#nina idi | Explore Tumblr Posts and Blogs

nityarawal · 1 year

Text

8/28/23

Morning Songs

Yesterday's Boytoy

(The Handler)

Mahalo My Lord- Trinity

Why'd You Have

To Defend

Your Baby Boy-Toy

Redheads

Why'd You Have To

Defend

Yesterday's Boytoys

Why'd Your Octopus

Dreads

Wrap

Around All The

Boys Necks

If You Don't Like

What They Say

Filmed By Cellular

Towers

You Pull The Ropes

Tighter

Go Mamma Go

Whistleblow

I Said

Tell The Truth

Don't Appease

The Attys

With A Happy Ending

For What

They Do

It's Probate Fraud

Real Estate Law

Exploited

Tenants Rights

Destroyed

By Murderers

Yeah We Know

What We're Talking

About

Discrimination

Racism

Smear

Campaigns

From Little

Handlers

Drunk Fools

Putting Out Their Hands

We're The Bribes

Good

At Idyology

From Stirling Bros

Did Atty Bill Whitman

Assure You

He Was A Good

Attorney

Muir Brokers And Sons Begged

Him To Help

My Kids

And I

Michael Villanueva

After Neighbors

Militia Murder

On Country Club

You Witnessed

However We'd

Rather

He Don't

Go To Ukraine

And Adopt Baes

From Surrogates

Down On Their

Luck

Raped By Government

His Allies

He'd Rather Go To

UKraine

With PDs

Pick Up Some Baes

A Babies

Anonymous Factory

For Sterile

Invitro Gay Attys

No Harm Done

You Say

Then You Won't

Mind My Song

My Words

My Pen

My Metaphysical Sword

For Children

My Disclosure

It's Only Weapon

I Have

Are The Boytoys

Afraid Of The Cougars

Songs

Militia Beg

Don't Tweet

OK My Little

Nazi Lambs

Proud Boys

Uh Huh

I Won't

I'll X You See

Call Me A Snitch

Drunk Snarling

Civil War Activist

Hello Angels

Always

Wanted Our Royal

Heads

Some Piece

Of The Princesses Pie

Harley Davidson

Guys

Stalking Bob Bernard's

My Dad's BFF

Business Partner

They Ate A Chunk

Or Two

Attempted Murder

With Real Estate

Attys Too

So I'm Pretty

Sure

I Got Boundaries

From The Snakes

Of Sandiego

Iowa Judges

Pedophiles

Roxanne De Palma

Idy Poser Yoginis

I Got Boundaries

Josh Radnor Said

He Had Boundaries Too

When He Saw My

Trying To Pimp

Me Out

We Got Boundaries

Civil Activists

Sometimes

You Work For Free

On Commission

For Civil

Harmony

We Got Boundaries

Singers

Luits

Bards

Pure Souls

Conduits

Muses

We Got Boundaries

Mamma

Prudent Boundaries

We Got Boundaries

Prudence

Mia

Mitra

Mary

And I

On Dear Prudence's

Anniversary

Song Date

Always Did

Appreciate

A Little Faith

For The Breeders

Who Made Einstein

Rockstars

Scientists

Beauties

Models

Appreciate

A Little Faith

For Community

Schools

Like Montessori

Founded

By Moi

Helping Real Estate

Mas

Sold Out By

Fundamentalist Pasteurs

Priests

Village Farm School

Divorcees

Defense

Bribes

Sold Out By

Courts

Attacked

Our Idy Encinitas Families

We Appreciate

Innovation School

Just Not The

Julian Charter School

Hookers

Umbrella'ing It

Who Stole My Family

With Texas Marines

Massage

Hand Jobs

Posing As Moms'

Spreading Disease

In A Pandemic

Priests Selling Out Our

Kids

To Scramble Under

Cellular Towers

Didn't Appreciate

Restraining Orders

From My Beach Homes

Encinitasbeachhome.com

HomeSmart Realty

Compound

Nardo

Didn't Appreciate

Lawyers Beatings

At Clark- Viviano Law

In The Night

Or Ticks Planted

On Me

And My Rockstars

Nearly OD'd

On Lithium

Planted Handlers

We Want To

Know Price

What Does

Sammy June Get Paid

On #FreeBritney Heads

For Being

His Persian

Officers

Kite Runner

How Did Lou Taylor

Acquire

Another Victim

Call Justin Bieber's

Magistrate Judges

Charge Them For Treason

#FreeBritney

Already Ordered

Lou Taylor

Tri-Star Prosecuted

We Want Her In

A Cage

Not Brit's Dad

Dying

In Prison

Charge Lou Taylor

Tri-Star

Judges

Attys To Clerks

Presidents

Congressmen

Governors

Senators

DAs

Deputies Dicks

Even The Chopped

Off

Ones

Truncated

For The Defense

Team

Heshe

Whatever

Pronouns

This Kink

Maybe

Dykes

Of Court

Charge Them For

Treason

For They Tromped

On Trinity

And My

Gals At Chowchilla

Every Single One Of

Them

Says Nina's

"Been Waiting For

Eternity,"

She Jokes

Been Writing You

Governors

Gavin Newsom

Jerry Brown

NASA

Sheriff Bianco

DA Senator And VP

Kamala Harris

DA Summer Stephan

Deaf Ears

Pushing Defense Gay Man's

Pleas

We Wrote You

Now #TimesUp

3 Warnings

You've Had Dozens

3 Red Flags

No More Warnings

7 Years

Of Holocaust

Mother Nature Is Screaming

PDs Inconsistencies

For Constipated

Gays

Army

Dr. Gardner

Method

Not Handing

Over

Another

Bae

Call It Rude

Tanny

I'm Allergic To Your

Poly Crew

Seems I Need

Space

Another Tribe

To Tell Another

Handler

At Every

20 Residences

Plus Camps

To Back Off

On Smear Campaign

Or They'll End Up

In A Defamation Trial

Crazy

Drugged

Stupid

Raped

Like Johnny The Pirate

As A Gypsy

Californian

Grew Up In The

Sierras

Born In Chicago

Schooled In Iowa

Writers Capital

Seems Your Attys

And Officers

Think I'm Chattel

Collateral

Not True

Never Was

Sacred Autonomy

My Dear

They Probed

My Who-Who

For Proud Boys

Like You

And Your Bros' Smears

And No

I Never Did

Drugs

Like Your Hookers Of Court

Trafficked

But Somehow

They Got Us

Mixed Up

They Got

18 Months

Of Free

Naked footage

Video

For Dark Web

Nothing Is Free

You Know That Now

For Perverted

Spin Dr's

Like Carmel Benson

Dykes

And

Dr. Queresheri's

IEHP

Office

Dr's Discriminating

On Bribes

Riverside Healthcare

Breaking Hippa Laws

Gossiping Nurses

Darlene

Drm Natalya

Therapists

Can't Get Pathology

Reports

Therapist Tima

Ivanova Bickers

Hiding Property Manager

Emily Pearson's Fentanyl Fairy

Murder

Double Agent Oath Keeper

Sheriff Coroner Bianco

Ghosts Us

On Probate Cons

Mommy Haters

Somehow They Sold Me

And I Didn't Want

To Be Bought

So I Whistleblow

For Poppy

Since You're Not Present

Mamma

And Anjali

My Daughter's

Always A Nanny

An Auntie First

Praying DA

Gets Arrested Before

You Two

Because Once

A Relationship

Hurts

The Community

Broken

Because Boy Toy

Goads

"Hit Me,"

It's Never A Secret

Filmed

By Sheriff Conspirates

Never A Hells Angel

Plea

Gag Order

Because

Some Of Us Say

"No!"

Said "No!"

And Fought

For Autonomy

Long And Hard

For Our Civil

Activist Rights

You See

On Nitya X

Britney X

Civil Activists

Malcolm X

Anne Heche

Didn't Make It

A Punch In The Gut

When They Cut

Her Oxygen

At 911

Con With Fentanyl

Probate Fraud

By Brokers

Naya Rivera

Didn't Make It

Drowned

By Divorce Court

Drugs

Handlers

My Glee Love

2 notes · View notes

aynodndr · 1 year

Text

Doğar doğmaz ağzı kapanan çocuklar..

“Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar.”

Amerika Kıtasında Ekim ayının ikinci pazartesi “Kolomb Günü”dür.

Şenliklerle, şölenlerle kutlanır..

Tıpkı bizim “İstanbul’u Fetih Günü” gibi..

Amerika üç gündür Kolomb Günü’nü kutluyor..

Bazı ülkelerde milyonlar çılgınca eğleniyor..

Peki kutlanan ne?..

*. *. *

1492 yılında Cenovalı kaşif Kristof Kolomb’un Nina, Pinta ve Santa Maria gemileri Amerika kıyılarına yanaştığında onları Arawak kızılderilileri karşıladı..

Kızılderililerin inancında Tanrılar sakallıydı ve denizden gelmişlerdi..

Sakallı istilacıları görünce onları doğaüstü sandılar..

Yüzerek selamladılar..

Mısır, patates ikram ettiler..

Atları, iş hayvanları, demir silahları yoktu..

Ama kulaklarına ince altın süsler takıyorlardı..

İşte o altınlar sonları oldu..

*. *. *

Kolomb kızılderililerle ilgili ilk izlenimlerini İspanya Kraliçesine şöyle yazmıştı..

“Bu insanlar o kadar yumuşak başlı, barışsever ki, yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerinizin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar; gerçi çırılçıplak dolaşıyorlar ama davranışları terbiyeli ve övgüye değer”

Seyir defterine de şunları eklemişti.

“Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler. Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar ne de puta tapıyorlar. Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silahları yok… Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar.”

Bir de not düşüyordu.

“Bu insanların çalıştırılması, ekin ekmesi, gerekli her işe koşulması ve bizim (Avrupalalıların) gelenek ve göreneklerimizi benimsemesi gerektiği kanısındayım”

*. *. *

Ardından katliam başladı..

Sakallı yabancılar altın ve değerli taş aramak için köyleri yağmaladı, yakıp yıktı..

Yüzlerce kadını, erkeği, çocuğu kaçırdılar..

Kadınlara tecavüz ettiler..

Direnen erkeklerin kulaklarını kestiler, kafa derilerini yüzdüler..

Gemilerine atıp köle olarak satılmak üzere Avrupa’ya götürdüler.

Kolomb’un 12 Ekim 1492’de San Salvador sahiline ayak basmasının üzerinden on yıl bile geçmeden bütün kabileler, yüzbinlerce insan yok edildi..

Ardından akın akın geldiler..

Tüm Amerika Kıtasını cehenneme çevirdiler..

Katliamlara papazlar da katıldı..

Katolik olmayı kabul etmeyen Kızılderili şamanları ayaklarından asılarak canlı canlı yakıldı..

Kolomb Amerika’ya vardığında dünya nüfusunun 5’te biri kızılerili idi..

Sayıları 70 milyonu geçiyordu..

1492’den bugüne sadece 2 milyon kaldılar..

*. *. *

Dünya tarihinin en büyük soykırımını yapan Avrupalı istilacıların bu katliamı kitaplara şöyle yansıdı..

” İspanyollar istilacılar her geçen gün daha kibirli oluyordu..Aceleleri varsa yerlilerin sırtına biniyorlardı..İspanyolların canavarlığı sınır tanımıyordu.. birgün ikisi de birer papağan taşıyan iki yerli çocuğa rastlayan iki papaz, papağanları aldılar ve sırf zevk olsun diye çocukların kafasını kestiler”

Las Casas

“Ben Küba’da iken üç ayda yedi bin çocuk öldü. Acıdan çılgına dönen bazı anneler bebeklerini nehirde boğuyorlardı… Böylece erkekler madenlerde, kadınlar ağır çalışma içinde ve çocuklar da süt bulamadıkları için ölüyordu… bu kadar büyük, güçlü ve verimli topraklar kısa sürede boşaldı. İnsanlığa o kadar yabancı olan tüm bunları kendi gözlerimle gördüm ve şimdi bile yazarken ürperiyorum.”

Las Casas

“Tanrı’nın hususi takdiriyle savaştan kaçan kızılderililerin tamamına yakını çiçekten öldürdük. Tanrı topraklarımızı temizledi”

“Massachusetts Körfezi Kolonisi’nin ilk valisi John Wintrop

“Kızılderilileri yakıyorduk..Onları böyle ateşte kızarırken ve bu ateşi söndüren kan gölünde görmek korkunç bir manzaraydı, çürüyen cesetler ve bunlardan yayılan koku berbattı fakat zafer tatlı bir fedakârlık gibiydi..Bizlere olağanüstü yardımlarda bulunarak bu kadar gururlu ve kibirli bir düşmanı elimize düşüren, bu kadar çabuk bir zafer bahşeden Tanrı’ya şükranlarımızı sunarız.”

Plymouth Kolonisi’nin Valisi William Bradford

“Kızılderililerin hamal olarak kullanılmasını kınamıyorum. Ancak bir adamın bir domuza ihtiyacı varken 20 tane öldürüyordu. 4 Kızılderili’ye ihtiyaç duyduğunda bir düzine alıyordu. Metreslerini omuzlarda taşınan hamaklar içinde fakir Kızılderililer’e taşıtan birçok İspanyol vardı. Bu uygulamalar esnasında yerlilerin maruz kaldığı kötü muameleler, zararlar, soygunlar, haksızlıklar ve büyük kötülüklerin sayılması istense bunun sonu gelmez. Çünkü onlar için Kızılderilileri öldürmek, yararsız hayvanları öldürmekte birdi. ”

Cieaze de Leo

“Kızılderililerin eğer altını yoksa çocuklarını satarlardı. eğer çocukları da kalmamışsa kendi hayatlarını verirlerdi. Bu haraçları veremediklerinden ötürü Kızılderililer işkence acıları altında ya da gaddarca zindanlarda öldürülürdü. Zira İspanyollar onlara hayvani bir vahşilikle muamele ediyor ve onları hayvandan daha aşağı görüyorlardı.. Kızılderililerin cesetleri köpeklerin önüne yem olarak atılıyor, vücutlarından yaralara iyi gelebilecek bir yağ üretiliyordu. Kızılderili kadınlar sıra hâlinde direk ve ağaçlara, çocukları da onların ayaklarına asılıyordu.”

Papaz Motolinia

“Sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarlandığını kendi gözlerimle gördüm.

Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar.”

Bartolome de Las Casas

“Askerler pek çok Kızılderili’yi uykularında öldürdüler. Annelerinin göğüslerinden çekilip alınan bebekler anne-babalarının gözleri önünde kılıçla parçalanıyor ve bebeklerin parçaları ateşe atılıyordu. Kundaktaki bebekler beşikleri içinde parçalanıyor, kafaları eziliyor, en taş-yürekli adamın bile vicdanını sızlatacak bir vahşilikle öldürülüyorlardı..Bazı bebekler nehre atıldı, onları kurtarmak için anne ve babaları da suya atladı. Ama askerler ne çocukların ne de anne-babaların sudan çıkmalarına izin vermediler, hepsi boğuldu.”

David de Vries

*. *. *

Kızılderili kadınları çocukları doğduğunda elleriyle onların ağzını kapatırlar..

Nefes alması için ellerini bir süre çekip, bebeğin tekrar ağlamasına fırsat vermeden aynı hareketi tekrarlarlar. .

Ağlamamak, gözlerini dünyaya açan bir Kızılderilinin aldığı ilk derstir..

Beyaz adamdan kaçarken, kucaktaki bebeğin ağlaması her şeyin sonu demektir..

Dersini iyi alamayan bir bebeğin çıkaracağı ses, kurşun yağmurundan ölmek demektir.

*. *. *

Amerika Kıtası bugünlerde “Kolomb Günü” nü kutluyor..

Şenlikler, şölenler yapılıyor..

Milyonlar çılgınca eğleniyor..

Kolomb’tan bu güne 524 yıl geçti..

524 yılda 70 milyondan fazla insan katledildi..

Bir kültür yok edildi..

Beyaz adamın bu eğlencesi(!), kızılderililerin sonu oldu..

İyi kutlamalar.

SEDAT KAYA

6 notes · View notes

xtruss · 9 months

Text

Denounced as a hate symbol, the Confederate flag remains popular among white supremacists and Southerners who claim it as their heritage. In this image from January 6, 2021, a man flies the flag at the rally for then-President Donald Trump that led to an armed siege of the U.S. Capitol. Photograph By Nina Berman, Noor/Redux

How The Confederate Battle Flag Became An Enduring Symbol of Racism

It was never the official flag of the Confederacy. But the battle flag has since been claimed by white supremacists and mythologized by others as an emblem of a rebellious Southern heritage.

— By Erin Blackemore | Published January 12, 2021

When a mob of armed insurgents flooded the U.S. Capitol on January 6, 2021, they brought an accessory: the Confederate battle flag. As the crowd of President Trump’s supporters rioted, many hoisted the symbol of a short-lived splinter nation that tore the Union apart.

Today, alongside the nation’s growing acknowledgment of systemic racism and widespread Black Lives Matter protests, the Confederate flag predictably makes appearances at white supremacist gatherings.

But how did the battle flag, also known as the Southern Cross, come to represent the Confederacy in the first place? It’s a story of rebellion, racism, and disagreement over the true history of the Civil War—and as the controversy over its use during the Capitol riots shows, it’s divisive even 160 years after it was designed.

How The Confederate Flag Came To Be

Though inextricably linked with the Confederacy, the flag was never its official symbol. When rebels fired on Fort Sumter in April 1861, they flew a blue banner with a single white star called the Bonnie Blue Flag. But as secession got underway, the Confederate States of America adopted a flag that riffed off the Union’s stars and stripes.

Known as the “Stars and Bars,” the flag featured a white star for each Confederate state on a blue background, and three stripes, two red and one white. It was distinct from the Union’s flag. But it didn’t look like that from a distance—and in the thick of battle, it was hard to tell the two apart. This caused major problems at the July 1861 Battle of First Manassas and during other skirmishes as some troops mistakenly fired on their own comrades.

A lithograph from 1897 displays four prominent designs of the Confederate flag and states that the images "help in keeping within us recollections of those who gave their lives to the 'Lost Cause,' and to perpetuate the memories and traditions of the South." Photograph Courtesy The Library of Congress

In an effort to avoid the visual confusion, General Pierre Beauregard commissioned a new battle flag design. William Porcher Miles, a Confederate congressman and Beauregard’s aide-de-camp, designed it, borrowing an X-shaped pattern known as St. Andrew’s Cross and emblazoning it with one star for each seceding state.

But though it was extremely popular, this new battle flag— which eventually became known as the “Southern Cross”—wasn’t adopted as the Confederacy’s official military or government symbol. Although future official Confederate banners did incorporate its symbolism in the left-hand corner, they instead added a white field that represented purity. The Confederacy adopted a total of three national flags before its collapse in 1865.

With the war over, the South entered Reconstruction, a period during which the now reunified United States ended slavery and gave Black Americans citizenship and voting rights. But once Reconstruction ended in 1877, white Southerners hastened to restore what they saw as their rightful place at the top of a racially segregated social order. Segregation and oppressive “Jim Crow” laws soon disenfranchised Black Southerners—and members of the Ku Klux Klan terrorized them.

The Myth of the Lost Cause

By the early 20th century, white Southerners had mythologized an imagined South that fought the war not to uphold slavery but to protect states’ rights and a genteel way of life—an idyll endangered by “Northern aggression” and interference. As historian Caroline E. Janney notes, the Lost Cause myth came about immediately after the war as Confederates struggled to come to terms with their defeat “in a postwar climate of economic, racial, and social uncertainty.”

Efforts to memorialize the Confederate dead also began as soon as the war ended, but they ballooned as white Southerners reclaimed their power after Reconstruction. Then, as Confederate veterans began to die in the early 20th century, groups like the United Daughters of the Confederacy pushed to commemorate them—and make their version of history the official doctrine of Southern states.

Confederate monuments soon dotted the South, and the battle flag was added to the state flag of Mississippi. Historian Gaines M. Foster for Zócalo Public Square writes that its use “was regional and tied to the memory of the war.”

The Dixiecrats Defend Segregation

That changed in 1948 with the “Dixiecrats,” or States’ Rights Democratic Party, a racist, pro-segregation splinter party formed by Southern Democrats. They objected to the Democratic Party’s adoption of a pro-civil rights platform and were dismayed when hundreds of thousands of Black Americans registered to vote in Democratic primaries after the Supreme Court declared all-white primaries unconstitutional.

The Dixiecrats’ adoption of the Confederate battle flag as a party symbol led to a surge in the banner’s popularity, and a “flag fad” spread from college campuses to Korean War battlefields and beyond. The Southern Cross symbolized rebelliousness, writes historian John M. Koski—but now it gained “a more specific connotation of resistance to the civil rights movement and to racial integration.”

The identification stuck, and the flag’s use proliferated. In 1956, prompted by the Supreme Court’s Brown v. Board of Education ruling that declared segregation unconstitutional, Georgia adopted a state flag that prominently incorporated the symbol. Across the South, Citizens’ Councils and the Ku Klux Klan flew the battle flag as they intimidated Black citizens. And both South Carolina and Alabama began flying it over their capitols.

Robed Ku Klux Klan members watch Black demonstrators march through Okolona, Mississippi, in 1978. The protesters were demanding diverse hiring and were boycotting the area's stores. Photograph By JM, AP

A crowd of white teenagers protest school integration in Montogmery, Alabama, in 1963. Photograph By Flip Schulke, Corbis/Corbis/Getty Images

Rebellion, Heritage, and Hate

But though the flag had been adopted by advocates of segregation and white supremacy, many denied that aspect of its meaning and instead insisted it stood for the Southern ideals espoused by the Lost Cause. The Dixiecrat-era “fad flag” stoked its sale on everything from T-shirts to mugs and bumper stickers. Its popularity persisted, and over the ensuing decades, the battle flag became a generic symbol of rebellion spotted on TV shows like The Dukes of Hazzard and on stage with bands like Lynyrd Skynyrd.

The flag had become big business—and led a double life both as a nostalgic symbol and a deeply evocative banner of racism. As historian John M. Coski writes, “Confederate heritage organizations insisted that the flag was rightfully theirs and stood only for the honor of their ancestors.” At the same time, however, the symbol was publicly claimed by those who challenged Black people’s humanity—people like Byron De La Beckwith, a Mississippi white supremacist who murdered civil rights activist Medgar Evers in 1963 and who wore a Confederate flag pin on his lapel throughout his 1994 trial.

It was also challenged by Black activists and their white allies. In 2000, the NAACP began a 15-year-long economic boycott of South Carolina because of its use of the flag. Protesters fought the symbol in public spaces and educational institutions. But despite recurrent debates about its meaning and appropriateness, the flag never really disappeared.

Does the Flag Have a Future?

In 2015, the flag came roaring back into the national consciousness when a white supremacist killed nine churchgoers at the Emanuel AME Church in Charleston, South Carolina. After images of the shooter, Dylann Roof, carrying Confederate battle flags emerged, multiple states bowed to pressure to remove them from memorials. South Carolina, which had defiantly flown the banner at its capitol for years, retired it that year, and multiple retailers stopped selling merchandise featuring the flag now labeled a hate symbol by the Anti-Defamation League.

The Southern Cross still has plenty of supporters who insist their love of the flag is about “heritage, not hate.” In a 2019 survey of nearly 35,000 U.S. adults, polling firm YouGov found that although a plurality of Americans (41 percent) think the flag symbolizes racism, 34 percent think it symbolizes heritage. In the wake of the 2017 Charlottesville white supremacist rally, demand for the banner surged across the country.

Activist and filmmaker Brittany "Bree" Newsome climbed a 30-foot pole outside of the South Carolina state capitol to remove the Confederate flag weeks after a shooting at a predominantly Black Charleston church in 2015. Newsome was arrested, but state officials voted to remove the flag from the building the following month. Photograph By Adam Anderson, Reuters

Men fly a massive Confederate flag during a Black Lives Matter protest in Charleston, South Carolina, in August, 2020. Photograph By Kris Graves, National Geographic

Historian William Sturkey, an associate professor at the University of North Carolina and author of Hattiesburg: An American City in Black and White, says that racists turn to the symbol again and again when they feel embattled and threatened. “When their backs are against the wall, they turn to the flag,” he says.

Heritage or no, the Confederate flag retains its associations with centuries of racial injustice. Though it has some Black supporters, it remains shorthand for a defiant South and all that implies. For many on the receiving end of hundreds of years of racism, the Confederate battle flag embodies everything from hatred to personal intimidation—a far cry from the sanitized Lost Cause narrative that helped fuel its rise.

#History & Culture | Explainer #Confederate Battle Flag #Enduring Symbol of Racism #Ku Klux Klan (KKK)

0 notes

sektorellfirmalar · 1 year

Link

#2024 #Gün #Küresel #Sıcak #Temmuz

0 notes

himawariqurrotaaini · 1 year

Text

Doda Idi

Pontianak. 21062023. 19:45.

Bismillahirrahmaanirrahiim

Salah satu hal yang sangat saya syukuri pada perantauan di tahun 2006-2009 adalah hidup di lingkungan berbagai suku bangsa. Mewah sekali rasanya. Malam sebelum tidur biasanya kami bercerita tentang kampung halaman masing-masing. Belum lagi memperhatikan bahasa daerah masing-masing teman. Berwarna sekaliii barakallaah beruntung sekali kita menjadi Indonesia.

Salah satu bahasa daerah yang menurut saya paling rumit adalah bahasa Aceh. Tapi anehnya kemudian ada 1 lagu yang melekat terus di kepala. Dan baru sekarang saya pelajari artinya. Wah oke punya nih. Tempel di sini ah. Lagu nina bobo Ibu untuk anaknya yang berisi harapan-harapan perjuangan untuk agama dan negara.

Siapa sangka kemudian justru ketika periode merantau 2012-2014, lagu-lagu Aceh justru menjadi alat kami memperkenalkan Indonesia, tiba-tiba jadi penari likok pulo. Hehe sayang aja jadul, ndak ada stok videonya 🤣.

Salam,

ayuprissakartika

0 notes

shadowsofhaddix · 4 years

Text

Since it’s pride month, here’s some updates on my shadow children headcanons:

Jen: aspec, bi, and queer, as always. Also gives me strong gnc / genderqueer vibes.

Luke: aspec, bi, and oblivious

Trey: aspec and ply to match his “3” pun. Also he gives me nby vibes. Also: polyamorous?

Elodie: bi and queer, the only one who doesn’t strike me as aspec at all.

Mark: he’s gay ✊

Hm, how unusual that they’re all pretty much my own identities. Do I project myself into fictional character? Yes absolutely but I have no regrets.

#next mission: draw jen with aspec bi & genderqueer flags #headcanons #shadow children sequence #shadowsofhaddix #q power #q reclaimed #margaret peterson haddix #lgbtqia #jen talbot #nina idi #elodie #trey jackson #luke garner #mark garner

11 notes · View notes

nazenderr · 4 years

Text

1492 yılında Cenovalı kaşif Kristof Kolomb'un Nina, Pinta ve Santa Maria gemileri Amerika kıyılarına yanaştığında onları Arawak kızılderilileri karşıladı..

Kızılderililerin inancında Tanrılar sakallıydı ve denizden gelmişlerdi..Sakallı istilacıları görünce onları doğaüstü sandılar..Yüzerek selamladılar..

Mısır, patates ikram ettiler..

Atları, iş hayvanları, demir silahları yoktu..

Ama kulaklarına ince altın süsler takıyorlardı..

İşte o altınlar sonları oldu..

*. *. *

Kolomb kızılderililerle ilgili ilk izlenimlerini İspanya Kraliçesine şöyle yazmıştı..

Seyir defterine de şunları eklemişti.

"Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler. Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar ne de puta tapıyorlar. Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silahları yok... Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar."

Bir de not düşüyordu.

"Bu insanların çalıştırılması, ekin ekmesi, gerekli her işe koşulması ve bizim (Avrupalalıların) gelenek ve göreneklerimizi benimsemesi gerektiği kanısındayım"

*. *. *

Ardından katliam başladı..

Sakallı yabancılar altın ve değerli taş aramak için köyleri yağmaladı, yakıp yıktı..

Yüzlerce kadını, erkeği, çocuğu kaçırdılar..

Kadınlara tecavüz ettiler..

Direnen erkeklerin kulaklarını kestiler, kafa derilerini yüzdüler..

Gemilerine atıp köle olarak satılmak üzere Avrupa’ya götürdüler.

Kolomb’un 12 Ekim 1492’de San Salvador sahiline ayak basmasının üzerinden on yıl bile geçmeden bütün kabileler, yüzbinlerce insan yok edildi..

Ardından akın akın geldiler..

Tüm Amerika Kıtasını cehenneme çevirdiler..

Katliamlara papazlar da katıldı..

Katolik olmayı kabul etmeyen Kızılderili şamanları ayaklarından asılarak canlı canlı yakıldı..

Kolomb Amerika'ya vardığında dünya nüfusunun 5'te biri kızılerili idi..

Sayıları 70 milyonu geçiyordu..

1492'den bugüne sadece 2 milyon kaldılar..

*. *. *

Dünya tarihinin en büyük soykırımını yapan Avrupalı istilacıların bu katliamı kitaplara şöyle yansıdı..

" İspanyollar istilacılar her geçen gün daha kibirli oluyordu..Aceleleri varsa yerlilerin sırtına biniyorlardı..İspanyolların canavarlığı sınır tanımıyordu.. birgün ikisi de birer papağan taşıyan iki yerli çocuğa rastlayan iki papaz, papağanları aldılar ve sırf zevk olsun diye çocukların kafasını kestiler”

Las Casas

"Ben Küba’da iken üç ayda yedi bin çocuk öldü. Acıdan çılgına dönen bazı anneler bebeklerini nehirde boğuyorlardı... Böylece erkekler madenlerde, kadınlar ağır çalışma içinde ve çocuklar da süt bulamadıkları için ölüyordu... bu kadar büyük, güçlü ve verimli topraklar kısa sürede boşaldı. İnsanlığa o kadar yabancı olan tüm bunları kendi gözlerimle gördüm ve şimdi bile yazarken ürperiyorum."

Las Casas

“Tanrı’nın hususi takdiriyle savaştan kaçan kızılderililerin tamamına yakını çiçekten öldürdük. Tanrı topraklarımızı temizledi”

"Massachusetts Körfezi Kolonisi’nin ilk valisi John Wintrop

"Kızılderilileri yakıyorduk..Onları böyle ateşte kızarırken ve bu ateşi söndüren kan gölünde görmek korkunç bir manzaraydı, çürüyen cesetler ve bunlardan yayılan koku berbattı fakat zafer tatlı bir fedakârlık gibiydi..Bizlere olağanüstü yardımlarda bulunarak bu kadar gururlu ve kibirli bir düşmanı elimize düşüren, bu kadar çabuk bir zafer bahşeden Tanrı’ya şükranlarımızı sunarız."

Plymouth Kolonisi’nin Valisi William Bradford

"Kızılderililerin hamal olarak kullanılmasını kınamıyorum. Ancak bir adamın bir domuza ihtiyacı varken 20 tane öldürüyordu. 4 Kızılderili'ye ihtiyaç duyduğunda bir düzine alıyordu. Metreslerini omuzlarda taşınan hamaklar içinde fakir Kızılderililer'e taşıtan birçok İspanyol vardı. Bu uygulamalar esnasında yerlilerin maruz kaldığı kötü muameleler, zararlar, soygunlar, haksızlıklar ve büyük kötülüklerin sayılması istense bunun sonu gelmez. Çünkü onlar için Kızılderilileri öldürmek, yararsız hayvanları öldürmekte birdi. "

Cieaze de Leo

"Kızılderililerin eğer altını yoksa çocuklarını satarlardı. Eğer çocukları da kalmamışsa kendi hayatlarını verirlerdi. Bu haraçları veremediklerinden ötürü Kızılderililer işkence acıları altında ya da gaddarca zindanlarda öldürülürdü. Zira İspanyollar onlara hayvani bir vahşilikle muamele ediyor ve onları hayvandan daha aşağı görüyorlardı.. Kızılderililerin cesetleri köpeklerin önüne yem olarak atılıyor, vücutlarından yaralara iyi gelebilecek bir yağ üretiliyordu. Kızılderili kadınlar sıra hâlinde direk ve ağaçlara, çocukları da onların ayaklarına asılıyordu."

Papaz Motolinia

"Sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarlandığını kendi gözlerimle gördüm.

Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar.”

Bartolome de Las Casas

"Askerler pek çok Kızılderili'yi uykularında öldürdüler. Annelerinin göğüslerinden çekilip alınan bebekler anne-babalarının gözleri önünde kılıçla parçalanıyor ve bebeklerin parçaları ateşe atılıyordu. Kundaktaki bebekler beşikleri içinde parçalanıyor, kafaları eziliyor, en taş-yürekli adamın bile vicdanını sızlatacak bir vahşilikle öldürülüyorlardı..Bazı bebekler nehre atıldı, onları kurtarmak için anne ve babaları da suya atladı. Ama askerler ne çocukların ne de anne-babaların sudan çıkmalarına izin vermediler, hepsi boğuldu.”

David de Vries

*. *. *

Kızılderili kadınları çocukları doğduğunda elleriyle onların ağzını kapatırlar..

Nefes alması için ellerini bir süre çekip, bebeğin tekrar ağlamasına fırsat vermeden aynı hareketi tekrarlarlar. .

Ağlamamak, gözlerini dünyaya açan bir Kızılderilinin aldığı ilk derstir.. Beyaz adamdan kaçarken, kucaktaki bebeğin ağlaması her şeyin sonu demektir.. Dersini iyi alamayan bir bebeğin çıkaracağı ses, kurşun yağmurundan ölmek demektir.

*. *. *

Kolomb'tan bu güne 524 yıl geçti..

524 yılda 70 milyondan fazla insan katledildi...

39 notes · View notes

komadiduse29 · 4 years

Text

Naše vreme je stalo

onda kada sam mislila

da imamo vremena.

To je bilo vreme ćutanja,

vreme naše slutnje i

našeg lutanja,

vreme da se rastaje.

Posle nas ostali su osmesi,

zabrinuti pogledi,

uzdasi i reči na rubu usana,

kazaljke koje su pokazivale

11 sati i vreme

koje više ne može da se vrati,

kao ni ljubav,

jer ne vraća se ljubav nikad.

Ostalo je razbijeno ogledalo,

šnala na noćnom stočiću,

kafa do pola,

reč do pola i

mnogo bola.

Ostala je hladnoća

na tvojoj strani kreveta

i neki bivši znaci pažnje,

ostalo je uvelih

hiljadu ruža,

brdo srušenih snova i

poneka kap bola

na mom licu.

Blago suzama,

one teku,

one nestaju,

one vrište ljubav na svoj način.

Želim da vrisnem

sve ono što me boli,

želim da otvorim ovu

crnu kutiju

koja za tebe kuca,

želim da prođe,

da se smejem i

viknem evo Sunca,

ali nisam dovoljno jaka

da pobegnem iz ovog mraka.

Ostala sam rastrzana

između ljubavi i besa,

između do mene je i

ne spominji ljubav.

Rastrazan jastuk

kao svedok prolivenih snova,

razbacano perje

kao slike po mojoj glavi i

pitanja gde smo pogrešili i

zašto smo stali?

Ostala sam zarobljena

između želje

da tebe ne volim i obećanja da

ja te zauvek volim.

Sve što je iza nas ostalo,

moje je,

suze i smeh,

ovaj mrak je moj pakao i lek.

I nakon svega

patnja i bol,

ali ništa tvoje,

jer sve što je bilo naše

samo je moje.

Ni ne slutiš koliko

imaš me,

zar sam toliko pogrešna?

Ja znam da znaš

ko te pamti i

znam da bolje moglo je,

ali molila sam te

ne kidaj mene od sebe,

molila sam te

veruj u nas

molila sam te da ostaneš,

da opsuješ,

da opstaneš,

samo ne ćuti...

A ti si ćutao.

Bio si moje nemirno more

i mirna luka,

bio si moj pad i zalet.

Dao si mi lažna krila

i kakva god da sam bila,

pametna i luda,

svoja i tvoja,

znaj da ova bol nije samo moja

i ti si sa mnom pao.

Bez milosti

dozvolio si da budemo

pali heroji naše bajke,

ali tebi je na dug

ovaj pad i ovo dno,

odavde do neba nazad

nikad više nećemo moći,

jer bili smo na korak do dna,

a ti si nas pustio i

tvoja ruka nije bila

ruka za spas,

ti nikada nisi čuo moj vapaj,

moj glas.

Vremenom kažu prođe sve.

Noć po noć već godinama

lažem da zaboravljam te.

Često sanjam te

kako živiš naše sne,

sanjam beli veo,

sve ono što sam nekad htela,

što si nekad hteo.

Bar u snove donesi mi

ukradenu sreću.

Živim sa tim da nisi tu

da mi poželiš laku noć,

živim sa tim što znam da

živim da te volim...

Kako je tako je,

ne umem drugačije.

U snu osećam kao da si tu,

vidim nas,

prilaziš mi nasmejan i

pitaš kako mi je,

a ja te molim samo još jednom

zagrli me,

samo još jednom

poljubi me opet i

šapni moje ime,

a ti šapućeš

Nina...

A onda se budim sama

i shvatam da te nema,

da me nema,

niko me nema,

jer bez tebe me nema.

Moja misao prva si ti,

moja rana jedina si ti.

Znaš,

s' jeseni sve u meni zatreperi

za tobom i

pitam se

gde smo moja ljubavi...

Toliko želim da te opsujem,

ali ne umem,

više ni sebe ne razumem.

Šteta...

Kažu da ako nekoga voliš,

nekad ga moraš pustiti da ode.

Puštam te,

idi budi dobro i

oprosti ako sam

pogazila reči i obećanja,

ako je voleti tebe

bila moja mana,

oprosti ako sam te

suviše čvrsto držala uz sebe,

plašila sam se dalje bez tebe.

Oprosti ako je do mene..

Ne znam čija si mirna luka i

ne znam kome si razlog za osmeh,

ali znaj da

ako se ne vidimo,

tvoj sam neko oduvek i zauvek,

bićeš moj zadnji dah na usnama,

osmeh u snovima,

moja zadnja čežnja na jastuku,

Kao nikad, kao nekad,

Srećo nečija...

J.Bakić

@komadiduse

#baneopacic #ljubav #tekstovi #pesme

6 notes · View notes

tani-b-art · 6 years

Text

Upcoming Harriet Tubman biopic

Harriet Tubman was a descendant of American chattel slavery. Her nationality is American. She was a real person. Not a fictional character.The historical significance of her identity as an American is significant. She isn’t a make believe character that somehow gives leeway to tamper with her identity and background.

It is upsetting, sad and really disheartening that they cast a non native Black American for this upcoming biopic.

And for Erivo to respond and project this idea that Black Americans are jealous of her or any foreign Black person, discrediting her Blackness or bullying her is so lazy, tone deaf, deflective and dismissive. And this silencing tactic of claiming we are somehow attacking her Blackness or othering you for expressing that it isn’t appropriate for you to portray her does not work.

“A beautiful dark skin Black American woman should play Harriet Tubman. Africans from the continent did not experience chattel enslavement in the Underground Railroad in the American south. We need to stop letting other people tell our narratives. ..we’re beneath them but she has no issue portraying an African American hero. If this was the other way around they’d be upset. Black Americans shouldn’t support a film that celebrates our replacements. They constantly get Black foreigners to play us in movies. This is clearly systemic discrimination against descendants of American chattel slavery”.

Aisha Hinds did a phenomenal job portraying Harriet Tubman in the series ‘Underground’ (which I am just realizing her parents are from Grenada but she is born here in NY). Viola Davis is available. India.Arie. Phyllis Yvonne Stickney.

“Are we making slave movies now for non Black Americans with no respect for the descendants? People are really making a mockery of my lineage. Please stop using the we’re all Black narrative to make a point. You guys know that lineage and culture makes us different”.

“The trend of Black American icons being played by everyone but Black Americans is fascinating. Especially since the folks who take these roles rarely know the history well enough to catch the lies in the scripts”.

“The constant erasure of Black American culture production is real…. it promotes false and shallow understandings of history and cultural production and stagnates everybody’s growth”.

“It is bad for literally everyone…it stifles the growth of Black stories outside America, it stifles Black American actors that can’t portray our own stories, it doesn’t create infrastructure for up and coming foreign Black actors. It literally is all bad”.

The whole method of cross casting actors to portray non fictional historical figures is identity theft, disrespectful, offensive and needs to cease. It is inappropriate for any actor to be cast and accept a role of an individual (especially a non fictional historical figure {person}) that has specific identity and nationality background that doesn’t match. It was inappropriate for David to play King, Will to play Omalu, Chiwetel to play Solomon, Carmen to play Corretta, Morgan & Idris to play Nelson, Jennifer to play Winnie, Danai to play Afeni, Zoe to play Nina, Forest to play Idi and it is inappropriate for Erivo to soon play Tubman. There are a plethora of amazing, incredible known & unknown actors and actresses from these historical figures’ respective countries, ethnicities and identities in this film & entertainment industry globally that should have played them. When are casting directors going to stop this pattern of casting? And when will actors stop the pattern of accepting these roles? Even going to audition for these roles.

“We really gotta stop letting white supreme capitalism erase our distinct ethnicities even if we’re all Black”.

When is it appropriate to co-opt historical figures’ stories? It never is!

It is dishonorable that we aren’t even allowed to tell our own stories. It is disrespecting our Black American culture. We have to keep having this discussion because It continues to happen.

“They’re trying to make this complicated when its really not. We want Black Brits to tell Black British stories. We want Africans to tell their African stories and we want DACS (descendants of American chattel slavery) to tell our own stories”.

So what is the gain? Are some of these actors simply in it to gain accolades only rather than offer authenticity? Where is the respect for the culture?

“Film industry is a microcosm reflecting a larger issue in the USA which is Black immigrants especially continental Africans having structural advantages over Black Americans. We see it, feel it and its (expletive) frustrating that we can’t even see ourselves in our own stories. Firstly Black American culture is so commodified and has such a global reach that people have experienced some aspects of it in their popular cultures. People think that because they have some familiarity with the culture that they can just be us. Whole (expletive) scholarships, admissions to elite colleges and schools in general. Whole (expletive) businesses from our cultural capital like the Shade Room. Whole (expletive) businesses from having space in Black American neighborhoods which I’m down for because buy Black but then leave Black Americans out of those opportunities. They roll up in historically Black American communities and setup businesses while giving absolutely nothing back….nothing back to us as BAs nothing back to their own countries even. They’re not contributing to building up Black infrastructure”.

You have to come to terms with and admit that as a foreign Black person you do benefit and have foreign privilege that advantages you over native born Black Americans. And we are calling it out and calling you to the table for your participation in this perpetual identity theft & erasure of our historical figures. It isn’t acceptable.

DO BETTER & BE BETTER!!

We do not all have the same nationality. We do not all have the same experience. We do not all have the same Black experience. We do not have the same history. We do not have the same culture. We do not have the same ethnicity. We do not have the same lineage. We are not all the same.

#Harriet Tubman #Erivo #Black American #Black Americans #american history #Black history #nationality #identity #statments in quotes are from responses to an IG user #ethnicity

17 notes · View notes

aliibrahimovofficial · 3 years

Photo

Yelisavetpol (Gəncə) Müqəddəs Nina Qız Gimnaziyası. Gimnaziya Gəncədə Yelisavetpol qubernatoru və digər yüksək rütbəli rus zabitlərinin xanımlarının yaratdığı "Müqəddəs Nina" xeyriyyə cəmiyyəti tərəfindən 1885-ci ildə inşa edilmişdir. Gimnaziya binası Gəncənin ermənilər və digər xristianların yaşadığı ikinci hissəsində "Kilsəkənd" məhəlləsində tikilib. Gimnaziyanın xristianların kütləvi yaşadığı yerdə inşa edilməsinin əsas səbəbi isə Çar Rusiyasının azərbaycanlıların və digər müsəlmanların təhsil almasına maraqlı olmaması idi. Gimnaziyada 1885-ci ildən 1906-cı ilə kimi 334 rus, 506 erməni, 66 gürcü, 21 alman, 19 yəhudi, 16 polyak, 4 ingilis, 3 yunan, 3 sarı xaldey, 3 aysori, 1 avstraliyalı və bir osetin qızı təhsil aldığı halda, burda azərbaycanlılardan cəmi 3 nəfər oxuyurdu ki, onlar da dövrünün zadəgan insanlarının övladları idilər. (Xan qızı Ziyadxanova Zərnitac, məmur qızı Həsənbəyova Dilruba, general qızı Novruzova Sayad). Gimnaziya binası Sovet hakimiyyəti illərində ADAU-nun hərbi kafedrasının korpusu kimi fəaliyyət göstərir. Bina hazırda Fövqəladə Hallar Nazirliyinin Gəncə Regional Mərkəzinin istifadəsindədir. https://www.instagram.com/p/Ca4b5hwggxH/?utm_medium=tumblr

0 notes

darkspellmaster · 6 years

Text

E3 2018 Microsoft’s Press Conference thoughts

Then we got Microsoft…

Whoa…On the one hand I was impressed with the number of games, on the other hand…most were games that were coming to other systems and, while I liked the rapid fire way of doing things, I really felt that they should have given time for a few of these so we knew who was making them. The few presenters that we got did a fairly good job of handling the situation.

Regarding the games I was kind of surprised by the choices there, although some have me thinking we’re going to see more online game set ups for these.

Halo Infinite to me seemed rather large for a traditional Halo game, and, while the trailer looks amazing, I have to wonder if this, like Anthem, and Fallout 76 is going to be an online game. Although we’re told that Master Chief is involved, so it’s up in the air if this will be a GAAS game, or a large open world First Person Shooter. Although, given the situation with Fallout 76 and the turn a lot of game companies are doing to have their own, I wouldn’t be surprised if this was one.

Ori and the Will of the Whips looked amazing to see and I was really happy to see it. The fact that we see it growing the story from the beginning. It just looks really pretty and strong for a platformer. Not much to say other then Pretty. Something about the Sekiro: Shadows Die Twice, while looking really interesting, has me less interested in it, but given it’s From Soft, I wouldn’t be surprised to see this turn out to be very Dark Souls like. I was interested in exactly why he’s not dying. Of course it’s From Soft so I’m not not expecting some really dark themes in this game about death and the main being a living dead creature possessed by the death gods for some reason or another. Though the monsters in this look really unpleasant. Probably will end up with Ghost of Tsushima over this one, but I know From Soft fans will be getting this.

Todd Howard came out and talked up Fallout 76, which later got revealed to be an online game, so any interest I had over the idea of this game being something that won’t have weirdos being jerks, got thrown out the window. The Awesome Adventures of Captain Spirit was okay. LiS wasn’t my cup of tea given the whole thing with the endings and that you couldn’t help everyone involved and the prequel never really amazed me either, so this one is low on my radar. Though the animations look a lot smoother than in the first game. Of course we had a Crackdown 3, no surprise there and not much to add on that.

Metro Exodus is intriguing given the location and story it’s telling. I’m going to take a wait and see set on this one as the original stories that the Metro series is based on is really interesting to me from a writing perspective.

The big one was Kingdom Hearts 3, and the surprise twist at the end with Aqua. Although I don’t totally buy that this is Aqua. One thing that got to me was the missing sound effects, and some of the voices, particularly Elsa’s as I don’t know if that’s Idina Menzel or not voicing her, but that is Kristian Bell and Josh Gad voicing Anna and Olaf. One thing of surprise is the fact that Xbox got to premier this over Sony or Square Enix themselves at E3 this year. Also we got the song now that will be the theme of this, and we got to see Lee and Kairie watching the sun, which makes me think that they may play a part in this…at least I hope they do.

Racing game Forza Horizon 4 looks really nice again. Not really surprised by this, and while I would love to play a driving simulation game, really not in the mood to be dealing with a racing game for me.

Now onto something that has me unnerved. Okay so I’m not against the idea of a studio being acquired by a publisher/Manufacture. The issue for me though is that Microsoft is not one that plays fair with their games, and tends to dictate things to the creative teams, less so than EA on it’s own Triple A games, but more so than EA does on it’s idies. What does this mean? Well given that they now have what Sony has with it’s World Wide studios deal, probably, with the Initiative, I really am worried that more games will have to follow a set look or style for Microsoft if they’re under their blanket. That’s not even the fact that they’ve acquired, Undead Labs, Playground Games, Ninja Theory, and Compulsion Games.

On the one hand, it’s good for the studios because hey that’s money for them. On the other hand the pull back from creativity and only having it on one system, especially for smaller studios, and particularly Microsoft, it can become a problem over time if those games don’t sell well on that system. Games like NT build that won’t be an issue since a good number of them are more action oriented hack and slash, or dramatic types. But studios like Compulsion which is making We Happy Few this could be a bit bad as Microsoft can be notorious for shuttering companies that don’t produce enough in sales, similar to EA but not as badly. Certain games would, I think, work better on the PS and Switch as both systems tend to have higher numbers, but also both would be good to push a higher number of sales. My main worry with this is that that studios like NT, for example, just got off a strong game after the crash that was DmC, and the issues that came out of that…and let’s be honest Capcom through them under the bus. Given the issues also with recent game, mind it was a well made story, and the bugs either having this deal will help them…or force them to reconsider what they’re doing there. Let’s hope it’s not the later for these companies because we don’t need more shuddered studios.

The Division 2 looks interesting, but it also seems to be an online game. My main issue so far is the story for two big things. 1. The idea that the small pox can be transmitted via dollars seems really weird, and 2, and more importantly, the fall down of the whole system. Unless the state of Virginia and Maryland were blocked off and that area quarantined, the whole thing with the lawlessness doesn’t hold water. You have the CDC, that’s out of Washington DC, that would be on that case like a bad case of the hives, and that’s not to mention you also have Camp David and other locations that the President and congress can go to run things and get things under control. Thirdly, when you have a crisis of this nature, as we’ve seen, people tend to try to help one another. So I have a hard time believing that people would become this lawless and insane. Unless this is some underground militant group it’s hard to see this story holding water. At least it looks better than the first game.

Laura’s back in Shadow of the Tomb Raider, and…I have mix feelings. While style wise the game looks very lovely, the colors of the jungle stand out and the story seems to have an interesting idea going on. The game play…is…uninspired. I get that the whole idea is to make Laura out to be badass, but come on, can we please try to show more of the puzzles and less of the killing of random baddies? Also another end of the world story? Really? Come on Crystal Dynamics; give me something more inspired in your overall story telling than that. Please.

Session…pretty much Skate 4. Nice designs but I don’t do well on these games and they’re not normally a game I would play…so not much to say on this.

Devil May Cry 5, on the other hand I have a lot to say about. Let’s start with….holy crap! How did they keep this under wraps! Seriously, I’m kind of surprised the DMC community didn’t dig this out while it was being made. So Capcom may finally be paying attention to what players have been requesting. As for the Trailer, I will say this much, I was at first thinking Nero was DmC Dante, with the haircut. However, fans did get some clues given that Ruben, Johnny and Daniel were tweeting clues that something was going down. So Nero’s over all look, again mixed feelings, I like that the shorter hair gives him his own look outside of Dante’s longer hair look, and makes him stand out more, and the story about the missing arm is going to be something different. Certainly, they’re trying to keep both sides happy giving a slightly darker edge to him, but there’s still the wise cracks going on, which is nice. Nero wasn’t the one that gives a lot of jokes. I will say I should have known it was him given Red Queen.

Nico, I’m pretty sure she’s going to be related to Nina, Dante’s arm’s dealer. Though the connections will have to come in time, but I really like her and I hope she sticks around. Dante’s sudden appearance was a pleasure, and…well he’s riding what looks like a devils arm, so I’m not sure when this story is coming from…though he apparently was missing so, probably after 2. What I want to know is if that’s Vergil as the third character on the cover image. Please let it be Vergil…Please Capcom!

Cuphead DLC: Yay we get to play as Ms. Chalice! That is all!

Jump Force is weird. Okay so I realize that this is going to be a Weekly Shonen Jump game with characters from all sorts of series (and how the hell do you fight Light given his attack would probably an instant kill, given the book and all that) and that the story is going to be all sorts of Camp. While I’m really excited, I’m also worried that it’s going to be something that only Weekly fans will like and people will be annoyed that various characters won’t be in there. For example, are we going to include a JoJo character? Will you have older characters from Japan that fans may not know about, or are we sticking only with American based characters? Like, yes we have Goku, and I’m sure we’ll have My Hero characters in there and Bleach, but are they going to put in Claymore? Kenshin? Allen Walker? The Leads from Claymore? New characters from the newer series that just recently came out? How do they determine who comes in…and more importantly, if Gintama is in there…do I get to break the fourth wall with him? Also can I play as L since you have freaking Light in there? Is L or Near the head of the good guy side? Are we getting female lead characters too, like the ladies of Claymore? I’m just worried this is going to be another Jump Brawl with the same characters as before.

No comment on Dying Light 2 other then, oh look Troy in another game.

BattleToads surprised me though, and I have to wonder if it’s going to be on all systems since the characters were on Nintendo when they first came out. I would think that Switch would get this too given the fact that it’s clearly going to be more of a platform game.

Just Cause 4, alright…so we’re going to Venez…I mean an unknown country in South America. I mean…it’s another Just Cause game. Not much to add here. Nice Trailer?

Gears of War came out with something funny with the Pop version, which I think could be fun to play for people like myself who couldn’t care less about the original Gears series. I will say this much It’s nice to see so many colors in 5’s trailer. This is a departure from what Gears 1 was like and seeing the characters have become far more mature and more like dad’s to our new female lead. Gears of Dad? Actually I kind of like this trend that games are taking with the idea of the insane killer male lead becoming a more mature father figure for the younger character. It shows not only how the company has grown, it also shows how gamers have grown in general. I mean a lot of the Gears fans are now, in some cases, parents of their own and they could understand that worry that the team has for their youngest member and the parental fear that they’re going to face. It’s a nice change. In addition, Gears Tactics could be a useful deal for those who abandon C&C given the mobile game.

So we have a new Xbox being worked on…Grand….Okay….Does that mean another new freaking OS Microsoft? Am I going to have to do a new one of those? Also where’s your Holo thing? Have you abandoned that?

Nier Automata getting on Xbox. I’m expecting them to be also working on an edition for the Switch as well. This really isn’t surprising at all. I was actually waiting to see that release because I have a friend who refused to buy a PS4 to play it even though he loves the game’s director and creator.

Several Collections and Expansions were announced including the whole thing of Sea of Thieves, a New MMORPG –which I can’t remember the name of, Halo –Master Chief Collection (running that thing down to the ground aren’t we MS).

Tunic looks cute, but I have to wonder if it will sell well on this system or work better on the PC for them.

As for We Happy Few…what the hell happened there? This game has changed, dramatically. From what I can remember it was supposed to be more Bioshock like, but now we have a very trippy sort of dramatic story going on. I couldn’t really tell how you play because the trailer didn’t seem to indicate if it was a “hit the crazy people” or more a Tell Tale like story driven adventure game. I’m really confused as to what the whole mystery is or who we are. Are we the guy in the trailer, the woman, or someone else? How did this happen? Who’s behind this? The latter questions are fine to have, but the trailer leaves a lot of confusion as to what this game really is, and it’s kind of disappointing for someone who was hoping for more of a Bioshock experience. On the other hand the game goes boast some lovely visuals, so I’ll give them that.

Then there’s Tales of Vesperia, which is an updated version of the game, and is coming to all systems so I guess Microsoft paid to get the trailer. I’m going to be playing it on the Switch when it comes to that.

Lastly CD Project Red’s Cyberpunk 2077. I don’t really know what to say about it. While it boasts a great deal of visually arresting art, I’m not feeling it. Maybe it’s because when I hear Cyberpunk I’m looking for something different and we’re seeing a sort of Mix of Blade Runner here, and I wish people would knock that off. I get that a lot of people have connections to that series, and love it, but maybe I was hoping for something ala System Shock or maybe something along the lines of Watchdogs –but how it was supposed to be played with you using your phone to act as a trapping device vs. actively shooting and driving around Chicago. Visually it looks nice, but honestly, the world of Good and Evil looks more interesting to me. I hope that Cyberpunk 2077 does well, but I’ll probably watch someone play it rather than me struggle with it. Over all I thought they did a good job, honestly other then Ubisoft, I thought they did the best physically presenting things. So probably a solid B+ from me.

#microsoft #xbox one #microsoft e3 #e3 2018 #Halo #cyberpunk 2077 #tales series #we happy few #sea of theives #jump force #gears of war 5 #battletoads #the division #devil may cry 5 #kingdom hearts 3 #shadow of the tomb raider #cuphead #ms. chalice

11 notes · View notes

virapunyacerita · 4 years

Text

Vaksin Covid-19

Sejak ada berita nakes merupakan kelompok pertama untuk divaksin, sebenernya sudah sangat excited. Tetapi apa daya, ternyata namanya belum tercantum sebagai penerima. Wajar sih, karena pada saat itu masih belum terdaftar di IDI manapun apalagi tempat praktik :’) Waktu itu cuma bisa menatap iri dengan teman-teman yang memajang fotonya sudah divaksin hiks. Sempat telpon ke layanan CS mereka, kata mereka waktu itu disuruh mengirimkan email mencantumkan tempat praktiknya. Padahal di klinik statusnya masih HTS wkwk, diurungkan kembali lah niat itu. Akhirnya coba cari di google gimana caranya daftar, ternyata bisa lewat WA. Yaelah kenapa infonya ngga ditaruh di website sih ah kesel banget. Langsung saja aku WA dan langsung keluar dong tiketnya. Tau gitu kan dari kemarin 😑

Langsung menghubungi dr Nina, kapus pkm deket rumah, malamnya. Ternyata vaksinnya dijatah dan beberapa hari sebelumnya pegawai sana sudah pada divaksin... alamaaak. Belum putus asa, akhirnya coba menghubungi dr Kemal. Sempat pesimis sih, lah statusnya kan belum bekerja disana tapi kok udah minta jatah vaksin ajaaa 😅 Tapi alhamdulillah dikasih dong hihi jadi makin sayang deh sama tempat kerja baru.

Jadwal vaksinasi nya itu hari kamis, untungnya bukan waktunya jaga klinik. Sebelum ke RS sempat mampir klinik dulu ngurus administrasi SIP yang ternyata lama juga tapi mau marah gimana udah syukur diurusin vir... Sampai RS sudah jam 10-an padahal di jadwal mulai jam 8-an. Bener firasatku, orang-orang sudah pada ngantri bejubel, padahal cuma pegawai RS dan 30 orang. Jadi disana ada 4 meja, meja 1 tuh administrasi. Eh ternyata yang jaga mbak yang ngurusin pas wawancara kemarin haha. Langsung lah disapa “dokter Vira” dan pegawai yang lain pada nimbrung hmmm padahal maunya diem-diem bae. Abis itu ngantri di Meja 2 untuk dicek tensi sama suhu, eh yg disitu dr Kemal wahaha mantap lah langsung ketemu semua. Begitu kelar, langsung ke tempat vaksin. Dokternya yang nyuntik ehdilalah yang ketemu pas aku orientasi XD langsung lah ditodong kapan aku mulai jaga wakakak. Konspirasi semesta macam apa ini..... Sudah disuntik, ke meja 4 buat dicek ulang tensi suhu sama saturasi terus disuruh nunggu 30 menit untuk observasi takutnya ada efek samping yang tidak diinginkan. Coba tebak siapa petugasnya? Kepala UGD yang juga ketemu pas orientasi HAHAHA ingin ku rasanya mengubur diri ke dalam bumiii. Alhamdulillah nggak ada reaksi dan boleh pulang. Yang dirasakan sih cuma nyeri di tempat suntikan (orang jawa bilang njarem), ngga ada efek ngantuk atau lapar seperti kebanyakan orang. Suntikan kedua dijadwalkan 2 minggu lagi. Semoga proses vaksinasi bisa berjalan cepat dan semua rakyat Indonesia bisa divaksin dan pandemi ini segera berakhir. Amiin

#vaksìncovid19

0 notes

deniz-ce · 7 years

Text

ÇIRILÇIPLAK GEZİNEN AHLAKSIZ KIZILDERİLİLER

ABD kızılderililerin topraklarına nasıl kondu?

Kızılderililer nasıl insanlardı?

Fotoğrafta Kızılderili kadınlar.

ABD aynı zulmü Siyahderililere de yaptı.

Zaten insanları siyah derili Kızılderili ve beyaz diye ayıran ilk ABD oldu. Daha önce sadece iyi ve kötü insanlar vardı.

Okunması gereken güzel bir yazı.

DOĞAR DOĞMAZ AĞZI KAPANAN ÇOCUKLAR..

Amerika Kıtasında Ekim ayının ikinci pazartesi "Kolomb Günü"dür.

Şenliklerle, şölenlerle kutlanır..

Amerika üç gündür Kolomb Günü'nü kutluyor..

Bazı ülkelerde milyonlar çılgınca eğleniyor..

Peki kutlanan ne?..

*. *. *

1492 yılında Cenovalı kaşif Kristof Kolomb'un Nina, Pinta ve Santa Maria gemileri Amerika kıyılarına yanaştığında onları Arawak kızılderilileri karşıladı..

Kızılderililerin inancında Tanrılar sakallıydı ve denizden gelmişlerdi..

Sakallı istilacıları görünce onları doğaüstü sandılar..

Yüzerek selamladılar..

Mısır, patates ikram ettiler..

Atları, iş hayvanları, demir silahları yoktu..

Ama kulaklarına ince altın süsler takıyorlardı..

İşte o altınlar sonları oldu..

*. *. *

Kolomb kızılderililerle ilgili ilk izlenimlerini İspanya Kraliçesine şöyle yazmıştı..

Seyir defterine de şunları eklemişti.

Bir de not düşüyordu.

"Bu insanların çalıştırılması, ekin ekmesi, gerekli her işe koşulması ve bizim (Avrupalalıların) gelenek ve göreneklerimizi benimsemesi gerektiği kanısındayım"

*. *. *

Ardından katliam başladı..

Sakallı yabancılar altın ve değerli taş aramak için köyleri yağmaladı, yakıp yıktı..

Yüzlerce kadını, erkeği, çocuğu kaçırdılar..

Kadınlara tecavüz ettiler..

Direnen erkeklerin kulaklarını kestiler, kafa derilerini yüzdüler..

Gemilerine atıp köle olarak satılmak üzere Avrupa’ya götürdüler.

Kolomb’un 12 Ekim 1492’de San Salvador sahiline ayak basmasının üzerinden on yıl bile geçmeden bütün kabileler, yüzbinlerce insan yok edildi..

Ardından akın akın geldiler..

Tüm Amerika Kıtasını cehenneme çevirdiler..

Katliamlara papazlar da katıldı..

Katolik olmayı kabul etmeyen Kızılderili şamanları ayaklarından asılarak canlı canlı yakıldı..

Kolomb Amerika'ya vardığında dünya nüfusunun 5'te biri kızılerili idi..

Sayıları 70 milyonu geçiyordu..

1492'den bugüne sadece 2 milyon kaldılar..

*. *. *

Dünya tarihinin en büyük soykırımını yapan Avrupalı istilacıların bu katliamı kitaplara şöyle yansıdı..

Las Casas

“Tanrı’nın hususi takdiriyle savaştan kaçan kızılderililerin tamamına yakını çiçekten öldürdük. Tanrı topraklarımızı temizledi”

"Massachusetts Körfezi Kolonisi’nin ilk valisi John Wintrop

Plymouth Kolonisi’nin Valisi William Bradford

Cieaze de Leo

"Kızılderililerin eğer altını yoksa çocuklarını satarlardı. eğer çocukları da kalmamışsa kendi hayatlarını verirlerdi. Bu haraçları veremediklerinden ötürü Kızılderililer işkence acıları altında ya da gaddarca zindanlarda öldürülürdü. Zira İspanyollar onlara hayvani bir vahşilikle muamele ediyor ve onları hayvandan daha aşağı görüyorlardı.. Kızılderililerin cesetleri köpeklerin önüne yem olarak atılıyor, vücutlarından yaralara iyi gelebilecek bir yağ üretiliyordu. Kızılderili kadınlar sıra hâlinde direk ve ağaçlara, çocukları da onların ayaklarına asılıyordu."

Papaz Motolinia

Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar.”

Bartolome de Las Casas

David de Vries

*. *. *

Kızılderili kadınları çocukları doğduğunda elleriyle onların ağzını kapatırlar..

Nefes alması için ellerini bir süre çekip, bebeğin tekrar ağlamasına fırsat vermeden aynı hareketi tekrarlarlar. .

Ağlamamak, gözlerini dünyaya açan bir Kızılderilinin aldığı ilk derstir..

Beyaz adamdan kaçarken, kucaktaki bebeğin ağlaması her şeyin sonu demektir..

Dersini iyi alamayan bir bebeğin çıkaracağı ses, kurşun yağmurundan ölmek demektir.

*. *. *

Amerika Kıtası bugünlerde "Kolomb Günü" nü kutluyor..

Şenlikler, şölenler yapılıyor..

Milyonlar çılgınca eğleniyor..

Kolomb'tan bu güne 524 yıl geçti..

524 yılda 70 milyondan fazla insan katledildi..

Bir kültür yok edildi..

Beyaz adamın bu eğlencesi(!), kızılderililerin sonu oldu

16 notes · View notes

izmirinthe1920s · 7 years

Photo

Kanatlarını kırdılar martının, kestiler sesini, sonra doldurdular içini... O ise hâlâ göçe niyetliydi. Ve sonunda göçüp gitti.

4 Aralık 2017 günü bir “Martı” yolculuğuna çıktım. Çehov’un, anlamadığım bir şekilde, dünyada en çok sahnelenen eserlerinden biri olan (hatta bu sene vizyona girecek yeni versiyon bir filmi bile var) ve ülkemizde de her sene en az iki farklı ekip tarafından temsil edilen, Serdar Biliş tarafından günümüz diliyle uyarlanan Pürtelaş Tiyatro’nun Zorlu PSM’de sahnelenen Martı oyununa gittim.

Deneyimlediğim tecrübeyi bir yolculuk olarak adlandırıyorum çünkü her şeyden önce sadece oyunu izlemek için Ankara’dan İstanbul’a “uçup” döndüm :)

Yıllar önce Devlet Tiyatroları’nda izlediğim, metnini okuduğum ve çeşitli uluslararası temsillerini YT’den izlediğim Martı hakkında çoktan belli bir bilgi birikimine ve düşünceye sahiptim. Ancak bu yolculuğa tekrar çıkmamın öncelikli sebeplerinden biri çok sevdiğim Boran Kuzum’u (hemşomu) sahnede izleme hevesim oldu. Daha sonra ise oyunun günümüze uyarlama olması, ana castta Tilbe Saran ve Gonca Vuslateri gibi çok sevdiğim iki kadın oyuncunun bulunması ve Boran’ı bu iki oyuncu ile izleyecek olmak beni hayli heyecanlandırdı. Açıkçası oyunu izlemeden, yapılan reklamlardan ve paylaşılan fotolardan ötürü Pürtelaş’ın Martı’sı için de epey düşünceye sahip olmuştum. Bazı şeylerin hevesimi kırdığını da belirtmem lazım. Yine de tüm bildiklerimi ve olumlu-olumsuz tüm düşüncelerimi bir kenara bırakarak tamamen objektif bir gözle oyunu izledim.

(Yazının bundan sonrası SPOILER içerir)

Zorlu PSM’deki salona girdiğinizde önce toz duman bir ortam ve bir “Broken Hallelujah” karşılıyor sizleri. Oyunun yönetmeni Serdar Biliş misafirlerini karşılayıp sahnenin sol üst tarafındaki “DJ standı”nda alıyor yerini.

Sahnenin dört taraflı ve her taraftan giriş çıkışlara sahip olması ile hemen arka tarafında asılı duran röntgenler dikkatinizi çekiyor ilk önce. Çehov oyunlarında / metinlerinde sıklıkla görülen absürt ve simgesel yaklaşım önce röntgenler aracılığı ile sahnede yerini buluyor. Öyle ki, kafatası röntgeni bana hemen Van Gogh’un “Sigara İçen Kafatası” resmini hatırlattığından oyun boyunca bu röntgenler nasıl kullanılacak diye dikkat etmeye çalıştım. Oyun ilerledikçe karakterler de ekrana yansıtıldı. Ama ben en sonunda fovizm akımında olduğu gibi özgür kompozisyonlar yaratmayı yani röntgenlerin Treplev’in yeni biçimler oluşturma arayışını temsil ettiğini düşündüm. Öte yandan sahnede ve ışıklarda kullanılan parlak renkleri de katarsak Serdar Biliş’in de kendini Treplev yerine koymuş olduğunu ve uyarlamayı yaparken yeni biçimler oluşturmayı istemiş olduğunu düşünmedim değil... Ve beğenmediklerim, rahatsız olduklarım olsa da uyarlamayı birçok yönden başarılı bulduğumu söyleyebilirim.

Sahne kah oyunun içindeki oyun sahnesi, kah bir plaj, kah bir salon veya çalışma odası oluyor. Sahnenin dört taraflı olması tekniği daha önce kullanıldığından bir yenilik olarak görmedim ancak en sonunda oda içinde oda olarak kullanılması güzel bir uyarlama idi. Sebebine yeniden değineceğim. Arasız ve yaklaşık 100 dk süren oyunun temposu sürekli değişiyor ve sizi gerçekten bir yolculuğa çıkarıyor. Yalnız temponun düştüğü zamanlarda Martı sizi bırakıp giderken oyunun temposunun yüksek olduğu anlarda ise sizi gerçekten sarsabiliyor. Bu dengenin daha iyi kurgulanmış olmasını dilerdim.

İlk sahne, oyun içindeki oyun ile başladığından baştaki konuşmalar oyuncuları alıp sanki kendi oturma odanızdaymışçasına bir rahatlık hissine kapılmanızı sağlıyor. Gerisinde ise iletişimsizliği, uyumsuzluğu, karşılıksız aşkın acısını, aşk sanılan şehvet ve hırs gibi farklı hisler içerisindeki kayboluşu, yeni biçimler ararken kabuğundan kurtulan bir başkalaşımı değil de kabuğuna iyice çekilip yitip gitmeyi izliyorsunuz. Martı, temelde Nina karakteriyle özdeşleştirilse de aslında tüm karakterler içinde farklı biçimlerini görüyorsunuz, ki açıkçası ben en çok Treplev’de vücut bulan yansımasından etkilendim. Uçmayı öğrenmeden göçmek zorunda kalan kuşlar gibi yalpalayan, zorlanan, kendini kabul ettirmeye çalışan karakterlerle izleyici olarak muhakkak sizin de özdeşleştidiğiniz yanlarınız olduğunu fark ediyorsunuz.

Sahnedeki “tanrıça” Tilbe Saran.

Oyunculuklar açısından benim için sahnede en çok ağırlığını hissettiren ve gözlerimi kamaştıran isimler hiç yanılmadığım bir biçimde Treplev’in annesi ve diva aktrist Arkadina rolündeki Tilbe Saran ile, tam anlamıyla karaları bağlamış belki de hem oyunun hem de günümüzün en gerçekçi tiplemelerinden biri olan Mâşa’ya hayat veren Gonca Vuslateri oldu.

Tilbe Saran sahnede hem canlandırdığı figür hem de oyunculuğu ile adeta bir tanrıça gibi göründüğünden, Arkadina’nın sahnedeki “Ben tanrıça değilim, kadınım!” repliği aklıma kazınan repliklerden biri oldu. Çıkışta da Tilbe Hanım’ın yanına gidip tanışma imkânı yakaladığımda tüm içtenliğimle bu düşüncemi kendisine belirttim “Arkadina böyle demişti ama siz sahnede adeta bir tanrıça gibiydiniz”... ;)

Öte yandan, Mâşa’nın karalara bürülü ruhu ise Gonca Vuslateri’nin oyuncluğu ile sizi de içine çekiyordu. Hayatının yasını tutmasıyla, yaşadığı karşılıksız aşkın acısıyla, yapmış olduğu alelade evlilikle gerçekten günümüze en çok temas eden karakterlerden biri haline geliyor Mâşa. Üstelik Gonca’nın sesiyle de izleyiciyi avucunun içine aldığını, seslendirdiği şarkıyla da beni çok etkilediğini söylemek isterim.

Diğer zevkle izlediğim oyuncular ve karakterler ise; replikleri ve tiradı kesilmiş olmasına rağmen Boran Kuzum’un sahnede ağırlığını hissettiren Treplev’i, Serdar Orçin’in canlandırdığı Dr. Dorn ve Şerif Erol’un canlandırdığı Treplev’in dayısı Sorin oldu. Boran’ın bu söylediğim oyuncularla olan sahnelerine ise gerçekten bayıldım, özellikle de annesi rolündeki Tilbe Hanım’la etkileşimini, yükselmesini zevkle izledim.

Fırat Tanış sahnede izlemek istediğim diğer oyunculardan biriydi, ancak Fırat Bey Trigorin-Arkadina sahnelerinde yükselebilirken, Nina’yı canlandıran Ecem Uzun ile olan sahnelerinde rahatsızlık duygusu öne geçtiğinden maalesef zevkle izlenemiyordu. Maalesef, bana göre, Nina karakterinin sorunlu uyarlanmış olması da oyuncu seçimi de buna sebep. Zira, Nina ve Treplev sahnelerinde de, Nina’nın plaj sahnelerinde de aynı rahatsızlığı ister istemez hissediyorsunuz.

Son olarak, sahne giriş çıkışlarındaki oyuncuların etkileşimi ya da etkileşimsizliği nedeniyle de izleyicide kafa karışıklıkları oluştuğunu gözlemledim. Buna daha çok dikkat edilmesi sahnenin kullanımı açısından pozitif bir etki bırakırdı, şimdi ise birbirleri hakkında konuşurken yüzyüze gelip birbirlerini görüp görmedikleri anlaşılmayan karakterleri içeren kesitler izlemiş oluyorsunuz. Dört tarafın kullanılabiliyor olması ne kadar güzelse bu etkileşimlerin kafa karıştırıcılığı o kadar dikkat dağıtıcıydı. Müzik ve ışık kullanımlarını da genel olarak beğendiğimi belirtmek isterim ancak ara müziklerdeki uzaylı müziği tarzındaki tınıdan rahatsız oldum. Ve yine naçizane görüşüm, sahne geçişleri de oyuna yedirilseydi daha dinamik bir Martı izlerdik.

Neticede Pürtelaş’ın modern Martı’sı, benim açımdan genel anlamda beğenerek izlediğim bir uyarlama ve performans oldu; klasik versiyonu beni çok içine çekmemişken, uyarlama ile daha çok içine çekildiğim bir dünyada buldum kendimi ve bu yorucu yolculuğa çıktığıma değdiğini hissettim.

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık, alkışınız bol olsun!

Dimağımda kalanlar:

En güzel sürpriz: Serdar Orçin’in canlandırdığı Dr. Dorn ve Şerif Erol’un canlandırdığı Sorin (Treplev’in dayısı) karakterleri gerçekten oyunun en güzel sürprizleriydi. Ağızlarından çıkanlar kadar performanslarından da büyük keyif aldım. Çıkışta Şerif Bey ile kısa bir konuşmam olsa da Serdar Bey’i görememenin burukluğunu yaşadığımı belirtmek isterim.

En çok güldüren: Medvedenko karakteri. Mâşa’ya aşık ve daha sonra da onunla evlenen Medvedenko rolündeki Kayhan Açıkgöz’ü de anmazsam olmaz; çünkü para ve hayat ile ilgili söylenmeleri, pısırık halleri günümüze de çok uyduğundan zevkle izlediğim bir performans oldu.

En çok harcanan: Nina karakteri. Nina’nın bir seks objesine dönüştürülerek sahnede rahatsızlık verecek şekilde uyarlanması yanında Nina için oyuncu seçiminin partnerleri olan diğer iki oyuncu yanında çocuk görüntüsü nedeniyle ister istemez hissedilen o rahatsızlık nedeniyle de çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Gerçekten oyunu baltalayan bir seçim olmuş. Oyuncuları öğrendiğimden beri söylediğim şey Nina karakteri için yanlış bir seçim yapılmış olduğu idi, bunun Ecem Uzun’un oyunculuğu ile hiçbir alakası yoktu ama oyunu izledikten sonra seçimin yanlışlığı konusunda maalesef yanılmadığımı gördüm. Uyum yanında oyunculuk olarak da birkaç sahnedeki performansı hariç başarılı bulmadım. Ayrıca, Nina’nın en önemli tiradı gerçekleşirken karakterin neden spotun merkezinde değil kenarında tutulduğunu da anlayamadım. Acaba bir tercih miydi yoksa bir yanlışlık mıydı?

İkinci en çok harcanan ise Treplev karakteri. Treplev’in replikleri azaltılmış, sahnedeki varlığı, oyuncunun karakterin iç dünyasını yansıtma kabiliyetine bırakılmıştı. Bu anlamda Boran Kuzum’un sahnede ağırlığını hissettirebildiğini belirtmiştim, ancak Treplev’in en önemli tiradının, Treplev’in intihara doğru yaklaştığını gösteren sahnenin neden sessizleştirildiğini hâlâ anlayabilmiş değilim. Onun dışında günümüze uyarlama deyince neden karakterlerin küfürlü konuşması gerekiyor onu da hiçbir zaman anlayamayacağım sanırım. Zira uyarlamadaki Treplev’in büyük küfürler ediyor olması da bende rahartsızlık oluşturdu, birkaç sahnede (örneğin Mâşa ile olan sahnesinde) kulaklarımı çok daha fazla tırmaladı, karaktere uyduğunu da düşünmüyorum.

En etkili replik: Dr Dorn’un (Serdar Orçin) “Adalet derin uykuda!” repliği günümüze yapılan en güzel göndermeydi, gerçekten kalkıp ayakta alkışlamak istedim ve bir yandan da trajikomik halimize üzüldüm. Yine aklıma kazınan bir diğer replik de Dr. Dorn’a ait, o da sanatçılarla müteahhitleri karşılaştırması idi. Bu göndermelerin oyuna çok güzel iliştirildiğini düşünüyorum.

En etkili sahne: Treplev’in (Boran Kuzum) intiharı yani final sahnesi. Serdar Biliş’in oyuna kazandırdığı en önemli yeniliklerden biri olarak bu sahneyi görüyorum. Çünkü benim gördüğüm hiçbir versiyonda intihar sahnesi bu kadar merkeze koyulmamıştı. Treplev sessizce (sahne arkasına) başka bir odaya gider ve silah sesi duyulur. Uyarlamada ise sahne iç içe odalar haline geliyor ve Treplev merkeze alınıyor. Treplev’i martı gibi kanatlarını açarken görüyoruz oyunun başındaki kendi oyununu anlatırken, en sonunda ise kendi öldürdüğü martının doldurulmuş halinin Trigorin’e teslim edilmesi ile paralel bir şekilde intihar gerçekleşiyor ve ışık kullanımı da çok yerinde olduğundan sahnenin sizi kendine çeken bir sarsıcılığı oluyor. Ben gerçekten en çok bu sahneden etkilendim, çok güzel bir final sahnesiydi.

En çok etkilenen izleyiciler: Zorlu’dan çıktıktan sonra, bir süre aynı metroda yolculuk ettiğim iki kardeş ve bir anneden oluşan bir aileyi gözlemleme imkânım oldu. Onlar da oyundan çıkmışlardı ve iki kardeş oyun hakkında hararetli bir tartışmanın içine girmişlerdi ancak Martı’daki gibi iletişimsizlik içerisinde laf uzayıp duruyordu. Kısa yolculuğumuz boyunca gerçekten asıl neyi tartıştıklarını hiç anlayamadım ama annelerinin Martı’ya gönderme yapıp “işte iletişimsizlik çağını yaşıyoruz, kaç sene önce Çehov’un yazdığını biz de oynuyoruz, değişen hiçbir şey yok” demesi çok hoşuma gitmişti :)

Son olarak, HiLeon Fandom’a özel bir çift kelam:

En başta belirttiğim gibi ben normalde Ankara'dayım ve tiyatro için gidip geldim. İşim yüzünden kalamadım da, o nedenle çıkışta vaktim azdı. Gitmeden önce Boran ile tanışmayı istediğim kadar, Miray’a sevgi ve selamlarımızı iletmeyi de çok istiyordum ve bunu bir görev gibi üstlenmiştim çünkü maalesef daha önce giden herkesin heyecandan söylemeyi unuttuğunu, ya da akıllarına gelmediğini öğrenmiştim. Miray’ı ve Boran’ı hem ayrı ayrı hem de beraber çok sevdiğim için ikisine hediye olarak çikolata da almıştım; üstüne de kendi hazırladığım fanart’tan kart yapıp koydum, ve ikisine hitaben de “Dünyanın en tatlı partnerleri, ışığınız hiç sönmesin” diye yazdım. Tatlı partnerlere beraber yemeleri ümidiyle tatlı götürdüm yani ;)

Çıkışta Boran’ın başı gerçekten çok kalabalık oldu, herkesle de ilgilendi, kimseyi kırmamaya çalıştı. Gerçekten çok samimi ve mütevazı birisi. Bu nedenle de başı hiç azalmadı. Ben de sadece fotoğraf çekilmeyeceğim için beklemeye karar verdim, ancak dediğim gibi uçağa yetişeceğim için de pek vaktim yoktu. O sırada hem diğer sanatçılarla hem de Boran’ın oyunu izlemeye gelen arkadaşı Anıl ile muhabbet etme fırsatı buldum, öyle ki Anılla kanka gibi olduk. Bekle bekle Boran’ın başındaki “takı sırası” azalmadığından ve belki hiç konuşma imkânım olmaz endişesiyle öncelikle Anıl’a Boran’a iletmesi için söyleyeceklerimi söyledim ve hediyemi de verdim. Epey bir sonra Boran’ın başı biraz azalır gibi oldu, ve yanımıza doğru gelmeye başladı, tabi ben de hemen ona doğru gittim. Bir yandan konuşurken bir yandan da foto çekinmeye çalıştım, o sırada hem Miray’a selam ve sevgilerimizi söyledim hem de hediyeyi söyledim, ikiniz için aldım diye. Boran iki kere teşekkür etti, gülümsedi, niye zahmet etmişsiniz dedi. O sırada Anıl da yanımızda hediyeyi tutuyordu gülümseyerek gösterdi Boran’a. İkisi de çok yakın ve samimiydiler sağolsunlar. Maalesef sonra yine birileri çekiştirdi Boran’ı ve ben daha uzun konuşamadım. Ama en azından Miray’a sevgi ve selamlarımızı iletebildiğim için Zorlu’dan epey mutlu ayrıldım. Umarım düşündüğüm gibi mesaj ve hediye yerine ulaşmıştır ;)

#martı #anton çehov #the seagull #anthon chekhov #boran kuzum #tilbe saran #gonca vuslateri #serdar biliş #serdar orçin #şerif erol #fırat tanış #ecem uzun #kahraman açıkgöz #fanart #gif #mine #hileon #miray daner #miran

22 notes · View notes