Tumgik
#Halk-Kar
chernobog13 · 3 months
Text
Tumblr media
SUPERMAN (vol. 1) #222 (January, 1970). Cover by Curt Swan and Murphy Anderson (Swanderson).
This is the issue that got Superman hauled into a week's worth of episodes of Maury.
21 notes · View notes
orange-s-mario · 5 months
Text
Kal-El's various siblings
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
rogol zaar, H'El, Halk Kar, Mon-El, Cory Renwald, Mighto, Kral, Kathy Warren, Mae Kent, Conner Kent, Ruoa, and Varl Quoz
11 notes · View notes
folkfasil · 7 months
Video
youtube
ᎽıᏞᎠıᏒᎪᎽ ᎠᎥᏒᎥᎬᏒ 🪕 Dağlarda Kar Olsaydım
0 notes
Text
youtube
Suna Alan diye yeni bir sanatçi keşfetim.
Neyse sarkıyı açtım annemin yanında dinliyorum.
Annem bu şarkıyı ıgdırda düğünlerde çalarlardı dedi
Bana nedense Serhat'a bu şarkının çalınması ilginç geldi..
Suryanilerin o tarafta işi ne yada o dönemde halk süryanileri ne bilsin dedim.
Tum Kürt'lerin ve Süryanilerin yok sayıldığı bir dönemde Sovyetler Ermenistada baskı altında ki etnik gurupların Kültürel olarak gelişmesini desteklmiş Kürtlerin Erivan radyosu sayesinde farkli bölgelerde yasayan Kürtlerin ortak bir duyguda birleşmesini sağlamış.
Benzerini Suryanilerde yaşamış pek çok Suryani aydın uzun zaman Ermenistanda çalışmalar yapmış
Sanırım Ciwan Haco'nun Yerevan şarkisi bu duruma bir saygi durusu olarak yazilmiş..
Neyse Süryanilerin müzikleride Kürtler ile etkileşim ile yayılmış vs vs
Diğer teorim Devrişé Evdi destaninda geçen Mardinli Milan aşiretinin Van,Kars,Bitlis göçü ile bu şarkinin oraya yayilmiş olmasi
8 notes · View notes
mesut-sems · 1 year
Text
24 yıldır yol kenarında sevdiği kadını bekliyor..Boyabat'in Gökçeağaçsakızı köyünde 1975 yılında dünyaya gelmiş. Beş kardeşin en büyüğü olan Ecevit'in anne adı Cemile, baba adı Alidir. 1974'te Kibrıs BarışHarektâında gösterdiği başarıdan dolayı kendisine Bülent Ecevit'in adı verilmiştir. Ecevit, doğduktan sonra ateşli bir hastalık geçirmiş ve âmâ olmuştur. Daha sonra köylünün yardımlarıyla tedavi olmuş ve görme yetisinin az da olsa kazanabilmiştir.Boyabatlı Ecevit, gençliğinde bir kiza âşık olur, fakat kızı ona vermezler. Daha sonra kız, Ayancık'ın Çangal tarafınagelin gider. Bunun üzerine aklını yitiren Ecevit, Sakız'daki Ayancık yol ayrımında yaz, kış, yağmur, kar, çamur demedayakta sevdiğinin döneceği günü bekler. Ecevit, Çangal yolundan gelen geçenlerin zamanla ilgisini çeker ve sevgisini kazanır. Geçenler boş geçmez, ona yiyecek içecek verir. Kamyoncuların yöresel deyişle 'gardaşluğu' olur.Sicaklığı, samimiyeti, fotoğraflara da yansımış olan güler yüzüyle hem yörede yaşayanların hem de yoldan geçenlerin kalbini kazanmiştır. Kimi zaman yoldan geçen vatandaşlar kendisiyle iletişim kurmak isterler. Ecevit'inaşk hikâyesi yöre halkı tarafından çok bilindiği için bazıları 'Artik bekleme, Ayşe gelmez.' şeklinde cümlelerleEcevit'e laf atmalarına karşın adeta halk edebiyatındaki umudunu ve sabrını asla yitirmeyen kahramanlar gibi 'Gelecek, gelecek! ' şeklinde kızarak cevap verir.Ecevit'in en çok bulunduğu mevki 'Âşık Ecevit'in Yeri' olarak anılmakta ve tanınmaktadır. Yolunuz düşerse kendisine sevgiyle selam ediniz..
83 notes · View notes
mutsuzsonlubirmasal · 8 months
Text
Kar; karnı toka, sırtı peke cebinde harçlığı olana evinde odunu kömürü olana, evi damı çatısı olana zevktir.
Kar, bir çift eldiven ya da içimizdeki çocuğu keşfetmek, ya da sevgiyle bakan bir çift gözdür.
Kar, üşüyen bir halk için asla romantik yağmaz.
12 notes · View notes
Text
Musalmaan Ammi Hindu Lund
Ahmed ki Ammi aur uska muslamaan gharana
Mera naam Ahmed hai aur mai 22 saal ka ek neak shareef musalmaan ladka hoon, Mere abbu dubai me rahte hai aur Meri Ammi SHABANA behad haseen aur mohazzib khatoon hai. Meri 2 behne hai Ek Afiya baji jinki shadi 3 saal pahle hui aur ek beta hai 2 saal ka aur dusri Zubeda jiska nikah hone wala hai.
Ye un dino ki baat hai jab choti behan Zubeda ki shadi ka mahool tha, badi behan Afiya baji apne 2 saal ke bache rehan ke sath aayi hui thi, mere jiju aslam ghar ziyada nahi aate isliye Afiya baji ko bheje kar apni zimmedari se fariq hogaye, Choti behan Zubeda apni shadi ki khushi me khawabo me raha karti thi. Ammi ghar ki zimmedari aur ghar ke sare kaam me hamesha masroof rahti thi, hamare ghar ka naukar Ramesh subah savere aajaya karta tha use kafi madad milti thi hume.
Lekin shadi ke mahool me mai akela in sub kaamo se kafi masroof raha karta tha. Ek baar mai samaan lene bahar nikla mere bachpan ka dost Raghav raste me mila.
Raghav : Abey ahmed saale dikhta nahi aajkal kidhar hai
Ahmed : arey puch mat yaar Raghav kaam itna hai ke kya kahu
Raghav : kyu be shadi hogayi kya teri aise bolraha hai
Ahmed : nahi choti behan Zubeda ki shadi hai 10 din baad usi me busy hoon.
Raghav gussa dikhate hue..aby saale to bol na apne dost ko mai kab kaam aaonga kahte hue meri bike ke piche baith gaya, mai apne sache dost Raghav ko lekar apne ghar aaya, raghav ko sub hi jante the isliye mai use apne ghar le aaya, ghar aate hi Raghav aise mere ghar me ghus gaya jaise usi ka apna ghar ko mujhe acha laga ke mera dost mere ghar aaya hai meri behan ki shadi me madad karne.
Ammi : arey Raghav beta kaise ho ab yaad aayi hai hamare ghar aane ki.
Raghav :arey aunty ye ahmed kuch batata nahi, aaj bola ke zubeda ki shadi hai, pucho isse zara,, bol be ahmed.
Ahmed : arey bhai galati hogayi ab jane bhi de.
Afiya baji : Ahmed zara jakar ye samaan le aa (kahte hue raghav singh ko dekh kar) oho janaab kaise hai raghav.
Raghav : Afiya baji aapki shadi kya hui aap to bhool hi gayi kahte hue Afiya baji ke haseen namazi seene per halki si Nazar daali.
Ahmed ke dil me ajeeb sa hua lekin Afiya baji 28 saala ek bache ki ammi hai wo apne aap ko mahfooz rakhna janti hai, Ahmed ne itna dhyan nahi diya lekin Raghav singh Afiya baji ki Namazi chut ka pahle se ashiq tha.
Itne me Ahmed ka bhanja Rehan zidd karne laga ke usko dukaan se chocklate chahiye
Raghav ne bhanje ko apni godi me uthaya, arey kya pyara hai Afiya baji aapka ye chotu moto kahte hue dukaan lejakar laata hon kahte hue usko lekar dukaan chala gaya aur Ahmed apne ghar ke kaamo me lag gaya,
Ahmed ki behan Afiya baji Shalwar kameez pahne namazi gol Islami 36 ka seena, 30 ki kamar aur namazi 40 ki Gol Gaand badi haseen lagrahi thi, itne me Raghav Ahmed ke bhanje rehan ke le aaya aur afiya baji ke paas lejakar halke se kaha Rehan ka khayal hamesha ache se rakhna, Afiya baji halki se Nazar se Raghav ko dekhte hue, hamesha rakhti hon isme mujhe tum hi Nazar aate ho, Ahmed ko pata hi nahi tha ke ye Afiya aur Raghav singh ki najayaz mohabbat ki nishani hai
Itne me ghar ka Naukar Ramesh aakar Afiya baji se paise mangne laga
Ramesh : Afiya bibi Shabana bibi ne aapko paise dene ko kaha.
Afiya : Ramesh mai abhi lati (kahte hue Afiya apna namazi Nazar Raghav ki nazro se mila kar chali gayi.
Raghav : Kya be Ramesh kaisa kaam karraha hai ghar me?
Ramesh : kya bataon meri patni roz mujhse jhagda karti hai mera dimaag kharaab hojata hai (itne me Ahmed ki Ammi aate hue sun leti hai)
Ahmed ki Ammi : arey Ramesh tumko boli hoon kayi baar ke aise tension nahi liya karte har baar jhagda hojata hai bechara Ramesh ka hamare dekho kaise parshan rahta hai (Ahmed ki Ammi ki hamdardi aur Ramesh ka akelapan ek naya mod leraha tha Ahmed ke ghar me).
Ahmed niche seedhiyo ke paas khada aur jab Ramesh afiya se paise lekar niche aaraha tha tab Ramesh ki dhoti se uska Uncut pyasa bhagwadhari lauda latakte hue Nazar aane laga aur jaise hi Ramesh niche aaya
Ahmed : abye Ramesh tu pagal hai kya sidhe kapde pahen ke aya kar buddhu
Ramesh: Ahmed baba dusre itne kapde hai nahi aur bina dhoti ke lungi ke mujhe kaam karna nahi aata (kahte hue bahar samaan laane chala jata hai)
Ahmed Ramesh ka napaak bhagwa sanatani uncut lauda dekh kar pareshan hojata hai ke ye buddhu sa dikhne wala Ramesh ka lauda inta mota aur ajeeb tha ke Ahmed ko apne hi ghar me sharm aagayi.
4 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
Yıllarca şöyle kötü böyle kötü diye algı oluşturuldu. Şu Kemal Kılıçdaroğlu'nu bi tanıyalım bakalım. Kemal Kılıçdaroğlu, Alevi bir ailede tapu memuru Kamer Beyin yedi çocuğundan dördüncüsü olarak 1948′de Tunceli'nin Nazımiye ilçesine bağlı Ballıca köyünde dünyaya geldi.
Tumblr media
1967 yılında 163 numarayla okuduğu  Elazığ Ticaret Lisesi'ni "birincilikle" bitirdi.
Tumblr media
1971'de ise yükseköğrenimini tamamlamak için girdiği Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinin Ekonomi-Maliye Bölümü'nden (günümüzdeki adıyla Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü) lisans mezunu oldu. Lisans öğrenimini tamamladığı 1971 yılında girdiği hesap uzman yardımcılığı sınavının ardından Maliye Bakanlığında göreve başladı. Daha sonra hesap uzmanı olan Kemal Kılıçdaroğlu, Fransa'ya gitti. Hesap uzmanlığını 1983'e kadar sürdürdü. Aldığı diğer görevleri kısaca yazayım. Gelirler Genel Müdürlüğünde daire başkanı, genel müdür yardımcılığı, 1991 yılında Bağ-Kur'da genel müdürlük, 1992 yılında ise SSK'da Genel Müdürü oldu. Daha sonra kısa bir süre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında müsteşar yardımcısı olarak görev yaptı. 1994 yılında Ekonomik Trend dergisi tarafından  kamuda en başarılı bürokrat ödülünü alarak "Yılın Bürokratı" seçildi. Daha sonra kısa bir süre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında müsteşar yardımcısı olarak görev yaptı. 1994 yılında Ekonomik Trend dergisi tarafından  kamuda en başarılı bürokrat ödülünü alarak "Yılın Bürokratı" seçildi. Daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi grup başkanvekili görevini üstlendi. Parti içinde daha görünür oldu ve yolsuzluk dosyaları üzerine gitmesi, kitaba uygun konuşması ve söz düellolarındaki galibiyeti sebebiyle dikkat çekti. İBB başkan adayı oldu ve oyların %36,80'ini aldı  CHP Genel Başkanı seçildi. Seçildiği günden beri partiyi kendi stratejik hamleleri ile değiştirmeye başladı önünde uzun bir yol vardı. Hatalar yapmadı mı yaptı ama sadece belirli bir kesime değil de tüm Türkiye'nin oy verebileceği bir parti haline çevirmeye çalıştı. Arada kaybedilen seçimler, gezi parkı, adalet yürüyüşü ve bir sürü kronolojik olay var fakat yavaştan kendi siyaset tarzının değiştiği yıllara, günümüze gelelim. 2018'de parti içindeki en büyük adayını Cumhurbaşkanı olarak gösterdi. Kimilerine göre 0 ego kimilerine göre tuzaktı. - 2019 Partinin yarısı diğer yarısına tv önünde sövüyordu. Kendi istediği isimler Ataşehir Maltepe Bakırköyde aday yapılmadı diye il başkanı Canan K. istifa etmişti. Kimse oy vermeye gitmeyecekti. İmamoğlu’nun 100k takipçisi vardı. Ankara'dan Mansur Yavaş'ı, İstanbul'dan kimsenin tanımadığı Ekrem İmamoğlu'nu aday gösterdi ve kazandı. Şimdi önünde büyük bir seçim var. Aday olur ya da olmaz. Belki olur, belki bildiğimiz ya da yine bilmediğimiz birini çıkarır. Ben Kılıçdaroğlu'nu bir figür olarak üç dönemde inceliyorum. İlk dönem çok parlak. Sonra bir çöküş. Son dönemde ise en iyi dönemi. Sonuç olarak; Kemal Kılıçdaroğlu, 30 yılını devlette geçirmiş bir bürokrat. Farklı parti başkanları ile çalışmış. Özal'ın üç yıl bütçesini hazırlamış. Devletin en gizli ödemelerini görmüş, görüşmelerine katılmış biri. Bir gün siyaseti bırakır. Ben onu her zaman efendiliğini hiçbir zaman bozmayan(belki de sırf bu yüzden çok eleştirilen), hep sakin bir güç kalan, harama el uzatmayacağından çoğu kişinin emin olduğu nadir siyasetçilerden biri, bir "devlet adamı" olarak hatırlayacağım.
Tumblr media
"Ben ne ağzımda gümüş kaşıkla doğdum ne de saraylara yerleşip sefa içinde yaşadım" - diyen Kemal Kılıçdaroğlu
Not: SGK yı batırdı söylemi- 
1-Hiç bir sosyal devlette sosyal sigortalar kar elde etmez - kar amaçlı bir kurum değildir- sgk ya ilk darbe sgk yı özelleştirmeye çalışan Özal dönemi hükümetlerinin sgk nın mallarını kamulaştırıp nakdi kıymetlerini bankalarda değerlendirmesini engelleyenlerdi
2-sgk kurumu tarihin en büyük kayıplarını bu dönemde yaşamıştır Sayıştay raporlarını okuyunuz
3-hakkında karınca kadar yolsuzluk dosyası olsaydı günümüzde savcılar vb nasıl hareket ederdi sorunun cevabını siz verin
Bu söylemle istanbul seçimlerinin tekrarına neden olan ancak tekrar edildikten sonra bir tane dava dahi açılmayan ‘’oylar çalındı’’ söylemiyle veya gezi parkı taksim bacısı söylemiyle aynıdır... 
16 notes · View notes
aynodndr · 1 year
Text
Hani bazı şarkıları türküleri gönlümüzün istediği şekilde yorarız ya.. Aşkı düşünür sevdiceğimize hisleniriz dinlerken…
Öyküsünü dinleyince de bütün duygularımız başka, başka yerlere evrilir.İşte o şarkılardan biridir ‘’Sen Benden gittin gideli’’
Mazlum Çimen bu şiiri babası Nesimi Çimen için yazmış ve bestelemiş…
Nesimi Çimen kim mi?
Nefes, türkü ve kendi yazdığı deyişleri de okuyup söyleyen. 2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta Madımak Oteli’nde 35 kişi ile beraber yakılarak öldürülen, halk ozanı..
Hani;
Şifa İstemem
Ayrılık Hasreti Kar Etti Cana
Daha Senden Gayri Aşık Mı Yoktur
Tan Yıldızı gibi türküleri olan ozan…İşte onun oğlu Mazlum Çimen'in babası için yazdığı bu şarkıyı bir de bu hikayeyi öğrendikten sonra dinleyin…''Sizin hiç babanızı yaktılar mı? sorusunu kendinize sorarak....
Duygularınız artık nerelere evrilir bilemem..
Öyle ağırım ki kendime
Sen benden gittin gideli
Tenim küs olmuş tenime
Sen benden gittin gideli
Öyle bıkmışım ki kendimden
Kurudum düştüm dalımdan
Sanki ruhum çıktı canımdan
Sen benden gittin gideli
Bir cefam var idi bin oldu
Aktı gözüm yaşı sel oldu
Yaz baharım döndü kış oldu
Sen benden gittin gideli...
7 notes · View notes
andreytarkosvky · 9 months
Text
En son söylemem gerekenleri en başta söylemek istiyorum.Nar tanesi gibi etrafa saçılmalıyım veya kabuğuma çekilip bir inci tanesi olmalıyım .Nasıl bir şehir burası anlamıyorum .Akşamdan beri yağmur yağıyor her yer sırılsıklam oldu ,her yer sırılsıklam.Şehir özlemi , insan özlemi çeken insanlar kategorisindeyiz yine
Ankara'da bu zamanlarda kar olurdu.Rehberden bir eski dostu aradım kar var mı diye sormak için .Meğer orda da kar tanelerinin yerini yağmur taneleri almış ...Ankara'da eskisi gibi değilmiş .Mevsimler değişiyor , şehirler değişiyor ve tabi ki insanlarda Biraz zaman alacak ama covid sürecinden sonra yeni normale dönülecek denilmişti .Ben bu yalana nasıl inandım demek isterdim ama yalanlar duymaya ihtiyacım vardı her insan gibi .Dücane'nin dediği gibi halk hakikati değil .İsa Mesihi çarmıhta görmek ister .Nar tanesi gibi etrafa saçılma(Ma)lıyım veya kabuğuma çekilip bir inci tanesi olma(Ma)lıyım .
4 notes · View notes
Text
Hem yaralı hem yakını bir yaralının
kırıldı kuş sesinden direkleri dünyanın, kaldım eşikte sübyan
kaldım cümle ovayla temmuzun köklerinde, yaşlanmış ağaçlara dert oldum.
Kimi görsem dedim işte burdayım, iki ince boynumun arasında
kimi görsem dilim buruk, kelimeler ölümlü, sesim anadan üryan.
Yürüdüm benle birlik ağır bir halk yürüdü
suya baktı ağırdı, güze düştü ağırdı, yola vurdu ağırdı.
Bir sabah dünya boşken kalkıp sordum kendime: neyin var taşınacak?
şu kırık dal sesinden, şu tökezleyen ırmak gürültüsünden başka
neyin var sen gidince aklı sende kalacak!
Şehirden Erzurum kitaplardan Krişna
üzerime uzattım gerneştikçe yorgun düşen evleri, hiç yaşlanmadı akşam
hiç yaşlanmadı bana bütün ana dillerden kar toplayan çocuklar.
Kurutulup saklanmış bir hayatım yok diye beni boşladı kışlak
indim aşağılara, ilk seferde dürülmüş sancak gibi açık kaldı maceram.
Hangi kavşakta dursam çatallı bir acıyım.
dağınık bir toy yeri, emanet bir elbise, bir ince kopuz sesi.
Yok yerlere yön oldum; her hayrata okuttum bu şaşkın kitabeyi
ki çözülsün insanların insanlara dokunduğu sınırda neden ellerim çolak
ve neden baktığımda büyüyor ölü balık gözleri.
Yurtsuz Marek* beni çiz benden başka göçmen yok
boştu varlığın evi iki ince boynumla salındım ortalıkta.
Bak nasıl da oturuyor üstüme sararmış otlakların uzaktan görünüşü
trampetler çalınca toz kalkan bir kasaba gibi duruyor yüzüm
soyuldu her bir yanım günlere yapışmaktan, hâlâ sütten kesilmedi bu yara.
*Marek Brzozowski. Göç temasını işleyen Polonyalı bir ressam.
Ali Ayçil
(Dergah Dergisi, 174)
2 notes · View notes
Text
Log aaj kal azma kar decide karte hain
Haath thamne ke baad janana shuru karte hain
Choone ke baad rooh ko samajhte hain
Aur mahino bitane ke baad bore ho jate hain
Zindagi ki raftaar ko woh Ishq mein azma rahe hain
Shuruwat se nahin anth se shuruwat kar rahe hain
Aashiqui ko shayaad nazar lag gayi hain
Warna iss sadiyon purani reeth ko
Itne halke mein bhike kabhi dekhi nahi hain
- Ruchika Lohiya
6 notes · View notes
orange-s-mario · 2 years
Text
7 notes · View notes
cinaraslan · 2 years
Text
13 Eylül 1924 tarihinde Erzurum Pasinler ilçesinde 6.9 kuvvetinde meydana gelen depremde 310 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Bu deprem felaketi nedeniyle Ata’mızın Erzurum ve civarında depremle ilgili yapmış olduğu incelemeleri içeren Erzurum – Sarıkamış – Kars Gezisi’ni sizlerle paylaşmak istedim.
Bu gezide meydana gelen olayları, depremle ilgili kurulan Deprem Komisyonunu, vali, kaymakam, belediye başkanları, il temsilcileri ve köylü vatandaşlar ile yapılan görüşmeleri okuyacaksınız. Bu gezi anısında, depremzedelerin ihtiyaç ve beklentilerinin tespiti, karşılanması, ulaşımı gibi yapılması gereken işlerin yerinde ve anında bir devlet adamının görerek kararını ve Başbakan’a verdiği talimatı okuyacaksınız.
23 Ekim’de Van’da meydana gelen deprem felaketi nedeniyle, 13 Eylül 1924 tarihinde Erzurum’da meydana gelen deprem için Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Deprem Ziyareti yazısıyla sizleri baş başa bırakıyorum.
Ruhi Duman
İstanbul, 10 Kasım 2011
GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN
1924 ERZURUM DEPREMİ ZİYARETİ
Cumhurbaşkanı Hazretleri 30 Eylül 1924 Salı günü saat 17.00’de Erzurum’a ulaştılar. Erzurumlular, Milli Mücadelenin ilk günlerinde tanıyıp, bağırlarına bastığı büyük hemşehrileri Gazi Paşalarını Erzurum’a üç saat mesafede bulunan Ilıca’da karşıladılar. Ilıca’dan-Erzurum’a kadar bütün yollarda Erzurum halkı, çevre kasaba ve köylerden gelen atlı ve yayan binlerce Erzurumlu, dernekler, heyetler, temsilciler, askerler, içten gösterilerle Gazi’yi aralarına aldılar. “Çok Yaşa” sesleriyle selamladılar.
Gazi Paşa, halkla beraber yürüyerek İstanbul kapısına geldi. Burada özel olarak hazırlanan arabaya bindiler. Arabanın iki yanında subaylar, atlılar, öğrenciler olduğu halde kalabalık bir halk grubu halinde olağanüstü bir törenle Hükümet Konağı’na gelindi. Kısa bir dinlenmeden sonra, Erzurum’da yeni yapılan caddenin açılış töreni için hazırlıklar yapıldı. Caddenin, Gazi Paşa tarafından, bu gazi hatırası olarak kendi onuruna ve adına açılışının izlenmesi için hareket edildi. Tören yerine gelindiğinde, belediye başkanı caddenin adının (Gazi Kemal Caddesi) konması hakkında halkın arzusunu Cumhurbaşkanına arz etti. Cumhurbaşkanı caddeye (Cumhuriyet Caddesi) adının konmasının daha uygun olacağını, çünkü “Ebedi olan ve ebedi kalacak olan Cumhuriyettir” dedi. Caddenin açılışı yapıldı. Cumhurbaşkanının arzusu yerine getirilerek adı (Cumhuriyet Caddesi) oldu
Akşam belediyede yapılan toplantıda, Erzurumlular adına “Erkek Öğretmen Okulu” Müdürü Cemal Bey bir konuşma yaptı. Gazi Paşa Hazretleri halk adına yapılan konuşmaya cevap olarak, hazır bulunanlar üzerinde büyük etkiler bırakan aşağıdaki konuşmasını yaptılar:
Cumhurbaşkanı 1 Ekim 1924 Çarşamba günü saat 08.00’de beraberindeki vali, kolordu kumandanı, geziye katılan arkadaşlarıyla birlikte Erzurum’dan hareket ettiler ve zelzeleden en çok zarar gören mahalle ve bölgeleri gezdiler. Gazi Paşa, özellikle zelzele felaketine uğramış vatandaşlarla ilgilendiler.
Erzurum valisi Zihni Bey’in başkanlığında kurulan “Zelzele Felaketine Uğrayanlara Yardım Komisyonu”nun toplantısına katılan Cumhurbaşkanı gerekli bilgileri aldıktan sonra konu ile ilgili gelişmelerde bulundular. Bu toplantıya, askeri yardımlar için Kolordu ve Müstahkem Mevki Kumandanları da katıldı.
Zelzele felaketine uğrayanlar için Gazi Paşa Hazretleri on bin, Latife Gazi Mustafa Kemal Hanımefendi on bin lira bağışta bulundular. Gezide beraberinde bulunan Yozgat Milletvekili Hamdullah Suphi, Gaziantep Milletvekili Kılıç Ali, Rize Milletvekili Rauf Beyler üçer yüz lira, Başyaver Rusuhi, Muhafız Kıtası Kumandanı İsmail Hakkı Beyler yüzer, Yaver Muzaffer ve Özel kalem Kâtibi Memduh Beyler ellişer lira yardımda bulundular. Cumhurbaşkanı Hazretleri 2 Ekim 1924 Perşembe günü saat 08.00’de beraberindeki heyetle, zelzeleden en çok zarar gören Pasinler ilçe merkez ve köylerini ziyaret ettiler. Burada kaymakam ve ilgililerden, felakete uğrayan vatandaşlardan bilgi aldılar.
Saat 10.00’da Hasankale’ye geldiler. Burada halk olağanüstü gösterilerle Gazi Paşa’yı karşıladı. Hasankale harabe haline gelmiş sokaklarına, binalarına kadar bayrakla donatılmıştı. Şehrin girişine bir “Tak” yapılmış ve üzerine “Hoş geldiniz Gazi paşamız-Acılarımız dindi-Çok yaşa” yazılmıştı. Bu görülmedik içten, sıcak karşılama ve bağlılık herkesi etkiledi. Acılar yok olmuştu. Ümit doğmuştu.
Hasankale ilçesi adına “Hasankale Erkek Numune Okulu”ndan bir öğrenci içten bir konuşma yaptı. Sözlerine şu cümlelerle başladı.
- “Safa geldiniz ey yüce kurtarıcımız, Gazi Paşamız…”
Cumhurbaşkanı burada zelzelenin sebep olduğu hasar ve zararlar hakkında bilgi aldı. Acele olarak, kış gelmeden önce alınacak önlemler hakkında ve yatırımlarla ilgili olarak yetkililerle, halkla görüşmelerde bulundular. Hasankale’den Köprüköy, Yağan, Emrekum, Merdiven, Kumasor, Dölek köylerine gidildi. Bütün bu köyler yok olmuş durumdaydı. Acı bir manzara tüm yürekleri parçalamıştı. Köylülerle Gazi’nin harabeler arasında dertleşmeleri içten duygularla bir baba-oğul gibi kucaklaşmaları, sigara içip söyleşileri çok hazin oldu.
Köylüler bu büyük felaketi Cumhurbaşkanını aralarında görmekle unuttuklarını, teselli bulduklarını, her türlü elem ve acıya dayanmak gücüne kavuştuklarını gözyaşları içinde Gazi Paşalarına sarılarak, ellerini öperek anlatıyorlardı.
Gazi Paşa bu sıcak ve gönülden davranan köylülere;
- “Dertlerinizi dinleyip, durumu anladıktan sonra maddeten ne gibi yardımlarda bulunulabileceğini, hükümetçe yapılacak görüşmelerde ihtiyaçları tespit etmek istediğini”
açıkladı. Bu konuda köylülerle uzun uzun görüşmeler yapıldı. Akşam Erzurum’a dönüldü.
Cumhurbaşkanı ve beraberindeki heyet, 4 Ekim 1924 Cumartesi günü saat 11.00’de Sarıkamış’a gitmek üzere Erzurum’dan hareket ettiler, yedi saat süren bir yolculuktan sonra Sarıkamış’a vardılar. Bu yolculuktaki halk ve köylülerin gösterdiği sevgi ve bağlılıkları, güven ve ümitleri çok heyecanlıydı ve olağanüstü sahnelerle dolu idi.
Gazi Hazretleri yolda zelzeleden zarar ve hasara uğrayan her köye, yerleşim yerine giderek, oradaki köylülerle, halkla görüşmüş, ihtiyaçlarını sormuş, yapılacaklar hakkında açıklamalarda bulunmuştu. Her yerde aldığı cevap aynıydı. Coşku, sevgi içinde köylüler.
- “Üzülmeyiniz Paşam, Cumhuriyet hükümetimiz var olsun, kurtarıcımız sağ olsun, biz hiçbir şey istemeyiz, onların sayesinde biz bu köyleri altından yaparız…” Tamamı yıkılmış Zanzak Köyü’nde duruldu. Bu sırada köylülerden birisi koşarak, danasını yakaladı. Büyük bir heyecanla danayı kesmek, Paşasına kurban etmek için yatırmıştı.
- “Allaha yemin ettim, ben fakirim, fakat Gazi Paşamı gördüm muradıma erdim, bugün zengin oldum.”
sözleriyle duygularını ifade ediyordu. Bütün bu heyecanlı gösteriler, enkaz arasında, yıkıntılar içinde, barınacak yer, yiyecek ekmek ve giyecek elbiselerden yoksun, felakete uğramış köylülerden geliyordu. Coşku, acı, şaşkınlık, onur, kıvanç ve güven bütün heyeti sarmıştı.
Gazi Paşa Hazretlerinin Sarıkamış’a gelişleri tren, fabrika düdükleri ve top sesleriyle karşılandı. Bütün Sarıkamış halkı, çevreden gelen halkın büyük gösterileriyle olağanüstü bir karşılama töreni durumunu aldı. Bütün dudaklardan “Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Cumhurbaşkanımız” sesleri duyuldu.
Gazi Hazretleri kendilerini selamlayan piyade ve topçu birliklerinin ve bunların sonunda aynı düzen içinde yer almış halkın, öğrencilerin önünden geçerken;
- Nasılsınız, iyi misiniz?
şeklinde sesleniyor, asker ve sivil hep bir ağızdan
- Sağol-Yaşa
bağırışlarıyla cevaplanıyordu. Gece Sarıkamış’ta bir bayram şenliği başladı. Fener alayları, havai fişek gösterileri yapıldı. Halk sabaha kadar yollarda gösterilerine devam etti.
Cumhurbaşkanı ve beraberindekiler 5 Ekim 1924 Pazar gününü Sarıkamış’ta geçirdiler ve incelemede bulundular. Sarıkamış’tan zelzele bölgesine gereken kerestenin bu bölgede hazırlanıp, gönderilmesi konusunu inceledi. Bütün birliklerin bu konuda gönüllü hizmetlere hazır olduklarını gördü.
Cumhurbaşkanı ve konuklar, 6 Ekim 1924 Pazartesi günü sabahı trenle Kars’a hareket ettiler. Sarıkamış’tan ayrılışta özellikle Sarıkamış hanımları genç, yaşlı, memur, asker, köylü eşleri çok parlak bir uğurlama töreni yaptılar. Latife Gazi Mustafa Kemal, bütün gönülleri içtenlikle fethetmişti.
Saat 12.30’da Kars’a gelindi. Tren istasyonunda çok coşkulu bir karşılama töreni yapıldı. Gazi Paşa Hazretleri’ne istasyonda ayrılan binaya gelinceye kadar yolun iki tarafına dizilen öğrenciler, kadın erkek bütün Kars halkı, köylerden süslü arabalarıyla koşup gelen çiftçiler coşku dolu gösteriler ve alkışlarla büyük kurtarıcılarını selamladılar. Kızılçakçak, Kağızman ve Ardahan’dan heyetler karşılama törenine gelmişlerdi. Cumhurbaşkanı önce vilayeti, belediyeyi, Halk Partisi’ni, Türk Ocağı’nı, “Kız İlkokulu”nu ziyaret etti. Vilayette gelen heyetleri kabul ettiler. Kumandanlıkta garnizondaki subaylarla tanıştılar. İlgililerden zelzele hakkında bilgiler aldılar. Nelerin yapılması gerektiği konusunda emirler verdiler. Türk Ocağı’nda onurlarına düzenlenen milli oyunlar gösterilerine katıldılar. Burada halk ve öğrenciler adına konuşmalar yapıldı. “Kars Numune Okulu”ndan bir genç, çok anlamlı ve coşku dolu bir konuşma ile bütün duyguları ve ümitleri dile getirdi. Genç diyor ki:
- “O meşum kara günlerin ve kara kuvvetlerin, bugünkü halk ve hükümetinde ve biz Türkleri sonsuz mutluluğa eriştiren Cumhuriyet devrinde, artık yeri yoktur ve olmayacaktır..”
Kars’ta dokuz saat kalındı. Gazi için burada en önemli konu, 40 yıldır anavatandan ayrı kalan Kars’ın en önemli ve acil ihtiyacı milli eğitimdi. Bu hususta gereken emirleri verdi. 6/7 Ekim 1924 gece yarısından sonra trenle Sarıkamış’a dönüldü. Gezileri, emirleri, görüşleriyle ilgili bilgileri aşağıdaki şifreli/telgrafla Başbakan İsmet Paşa’ya gönderdi.
Tumblr media
2 notes · View notes
bikdim · 2 years
Text
çığlık çığlığa
artık dünyanın sonunun yavaş yavaş geldiğini kanıksarcasına, ruhumun bu yaşamdan bir beklentisi olmadığını anlayabiliyorum. 
bir deprem coğrafyasının göbeğinde yer alan türkiye cumhuriyeti aşağı yukarı beş yüz yılda bir olan bir deprem ile sarsıldı. 
her gece mutlaka yatağa yattığımda acaba o gece bu gece mi dediğim istanbul’a biçilmiş depremin kâbusu ile bir ömür geçirmeye çalışırken, beş yüz yılda bir olan bir deprem güneydoğu hattını vurdu ve ona yakın şehri yerle bir etti. 
muhtemelen on binlerce ölü var ama bu rakam hiçbir zaman resmiyete dökülmeyecek. 
kara bir kar kış gününde, insanlar göçüklerin altında çığlık çığlığa, çürük bir sistem, kokuşmuş bir güç sevdası bu vatanı bir düşmanın mahvedebileceğinden belki de milyon kat daha beter etti, etmeye de devam ediyor. 
ekonomik kriz, parasızlık, işsizlik, mutsuzluk, ümitsizlik, biçarelik, halkı derbeder etmişken, bir de beş yüz yılda bir olan depremin seçim öncesi on şehri birden vurması. 
komplocu, ya da komplo teorici, ya da komploya dair herhangi bir sempati beslediğim hiçbir dönemim olmadı, fakat...diğer yandan tesadüflere de asla inanmadım. 
rastlantı olan nedir? 
tesadüf olan nedir? 
amerikan savaş gemisi boğaz’a dev bir bayrakla giriyor. 
yabancı ülkelerin konsoloslukları ve okulları “aman ha!” mesajları çekip dükkanı kapatıyor, olası bir terör saldırısı ihtimali için uyarı kuyruğuna giriyorlar. 
bunların hepsi yıllardır beklenen seçim tarihi açıklandıktan sonra oluyor, seçim tarihi yaklaşırken herkeste bir korku, bir stres, bir bilinmezlik... ve tüm bunlara ilaveten beş yüz yılda bir yaşanan bir deprem. 
evet, bilimsel olarak elbette ki her şey yerli yerine oturuyor izah edildiğinde, depremin hiçbir komplo teorisi ile bağdaşamayacağının üstü kazılarak çiziliyor. 
bu fay hattı çok uzun zamandan beri kırılmamış, prof’lar uyarılar geçiyor yıllarca bakın burada bir tehlike var dikkat diye, ama herkesin deprem beklentisi İstanbul, ve kentsel dönüşüm adı altında rantsal dönüşüm salgını mevcut. 
hiç kimse, hiçbir şeye hazır değil. 
bu ülkede, kimse öngörülen hiçbir teknik ve bilimsel bilgiye karşı yetkin bir hazırlık içine girmiyor, buna karşın felaket olduğu an toplumsal, sivil bir seferberlik ilan ediliyor, bunu da halk kendi imkânlarıyla, sivil toplum örgütleri, yardım kuruluşları, ya da bireysel olarak herkes elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyor. 
bu hep böyleydi. 
diğer yandan ne depreme hazırlık, ne deprem ile mücadele, ne deprem vergilerinin yerinde kullanımı, ne yeni yapılmış evler, ne afet anında uygulanması gereken acil durum bilgi ve tatbikatları, ne yeterli malzeme, ne de yeterli teknoloji, ne de yeterli insan gücü, ya da ahlaki kuvvet... bunların hepsi depremle birlikte sarsılıyor ve yıkılıyor. 
yeni inşa edilmiş trilyonluk evler, hepsi toz duman bir halde yıkılıyor, hükümet chp’li belediye başkanlarının isimlerini ağzına almamak için yarışa girişiyor. 
sosyal medyada bilgi kirliliği, ahlaki sapkınlıklarını böyle bir ana oyuncak edenler, şeytanın her türlüsü bu anda beliriyor. 
elbette ki iyiler bu savaşta yine var gücüyle mücadele etmeye devam ediyor, edecek de. ama iyilik ne denli azaldı, ahlaki değerler ne denli yok oldu bunu göremiyor muyuz? görmek mi istemiyoruz? oysa ki üç maymunu oynayanlar bile her şeyi görüyor ve biliyor. 
eksi derecelerde göçük altında çığlık çığlığa kurtarılmayı bekleyenler, yakınlarını, bebeklerini, annesini, babasını, eşini, hayvanlarını, göçük altından çıkarabilmek için yüreğini ateşe verenler... o insanlara yardım etmek için allah’a yalvarmaktan başka çaresi olmadığını bilerek saatlerce ekran başında, internet başında ağlayanlar, gücü yetip de maddi ya da fiziksel olarak yardıma koşabilenler...
umudumuz iyiliğin kazanması, ama umudumuz asla kötülüğün gözden gelinmesi değil, bilakis en ağır şekilde cezalandırılması.
on binlerce kişinin hayatına mal olan bu insanlar elini kolunu sallayarak aramızda mı dolaşacak? suyunu içecek, yemeğini yiyecek öyle mi? on binlerce canın hakkına giren bu şeytanlar cezalandırılmadan bu diyardan göçecek öyle mi? ilahi adalete mi emanet ettiğinizi düşünüyorsunuz, nasıl olsa allah’a hesap verecekler mi diyorsunuz? aramızda dolaşsın, yesin içsin, uyusun mu diyorsunuz? 
bu milletin başına çöreklenenler, bu milleti şeytanlara satanlar, şeytanlaşanlar, bu milleti, bu vatanı helaka sürükleyenler, sadece elinde gücü olanlar değil, halkın içinde de bu şeytanlığı onaylayanlar ve bu şeytanlara kol kanat gerenler... cezalarını çekmeden buradan gidecekler öyle mi? 
beklenen İstanbul depremi vuku bulduğu zaman, hele ki o zamana kadar şu an olduğu gibi hâlâ hiçbir önlem alınmamaya devam edilecekse, işte o gün cehennemin yeryüzündeki gerçek oryantasyonu olacağı da bilinmelidir. 
iblisler, ve tüm zebaniler İstanbul’un ve bu ülkenin yıkımına neden olacaklar, eğer ki hâlâ bir önlem alınmamaya devam edilecekse. 
bunu yıllardır, 99 depreminden bu yana söyleyen bilim adamları var, haykırıyorlar ama duyulmuyorlar ya da geçiştiriliyorlar. 
bu vatan, bu millet birkaç zebaninin oyuncağı olmamalı. 
bu vatan, bu kıymetli topraklar bu zebanileri savunanlar yüzünden helak edilmemeli. 
bu felaketi yaşayanlar, şu an eksi derecelerde, kışın en keskin vurduğu bir coğrafyada, göçük altında hayatlarını sorguluyor, gözlerinin önünden yaşamları geçiyor, çığlık çığlığa haykırıyor ve yardım bekliyorlar.
bu ülkenin zebanilerden arınması belki de yüzde yüz mümkün olmayacak, bu zebaniler, bu ülkeye bunu yaşatanlar tamamen buradan silinip gitmeyecekler ama bilmeliler ki burası zebanilerin tek bir tanesinin bile kalmayacağı güne kadar iyilik uğruna savaşmaya devam edecek. 
tüm bu çöken evleri inşa edenler, müteahhitler, buna izin verenler, bunu onayanlar, ahlaksızlar, vatanı satanlar, rant peşinde olanlar, paranın uğruna satamayacağı şeyi olmayanlar, ruhsuzlar, şeytanın azgın çocukları, ve bunları savunanlar, bunlara kol gerenler, bunlara akıl erdirenler, bunlarla bu yola baş koyanlar er ya da geç en hakiki cezalarını bulacaklar, helak olacak birileri varsa ilk başta onlar olacaklar. 
kolay olmayacak belki, ama gözüne perde inmişlerin de gözleri açılacak. 
her oyunun bilinmeyen bir bug’ı vardır. 
kurduğunuz oyunların bug’ına yenik düşeceksiniz ve aklınızın alamayacağı şekilde mağlup olacaksınız. 
allah’ın, ahlakın, iyiliğin, vicdanın, etiğin yolu birdir ve de şaşmaz. 
iyilik kazanacak, allahım sen yardımcımız ol. 
2 notes · View notes
ekremcoban · 2 years
Text
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
Düşmanlarımız dışında
Düşmanlarımız çünkü
Sevgiyi yok ettikleri için
Düşmanımız oldular-
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif yüreğiyle
Geçip gitti güvercinleri anımsatarak.
Uzaktaki şehir
Uykuya dalmıştır şimdi.
Düşündüm bir bir
Kardeşlerimin ne yaptıklarını
Nihat
Uyumuyor olmalı.
-Nefis bir şarkı
Söylüyor yandaki odadaki kız
Bir Rus
Halk şarkısı.
Ve şimdi koroyla
Başladılar-
Nihat düşünüyordur
Karanlıkta.
-Sanırım
Bir saatten sonra
Hapishanede
Dışardan söndürüyorlar ışıkları-
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kelebek adımlarıyla
Geçip gitti karın üzerinden.
İnsanlar kendi şarkılarını
Kendi hayallerini taşıyorlar.
Çağdaş şarkılar
Gerekli onlara
Hem Hayatlarının
Derinliklerinden söz eden
Gerçekleştirilmiş
Gerçekleştirilmemiş duygularından,
Hem
Kavgayı ateşleyen
Somut
Anlaşılır
Akıllı şarkılar.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Acılarla dolu bu dünyaya.
İnsafsızlık
Vahşet
Hala güçlü
Ve hala iktidarda.
İnsanlar
Ölüyorlar.
Gepgenç
Sımsıcak
Ölüyorlar
Sanki
Ölmüyorlarmış gibi.
Bir yandan sürüp gidiyor-
Hayat;
Bir yanda tel örgüler
Parmaklıklar.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Yağdı kirpiklerine bir kızın
Yağdı mavi bir nehre
Saçlarıma yağdı
Otobüslere
Ağaçlara
Evlere.
İçimden okşadım onu.
Kelebek adımlarını
Yanımdan geçen kızın.
Herhangi bir kız
Hayalleri olan.
İstedim ki
Daha güzel
Olsun şu dünya.
İstedim ki
Beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Bitsin artık
Bu sürüp giden alçaklıklar.
Bir bebek
Ölüm tehdidi altında yaşamasın
Beşiğinde.
Ve paramparça olmasın
Sımsıcak
Capcanlı
Yaşayıp giderken insanlar.
Bırakın, beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Hayallerimiz olsun.
Yaşayalım
Özgür
Güzel
Düşünceli.
Anlatalım
Düşündüklerimizi birbirimize.
Sevinç egemen olsun her yerde
İnsanca
Bir kaygı.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar.
Yağsın.
Dünya daha güzel olacak
İnanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
İnandığım kadar.
2 notes · View notes