Tumgik
#yerleşme kararı
Text
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar
#BahçeDüzenlemesi, #Eğitim, #GünlükYaşam, #InternetAltYapısı, #KargoSorunu, #KöyYaşamı, #KöydeInternetKullanımı, #KöydeIşImkanları, #KöydeYaşamak, #MarketVeAlışveriş, #Podcast, #ŞehirdenKöyeGeçiş, #SosyalHayat, #SuSorunu, #TaşınmaSüreci, #YaşamTarzı, #YerleşmeKararı, #Zorluklar https://is.gd/MoFLBe https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/podcast/sehirden-koye-kacis-koyde-yasadiklarimiz-ve-zorluklar/
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar, Merhabalar ben selin, hepiniz hoş geldiniz. Bir önceki podcastte köye ilk adımımız ve ev, bahçe düzenlemeleri komşularla tanışma, genel hatlarıyla taşınmamız ve toparlanma aşamalarımızdan bahsetmiştim sizlere. Bugün ise, köyde yaşamın zorlukları ve bu zorluklarla nasıl başa çıktığımızdan bahsedeceğim sizlere.
Spotify üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.

Youtube üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.
youtube
Bugün şöyle bir giriş yapmak istiyorum sıradaki podcasti köyde bizim pişman olduğumuzu, yapamadığımızı yada zorlandığımızı görse sevinecek dostlarımıza armağan ediyorum. Çünkü konumuz köydeki zorluklar.  Şehirden köye yerleşmeyi ütopik bir durum gibi gören, ya yapamazsınız yada nasıl yapacaksınız diyenler çok oldu. Sosyal hayatınız ne olacak dendi. Sosyal hayat kısmına bir parantez açmak istiyorum. Sosyal  hayattan kastı dışarı çıkıp bir kahve içmek ya da sinemaya gitmek anladığım kadarıyla.  bu arada ben bunu bana soranlara en son hangi filme gittiniz diyorum. Şehirde yaşıyorsanız eğer en son ne zaman sinema yada tiyatroya gittiniz. ? Biz şahsen burada yazın açıyoruz projeksiyonu evin dış duvarına yansıtıp ses sistemini ayarlayıp izlemek istediğimiz filmleri açık hava sineması tadında izliyoruz. Şehir de sizi ne tutuyor? Sizde kendinize bunu sorabilirsiniz. Konfor alanınız mı? Evinize iki adım marketler mi? Isınmak için doğalgaz veya jeotermal gibi hizmetler mi peki faturalar?
Neyse kapatalım sosyal hayat parantezini   gelelim tekrar başkalarını başarısızlığı ile mutlu olan dostlarımıza, şu konuya bir açıklık getireyim. Köyde mutsuz olabiliriz. Belki bir kaç yıl sonra pişman olabiliriz. İşlerimiz istediğimiz gibi gitmeyebilir. Ama biz yada ben diyeyim bu konuya şahsi fikrimi söylemiş olayım. Köyden şehre dönmeyi bir başarısızlık olarak görmem tecrübe derim. Öyle olması gerekiyordu öyle oldu derim. Hayatımın bir bölümünde kendime güzel anılar bırakmışım derim. Çünkü köye yerleşirken yukardan bakıp hepiniz bir gün köye döneceksiniz, biz kurtulduk size sabırlar dilerim, abi  on numara hayatım var demedim. Şuan o yüzden bu podcasti kaydediyorum normalden uzunda olabilir. Şimdiden sonuna  kadar dinlemenizi tavsiye ederim.
Daha köye yerleşmeden herkes birbirine telkinler veriyordu. Bir defa şu konuda emindik; Net ilk 1 yıl bocalayacağız. Düzen oturmayacak, ne ev içi ne ,ev dışı  ne de tarla istediğimiz düzene hemen gelmeyecek. Ve psikolojik acıdan bazı şeylerden mahrum olmak bizi zaman zaman yıpratabilecek herkes ona göre gardını alsın. Hatta zaman zaman  şu da olmadı buda olmadı diye aramızdan söylenenler olunca hemen uyarıyoruz ya biliyorduk ilk 1 yıl böyle olacağını ama bozma moralini düzelecek oturacak.
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar – Şive
İlk en çok zorlandığımız konu taşındığımız köyde konuşulan yöresel şivesiydi, konuşma tarzlarıydı.  Karşılıklı konuşmada hiç bir şey anlamıyordum. Aradan bir kaç cümleyi çekip onu yorumlamaya çalışıyordum. daha sonra çözdüm bu işi de. Yani bizim bildiğimiz nesnelere de kendi yöresel kullandıkları adlar var mesela kozalak kobak demek  Böğürtlen karamuk gibi.
Küçükken evde sobamız vardı. Tabi küçük olduğumdan soba yakma işleri bende değildi hatta  o kadar küçüktüm ki hatırlamıyorum odunu kömürü nerde depoluyorduk nasıl yanıyordu o kısımlar bende yok hatırlamıyorum. Buraya yerleşmeden önce firmaya ısınmanın bizim için önemli olduğundan bahsettik onlarda bize diğer projelerde yaptığı gibi elektrikli kombi önerdiler petekler her  odaya döşenecek ve su devridaim  ederek ısınma sağlanacaktı. Sistem hazırlandı ev bitti. Yerleştik bir türlü ısınma sağlanamıyor arada asfalyalar atıyor. (bu İzmir ağzı biz sigortaya asfalya deriz ). Açıyoruz falan elektrikçimizi çağırdık, işin sonunda köydeki elektrik sistemi bu sistemi kaldırmaz dediler. Biz bu arada şartlar çetin olabilir diye yine de kuzineli bir odun sobası alıp yedeklemiştik. Hemen o çıktı ortaya odunlar alınmıştır zaten. Baktık ki iki katta çok güzel ısınıyor bu sobayla. Sıcak suyu da termosifona çevirip hayatımıza sobayla devam ediyoruz. Evde köpük mantolama olduğu için sıcağı muhafaza ediyor ve normale göre çok daha tasarruflu. Tabi sobanın da odunu, külü, temizliği odun atmazsan zamanında sönmesi gibi problemleri var. bunu bir olumsuzluk olarak görebiliriz.
Bir diğer önemli konulardan biri kargolar. Kargo şirketleri köye gelmiyor. PTT hariç hiç bir firma çıkmıyor PTT’de haftada bir gün. Herhangi bir uygulamada Premium, platin falan olmanız bile bu durumu değiştirmiyor. Ben İzmir’deyken kargom Premium olmam sebebi ile ertesi gün bazen 24 saat olmadan adresimdeydi. İlk aylarda bu konu yalan söylemeyeceğim beni zorladı yani zaman kavramı zorladı. Kargo bana gelene kadar küçük bir Türkiye turu atıyor neredeyse. İlçede bir abimiz var sağ olsun onun adresini verdik onun iş yerine geliyor kargolarımız indiğimizde toplu alıyoruz.
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar – Alışveriş
Market kısmından aslında ilk podcastte bahsetmiştim. Köyde market, fırın benzeri hiç bir şey yok. Hepsi için aşağı ilçeye inmemiz gerekiyor.  Bu biraz size Polyannacılık gibi gelebilir ama bu ulaşılmazlık   daha planlı olmayı, sabrı ve yavaşlamayı, ihtiyacın olmayan şeyleri almamayı öğretti. Bazen aklıma bir şey aşağı inince  unutuyorum sonra yerine elimde olanlarla bir şeyler yapıyorum . Sonra dönüp baktığımda aslında çokta elzem bir şey değilmiş demek diyorum. Ama bu market olayı benim için devasa bir sorun değil, ancak bir başkası için çekilmez bir durum olabilir. Sürekli istediğine her an ulaşamama durumunun kişiden kişiye göre verdiği rahatsızlık değişir.
Bu çamur meselesini de daha önce üstü kapalı konuşmuştuk onu biraz daha zorlukları ile beraber açmak istiyorum. Yollarımız şehirde alışılmış şekilde asfalt değil. Kilit taşlar var ancak onlarda köyün belirli kısımlarında bizim evi yaptığımız konum köylünün söylediği şekilde eskiden harman yeri olarak kullanılırmış. Hiç yerleşim olmadığı için kilit taş bile yok. Özellikle ilk kışımızda bizi oldukça zorladı. Şuan eve girişe doğalıda bozmadan  beton dökmeden taşlarla yürüyüş yolu yaptık o yüzden bu sene geçen seneye oranla daha rahatız. Çamurun beraberinde rakım yüksekliğinden kaynaklı aşırı rüzgarın her şeyimizi sağa sola fırlatması var tabi. ilk zamanlar etrafa teller yapılana kadar köyden toplanan terlikler, sandalyeler gibi gibi sorunlar.
Apartman dairesine kıyasla müstakil evlerde bitmeyen bir bahçe düzenlemesi var birde. Bence köye yerleşmede en öncelikli düşünülmesi gereken şeylerden biri bu. İnstagramda popüler olan video vardı. Dinleneneyim diye köy evi yaptırdık şimdi daha kötü oldu diye tam olarak o durum aslında. Bitmeyen işlerle çevrili bir yaşam. Yaşadığın ortam birazda güzel olsun çiçeğimi ekeyim, bir iki sebze dikeyim derseniz bunların hepsi bakım isteyen şeyler. Çiçeklerde hastalık olur bakmak lazım, sebzelere bakmak lazım, hastalık mı geldi zararlı mı yedi. Su mu ister, kış oldu don vuracak bitkiler varsa kapatılsın gibi gibi konular küçük gözükebilir ama hepsi birer iş ve önemli. Yazın yeri geldiğinde bahçe sulama işiniz 1 saati bulabiliyor.
Su demişken köye yerleştikten sonra aslında köylerde su problemi olduğunu gördük ve biz bunu bu yaz iliklerimize kadar yaşadık. Kuraklığı, iklim değişikliğini hissedenlerdeniz. Sorunu instagram üzerinden takipçilerimizle paylaşınca hep geri dönüşler oldu içte biz şu köydeyiz şöyle sorun yaşadık, annemler şu köyde böyle sorun yaşadılar gibi. Bizim suyumuz barajdan değil kaynaktan geliyormuş, buda kuraklık olduğu zaman su gelmemesi demek. Ben burada gene keşke diyorum köylere imkan sağlansa eğitimler düzenlense yağmur hasadı ile ilgili bilgi verilse  hadi o olmadı tasarrufla ilgili bilgi verilse çok daha iyi olur. Biz  içme suyu olarak arıtma kullanıyoruz bu arıtmanın atık borusunu dışarı verdik burada su topluyoruz.
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar – İnternet, Eğitim-Okul
Bir diğer en önemli meselemiz internet ve telefon alt yapısı. Hiç bir firmanın internet alt yapısı yok. Telefon deseniz evin bazı bölümlerinde çekiyor. Baz istasyonu yok yakınımızda. Köye gelen gençler için bu kısım biraz sorun teşkil ediyor. Hemen sıkılıyorlar internet çekmiyor, telefon çekmiyor. Biz internet işini nasıl nasıl hallediyoruz kısmına gelince 4,5 G sim kartlı internet hizmeti veren firmaları tercih ediyoruz. Tabii şehirde sınırsız paketler vardı. Köyde bu 4,5 G SIM kartlı hizmetlerde kota var. Telefon hizmetinde ise bize bir firma çok iyi dediler. Ancak her firma evin  belli alanlarda çekiyor. Bu da beni çok etkilemedi. İnternet üzerinden görüşme sağlanabiliyor artık zaten ulaşmak isteyen bir şekilde ulaşıyor. Zaten yakınlarımıza belirttik bakın köyde telefon çekmiyor bir şey olursa yazın bize diye. Gelecek olan yetkili servis gibi firmalar da bizim telefonlarımız çekmiyor ararsanız kapalı olursa siz gelin biz hep köydeyiz diyerek bu olayı da çözüyoruz.
Burada bizim için bir sorun değil ancak köylü için yada yerleşmeyi düşünenler için sorun teşkil edebilecek bir durum daha var hatta bu durum. Bizim ilçemiz nezdinde belirtmem gerekirse en fazla göç verilmesinin sebebiymiş. İşsizlik köyden ilçeye inişte dolmuş otobüs gibi vasıta yok. İlçede de çok fazla iş imkanı olmadığı için göç çok fazla veriyor köyler ve ilçe.
Gelelim köye yerleşirken 4 yaşında bir kızımız olduğu için ilerde okulu ne olacak köyden nasıl gidecek gibi gibi sorulara maruz kaldığımız eğitim kısmına. Köyde okul yok. Aslında varmış ama gençlerin göçü çocuk azlığı derken okul kapanmış. Taşımalı sistemle ilçede devam ediyor eğitim. İlçede anaokulu ilk okul ortaokul var. Köye mesafesi 10 km araçla götür getir yaparız mutlaka ilk yıllarında. Bunu da ben aslında şuan için sorun görmüyorum. Ama ilerde okula başladığında sorun teşkil eder mi bilemem. Küçük bir ilçede olduğumuz için sınıf mevcudu açısında daha mı rahat oluruz neler yaşarız bilinmez.
Şimdi size olumsuzlukları ve zorlukları anlatacağım diyerek podcaste giriş yaptım ancak bütün olumsuzlukları sonunda pozitife çevirdiğimin farkındayım. Ancak bunlar benim kendi bakış açım. Başta da dediğim gibi günün birinde ben şehre dönüyorum da diyebilirim ben bundan gocunmam ancak eminim bu kararımızdan çok fazla bak gördün mü yapamadılar deyip sevinecek çok insan olacaktır. Bu bizi tanıyanda olabilir tanımayan sadece takip edenlerde olabilir. Uzaktan bakıldığında evde video izlerken gösterilen 15-20 dk. da zor değil aslında köy yaşamı.. İşin içine girince daha zor köyde yaşamak. Maddi manevi alışkanlıklarınızdan, düzeninizden, ulaşılabilir tüm zevklerinizin şekil değiştirmesi demek. Ben bir gün durup şunu dediğimi biliyorum biz 50 yıl nasıl geri geldik ya.  Hazır değilseniz yada eşlerden sadece birinin istediği için yapılabilecek bir durum değil. Çok duyuyoruz eşim çok istiyordu, eşimin hayaliydi  gibi sözler ortak hayaliniz olmadıktan sonra kalkışmayın. Hayalden çok gerçekler var burada.  Güzellikleri yok mu var bu olumsuzlukların hepsini çürüten güzellikleri var. Kendimize, hedeflerimize , geleceğimize, toprağımıza,, bitkilerin şifasına olan inancımızla buradayız. Beni  sonuna kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim. Tüm podcastlerimden  haberdar olmanız için takip etmeyi unutmayınız.
0 notes
birguzelllincirkini · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Hatay merkezli depremde evleri yıkılan bazı Hatay'lı aileler bir araya gelerek Mardine yerleşme kararı almışlar.
Harika bir köy inşaa ediliyor.
10 notes · View notes
delirmedimdaha · 9 months
Text
Her şeyi bırakıp İzmir'e yerleşme kararı almam 3 saniyemi aldı. Uçak bileti bakarken "saçlarımı kestirsem bu şehre bir ay daha tahammül edebilirim" diye düşündüm. Şimdi kuaför arıyorum ve online İspanyolca dersi.
4 notes · View notes
pazaryerigundem · 2 months
Text
Bir kaza ABD'deki tüm kariyerini inşa etti!
https://pazaryerigundem.com/haber/185252/bir-kaza-abddeki-tum-kariyerini-insa-etti/
Bir kaza ABD'deki tüm kariyerini inşa etti!
Tumblr media
Amerika Birleşik Devletleri’nin en tecrübeli kaza ve yaralanma avukatlarından biri olan Helen Gülgün Bükülmez, başarı hikayesiyle dikkat çekiyor. Ancak onun hikayesi sadece mesleki başarılarla sınırlı değil; aynı zamanda bir bekar annenin azim ve kararlılıkla verdiği yaşam mücadelesini de içeriyor. 
Özlem Özgüt Yörekli / abdpost.com
ABD (İGFA) – Helen Gülgün Bükülmez, daha iyi bir gelecek için çıktığı yolculukta, karşılaştığı zorlukları aşarak hukuk dünyasında saygın bir yer edinmeyi başarmış bir isim. Başarılı avukat, hayat hikayesini ve Amerika’da hukuk alanında nasıl zirveye çıktığını ABDPost New York Temsilcisi Özlem Özgüt Yörekli’ye anlattı. 
AMERİKA’YA YERLEŞME HİKAYESİ
Helen Gülgün Bükülmez, daha iyi bir yaşam arayışıyla 9 yaşındaki oğluyla beraber bekar bir anne olarak Amerika’ya göç etmiş. 23 yıl önce Uludağ Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Amerikan İngilizcesini öğrenmek amacıyla Amerika’ya gelmiş. Ancak yeterli düzeyde İngilizce’ye sahip olmak için 6-7 aylık bir kursun yeterli olmayacağını fark etmiş ve İngilizceyi tam anlamıyla öğrenebilmek için Amerika’da tekrar üniversite okumaya başlamış.
ABD’DE BAŞLAYAN HUKUK YOLCULUĞU
ABDPost.Com’un haberine göre Bükülmez, Amerika’daki hukuk sisteminin İngiltere’ye dayanan ve jüri sistemine bağlı olan yapısından çok etkilenerek avukat olma kararı almış. Amerika’da avukat olmanın uzun ve zorlu bir süreç olduğunu belirten Helen Gülgün Bükülmez, önce dört yıllık bir üniversite programını bitirip ardından LSAT sınavına girmiş ve kararlılığı sayesinde istediği puanı alarak hukuk fakültesine kabul edilmiş.
Tumblr media
GEÇİRDİĞİ KAZA HAYATINI DEĞİŞTİRMİŞ!
Hukuk fakültesinin üçüncü yılında Helen Bükülmez ve oğlu ciddi bir trafik kazası geçirmiş. 2008 yılında yaşanan bu kazada, Bükülmez ve oğlu ağır yaralanmış. 9 yaşındaki oğlunun pelvisinde ayrılma meydana gelmiş ve hayati tehlike atlatmış. Bu dönemde Bükülmez, oğlunun yaşayacağından bile emin olamadığı iki hafta geçirmiş. Doktorların ifadesine göre komada olması gerektiği düşünülen Bükülmez, annelik içgüdüsüyle kendi yaralarını ve acılarını unutup oğlunun yanında olmak için büyük bir güç göstermiş.
Oğlunun hayati tehlikeyi atlatmasını iki hafta boyunca çaresiziklikle bekleyen Bükülmez, oğlunun iyi durumda olduğu haberini alınca bilinci kaybetmiş bir anne. Bu süreçte yaşadığı zorluklar ve çaresizlikler ise onu kaza ve yaralanma avukatlığına yönlendirmiş. Göçmen olarak Amerika’da kaza geçirmenin büyük bir yalnızlık ve mücadele gerektirdiğini ifade eden Bükülmez, bu alanda çalışmaya karar vermiş.
ARTIK AMERİKA’NIN EN BAŞARILI AVUKATLARINDAN BİRİ
Ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde iş bulmakta zorlanan Helen Gülgün Bükülmez, sürekli önünden geçtiği bir hukuk firmasına girerek iş arayışında olduğunu belirtmiş. Firmanın sahibi ile yaptığı görüşme sonucunda ekonominin kötü olduğu bir dönemde jüri davaları konusunda eğitim alma ve kazandığı dosyalardan pay alma fırsatı yakalamış. Bu fırsatı değerlendirerek kendini geliştiren Helen Gülgün Bükülmez, o zamanlar patronu olan Kelly’nin şu anda ortağı. ve kendisi Amerika’nın en iyi kaza ve yaralanma avukatları arasında yer alıyor.
ZORLUKLARI AŞARAK BAŞARIYA ULAŞMAK
Başarılı ve tecrübeli avukat, başarıya giden yolun sabır ve kararlılıktan geçtiğini belirtiyor. İlk jüri karşısına çıktığında aksanı nedeniyle endişe duyan tecrübeli avukat, zamanla bu endişesini aşmış ve kendine güvenini kazanmış. Jüri önündeki duruşun önemini vurgulayan Helen Gülgün Bükülmez başarılı bir avukat olmanın sadece bilgi değil, aynı zamanda analitik düşünme ve empati kurma yeteneği gerektirdiğini söylüyor.
Amerika’da kaza ve yaralanma avukatlığı alanında önemli başarılara imza atan Bükülmez, bu yolda ilerlemek isteyen gençlere ilham veriyor.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
cointahmin · 1 year
Text
Oyun ve Web3 teşebbüslerini güçlendirmeyi amaçlayan Mythical Games, Ethereum ağından ayrılarak Polkadot’a geçiş yaptı.Yeni jenerasyon oyun teknoloji şirketi Mythical Games, etkin kullanılan oyun ağı Mythical Chain’i Polkadot ekosistemine taşıyacak. Bu atılımın bir modülü olarak Mythical Games, Polkadot üzerinde Mythos isminde bir “Süper Zincir” başlatacak.Polkadot ve Mythical Games, Web3‘teki en büyük ve en irtibatlı oyun ekosistemini oluşturmayı amaçlıyor.Mythical Games, Polkadot Ekosistemine GeçiyorDijital varlık satışlarına nazaran en büyük dördüncü blockchain olan Mythical Games, Ethereum ağını terk edip Polkadot’a yerleşme kararı aldı. Polkadot ile Mythical Games ortasındaki iş birliği, Web3 teşebbüslerini hızlandırmak üzerine kuruldu.Mythical Games’in Kurucusu ve CEO’su John Linden, “Ethereum ekosisteminden ayrılma kararı, katman-2 toplamalarında bile nispeten yavaş süreç suratlarını çevreleyen ve sonuçta yeni oyunlarımızla ölçeklendirme planlarımızı engelleyecek problemlerin bir kombinasyonundan kaynaklanıyor.” dedi.Ethereum ağındaki sıkıntıları ön plana çıkaran Linden, Polkadot ekosistemine geçişi kolay bir karar olarak kıymetlendirdi. Polkadot ekosistemine geçen Mythical Chain, oyun ortaklarının yahut oyun geliştiricilerinin kendi ağlarını kurmalarına müsaade verecek. Bu çalışma, Epic Games Store üzere Web2 platformlarıyla uyumlu bir platformu ortaya çıkaracak.
0 notes
galerisoyut · 2 years
Photo
Tumblr media
Galeri Soyut, 6 – 25 Ocak 2023 tarihleri arasında, Yıldız / C Salonunda, Saeed Aghanejad’ın kişisel resim sergisine ev sahipliği yapıyor. Gallery Soyut hosts Saeed Aghanejad’s personal painting exhibition tbetween 6 – 25 January 2022 at Yıldız / C Hall. Saeed Aghanejad 1982 yılında iran’ın Tebriz şehrinde doğmuştur. Resme olan ilgisi çocuk yaşlarda başlayan Aghanejad, yüksek öğrenimini Mirak Fine Arts School grafik tasarım bölümünde tamamlamıştır. Sanat hayatına resim ile devam eden ressam çeşitli ülkeleri gezmiş ve Türkiye’de yerleşme kararı almıştır. Tükenmez kalem dahil olmak üzere, çok çeşitli malzemeler kullanarak portreler yapmış, ayrıca karışık teknikler kullanarak kendine özgü bir sanat tarzı geliştirmiştir. İran, ABD, İngiltere, Rusya ve Azerbaycan’da kişisel sergiler açmış, birçok ülkede karma sergilere katılmış ve resim sergisi organizasyonları gerçekleştirmiştir. https://www.galerisoyut.com.tr/saeed-aghanejad-2023 #saeedaghanejad #galerisoyut#galerisoyutçankaya#galerisoyutyıldız#ankara#artgallery#artankara#sanatgalerisi#sergi#sanat#soyutgaleri#exhibition#kültürsanat#turkishart#turkishpainting#artistanbul#soyut#sanatci#sanatçı#resim (Galeri Soyut) https://www.instagram.com/p/CnEiXIfsDqr/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
isvicreninsesi · 2 years
Text
İsviçre savunmasız mültecilerin alımını askıya aldı
Tumblr media
BERN- İsviçre göçmenlik ofisi, savunmasız insanları yeniden yerleştirmeye yönelik Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı (UNHCR) programını askıya aldı. İsviçre Birleşmiş Milletler hızlı sığınma sürecini askıya aldıktan sonra yüzlerce savunmasız mülteciye İsviçre'ye yeniden yerleşme şansını beklemeleri söylendi. İsviçre, Ukrayna savaşından kaçan 70 bin kişi de dahil olmak üzere çok sayıda mülteci gelişiyle baş etmeye çalışıyor.    NZZ am Sonntag gazetesinin bildirdiğine göre , kaynakları sınırına kadar zorlanan İsviçre göçmenlik ofisi, savunmasız insanları yeniden yerleştirmeye yönelik bir Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı (UNHCR) programını askıya aldı. İsviçre, 2023'ün sonuna kadar bu tür 1.820 mülteciyi almayı taahhüt etmişti. Şimdiye kadar 640 kişi İsviçre'ye geldi ve 400'e kadar kişi de başvuru sürecini başlattı. Bu mülteciler, BMMYK tarafından özellikle savunmasız kabul edilen kadınlar, çocuklar veya sağlık sorunları olan kişilerdir. By kişilerin çoğunluğunu Afganistan, Suriye ve Sudan'dan gelenler oluşturuyor. Yeni gelenlerin dondurulması kararı, sol eğilimli siyasi partilerin eleştirileri ve sağ partilerin övgüleriyle karşılandı. Nihai kararı, 2023'ün başında göreve başlayacak olan İsviçre'nin yeni Adalet Bakanı Elisabeth Baume-Schneider verecek. Read the full article
0 notes
terasmagazin · 2 years
Text
Eski terörle mücadele daire başkanı açıkladı… ABD’ye neden kaçtığı belli oldu: Meghan Markle İngiltere’de çok ciddi ölüm tehditleri almış!
Eski terörle mücadele daire başkanı açıkladı… ABD’ye neden kaçtığı belli oldu: Meghan Markle İngiltere’de çok ciddi ölüm tehditleri almış!
Herkes bu ani kararı ve İngiliz kraliyetinin en önemli üyelerinden birinin neden ABD’ye yaşamayı seçtiğini uzun süre sorguladı. İngiltere’den bu kopuş ve ABD’ye yerleşme kararıyla birlikte Meghan Markle ve Prens Harry’nin hayatı kökten değişecekti. Çift, taşınmayla birlikte kraliyet görevlerinden de ayrılmış oluyor, bununla da kalmayıp sahip oldukları soyluluk unvanları onlardan geri…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
zaman-lordu · 3 years
Text
Dolar ve euro fiyatlarından sonra azerbaycana yerleşme kararı aldım 🪂🪂
5 notes · View notes
ecegldm · 3 years
Text
bi görüntülü konuşma yaptım 1 saat önce ama ben hiç konuşmadım. karşı taraf amerikaya yerleşme kararı almış durumun şaşkınlığıyla sadece onu dinledim. sen de gel diyor bana boş bi duvara bakıyorum yarım saattir.
3 notes · View notes
oscarorwalter · 5 years
Note
Oraya yerleşme kararı aldın ve işin hazır🙃
Gitmeden işim daha önce çalıştığım bir büyüğüm tarafından ayarlandı evet, orada yaşayacağım
1 note · View note
Text
Pılımı pırtımı toplayıp buzdolabına yerleşme kararı aldım.
2K notes · View notes
bensutsevmem · 6 years
Text
Doğum Günü Yazısı’18
İyi ki doğdum.
Nasıl anlatsam, nerden başlasam… Koskoca 29 yıl geçmiş ulan hale bak gözümü açıp kapadım 18’dim, hop 25, sonra oha 29 derken bir sene sonra da hassiktir 30 bitti olacak işte. Şimdilik tam 29.
Bu yaş garip bir yaş oldu. Adeta kendime “iki ile başlayan yaşları geride bırakırken, çekilmemiş dert bırakmayayım” sözü vermişim gibiydi şerefsizim. Gerçi bu yaşlarda insana gereksiz bir farkındalık, saçma bir “kendimi bulmalıyım” yükü de geliyormuş, biraz da ondan oldu sanırım; hadi onu da hallet, bunu da düzelt, şunu da yoluna sok, şu da içinde kalmasın derken yine Eylül oldu.
Vay be. Neyse, başlıyorum yine.
Efendim dünya üzerindeki 29. yılım, mükemmel gittiğini ve artık son olduğunu zannettiğim bir ilişkinin kocaman bir panik atak sınavına dönüşmesi ve sonradan bu yaşın ilk altı ayını tamamen silip atmama sebep olacak akıl almaz saçmalıkta bir takım olaylar silsilesi ile başladı. Aslında yazıyı kafamda ilk oluşturmaya başladığım aylarda, bu yılın ilk altı ayını “bazı şeyler yazıya dökmeye bile değmiyormuş” diyerek atlamaya karar vermiştim ama sonra vazgeçtim; madem her şey bir amaç için yaşanıyor ve insana mutlaka bir şeyler katıyor o zaman bu dönem de beni ben yapan bir “şey” olarak kayıtlara geçsin.
Eylül ayı hatırladığım kadarıyla doğum günü kutlamaları ile geçti, inanın geçen yıl doğum günümü nasıl kutladığımı bile hatırlamıyorum, özel bir şey yapan olduysa affola, o sıralar Amerika’ya taşınan sevgilimin derdinden başka hiçbir derdim yoktu. Kendimi tamamen onun dertlerine adamış şekilde, aman o gittiğinde nasıl problemlerle karşılaşacak, aman ne zorluklar çekecek, ben taa buralardan ona nasıl destek olurum diye kafayı yemeye düştükten sonra bir adım öteye zıplayıp sevgilimin “sen de bunları kullanacak bunlarla yaşayacaksın” demesi üzerine kendimi excel tabloları üzerinden ev tahlilleri yapmalara, face-timedan salonumuza koltuk seçmelere, LCD televizyonun kaç ekran olacağına, yatak odası takımı koyu renk mi olsun yoksa açık mıdan, bu sehpa bu TV ünitesine uyar mıya, araba dört kapılı mı olsun, jeep mi olsun yoksa spor araba mı acaba gibi meselelere verdim. Sonrasında adapte olma ve yerleşme sürecini neredeyse hiçbir kararı tek başına vermek zorunda kalmayarak rahatça atlatan sevgilimin benden aniden uzaklaşması ile bu dertlerim son buldu. Bu yıl bazı insanlara kendimi ne kadar kolay kullandırttığıma ve bazı senaryolara nasıl gözü kapalı, körü körüne inanıp atladığıma ben bile şaşırdım. Tüm bu olanların sonunda, sonunda kendime saygı duymayı öğrendim. Anladım ki, insan kendine gerçekten saygı duymanın ne demek olduğunu ancak bu güne kadar hiç yapamadığını kavradığında öğreniyormuş.
Bunlardan çok daha önemlisi, bu dönem içerisinde en büyük derdim ve hatta belki de bugüne kadar yaşadığım en çaresiz, en akıl almaz ve en cehennem azabı durum, burada yaşadığım sıkıntılar ve yalnız kalmamın iyice tetiklediği panik atak ve anksiyete bozukluğum oldu. Bundan seneler önce bir MRI tetkiki sırasında kendini hissettirmeye başlayan ve bir önceki yazıda da bahsettiğim gibi bir uçak yolculuğunda bana merhaba diyerek o gün hayatımın 3,5 saatini cehennem azabına çeviren ve bundan önce yalnızca uçak yolculuklarında kendini hatırlatarak bu yolculuklarla başa çıkmayı bana öğreten bu muhteşem mental hastalık, Ekim ayı ortasından itibaren hayatımı iyiden iyiye esir aldı ve bu konuda bugüne kadar öğrendiğim her şeyi unutmama sebep oldu.
Daha önce yaşadığım fiziksel veya hayata dair herhangi bir problem gibi kolayca ve kendi çabamla çözülemediğini anlamamla, kendime derhal bir psikiyatrist ve bir psikolog bulup bütün aklımı iki kadına emanet etmem yaklaşık 4 günümü aldı. O günden sonra kendimi, bu iki kadına ayrı ayrı “ne olur bana yardım edin çünkü ben bu şekilde 13 saat boyunca Amerika’ya uçamam” diye yalvarırken buldum. Hayatımın en kötü 6 saatini ise, neredeyse bir yıl öncesinden planladığım ve hepinizin tahmin edebileceği gibi yapmayı canımı verecek derecede çok istediğim İngiltere yolculuğumdan önce yaşadım. Ben hayatım boyunca hiç, bir havaalanında “ben galiba o uçağa binemeyeceğim” diye ağlayarak yerlerde sürünmedim. İnsan beyninin kendi kendini alt etmesi, belki de gerçekten başa gelebilecek en çaresiz durum. Kendi zihnim, düşüncelerim ve beden bütünlüğüm adına tüm kontrolü bir zır delinin eline vermişim de uzaktan kendimi izleyip “vah zavallı kızcağız” diyormuşum gibi bir hissiyatı bir daha asla yaşamak istemem. Umarım, bir daha da yaşamam ama psikoloğumla geçirdiğim birkaç aydan öğrendiğim en önemli şey bunu bir daha yaşamaktan da korkmamam gerektiği oldu. Bu yıl öğrendim ki böyle durumlarda en önemlisi “Bunu bir daha yaşayabilirim, ama sorun değil, yaşarsam bunu tekrar alt edebilirim.” demekmiş.
Apar topar havaalanı eczanesinden aldığım bir uyku ilacı ile gittiğim İngiltere tatilim, aslında çocukluk arkadaşımın düğünü için olsa da, içinde bulunduğum bu saçma sapan ruh hali ve hayatımın geri kalanını oturup enine boyuna birlikte planladığım insandan kopmanın eşiğinde olmam sebebiyle düğün gecesi haricinde tamamen flu, anlamsız, mide bulantıları içinde, uykusuz, yediğim butternut squashtan tut içtiği Pimms’e hiçbir şeyin tadını almayarak ve her dakikası diken üzerinde geçti. Hayatım boyunca hiç, İngiltere’den keyif alamadığım olmamıştı. Gördüm ki, her şey gibi cidden bunun bile bir ilki varmış.
Düğün günü ise, hiç tanımadığım 45 yabancı insanın ortasında bile yaklaşık 20 dakika sonra ortamın göz bebeği, herkesin sağa sola çekiştirip bir şeyler anlattığı, dinlediği insan olabildiğimi gördüğüm anda öğrendim ki evet, kendim olabildiğimde gerçekten sevilebiliyorum.
İngiltere’den döneceğim günün sabahında kendimi 5 aydır kullanılmış olmanın hissiyatından ani bir kararla ayırmamın ardından omuzlarımdan büyük bir yük kalktı. Bu yaşımda tekrar tekrar anladım ki, ben belirsizlikle yaşayamıyorum fakat uzun vadeli planlar da hiçbir anlam ifade etmiyor ve kendi içimde bunu bir dengesini bulmam gerekiyor. 29 yaşımda, bu dengeyi bulmayı öğrendim.
Aynı zamanda, yaşayarak anladım ki ikili ilişkiler tamamen “göze almak ve gözden çıkartmak” ekseninde ilerliyor. Tek bir tarafın her şeyi göze alması ise hiçbir şeye yetmiyor. Sonrasında gördüm ki, insanın aynı sene içinde bazen bir şeyi, iki kere öğrenmesi gerekiyor. :)
Bu süreçte ben, tüm hayatımı, ailemi, işimi, arkadaşlarımı geride bırakma uğruna yaptığım Amerika’ya taşınma planlarıma el sallarken, hayatımdaki iki insan bana burada olabilecek en büyük desteği vermeye çalışarak, muhteşem bir Noel yemeği organize etti. 29 yaşımda bu olayla birlikte başlayan bir aydınlanma ile tekrar fark ettim ki, benim hayatımda gönül borcumu istesem de asla ödeyemeyeceğim bir sürü insan var.
Bu yıl öğrendiğim şeylerden bir tanesi de, ne kadar anlatmaya çalışırsam çalışayım insanların hala “bana bir şey olmuyor” sanmasıdır. Bu yaşımda, yaşadığım şeylerin yarattığı yükü etrafıma yansıtmamam sebebiyle dertlerimin hala ailem tarafından bile “hafif” addedilmesinin, küçük ya da büyük başımdan geçen kimine göre “saçma” olayların bende yarattığı çeşitli fiziksel, duygusal ve mental durumların yadırganarak sanki bile isteye yaptığım şeyler olduğu yargısının değişmeyecek bir tavır olduğunu öğrendim. Açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, aklı başında hiçbir insan evladı bile isteye 48 kiloya düşmez ve kendini bu denli çirkinleştirmez. Her neyse.
29 yaşımda yeni yıla, öpüşerek girdim. İtiraf etmeliyim ki bu duruma en az sizin kadar, ben de şaşırmıştım.
Bu yaşımın Mart ayında muhteşem bir şey oldu. Açıkçası mucize diyemem, çünkü cidden uğraş gerektiren bir süreç sonrasında aniden davet edildiğim Londra’daki bir doğum günü partisine giderken geçirdiğim 4 saatlik uçak yolculuğu ile, panik atak problemine bir nokta koyduğumu fark ettim. Elbette böyle hastalıklar bir daha asla geri dönmeyecek şekilde şak diye bitmez ama o gün tam 2,5 sene sonra ilk defa, bir uçak yolculuğunu ilaçsız, sakin, kendinde ve hatta uçak yolculuğu bitecek diye üzülerek geçirdim. Bu yaşımda istesem de istemesem de insanın kendi kendini hasta etmesi dahil her kötü şeyin bir sonu olduğunu öğrendim. Şükürler olsun. Tabii Londra’ya ayak basar basmaz, bir önceki tatilin ne kadar kötü ve ne kadar boş geçtiğini de anladım ama bazen insan her şeyi kontrol edemiyormuş işte.
Bu yıl ben, Mert’in doğum günü partisinde pastadan çıkan Kate Moss ile dans ederek, kendi çıtamı kendi kendime arşa taşımış bulundum. İyi mi ettim, tartışılır ama ikinci Londra tatilim bu yaşımda başıma gelen en güzel anlardan biriydi.
Bu yaşın ikinci dört-beş ayı, yine farkında olmadan kendimi başkaları için heba ettiğim, saçma sapan bir kısırdöngüye dönüştü.
29 yaşımda bir gece nefes nefese bir yokuştan aşağı koşup bir adama dakikalarca sarıldıktan sonra, gitme demenin kal demekle aynı şey olmadığını öğrendim. Kurtarılmak istemeyen veya kurtarılmaya izin vermeyen insanlara yardım edemeyeceğimi ve hatta bazen bazı insanları kurtarmanın “iyilik” sayılmadığını zaten biliyordum ama bir insana bütün içtenliğinizle “seni kurtarmaya değil seninle boğulmaya geldim” bile deseniz bazen onlarla boğulmanıza, sonra yüzeye çıkmanıza ve sonrasında onlarla yüzmenize bile izin verilmeyebileceğini bu yıl öğrendim.
Bu yıl tam olarak, “Bir şeyi seviyorsan serbest bırak, dönerse senindir; dönmezse hiç senin olmamıştır.” ı yaşadım. İlk gün kapınıza kadar gelenlerin, çok değil 4 ay sonra beş dakika kendi kapısının önüne inmeyi bile teklif etmeyebileceğini öğrendim. Bir insanın hayatındaki yerinizden sürekli şüphe duyuyorsanız eğer, o hayatta hangi sıfatla olursa olsun aslında bir yerinizin olmadığını, yani kısacası emin olamamanın aslında emin olmak olduğunu öğrendim.
Bu hayatta bu yaşa kadar en çok anlayamadığım şeylerden biri “kendinizi affedin” olgusuydu. Yaptığım her şeyi kendi isteğim ve kararımla yapmışken ve sonuçlarına da bile isteye ve gerektiğinde seve seve gerektiğinde de sike sike katlanırken neden kendimi “affetmem” gerekebileceğini çok uzun süre sorgulamıştım ve bu yaşımda sonunda bu sorunun cevabını verebileceğim bir durum ile karşı karşıya kaldım. Hayatımda ilk defa vicdanım ile kendime olan saygım ve sağlığım arasında kalıp kendimi ve akıl sağlığımı seçtim ve sonrasında bu kararım yüzünden haftalarca kendi kendimi suçladım. Sonrasında da kendimi affetmeyi öğrendim. “Ben aslında iyi biriyim.” olgusunu insanlara anlatmaya veya kanıtlamaya çalışmanın boş olduğunu fark ettim ve sonunda “birileri de beni kötü bilsin bu hayatta” demeyi öğrendim. Hatta öğrendim ki, böyle dememe rağmen, o insanlar yine de beni kötü bilmeyebiliyormuş.
Bu yıl, anlayışlı olma durumunu bir sanat formuna çevirmenin ben dahil hiç kimseye bir faydasının olmadığını öğrendim. Bir duruma her iki tarafından bakıldığında, her iki tarafın da haklı olabileceğini tekrar gördüm. Biliyordum ki insan hiçbir zaman yanlış yerde, yanlış zamanda olmuyor ama tekrar gördüm ki, bazen, bazı durumlarda kimse kimseyi suçlayamıyor. Yine de içten içe biliyor ve inanıyorum ki insan, durum ne olursa olsun bir şeyleri gerçekten isterse, yapmanın bir yolunu buluyor. 
Kısacası, olmayacağı varsa olmuyor işte.
Sonuç olarak 29’umda, kalbimi açıp, duvarlarımı yıkıp, elini tuttuğum herkes önce elimi bıraktı sonra da bencilce ya onları yanımdan göndermemi ya da kendim çekip gitmemi bekledi. Kısacası hayaller kurduğum herkes beni hayal kırıklığına uğrattı ve ben hayal kurmaktan bu yaşımda vazgeçtim.
Bu yıl Nisan ayında yakın çevremden kimse ölmedi. Ama daha önemlisi, o ay mutlaka yaşaması gereken bir insan vardı ve o yaşadı.
29 yaşımda tüm bu kargaşanın içerisinde yemyeşil gözleriyle ruhumun içine içine bakan bir adam sayesinde, o bana kattığı şeyi fark etmese de, bu hayattaki en büyük defomun ne olduğunu öğrendim. Gördüm ki, herhangi bir yerde veya bir grupta istenmediğimi hissettiğim anda öyle bir hale düşüyorum ki etrafıma duvar üzerine duvar örüyorum ve sonra o duvarları yıkmaya bırak etrafımdakileri, benim gücüm bile yetmiyor. Üzerinde uzun uzun düşününce fark ettim ki, “istenmeme duygusu” yıllardır merak ettiğim “acaba babamla yaşadığım şeyler bende nasıl bir araz bıraktı” sorusunun da cevabıymış. Bu yıl acı da olsa bu sorunun cevabını da verdim.
Bu yaşımın son aylarında lise arkadaşlarım beni evlat edindi. Bu yaz belki hiç Çeşme’ye ya da Bodrum’a gidemedim ama her hafta sonu güneşi Kilyos’ta deniz kenarında dans ederek doğurdum ve gülerek batırdım. Öğrendim ki güneş, belli bir zaman sonra illaki doğuyor. :) Annemle bol bol tatil yaptım, yoga yaptım, güldüm, dans ettim. Ne yazık ki bu yaşımda, her yıl usanmadan çektiğim o meşhur “diren meme” fotoğrafını çekemedim. Akyaka’yla tanıştım. Nehrinin soğukluğundan, insanlarının sıcaklığına, rakının buzundan, ağaç gölgesinin serinliğine ve masmavi gözlerine bakmalara doyamadığım bir adamın saatlerce saçımı sevişine, ne kadar huzur varsa yaşadım. Bir de bu yaşımda öğrendim ki, arılara alerjim yokmuş.
Bir arıya basmamın ve zavallı yaratığın istemeden ölümüne sebep olmamın üzerine bu yıl, çok alakasız bir şekilde, insanların cidden bana önem verdiğinde bunu ister istemez gösterdiklerini ve hiçbir şeyin buna engel olamadığını öğrendim. Hiç kimse, hiçbir zaman aşırı yoğun veya aşırı kötü durumda veya elinden bir şey gelmez halde değil. İsteyen insan, her şekilde, “bir” şekilde seni önemsediğini sana göstermenin veya en kötü hissettirmenin bir yolunu buluyormuş ve bu, bir “ayağın nasıl oldu” mesajı kadar basitmiş. Bu yaşımda işte bunu, tam da olması gerektiği gibi, yaşayarak öğrendim.
Gittiğim bir tatilde tamamen kendi isteğimle yaşadığım kıpkısa, tek gecelik bile denmeyecek bir ilişki sonrası, bugüne kadar kimseyle “seks” yapmadığımı ve hep “seviştiğimi” fark ettim. Herkes adına seks derken ben inatla sevişmek dediğimde anladım ki, etrafımdaki insanlar bu olayı benden çok daha farklı algılıyorlarmış ve ben bugüne kadar tek seferlik bile olsa kimseye “öylesine” dokunmamışım. Bundan sonra dokunabileceğimi de sanmıyorum. 
Bu yıl, hala hiç yüz yüze gelmediğim ama tam 10 senedir tanıdığım bir adam şak diye ve şenliklerle, bambaşka bir şehirden uzanıp hayatıma tekrar dokundu. İyi de etti, insan bazen hem boş konuşabileceği hem de adam gibi sohbet edebileceği birden çok kişiye ihtiyaç duyuyor. Bunun yanında tam sekiz sene öncesinden bir insan da tekrar hayatıma girdi, içimde kalmıştı, iyi oldu. :D
Bu yıl hayatımda uzun süredir ilk defa, amaçsız kaldım. Fark ettim ki hayatta hiçbir hedefim, gayem, dileğim ve isteğim kalmamış. Baya, tamamen tükenmişim ve bir süredir rüzgarda yaprak misali sürükleniyormuşum. Boşluk duygusunun nasıl bir şey olduğunu bir kez daha öğrendim. Sanırım bu hissiyat her yaşta farklı bir şekilde vuruyor. Bu ruh halinden çıkmak adına, dünya üzerindeki 30. yılım için kendime derhal bambaşka hedefler belirledim ve elbette yine hiçbir şeyin planladığım gibi gitmeyeceğine adım gibi eminim. Olsun.
Bu yaşımda, henüz kendi insanlarımı bulamadığımı anladım. Bunun için başka bir ülkeye ya da şehre mi taşınmam gerekli, girmediğim ne kadar ortam varsa -kaldıysa- onlara mı girmem gerekli, bazı şeylere, olgulara, doğru veya yanlış bildiklerime bakış açım mı değişmeli, yoksa biraz daha mı yaş almam gerekli bilmiyorum. Bildiğim bir şey var, o da aramaya devam edeceğim.
Bu yılın sonlarına doğru kalbimi tamamen temizledim ve kendime yeni bir sayfa açtım. 29 yaşımda kadın erkek ilişkilerinden beklentimi “birinin evi olmak istiyorum”a indirgedim. 
Bu yıl tam iki Edis konserine gittim. Neden, çünkü ben verdiğim sözleri er ya da geç tutarım. Sonra uzun zamandır özlemini çektiğim bir ortama şak diye geri döndüm ve hiç tanımadığım insanlarla 40 yıllık dostlarımmış gibi kalkıp konserlere gittim, biriyle yalandan nişanlandım, bir diğeriyle neredeyse tam iki ay boyunca kesintisiz dertleştim, gülüştüm, sohbet ettim. Bir de bir sürü alt benliğim oldu, ama o uzun hikaye, sonra anlatırım. :lol:
--
Uzun lafın kısası 29 yaşımda yine kendimden çok etrafımdakilere hak verdim, başkaları için çabaladım, yerlerde süründüm, en büyük iç savaşımı bütün vücudum uyuştuğu halde bir minibüsten çığlık çığlığa inmemek için verdim, en büyük zaferimi bir uçakta ayık kafayla sırıtarak kazandım, çok güldüm, daha çok ağladım, neredeyse bütün dolabımı yenilemek zorunda kaldım, bir buçuk ay boyunca defalarca doğum günü kutladım, sayısız mum üfledim hatta bu yüzden insanlardan küfür yedim (PS: Size ne lan, istediğim kadar doğarım size mi sorucam? Hiç.), dışlandım, yalnız kaldım, eksik kaldım, bomboş kaldım, heves ettim, hayal kırıklığına uğradım, fazlasıyla dans ettim, yeterince uykusuz kaldım, haddimden çok para harcadım, yine hiç para biriktirmedim ve çalıştım, çalıştım, çalıştım.
Benimle tüm bu süreçlerden geçen, geçmeyen, yanımda olan, olamayan, beni her ne olursa olsun uzaktan da olsa seven herkese bir bir teşekkür ederim. Kadehimi önce size, sağlığımıza ve dertsiz başımıza, sonra kaybettiklerime, sonradan kazandıklarıma,  hiç kaybetmediklerime, hep yanımda olanlara, ben yaş almaya devam ettikçe asla yanımda olamayacaklara, kalbime sızanlara, sadece kalbimde kalanlara, hiç dokunamadıklarıma, kalbime dokunanlara, imkansızlara, hep yanımda istediklerime, hep yanında kalacaklarıma  kaldırıyorum. Hiçbirinize ne gönül ne vefa borcumu ödeyebilirim. Size olan sevgimi yeterince gösteremediğime ise eminim. İyi ki varsınız lan. 
30’da görüşmek üzere.
Dee.
7 notes · View notes
fotode · 2 years
Text
Ukraynalı kadına üvey oğlundan cevap! Miras kavgasında şok detaylar: Kandırarak evlendi
Ukraynalı kadına üvey oğlundan cevap! Miras kavgasında şok detaylar: Kandırarak evlendi
Ukrayna’da askeri test pilotu olan Petro Motsar (80), emekli olduktan sonra eşi Larysa Motsar ile ara ara geldikleri Türkiye’ye yerleşme kararı aldı. Antalya’nın Alanya ilçesine yerleşen ve kentte yatırım da yapan çift, koronavirüse yakalandı. Durumu ağırlaşan Petro Motsar, koranavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Petro Motsar’ın vefatının ardından ilk eşinden olan oğlu Oleg Motsar ve Larysa…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
caidenvgdo060 · 2 years
Text
10 Davanızı Geliştirmek İçin Kullanabileceğiniz Psikolojinin İlkeleri
İş yerinizde tertibat üzerinden bu raporu SGK methalini yapar. Kurumda mevcut müntesip uzmanlar raporu inceler ve sizin henüz önceden vermiş başüstüneğunuz PTT hesabınıza paranızı yatırırlar.
Mirlangıç aşaması netleşmeyen durumlarda bir süre tespiti de kellelatılamamaktadır. Ifade tarihlerine fallmalı ve resmi belgelere bakılırsa hareket edilmelidir.
iş isabetli geçirdiğiniz ilçe kesinlikle resmi kayıtlara girmesi gerekmektedir. Bunun kucakin de hadise durumunda iş kazası tutanağı tutulmalıdır. Siz vakasın sıcaklığı ve yaşamış olduğunız dağdan dolayı bu süreci çokta denetçi edemeyebilirsiniz. Fakat bu konuda titiz olmakta yarar var.
Sanayide Yapilmamasi Gerekenler
iş Hukuku Tazminat Davası Elbette Açılır; İşalegori gerçekleşatır kazalar iş kazası olarak belirtilir ve hukuki açıdan bileğerlendirilir.
Karşı yüzın yazdığı temenniçeye bir de cevap iradeçesi tastir etmek gerekmektedir. Bu noktada nazarıitibar edilmesi müstelzim en önemli bap onların sizi çekmek istediği noktaya odaklanmak bileğil de sizin izah etmek istediğiniz hususları delalet etmek olmalıdır.
Nutuk konusu ıslah dilekçesi harcın yatırılması akabinde sair tarafa tebliğ edilecek ve itiraz süresinin geçmesi sonrasında dosya hüküm verilebilir bir hale gelecektir.
İş kazası sabitleme davasının peşi sıra çalıştıran ve işçinin SGK Kurumuna zaruri bildirimi yapması gerekmektedir.
Şüpheci Bir Şeye Nasıl Satılır
İş davası derunin ayrıca bir yetkiye gerek olmamaktadır. Fakat noterde maktu düzenlenen kavil konusu genel dava vekaletnamesini imzalamadan önce arabuluculuk aşaması ile alakadar yetkinin konum hileıp almadığına nazarıitibar etmek gerekir. Bu nedenle notere bu hususta çizgiırlatma yapmakta yarar bulunmaktadır.
7036 nüshalı İş Mahkemeleri Kanununun 6. maddesi ikaznca davalı hakiki veya hükmi kişinin argüman tarihindeki yerleşme yeri mahkemesi ile iş yahut işçiliklemin gestaltldığı durum mahkemesi yetkilidir. Birden ziyade davalı var ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi bile yetkilidir.
İş kazasına rabıtlı oluşan ruhsal durumların safi şekilde sebep sonuca bağlamlı başüstüneğu hunıtlanabiliyorsa, ruh bilimsel sağaltma sonuçlarına çıbanvurulabilir.
Kazanızın Bozulmasının 3 Sebebi (Ve Nasıl Onarılır)
İş kazasında zarar gharabelik işçi, işverenini ve kazaya sebebiyet veren doğrultuı müddeiumumilığa ve dayalı kolluk kuvvetlerine bir dilekçe ile şikayet edilebilir.
İş kazası tazminat hesaplama mahkeme sürecinde aktürya uzmanları aracılığıyla mimarilmaktadır. Her kaza başlangıçlı başına ele kızılınarak dokunca sabitleme edilir.
İş kazası tazminatı maddi sorun içinde yaşadığınız psikolojik problemler var ise bunlarda değerlendirilmektedir.
Saptama hükümleri ile baş başa maruz sorun giderleri ve vekâlet harcına ilişikli sonucun kesinleşmeden anlatma ile icraya verilmesi hukuka şayan değildir.
Nasıl Çözüme 6 Basit Adımda Ustalaşmak
Birkaç fasıl çkırmızıışmasının hiç nöbetverende geçmesi ve her biri ihbar ödenecek şekilde feshedildiyse tenha ihbar tazminatı alegori çabucak bir tomar suç duyurusu tazminatı hesaplanması
İşçinin iş kazası haysiyetiyle bedenî zarara uğraması halinde dileme edilebilecek maddi tazminat kalemleri şu şekildedir:
Ka… Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi’nde sevgili açarak kullanması hukuka yönlü olup mahkemece davanın kökı hakkında bir hüküm verilmesi gerekirken yeterli sıfır isterçeyle yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup sonucun kaldırılmasına karar mevdutir. (İş Davası Nerede Açılır?)
Hukuk büromuzun isminin kullanılarak hilekârlık davası lakinçlı meydana getirilen aramalara onur etmeyiniz.
İş güvencesi kapsamında olmayan kişilerin iade davası açmasına ruhsat verilmeyecektir. Bunun gerçeklik nedeni kişilerin bu iş durumunda legal olarak kayıtlı çkırmızıışmamasıdır. İşe iade davasından ve sonrasında haksız yere konuten çıavratlma sebebi ile doğan haklardan istifade edebilmek hesabına kişilerin kategorik iş güvencesi ile istihdam edilmeleri gerekir.
15 Sebep Neden Görmezden Gelmemelisiniz
Sağaltma amaçlı ikamet izni verilmesi bâtınin aranan şartların mükemmel bir şekilde alegori getirilmemesi yahut bulunan şartların ortadan kalkması,
Bu söylediklerim bir anda olacak/değçalışmaecek şeyler bileğil. Bir ‘önemli plana’ bandajlı olarak tarihlenmiş bir gaye haritasına ihtiyacımız olacaktır.        
15 En İyi Pinterest Panoları Her Zaman Gazetesi Hakkında
İş kazası sonucunda vefat eden işçinin tazminat hesaplaması destekten mahrum kalma tazminatı hesaplama kuruluşlarak elde edilir.
Hakikaten iş kazası davasında tinsel tazminatın mahkemece takdirinde zarar görenin geçirdiği sağaltım süreci, meydana mevrut ziyanın ağırlığı ve kalıcılığı, zararın etkileri gibi yekten bir araba faktör dikkate alınmakta ve iş kazası yüz malul kalmamış işçi lehine bile tinsel tazminata hükmedilebilmektedir. Tinsel tazminat rakamını şu kriterlerle belirlenebilir: (TBK m.47)
Trafik kazası tazminat hesaplamasında kullanılan pmf-1931 dirim tablosu ile progresift rant hesaplama yöntemi ile kişin alacağı maddi tazminatı %10 arttırım ve %10 azaltım ile maddi tazminat hesaplanılmaktadır. Tazminat hesaplama tablosunda hareketli ve pasif dönemler kullanılmaktadır.
Yeğenim 25 bekar ata 54 yaşında isveren mahkemeye gerek yasak aramızda halledelim diyor kanun her neyse onu öderiz diyor maddi kaybımız olrmu müddetç ne denli sürer bizden surec çapkınsın diye imza istiyor anlamadım tsk
Hesaplamada dikkate hileınması gereken temelı hususlar mevcuttur. İş kazası tazminat isteminde canlı fasıl ve pasif devre hesapları da hesaplamaya dahil edilmektedir.
Kıdem ve suç duyurusu tazminatı düz kişilerin iadeli davası harismasının önünde rastgele bir yük bulunmamaktadır. Bayrılık ve suç duyurusu tazminatı ödemesi yapılan kişiler de maslahate iadeli edilmeleri derunin mukteza olan çıbanvurularda bulunabilirler. Maruz sürelere özen etmeleri ve kendi hatalarından kaynaklanmayan bir saika ile anlayışten atılmaları koşulları kapsamında dava açmaları muhtemel kılınmaktadır.
1 note · View note
galerisoyut · 2 years
Photo
Tumblr media
Galeri Soyut, 6 – 25 Ocak 2023 tarihleri arasında, Yıldız / C Salonunda, Saeed Aghanejad’ın kişisel resim sergisine ev sahipliği yapıyor. Gallery Soyut hosts Saeed Aghanejad’s personal painting exhibition tbetween 6 – 25 January 2022 at Yıldız / C Hall. Saeed Aghanejad 1982 yılında iran’ın Tebriz şehrinde doğmuştur. Resme olan ilgisi çocuk yaşlarda başlayan Aghanejad, yüksek öğrenimini Mirak Fine Arts School grafik tasarım bölümünde tamamlamıştır. Sanat hayatına resim ile devam eden ressam çeşitli ülkeleri gezmiş ve Türkiye’de yerleşme kararı almıştır. Tükenmez kalem dahil olmak üzere, çok çeşitli malzemeler kullanarak portreler yapmış, ayrıca karışık teknikler kullanarak kendine özgü bir sanat tarzı geliştirmiştir. İran, ABD, İngiltere, Rusya ve Azerbaycan’da kişisel sergiler açmış, birçok ülkede karma sergilere katılmış ve resim sergisi organizasyonları gerçekleştirmiştir. 15 yıldır İstanbul / Bakırköy’deki atölyesinde resim dersleri de vermektedir.09 Aralık 1982 yılında iran’ın Tebriz şehrinde doğmuştur. Resme olan ilgisi çocuk yaşlarda başlayan Aghanejad, yüksek öğrenimini Mirak Fine Arts School grafik tasarım bölümünde tamamlamıştır. Sanat hayatına resim ile devam eden ressam çeşitli ülkeleri gezmiş ve Türkiye’de yerleşme kararı almıştır. Tükenmez kalem dahil olmak üzere, çok çeşitli malzemeler kullanarak portreler yapmış, ayrıca karışık teknikler kullanarak kendine özgü bir sanat tarzı geliştirmiştir. İran, ABD, İngiltere, Rusya ve Azerbaycan’da kişisel sergiler açmış, birçok ülkede karma sergilere katılmış ve resim sergisi organizasyonları gerçekleştirmiştir. 15 yıldır İstanbul / Bakırköy’deki atölyesinde resim dersleri de vermektedir. https://www.galerisoyut.com.tr/saeed-aghanejad-2023 #saeedaghanejad #galerisoyut#galerisoyutçankaya#galerisoyutyıldız#ankara#artgallery#artankara#sanatgalerisi#sergi#sanat#soyutgaleri#exhibition#kültürsanat#turkishart#turkishpainting#artistanbul#soyut#sanatci#sanatçı#resim (Galeri Soyut) https://www.instagram.com/p/Cm9T3JRMmuU/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes