Tumgik
elifnuryazgan · 6 years
Photo
Tumblr media
Pulitzer ve daha bir çok ödül almış olmasına rağmen, bu roman benim kafamı baya bir karıştırdı. Normalde bilimkurgudan pek haz etmeyen ben, bu romanı şeker pembesi kapağının büyüsüne kapılarak almıştım.
Bilimkurgu ile fantastik ve karanlık bir ortamda geçen bir insanlık hikayesi olan “Mars Yıllıkları”nda, insanlık atom savaşlarının gölgesindeki, sorunlarla boğuşan Dünya’yı terk etmek için Mars’ta koloni kurmaya karar veriyorlar. Ancak kızıl gezegen Mars’ta yalnız olmadıklarını fark ediyorlar. Marslılar şekil değiştiren, zihin okuyan canlılardır ve gezegene gelen istenmeyen ziyaretçiler - insanlar - için burada yeni bir hayat kurmak hiç de kolay olmuyor. 
İnsanlık ve Mars’lıların birbiriyle savaşları, insanlığın elinin değdiği her şey yok etmesi, mahvetmesi üzerine kurulu fantastik, bilimkurgu romanı. 
2 notes · View notes
elifnuryazgan · 6 years
Photo
Tumblr media
Çoook uzun zamandır polisiye bir roman okumuyordum, en son herhalde bundan 3 - 4 yıl önce John Verdon ya da Adam Fawer okumuşumdur. Bu kadar uzun bekleyişin ardından uzun zaman sonra ilk polisiye romanımı ne zamandır yeni bir kitabını okumak istediğim Ahmet Ümit’ten seçtim - Beyoğlu’nun En Güzel Abisi. 
Önce bir eleştiri ile başlayacağım, 400+ sayfalık roman yazmak amacıyla aralara tabiri caizse bol keseden “laf salatası” doldurmuş Ahmet Bey. Tam “heh şimdi sürükleyici kısım başlıyor, her şey açığa çıkacak” derken bir anda alakasız konuları uzun uzadıya anlatmaya başlıyor, o yüzden ben biraz koptum hikayeden. Çok fazla sürükleyici unsurların olmaması da cabası, bence biraz yazılmış olmak için yazılmış - üzerine aman aman düşünülmüş bir olay örgüsü yok. 
415 sayfa boyunca 10′a yakın cinayet işleniyor, bir sürü katil şüphelisi, sorgular, çatışmalar gerçekleşiyor, en sonunda hiç alakasız bir şekilde kitapta sadece çok kısacık bir bölümde bahsi geçmiş bir adam katil çıkıyor. Bu da bana biraz garip geldi, açıkçası katilin var olan şüpheliler arasında bir alengirli olay örgüsüyle çıkmış olmasını beklerdim. Şaşırttı mı, şaşırttı :)
0 notes
elifnuryazgan · 6 years
Photo
Tumblr media
Beşiktaş’taki Kırmızı Kedi Kitapevi’nde gezinirken denk geldim bu kitaba. Enteresan kapak tasarımıyla hemen ilgimi çekti, sayfalarını karıştırmaya başladım. Fırtınalı aşklarla ilgiliydi ve ben bunu hemen almalıydım!
Sonuçta hepimiz sevgililerimizden ayrıldık ama en fazla tekme tokat dövüşmüş, küfür dolu mesajlar atmış ya da yatak döşek günlerce ağlamışızdır. Ancak bu kitapta çok çok daha fazlasını okuyacaksınız. Liste ilgi çekici; burada insanlar eski sevgilisinin kellesini alıyor, hiç tanımadığı tipleri hadım ediyor veya bir şişme bebekle yeni bir hayata yelken açıyorlar..
13 farklı hikaye ile tarih boyunca tanınmış sanatçılar, tüccarlar, yöneticilerin yaşadığı fırtınalı aşklar, korkunç ayrılıklar, rezillik boyutuna ulaşan sonlarıyla yaşanmış ilişkileri ele almış Jennifer Wright. Kronolojik sırayla ilerleyen bölümlerde aşkından Roma’yı yakan Nero ile açılışı yapıyorsunuz, 10 küsur kez evlenen Elizabeth Taylor’un aşk üçgenleri ile perde kapanıyor. 
1 note · View note
elifnuryazgan · 6 years
Photo
Tumblr media
İstanbul Life dergisinden ücretsiz ek olarak dağıtılmıştı bu kitap/kitapçık :) Dışarıda satışa açık mı bilemiyorum ancak şimdi internetten bakıyorum 13 TL’ye satışa çıkarmışlar. 
144 sayfalık bu kitap Saro Dadyan’ın dergideki yazılarının toparlanması ile hazırlanmış bir derleme aslında. Birkaç kısımdan oluşuyor ve her bölümde İstanbul’a ait farklı temalar işlenmiş. İstanbul’un kiliseleri, İstanbul’un yazlık sarayları, İstanbul’un opera salonları bunlardan birkaçı.. 
Tarih sevmeyenler bile bu kısa yazılardan etkilenecektir çünkü eski İstanbul’da varolmuş ancak şimdi ardında hiçbir iz bırakmadan tarihten silinmiş ya da hala dimdik ayakta kalan yapılardan bahsediyor, onların arka planları hakkında kısa ve ilginç bilgiler veriyor. Zaten o kadar hoşuma gitti ki 1-2 günde çerez misali tükettim. 
Tarihe ilgisi olanlar da zaten bayılacaktır! Elden ele dolaşsın diye bir arkadaşıma verdim kitabı, belki döner dolaşır sizin elinize geçer :) 
2 notes · View notes
elifnuryazgan · 7 years
Photo
Tumblr media
It’s been almost 20 years since Harry Potter novel series were published and in 2018 I just had the chance to start with the first book of the series, Harry Potter and the Philosopher’s Stone. 
This book’s target audience is absolutely children, but as I mentioned before, since I hate following what is popular, I refused to read it 20 years ago during Harry Potter rush. And 2018 was the time! :) 
There is nothing to criticise much, It was easy to consume but I will not continue with the Chamber of Secrets. I only read the first book in order not to say “I don’t know much about who is Harry Potter and what the book is about”. So I believe, leaving my experience with the Potter on top is the best :)
0 notes
elifnuryazgan · 7 years
Photo
Tumblr media
“...ve şimdi biliyorum ki, kendiyle ilgili durumlar karşısında kayıtsızlaşan herkes bir suç işleyecektir.” 
Seçkin bir burjuva olan 36 yaşındaki kahraman, son derece duyarsızlıktan ve hissedememekten yakınmaktadır. “Beni duygularımın donukluğundan kurtarıp böyle bir ateşe atacak hiçbir şey aklıma gelmiyordu.” diye tanımlar kendi durumunu. Yaşamı boyunca insanlara yansıttığı yapmacık duygu ve tepkileri, heyecan ve tutku taklitlerini bunun gibi birçok aforizmayla betimlemektedir.. 
Ancak bir Pazar günü, bir burjuvaya hiç yakışmayacak türden bir suç işlediğinde bütün hayatı değişecektir, “yaşam denen o zenginlik, o tarifsiz kudret” bu Viyanalıya galip gelmiştir. Yeniden hissetmeye başlamıştır! 
Bu olağanüstü gecede birkaç renkli banknotla korkuları, kaygıları gidermek, ruhları şenlendirmek ne kadar kolaymış diye düşünür. Gerçek anlamda yaşamaya başlar; etkilenmiş, içi ısınmış, uyanmış ve duygularının farkına varmıştır.
“Bir kez kendini bulmuş olan bir kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.”
1 note · View note
elifnuryazgan · 7 years
Photo
Tumblr media
Son zamanlarda yoğun iş temposu sebebiyle okumaya ara vermiştim. Geri dönüşüm Agatha Christie ile oldu. Daha önce bu yazarın hiçbir eserini okumamıştım ancak çevremden hep duyduğum, kitaplarında çok fazla karakter olduğuydu. Doğu Ekspresinde Cinayet ile bu bilgiyi doğrulamış oldum. Şöyle ki;
Adından da anlaşıldığı gibi eser Doğu ekspresinde geçmektedir. Geçmişte çocuk tacizinden tutuklanmış bir yolcunun öldürülmesi ve trendeki 12 yolcunun tek tek ifade vermesi üzerine katili bulma çalışmasını konu almaktadır. 
Kitabı okurken her bir ifadede elinizde olmadan tahminler yürütüyorsunuz ve “kesin katil bu” diyorsunuz ancak bir sonraki ifadede de katilin bir başka kişi olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Bu açıdan kitap müthiş bir hikaye örgüsüne sahip, olaylar en ince ayrıntısına kadar düşünüşmüş ve kesinlikle  açık vermeden ilerliyor. 
Yoğun iş temposu yüzünden oldukça uzun zamana yaysam da, 3 günde bitebilecek kısalıkta ve akıcılıkta bir kitap.Tatilde, yolda zaman geçirmek için aklıma ilk gelecek isimler listesine Agatha Christie’yi ekliyorum bundan böyle :) 
3 notes · View notes
elifnuryazgan · 8 years
Photo
Tumblr media
“Maalesef dünyadaki Sapiens rejimi şu ana kadar gurur duyabileceğimiz çok fazla şey üretmedi. Etrafımızı şekillendirdik, gıda üretimini arttırdık, şehirler yaptık...ama dünyadaki acıyı azalttık mı? 
...Kıtlığı, salgınları ve savaşı azaltabildik. Öte yandan diğer hayvanların durumu her zamankinden daha hızlı kötüleşiyor. Diğer hayvanları ve etrafımızdaki ekosistemi sürekli mahvediyoruz ve bunun karşılığında sadece kendi konforumuzu ve eğlencemizi düşünüyoruz, üstelik tatmin de olmuyoruz.
Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?”
Kısacası, Sapiens, insanların ilk var olduğu tarihten günümüze gelene kadar nasıl bir ekolojik katile dönüştüğünü, paranın neden bu kadar önem kazandığını, kadınların neden geri planda kaldığını, dini, bilimi, toplum yapısını tartışan, bunları tartışırken arka planını güçlü kanıtlar göstererek savunuyor. 
Kesinlikle okunması gereken, insanı ve insanlık tarihini inanılmaz başarılı bir şekilde gösteren “tarih kitabı” Hayvanlardan Tanrılara Sapiens. Önerilir!
0 notes
elifnuryazgan · 8 years
Photo
Tumblr media
Gülay Öztürk tarafından geniş bir araştırma süreci sonunda yazılan bu kaynakta, pek çok detaylı bilgi ve zengin kaynakçalarla işlenmiş bir yol haritasıdır. Dolayısıyla,  dijital reklamcılık,  dijital çağın gençleri  ve kültürel özellikler bağlamında merak edilenlere Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri ekseninde yapılan bir araştırma ile de destekleyerek cevap vermeye yardımcı olmakta.
Bölümlere ayrılan kitapta ilk bölümde yeni medya tanımı, ikinci bölümde dijital reklamcılık ve detayları, üçüncü ve diğer bölümlerde ise örneklerle mobil reklamcılık ve oyun içi reklamcılık tartışılmaktadır.
0 notes
elifnuryazgan · 8 years
Photo
Tumblr media
Ve ikinci dijital pazarlama kaynak kitabım :)
Öncelikle kitabın soru - cevap olarak kurgulanması acayip hoşuma gitti, böylelikle hangi sayfada neye cevap verildiği, neyi nerede bulabileceğimi kolayca kavradım ve işim hafifledi. 
Bunun dışında, kitap her türlü reklamcılık alanına değiniyor, hem medya tarafına hem de dijital alana değiniyor. Ajanslar nasıl çalışır, kreatif ekip neler yapar, strateji nasıl belirlenir, mobil reklamcılık nedir.. gibi birçok soruya kolay anlaşılır cevaplar verilmiş. 
Yeni nesil reklamcılığı etraflıca işlemesi açısından gayet yardımcı bir kaynak kitap olmuş, çok fazla yerden not aldım, işimi baya kolayladı diyebilirim.
Recep Yılmaz & M. Nur Erdem’e bu kitabı yazdıkları için teşekkür ediyorum :)
1 note · View note
elifnuryazgan · 8 years
Photo
Tumblr media
Tez konumu değiştirdim, dolayısıyla yeni konular yeni kitaplar eklendi listeye. Bu sefer uzmanlık alanım olan bir konu: Dijital Pazarlama. 
Kitap, adından da anlaşıldığı üzere, içerik pazarlamasına daha fazla eğiliyor. Pazarlamanın ne olduğunu ve yaklaşımlarını tanımlayarak başlıyor, dijital pazarlama karmasına değiniyor ve içerik pazarlamasını detaylıca anlatarak konuları tamamlıyor. 
Kitabın asıl konusu olan dijital içerik pazarlamasında, dijital içerik pazarlamasının ne olduğu, dijital içerik türlerini örnekler eşliğinde açıklıyor, dijital içerik üretme sürecini analizin oluşturulmasından tutun da, stratejiyi belirlemek ve değerlendirmesini yapmaya kadar analiz ediyor. 
Son olarak da arama motoru (SEM) pazarlaması, sosyal medya reklamcılığı, affiliate pazarlama ve e-mail pazarlamasına da değinip konuyu kapatıyor.
Değindiği konular açısından güzel bir kitap, ancak biraz yüzeysel açıklıyor. Kitapta çok fazla yazım hatası var ve bu size biraz kalitesiz olduğunu, üstünkörü yazılmış ve basılmış olduğu hissettiriyor. 
Onun dışında, hiç kompleks olmayan yapısıyla hızlıca okunabilecek bir kaynak kitap olarak değerlendirilebilir.
0 notes
elifnuryazgan · 8 years
Photo
Tumblr media
Bu kitap, medya patronları tarafından sahiplenen medyanın kadınlara bakış açısını, onları nasıl aşağıladığını, düşkünleştirildiğini, bir meta olarak yansıttığını ve nasıl pazarladığını gazete ve diğer araçlardan örneklerle savunuyor.
Kapitalist medya patronları, izlenme oranlarını arttırmak ve kadını bir ticari malmış gibi yansıtarak kadın cinsiyetini aşağılıyor, hem de kadını “daha güzel saçlara nasıl sahip olurum?” “selülitsiz kalçanın sırları” gibi yayınlarla kadınları nasıl “olması gereken” kalıpların içine sokmaya çalıştığını anlatıyor. 
Tiraj uğruna kadın bedeninin nasıl kullanıldığı, soyulduğu, kadınsal varlığı pazarlama yöntemleri ile örnekliyor. Tabi bütün bunları yaparken 163 sayfa boyunca kadının, kadın bedeninin bir mal olmadığını, kadınların sürekli ezildiğini savunuyor. Sıkıyor mu? Eh.
Yarıda bırakmayı düşünmedim ancak bazı örnekler çok uzun uzun anlatılmış, büyük olasılıkla bulduğu bütün örnekleri aktarmaya çalışmış Hatice Hanım. Açıkçası ben o kısımları bir yerden sonra atladım.
Ufkunuzu açması, daha önce üzerinde durmadığınız detayları farkettirmesi açısından başarılı bir kitap. Hem de okuması kolay, referans bir kitap olmasına rağmen dili de ağır değil.
0 notes
elifnuryazgan · 8 years
Photo
Tumblr media
Adam Fawer’dan daha önce Olasılıksız’ı okumuştum. Olasılıksız herhalde son birkaç yıldır okuduğum en iyi kurgulanmış, en sürükleyici kitaplardan biri. Bu kitabı da öyle sürüklenebilmek için seçtim. Ancak daha önce Livaneli eserlerinde olduğu gibi bir kez daha aynı yazarın iki kitabını bu kadar kısa arayla okumama kararı aldım :) 
Bu kitap beni sürükledi mi, kendine bağladı mı? Cevap hayır. Çünkü kitabı 4 ayda ancak bitirebildim.. Belki bu sefer çok fazla karakter vardı ve bir şekilde yazar olayları ilgi çekici kılamamıştı.
Konusu oldukça ilginç ama dediğim gibi sarmayınca sarmıyor :) Sinestezi ve empati çerçevesinde ele alınmış, empatik karakterler olan Elijah ve Winter’ın hikayesini okuyoruz. Boyunlarındaki gizemli kolyeleri çıkartana kadar empatik güçlerinin olduğunu farketmeyen karakterler, insanların duygularını renk olarak görebiliyor, koku olarak algılayabiliyorlar. Bir de bu empatlardan yararlanmak isteyen, amacı Katolik kilisesini yok etmek isteyen bir örgüt var, başlarında dini bir tarikat ve herkese hükmetmek için empatiyi adım adım kullanan bir lider.
Laszso ve Darian ise yardımcı karakter olarak yazılmış ancak bence ana karakterlerden daha fazla göz önündeler. 
Kısacası, neden bilemiyorum ama bu kitabı ya Olasılıksız’dan önce okumak lazım, ya da Olasılıksız’ı okuduysanız Empati’ye hiç bulaşmamak..
0 notes
elifnuryazgan · 8 years
Photo
Tumblr media
Altan Kar üniversitede pazarlama hocamdı, Yasemin İnceoğlu’ndan ise yüksek lisans sırasında ders alma şansım oldu. İkisi de o kadar dolu insanlar ki, ortaya koydukları derlemeyi merak ederek aldım.
Bu kitap diğerlerinden farklı olarak bir hikaye anlatmıyor, daha çok bir referans kitap özelliğinde. İçerisinde 7 bölüm bulunuyor, her birinin altında kıymetli isimlerin yazıları yer alıyor. Kitap, kadın bedenine yönelik yüzyıllardır göreli bir karşıtlık içinde olduğu düşünülen güzellik ve baskıyı irdeliyor. 
Birinci bölümde kadın bedeninin bir cinsel istismar nesnesine dönüştürülmesini ve kadına yönelik cinsiyet ayrımını, erkeğe oranla değersiz gören ve cinsel sömürüye maruz bırakan bakış açısı tartışılıyor. İkinci bölümde, kadınların şiddete maruz kaldıklarında hissettikleri ve bedenlerine yansıyan değersizlik duygusunu tartışıyor. Üçüncü bölümde, küreselleşen güzellik algısıyla birlikte güzel görünmenin bireysel bir hak olarak algılanışını değerlendiriyor. Dördüncü bölüm, genç kızların konu alındığı filmleri, beşinci bölüm insan bedeninin normlaştırılmasını, altıncı bölüm ise insan bedeninin estetik bir objeye dönüşmesini kanıtlıyor. Son bölümde ise dış görünüşün çalışma yaşamına etkilerini tartışıyor.
Genele baktığımızda oturup tek nefeste okunabilecek bir kitap değil, ancak kadın bedeni ve güzellik algısı, estetik konularında referans arayanlar için iyi bir seçim olacaktır. Ayrıca epey geniş bir skalada referansı olan bir eser olduğu için geçmiş ve bugün ile ilgili oldukça bilgi edinebiliyorsunuz. Harika bir başucu kitabı bu bence :)
0 notes
elifnuryazgan · 9 years
Photo
Tumblr media
Livaneli’nin daha önce 3 kitabını daha okumuştum, Serenad, Kardeşimin Hikayesi ve Leyla’nın Evi. Sonra Son Ada’ya denk geldim, konusunu okudum, farklı geldi ve bir an önce okumak için heveslendim. Ancak okuduğumda biraz hayal kırıklığına uğradım diyebilirim.
Öncelikle belki biraz bilmişlik taslar gibi olacak ama, bence konusuna göre anlatımı biraz basit kalmış, daha edebi değeri yüksek bir eser ortaya çıkartılabilirdi. Çünkü konusu buna gayet elverişli. 
Konusundan biraz bahsetmek gerekirse, gözden uzakta ve yaklaşık 40 evin olduğu, cennet gibi bir adaya emeklilik hayatını yaşamak için gelen eski darbeci başkanın, ada sakinlerine ve doğanın dengesine verdiği zarar anlatılıyor. Ancak bu başkan adayı tek başına ve keyfine göre yönetmeyi kafasına koymuştur. Önce insanlar ölür sonra ağaçlar, en son da martılar. Ada tamamen değişmeye başlamıştır.
Kısacası, hikaye güzel, sonu da iyi bağlanmış ama bence birşeyler eksik gibiydi. Livaneli okumaya biraz ara vericem bu kitaptan sonra...
0 notes
elifnuryazgan · 9 years
Photo
Tumblr media
Tam da kitabın 100. yılına denk geldi okuma kararım. Böyle eski kitapları okumadan önce biraz geriliyorum açıkçası,dili ağır mıdır, anlatımı nasıldır diye düşünmeden edemiyorum. Neyse ki çevirmenden dolayı mıdır yoksa yazarın kendi kalemi mi böyle akıcıymış bilemiyorum ama herşey apaçık, okuması kolay ama diyaloglardan çok anlatım olduğu için sonlara doğru biraz aceleci okudum. 
Genelde önsöz ve sonsözleri okumam ama bu kitabı iyice anlamanız için sonsözü okumanızı öneririm. "...aile kurumunun bireyi yok edici yanlarını tüm korkunçluğuyla evrensel düzeyde yansıtan bir bir yazın metnidir. ...Çizgidışı birey-sürünün dışına çıkanı ezen toplum çatışmasını en çarpıcı bçimde dile getiren bir öykü gerçekliğidir."
Bir sabah uyandığında kendisini yatağında bir böceğe dönüşmüş olarak bulan Gregor Samsa'nın hayatta kalmaya ve kendisine olan bakış açılarını tüm çıplaklığıyla göreceğiniz çarpıcı bir öykü. Farklı olanın dışlanması, toplumda tutunmak adına yaşadığı zorluklar, uygun olmayan şartlar, yabancılığı çok iyi yansıtılmış bu kitapta. Hem enteresan bir konusu var, hem akıcı hem de uzun uzun okumayı sevmeyenlere göre, kısacık bir öykü. 
Tavsiye edilir.
3 notes · View notes
elifnuryazgan · 9 years
Photo
Tumblr media
Filmini izlemeden önce kitabı okumak mı daha iyidir yoksa önce filmini izlemek mi gerekirdi bilemiyorum ama bence doğru olanı yaptım, ilk önce kitabı okudum. Filmi izlemeyenler için; kesinlikle çok farklı bir kitap!! Üslubu değişik, konusu güzel, biraz argo ama aşırıya kaçmıyor, duracağı yeri biliyor. Gerçi Stanley Kubrick yönetmeni olduğu için filminin de kesinlikle etkileyici olduğuna eminim. Arka kapağında yer alan yazarın hikayesi de ilginç; beyin tümörü olduğunu öğreniyor, bir sene ömrün var diyorlar ve oturup bir senede bilmemkaç kitap yazıyor sonra teşhisin yanlış olduğu ortaya çıkıyor vs.
Önce kitaba başladığımda biraz yadırgadım çünkü daha önce hiç bu kadar samimi anlatımı olan bir kitap okumamıştım. Bazı kelimelere özel isimler yüklenmiş, mesela para yerine mangır, yumruk yerine zumzuk, sigara yerine kanser gibi.. 
Filmini izleseydim verilen mesajı kesinlikle bu kadar etkileyici ve yaşayarak alamazdım diye düşünüyorum. Bana hitap etmiyor hissine kapılıp okudukça kitaptaki olayların içine daldım, yazan her cümleyi zevkle okudum. 
Konusuna gelirsek, kısaca şöyle özetleyebilirim: Ahlaki yapısı bozuk çocuklardan oluşan bir çetenin elebaşı olan Alex’in yakalanarak polisler tarafından beyninin yıkanmasından sonra topluma kazandırılma çabası. Biraz karışık duruyor, ama kesinlikle ilgi çekici.
1 note · View note