Tumgik
#menkıbe
yakazakalb · 9 months
Text
Tüm yaşayışın güzel bir final için. Tüm yaşamın güzel bir sonun olsun diye. Kapanışı güzel olanın akıbeti de güzel olur.
Yaşamımızı sonlandırırken çok güzel bi hal ve amel üzere olmak istemez miyiz. O halde güzel hâllerimizi ve amellerimizi artırmalı, güzel ölüm planları kurmalıyız.
Hayatının son sayfası acaba nasıl kapanacak?
9 notes · View notes
munzevibirokur · 1 year
Text
Tumblr media
İlmî istikrar elde etmek için bazı nükteler:
1. Çok değil, ortalama okumak,
2. Ara ara değil, sürekli okumak,
3. İnsanları değil, hakka kulak asmak
4. Stresi değil, heyecanı elde etmek,
5. Menkıbe ve âlimlerin hayatını haftada bir okumak.
6. Tembel değil, çalışkan arkadaş edinmek,
7. Sila-i rahmi kesmeden aile işlerinden uzak kalmak,
8. Fikri kitap değil (başlayanlar için), ilmi kitap okumak,
9. Okuduklarını pratiğe geçirmek,
10. Ve okuduklarını heyecanla etrafa serpmek. Bu, onu ilme aşık eder.
22 notes · View notes
yalnzardc · 11 months
Text
Eskiden beri dillerde dolanan manidar bir menkıbe vardır, amerika toplanmış açıklama yapacakmış vs vs dedikçe televizyondakiler hatırıma o geliyor.
Eski zamanların birinde çivi imal eden bir usta ile zavallı ustanın karısına göz koyan bir zalim vali varmış. Kadını elde etmek için ustayı ortadan kaldırmayı planlamış zalim vali ve olmayacak bir iş istemiş ondan. Demiş ki:
- Yarına kadar 300 askerim için kebkeb imâl edemezsen yarın kelleni uçururum.
(Kebkeb, pabuç çivisi yani.)
Hâlbuki bir günde en fazla 15 – 20 kebkeb yapılabilirmiş. Zavallı usta çaresiz, valinin kendisini öldürmek için bu emri verdiğini de anladığından, sabaha kadar ağlayıp dua etmiş.
Sabah olunca evinin kapısında valinin adamlarını görünce hepten ümidi kesilmiş vaziyette hanımı ile helalleşip kapıyı açmış.
Valinin adamları demişler ki: -Bu gece valimiz öldü; mismâr almaya geldik.
(Mismâr: Tabut çivisi)
Ve bir şair bu hadisedeki hikmeti şöyle şiirleştirmiş:
Kebkebi mismâra tebdîl eyleyen Perverdigâr
Lâne-i mürg-i garîbi kul yıkar Allah yapar
12 notes · View notes
derdiderun · 2 years
Photo
Tumblr media
Menkıbe
Mecnun bir keresinde Leyla'nın aşkı ile iyice kararsız kalmıştı. Leyla'ya gitmek için bir deve satın aldı ve yola çıktı. Uyumayı ve dinlenmeyi terk etti, epeyce yol aldı. Leyla'nın bulunduğu şehre yaklaştığı zaman,
"Artık sevgilimin şehrine yaklaştım" dedi; kalbi rahatladı, biraz gevşedi. Bu sırada kendisini uyku bastı, uyudu. Devenin geride "Kuşek" adında bir yavrusu vardı. Ondan zorla ayrılmıştı. Aklı fikri hep ondaydı. Mecnun'un uyuduğunu fark edince, hemen yönünü çevirdi ve süratle yavrusuna doğru yol aldı, Kuşek'ın yanına vardı. Mecnun uyandı ki gittiği yol geri gelmiş.
Tekrar yola çıktı, Leyla'ya tam, kavuşacakken yine biraz dalıverdi. Deve yavrusunun derdindeydi. Hemen yönünü çevirip yavrusuna koştu. Mecnun Kuşek yüzünden bir türlü Leyla'sına kavuşamıyordu. Böylece üç ay yollarda kaldı da bu deve başıma bela oldu diye en sonunda deveyi terk etti, Kuşek ile baş başa bıraktı. Leyla'sına tek başına gitti.
Hak yolunda nefis deve yerindedir. Kul onunla Hakk'a yol alacaktır. Ancak onun gerideki arzu ve beklentileri yok edilmezse, gözü hep arkada kalır, ilk fırsatta soluğu orada alır. Tam tövbe edilmeyen günahlar, nefsin kuşekidir.
38 notes · View notes
hendelin · 1 year
Text
menkıbe falan okuyacak seviyeye geliyorum yavaş yavaş galiba
2 notes · View notes
ah-val · 2 years
Text
Abdülkadir Geylani (k.s) Menkıbe:
Abdülkadir Geylani (k.s) hazretleri halka halinde cemaatiyle camide Allahu Zülcelali zikrederken ne yaptıklarını merak eden bir kâfir caminin camından içeriye bakar. Belki der: “Dışarda insanlara anlatacak bir açık bulurum” Ama zikirden başka bir şey göremez. Umutsuzca akşam evine gider ve uykuya dalar. Rüyasında sorguya çekilip yaşamının neticesi olarak cehenneme düşmüştür. Zebaniler cehenneme götürürken birden Abdülkadir Geylani (k.s) Hazretlerini görür. Geylani Hazretleri: “onun başını bize bırakın çünkü o bizim meclisimize başını soktu ”der. Büyük bir korkuyla ve feryatla uyanır. Rüya olduğunu anlayınca biraz rahatlar. Buruk bir sevinç ile koşturarak Geylani Hazretlerini bulmaya gider. Yolda karşılaşırlar. Adam tam konuşmaya başlayacakken Geylani Hazretleri şöyle der; “Eğer başını değil de vücudunu da soksaydın onu da kurtarırdık ” der. Adam bu keramet karşısında imana gelir. Müslüman olup kurtuluşa erer.
5 notes · View notes
kdmutahya · 12 days
Text
Tumblr media
Paşam Sultan ile ilgili bir menkıbe:
Kütahya'da Paşam Sultan olarak tanınan bu yerin ilginç bir hikayesi var: Ulu Camii yakınlarında ayakkabı tamirciliği yapan ve özellikle Cuma namazlarına katılmayan bir esnaf, dönemin valisi olan paşaya şikayet edilmiş.
Paşa, kılık değiştirerek Cuma namazı öncesi dükkâna gelir ve tamir edilecek bir eşyası olduğunu söyleyerek sohbete başlar. Cuma namazı için selalar okunmaya başlayınca, paşa "Efendi, namaza gitmeyecek miyiz?" diye sorar. Dükkân sahibi, adamın niyetini anladığı için "Hazırlığın var mı, yani abdestin var mı?" diye karşılık verir. Olumlu yanıt alınca, "Acelemiz yok, gideriz," der. 
Ezan sesleri yükseldiğinde Paşa öfkelenir. "Ne zaman namaza gideceğiz?" diye sorduğunda, esnaf "Efendi, elimi tutun" der ve ardındaki perdeyi çekerek Paşa'yı içeri alır. Paşa, ne olduğunu anlamadan kendini Kâbe'de bulur. Bu esnafın dedikodularının aksine bir Allah dostu olduğunu fark eder. Namaz bittiğinde, esnaf yine "Elimi tutun" der ve ikisi dükkâna geri dönerler.
Paşa, yaptığından pişmanlık duyar ve af diler. Kendisini bir öğrenci olarak kabul etmesi için yalvarır. Esnafın bir koşulu vardır: Paşanın görevini bırakıp, bir sırıkla sokaklarda ciğer satması ve böylece nefsini terbiye etmesi gerekmektedir. Bu hikâye nedeniyle, bu yere Paşam Sultan adı verilmiştir.
Kütahya türbeleri, Paşam sultan türbesi
Paşam Sultan, Germiyanoğulları zamanında Kütahya'da yaşamış saygın bir ahi lideridir ve "Seyyid-el Nureddin" adıyla da anılır. Türbesi, Kütahya'nın Paşam Sultan Mahallesi'nde, Kurşunlu Camii'nin yakınlarında yer alır. Kareye benzer dikdörtgen bir plana sahiptir. Kubbeli mekan, içinde dört ahşap sanduka ve bir mumyalık bölümü barındırır. Duvarları büyük moloz taşlarla inşa edilmiştir.
Paşam Sultanın şeceresi:
Hacı İbrahim Cemal, Şeyh Nureddin Efendi'nin torunlarının torunu olarak, on yedi yaşında veba nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Hacı İbrahim Cemal'in babası Hacı Kemal Paşa, onun babası Hacı Şeyh Mehmed Efendi, onun babası Şeyh Aladdin ve Şeyh Alâaddin Efendi'nin babası da Şeyh Nureddin Efendi'dir. Şeyh Nureddin Efendi'nin doğum ve ölüm tarihleri ise bilinmiyor.
Paşam Sultan Türbesi nerededir?
Paşam Sultan Türbesi, Kütahya'nın merkezinde, Sultan Bağı Mahallesi'nde bulunur ve Kurşunlu Camii'ne oldukça yakındır. Kare planlı ve kubbeli bir yapı olan bu türbe, büyük moloz taşları kullanılarak inşa edilmiş duvarlara sahiptir. Ana girişi Kurşunlu Sokağı üzerinde yer alır. Yan sokaktan L şeklindeki bir merdivenle çıkılan iki bölümlü türbe, en son 2001 yılında Kütahya Belediyesi tarafından restore edilmiştir.
Türbenin içinde bulunan sandukalar üzerindeki kitabeler, türbenin 16. yüzyılda inşa edildiğini göstermektedir.
Türbede, Kemalettin Paşa'nın oğlu İbrahim Cemal'in sandukası yer almaktadır. İbrahim Cemal, 1589 yılında, 12 yaşındayken kolera nedeniyle vefat etmiştir.
Paşam Sultan Türbesi, Kütahya'nın önemli tarihi ve kültürel yapıları arasında yer alır ve her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlar.
Kütahya Ulu Cami Caddesi'ne yakın, Kurşunlu Camii Sokağı'ndaki Seyyid Nureddin Zaviyesi'nde, Paşam Sultan'ın 14. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen türbesi bulunmaktadır.
Paşam Sultan Türbesinin Mimarı Yapısı:
Zaviyenin geniş avlusunda yer alan mescidin doğusunda, kareye yakın dikdörtgen bir plana sahip kubbeli bir türbe yer almaktadır. Paşam Sultan'a ait bu türbede dört ahşap sanduka bulunur. Mimari açıdan dikkat çekici detaylara sahip olan türbenin alt kısmında bir mumyalık bölümü mevcuttur.
Duvarlar büyük moloz taşlarla örülmüş ve yer yer devşirme taşlar kullanılmıştır. Mumyalığın üzerindeki bölüm dikdörtgen plana sahip olmasına karşın, kuzey ve güneydeki derin oyuklarla kare bir plana dönüşmektedir. Üzeri kasnaklı bir kubbe ile kaplanmıştır. Günümüzde yağlı boya ile boyanmış olan türbenin mimari özellikleri kısmen kaybolmuş ve mimari detaylar gizlenmiştir.
Türbenin doğu duvarında, diğer mezar taşlarından daha yüksek bir konumda yer alan mermer bir mezar kitabesi, buranın Paşam Sultan'a ya da Seyyid Nureddin'e ait olmadığını göstermektedir. Bu mezar, 17 yaşında kolera hastalığından vefat eden İbrahim Cemale aittir. Babası Kemaleddin Paşa nedeniyle bu yere Paşam Sultan Türbesi adı verilmiştir.Fotoğraf Bing yapay zeka ile tasarlanmış olup temsilidir.
Kaynak: Kütahya Kültür ve Turizm Müdürlüğü ''Kütahya Tanıtım Broşürü'' / Kütahya Valiliği
0 notes
hayalnamem · 11 months
Text
Kırmızı Rengi Kırmızıdır
Kırmızıdır Rengi Kırmızı
Çocuk iken yüce bayrağımız hakkında Bir menkıbe işitmiş idim, şöyledir; Şehitlerimizin dökülen kanının üzerine Hilal ay ve yıldız yansıdığı söyleniyor. Şehitlerimizin kanıyla bayrak aşkı be yücedir. Allah rahmet etsin tüm şehitlerimize. Amin Ya kırmızı ya ay ya doğan dolunay var ya Aklıma da bir hal bir olay bir güzellik geldi Yapayım bize o güzelliği. Peygamber sav. dolunay akşamı tek başına Dolaşır iken kırmızı kazağıyla, Sahabe ra. İle karşılaşır Sahabe efendimiz der ki ''Dolunaydan daha parlaktı Saadetli nurlu cemali'' Efendimizin Peygamberimizin sav. Düşünsek ya Kırmızı üzerine doğan dolunay Size de Türk Bayrağı ile yakın geldi mi haller Şehit kanımızın aşkıyla bakar iken Yüce Bayrağımıza Aklımıza gelir Peygamberin Kırmızı kazağına doğan dolunay Peygamber sav. aşkı ile bakakalmak vardır Şehit Aşkıyla Şâh-ı Sâki bilirler bayrak aşkını. Bana da ver Rabbi bayrak aşkı, Bana da ver Rabbi Peygamber aşkı Amin. Roman abilerim de Türktür Ablalarımda Türktür Roman Annelerimde Türktür Türk olmayan müslüman yoktur.
Barış Sağlam
0 notes
whitenights-agc · 1 year
Text
26 mayıs cuma 16:13
bu dünyaya gelmek için 2. bir şansımız olmayacak ve atamın izinden öğretmenlik seçmemdeki kutsallığı tekrar fark ettim. ben bir sürü genç yetiştireceğim onlara yön vereceğim onlarındaki cevheri yakalayacığım hepsine hitap etmek istiyorum kendi öğretmenim gibi. hiçbirinin hayatından pişman olmasını istemiyorum kendimde dahil. bu yüzden daha fazla çabalayacağım kendim ve genç öğrencilerim için çok daha fazla çalışacağım. murat hocam benimle nasıl ilgilendiyse bende onlarla öyle ilgileneceğim onlarla gülüp onlarla ağlayacağım tüm dertlerini anlatabilecekleri mutluluklarını paylaşabilecekleri bir öğretmen olacağım...
simyacı kitabındaki kişisel menkıbe terimini iyiki çok erken bir yaşımda fark etmişim ve bu benim müzikten asla vazgeçmemem gerektiğini hiçbi zaman unutturmadı. hayatımda hep müzikle ilgilenmem için güzel kapılar açıldı ve bende o kapılardan içeri kabul edildim.
SİMYACI syf/39 kişisel menkıbe ile ilgili: ''olumsuz gibi görünen güçlerdir bunlar, ama aslında kişisel menkıbeni nasıl gerçekleştireceğini öğretirler. zihnini ve iradeni bunlar hazırlar, çünkü dünyada bir büyük gerçek vardır: kim olursan ol, ne yaparsan yap, bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman, evrenin ruhunda bu istek oluşur. bu senin yeryüzündeki özel görevindir.'' .... '' kendi kişisel menkıbesini gerçekleştirmek insanların biricik gerçek yükümlülüğüdür. her şey bir ve tektir. ve bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için iş birliği yapar.''
0 notes
tolgaulusoy · 1 year
Text
Tumblr media
Yerdekiler, Adem Akyol'un yazıp yönettiği bir kısa film. Menkıbe tadında bir film diyebiliriz. Film bir baba oğul hikayesi anlatıyor. Baba çöplerden topladıklarıyla çocuğuna bakmaya çalışan konuşma yetisi olmayan bir adamdır ama hep iyilik düşünmektedir. Oğlunu çok sevmektedir. Bir gün bir suça tanık olur ve hapse düşer. Oğlunun okul çıkışına gidemez ve buna kahrolur. Klasik didaktik anlatı tarzını tümüyle içselleştirmiş kötü bir film. Ama mekan tercihlerini ve Afyon'un görüntülerini çok beğendim. Ayrıca yerelde film çekme çabalarını da (buna hiç ihtiyaçları olmasa da) takdir ettim.
0 notes
ruhurevan-tr · 2 years
Text
Tumblr media
Bir Allah dostunun hayatını okuyorsanız en az 8 sayfa okuyun.
9.sayfadan itibaren o Allah dostu ile irtibat kurulur ve ervahı yanı başınızda hazır olur.
Merhum Dr. Ahmet Çağıl
28 notes · View notes
elzemtelakki · 3 years
Text
Malik ibn-i Dinar’dan rivayet olunmuştur.
Bir kere o, toprakla oynayan bir çocuğun yanına uğradı, çocuk bazen gülüyor bazen de ağlıyordu. Malik ibn-i Dinar buyurdu ki; Ben ona selam vermek istedim, nefsim kibirlenerek çekindi. O zaman nefsime: "Ey Nefis! Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) büyük-küçük herkese selam verirdi." dedim ve çocuğa selam verdim.
Çocuk da: "Ey Malik İbn-i Dinar! Aleyke selam Ve Rahmetullahi Ve Berakatühü"diye cevap verdi. Bunun üzerine ben; Beni hiç görmeden nasıl tanıdın dedim. Çocuk "Âlemi Meleküt de benim ruhum senin ruhunla karşılaştığında seni tanıdım. Orada, Allah beni ve seni tanıştırdı." dedi.
Bunun üzerine ben: Akıl ile nefis arasında ne fark vardır diye sordum.
Çocuk; "Nefsin seni bana selam vermekten men eden, yani seni islamı yaşamaktan alıkoyandır. Aklın ise, seni selam vermeye, yani islamı yaşamaya teşvik edendir" diye cevap verdi.
Bunun üzerine ben; " Neden toprakla oynuyorsun?" diye sordum.
Çocuk; " Çünkü topraktan yaratıldık ve ona döneceğiz" diye cevap verdi.
Ona; "Seni bazen güler, bazen de ağlar olarak görüyorum" dedim.
O; "Evet! Rabbimin azabını hatırladıkça ağlıyorum, rahmetini hatırladıkça gülüyorum" dedi.
Ona; "Ey evladım! Senin ne günahın varda ağlıyorsun" dedim. O da "Ey Malik! Böyle deme, çünkü ben annemin büyük odunları küçük çalılarla tutuşturduğunu gördüm" dedi.
(Ruhu’l Beyan 1/116)
3 notes · View notes
musabhamzacelik · 3 years
Photo
Tumblr media
Fas'ta çok zahid bir şeyh vardı. İbadet ve taatine çok düşkündü. Denizden balık yakalar, Bir kısmı ile geçinir, Diğer kısmını da tasadduk ederdi. Bu şeyhin bir müridi Fas'ta başka bir beldeye sefere gidiyordu. Şeyh ona şöyle dedi; "O beldede falanca isimde bir arkadaşım var Onu bul, selamımı söyle ve dua iste. Çünkü o büyük bir evliyadır." Adam o beldeye gitti ve o kişiyi aradı sordu. Ona bir ev gösterdiler. Ancak meliklere layık şatafatlı bir evdi. Adam buna çok şaşırdı. İçeri girmek isteyince kapıcılar; "Biraz bekle, o padişahın yanındadır." dediler. Adamın şaşkınlığı daha da arttı. Bir müddet sonra o şahıs muhteşem bir kıyafetle ve çok güzel bir binekle, Heybetli bir şekilde geldi. Adamın taaccübü daha da arttı. Hatta geri dönmek bile istedi. Fakat emre muhalefet etmemek adına içeri girdi. Hizmetkarlar ve gördüğü ihtişam hayretini kat kat arttırdı. Sonra şeyhinin selamını iletti. Adam; "Sen onun yanından mi geliyorsun?" dedi. "Evet " "Onun yanına döndüğünde ona şöyle söyle; Ne zamana kadar dünya ile meşgul olacaksın? Ne zamana kadar dünyaya yönelmeye devam edeceksin? Dünyaya rağbetinden ne zaman kurtulacaksın?" Adam içinden; "Vallahi bu şu ana kadar gördüklerimin en acayip idi." Şeyhinin yanına dönünce şeyh ona sordu; "Falanca kardeşimi gördün mü?" "Evet." "Sana ne dedi?" "Hiçbir şey." "İlla ki söyleyeceksin." diye ısrar edince olduğu gibi herşeyi anlattı. Şeyh bunun üzerine uzun müddet ağladı ve şöyle dedi; "O kardeşim doğru söylüyor. Allah Teala onun kalbini dünyadan temizledi ve dünyayı onun eline verdi. Bense elimi dünyadan çektim ama kalbimde hala bir takım bağlantılar var." #selametle #zahid #evliya #veli #wali #allahdostları #menkıbe #fas #morocco #dunia #ahiret #dünya #world #ahirah #ahirat #akhirzaman #akhirat #kalp #qalb #şeyh #islamic #islam #islamicarts #islamicart https://www.instagram.com/p/CTNp3Z7MR4V/?utm_medium=tumblr
0 notes
arzuberkcom · 3 years
Text
İşte ilan ediyorum herkese….
İşte ilan ediyorum herkese….
Konu; Kişisel Menkıbemiz, Gaye’miz veya beni, seni, hepimizi her yeni güne başlatan sebebimiz. Ben buldum ve ilan etmeye karar verdim. Geçtiğimiz günlerde bir sunum hazırladım. Sunumun içeriği “Kültür, İletişim ve İtibar”dı. Sunumu makaleye çevirdiğimde fark ettim ki, gaye veye kişisel amaç olayın tam da kalbinde yer alıyor. Hatta son zamanlarda Moleküler Biyoloji ve Genetik okuyan oğlumla…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
derdiderun · 3 years
Text
Halîl b. Ahmed el-Ferâhîdî (rah.a), Basra’nın sazlıkları arasında, zorluklar ve çilelerle dolu bir hayat yaşıyordu. Arkadaşları ise, ondan edindikleri ilimle memleketin dört bir yanına dağılıp çeşitli faydalar temin etmeye çalışıyorlardı.
Rivayete göre, Abbasî hanedanından Süleyman b. Ali, çocuğunu eğitmesi için ona bir teklifte bulunur. Ahfaz’dan bir elçi gönderir. Halîl, Süleyman’ın elçisine kuru bir ekmek çıkarır ve der ki, “Yanımda bundan başka bir şey yok. Bunu bulabildiğim sürece Süleyman’a ihtiyacım yoktur.” Elçi, “Peki, ona ne cevap ileteyim?” der. Halîl şunu söyler,
“Süleyman’a bildir ki ona karşı bolluk içindeyim, zenginlik içinde yaşıyorum, ancak mal sahibi değilim. Yoksulluk nefistedir, malda değil bunu bil. Yine bunun gibi zenginlik de nefistedir, malda değil, güçsüzlük onu azaltmaz kurnazca çabalar da senin için onu artırmaz.”
| Sırlar Denizi - Molla Câmî (rah.a)
27 notes · View notes
bilgilercecom · 3 years
Text
Menkıbe Ne Demek ?
Menkıbe Ne Demek ?
Menkıbe kelimesini daha önce mutlaka duymuşsunuzdur. Özellikle haber okurken veya bir haber kanalı izlerken. Peki nadir de olsa duyduğumuz bu kelimenin anlamı ney? Menkıbe ne demek ? Kişisel menkıbe ne demek ? sorularının cevabını yazımızın devamından okuyabilirsiniz. Menkıbe kelimesi Arapçadan dilimize gelmiştir. Tanınmış kişilerin veya tarihe geçmiş kişilerin durumuna ait hikayeler ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes