Tumgik
#Mutluluk Paradoksu
dipnotski · 2 years
Text
Ziyad Marar – Mutluluk Paradoksu (2022)
Ziyad Marar – Mutluluk Paradoksu (2022)
Bugün milyonlarca terapist ve gurunun bulunması, bizim mutluluk saplantımızın en büyük göstergesi. Ziyad Marar, bu modern saplantının kökenlerini açıklıyor ve mutluluğu aramaya ayırdığımız enerjinin neden boşa harcandığını gözler önüne seriyor. Mutlu bir yaşam hayali, Platon’dan beri düşünürleri meşgul etti ve modern zamanlarda bu konu, çağımızın en önemli konularından biri haline…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
theworldisnotyours · 9 months
Text
Gerçekten herkes istediğini elde edebilir miydi? Eğer herkes uğruna yaşadığı hayalini elde etmek amacıyla verdiği uğraşın kesinlikle olacağı ihtimalini göz önünde bulundurmasaydı yine de o hayali kurar mıydı? Yoksa hayat, zihnimizden geçenlere ulaşma yarışı mıydı? Peki gerçekten istediğiniz yaşam ve mutlu olma şartlarınız aslında fantezi filmlerinden çıkmak yerine gayet olası ama bir o kadar da olması zor olan bir paradoks olma ihtimali bizim kendimizi zihnimizde sınırlama ve şartlandırma ihtimalimizle bağlantılı mıydı? Bunlar zor sorular. Ama tek gerçek şu ki, insanın kendini mutlu hissetmek için istediği şartlara ulaşması düşününce o kadarda zor değil. Yoksa sizde mi her şeyi ve bütün bu maraton hayatı bir kenarı bırakıp bambaşka bir yerde yeniden kendinizi ebeveynlerinizin sizi büyüttüğü şekilde değil de en baştan yaratmak istediniz. Pek de zor değil gibi sanki, ama bunu yaptığımızda kendi doğamıza ihanet etme hissiyatı bizi engelliyor ya da “kendi doğamız” bir saçmalıktan mı ibaret? Her günü hatta saniyeyi sadece bir kere yaşama tecrübesinde bulunduğumuz hayat aslında bu kadar düşünmeye değer miydi? Ailemizi, işimizi ve hayatınızda olan her şeyi bir kenara bırakıp neden hayallerinin peşinden koşmuyorsun? Yoksa bu eylemin sana verebileceği (kendin) psikolojik baskıdan mı korkuyorsun? En kötü ihtimalle senin hayatın başkalarının duygu durumuna mı bağlı, daha onlar bile hiç bir şeyden mutlu değilken. Belki de bu kadar düşünmeyi bırakıp sadece uzaklaşmalıyız sonsuz bir veda size eski hayatınızda elde edemeyebileceğiniz bir mutluluk ve huzur verebilir. Senin için bir doğuş geride kalan için sonsuz bir korku paradoksu yaratabilir. Onlarla iletişime geçemezsin çünkü bu seni cesur değil korkak yapar ve kimsenin de kendisi için bir başkasının hayatını alt üst edecek bir hakkı yok! Eğer bu paradoksun içerisindeysen sana bol şanslar, çünkü aklını kaçırmaya düşündüğün kadar uzak değilsin.
Ya düşün ya da hiç düşünme, bir gün toprağa gireceksin ve hiç bir şey olmuş olmayacak!
2 notes · View notes
vincentindunyasi · 3 years
Note
Sarhoş olma durumuna karşıyım, hafif hafif içmeli saçmalamadan. Şimdi bende sana bambaşka bir dünya sunuyorum, keşfetmek istersen. Uzun gece ve tutkulu şeyler hep dikkatimi çekmiştir.
Kadınları keşfetmek deyince aklıma geldi bak, Kadın, hayattaki en mükemmel enstrümandır. Ama ne yazık ki, her erkek nota bilmez. der Farid Farjad.
Osho Kadın kitabında, Bir kadın neredeyse bir müzik enstrümanı gibidir; onun tüm bedeni muazzam bir duyarlılığa sahiptir. der.
Yüzyıllardır birlikte yaşıyoruz, ne kadınların kendilerini keşfedilmesine izin veriliyor ne erkeğin keşfetmesine. Ülkemizdeki kadınların 2/3 orgazm olmuyor daha doğrusu olamıyor daha da kötüsü yaş aralığı büyüdükçe oran küçükmüş gibi daha da büyüyor.
Yine Kadın kitabından bir alıntı yapmak istiyorum burada, Kadına en büyük zararı evlilik kurumu verdi çünkü ne kadın, ne de erkek tek eşlidir; psikolojik olarak onlar çok eşlidir. Çok eşliliğe yorum yapamasam da haklı olduğu bir nokta var es geçemeyeceğimiz, Kadına en büyük zararı evlilik kurumu verdi. Özellikle de bizim gibi gelişmemiş ülkelerde.
Günaydın bu arada 🙃
Günaydın :)
Ben hazırım, sen de hazır olduğunda. Ben, Farid, Osho ve yalnızca diğer bazı erkekler bu durumu kavrayabilmiş. Fakat farklı yorumlar getirmişiz.
Orgazm konusu oturup konuşulması gereken ciddi bir konu. Tabular sebebiyle göz ardı ediliyor. Bunu sadece yerli değil yabancı kadınlarda da deneyimledim. Tanımaya çalışırken bazı insanlar utanabiliyor. Her kadın farklı şeylerden hoşlanıyor, farklı hazlara sahip herkes. Kimisi kulak memesinin emilmesinden hoşlanırken kimisini huylandırıyor. Kimisine göğüslerinin emilmesi haz verirken kimisi kayıtsız kalabiliyor. Ya da boyun bölgesi erojen kabul edilirken her hatunda beklenen reaksiyon gerçekleşmeyebiliyor. O yüzden tanımak gerekiyor. Tanıyıp mutluluk paradoksu oluşturmak gerekiyor.
Mutluluk parakdoksu benim bulduğum bir tanımlama, anlamı; Kadınını mutlu etmekten mutlu olmak. Karşındakini mutlu edince mutlu oluyorsun. Böylece bir mutluluk döngüsü başlıyor. :) Ona haz vermek sana haz veriyor. Bu böyle olduğunda tarifi olmayan, tutkularla dolu bir zevk çukuruna giriyorsun.
Evlilik ve çok eşlilik konusuna yorum yapmayacağım. Ancak tecrübe önemli. Kaç erkek kadın biyolojisini okuyup araştırıp öğrenmeye çalışmıştır ki... ve yukarıda yazdığım gibi kadını neyin mutlu ettiğine önem vermiştir...
2 notes · View notes
pegasusyayinlari · 4 years
Photo
Tumblr media
Kitap önerileri... 📚 1. Niçin Uyuruz? Yeni Uyku ve Rüya Bilimi, Matthew Walker 2. Yaşam 3.0: Yapay Zekâ Çağında İnsan Olmak, Max Tegmark 3. Atomik Alışkanlıklar, James Clear 4. Sıfırdan Bire: Startuplar Üzerine Notlar Ya Da Geleceği İnşaa Etmenin Yolları, Peter Tükel & Black Masters 5. Ayakkabı Gurusu: Nike'nin Yaratıcısının Yaşam Öyküsü, Phil Knight 6. Kendi Kendine MBA, Josh Kaufman 7. 100 $'lık Başlangıç, Chris Guillebeau 8. Azim: Sabır, Tutku ve Kararlılığın Gücü, Angela Duckworth 9. Duygusal Çeviklik: Normlara Takılı Kalmayın, Değişimi Kucaklayın, İşinizde ve Hayatınızda Gelişin!, Susan David 10. Şempanze Paradoksu: Özgüven, Başarı ve Mutluluk İçin Zihin Yönetimi Programı, Steve Peters #kitap #book #kitapönerisi #pegasusyayınları 👉 https://ty.gl/pylypeip https://www.instagram.com/p/CEUymIWpXct/?igshid=l5bna5sis6tt
5 notes · View notes
volkandemirbas · 4 years
Photo
Tumblr media
#Repost @poet.egitim • • • • • • Istanbul, Turkey "MOTİVASYON 2.0 : Ödül ve Ceza Kararlarımızı Nasıl Etkiler?" isimli yeni videomuz yayında. https://youtu.be/bWWn1ztiJVM İMMİB işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz uzaktan eğitimin 2. bölümü * Davranışçı ekolün motivasyona yaklaşımı * Klasik şartlanma ve Edimsel şartlanma * Motivasyon 2.0: Ödül ve Ceza * Oyunlar neden çekicidir? * Ödüller neden bu kadar güçlü? * Dopamin etkisi * Ödüllendirmede dikkat edilmesi gereken iki kritik konu * Karar verme ve Buridan' ın Eşeği Paradoksu * Davranışsal Ekonomi ne söyler? * Dan Ariely' nin araştırmaları: Kararlarımız kendi kontrolümüzde mi? * Davranışçılıktan ne öğrenebiliriz? * Davranışçılık kuramının tehlikeleri Keyifli izlemeler :) YouTube Kanalımız: https://bit.ly/PoetYouTube Abone Olmak İçin: https://bit.ly/PoetYouTubeAboneOl #motivasyon #ödül #ceza #davranışçılık #davranışsalekonomi #davranışçıyaklaşım #kararverme #liderlik #yönetim #aitlik #mutluluk #stres #sağlıklıilişkiler #iletişim #ayşedemirbaş #aysedemirbas #poeteğitim #poetdanışmanlık https://www.instagram.com/p/CFbt9knAaCP/?igshid=1ji0qtelxzl0z
1 note · View note
bhedana · 5 years
Text
İnsanların mutlu olmak istemelerine rağmen acı çekmelerinin ve mutsuz olmalarının çok derin bir nedeni vardır. Bu neden o kadar derindir ki mantık ona ulaşamıyor. Aksi halde herkes mutlu olurdu. Mutsuzluğun ve acıların nedeni nedir? İnsanoğlunun mutlu olmak istemesidir. Birey ne kadar mutlu olmak isterse, o kadar berbat hale geliyor, perişan oluyor ve mutsuzlaşıyor. Bu paradoksu anlamak için insan zihninin çalışma mekanizmasını kavramak gerekir. Zihin mutluluk ister ama çabaları mutsuzluğa ve acılara neden olur. İnsan mutlu olmak için sağlıklı olmalıdır fakat sağlığını bozmak için elinden gelen her şeyi yapar ve mutsuz olur. Örneğin mutlu olmak isteyen insan her gün sigara içer ve kanser olup acı çekerek mutsuzluğun dibine vurur. Eğer insan mutsuzluğa ve acılara son vermek istiyorsa, mutlu olma isteğinin ötesine geçmelidir. O zaman hiçbir şey bireyi mutsuz edemez. Mutlu olma isteğinin kendisi mutsuzluğun ve acıların nedenidir. Ama nasıl? Mutlu olma isteği insanı gerçeklerden uzaklaştırır. Gerçekten kim olduğunu ve gerçekten ne hissettiğini anlamak yerine gerçekte olmayan, hayali olan bir mutluluk istenir. Bu istek sen ve gerçek arasında bir duvar oluşturur ve sen gerçekten uzaklaşınca acı çeker ve mutsuz olursun. Niçin insan mutluluk ister? Çünkü mutlu olmak bireyin ebedi halidir.
Mutluluk Nedir ve Nasıl Mutlu Olunur Kitabı
Büyük Üstad Akif Manaf
2 notes · View notes
umuttosunlar · 5 years
Text
Hayatınızı Nasıl Organize Ediyorsunuz?
Tumblr media
Richard Branson gibi girişimciler her konu için ayrı listeler yapmayı tercih ediyorlar. Bazı diğer girişimciler ise takvim kullanmaya daha çok düşkünler. Peki, kim haklı veya kim yanlış?
Yapılacaklar listelerinin artıları ve eksileri nelerdir?
Richard Branson, “hayatımı hep liste halinde yaşayarak geçirdim” diyor. “Bunlar aranacak insan listeleri, fikir listeleri, kurulacak şirketlerin listeleri, bir şeyleri başarabilecek insanların listeleri arasında değişiyor. Ayrıca blogla ilgili konuların listesi, gönderilecek tweetlerin listesi ve gelecek planların listesi de var. Her gün bu listeler üzerinde çalışıyorum. Bazı görevleri iptal ederek fikirlerim şekilleniyor ve planlar ilerliyor. ” 
Yapılacaklar listeleri beyninize de yardımcı olabilir:
Araştırmalar, sınıfta notlar alan öğrencilerin duydukları bilginin damıtılmasında listelerin yardımcı olduğunu ve daha iyi hatırladıklarını göstermektedir. Yapılacaklar, soyut hedefleri somut eylemlere dönüştürür. Yapılacaklar listeleri hayatınızda düzen oluşturur, çünkü daha büyük projeler çekebilir ve bunları parçalara bölünebilir hale getirebilirsiniz. Yapılması gerekenleri önceliklendirmenize yardımcı olur. Eylemlerinizden sorumlu olmanızı sağlar. İlerlemiş olduğunuzu görebileceğinizden stresi hafifletir. Listelerinizdeki maddeleri bitirmek, o kadar iyi hissettirir ki, daha fazla maddeye tik atmak mutluluk duygunuzu yükseltir. 
Aynı zamanda, bazı listeler yapmak işe yaramaz çünkü:
Listesindeki öğelere nasıl öncelik verileceğini bilmeyenler var. Uzun listeler bezdirici olabilir. Bazen listelerinize daha fazla madde eklediğinizi ve sonra çıkardığınızı hissedersiniz. Uzun listelerde kişisel ve profesyonel görevleri karıştırmak kolaydır.
Yapılacaklar listelerinin sizin için işe yarayacağına inanıyorsanız, işte size görevlerinizin ne zaman yapılması gerektiği:
Tüm öğelerin keyfi bir son tarihi yoktur. Bu nedenle, takviminizi karıştırmak yerine bunu listenize eklemelisiniz. Mikro faaliyetler. Takviminizi tamamlanması yalnızca birkaç dakikanızı alacak görevlerle tıkamayın. Takviminizi daha uzun süren görevler için ayırın. Yapılacaklar listesini proje veya kategoriye göre gruplayın. 
Takvimlerin artıları ve eksileri:
Birincisi, yapılacaklar listesi zamanı hesaba katmaz. Uzun bir görevler listesine sahip olduğumuzda, birkaç dakika içinde hızlı bir şekilde tamamlanabilecek olanlarla başa çıkma eğilimindeyiz ve daha uzun sürecekleri geride bırakırız. Araştırmalar, yapılacaklar listesindeki işlemlerin yüzde 41'inin hiç tamamlanamadığını gösteriyor!
İkincisi, yapılacaklar listesi acil ve önemli arasında ayrım yapmaz. Bir kez daha, dürtü acil olanla savaşmak ve önemli olanı görmezden gelmektir.
Üçüncüsü, listeler yapmak strese katkıda bulunur. Psikolojide Zeigarnik'in etkisi olarak bilinen şeyde, bitmemiş görevler müdahaleci, kontrolsüz düşüncelere katkıda bulunur. 
Harvard Business Review'de açıklandığı gibi, yapılacaklar listesi “sizi başarısızlık ve hayal kırıklığına uğratmak için ayarlıdır” çünkü:
Seçim paradoksu. Listeleri yapmak bize çok fazla seçenek sunuyor ki bu bizi felç edebilir. Öte yandan, takvimler bizi seçimlerimizi sınırlandırmaya zorlar, bu da daha hızlı kararlar alabileceğimiz anlamına gelir. Hem daha kısa hem de daha uzun görevleri içeren bir listeniz olduğunda, kaçınılmaz olarak daha kısa görevleri seçersiniz. 
Bu nedenlerden dolayı, bazı girişimciler takviminizde "yaşamanızı" öneriyor. “Bu, görevlerinizi yapılacaklar listesinden çıkarmak, her birinin ne kadar zaman harcayacağını tahmin etmek ve takviminize aktarmak anlamına geliyor.”
Çevrimiçi takvimler çeşitli avantajlar sağlar:
Çünkü, takviminize birden fazla cihazdan erişebilirsiniz. Toplantıları ve randevuları planlarsınız. Randevular, toplantılar ve hatta görevler için hatırlatıcılar ayarlayabilirsiniz. Ayrıca herhangi bir yeni görevi veya toplantıya katılmayı kabul etmeden önce takvimime bakarım. Ayrıca, yapılacaklar listemi takvimime ekleyerek, yeri, gerekli malzemeleri ve enerji seviyesini önceden göz önünde bulundurabilirim.
Karma yaklaşım: Takvimler ve yapılacaklar listesinin aynı anda olması sorun değil.
Her ikisinde de artılar ve eksiler olsa da, mutlaka bir tanesini seçmek zorunda değilsin. Çünkü takvimler ile yapılacaklar listesi arasında büyük fark var:
Yapılacaklar listesi görevler içindir.
Takvim etkinlikler içindir.
Bu şekilde düşünün. Yapılacaklar listesi, tüm görevlerinizi ve işlerinizi tamamlamanızı sağlar. Takviminiz sizi takip etmekte ve ihtiyaç duyduğunuz yere gitmenize yardımcı olur.
Genel olarak, bazıları takvimlerin yapılacaklar listesi için ideal olmadığını, çünkü zaman merkezli oldukları düşünülür. Aynı zamanda, yapılacaklar listeleri her takvim için uygun değildir. Takviminizi saate veya tarihe bağlı etkinlikler için kullanın. 
Yapılacaklar listeniz daha önce bilinmeyen eylemlere dönüştürülebilir. Bu, halı temizleyicisi ile randevu almak gibi bir şey olabilir. Bunu yapmak, takviminizin kontrolden çıktığını hissettiğiniz kadar dolmasını önler.
Ben kendi hayatımda takvim olarak Google Calendar, to-do list olarakta her şeyimi not aldığım Evernote’u kullanıyorum. Peki, sizin için en iyi olan nedir? Listelere mi güveniyorsun yoksa takvimine göre mi yaşıyorsun? Veya takvimleri ve yapılacaklar listelerini aynı anda mı kullanıyorsun?
1 note · View note
icselguduler · 3 years
Photo
Tumblr media
“Kendimizi birine zorla aşık edemeyeceğimiz gibi, bir aşktan kendimizi alıkoymak da elimizde değildir.” Ziyad Marar - Mutluluk Paradoksu (Ankara, Turkey) https://www.instagram.com/p/Cam5vMkIRBu/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo
Tumblr media
"MOTİVASYON 2.0 : Ödül ve Ceza Kararlarımızı Nasıl Etkiler?" isimli yeni videomuz yayında. https://youtu.be/bWWn1ztiJVM İMMİB işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz uzaktan eğitimin 2. bölümü * Davranışçı ekolün motivasyona yaklaşımı * Klasik şartlanma ve Edimsel şartlanma * Motivasyon 2.0: Ödül ve Ceza * Oyunlar neden çekicidir? * Ödüller neden bu kadar güçlü? * Dopamin etkisi * Ödüllendirmede dikkat edilmesi gereken iki kritik konu * Karar verme ve Buridan' ın Eşeği Paradoksu * Davranışsal Ekonomi ne söyler? * Dan Ariely' nin araştırmaları: Kararlarımız kendi kontrolümüzde mi? * Davranışçılıktan ne öğrenebiliriz? * Davranışçılık kuramının tehlikeleri Keyifli izlemeler :) YouTube Kanalımız: https://bit.ly/PoetYouTube Abone Olmak İçin: https://bit.ly/PoetYouTubeAboneOl #motivasyon #ödül #ceza #davranışçılık #davranışsalekonomi #davranışçıyaklaşım #kararverme #liderlik #yönetim #aitlik #mutluluk #stres #sağlıklıilişkiler #iletişim #ayşedemirbaş #aysedemirbas #poeteğitim #poetdanışmanlık (Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/CFbsMMshOdf/?igshid=e180mrk7durn
0 notes
dalaz3456 · 5 years
Link
MUTLULUK PARADOKSU/Hasan KANAT
0 notes
poliyaziyor-blog · 5 years
Text
İz
Hiçbir şey iyiye gitmiyordu. Bundan birkaç ay öncesinde de, birkaç yıl öncesinde de iyiye gitmiyordu. Artıralım: İçinde debelenip durdukları şu coğrafyada asırlardır iyi giden hiçbir şey yoktu. Yine de birkaç ay ya da birkaç yıl öncesinde, tüm bu çatlaklarından irin akan topraklarda yaşananlara tahammül edebilmesini, son gayretiyle dişini sıkabilmesini sağlayan bir el vardı omzunda. Umut nasıl paylaştıkça çoğalıyorsa, umutsuzluk da eksiliyordu konuştukça. Yaşatılanlara, tüm bu ikiyüzlülüğe, bu karanlığa bir arada inanamamak, bir arada isyan etmek, ağlamak kimi zaman hatta, insana tamamlanıyormuş gibi hissettiriyordu. "Bu sıkıntıyı, bu tükenmişliği, bu mide bulantısını yalnız başıma hissetmiyorum"un umudu diyebilirdik yitirilen.
Eksikliğin tek başınalığı bir karabasan gibi oturur insanın göğsüne. Git gide daha hareketsizleştirir, eli ayağını uyuşturur, haykırmak istese bile çıt çıkaramaz insan. "Yalnız kalmak istemiyorum çünkü tüm bu umutsuzluğu bir başıma hissetmek çok zor. Ama daha da önemlisi, bunu anlayacak yegâne insan olmanla baş edemiyorum. Kanatlarım olsa gidişinle kökünden kırıldı derdim. Yeni havalanmıştım üstelik. Her ne olursa olsun yanımdasın, dengemi kaybetsem, kanatlarım yeterince itemese de havayı, sen tutarsın sanmıştım. Büyük bir heves süzülüyordum, son bir umut diyordum var işte, dönüp baksana yanına, güvensene ona. Kafamı çevirdim, kimse yok. Orada kırıldı benim kanatlarım işte. Yere çakıldım, kıvranıyorum acıdan. Elini uzatanlar var ama nasıl tutarım bu kırgınlıkla? Kırgınlıktan taş kesilmişim. Bir güvenin yitişinin kırgınlığı bu. Mesulü kimse ilacı da o. Bu da benim hayatımın paradoksu işte. Şimdi ben yolumu nasıl çizeceğim, söylesene?" Haykırabilse bunları söylemek isterdi. Dinlemek istese, bunları söylerdi ona. "Ben bir şairin şiirinin hüznünü taşımak istemiyorum. Onlara yalnızca okuyunca dayanılabilir, yaşayınca değil." demek isterdi. Pencerelerden bakmak istemezdi durmaksızın, baktıkça sanki bir şans el sallayacakmış ona gibi. Yine tek gamzesinin görünmesi için çabalamak yük gelsin istemezdi. Yokluğunda omuzlarına yastıklar yatırılacak gibi özlenmek isterdi. Mutluluk ve huzur vermek isterdi eskisi gibi. İnanılmaz gelsin isterdi tüm bu tamamlanmışlık. Geçmiş olmak istemezdi.
Ne yazık, hiçbir izi kalamıyorsa, ne kadar da yazıktı böyle.
0 notes
gazetelinkmedya · 6 years
Text
Hayatın anlamı var mı? / Mahmut ÜSTÜN
Hayatın anlamı var mı? / Mahmut ÜSTÜN
Hayatın anlamı var mı? Aslına ben bu hafta hedonizm ve mutluluk paradoksu eksenli bir yazı yazmayı düşünüyordum. Ama yazıyı kafamda inşa ederken mutsuzluğun kaynaklarına öncelikle değinmeden niye bugün ortalığı bir mutluluk fetişizmi kapladığını ve bu fetişizmin niye insanlardaki amaç/anlam yoksunluğunu daha derinleştirip bunalımlı insanlara dönüştürdüğünü anlatmakta yetersiz kalacağımı…
View On WordPress
0 notes
berkayhocamatematik · 7 years
Text
Anlamak Çözmeye Yetmez
Tumblr media
Hayır, yanılıyorsunuz! Matematikte söylenmiş en güzel sözü söyleyen adam bir matematikçi değil. (En azından bildiğimiz kadarıyla.)
Fakat, evet, onu yakından tanıyorsunuz! En güzel şarkılarından birinin içine gizledi bu sözü Bülent Ortaçgil: “Anlamak çözmeye yetmez!”
Anlamak çözmeye yetmez, anlamak çözmeye yetmez, anlamak çözmeye…
Ama neden?
Geçtiğimiz  yüzyılın başında matematiğin başına bir felaket geldi. Matematik gerçeğin anahtarını kaybetti. Ünlü matematikçi Morris Kline “Matematik: Kesinliğin Kaybı” kitabında bu durumu şöyle açıklıyor:
“19. yüzyılın başlarındaki keşifler, tuhaf geometriler ve tuhaf cebirler, matematikçileri istemeye istemeye matematiğin gerçek olmadığını ve matematiksel bilim yasalarının doğru olmadığını anlamaya zorladı. Örneğin birbirinden farklı birçok geometrinin uzaysal deneyime aynı ölçüde denk düştüğünü buldular. Hepsi doğru olamazdı. Görünüşe göre matematiksel tasarım doğaya içsel değildi, ya da öyleyse bile insanoğlunun matematiği bu tasarımın zorunlu açıklanışı değildi. Gerçeğin anahtarı kaybedilmişti. Bunun fark edilişi matematiğin başına gelen felaketlerin ilkiydi.”
Bunlar hiç şüphesiz büyük cümleler ve sözlerin sahibi de hiç küçümsenmeyecek bir matematikçi…
Peki felaket derken tam olarak neyi kastediyor?
Ve bunun konumuzla ilişkisi ne?
Sanırım bunu açıklamak için matematik adını verdiğimiz “organizmanın” 4-5 bin yıllık gelişimi boyunca öncelikle yaşadığımız dünyayı onun yasalarını bilhassa örüntülerini ortaya koymak için kullanıldığını hatırlamalıyım. Matematik bu rolün hakkını sonuna kadar verdi ve insanlar matematiği kullanarak takvimleri oluşturdu, piramitler yaptı, kuralları birbiriyle çelişmeyen geometriler ortaya koydu.
Matematiğin ortaya çıktığı bütün toplumlar birbirinden farklı kültürler ve hatta birbirinden farklı inançlar ve dinler matematiğin bu yönüne ve gücüne saygı duydular.
Ve hatta bir noktada pek çok kültür matematiğe bir “Tanrısallık” atfetti.
Sonuçları kesin olan, kesin net ve tartışma götürmez rakamlarla konuşan bir disiplin halini aldı matematik.
Doğru soruları sorduğunuz müddetçe bu gerçekten de böyleydi. Yanlış sorular ise sevgili dostlar, en başından beri vardı.
Kline’ın felaket dediği şey işte bu pek çok yanlış sorunun artık gizlenemez hale gelmesinden başka bir şey değildi. Sanırım bu noktada meseleyi daha açık bir hale getirmeliyim;
Gelin yanlış sorulardan birinin peşine düşelim ve matematiğin bu yeni kriz karşısında takındığı tavrı inceleyelim.
2’den büyük ama 2’ye en yakın sayı kaçtır?
Yalnızca doğal sayılardan bahsediyorsak bu pek de yanlış bir soru sayılmaz. Cevabı bulmak da zor değil… Doğru bildiniz, yanıtımız 3!
Fakat, eğer rasyonel sayılardan  ya da daha kötüsü reel sayılardan bahsediyorsak? O zaman yanıtımız ne olmalı? 2,1 mi? 2,01 olamaz mı? 2,001 daha da yakın olmaz mıydı? Sıkı durun… 2.00000000000000000000000000001 ‘e ne dersiniz?
Sanırım sıkıntıyı yaratan durumu sezinlediniz.
Siz hangi sayıyı söylerseniz söyleyin daha yakınını bulmak mümkündür.
Peki 2’den küçük ama 2’ye en yakın olan sayıyı bulmak istersek…
1,9 1,99 1,999 1,9999999999999….
Durum değişmez. Bir
Reel sayıları bir kez kabul ettiyseniz, doğal Sayıların o güvenli zemininden ayaklarınız kayar. Yanlış sorulardan biri buydu ve Pisagor’un  öğrencilerinden Hippasus’un bu soruya çok benzer bir soruyu sorduğu, bir irrasyonel sayı bularak bunu gizlemeyi reddettiği için bizzat Pisagor’un  emriyle boğdurulduğunu pek çoğumuz bilir. Bilmeyenler buraya göz atabilir.
Cantor’un ezeli düşmanı Kronocker’in “Yalnızca doğal sayılar Tanrı’nın eseridir, geri kalan her şeyi insanlar uydurdu” diyerek bu sayıları lanetlemesinin sebebi budur.
Reel sayı doğrusu, yani o masum düz çizgi, biraz derinlemesine incelendiğinde ulaşmaya çalıştığınız her noktayla aranıza sonsuz uçurumlar koyan dipsiz bir kuyu yaratır. Uzayın uçsuz bucaksız derinliklerinde araığımız sonsuzluğu kağıdımızın üzerine kalemimizle koyduğumuz bir küçük noktanın etrafında karşımıza çıkarır. İnsanın en temel özelliği bu tip sorunları çözümsüz bırakmamasıdır. Başlangıçta matematiğin bu sorun için ortaya koyduğu en temel çözüm “görmezden gelmek” oldu.
Adını kitaplarda okuduğumuz yüzlerce büyük matematikçi bu sorunu tüm yönleriyle hissetti fakat bu durumla yüzleşmekten kaçındı ve ya ortaya koyduğu çözümden tatmin olmayarak açıklamaktan kaçındı.
Zira, anlamak çözmeye yetmezdi.
İşte yine matematiğin muamma kısmına geldik.(Bakınız.) Mevcut yaklaşım önümüzü tıkıyor ve netice alamıyoruz ama birşeyler yapmalıyız.
Özdemir Asaf bir aforizmasında şöyle der;
“mutluluk ya peşinden koştuğunuz şeydir, asla ulaşamadığınız ya da elinizden kaçırdığınız şeydir, artık geri alamadığınız”
Matematiğin olgunluk çağına geldiğinde yıllarca çözümsüz  bıraktığı bu meseleyi açıklamak için ortaya koyacağı kavramın tanımı da Özdemir Asaf’ın mutluluk tanımından farklı değildi…
“Bir değişkenin ardışık değerleri sabit bir sayıya olabildiğince çok yaklaştığında elde edilen(elde edileceği farz edilen) son noktaya limit denir”
Limit!
Sürekli yaklaşsak da asla ulaşamadığımız, sürekli uzaklaşsak da asla yeterince uzaklaşamadığımız o değer.
Gerçek hayatta mutluluğun ya da pekala aşkın da tanımı olabilecek bu ifade matematikte yukarıda bahsettiğimiz problemi de makul ölçülerde çözüme kavuşturan limitin tanımıdır.
Ve 18. yüzyılın başında ünlü matematikçi Cauchy tarafından tam anlamıyla tanımlanmış ve eski matematiğin içine özenle yerleştirilmiştir.
Bu yeni yapı Zenon tarafından ortaya konan pek çok paradoksu da nihai sonuca ulaştırarak çözmüştür. (Bakınız)
Cauchy bir bakıma Leibniz ve Newton’un temellerini attığı Calculus’u ayakları üzerine oturmuştur. Ve matematik gerçek anlamda eksiklikleriyle yüzleşerek doğanın dilini anlamamıza yardımcı olmuş ve pek çok fiziksel olayın matematiksel yasaları bu sayede ortaya konabilmiştir.
Hatta sıfırın anlaşılmaz doğası gereği tanımsız olan sıfıra bölme işi bile belli ölçüde sorun olmaktan çıkabilmiştir. (Ki bu apayrı bir yazının konusudur)
Ama ne pahasına?
Şaşırtıcı gelebilir ama matematik bunca başarıyı kesinliğinden belli ölçüde taviz vererek ve “tanrısallık” vasfından tamamen vazgeçerek yapabilmiştir.
Ve kim bilir belki de bu yeni alanı açarken yaptığı tanımla biz diğer ölümlüler için aşkı tanımlamıştır.
Olamaz mı? Olabilir…
Anlamak çözmeye yetmez.
Hasan Hüseyin Akis
Matematiksel
1) Matematik: Kesinliğin Kaybı – Morris Kline 2) Calculus- T. Finney 3) Analiz 1 – Ali Nesin 4) Matematik Dünyası – Yıl 2001- Sayı 4
0 notes
tragedya · 11 years
Photo
Tumblr media
“Kendimizi birine zorla aşık edemeyeceğimiz gibi, bir aşktan kendimizi alıkoymak da elimizde değildir.''
Ziyad Marar - '' Mutluluk Paradoksu ''
308 notes · View notes
dalaz3456 · 5 years
Link
MUTLULUK PARADOKSU/Hasan KANAT
0 notes
dalaz3456 · 5 years
Link
MUTLULUK PARADOKSU/Hasan KANAT
0 notes