, biz, en az 30-40 yıl geriden izliyoruz bu gelişmeleri çünkü yavaşız, yavaş tutuluyoruz.
Amerika’nın 1950’li yıllarda yaşadığı sıkıntıları, felsefi anlamda, biz yeni yeni yaşıyoruz. Yazgımız yapılmış bu, çünkü Batıyı, Amerika’yı tek ve saltık uygarlık bellemişiz, belletilmişiz. Bize de öğretiliyor, gerçek ve yanılsamaların karşı karşıya gelmesi: yani ironik gerçeklik. Bizler de, dünyayı kendi bireyselliğimiz içinde algılarımız ile gerçeklik diye öğretilenlerin çatışması sonucunda, abuk ama tatlı bir metafizik batağına gömülüyoruz. İşte —-öyle ise, denize, pantolonlarımızın paçasını sıvayıp girmekten bile ürküyoruz (Newton, dizine kadar girebildiği için daha renkli taşlar topladığını söylemiş, alçakgönüllülük örneği vermişti oysa). Bizler, payımıza düşen renkli taşları aramak yerine, maddenin ötesini arıyoruz. Amerikan doğa-ötesini yazarlarının (Emerson, Thoreau, Hawthorne) yaptığı gibi de değil üstelik; atıl ve batıl yöntemlerle tutsaklığı öğreniyoruz.
Böyle olunca, anlam kazanıyor şu dizeleriniz:
Sen varsın -şimdi gidip alevine girdi mumun, pervane- düştü… ben var ken. (s.15)
Bu dizelerde demek istediklerinizden ilki: “Sen, benim sana yüklediğim anlamla varsın.” Bir başka deyişle, “yalnızca bana bağımlı olarak anlam kazanıyorsan, pervanenin sonudur senin de sonun.” Bieaz narsizm kokusu alıyorum ama hemen ardından “anlamın yalnızca bana bağımlı olursa, sen de olmazsın, dikkat et” uyarısını da seziyorum. Matematikçiler iyi bilirler formalistleri; hani, şu “Hayır, ben onu bulmadan önce yoktu” diyenleri. Bir başka deyişle, Kolomb formalist olsaydı, Amerika 1492’den önce yoktu diyeceğiz ve oturup İngilizce’deki “discover” sözcüğünün anlamının saçmalığını, göreceliğini düşüneceğiz.
Sistem; yazınıyla, medyasıyla, popüler kültürüyle, öğrettiği yalnızlıkla, sizin de Hani’de dediğiniz gibi “ancak şimdi-burda kurabileceğin(iz) kadarıyla varolabilecek.” (s.35)
Sistem, kendisini ayakta tutabilmek için kurguluyor bireyi, ‘artifact’ler haline getiriyor bizleri.
Sistem, hocam, işte bu yüzden yalnızlaştırıyor bizleri, çünkü, diyorsunuz ki, “Anlamın(ız) şimdi, burada, var…” (s.35)
Tumblr media
Öyle ise bile -Yok, hocam, yok. Modernistler de aynı sıkıntıyla yazmadılar mı? T. S. Eliot, aynı sıkıntılar yüzünden yazmadı mı “Prufrock”u. Benim, Mısır piramidinin taklidi kara piremit Luxor’da neden mutlu olup, ağzım açık, bür türlü “Vay be!” diyemeyişimi Amerikalı arkadaşlarımın anlamayışı da bu yüzden değil mi? Luxor piramidinin tepesinden, piramidin gözünden fışkırıp göğü delen ışık bana koşut gitmiyor. Belki de, beim sevdiğim soğan, sevmediğim sarımsaktır, ama cennet değil Amerika. Kimi zaman kof, kimi zaman değil. Bu yazgım, bana bağlı olarak değişiyor; benim tercihime göre. Öyleyse- “Yok anlamım, ne şimdi, ne burada, yok hocam” dersem bir gün, şaşırmayın. Bu da öğretiliyor. Anlamım olmadığı, benim dışımda, benden hüçlü kuvvetlerin bana anlam ya da anlamsızlık yükleme gücü olduğu, asıl bu gerçeklik, bu umarsızlık öğretiliyor hocam. Nietzsche’leşiyorum gün ve gün. Farkındayım, kızıyorum (Kızıyorsam benim için hâlâ umut vardır belki de.)
“Şimdi işte -olanak: sen ol sen.” (s.51) dyorsunuz, nasıl olayım? Üstelik bu komutun ardından öyle zor bir ödev veriyorsunuz ki!
“Yaşamın anlamı senin ile birlikte varolmak istiyor -sen de onu korumak zorundasın. -Koru onu.” (s.65) diyorsunuz.
Nasıl hocam? Begonvil kuruttum, saklıyorum. Olur mu?
Kalemime hiç mi hiç söz geçiremiyorum.(s.89) Avrupa güzel adaylarının çiğ köfteyi, ohh nasıl da bir iştahla, yemelerini izliyor ve yazıyorum; zamansızım, insansızım. Ağzımı sabunlayıp, çalkaladım hocam. Kulağımı, gözümü, tenimi… Olmuyor hocam, olmuyor… Üstelik matematik, “evren yaklaşık 30 milyar yıl sonra bitecek” diyor. İntihar eden yaarlar, şairler acaba evrende her şeyin O-Kelvin’e ineceğini biliyorlar mıydı, ya da Nietzsche’ye inanıp onu sevmek, O-Kelvin’e mi inmektir? İnsanoğlu, umarsızlık içinde büyük bir yalnızlığa itilmişken, belirsizlikler içinde yeni yüzyılı karşılamaya hazırlan(maz)ırken siz “Senin ölçün -kendin için kullanacağın mihenk taşı- olacak o:
Ona layık olmazsan, hiçbir zaman hiçbir şeye yaramamışsın, demektir- O zaman -öyleyse; öyle ise-, büzül -küçül; ve işte, yok ol-” (s.53) diyorsunuz. Matematikçi dostuma (Doç. Dr. Sinan Sertöz’e) imreniyorum; bir sistem içerisinde anlamlı sözler ediyor, saltık doğruları var. Ben matematikçi değilim, siz de değilsiniz. Bıraksam mı artık bu tedirginliği hocam, hâlâ hayal kurarken? (s.52) Benim dışımdaki bir noktadan bana koşut bir paralele mi gereksiniyorum dersiniz? O’na, inceldiğim yerden kopmadan önce. O varken var olabileceğime, “tam kendisiyle yüzyüze geldiği(m) bir başka kişiyle birlikte, bir şey yaşadığı(m)da” (s.41) mı varım? Öyle sevinçler, acılar hep yaşıyorum, her biri bir an; o anlar, şimdi ve burada iken yanıtım evet, ama şu anda, burada, bu yazıyı yazarken, hayır diyesim geliyor. Bu da doğanın bana verdiği yeteneklere sadık kalmadığım anlamına geliyor ve felsefeyle, matematik çatışması arasında edebiyat yapmaya çalışıyorum. Bir binanın, onu ayakta tutan dik açılı bir parçası olmak telaşındayım ama tavşanlar gibi kolay çoğalırken, fraktallar gibi kendime benzer yapılar üretiyorum: Platon’u haklı çıkarırcasına, defalarca keşifler ve yeniden keşifler yapıyorum; çünkü, gittikçe daha da yabancılaşan bir gezginim, ama dünyaya merakım -Abel ve Gallois gibi- henüz tükenmedi. Sıfır rakamından ürküyor, onu ilk kez kullanan El-Harizmi (MS 800) ve Nietzsche’nin akrabalığını merak ediyorum. Siz, Hani’de, özetle, “Nosce-te!” (Kendini bil!) deneye getiriyorsunuz. “Matesis” (Biliyorum) benim istencim dahilinde mi ki? Ben de, herkes gibi, toy taylara baş kırdırma eğitiminden (Riyazet) geçirilirken karşı koydum.
Hâlâ baş kıramıyorum. Benim rüzgârlarımın ne yönden estiği, eseceği belli olmaz. Bu yüzden eski Çin matematikçilerinin ünlü nilüfer problemi bana zor geliyor. Çünkü, rüzgâra, nilüferin sudaki konumu ve onun su üstünde kalan kamışına bakıp suyun derinliğini ölçebilmeyi kimse öğretmedi bana. Avel, sevgilisinin uğruna verem olmuş, 28 yaşında ölmüş, aşkın matematiğini bilmediğimden belki; cebirsel çözümlerin olanaksızlığını kanıtlayan Gallonis ise, onca saltık doğruları olmasına karşın, galiba 20 yaşındayken, bir düelloda ölmüş. Zaman, melankoli… saltık olan araf… aşk… korkarım riyaziye de derde deva değil. “Divinum est opus sedare dolarem*.”
Ergo… İmdat!
23-26 Eylül 1994 Ankara
* “Ağrı dindirmek Tanrı sanatıdır.” (Hippocrates)
Hani / Oruç Aruoba / Mitos Yayınları / 96 s.
“Nilüfer Problemi, ya da Oruç Aruoba’ya Mektup”, Yusuf Eradam Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki, 24 Kasım 1994, Sayı: 249, ss.10-11
1 note · View note
ievelcelpu-blog1 · 4 years
Text
auč
Ir 31. maijs. Pirmo reizi šogad saņēmos uzvilkt kleitu, jo esmu salīga. Ja jūs redzētu manu mašīnas bagāžnieku, tajā ir viss. Tādas kurpes, šitādas kedas, siltāka jaka, plānāka jaka. VISS! Tā ir melna un tik ērta. Kājās sandales un beidzot ir tā vasaras sajūta. Darbs noslēdzies. Bērni palaisti vasaras brīvdienās. Jā, esmu skolotāja un iekšā ir laba sajūta pēc labi padarīta darba. Esmu dzimtajā pilsētā – Madonā. Te ir mana ģimene, mana drauga ģimene – te ir mūsu miera osta, atpūta no drūzmainās Rīgas. Te ir viss! Te ir mūsu atpūta vasarā un nedēļas nogalēs pēc darba nedēļas.Kaut kā tā Rīga mani tā neceļ un nenes, kā to dara mazpilsēta.
Ar manu mīļoto cilvēku, turpmāk – vienkārši Ivo, nolēmām kustēt ārpus mājas, tik labu dienu nevar laist garām, jo mājās sēdēšana ir mūsu ienaidnieks. Esam ašie, visādu lietu darītāji. Pati mūs saucu par ceļotājiem, kaut gan nekur ārpus robežām nemaz neesam tālu aizceļojuši. Aizbraucām ar mašīnu satikt draugus, kopā izlēmām, ka ar draugu mašīnu varētu doties uz Teiču dabas rezervāta dabas takām, tā, lai var pastaigāties un izbaudīt laiku, kaut arī vējš, ak Kungs, tas vējš, pūta prom. Tā nu mēs ar Ivo ielecām draugu mašīnā, kur abi sēdējām aizmugurē. Patiesībā šī ir pirmā vieta, kurā es būtu mainījusi savas domas. Mēs nekad nebraucam ar citiem. Mums ir sava mašīna, pat divas. Mēs esam tie, kuri grib būt neeatkarīgi no citiem un doties paši ar savu auto, jo tā vienkārši šķiet labāka ideja. Katram mutē Circle K dārgie saldējumi un logiem vaļā, matiem plīvojot, devāmies ceļā.
Teiču dabas rezervāta takas, gaidi mūs! Aizbraucām, pastaigājām, izbaudījām laiku, sapratām, ka šai dienai ir mazuma piegarša, gribās vēl! Varbūt jūru? Nav divu domu, esam avantūristi, kamēr ir brīvdienas, labs laiks, ir jāiet un jādara, lai vakarā var vienkārši iekrist gultā un aizmigt.
Mana mamma ir mana labākā draudzene, braucot atpakaļ ap 15:10 rakstīju viņai ziņu, ka brauksim uz jūru, šodien ātrāk uz Rīgas pusi, nekā parasti, ka nepaspēšu iebraukt šodien m��jās. Viņa neizlasīja. Gandrīz, gandrīz jau bijām iebraukuši Madonā, taču 5 kilometru attālumā mana dzīve pārsteidza pati sevi. Skan kaut kādi russkij hiti, es, iespējams, atvērusi Instagram vai FaceBook, smejos par truliem jociņiem un tad. Ai! Bremžu skaņa, strauja cenšanās apstāties, bet nekā. Kaut kāda pelēka mašīna ir mūsu joslā, jo izbraukusi krustojumā uz šosejas, nemaz nepārliecinoties par to vai ceļš ir brīvs. Es nezinu šī šofera iemeslus, kāpēc tā notika, kāpēc neapstājās. Nesanāca, aizdomājās, neiedomājās. Kas to lai zina. Mašīnā kapa klusums. Neviens tajā brīdī pat neelpoja. BAMS! Kopš BAMS brīža, viss ir saraustīts. Atmiņa peld apkārt un viss, atceros tikai to, ka pati izkāpu ārā, skraidu visiem apkārt un jautāju: ‘’MAN VISI ZOBI VIETĀ?’’ Mans afekta stāvoklis ir ļoti liels, jo jautājumu par zobiem es atkārtoju kādas padsmit reizes. Es goda vārds, nejutu savu seju, savu muti, asinis pludo, galvā džinkst. Viss sastindzis, vīrietis no otras mašīnas dod man salvetes, jo tādu asins daudzumu es nebiju pieredzējusi. Starp citu, arī deguns man nekad nebija asiņojis, dīvaini, ka tā pirmā reize bija tā, kurā ielūza deguns.  Pēdējais, kas man ir atmiņā – divi bērni, kuri izkāpuši no mašīnas, tup ceļa malā un raud. Viņi raud un jautā:’’Vai tēti tagad liks cietumā?’’ Kaut arī visu laiku biju pie samaņas, neko neatceros, līdz ātrās palīdzības ierašanās brīdim. Jā, iespējams, ja es būtu bijusi piesprādzējusies, iznākums būtu savādāks. Ivo zvana arī maniem vecākiem, viņi negrib tam ticēt. Domāju gan. Neviens negrib ticēt tam, ka tavs bērns ir cietis avārijā. Es pati negribu ticēt, ka esmu cietusi avārijā. Kāpēc lai es tam ticētu? Es taču nekad neesmu bijusi tādā situācijā, ar mani jau tā nenotiks. HAHAHA, pasmiesimies kopā par tradicionālo frāzi - ar mani jau tā nenotiks.
Ātrie ir klāt, nemaz nejutu brīdi starp avāriju un viņu ierašanos, jo viss ir miglā tīts. Ivo viss ir kārtībā, citiem arī viss ir kārtībā. Visi ir apdulluši un šokēti. Es cietu visvairāk. Kā? Neprasiet man, avārijas ir neizskaidrojama lieta, nekad nevar paredzēt kā viss beigsies. Ātrajā palīdzībā ļauj braukt līdzi arī Ivo. Cik labi, viņš ir ar mani, paijā man maigi galvu visu ceļu. Cik labi, ka viņš ir man blakus. Neatceros nevienu viņa vārdu, bet tā seja, tā uztraukusies seja, kura nezina kā nu būs. Dakteris man stāsta jokus un neļauj man atslēgties, kaut arī neatceros viņa seju, es zinu, ka viņš daudz pļāpāja, jokoja un uzdeva jautājumus, lai manas domas par to, ka ar mani NEKAD tā nav noticis, netiktu līdz manām smadzenēm vai arī es vienkārši nezaudēju samaņu. Jā, starp citu, es nekad neesmu bijusi slimnīcā (tik cik analīžu nodošana, ginekologa apmeklējums, ārstu komisijas u.c.), nekad neesmu tur pavadījusi laiku ilgāk par 2 stundām. Un tagad mani tur ved ar ātrās palīdzības mašīnu? Nu, nē. Joprojām ceru, ka tas viss ir tāds mazs jociņš.
Uzņemšana. Neko neatceros, tur ir melna bilde, tikai tas, ka redzu - tuvumā ir mamma, tētis un mazais 8 gadus vecais brālis. Viņus nelaiž iekšā, bet mamma kaut kā iespraucas. Mani mazgā no (manuprāt) litriem asiņu. Man sāp seja, es raudu bez apstājas, man riebjas, ka man sāp, ka esmu te, ka viss ir tik stulbi. Es gribu ieritināties mammai azotē. Gribu mājās, sabučot Ivo un iet gulēt. Vai tas ir par daudz prasīts? Jo vairāk raudu, jo vairāk nevaru atbildēt uz nevienu jautājumu, ko man jautā. Tad vēl tas Covid, ak, nē. Man bāzīs to garo bakstāmo degunā? Manā salauztajā degunā? Lieliski. Dzīve izdodas. Neaizmirstam, ka es raudu, visu laiku raudu un neko nesaprotu. Jo vairāk es raudu, jo mazāk es saprotu. Jo vairāk es raudu, jo vairāk mana seja pamst ciet un sāp. Bet es joprojām raudu. Mani vadā no vienas vietas uz otru, vienā vietā dakteris šuj lūpu, pēc brīža jau esmu lielā trubā, kur man saka, ka pārbaudīs galvu. Ne viens, ne otrs nesāp tik ļoti kā seja un zobi. Pēkšņi uzrodas kungs formas tērpā un liek atbildēt uz jautājumiem, neprasiet kādiem, es neatceros. Es, protams, atvainojos, bet es jūtos sadragāta no visām pusēm, bet policista kungs mani intervē tik cītīgi, ka šķiet mana intervija būs kādā žurnālā. Tas ir vienīgais, ko es nevaru saprast. Arī mirstošos viņi šādi pratina? Mamma atnes telefonu, manu somu, tikmēr paspējusi būt veikalā un atvest man pidžamas, čības, visu nepieciešamo, jo laika izjūta man zudusi, taču viss laiks uzņemšanās bija mūžība. 
Esmu palātā kopā ar trīs sievietēm, kuras ir ne jaunākas par gadiem septiņdesmit, noteikti. Divām lauztas kājas, vienai roka. Ja jums likās, ka sliktākais bija avārija, tad nē, sliktākais bija atrašanās slimnīcā, jo manas pirmās 10 minūtes palātā un kārtējais likuma sargs ir klāt. Šoreiz inspektore. Jautā man visādus dumjus jautājumus. Godīgi sakot, lai piedod man visi policisti, es zinu, ka tas ir jūsu darbs un pienākums, bet vai ir nepieciešams jautāt – cikos notika negadījums, ja es, pat atrodoties palātā, mokos ar katastrofālām sāpēm un nezinu cik ir pulkstens? ‘’Uz cik km/h brauca šoferis?’’ Ko? Es sēdēju aiz viņa, nekontrolēju viņa ātrumu. Visi man zvana, nevienam neceļu. Visu laiku raudu. Mamma zvana, taču saruna nenotiek, jo es raudu, nav iespējams parunāt. Ivo atved līdz nodaļai lādētāju un citas nepieciešamās lietas, jo zinu, ka šeit būs kāds labs laiciņš jāpavada. No raudāšanas aizpampst acis, neko nevar redzēt cauri. Miegs.
Nākamā diena ir briesmīga. Jūtos it kā samalta gaļas mašīnā. Atnāk dakteri, dursta mani visur, sistēma tek praktiski visu laiku. Ēdienu dod tikai samaltu. Pirmās 3 dienas neko neēdu, jo fiziski to nevar izdarīt. Zobi sāp, muti nevar atvērt. Iespējams, ja es spētu arī ēst, es to nedarītu, jo ēdiens ir briesmīgs, lai neteiktu vairāk. Tantes blakus gultās jau no sešiem rītā dzied dziesmas, kakā pamperos un bļaustās pa palātu, jo viena no viņām slikti dzird. Kopš pirmās dienas slimnīcā sapņoju, ka ēdīšu cīsiņus. Starp citu, rīt es tiešām ēdīšu cīsiņus, kaut arī ir piektā diena pēc negadījuma, ēšana sagādā lielas grūtības. Ceru, ka ar katru dienu būs labāk. Tā aiziet dienas slimnīcā, neviens nevar nākt ciemos, naktīs ieved kādu, kurš no sāpēm bļauj, tantes krāc katru minūti. Es teicu, ka būšu godīga, tāpēc arī piedzīvoju brīdi, kad tantei uztaisa klizmu un man trīs stundas blakus ir jāklausās kā viņa veic savus procesus, kas izriet tālāk no šīs padarīšanas. Līdz uzradās mans sargeņģelis. Māsiņa ierodas un liek man iet uz citu palātu. Tā ir dāvana. Viņa mani izglāba, jo palātā kļuva par traku un smacīgu.  Viņas vārdi - ja es būtu tavā vietā, es gribētu, lai man arī tā izdara. Es tā izgulējos. Protams, joprojām viss sāp un esmu nelaimīga, jo neviens mans mīļais nevar pat uz vienu minūti būt man blakus, tomēr izgulējusies un viena palātā, kur gaiss ir svaigs, neviens mani netraucē, nekrāc. 
Rezultātā ielauzts deguns, spēcīgs smadzeņu sasitums, šūta lūpa, nolauzts zobs, nezinu kas ar žokli un zobu atrašanos īstajās vietās, to noskaidrošu vēlāk, kad došos pie zobārsta. Jā, es tikai tagad novērtēju, cik patiesībā es biju skaista, novērtēju to, ka esmu dzīva. Kaut arī dzīve dažreiz piespēlē visādas ķibeles, nekas nav vērtīgāks par dzīvību. Es negribu nokļūt tur atkal, es negribu, lai tur, kur biju es, nokļūst mani mīļie.
Ir pagājušas 17 dienas kopš negadījuma. Ir beidzies smagu antibiotiku kurss, deguns nav katastrofāli šķībs, lūpā joprojām ir šuve, zobārsts pēc nedēļas. Sagrauzt riekstus vai burkānu es joprojām nevaru, nokost zemeni vai jebko ar priekšējiem zobiem sagādā grūtības,  taču apēst karbonādi, tomātus, gurķus u.c, ēdot tos uz aizmugurējiem un vidējiem zobiem gan.
ESMU LAIMĪGA! Kaut arī šis laiks ir bijis depresīvs, joprojām ir, jo darbs, universitātes eksāmeni ir atlikti uz citu laiku, mans pašvērtējums ir krities, tomēr es ticu, ka šī vasara tāpat būt neizmirstama. Es nezinu kā es šim būtu tikusi pāri bez ģimenes atbalsta.
1 note · View note
hicfakir · 5 years
Text
Veda Hutbesi
Veda Haccı'nda Hz. Muhammed (sav)'in Yaptığı Konuşmanın Tam Metni
Allah'a hamd olsun. O'nu över, O'na şükrederiz. O'ndan medet umarız. O'ndan bağışlanma dileriz, tevbe ederek O'na ita­ate yöneliriz. Nefislerimizin kötülük telkin­lerinden ve kötü ameller işlemesinden Al­lah'a sığınırız. Allah kime doğruyu göste­rirse, kimse onu hak yoldan uzaklaştıra­maz. Kimin de hak yoldan uzaklaşmasına özgürlük tanırsa, kimse ona doğruyu gös­teremez. Tek Allah'tan başka tanrı olma­dığını, ilahlığında, otoritesinde, mülkün­de, tasarruflarında ortağı bulunmadığını kabul ve tasdik ederim. Muhammed'in O'nun kulu ve Rasûlü olduğunu kabul ve tasdik ederim. (1)
Ey Allah'ın kulları, size Allah'a sığın­manızı, emirlerine yapışmanızı, günahlar­dan arınmanızı, azabından korunmanızı öğütlerim. Size tekrar tekrar, O'na itaati tavsiye ederim. Sözlerime hayırlı olanla, O'nun izni ve yardımıyla başlıyorum. (2)
Ey İnsanlar! Ben sizin hepinize, Al­lah'ın; emirlerini tebliğ ile görevlendirdiği, ilahî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur et­tiği tek yetkili Rasûlüyüm. Beni dinleyin, size bazı açıklamalar yapacağım. Bu yıldan sonra, bir daha burada sizinle buluşup buluşamayacağımı bilemiyorum. (3)
Ey İnsanlar! Kanlarınız, canlarınız, yaşa­ma hakkınız, mallarınız, namuslarınız, haysiyet ve şerefleriniz, vücut bütünlü­ğünüz Rabbinizle buluşacağınız güne ka­dar bu ayınızda, bu beldenizde, bu günü­nüzün saygıya, korunmaya layık olduğu gi­bi, saygıya ve korunmaya layıktır, doku­nulmazdır. Ancak İslam'ın koyduğu sorumluluk gereği uygulanan gerekçeli kara­ra dayalı cezalar müstesnadır. (4)
Benim sözlerimi iyi dinleyin ki, izzet ve şerefle huzurlu yaşamaya devam edesiniz. Sakın haksızlık yapmayın ve zulmetmeyin. Sakın baskı, zulüm ve işkenceye alet olmayın. Sakın zulme boyun eğmeyin. Haksızlığa rı­za göstermeyin. İyice anlatabildim mi?
Allah'ım, Sen de şahit ol. (5)
Ashabım! Siz Rabbinizin huzuruna vara­caksınız, size işlediğiniz bilinçli amellerin hesabını sorulacak. İyice tebliğ edebildim mi?
Allah'ım, Sen de şahit ol! (6)
Ey İnsanlar, Allah'a sığının, emirlerine yapışın, azabından korunun. İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerlerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haksız rekabet yap­mayın, aldatarak, hile yaparak, fırsat kollayarak, gasp ederek insanların haklarını zayi etmeyin, zayiine sebep olmayın. Ül­kede, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmakta ve küfürde ileri git­meyin. (7)
Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, bu emaneti sahibine versin. Size hediye verene hediye ile karşılık verin. Kefil borçlu gibidir. Borcun ödenmesi gerekir. (8)
Soyunuzdan sopunuzdan medet umarak benim yanıma yaklaşmayın. İşlediğiniz bi­linçli amelleri vesile ederek yanıma gelin. Ben bütün insanlara da, size de aynı şey­leri söylüyorum. (9)
Cahiliye döneminin faizli alışverişleri kaldırılmıştır. Yüce Allah, kaldırılan ilk fa­izin, Abbas b. Abdilmuttalib'inki olmasını emretmiştir. Ancak ana paralarınız sizindir. Ne siz haksızlık edebilirsiniz, ne de haksız­lığa uğratılacaksınız. Allah, faizli alışverişin yapılmayacağını icrası kesin hüküm haline getirdi. Kaldıracağım ilk faiz amcam Ab­bas b. Abdilmuttalib'in faizli alış verişlerindeki faizdir. (10)
Ey İnsanlar! Hangi ayda, hangi günde, hangi ülkede olduğunuzu biliyor musu­nuz? (11)
(İnsanlar, ‘saygıya layık korunan bir günde, dokunulmazlığı olan ülkede ve bir ayda', dediler.)
Ey İnsanlar! Kanlarınız, canlarınız, yaşa­ma hakkınız, mallarınız, namuslarınız, haysiyet ve şerefleriniz, vücut bütünlüğü­nüz, Rabbinizle buluşacağınız güne kadar bu ayınızda, bu beldenizde, bu gününüzün saygıya, korunmaya layık olduğu gibi, saygıya ve korunmaya layıktır, dokunul­mazdır. Ancak İslam'ın koyduğu sorumluluk gereği uygulanan gerekçeli karara da­yalı cezalar müstesnadır. (12)
Ashabım! Şunu belirteyim ki, Cahiliye dönemindeki bütün kan, su ve mal dava­ları, kıyamet gününe kadar şu ayaklarımın altındadır. (13)
Kıyamet gününe kadar Cahiliye döneminde var olan kan da­vaları kaldırılmıştır, Cahiliye döneminde var olan kan davaları kaldırılmıştır, kaldıracağımız ilk kan davası, Amir (İyâs) b. Rebîa b. el-Hâris b. Abdülmuttalib'in kan davasıdır. O Sa'd b. Leysoğulları'nda süt anneye verilmiş bir çocuktu. Hüzeyl, onu öldürdü.
İyice tebliğ edebildim mi?
(İnsanlar; ‘elbette tebliğ ettin', dediler)
-Allah'ım Sen de şahit ol! Burada bulu­nanlar sözlerimi bulunmayanlara iletsin. (14)
Kâbe hizmetkarlığı ve hacıların su ihtiya­cını karşılama dışında cahiliye devrinin hükümet görevleri kaldırılmıştır. (15)
Kasten adam öldürmenin cezası, kısas­tır. Kasten öldürmeye benzeyen cinayet, sopa ve taşla öldürmedir. Diyeti, yüz deve­dir. Kim daha fazlasını isterse, o İslam'ı benimsemeyen Cahiliye dönemini özleyen biridir. En büyük Allah düşmanı, kendisine herhangi bir kastı olmayan birini sebepsiz yere öldürendir, kendisine el kaldırmayana sebepsiz yere vurandır.
İyice tebliğ edebildim? Allah'ım, Sen de şahit ol! (16)
Ey İnsanlar! Sizi uyarıyorum, herkes yal­nızca kendi işlediği suçtan sorumludur. Suçlu evlattan dolayı baba sorumlu tutula­maz, suçlu babadan dolayı evlat da sorum­lu tutulamaz. (17)
Ey İnsanlar! Şeytan, sizin bu toprakla­rınızda kendisine tapınılmasından ümit kesmiş bulunuyor. Ancak, bunun dışındaki önemsiz gördüğünüz davranışlarda, ara­nızda çıkardığı fitne fesatla sizi birbirinize düşürdüğünde sözünün dinlenmesinden hoşnut olacaktır. Dininizde sebat ederek, dininize sahip çıkarak, şeytanın, şeytan tıynetli ahlaksız azgınların, şeytani düzen­lerin vesvesesinden, daleveresinden kendi­nizi koruyun. (18)
Ey İnsanlar, yalan yere Allah'ın adını anarak yemin etmeyin. Yalan yere Allah adına yemin edenin yalanını Allah açığa çıkarır. (19)
Ey İnsanlar! Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki düzenli sistemine girerek seyrediyor. Ayların sayısı, on ikidir. Dört tanesi, savaşın haram olduğu aylar­dır. Bunlardan üçü birbiri peşinden gelir. Biri tektir. Bunlar Zilkade, Zilhicce, Mu­harrem ve Cumade'l-ahire ile Şaban ara­sındaki Mudar kabilesinin adını koyduğu ay Recep'tir.
Allah'ın, gökleri ve yeri yarattığı gün, Levh-i Mahfuz'da tesbit ettiği kayıtlarda, Allah katında, ayların sayısı on ikidir. On iki aydan dördü savaşın haram olduğu ay­lardır. İşte bu haram aylarla ilgili hüküm, insanlığı, insani değerleri ve düzeni ayakta tutan dinin, medeniyetin, zamanla değiş­meyen tabii hukuk kurallarını içeren şe­riatın hükmüdür. Bu aylarla ilgili Allah'ın koyduğu yasakları çiğneyerek kendinize, birbirinize zulmetmeyin.
İlahlığında, otoritesinde, mülkünde, ta­sarruflarında, Allah'a ortak koşan Müşrik­ler nasıl size karşı topyekün savaşıyorlarsa, siz de onlara karşı topyekün savaşın. Bilin ki, Allah kendisine sığınıp, emirlerine ya­pışarak günahlardan arınıp, azaptan koru­nanlarla, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görev­lerinin bilincinde olan müminlerle, müttakilerle beraberdir.
Saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Al­lah'ın savaşı haram kıldığı ayları erteleyerek, yerlerini değiştirerek, on iki aya ay ilave ederek, hileli takvim düzenlemek, ke­sinlikle Allah'ın sene ve aylarla ilgili koy­duğu hükmü inkarda ileri gitmektir. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Al­lah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkarda ısrar edenlerin, kafirlerin, bu yüzden hak yol­dan uzaklaşmalarının, dalaleti tercihlerinin önü açılır. Erteleyerek, değiştirerek ilave ettikleri aydaki savaşları, bir yıl helal ve meşru, bir yıl haram sayarlar. Allah'ın ha­ram kıldığının sayısına uydursunlar da, Al­lah'ın haram kıldığını helal ve meşru kılsın­lar, isterler. Onların bilinçli kötü amelleri kendilerine süslenip güzel gösterilmiştir. Allah kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumlu­luk bilincini şuur altına iterek örtbas edip, küfürde, nankörlükte ısrar eden bir kavme doğru yolu gösterme lütfunda bulunmaya­cak, başarı nasip etmeyecektir. (Tevbe, 9/ 36-37).
Onlar bir yıl, Safer ayını helal sayıyorlar, bir yıl Muharrem'i haram sayıyorlardı. Nesî (yıla ekleme), işte budur. Allah'ım, Sen de şahit ol!. (20)
Ey İnsanlar! Kadınlarınızın sizler üze­rinde hakları, sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız vardır. Sizin onlardaki hakkınız, minderinize sizden başkasını oturtmama­ları, meşru tavsiyelerinizde size karşı çık­mamaları, hoşlanmadığınız kişileri izniniz olmadan eve sokmamaları, kötü söz söyle­memeleri kötü fiil ve davranışta bulunma­malarıdır. Şayet bunları yaparlarsa, Allah onları engellemenize, sıkıştırmanıza yatak­larında tek başlarına bırakmanıza ve hafif­çe, incitmeden vurmanıza izin vermiştir. Bun­lardan vazgeçer ve size itaat ederlerse, meşru, örfe uygun ölçüler içerisinde rızıklarını ve giyimlerini sağlama sorumluluğunuz var. Kadınların iyiliğini isteyin, durum­larının iyileşmesi için çaba sarfedin. Çünkü onlar müşterek hayatın gereği kendileri adına bir şey yapma gücüne ve imkanına sahip olmayan, sizinle birlikte yaşamak mecburiyetinde olan hayat arkadaşlarınızdır. Siz onları Allah'ın emaneti olarak aldı­nız. Allah'ın emri ve hükmüyle onlarla iliş­kiyi helal edindiniz. Eğer haklarını ararlar, sorumluluklarına riayet ederlerse onlara tavır takınmanıza, cezalandırmaya hakkı­nız yoktur. Onların serkeşliğinden ve şid­dete başvurmasından endişe ederseniz, onlara öğüt verin ve yataklarınızı ayırın. Aşırı gitmeden hafifçe vurun. Onların yi­yeceği ve giyimi konusunda cömertçe her türlü iyilik ve ihsanda bulunmanız, onların haklarıdır. Kadınların haklarına riayet ko­nusunda Allah'ın emirlerine yapışın, aza­bından korunun, onların iyiliğini isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarfedin. Hanımlarınız, sizlerin izni ve bilgisi olmadıkça, evinizin mali imkanlarını cömertçe harcamasınlar. Sözlerimi iyice anlayarak hatırınızda tutun.
İyice tebliğ edebildim mi? Allah'ım, Sen de şahit ol! (21)
Ey İnsanlar! Meşru şekilde sahip oldu­ğunuz, üzerlerinde meşru haklarınız ve düzgün insani ilişkileriniz olan köle ve ca­riyelerinize, iş akdiyle bağlı işçilerinize ha­yırla muameleyi size tavsiye ederim. Sof­ranızda bulunanları ölçü alarak onların ka­rınlarını doyurmanızı, giydiklerinizi ölçü alarak onların giyimlerini sağlamanızı tav­siye ederim. Affetmeyi düşünmediğiniz bir suç işledikleri takdirde aranızda aynı cins­ten suç işleyenlere uyguladığınız cezaları ölçü alınız. Onlara işkence etmeyiniz, onları cezalandırmayınız.!. (22)
Ey İnsanlar! Sözlerimi iyi dinleyin, iyi muhakeme edin. Bütün ırklara mensup Müslümanların, Müslümanların kardeşi ol­duğunu bilin. Bütün müminler kardeştir. Kimseye, gönül rızası olmadıkça, kardeşi­nin malı helal değildir. Sakın haksızlık etmesin, hile yapmasın, haince davranma­sın.
Müslümanın kim olduğunu size anlata­yım mı? Müslümanların, dilinden ve elin­den zarar görmediği kişidir.
Müminin kim olduğunu size anlatayım mı? İnsanların mallarına ve canlarına za­rarı dokunmuyacağından emin olduğu ki­şidir.
Muhacirin kim olduğunu size anlatayım mı? Kötülükleri ve günah işlemeyi terk eden kişidir.
Mücahidin kim olduğunu size söyleye­yim mi? Allah'a itaat yolunda nefsiyle mücadele eden kişidir.
Bu günün dokunulmazlığı gibi, müminin mümine zarar vermesi haramdır. Etini yeme mesabesinde olan müminin mümini gıybeti de haramdır. Namus ve haysiyetine zarar vermesi de haramdır. Müminin yü­züne tokat vurmak da mümine haramdır. Onu itip kakarak incitmesi de haramdır.
İyice tebliğ edebildim mi? Allah'ım, Sen şahit ol! (23)
Ey İnsanlar! Yeryüzü Allah ve Rasûlüne aittir. İnsanlar, 'Allah'tan başka ilah yok­tur' deyip, benim Allah'ın Rasûlü olduğu­mu kabul edinceye kadar, insanlarla mücadele etmem, savaşmam emredildi. İn­sanlar kelime-i tevhidi söyleyince, kan­larını, canlarını ve mallarını korumuş olur­lar. Ancak İslam'ın koyduğu sorumluluk gereği uygulanan gerekçeli karara dayalı cezalar müstesnadır. Ahiretteki hesapları ise Allah'a aittir. Kendinize, birbirinize haksızlık etmeyin!(24)
Ey Müminler, benden sonra küfre dön­meyin, birbirinin boynunu vuran kafirler haline gelmeyin. Size, sımsıkı sarıldığınız sürece asla hak yoldan uzaklaşmayacağınız apaçık dinî, ilmî, idari, siyasi kuralları içe­ren Allah'ın kitabı Kur'ân'ı ve Rasûlü'nün sünnetini bıraktım. Bunlarla amel ediniz, davranışlarınıza Kur'ân ve sünneti yan­sıtınız. Bir de soyumdan yakınlarımı, Ehl-i beytimi bıraktım.
İyice tebliğ edebildim mi? Allah'ım, Sen şahit ol! (25)
Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız bir­dir. İslam'da insanlar eşittir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem de toprak­tan yaratıldı. Allah katında en değerliniz, en çok Allah'a sığınanız, emirlerine yapışa­nınız, günahlardan arınanınız, azabından korunanızdır. Bir Arab'ın, Arap olmaya­na, bir başkasının Arab'a, bir siyahın bir kızılderiliye, bir kızılderilinin bir siyaha, takvanın dışında bir üstünlük sebebi yok­tur.
"Ey iman edenler, biz sizi bir erkekle bir kadından, bir asıldan yarattık. Birbirinizle tanışmanız, işlerinizi tedbirle idare etme­niz, karşılıklı olarak, İslami kurallarla örtüşen milletlerarası teamüllere uymanız, yardımlaşmanız, kültür ve medeniyet alış­verişinde bulunmanız, birbirinize iyiliği tav­siye etmeniz için, sizi milletler ve kabileler haline getirdik. Allah yanında en değerli­niz, en üstününüz, en çok Allah'a sığınanı­nız, emirlerine yapışanınız, en çok günah­lardan arınıp azaptan korunanız, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgür­lüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrana­nınız, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olanınızdır. Allah her şeyi bilir, gizli-açık her şeyden haberdardır." (Hucurat, 49/13.) (26)
Ey İnsanlar! Görünürdeki organları kesil­miş bir Habeşli bile başınıza getirilse, size Allah'ın kitabındaki hükümleri uyguladığı sürece, dinleyin ve itaat edin.
İyice tebliğ edebildim mi? Allah'ım, Sen de şahit ol! (27)
(İnsanlar, ‘evet' dediler)
Burada bulunanlar, sözlerimi bulun­mayanlara iletsinler.
Ey İnsanlar! İyi dinleyin! Bütün peygam­berlerin daveti geçmişte kalmış, görevleri sona ermiştir. Yalnızca benim davetim ve görevim devam etmektedir. Ben insanların ihtiyacı sebebiyle Rabbimin katında davetimi, görevimi kıyamet gününe kadar muhafaza ettim. Ben önceki ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim. Beni mahcup etmeyin, yüzümü kara çıkarma­yın. (28)
İyi dinleyin, bir kısım insanlar için elim­den bir şey gelmezken bir kısmını kurtaracağım. Ya Rabbi ashabım, diyeceğim. Ba­na, ‘Senden sonra din adına neler icat et­tiklerini bilmiyorsun', buyuracak. Ben cen­netteki havuz başında sizi bekleyen öncünüzüm. (29)
Ey İnsanlar! Allah, her hak sahibinin hakkını, her varisin, mirastaki payını belirlemiştir. Varise vasiyet yapılamaz. Vasiyet terekenin üçte birini de geçemez. Çocuk meşru eşe aittir. Zina edenin hak sahipliği söz konusu değildir. Hamisinin, amirinin, ortağının, işvereninin, efendisinin sağladı­ğı imkanlara nankörce davranan, Allah'ın Muhammed'e indirdiği Kur'ân'ı inkar edi­yor demektir. Babasından başkasına men­subiyet öne süren veya efendisinden başkasını veli edinen, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lanetine uğrasın. Böylesinin ne azabı geri çevrilir, ne ceza yeri­ne fidye alınır. (30)
Ey İnsanlar! Dinde aşırılıktan sakının. Sizden öncekileri kesinlikle dinde aşırılık­ları helak etmiştir. Hacdaki amelleri, dav­ranışları benden öğrenin. Bu seneden sonra bir daha haccedip edemeyeceğimi bile­miyorum. Bu öğütlerimi burada bulunan­lar bulunmayanlara ulaştırsın. Öğütlerimin ulaştırıldığı bazı kimseler burada dinleyenlerden daha iyi anlayarak, daha iyi mu­hafaza edebilirler, nice kimseler uygulaya­rak daha mutlu olabilirler. (31)
Ey İnsanlar! Allah sözlerimi işitip de bel­leyene, rahmetini merhametini ihsan et­sin. Allah yüzünü ağartsın. Mana yüklü sözlerimi anlamadan ezberleyen birçok in­san var. Derin manalar içeren sözlerimi bilen birçok insan, kendisinden daha yük­sek anlayış sahiplerine bu sözlerimi ulaş­tırsın. Üç vasfa, üç davranışa sahip olan;
-Samimiyetle Allah rızası için dinî görev­lerini yerine getiren,
-Müslüman idarecilere samimi davranan ve itaat eden,
-İslam toplumunun birliğini ve bütünlüğü­nü koruyan müminlerin İslam'a hıyanet etmeyeceğini, kalplerinden İslam'ı atma­yacağını bilin.
Bütün müminler gelecek nesilleri, İslam ile şereflenmemiş insanları İslam'a davet ederek İslam'ı tebliğ ve davet görevini yeri­ne getirmelidirler. (32)
Benim dışımda benden sonra peygam­ber görevlendirilmeyecektir. Sizin dışınız­da ümmet de olmayacaktır. Rabbinizi ilah tanıyın, candan Müslümanlar olarak Rabbinize teslim olun, saygıyla Rabbinize kulluk ve ibadet edin. Rabbinizin şeriatine boyun eğin, adabına, erkanına riayet ederek beş vakit namazı aksatmadan aşikare kılın. Vicdanı, serveti, sosyal bünyeyi arındıran, berekete vesile olan zekatı verin. Ramazan orucunu tutun. Yöneticilerinize itaat edin ki Rabbinizin cennetine girersiniz. (33)
Ey İnsanlar! Yarın Beni size soracaklar. Ne dersiniz? Peygamberlik görevimi yeri­ne getirdim mi? Vazifemi yaptım mı?
(Orada bulunanlar, ‘evet yemin ederiz ki, tebliğ ettin, bize tavsiyelerde ve öğütlerde bulundun, böylece şehadet ederiz' dediler).
-Şahit ol ya Rabbi, şahit ol ya Rabbi, şahit ol ya Rabbi...
Size selam ve selamet diliyorum, Al­lah'ın rahmet ve bereket ihsanını niyaz ediyorum. (34)
(Sonra insanlara veda etti. Bunun üzerine insan­lar, ‘bu veda haccı' dediler).
1) M. Hamidullah. Mecmûatü´l-Vesaikü´s-Siyasiyye (Vesaik) 360; İbn Abdirabbih 4/53-55.
2) Vesaik, 360.
3) Yakubî, 2/110;Vesaik, 360; Beyhaki, Sünen-i Kübra, 10/180; Sahih-i İbn Huzeyme, 4/255;Kur`ân-ı Kerim, 7/158.
4) Vesaik, 361; Buharî, “Hac” 132; “Megazi 78;“Tevhid” 24, “Edahi” 5, “Fiten” 8; “Edeb” 42;Müslim, “Hac” 283; Müsned-i Ahmed, 7/ 307.
5) Müsned-i Ahmed. 7/307.
6) Müslim,“Kasame” 26; Müsned-i Ahmed, 7/307; İbn Sa´d, 2/186.
7) Yakubî, 2/109-110; Kur`ân-ı Kerim, 11/ 85.
8) Vesaik, 361, 364; İbn Mace, “Sadaka” 9;Kur´ân-ı Kerim, 2/283.
9) Yakubî, 2/109-110.
10) Vesaik, 361; Darimî. “Büyü” 3.
11) Yakubî, 2/109-110.
12) Darimî,“Menasik” 84; Müsned-i Ahmed, 7/330.
13) Müslim, “Hac” 132.
14) Vesaik, 361; Darimî, “Menasik” 34; Müsned-i Ahmed, 7/376.
15) Vesaik, 361.
16) Vesaik, 361; Yakubî, 2/110.
17) Tirmizî, “Tefsiru´l-Kur´ân” 10.
18) Vesaik, 361.
19) Vesaik, 367; Taberanî. Mucemu´l-Kebîr, 8/229.
20) Vesaik, 361, 365.
21) Vesaik, 361-362; İbn Mace,“Menasik” 84; Müsned-i Ahmed, 7/376; Tirmizî, “Tefsîru´l-Kur´ân” 10; Kur`ân-ı Kerim, 4/34.
22) Yakubî, 2/109-110; Kur´ân-ı Kerim
23) Vesaik, 364-367; Tirmizî, “Tefsiru´l-Kur´ân” 10; Yakubî, 2/110 Kur`ân-ı Kerim, 49/12-13.
24) Yakubî ,2/110; Vesaik, 363; Buharî “Cizye” 5; “İkrah” 2; Müslim,“Cihad” 20.
25) Vesaik, 362, 365; Tirmizî, “Menakıb” 32; Müslim, “Kasame” 26; Buharî, “Hudud” 10; Yakubî, 2/110; Muvatta, “Kader” 3; Ebû Davud, “Talâk” 40; Darimî, “Mukaddime” 24; “Talak” 10; Müsned-i Ahmed, 1/75, 3/212, 286, 4/206, 5/30.
26) Vesaik, 362; Müsned-i Ahmed, 9/127;Yakubî 2/110.
27) Nesaî, Sünen-i Kübra, 4/431 (7815. hadis); Müsned-i Ebî Avâne, 4/402.
28) Taberanî, Mucemu´l-Kebîr, 8/141; Vesaik, 367.
29) İbn Mace, “Menasik” 76.
30) Vesaik, 362; Müsned-i Ahmed, 6/207; Yakubî, 2/110; İbn Hişam, 4/219.
31) Ebû Davud, “Menasik” 77; Nesaî, “Menasık” 217; İbn Mace “Menasik” 63; Müsned-i Ahmed, 1/215, 347, 7/376.
32) Darimî, “Mukaddime” 24.
33) Vesaik, 365; Taberanî, Mucemu´l - Kebîr, 8/115, 136, 138, 303; Kur´ân-ı Kerim, 21/ 92, 23/52.
34) Ebû Davud, “Menasik” 56.
14 notes · View notes
frhnii · 5 years
Text
Backy²~ (06/05/19)
Tumblr media
SMK Senawang atau nama manja dia SeMSe (huruf besar kecik tu penting okay!!!( ͡° ͜ʖ ͡°)
Aku macam berbangga lah masuk sekolah ni, walaupun ni merupakan sekolah yang sentiasa jadi buah mulut orang lagi-lagi siapa yang tinggal kat senawang. Kenapa? Sebab sekolah ni, memang terkenal ah dengan benda-benda tak elok. Buli? Gansterisme? Vandalisme? Dadah? Kecurian barang cikgu pun selalu berlaku ah. Dan penghormatan kepada guru, sangatlah tidak ditonjolkan walaupun guru-guru dah titikberatkan hal tu. Macam telinga bagi mereka yang berkenaan tu, masuk telinga kiri, keluar telinga kanan. Tapi, diorang yang tak masuk sekolah ni, bolehlah cakap macam tu. Jangan ukur kualiti sekolah ni dari apa yang orang luar cakap. Memang. Memang apa yang orang cakap betul. Tapi dorang tak nampak the best part jadi student sekolah ni.
Apa yang aku suka jadi pelajar sekolah ni ialah, guru-guru dia. Sumpah, memang aku sayang gila dorang. Guru yang pertama aku jatuh hati, ialah Puan Zaini. Dia ajar banyak benda dekat aku. Aku kenal puan masa form 4 dan puan ajar aku subjek Fizik yang mana memang kurang minat lah dan sangatlah lemah. Puan memang lemah lembut tapi masih ada ketegasannya. Cara dia ajar, memang unik dan start dari form 4 tu, kehidupan aku sbgi pelajar berputar 360 darjah. Aku tak pernah lah jumpa cikgu yang sanggup ajar setiap sabtu dan even ahad juga tanpa minta apa-apa bayaran pun. Dan pernah lah, puan buat kelas bulan 12 tahun 2016, sebab nak ajar kami subjek form 5 pula. Awalkan?? Puan juga buat kelas malam dan memang, setiap kali sebelum kelas dia akan tanya sama ada kitorang sempat makan atau belum? Kalau kelas pagi yang puan buat, puan akan sediakan makanan yang semua orang akan dapat rasa. Dan makanan puan bukan biasa-biasa je 😂 nasi bungkus dengan ayam yang aku yakin puan buat sendiri. Paling aku tak boleh lupa, puan bawa periuk elektrik yang menggunakan konsep tekanan. Sambil memasak, sambil belajar 😂 dan haritu puan masak sup ayam. Kitorang tak pernah belajar dalam keadaan lapar setiap kali kelas puan.
Walaupun ada juga kenangan pahit dengan puan, seperti aku lah, kena duduk luar kelas sebab tak siap assignment yang puan kasi (memang salah aku lah), and aku pernah berdiri sampai rasa nak nangis sebab puan perasan akan ketidakfahaman aku dalam subjeknya. Jadi puan tanya soalan banyak-banyak sampai lah aku dapat. Time tu, puan memang menyeramkan. Skskjssk. Tapi semua tu lah mengajar aku untuk menjadi lebih yakin dengan diri aku sendiri. Setiapkali lepas kelas, aku akan bersalam dengan puan, dan puan akan bagi kata-kata nasihat dia. Puan, guru yang paling berdedikasi pernah aku jumpa.
Tumblr media
Ni kelas terakhir aku dengan puan sebelum spm fizik. Masa kitorang nak masuk dewan for spm, puan ada sediakan sarapan. Ya Allah, puan taknak kitorang dalam keadaan lapar masa kami jawab exam. Dan aku tahu, puan bacakan yassin sepanjang kami berada dalam dewan. Terima kasih puan. Aku rasa bangga dapat bagi puan keputusan yang terbaik ah. Sebab aku tak pernah dapat A+ dan aku hadiahkan kepada puan. Terima kasih puan.
Cikgu yang seterusnya, puan zailena. Tapi aku panggil cikgu zai je haha. Cikgu zai ni macam mana eh nak cakap, aku dengan cg rapat bila dah form 4, walaupun cg ajar since form 1. Tapi dulu aku memang pendiam ah. Dulu cg zai ajar aku sains and memang subjek tu tahap gila babeng susah bagi aku. Then masuk peringkat menengah atas, cg zai ajar aku kimia pula. Cikgu zai ni memang bagi aku macam kawan-kawan pun ada. Memandangkan aku ni pengawas pusat sumber sekolah atau kata singkat dia pss, dan cikgu pula guru pss, jadi kitorang bukan berjumpa takat dalam kelas je, dalam librari pun jumpa lagi 😂 subjek kimia pun memang aku down gila masa form 4. Ada satu markah yang mengubah perspective aku terhadap kimia. Aku dapat ah gred D dalam kelas and aku sendiri terkejut. Cikgu zai apatah lagi. Tbh, aku benci kimia. Like masa form 4, ape yang dorang belajar ni, sepatah haram aku tk paham. Bil mol? Apa benda!? Tapi start dari tu aku cari kawan yang boleh ajar aku. Aku stress gila ah time tu. Aku buat mentor mentee sendiri 😂 and kawan aku, husna banyak bantu aku. Dia ni memang suka kimia (lagi-lagi bab organik) dan cara dia ajar memang menarik. Dia dah buat akronim untuk aku hafal dan dia juga cuba pahamkan apa yang aku tak paham. Then.... alhamdulillah prestasi aku semakin meningkat. Dulu, aku yang mentee. Lepastu, cikgu yang lantik aku jadi mentor dan aku jadi mentor bersama-sama husna dan yang lain. Jadi mentor ni, aku kena galas tanggungjawab yg berat. Sebab, tak semua boleh adapt dengan subjek kimia sebab aku pun pernah alami situasi apa yang dorang rasa. Aku pernah benci kimia. Benda aku paling bangga adalah bila one of my mentees yang aku panggil nurin.. berjaya jadi mentor seperti aku. 😭 Ya Allah, aku sedih hilang dia sebagai mentee. Dan sampai sekarang dia masih gelar aku sebagai mentor dia.
Sama seperti puan zaini. Setiap kali lepas habis kelas, aku akan bersalam dengan cikgu zai, dan kitorang akan bergossip 😂 kitorang punya kelas buat kat makmal kimia, jadi sampai pintu tu cikgu nak kunci pun aku teman 😂 Cikgu pernah lah cakap, yang dia gembira dengan perubahan aku. Daripada jadi seorang yang tertutup, aku jadi seorang yang berani untuk bagitahu pendapat aku sendiri. Yeah sebab cikgu yang lihat, perkembangan aku dari form 1 sampai lah form 5.
Tumblr media
Ini lah kelas terakhir aku dengan cikgu zai. Beberapa hari sebelum subjek kimia spm. My mentee (nurin), yang pakai baju stripe pegang buku tu. Dan husna tengah menyorok belakang orang yang pakai baju lengan pink. Aku lega aku dapat hadiahkan cikgu A+ untuk subjek dia. Dan yaa, aku memang tak pernah lah dapatkan gred tu untuk cikgu zai. Jadi aku rasa itu hadiah yang paling bermakna.
Seterusnya cikgu mazlyza, tc maz ajar aku subjek biologi. Dan ye! Aku minat subjek tu ah. Orang tak minta ajar pun aku ajarkan 😂 setiap kali kelas tc, tak sah kalau aku tak tanya soalan. Even macam takde benda nak tanya, aku akan cuba cari soalan untuk aku tanya. HAHAHAH. Tapi masa mula-mula form 4, aku macam minat tapi nak score tu susah. And kawan-kawan sekeliling aku macam afny, husna, aqilah, ainaa, nabilah, hanin... semua dapat A for bio. Aku rasa macam pelik? Apa yang aku salah buat? Aku pun banyak pergi librari, sebab aku takde buku rujukan dan dalam buku teks tak memandai sangat untuk aku baca. Aku juga cari soalan past year dan berulang kali jawab soalan yang sama. Dan yeah, dengan izin Allah, aku berjaya naikkan markah aku dari 60 ke 70 ke atas. Which is A at that time. A- lah. Tapi tc maz macam ya, banyak bantu aku and we're gradually jadi lebih rapat. Tc maz aku kenal since form 1 tapi kitorang berjumpa dalam keadaan yang memalukan bagi aku.
Time tu, aku kena denda sebab pakai tudung singkat. But aku bru form 1 ah, taktahu sangat peraturan sekolah. Memang aku banyak kena ejek, sebab disuruh pakai telekung sepanjang hari tu. Aku rasa tu kenangan terburuk aku dekat situ. Even classmates aku sendiri gelakkan aku, jadi kepada siapa lagi aku nak sumber kekuatan untuk tahan ejekkan orang lain? Hanya tc maz yang tanya macam-macam kat aku. Aku tahu tahu dia perasan yang aku menangis masa belajar tu. Aku bukanlah menangis kuat sangat pun. Cuma mata aku merah, dan aku tak bercakap dengan sesiapa pun. Tapi, banyak-banyak mata yang pandang aku, mata tc maz yang aku rasa pandang aku dengan ikhlas. Aku tak nampak unsur hina ke apa dalam mata tc. Saat tu aku tahu, dan aku yakin macam mana baiknya tc maz. Dia bagaikan ibu dan sentiasa cakap lemah lembut dengan aku. Walaupun ahhaa, ade lah dia menjerit kat aku sebab aku tertido dalam kelas dia waktu form 5 😂
Tapi yeap, aku macam kecewa juga ah. Aku hanya mampu beri A untuk tc maz walaupun ada peluang untuk aku hadiahkan A+. Tapi takdir Allah, dan mesti ada reason dia. Mungkin ya, itu lah usaha aku. Allah maha adil dan aku still bersyukur dapat A untuk subjek biologi.
Warning! Pls sound off hahahaha, ni asalnya nak tangkap gambar ramai-ramai dengan tc maz. Tapi orang yang rakam video ni, iaitu kak mar, saja je tak bagitahu yang tu sebenarnya video. "Nakal akak niiii" 😂 Aku dua dari kanan, dengan husna dan afny sebelah aku.
Seterusnya puan romsina. Guru addmath aku. Walaupun dia ajar sekejap je masa form 5, tapi apa yang dia ajar memang genius. Sebab dalam masa singkat kau akan cepat tangkap apa yang dia cuba ajar. Masa hari terakhir dia ajar kitorang. Memang satu kelas menangis. Cikgu perlahan-lahan gerak belakang kelas, so kitorang macam memberlakangkan cikgulah. Cikgu bagitahu jangan pandang belakang sebab dia macam nak sampaikan sesuatu. Then ayat-ayat cikgu... memang buat kitorang hiba. Lepas habis kelas kitorang ramai-ramai nyanyikan lagu untuk cikgu. Tapi cikgu menangis.😭 Walaupun sekejap, bond aku dengan cikgu memang kuat. Cikgu banyak bagi dorongan dan dia tak pernah pilih kasih dalam mengajar. Dia cakap, semua orang kena paham apa yang dia belajar. Dia taknak ade certain students je yang paham. Time tula, time tu aku mula minat addmaths. Dan aku nak buktikan dengan peroleh A+. Cuma Allah tak izinkan dan aku dapat A untuk cikgu. Masa aku dapat result, walaupun cikgu berjawatan tinggi kat sekolah lain, dia tetap datang ke SeMSe dan tengok keputusan anak muridnya. Aku rasa gembira dan terus peluk cikgu rom. Terima kasih cikgu 😭
Dan untuk sudut khas, ustazah bariah, walaupun ustazah tak ajar aku. Tapi aku sayang dia. Waktu form 2, aku banyak bergaduh dengan orang lain. Jadi memang aku depress dan banyak kali down. Waktu rehat, aku takde siapa nak teman dan dalam kelas aku, semua ada ah geng-geng dia. Jadi aku yang tiada kawan ni, pergilah kat surau. Aku amik air wudu' dan tenangkan diri. Tapi ustazah bariah nampak aku pastu hulurkan duit. Mungkin dia ingat aku takde duit nak makan. Tapi aku still terima 😂 bila dah lalu kafeteria, aku nampak kawan-kawan aku yang macam ignore je diri aku. Aku rasa emosional, dan terus pergi ke librari. Aku cari sudut untuk aku nangis which is dekat rak yang belakang sekali. Tahu tak? Time tu aku rasa macam, ape tah. Aku takde semangat and memang aku benci semua orang lah. Tapi apa yang ustazah bariah dah buat kat aku, macam menyedarkan lah bahawa masih lagi ade orang yang ambil berat antara satu sama lain. Walaupun ustazah tak kenal aku. Tapi aku akan kenal ustazah sampai bila-bila as guru yang aku sayang!
Ramai lagi guru-guru yang aku belum mention seperti tc moha (sejarah,homeroom time form 4 and form 5), ustazah aizan, cg marina (maths), tc azlina (english) dan ramai lagi. Doranglah yang visit aku time aku kehilangan ayah. Macam puan zaini, malam tu juga dia datang untuk comfort diri aku. Aku menangis weh masa dia peluk aku.
Then dari situ, apa yang penting untuk sesebuah sekolah tu, adalah guru dia.. bukan student dia. Bukan reputasi sekolah tu sendiri. Dan bukan rumours yang disebarkan individu tak bertanggungjawab.
Kehidupan di SeMSe kalau boleh aku nak ulang balik, tapi bila fikir lama-lama aku pilih untuk tak ah. Aku nak kekalkan kenangan yg macam tu sebab if kita start off dengan perfect, kita takkan belajar apa pun. Cuma dari kesalahan yang kita buat je yang akan bentuk diri kita, dan ukur kematangan kita dalam hadapi cabaran-cabaran hidup.
Terima kasih SeMSe. Aku bersyukur masuk SeMSe. SeMSe lah permata dari timbunan batu-batu yang lain. Ecececec 😂 gambar yang terakhir khas untuk korang
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
2 notes · View notes
DİYALOG İŞİTME CİHAZLARI
Tumblr media
Siemens Signia Ace 7PXKANAL SAYISI : 48
BANT SAYISI : 80
Süper işitme, düşünmek zorunda değilsiniz.
Konforlu, neredeyse görünmez, zahmetsiz.
İşit­me ci­haz­la­rı aile­mi­zin en kü­çük­le­rin­den biri olan, Ace™ ku­la­ğın ar­ka­sı­na ne­re­dey­se gö­rün­mez bir şe­kil­de mü­kem­mel­ce otu­rur. Kü­çük bo­yu­tu ile zah­met­siz­ce işit­me için ina­nıl­maz güç sağ­lar, to­uch­Cont­rol App™ uy­gu­la­ma­sı sa­ye­sin­de far­ke­dil­me­den ve ko­lay­lık­la ayar­la­ya­bi­lir­si­niz.
Gizli Sofistike.
Gü­zel şey­ler kü­çük pa­ket­ler­de ge­lir ve Ace işit­me ci­haz­la­rı bu ku­ra­la da­hil­dir. Ult­ra gö­rün­mez ve bir­çok özel­li­ğe sa­hip­tir, IP67- stan­dart­la­rı­na göre nem, ter, toz ve kire kar­şı da­ya­nık­lı­dır.
Hayatın gerçek sesinin keyfini çıkartın.
Gü­rül­tü­lü bir bar, tren is­tas­yo­nu ya da so­kak­ta bir kafe. Or­tam gü­rül­tü­sü­nün çok faz­la ol­du­ğu bu yer­ler­de, ko­nu­şa­bil­mek ve kar­şı­nız­da­ki­nin se­si­ni du­ya­bil­mek için, kon­sant­re ol­mak ve çaba gös­ter­mek zo­run­da ka­lır­sı­nız. Zor­lu du­rum­lar­da ses­le­ri duy­mak için çaba har­ca­dı­ğı­nız uzun bir gü­nün so­nun­da, ken­di­ni­zi çok yor­gun his­se­der­si­niz. İşit­me en­ge­li bu­lun­ma­yan­lar için bile aynı du­rum söz ko­nu­su­dur. Yeni Ace, bü­tün bun­la­rın üs­te­sin­den gel­me­niz­de size yar­dım­cı olur. Ge­liş­miş Spe­ech­Mas­ter fonk­si­yo­nu, dı­şa­rı­dan ge­len gü­rül­tü ve ses­le­ri azal­ta­rak, din­le­di­ği­niz ki­şi­nin se­si­ni art­tı­rır. Sa­de­ce duy­mak is­te­dik­le­ri­ni­zi işi­tir­si­niz. So­nuç ola­rak, işit­me en­ge­li bu­lun­ma­yan­lar­dan bile daha ra­hat du­yar­sı­nız ve daha az yo­ru­lur­su­nuz. Tüm gün.
Ailece dışarda bir gün. ve AceGürültülü ortam.
Kah­val­tı­da, ço­cuk­lar yeni gün için he­ye­can­lı­lar. Ko­nuş­ma­lar rad­yo­nun se­siy­le ka­rı­şır­ken, eşi­niz ga­ze­te oku­ma­ya dal­mış. Ace, tek bir şeyi bile ka­çır­ma­ma­nız için, ola­ğa­nüs­tü bir per­for­mans ser­gi­ler. Ge­liş­miş Spe­ech­Mas­ter fonk­si­yo­nu, duy­mak is­te­di­ği­niz ko­nuş­ma­yı se­çip sesi yük­sel­tir­ken aynı anda ça­tal bı­çak gü­rül­tü­sü ve ga­ze­te hı­şır­tı­sı­nı azalt­mak için So­undS­mo­ot­hing™ özel­li­ği­ni kul­la­nır. Böy­le­ce, bü­tün söz­cük­le­ri ra­hat­ça ve çaba sarf et­me­den an­la­ya­bi­lir­si­niz. Ace ile işit­me­ye de­ğil soh­be­ti­ni­ze odak­la­nır­sı­nız.
Rüzgarda konuşurken.
Ak­şa­ma doğ­ru, so­kak­ta­ki bir ka­fe­de otur­muş ar­ka­daş­la­rı­nız­la sı­cak bir kah­ve­nin key­fi­ni çı­ka­rı­yor­su­nuz, rüz­gâr esi­yor ve yan ma­sa­da­ki ko­nuş­ma ses­le­ri ar­tı­yor. Ace ile her şey çok daha ko­lay. Oto­ma­tik Spe­ech­Mas­ter fonk­si­yo­nu, ma­sa­nız­da­ki ko­nuş­ma­ya odak­la­nıp sesi yük­sel­tir­ken yön­len­di­ri­le­bi­lir mik­ro­fon­la­rıy­la yan ma­sa­da­ki gü­rül­tü­yü uzak tu­tar. Ay­rı­ca, eWindSc­re­en™ özel­li­ğiy­le rüz­ga­rın key­fi­ni­zi ka­çır­ma­sı­na en­gel olur. Ar­ka­nı­za yas­la­nıp soh­be­tin key­fi­ni çı­ka­ra­bi­lir­si­niz.
Geçmişin yankıları.
Çocuk­la­rı­nız­la mü­ze­de­si­niz. Ses­ler et­raf­ta yan­kı­la­nı­yor ve mer­mer ze­min­de­ki ayak ses­le­riy­le ka­rı­şı­yor. Ar­ka­nız­da, reh­ber­ler­den biri yar­dı­ma ih­ti­ya­cı­nız olup ol­ma­dı­ğı­nı so­ru­yor. Bu du­rum ol­duk­ça yo­ru­cu ola­bi­lir an­cak Ace ile gü­ven­de­si­niz de­mek­tir. Ec­hoS­hi­eld prog­ra­mı, bü­tün yan­kı­lan­ma­yı or­ta­dan kal­dı­rır ve ses­le­ri açık ve ra­hat bir şe­kil­de duy­ma­nı­zı sağ­lar. Tek dü­şün­me­niz ge­re­ken, önce han­gi sa­nat ese­ri­ni gör­mek is­te­di­ği­niz ola­cak­tır.
Müzikseverler için tasarlandı.
Ace her du­rum­da muh­te­şem ses ka­li­te­si sağ­lar, mü­zik din­le­me­nin key­fi­ni çı­kar­dı­ğı­nız­da bile. İster bir kon­ser­de, evi­niz­de­ki HiFi sis­te­mi­niz­de sev­di­ği­niz mü­zi­ğin key­fi­ne va­rın is­ter­se sah­ne­de ken­di­niz şar­kı söy­le­yin, HD Mü­zik prog­ra­mı, fan­tas­tik bir ses ka­li­te­si ve ola­ğa­nüs­tü mü­zik de­ne­yi­mi su­nar. Her bir no­ta­nın key­fi­ni çı­kar­mak için, bir bu­to­na bas­ma­nız ya da to­uch­Cont­rol uy­gu­la­ma­sı­nı kul­lan­ma­nız ye­ter. Not: Özel­lik­ler işit­me ci­ha­zı­nın ki­şi­sel ayar­la­ma­la­rı­na bağ­lı ola­rak de­ği­şik­lik gös­te­re­bi­lir. İşit­me Sağ­lı­ğı Uz­ma­nı­nız size öne­ri­de bu­lun­mak­tan mem­nun ola­cak­tır.
3 notes · View notes