Tumgik
#(yaş
dilhunbiri · 1 year
Text
-Elbette seni inciteceğim , elbette sen de beni inciteceksin, elbette birbirimizi inciteceğiz, varoluşun koşulu da budur. Bahar olmak, kışı göze almaktır. Varolmak da yok olmayı göze almakdır...
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
107 notes · View notes
yurekbali · 4 months
Text
Tumblr media
Sevgilerle kutladığımız doğum günleri sonsuzdur, bitmemiş şiirler gibidir, bazı hüzünleri, çokça sevinçleri anlatmak gibidir. Doğum günleri yaşanmışlıktır, ömür barındırır tırnak içine alınıp yazılan, uzun A’lar vardır yüreğinde, yuvarlak B’ler, içerlek C’ler, çengelli Ç’ler, kalender E’ler, geveze G’ler, olumlu H’ler, sıkıcı I’lar, uykucu Z’ler, şakacı virgüller, kibirli noktalar, aristokrat noktalı virgüller, avangart iki noktalar, öğretici iki nokta üst üsteler vardır, hayat taşır her renginden, her sesinden, hep bir hevesli, niyetli hâliyle. Şiirin üç aylarından biridir haziran. Öyle demiş şairimiz. Haklıdır da. Haziran doğumlu olarak iş yerindeki mesai arkadaşlarımın birkaç gün öncesinden sürpriz bir erken doğum günü kutlamasıyla kim bilir yüzlerimiz kaç sefer gülmüştür beraber, kalplerimiz kaç sefer gökyüzüne düşmüştür türküleşerek... Akarsuların güzelliğiyle aksın gönülleri, yakın yazlara, uzak yazlara, güneşli sabahlara baksın ömürleri. Kalbimin dostluğunu, kardeşliğini, şiirini bırakıyorum sevgimle... “Şimdi mi, sonra mı, başka zaman mı, kaç yaşında değilsin söyler misin bana gizlice...”
17 notes · View notes
selambenuzgun · 2 months
Text
25 yaşımı hiç sevmedim ben
7 notes · View notes
ailenizinbiricikoglu · 4 months
Text
"Kırgınlığım" yüzüme yansıyor... Ve saçlarım beyazlaşıyor, geleceği düşünmek boğuyor beni...
16 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 2 years
Text
Kişi 40 yaşına ulaşınca semadan bir münâdi (şöyle) seslenir; "Yolculuk yaklaştı, kendine azık hazırla."
İbni Hibban (rahmetullâhi aleyh)
107 notes · View notes
butti23 · 10 months
Text
Tumblr media
ömrüm ey ömrüm… kahır çağındasın..
12 notes · View notes
dianaa70 · 7 months
Text
Marketçi kız kalbimi kırdın nasıl 22-23 yaşında gösteriyorum abarttın sanki biraz ya
11 notes · View notes
belkidebirharfimben · 3 months
Text
Arnavut Metin'e ben "Diamond Tema olamazsın!" demedim
Tumblr media
Hikâye o ya. Adamın birinin pek hayırsız bir oğlu varmış. Edepsizliğinden ötürü babası "Sen adam olamazsın!" dermiş. Bizimkine de bu söz pek dokunurmuş. Kaçmış evden. Okumuş da okumuş. Felsefe, tarih, bilim falan. Kaçtığı kasabaya bu defa youtuber, aman, kaymakam olarak dönmüş. Hemen takipçilerine babasını çağırttırmış. Ne diyorum yahu? Ne takipçisi? Yaverine çağırtmış. Babası endişeyle huzurunda elbağlayınca kimliğini açıklamış. Ve gururla tamamlamış: "Baba 'Sen adam olmazsın!' diyordun ya, bak, kaymakam oldum." Babası hüzünle yapıştırmış cevabı: "Oğlum, ben sana 'Youtuber olamazsın!' demedim ki, 'Adam olamazsın' dedim. Şayet adam olsaydın sen benim irfanıma gelirdin. Tutup beni agnostikliğine çağırmazdın."
Biraz karıştırdım galiba. Olsun. Kıssayı karıştırsak da siz hissesini karıştırmamışsınızdır. Mesajı almışsınızdır. Kimisinde böyle oluyor işte arkadaşlar. Ne yazık, tahsil cehaleti alıyor, amma eşekliği bâki bırakıyor. Bizde bir de derlerdi ki: Çingeneye youtuberlık vermişler, tutmuş, önce Peygamberine (a.s.m.) terbiyesizlik etmiş. Yok. O da öyle değildi. Çingeneye değil de Arnavut'a mı vermişlerdi yoksa?
Uzayda yaşamıyoruz a kuzum. Elbette dünyalıyız. Hatta, sorarsan, dünyanın da içindeniz. Türkiye'deniz. Yaşadığımız ülke müslüman bir ülke. Elhamdülillah. Türkiye ismini yüzyıl önce koysak da mührümüzü toprağına bin yıl önce basmışız. İlk olarak necip Araplar gelmiş buralara. O zamanlar her yer tarlaymış. Ta İstanbul'a kadar ilerlemişler. Eyyüb Sultan Hazretlerini nöbetçi bırakıp dönmüşler. Sonra azıcık geri çekilmişiz. Fakat çekilirken yiğit Kürtleri serhadde bırakmışız. Onlar düşmanı şarktan izlemişler. Arkasından mücahid Türk kardeşler gelmişler gümbür gümbür. Roma'ya bir tokat da onlar aşketmişler. Yetmemiş tâ İstanbul'u da almışlar. Yetmemiş Viyana önlerine çıkmışlar. Yetmemiş sonra...
Neyse. Uzatmayayım. Peşrevin ziyadesinden fayda yok. Cümlesinin kılıçlarına maşaallah diyelim. Tarihimiz uzundur. Detayları çoktur. Özetlersek şöyle deriz: Biz bu toprağın yepyerlisiyiz. Arnavut Metin gibi, estağfirullah, Diamond Tema gibi 'sonradan gelme' değiliz. Bu arada, Arnavut Metin dedim, ırkçılığa saymasınlar. Ahmed'in canı Arnavutlara kurban olsun. Ama müslüman Arnavutlara kurban olsun. Bu vatana onların da hizmeti çoktur. İstiklal Marşımızın yazarı bir Arnavuttur mesela. Diamond Tema'yaysa kılım dahi haram olsun. Zira bizim kardeşliğimiz kelime-i şehadetin iki ayağı üzerine sabittir.
Mürtedi kendime kardeş tutacak değilim. Bu konuda netim. Net olduğum başka konular da var. Onlardan birisi de Anadolu'yu yakinen bildiğim. Evet. 18'ime kadar Sivas'ın Zara ilçesinde yaşadım. Örfümüzü, ananemizi, töremizi, yani âdet-i İslamiyeyi, Metin Efendi daha portakalda vitaminken tecrübe ettim. Dolayısıyla bu toprakların ahlakını toprağın özbir kıstaslarıyla tartabilecek melekelerim gelişti. Gavurun gözlüğüyle kendi yurdumu tartmadım. Kendi insanıma bakmadım. Kendi adamımı kendimin hendesesiyle ölçtüm. Belki bu satırları okuyunca Arnavut Metin'in yüreğine inecek ama 35'e gelmeden 'dede' olan arkadaşım vardı. Büyüklerimizin neredeyse tamamı 18'inden önce evlenmişti. Altını özellikle çizmek istiyorum: Bu insanların hakiki insaniyetiyle Arnavut Metin'in mevhum insaniyeti bir terazinin kefelerine bırakılsa, Diamond tarafı öyle hızlı havaya fırlardı ki, kendisi soluğu Ay'da alırdı.
Aleyhissalatuvesselam Efendimizin Ayşe radyallahu anha annemizle erken yaşlardaki nikahını, zihnen/fikren veled-i zinası olduğu Batı'nın ölçülerine sığdıramayan Arnavut Metin, herhalde Anadolu türkülerindeki normları bir bilseydi, önünde fotoğraf çektirmeyi sevdiği Mustafa Kemal gibi, topusunu radyolarda yasaklardı. Mesela "Kar mı yağmış şu Harput'un başına?" türküsünde 13-14 yaşında bir kıza âşık olunmasından veya Karacaoğlan'ın "Aşına da Karacaoğlan aşına./Yeni değmiş 13-14 yaşına..." demesinden vs. Buna benzer bütün türkülerden rahatsız olurdu. Neden mi? Çünkü Metin'imizin, yani nâm-ı diğerle Diamond Tema'mızın, ahlak kriterleri İskandinav ülkelerinden ithal edilmiştir. Öyle Türkî-Kürdî-Arabî terazilere gelemez. Kim ki, nikah konusunda böylesi sınırları aşmakta ve de taşmaktadır, onun yeri karanlık çağdır. Dünyada birtek Batı vardır. Batı kültürü vardır. Gerisi lâf u güzâftır. Hiçtir.
Gerçi Batı'da da işler tam böyle değildir ya. İnanmadınız mı? O halde Fatma Çetin Hoca'nın "Küreselleşmenin Aile Üzerindeki Etkileri" eserinin 52. sayfasından bir iktibas yapayım: "Roma'da geleneksel bülûğ yaşı kızlarda 12, erkeklerde 14 olarak belirlenmiştir. Bazı kaynaklarda kızların aileleri tarafından henüz 6 yaşındayken eşleri seçilerek nişanlandıkları, 12 yaşına geldiklerinde de evliliğe hazır olduklarının kabul edildiği kaydedilmektedir." Yani şu 'modern zamanlar' gelinceye kadar, sadece Türk-Kürt-Arap diyarında değil, Batı diyarlarında da evlilik meselesi erken yaşlar üzerine kuruludur. Burada garabet aslında bizim yaşadığımız zamanla ilgilidir. Yoksa biz bütün zamanları kendimize göre mizana vuracak şahanelikte değiliz. Dünyanın bugünkü hal u hakikatine bakanlar herhalde ne dediğimi anlarlar. Öyle ya. Bugün nikah yaşının ergenlikten ilerilere doğru atılması zinanın arttırılmasıyla eşgüdüm ilerler.
Hem küresel ısınma, çevre felaketleri, buzul erimesi, iklim değişikliği, nesli tükenen hayvanlar, azalan ormanlar vs. Böylesi belaların tam da bugünlerde başımıza sarılması Diamond Tema gibi elemanlara durdukları yeri sorgulama fikrini vermeli değil midir? Belki de pösteki sayan deli onlardır? Belki de ters yola giren Temel onlardır. Fıkra onlarınkidir. Bunu farketmedikleri için bütün zamanları aksiyle yargılamaktadırlar. Ancak evrimciliğin her türüyle semiren narsizm mevhum zirveyi bırakmaz.
Bitirirken, Arnavut Metin'i bir kenara bırakarak, Bediüzzaman'ın bir metnine yüzümüzü çevirmek istiyorum. Mürşidim, Aleyhissalatuvesselam Efendimizi böyle meseleler üzerinden değerlendirmenin, onun hakikatini anlamada ne derece engelleyici olabileceğine bir 'tavus kuşu/hurma ağacı' ve 'yumurta kabuğu/hurma çekirdeği' misaliyle dikkat çekiyor. Fakat oraya gelmeden önce musırrane diyor ki:
"Şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Hâlık-ı Kâinatın tercümanı ve sevgilisi olan o zât-ı mübarekin tamam-ı mahiyeti ve hakikat-i kemâlâtı, siyer ve tarihe geçen beşerî ahval ve etvâra sığışmaz. Meselâ, Hazret-i Cebrail ve Mikail iki muhafız yaver hükmünde gazve-i Bedir'de yanında bulunan bir zât-ı mübarek, çarşı içinde bedevî bir Arapla at mübayaasında münazaa etmek, birtek şahit olan Huzeyme'yi şahit göstermekle görünen etvârı içinde sığışmaz. İşte, yanlış gitmemek için, her vakit mahiyet-i beşeriyeti itibarıyla işitilen evsâf-ı âdiye içinde başını kaldırıp hakikî mahiyetine ve mertebe-i risalette durmuş nuranî şahsiyet-i mâneviyesine bakmak lâzımdır. Yoksa ya hürmetsizlik eder veya şüpheye düşer."
Belki Arnavut Metin gibi saçı uzunların bizi siyerdeki böyle başlıklara çekip boğmaya çalışması mürşidimin yukarıda zikrettiği tehlikelerle ilgilidir. Yazıyı uzatmak pahasına temsili de analım şimdi:
"Meselâ bir hurma çekirdeği var. O hurma çekirdeği toprak altına konup açılarak koca meyvedar bir ağaç oldu. Hem gittikçe tevessü eder, büyür. Veya tavus kuşunun bir yumurtası vardı. O yumurtaya hararet verildi, bir tavus civcivi çıktı. Sonra, tam mükemmel, her tarafı kudretten yazılı ve yaldızlı bir tavus kuşu oldu. Hem gittikçe daha büyür ve güzelleşir. Şimdi, o çekirdek ve o yumurtaya ait sıfatlar, haller var. İçinde incecik maddeler var. Hem ondan hasıl olan ağaç ve kuşun da, o çekirdek ve yumurtanın âdi, küçük keyfiyet ve vaziyetlerine nisbeten büyük ve âli sıfatları ve keyfiyetleri var. Şimdi, o çekirdek ve o yumurtanın evsâfını ağaç ve kuşun evsâfıyla raptedip bahsetmekte lâzım gelir ki, her vakit akl-ı beşer başını çekirdekten ağaca kaldırıp baksın ve yumurtadan kuşa gözünü tevcih edip dikkat etsin—tâ işittiği evsâfı onun aklı kabul edebilsin. Yoksa, 'Bir dirhem çekirdekten bin batman hurma aldım' ve 'Şu yumurta, cevv-i âsumanda kuşların sultanıdır' dese, tekzip ve inkâra sapacak. İşte, bunun gibi, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın beşeriyeti, o çekirdeğe, o yumurtaya benzer. Ve vazife-i risaletle parlayan mahiyeti ise, şecere-i tûbâ gibi ve Cennetin tayr-ı hümayunu gibidir. Hem daima tekemmüldedir. Onun için, çarşı içinde bir bedevî ile nizâ eden o zâtı düşündüğü vakit, Refref'e binip, Cebrail'i arkada bırakıp, Kàb-ı Kavseyne koşup giden zât-ı nuranîsine hayal gözünü kaldırıp bakmak lâzım gelir. Yoksa ya hürmetsizlik edecek veya nefs-i emmâresi inanmayacak."
Evet. Şimdi ben de böylesi vesveselerden etkilenen kardeşlerime aynısını tavsiye ediyorum. Metin'in Tema'sından çıkın. Hakikat-i Muhammediyeyi düşünün. Aleyhissalatuvesselam Efendimizin vesilesi olduğu hidayetin büyüklüğü hayal edin: "Mekke bir mihrap, Medine bir minber; o burhan-ı bâhir olan Peygamberimiz aleyhissalâtüvesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid..." Onun dersi dünyayı kaplamış. Sarmış sarmalamış. Çin'den Fas'a uzanmış. Dünyada müslümanı olmayan ülke kalmamış. Dini devletler kurmuş. İlmi medeniyet kurmuş.
1400 yıldır nuru âfâkımızı tutuyor. Enfüsümüzü ışıl ışıl ışıldatıyor. Davasına 'Sadakte!' diyen âlimin-ârifin sayısı belli değil. Elhamdülillah. İslam medeniyetinin mirasını ölçebilecek terazimiz yok. Zaten taklid etmeye güç yetiremiyoruz. Hal böyleyken o büyük Nebî aleyhissalatuvesselamın mahiyetini şöyle küçük meseleler içinde kavramaya çalışmak neticeye götürmez bizi. Hakiki hüküm manzaranın bütününü tahlil etmekten çıkar. Yoksa, Arnavut Metin'in gözüyle kabuğa bakanın, Metinliği kalmaz, gavur olur. Artık Diamon Tema mı olur, Sanço Panço mu olur, orasını Mevla bilir. Bir şekilde rezilliği dışına vurur. Cenab-ı Hak cümle gençlerimizi böylesi fitnelerden muhafaza eylesin. Âmin. Âmin.
2 notes · View notes
yaraliruhlarsemti · 11 months
Text
Tumblr media
28.10✨️🌸🥹💖 hoş gelmiş ol yeni yaşım,belki de yeni hayatım kendime müsaadenizle buradan birkaç şey söylemek istiyorum.. çok zor dönemler oldu geride bıraktığımız bu yolda,çok düştük kendi halimize kalkmaya çalıştık yapamadık çok ağladık,hastalandık ama sonunda bir şekilde iyileştik ve ayağa kalktık ufaklık ben hiç tam olarak büyüdüğümü hissetmedim,hala her şeye ağlayan o küçük kızım sanki ama hayatıma giren herkes ne kadar olgun olduğumdan bahseder durup düşünmeye değer bir cümle oldu benim için.. bir yerlerde çok zor şeyler yaşayan bir çok insan var kimsenin elinden tutmadığı,dilinden derdinden anlamadığı bir çok insan var hoş burası dünya ufaklık .. bu sene en zorlandığım yaslarımdan biriydi ama aynı zamanda en çok güldüğüm,en mantıklı hareket ettiğim , kendimi toparlamaya çalıştığım dönemlerden biriydi. Hayatıma giren o denli güzel insanlar oldu ki varlıkları kalbimde hiç solmayacak bir çiçek benim için mesela sırtımdan elini eksik etmeyeceğinden emin olduğum karanfil çiçeğim ✨️ okuduğunda eminim anlayacaktır iyi ki.. etiket koymak istemedim ki kimsenin gönlü kalmasın çünkü burada tanıdığım bir çok insan var hepsi için çokça iyi ki! Var olun✨️ hayattan beklentin sadece güzel ahlak olsun ufaklık dön dolaş sadece Rabbine sığın senin ondan başka kimsen yok durup baktığında her daim gidip ağladığın tek kişi Rabbin✨️ onu razı edebilmek için her zaman çabala tek gayen bu olsun. Ve Rabbinin elçisi biricik Muhammet Mustafa'ya layık bir ümmet olabilmek... hayalini kurduğun sahabeleri görebilmek. Hazreti Ömer'le bir çift kelam edebilmek... çok yolun var öğrenmen gereken çok şey var ama adım atıyorsun öylece beklemiyorsun biliyorum düzeleceğiz ve bunlara sahip olabilmek için elimizden geleni yapacağız.. yine on sene evvel aldığın en güzel hediyeyi o mavi saati koluna birkaç dakikalık tak ve geçmişi yad et seni çok seviyorum seni en çok ben ağlatsam, ben kırsam ben yıksam da.. yıkılmak dağılmak insana mahsus bir özelliktir ufaklık,önemli olan direnebilmek toparlayabilmek. Aklını yiyip bitiren o konuyu yeni yaşında belki de yeni hayatında yenip bir kenara koyabilmen duasıyla🌱 iyi ki doğdun!
13 notes · View notes
mearadri · 6 months
Text
Sevgili 18 yaşım,
Iyi günlerim oldu. Kimi zaman ağladım oldu, kimi zaman güldüğüm...
Hayatımda değişen çok şey oldu.
Hayatıma girenler oldu, hayatımdan çıkanlar oldu. Çok büyük bir yeri var sandığım insanlar, hiç kimseler de oldu.
"Varlığı benim için çok önemli" dediğim ama beni hiç hak etmeyen insanlar da oldu. Iyi günümde yanımda olan, kötü günümde kabuğunda kalan fazlalıklar da oldu.
Manipüle etmeye çalışanlar oldu, gerçek yüzünü gördüğüm için uzaklaşanlar da oldu.
Beni sevenler oldu, sevdiğini söyleyip ilk firsatta gidenler de oldu.
"Olmasa da olur" dediğim insanlar oldu, "iyi ki" dediğim insanlar hep oldu.
Benimle gülenler oldu, gülüşümü hayatına sığdıramayanlar da oldu.
Dost dediklerim oldu, hiç öyle olmasalar bile öyle görünmeye çalışanlar da oldu.
Yalnız kaldığım günler oldu, kalabalıklar içinde olsam bile.
Hiç kimse oldum, aslında çok şey yapsam bile.
Birçok kişi oldum, aslında sadece ben olsam bile.
Ben ben oldum, beni bana sığdıramayanlar oldu.
Sesimi bastırmaya çalışanlar oldu, hiç susmayacağımı bile bile.
Hikayemi yazmaktan hiç korkmadım, elbet bir gün duyulacağını bildiğimden.
18 yaşımda öğrendim ki: değmezmiş hiçbir gözyaşı, ucunda mutluluk ışığı yoksa dökülmeye.
Elveda 18 yaşım, tüm sevdiklerimle.
4 notes · View notes
leydivari · 2 years
Photo
Tumblr media
Şubat. Umutla beklediğim. Gelirken yanında ne getirirse ‘başım gözüm üstüne’ dediğim. Beni bir merhale daha olgunlaştıran ay. Bu sefer gelişin pek çetin, pek ağırdı yüreğime. Ben yine de kendi dilimden dökülenlerle sınandım. Böyle gelişine de en başından razıydım demek. ‘Hayırla, esenlikle, iyilikler ve güzelliklerle gel.’ temennisini eklemeyi unutandım. Hayrın da şerrinde Allah’tan olduğuna inananlarız. Elhamdülillah. Aldım, inanadım, iman ettim, bağrıma bastım bu şubatı da peşi sıra olanları da… Bu süreçte ufak tefek sevinçleri de kucakladım. “Kabul” ettim. Gönle sevinç koyanların hepsine müteşekkirim. 🌺 Ben, tüm bu olanlarla bi yaşıma daha girdim. Hayırla, toplayarak, iyileştirerek, güzelleştirerek , güzel anılar bırakarak git şubat. Söz seneye daha güzel dua ve temenniler ile kucak açacağım sana. 🖤 #şubat #iyilik #hoşluk #güzellik #karşılama #temenni #dua #yıkık #dökük #bir #kabul #izler #yaralar #veda #uğurlama #kendimce #leydivari #yaş #büyümek #yük #gönül #hal #ahval #dua https://www.instagram.com/p/CpLjsWBM2-Z/?igshid=NGJjMDIxMWI=
16 notes · View notes
haberolacom · 7 months
Text
2 notes · View notes
nedemeliyim · 7 months
Text
22 gösteriyorsun diyor. Ben 30 yaşındayken de böyle derlerdi. Ayy ne oldu da ben böyle 22 yaşında takılı kaldım.
4 notes · View notes
ailenizinbiricikoglu · 8 months
Text
30'lu yaşlarla birlikte gelen iç ses… "Artık anlamsız arkadaşlıklar, zorlanmış etkileşimler veya gereksiz konuşmalar için enerjim yok."
3 notes · View notes
scarsdie · 1 year
Text
20.YAŞ
Doğum günlerinin en güzel ânı şüphesiz ki kutlanacak ânılar bırakmasıdır. Bu anılara eşlik eden değerli olduğunu hissettiren insanlar, Yeni bir yaş sevinci, yeniden doğmuş misali… Daha çok şans, umut, Büyüleyici pastalar, Dileklerin bir nefesle oluvermesi… Her doğum günümde tuttuğum dilekleri hatırlıyorum da, Mumları üflerken olacağına inanmıyorsun ama tutuyorsun mesela. Bu da bir…
Tumblr media
View On WordPress
3 notes · View notes
yasinnbb · 1 year
Text
Hiçbirimiz küçük bir dünyada doğmadık...
Belki yıllar önce ya da çok başka bir zamandan, güzel duygularla geldin bu hayata. Birileri şarkılar söyledi gelişinle birlikte ve birileride sesinde doğanın tüm seslerini aynı anda duydu. Kuşlar berrak baharı söyledi, kayalar kıyıya vuran dalgaları, parlak yeşil çayırlar esen rüzgârı... Birileri de "Beklediğim sensin!" diye haykırdı tüm dünyaya. Günlerce, aylarca, belki yıllarca, varlığına, gözleri kapalı, çarpan kalpleriyle, ses dahî çıkarmadan, göz kulak oldular. Birilerine göre sen hep talihin sesiydin...
Daha dün; bebek oldun, çocuk oldun, genç oldun. Geçen günler ne tatlıydı ya da ne acı, bunu kim bilebilir senden başka... Belki neşe ve sevgi içinde, belki de sonsuza dek neşesiz ve sevgisiz yaşadın... Belki dün, büyümek için can atıyordun ya da belki  kim bilir büyümekten korkuyordun... Belki çevren çoktu, kalabalıktın, belki de kimseler yoktu yanında, yakınında; yalnızdın ve yalnız yaşadın. Yinede her koşulda büyümeye devam ettin...
Büyüdükçe yeni biri olmak, sürekli hayatımızı bir düzene sokmaya çalışmak ve etrafımızdaki dünyayı sevmeye koşullanmak... Bu kısımdan nefret etmişimdir her zaman... Ne yaparsak yapalım, kim olursak olalım, gerekli ya da gereksiz, hakkımızda her şey kararlaştırıldı ve her şey planlandı... Kader! Bir hayatı işte böyle yaşarsın ya da böyle kaybedersin...
Bir noktada değişmek istediğinde hatalarını veya eksikliklerini görmezden gelemiyorsun. Sonunda da umutsuz pişmanlıkların ve üzüntülerin arasında savrulup duruyorsun. Her şeyiyle sana komplolar kuran ve kaoslar yaratan bir hayatın sonunda, başarısız olduğunu hissediyorsun. Günlerinin bir bir solduğunu, insanların hayatından bir bir geçtiğini seyrediyorsun. Sokağında dolaşan o sessiz kalabalıkların, gölgelerinin bile sana dokunmadığı bir dünyada, yaşlanıyorsun...
Sokağın diğer tarafında mutlu olabilen insan sayısı çok az, çok nadir, çok seyrek... Biliyorum. Hepsinin perdeleri çekili, camları ve kapıları kapalı. Çünkü belkide sana her zaman sahip olduğundan çok daha fazlasını verebileceklerken, sana sırt çevirmeyi tercih ediyorlar...
Kimi içinse sokağın diğer tarafı koca bir bilinmezlik ülkesi... Günlük mutluluğu arayan insanlar tanıyorum. Günlük mutluluğa ihtiyacı olan insanlar tanıyorum. Günlük mutluluğa aç olan insanlar tanıyorum... Ama sen, önce sil şu gözyaşlarını gözlerinden. Günlük gelecek olan mutluluğa ve sevgi kırıntılarına ihtiyacın yok. Aynı hayatın içinde birileri hep gülerken, bir köşede ağlayan birilerini görmek hiç hoşuma gitmiyor. İnsanların seni önemsemediklerini artık çok iyi bilecek kadar yaş aldın hayattan. Bugün belki de tüm umutlarının ve hayallerininin gittiğini anlayabiliyorum ama hayat anılarıyla birlikte devam ediyor... Hatırlanmasan, bilinmesen ve fark edilmesen bile bu hep böyle...
Her seferinde tekrarlıyoruz, yine yeniden aynı duyguları yaşıyoruz süregelen bir yaşamın ortasında. Bu yüzden canımı sıkan geçmiş ve gelecek günler var, kimileri için bilinmezlik tarihleri, kimileri içinse dört gözle bekledikleri bir zaman dilimi. Oysa ben bazı günler, bir şeyleri özlüyorum sadece. Çocukluğumu mesela... Sonra tüm mutlulukları buluyorum orada... Yetiyor bana... Mutlu olmamı engelleyecek hiçbir yer, hiçbir durak, hiçbir mesafe yok. Hâlâ yeni bir diyar orası benim için, büyük bir dünya ve asıl büyüdüğüm yer...
Bugün hâlâ yirmili yaşlarımda yürüyorum ve öğrendim ki, her şey kadar mutlu olmalı hayatta, her şeye rağmen mutlu kalmalı... Çünkü üzerimizdeki mavi gökyüzü bir kez parçalanırsa, bütün dünyamız parçalanır...
"...ve sonunda..." dedi... "...dünyadaki yaşamımız sona erdiğinde, "herkes kadar bende mutluydum" diyebilmeli..." Umut ve sevgi dolu yeni yıllara...
3 notes · View notes