Tumgik
#f!kader
0dracoagec · 2 years
Text
Tumblr media
Astyth Kader
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
11 notes · View notes
fikret-i · 1 year
Text
Maddi ve manevi anlamda iç açıcı olmayan çocukluk dönemi geçirdim. Gerçi gençlik dönemimin de pek sağlıklı bir dönem olduğu da söylenemez. Doksanlı yılların ortası, ilkokul yıllarımdı. Cadde üstünde kıraathane tarzında çay ocağımız vardı. Dükkânın kazancı iyi, işler yolundaydı. İşyeri amcamın, işletmesi babama aitti. Seçim senesiydi. Amcamla babam farklı siyasi görüştelerdi. Eskiden beri öyleydi ama bu sefer amcam, kendisinin dediği yönde oy vermesi noktasında çok ısrarcı oldu. Seçim oldu. Babamın oy verdiği kişi belediye başkanı oldu. Amcam ve çocukları bu durumu hazmedemedi iş yerinin boşaltılmasını istediler. Babam, bunun üzerine bir üst sokakta satılık olan arsayı aldı, büyükçe bir iş yeri yaptırdı. Kıraathaneyi buraya açtı. Tabi bu inşaat sürecinde çok zorlandı. Borçlandı. Kıraathane de beklenilen kazancın yarısını dahi kazandırmadı. Borçları ödemeye gücü yetemeyecek duruma geldi. İnşaat malzemelerini aldığı esnaf, ödeme tarihinde anlaşmalarına rağmen çok zam geliyor diye babamın borcunu faizlendirmek istedi. Borcuna karşılık faiz uygulamamak için babamın kiralayarak ticaret için diktiği yaklaşık yedi yüz kök kadar kavak ağacı vardı. Onu istedi. Birkaç seneye büyüdüklerinde yüklüce getirisi olacak o ağaçları babam vermek zorunda kaldı. Annemin öyle zoruna gitmişti ki. Ağlayıp duruyor, babama kızıyordu. Bu esnaf sadece bize değil birçok kişiye aynı gaddar yöntemi uyguluyordu. Çok sürmedi birkaç ay sonra bir trafik kazasında paramparça olarak can verdi. Ne diyelim. Azap çok zor. Ohh diyemiyor insan, Allah taksiratını affetsin. Bu esnaf evliydi çocuğu yoktu. Serveti, kardeşlerine yarısı da borç defterleriyle birlikte karısına kaldı. Adam öldü. Ödemeyi biraz daha geciktirebiliriz ümidindeyken. Kadın, ödeme günü kardeşleriyle kapımıza dayandı. Babam borcun bir kısmını daha ödeyememişti. Kadına, kardeşlerine biraz daha süre vermeleri noktasında talebini ne dediyse kabul ettiremedi. Elimde bir şey kalmadı, evde televizyon, buzdolabı var değerli olarak isterseniz onları alın dedi. Merhamete gelirler diye beklerken tamam deyip televizyonu ve dolabı sırtlayıp götürdüler. Yaşadığımız kâbusu izah edemem. Evde ablalarımın ve benim akşamları izleyerek eğlenip vakit geçirdiğimiz televizyonumuz gitmişti. Annemin eli ayağı sayılacak buzdolabımız gitmişti. Oracıkta hepimiz çöküverdik. Babam dirayetli durmaya gayret ediyor, yenisini, daha iyisini alacağım diye bizlere teselli vermeye çalışıyordu. Akrabalarımız, tanıdıklarımız mı? Ne demişler: “Düşmeye gör.” ‘Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini, akrabanın akrabaya kimse bilmez nettiğini’ diye söz var ya! Herkes sen iyiysen iyi, sen güzelsen güzel. Kıraathanede işler yolunda gitmeyince babam, iş yerini başkalarına kiraladı. Onlar da düzgün kira vermedi zaten. Borçları ödemek için ailecek sonbaharlarda Çukurova’ya pamuk toplamaya, kışları Kıbrıs’a fidan dikimi ve portakal işlerine, ilkbaharlarda Maraşaltı dediğimiz Narlı Ovasına çapa yapmaya. Benim üniversite yıllarıma kadar gidip geldik. İşler düzeldi ama. Bize kocaman kâbus dolu hatıralar bıraktı. Çok şükür sıhhatimiz yerinde, işler yolunda artık. O iş yeri eve çevrildi. Üst katını da tayinim memleketime çıktığı sene kendim daire yaptırdım orada oturuyorum şimdi. Arada hatıralarım canlanıyor, duygusallaşıyorum. O yılları düşünüp şimdiki halime de baktıkça çok çok şükrediyorum. Kader cihetiyle olması gerekiyordu, yaşamamız gerekiyordu o zorlukları. Bize çok şeyler kattı o zorlu günler. Hastalıkların, vücudu daha büyük illetlere karşı idmanlaştırdığı gibi bu zorluklar da bizi pişirdi. Ben mesela o zorluklar olmasaydı okumayacaktım. Faizin f sine, borcun b sine yaklaşmaktan korkuyorum. Ablalarımın da durumları iyi, onlar da iktisadı öğrendiler bir nevi. Anne babam da sağ ve sıhhatliler, kendi evleri, emekli gelirleri de var. Yaşayış itibariyle zor yıllar geçirsek de netice itibariyle güzel meyveler bıraktı o zorluklar elhamdülillah. Hülasa: İnşirâh Suresi 5. ve 6. Ayetlerinde belirtildiği gibi. Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.
Tumblr media
66 notes · View notes
Text
*Mistress Mirage laughs, almost like Destino asked a question with an obvious answer.*
Mistress Mirage: As I said, I have eyes and ears everywhere. Your parents certainly talk a lot about the surface for pokemon who want to keep it a secret. Especially to their Bisharps. Oh those poor Bisharps. Having to hear about the struggles they go through to get resources for the surface. As much as my illusions are almost perfect, even I have flaws. Mimicking voices can be tricky.
That’s why is so nice that one of your Bisharps refuse to speak. It makes it so much easier to sneak in and find out what I need to know. Oh and if you don’t believe me about who Prince Kader is, go and ask your little prisoner. She’s from the surface so she’ll know about the children of the royal families.
*Of course! That’s how she’d find out. A simple illusion and she could be any Pokémon she chooses. How unfortunate it was that someone with such a useful ability couldn’t use it for good. And by good, Destino meant to benefit their family.*
Destino: Very well. I guess I’ll accept that. But you’re on thin f*cking ice. Sneaking into our home for information gathering is a crime. I should have you escorted into our dungeon for that. However, I still need that power of yours.
Mistress Mirage: And the only way you’re going to be able to do that is by killing the Prince of Whimsain. And don’t think you can just go up there and not do the deed I’ve set you. I’ll know.
So, do we have a deal?
*she outstretches her arm, waiting for Destino to accept. Her malicious smile spreading across her face. This was a bad idea. A very bad idea. Mistress Mirage was dangerous. Destino knew that from first hand experience. But how else were they going to disguise themselves? There were no other Zoroarks in the Underdark and she was the only one that could give her power to someone else.
They guessed this was the perfect opportunity to get their revenge for their Pokémon. Sure, they hated killing. Hated it with a passion. But they couldn’t just let this chance go to waste.*
Destino: And you’re certain this Prince Kader is in the kingdom of Whimsain, the land of the fairy types?
Mistress Mirage: I’m absolutely certain.
*Destino looks at the Zoroark. There was nothing to suggest she was lying. Destino didn’t trust her but what other option did they have?*
Tumblr media Tumblr media
35 notes · View notes
paganizmturkiye · 1 month
Text
21 Kartlık Çingene / Roman Açılımı
Bu verdiğim Tarot açılımı benim en çok kullandığım açılım. Açılım iki şekilde okunabiliyor.
İlk okunuş yöntemi yatay olarak;
Üç dize, her dizede yedişer kart, ilk yedi kart (1-7) geçmişi, ortadaki yedi kart (8-14) şimdiyi, son yedi kart ise (15-21) geleceği anlatıyor. Bu açılım genel bir okuma için çok iyi sonuçlar veriyor. Her dizeyi kartları kombine ederek, bir hikaye oluşturarak okuyabilirsiniz.
İkinci yöntem ise dikey olarak;
1) A sütunu sırasıyla 1-8-15; Öznenin kendisi: Yorumu isteyen kişinin ilgilerini ve uyanışlarını açığa çıkarır - yaratıcı enerji, karmaşa, hırs vb. Henüz tam anlamıyla olgunlaşmamış gizil güç ya da etkiler genellikle sütunun üstünde yer alan 15. kart tarafından belirtilir.
2) B sütunu sırasıyla 2-9-16; Çevre: Her çeşit yakın ilişkiler - sevgili, aile, iş arkadaşları vb. - bu sütunda belirtir. Kimi zaman da yakınınızda olan birilerini etkileyen olgular, kimi zaman da sizi çevreleyen atmosferin genel tanımı belirtilir.
3) C sütunu sırasıyla 3-10-17; Umutlar, korkular, düşler ve arzular: bu sütunun A sütunu ile ilişkisi nedir? Bu sütuna hakim olan duygu ne? Yorumu isteyen kişi neyi bekliyor ve neyi amaçlıyor? Gelişimi engelleyen şeyler var mı? Kartlar kişinin umutlarına ve düşlerine kavuşacağını söylüyor mu?
4) D sütunu 4-11-18; Beklentiler: Gelişmekte olan planlar, uygulamaya geçmiş tasarılar ve bilinen etmenler. Gelişme, başarı, gecikmeler ya da hayal kırıklıkları. Tümü bu kartlarla açığa çıkıyor.
5) E sütunu 5-12-19; Gizli kader: Sürprizler, tahmin edilemeyen gelişmeler ve iş yaşamındaki gizli etkiler bu kartlar ile belirtilir. Geleneksel olarak kaderin, yazgının ve şansın barındığı kartlar.
6) F sütunu 6-13-20; Yakın gelecek: Gelecek iki ay içinde, yorumu isteyen kişiyi neler bekliyor?
7) G sütunu 7-14-21; Uzak gelecek: Dört aydan altı aya kadar olacak olaylar bu kartlar ile belirtilir. D, E ve F sütunları geleceğe dair sütunlar oldukları için bu sütunla ilişkilidir. Alternatif anlamında, bu sütun diğerlerinden bağımsız olarak görülebilir, bunun nedeni ise E sütununda belirtilen gizli etkenler olabilir. Bu durumda ise kişiyi bekleyen kader değişiklikleri belirtilmektedir.
Tumblr media
2 notes · View notes
alperkizilgil · 6 months
Text
Rune Alfabesini Kısaca Tanıyalım
Tumblr media
Antik Kuzey Avrupa kültürlerinde kullanılan ve özellikle Vikingler tarafından kullanılan bir yazı sistemidir. Rune alfabesi, runik işaretlerden oluşur ve her bir işaretin kendi özel bir ses değeri ve anlamı vardır. En eski ve en yaygın olarak bilinen rune alfabesi Eski Futhark'tır. Eski Futhark, genellikle 24 harften oluşur ve M.S. 2. ve 8. yüzyıllar arasında kullanılmıştır.
Harflerin Kısaca Anlamları: Fehu (F) - Varlık, zenginlik Uruz (U) - Güç, boğa Thurisaz (Th) - Zorluk, dev Ansuz (A) - Tanrı, iletişim Raido (R) - Seyahat, yol Kaunan (K) - Alev, halk Gebo (G) - Hediye, bağış Wunjo (W) - Mutluluk, zevk Hagalaz (H) - Doğa, yıkım Nauthiz (N) - İhtiyaç, zorluk Isa (I) - Durma, buz Jera (J) - Hasat, yıl Eihwaz (EI) - Yew ağacı, ölüm Perthro (P) - Gizem, kader Algiz (Z) - Koruma, mürver Sowilo (S) - Güneş, zafer Tiwaz (T) - Savaş Tanrısı, adalet Berkana (B) - Doğurganlık, ağaç Ehwaz (E) - At, ortaklık Mannaz (M) - İnsan, benlik Laguz (L) - Su, deniz Ingwaz (NG) - Toprak, evrimsel güç Dagaz (D) - Gün, aydınlanma Othala (O) - Miras, ev
Rune alfabesinin numerolojik hesaplamasını ve analizini yapan yazılıma aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
2 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 8 months
Text
Tumblr media
ADANA DA YAŞAMAK
VE
" ANKARALI OLMAK...
AYRICALIK DİR
Eğer…. Arı Sineması’nın açılışını hatırlıyorsanız..
Kuğulu Park’ın bölünmeden önceki halini biliyorsanız..
Sheraton Oteli’nin yerinde Kavaklıdere Şarapları’nın üzüm bağları olduğunu hatırlıyorsanız..
Köşk Pastanesi, Kafe ve Mini Golf’ü biliyorsanız..
Modern Disko, Gazanfer , MET, Apple adları sizde bir şeyler çağrıştırıyorsa,
Tunalı Hilmi deki Bimbo'ya gidip garip hamburger yemişseniz,
Şimdilerde Gazi Hastanesi'nin olduğu yerde futbol oynamış, kızakla kaymışsanız,
Amerikan Pazarı’ndan ve Hergelen Meydanı'ndan alışveriş yapmışsanız..
Airport Disko’nun açıldığını hatırlıyorsanız....
A Barda canlı müzik dinlediyseniz...
Eskişehir Yolunda Söğütözü'ndeki köprünün sadece bir ufak kavsak olduğunu hatırlıyorsanız...
Bilkent’siz bir Ankara düşünebiliyorsanız...
Oran'a giderken,"Buralar da amma şehir dışı" demişseniz....
Hava kirliliğinden dolayı okullarınız tatil edildiyse...
Chevrolet steyşın dolmuşlara binmişseniz,
Metropol Sineması acılınca "vay be iki salonu var" demişseniz....
Gölbaşı, Ankara, Büyük, Ulus sinemaları size bir şey ifade ediyorsa
Kocabeyoğlu Çarşısı’nın alt katından elden düşme kitap, dergi
almışsanız...
Kurtuluş Parkı’nda bir buz pateni sahası olduğunu biliyorsanız ve oraya
kaymaya gitmişseniz....
Kızılay'da, ağzındaki ufacık pul gibi bir şeyle kuş gibi öten
adamı biliyorsanız....
Köprülü kavşağı, metro durağı olmayan bir Ankara size normal geliyorsa....
Bahçeli 7. Cadde’ye sadece o civarda oturan bir arkadaşı ziyaret etmek için
gitmişseniz...
İlk kumpiri Tunalı'daki Kıtır Piliç’te yemişseniz....
Döneri, Sakarya'da Hosta'da yemeyi seviyorsanız
İstanbul’da yaşadığınız halde hafta sonu Ankara'ya gidiyorsanız...
İstanbul’da yaşadığınız halde Ankaralılarla görüşüyorsanız...
Margharita Pizza’yı, Körfez Pastanesi'ni biliyorsanız...
F 34'ü biliyorsanız..
Eskişehir Yolu’nun 2 şeritli ve boş halini biliyorsanız...
Arkadaşlarınızı en az 10 yıldır tanıyorsanız...
Kızılay trafiğe kapalıyken oradaki masalarda oturup, bisiklete binip, paten
kaymışsanız..
Kuğulu Park'daki salıncaklarda sallanıp, balon ve kâğıt helva almışsanız..
Kızılayda, GİMA’nın yada PTT’nin önünde birileri ile buluşmak için randevulaştıysanız..
Dikimevinden başlayan ve EGO otobüsleri için hazırlanmış tahsisli yolu biliyorsanız..
Gölbaşı’na yemeğe, pikniğe gitmişseniz..
Turizm Bakanlığı binasının yerinde tarla olduğunu hatırlıyorsanız
Otobüse Ulus’taki gardan binmişliğiniz varsa..
Gençlik Parkı’nda birilerinin nikâhına gidip, havuzunda bisiklete, akşamları da lunaparkta uçan sandalyelere binmişseniz..
Atatürk Orman Çiftliği’nden dondurma yiyip ayran içmişseniz
Atakule'nin inşaat halini görüp, açıldığında kosa kosa her hafta sonu oraya gitmiş ve Dreamland jetonları biriktirip hediye almaya çalışmışsanız
Milka’da peşmelba yemişseniz
Kolej-Yükseliş çekişmesini hep yaşamışsanız…
Eski Kızılay binasını görmüşseniz,
Güven Park’ın çocuk bahçesinde salıncağa binip kaydırak kaymışsanız,
Marmara Oteli’nde çay içmişseniz,
Gar’dan motorlu trene binip İstanbul’a giderken lokantasında yemek yemişseniz,
İstanbul’dan her dönüşünüzde yüreğinizde heyecan hissetmişseniz,
ODTÜ’ye çocukken çam fidanı dikmişseniz,
Tatil dönüşlerinde Eskişehir Yolu'nda Ümitköyün kenarındaki (şimdi artık yok) askeri radarı görünce "Oh be, Ankara'ya geldik sayılır" diye düşünmüşseniz,
Hayvanat Bahçesi’nde maymunlara fıstık vermişseniz,
Kuğulu Park'ta oturup Ankara simidi yemişseniz,
Çocukken “şans, talih, kader, kısmet, beş kuruşa” satmışsanız,
İncesudan doğru gelip, kolejden devam edip, sıhhiyeden Zafer Çarşısının yanından geçip Ankara Çayına karışan ama yüzeyden akan (üstü sonradan kapatıldı) dereyi biliyorsanız…
Ve bu boklu dereye taş atıysanız,
İki köstek misketin bir gıcır ettiğini biliyorsanız,
Mimar Kemal’in bahçesinde top oynamışsanız,
Evin bahçesinde kaplumbağa ve kirpiye rastlamışsanız,
Ağaç silkeleyip yada ağaca çıkıp dut yemişseniz,
Kocatepe Camii’nin şimdi olduğu yerdeki boş tepeden Kızılırmak Caddesi'ne kışın kızakla
kaymışsanız,
Kızılay’da Akba Kitapevi’nden, Meşrutiyet’te Hür Kitapevi’nden kitap almışsanız,
Goralı’da goralı yemişseniz,
Piknik’te bira içip sosis ve patates yemişseniz,
Ulus’ta Akman Bozacısı’nda boza içmişseniz,
Kızılay’da ulusal bayramlarda, Harp Okulu öğrencilerinin geçişini seyretmişseniz,
Milli Bayramlarımızda Ziya Gökalp Caddesi boyunca geçen Fener Alaylarını
geceleri anne babalarınızla izlediyseniz,
Babanızla annenizin ve kendinizin Gençlik Parkı Evlendirme Dairesi’nde evlendiğini biliyorsanız,
Gençlik Parkı’nda sonraları trene, uçağa binip; çay bahçesinde semaverden çay içmiş ve ahşap silindirik odada motosikletle dönerek düz duvara tırmanan adamı tepeden
seyretmişseniz,
Apple’da yılbaşı geçirmişseniz,
Stop’daki müzik kutusuna para atıp, müzik dinlemişseniz,
Mini Golf'ta golf oynamışsanız,
Köşk Pastanesi’nde “koko” yemişseniz,
Sergen’de dans etmişseniz,
Pizza Pino’da “Genç Kız Rüyası” yemişseniz,
Botanik Bahçesi’nde kaçamak yapmışsanız,
Gösteri veya maç için babanızın sizi 19 Mayıs Stadyumu’na götürdüğünü anımsıyorsanız,
Cebeci Stadının yapılışını biliyorsanız,
Anıtkabir, Ankara Kalesi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesine gitmişseniz,
Komşunun bahçesindeki çağla ya da kiraza dalmışsanız,
Kukalı saklambacı, yakan topu biliyorsanız,
Meşrutiyet Caddesi’nde yakan top oynamışsanız,
Mahallede gece kartopu savaşı yapmışsanız,
Bahçelievler ve Gaziosmanpaşa’daki tek ve iki katlı evleri hatırlıyorsanız,
Radyoda Uğurlugiller'i, Çocuk Saati’ni, Karagöz Hacivat’ı, Orhan Boran ve Yuki’yi Mikrofonda Tiyatro’yu dinlemişseniz,
Bahçelievler sokaklarında bisiklete binip, paten kaymışsanız,
Mahallenizi, sokağınızı emniyet içinde dolaştığınız, şimdiki korumalı sitelerin müşterek alanları gibi görmüşseniz,
Bahar akşamları sokağınızın köşesinde arkadaşlarınızla buluşup saatlerce sohbet etmişseniz,
Renkli Sinema’yı hatırlıyorsanız,
Karın adam gibi yağdığı Ankara kışlarında, Emek Mahallesi 4. Caddenin tepesinden kızaklara veya kızakmış gibi davrandığınız tahtalara binip, 1. durağa, yani İsrail Evlerine kadar kaymışsanız,
Pilatin’de bilardo oynamışsanız,
Şişman Pastanesi’nden dondurma ve sabahları poğaça yemişseniz,
Sokak aralarında futbol-basket oynayacak yerler, tırmanılacak ağaçlar, aşılacak çitler olduğu aklınızda kalmışsa,
Kayarken karşınıza arabalar değil sadece kar delisi çocuklar ve gençler çıkmışsa,
Foto Hakkı’ da vesikalık ve aile fotoğrafı çektirmişseniz,
Okula yürüyerek giderken hava kirliliğinden zor nefes almışsanız,
SİZ ANKARALISINIZ… "
6 notes · View notes
aykutiltertr · 8 days
Video
youtube
Şeytan - Serdar Ortaç ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör 2/4 Disko Beste Se...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/j-R4cGCURxY ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Şeytan - Serdar Ortaç ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör 2/4 Disko Beste Serdar Ortaç) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ➤ SANATÇININ DİĞER ŞARKILARI İÇİN OYNATMA LİSTESİNE BAKABİLİRSİNİZ...         ⭐ 🎧 ╰┈➤    https://www.youtube.com/playlist?list=PL9SktAtLVupMpbAHbq_yXaKOR58i8Re7N ➤ ESER ADI                : ŞEYTAN DİYOR Kİ YANAŞ ŞUNA ➤ SÖZ GÜFTE            : SERDAR ORTAÇ ➤ BESTE - MÜZİK      : SERDAR ORTAÇ ➤ USÜL                       : 2/4 DİSKO ➤ MAKAM - DİZİ        : NİHAVEND - MİNÖR ➤ ARANJÖR              : SUAT AYDOĞAN ➤ ENSTRÜMANLAR : YAYLI GRUP KEMAN, ➤ KİMLER OKUDU    :  SERDAR ORTAÇ ➤ FİRMA - ŞİRKETİ   :  EMRE MÜZİK                                                        ŞARKI SÖZÜ ve AKORU Hayat beni neden yoruyorsun? Madem çok günah, oyunu sen bozuyorsun. Bm Nasip olsun en güzel aşktan bize G                                                Em     Bm Adımız birer hastaya çıktımı yüze    bakan yok Bm Sanıyorlar diz çöker aşk önümüze G                                               Em     Bm Bu zamanlar fazla gezenlere vize   veren yok A       F#m7                     G Hayat beni neden yoruyosun,                      A         F#m7                  Bm Madem çok günah, oyunu sen bozuyosun Bm Sebebi çok... Bm                        G Şeytan diyor ki yanaş şuna, A                   F#m Adını anma sataş şuna, Bm                    G Deli kader seni karşıma, A                    Bm Çıkaracak mı bilen yok. Bm                       G Can üzülür buna taş değil, A                     F#m Çekilecek gibi aşk değil, Bm                          G Bu gönül her seye aç değil, A                      Bm Doyuracak mı bilen yok Müzik sektöründe saygın bir kuruluş olan EMRE MÜZİK 1970  yılından bugüne siz müzik severlere hizmet vermeye devam etmektedir. Ülkemizde ilk olarak 45’lik plaklarla başlayıp, 33’luk LP (Long Play) ler,kaset,CD,klip,Digital ortama kadar Her türlü hizmeti sunmuştur. Barış Manço , İbrahim Tatlıses ,Moğollar, Zeki Müren, Cem Karaca, Tanju Okan , Ajda Pekkan , Askın Nur Yengi , Ümit Bensen ,  ,Edip Akbayram Gibi değerli sanatçıları ilk defa müzik dinleyicileri ile tanıştırdı. Hızla Büyümeye Devam eden Emre MÜZİK Sibel Can , Ebru Gündeş, Serdar Ortaç, Rafet El Roman , Funda Arar , Ferhat Göçer , Yusuf Güney gibi sanatçıları da kadrosuna ekleyerek dev bir kuruluş halini almıştır. . Serdar Ortaç 2019 yılında Serdar Ortaç Doğum Serdar Ortaç 16 Şubat 1970 (54 yaşında) İstanbul, Türkiye Meslek Şarkıcı-şarkı yazarı · yapımcı · radyo sunucusu (eski) Evlilik Chloe Loughnan (e. 2014; b. 2019) Resmî site serdarortac.com Müzikal kariyeri Tarzlar Pop Etkin yıllar 1994-günümüz Müzik şirketi Universal · Emre Serdar Ortaç (d. 16 Şubat 1970, İstanbul), Türk şarkıcı ve şarkı sözü yazarı. Bazı müzik eleştirmenleri tarafından kendisinin Türk pop müziğinde bir dönemin standartlarını belirlediği kabul edildi, ancak 2000'li yılların başından sonra ürettiği şarkıların birbirinin tekrarı olması gerekçesi ile olumsuz eleştirildi. Diskografi Ana madde: Serdar Ortaç diskografisi 1994: Aşk İçin 1996: Yaz Yağmuru 1998: Gecelerin Adamı 1999: Bilsem ki 2002: Okyanus 2004: Çakra 2006: Mesafe 2008: Nefes 2010: Kara Kedi 2012: Ray 2014: Bana Göre Aşk 2015: Çek Elini Kalbimden 2015: Serdar Bizi Diskoya Götür 2016: Gıybet 2017: Cımbız Filmografisi 2024: Kolpaçino 4 4'lük [6] Ödülleri Yıl Ödül veren organizasyon Kategori 1995 1. Kral TV Video Müzik Ödülleri En İyi Çıkış Yapan Sanatçı 1997 Milliyet Ödülleri Yılın En Sevilen Şarkısı (Padişah) 1999 27. Altın Kelebek Ödülleri En İyi Pop Müzik Erkek Solist 2000 6. Kral TV Video Müzik Ödülleri En İyi Pop Müzik Erkek Sanatçı 2003 Radyo ve TV Oscarları En İyi Show Programı (Serdar Ortaç'la Hep Beraber) 2005 11. Kral TV Video Müzik Ödülleri En İyi Pop Müzik En İyi Erkek Sanatçı 3. MÜ-YAP Müzik Ödülleri Yılın En Çok Satan Albümü (Beni Unut/Çakra) 2007 34. Altın Kelebek Ödülleri En İyi Pop Müzik En İyi Erkek Solist Dış bağlantılar Resmî site Discogs'ta Serdar Ortaç diskografisi Instagram'da Serdar Ortaç Spotify'da Serdar Ortaç 13 Mayıs 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. X'te Serdar Ortaç
0 notes
tsv-einheit1912 · 3 months
Text
Tumblr media
TSV Reichartshausen – Fußball
Ansprechpartner: Abteilungsleiter Thorsten Koder
Tel.: 0163/4194407
Herren
Ergebnisse:
TSV 1 – SV Rohrbach/s 2 / 4 : 0
(Torschützen: 2x Daniel Mayer, 1x Aaron Schilling, 1x Soner Gülay)
Mit fast vollständigem Kader konnten wir beim Relegationsspiel antreten und das merkte man gleich. Unsere Mannschaft zeigte von Anfang an, dass es bei diesem Spiel nur einen Sieger geben wird. Bereits in der 3. Minute gelang Daniel Mayer nach schöner Vorarbeit von Lennard Schilling und Soner Gülay die Führung. Danach hatte man das Spiel im Griff, versäumte es jedoch, alles klar zu machen. So dauerte es bis zur 37. Minute ehe das 2:0 fiel, erneut durch Daniel Mayer nach schönem Diagonalpass von Lennard Schilling. Mit dem 3:0 kurz nach der Halbzeit (51.) war das Spiel eigentlich entschieden. Einen Kopfball von Soner Gülay konnte der gegnerische Torwart zwar noch abwehren, den Abpraller verwertet aber Aaron Schilling per Kopf. In der 62. Minute war es dann Soner Gülay der einen Pass von Lennard Schilling überragend annahm und souverän vollstreckte. Danach schaltete unser Team zurück und Rohrbach/s hatte noch einige Chancen zur Ergebnisverbesserung. Das Relegationsspiel hat gezeigt was möglich gewesen wäre, wenn wir die Runde halbwegs komplett hätten spielen können. Aber mit 7 Punkten aus der Vorrunde und 3 direkten Absteigern ist man wirklich glücklich, überhaupt den Klassenerhalt erreicht zu haben. Gratulation Jungs.
Vorschau:
Sven-Angst-Gedächtnisturnier in Epfenbach
17.06.24, 18:55 Uhr​​TSV – TSV Neckarbischofsheim
18.06.24, 18:00 Uhr​​TSV – FC Spechbach
18.06.24, 19:50 Uhr​​TSV – VfB Epfenbach
Jugend und Damen
Ergebnisse:
A-Junioren (Kreisliga Heidelberg)
JSG Ziegelhausen – TSV / 6 : 1
TSV – JSG Steinsberg / 1 : 5
D-Junioren (Kreisstaffel 2 Sinsheim)
JSG Hilsbach – TSV / 1 : 4
TSV – TSV Steinsfurt 1 / 1 : 3
E-Junioren (2 Mannschaften)
Spieltag in Ehrstädt
TSV 1 – TSV Helmstadt 1 / 2 : 0
TSV 1 – SV Ehrstädt 1/ 1 : 3
TSV 1 – SG Kirchardt 3 / 0 : 8
TSV 2 – SV Ehrstädt 2 / 2 . 0
TSV 2 – SV Sinsheim 1 / 4 : 1
TSV 1 – SV Sinsheim 2 / 5 : 2
Vorschau:
A-Junioren (Kreisliga Heidelberg)
Samstag, 15.06.2024, 16:00 Uhr
TSV Handschuhsheim – TSV
C-Junioren
Samstag, 15.06.202
Turnier beim FC Neckarzimmern
D-Junioren
Samstag, 15.06.202
Turnier beim FC Neckarzimmern
E-Junioren
Samstag, 15.06.202
Turnier beim VfB Epfenbach
F-Junioren
Samstag, 15.06.202
Turnier beim VfB Epfenbach
Bambinis
Samstag, 15.06.202
Turnier beim VfB Epfenbach
0 notes
regioonlineofficial · 8 months
Text
Van 25 januari tot 9 mei 2024 staat het Air Combat Command stand-by voor de bewaking en bescherming van het luchtruim van Nederland, België en Luxemburg. Deze taak wordt gezamenlijk en afwisselend uitgevoerd door Nederland en België. Voor de eerste keer, sinds de introductie van het nieuwe gevechtsvliegtuig, neemt de F-35 deze taak ook waar. Bewaking luchtruim Met onze kerntaak, het leveren van Airpower in en vanuit de lucht, leveren wij een essentiële en randvoorwaardelijke bijdrage aan het veilig houden van Nederland en onze bondgenoten. Daaronder valt ook het adequaat reageren op schendingen van het luchtruim van Nederland, België en Luxemburg. Er staan daarvoor permanent twee gevechtsvliegtuigen met een korte waarschuwingstijd paraat. Nederland en België leveren bij toerbeurt QRA-vliegcapaciteit. Dat gebeurt vanaf de vliegbases Leeuwarden en Volkel en de Belgische vliegbases Kleine-Brogel en Florennes. Vliegbasis Leeuwarden en Volkel Voor het eerst staan ook Nederlandse F-35’s op vliegbasis Leeuwarden en Volkel afwisselend paraat voor de luchtruimbewaking. De F-35 heeft deze taak al wel eerder uitgevoerd, dit was tijdens de inzet in het kader van de enhanced Air Policing (eAP) vanuit Bulgarije (2022) en Polen (2023). De F-16 draagt dit jaar voor het laatst bij aan deze taak, dit vanwege de uitfasering in de 2e helft van 2024. Meer informatie over de QRA (kijk op de website). Wilt u meer weten over vliegbewegingen, Kijk dan op https://www.defensie.nl/onderwerpen/vliegbewegingen. Eventuele klachten kunnen worden ingediend via https://www.defensie.
0 notes
aahmetayva · 1 year
Text
PROFESÖR DOKTOR HAMİT BOZARSLAN: “Sadat, Hizbullah tipi bir Kürtlüğe hazır. Türkiye toplumunda görebildiğim kadarıyla demokratik bir pedagojiye ihtiyaç var’’
RÖPORTAJ: AHMET AYVA
Türkiye’de gerçekleşen 14 Mayıs seçimleri ve gerçekleşecek olan 28 Mayıs Cumhurbaşkanı seçimleri çok sayıda uzmanın gözünden değerlendirildi. Uluslararası analizler de dahil olmak üzere herkes Türkiye’nin seçimlerini ilgiyle takip etme fırsatı buldu. Türkiye’yi çok yakından tanıyan bir isme hem ülkenin içinde bulunduğu mevcut durumu hem de seçimlere dair fikirlerini oldukça önemli bulduğum bir isme sorma gereği duydum. Kendisi Profesör Doktor Hamit Bozarslan. Başta Kürtler ve Ortadoğu olmak üzerine oldukça önemli çalışmaları olan Hamit Bozarslan’ın gözünden Türkiye seçimlerine bakmakta fayda var.
Öncelikle sizinle ülkenin içinde bulunduğu mevcut durumu konuşmak istiyorum. Türkiye malumunuz bir seçim geçirdi. Siz 14 mayıs seçimleri öncesi ve sonrası Türkiye’nin içinde mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Benim görebildiğim kadarıyla Türkiye’de ciddi bir değişim beklentisi var. Fakat bu değişim beklentisi bunu bir kaç kez daha dile getirmiştim, demokratik bir beklenti değil. Türkiye’de iktidarın sorgulanmasını ve Türkiye tarihini sorgulanmasını beraberinde getiren bir beklenti değil. İnsanlar ekonomik krizden ve yeni bir söylem geliştiremeyen iktidardan yorulmuş durumda. Fakat aynı zamanda şunu da gördük; Genellikle toplumlar bazı hallerde ekonomik kriz dahil her şeyi bir kader olarak görebiliyor ve bu kader siyasetinde mevcut olanla devam etmeyi tercih edebiliyor. Bu sanırım ders çıkarmamız gereken ilk olgu. İkinci olgu ise daha önce Doğan Özgüden ve sizin sitenizde de dile getirmiştim; Türkiye toplumunun %60’ı 70’i sağa oy veren bir toplum. Hatta %22’si 23’ü radikal sağa oy verebilen bir toplum. Burada 1950’lerden beri varolan genel bir olguyu görebilmekteyiz. 1973-77 seçimleri bir istisna. Bu istisnalar dışında Türkiye toplumunda 1950’den bu yana olan seçimlerde genellikle toplumun %60 - 65’nin sağa veya radikal sağa meyilli olabildiğini görmekteyiz. Bu uzun erimli seçim analizi ekonomik kriz dahil her şeyin bir kader olarak görülmesi olgusundan kaynaklanıyor sanıyorum. Elimizde hesaba katmamız gereken olgulardan en önemli iki olguyu oluşturmakta. Türkiye’de çok uzun zamandır değişim beklentisi görülmekte fakat bu değişim beklentisi hem 14 Mayıs’ta seçimlere yansımadı hem de özellikle demokratik bir beklenti değildi.
Neden ?
Sanırım söz konusu olan bu iktidar karşısında verilecek olan cevap, “biz de muhafazakarız, biz de milliyetçiyiz” değil daha değişik demokrasiyi benimseyen, demokrasinin gelişmesini mümkün kılabilen demokratik tartışmayı mümkün kılabilen demokratik program olabilirdi. 14 Mayıs’ta bu türden bir demokratik program gerçekleşemedi. 28 Mayıs’ta da büyük bir ihtimalle bu tür bir demokratik program gerçekleşemeyecek ama Türkiye’nin geleceğini sadece 28 Mayıs’tan yola çıkarak hatta sadece 2023’ten yola çıkarak düşünmemek gerekiyor. Türkiye’nin geleceğini büyük bir ihtimalle 2030’dan yola çıkarak düşünmek gerekiyor. Ve 2030’lardan yola çıkarak düşünürsek önümüzdeki soru: Türkiye’nin demokratikleşebilmesi nasıl mümkün olabilir sorusu olur. Bu sorunun cevabı da belki şurada yatmakta; Türkiye’nin demokratik bir devrime ihtiyacı var. Demokratik bir devrim derken genellikle herkes radikal bir devrim anlıyor. Ben bundan bahsetmiyorum. Ama kendi içinde radikal olabilirliği olan bir devrimden bahsediyorum. İspanya’nın, Yunanistan’ın ya da Portekiz’in 1974-76 arasında yaptığı gibi ve tecrübe ettiği düzen demokratik bir devrim. Rejimin eski bir rejime dönüştüğü, sadece iktidar erki olarak değil, anlamlar birliği olarak, tarih okuması olarak, eski bir rejime dönüştüğü bir devrim. Bu devrim her üç ülkede de kan dökülmeden yapılan devrimlerdir. Hatta Yunanistan’da ve İspanya’da devrim kavramı kullanıldı ve sanıyorum şu anda Türkiye’nin ihtiyacı olan 1930’lar perspektifinden yola çıkarak daha fazla radikal milliyetçilik, daha fazla muhafazakarlık değil, toplumun önüne demokratik bir alternatifin konulması ve bu demokratik alternatifin dışında her türlü alternatifin topluma çok daha pahalıya mal olacağının dile getirilmesi.
Ben esasen tam da bu bağlamda ittifakları size sormak istiyorum. Türkiye’de de çok tartışılan konu oldu. Sizce bu ittifakların seçimlere nasıl bir yansıması oldu? Siz bu ittifakları nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Cumhur İttifakı hem paramiliter birlikteliğe dayanan, hem kleptokratik birlikteliğe sahip olan hem Abdulhamit’ten, hem İttihat Terakki'den bu yana Türkiye’de en baskıcı en sorumsuz, en devlet dışı, devletin rasyonalitesinin dışında hareket eden bütün gelenekleri bir araya getirebilen bir ittifak. Bu ittifak sanıyorum sadece MHP’den, sadece AKP’den oluşmamakta. MHP’den bahsederken sadece bir siyasi parti olarak MHP’den bahsetmemekteyiz. İçinde dediğim gibi paramiliter güçler var, içinde mafya ilişkileri var, bunun içinde son 20 yılın yarattığı bir çöküntü. Fakat bu çöküntü, bu çöküntünün oluşturduğu bir karşı sistem olgusu var. Baktığınızda Susurluk’a uzanan bir gelenek var. Cumhur İttifakı konusunda konuşulacak çok şey var. Bu ittifak üzerinde elimizde yeterince bilgi zaten var.
Millet ittifakı ise çok daha karmaşık bir olgu. Millet ittifakı bir alternatif ittifak ama demokratik bir ittifak değil. Altılı masa dediğimiz masa kesinlikle demokratik birlikteliğe sahip değil. Bunun nedenlerinden birincisi, CHP’nin kendi içerisinde demokratik olmaması. CHP’nin Türkiye tarihini sorgulayamaması, CHP’nin bağrında geldiği İttihat Terakki ve Kemalizmin tarihini sorgulayamaması, ikincisi ise demokratik bir hassasiyet taşıması ama aynı zamanda radikal milliyetçi bir gelenekte taşıyabilmesi. Diğer partilere baktığımız zaman bu partilerden ikisi zaten AKP’den doğan partiler. Öbür parti radikal gelenekten ve sağdan gelen bir parti. Diğer bir parti islamcılıktan gelen bir parti. Bu partilerin demokratik bir temelde birleştiğini söyleyebilmek mümkün değil. Tam aksine bu partileri birleştiren CHP’nin taviz vermesiyle, “ biz de muhafazakarız, biz de milliyetçiyizi zaten bizi AKP’den ayıran faktörler yok”, dediği farklar yok olgusu oldu. Ortaya attıkları tek söylem; “biz AKP’nin sistemine, tek adam sistemine karşıyız” söylemiydi. Bu söylem demokratik bir geleceğin oluşmasını sağlayabilecek bir söylem değil. En azından bunu yapabilecek ihtimallerden çok uzak bir söylem. Sanıyorum bu söylemle köşe taşlarını yerinden oynatabilmesi mümkün değildir. Yarın Kılıçdaroğlu seçilse bile taşların bir kısmı yerinden oynayabilecek ama muhafazakarlığa muhafazakarlıkla, milliyetçiliğe milliyetçilikle cevap verilebilmesi mümkün değil. Muhafazakarlığa ancak ve ancak muhafazakarlıktan çıkış perspektifiyle, milliyetçiliğe ancak ve ancak Türkiye’nin çok daha değişik bir temelde eşitlik temelinde yeniden kurulması söylemiyle cevap verilebilir. Millet İttifakı bundan çok çok daha uzak.
Hocam, ittifaklar demişken en çok tartışılan konulardan birisi de AKP’nin Hüda-Par ile kurduğu ittifak oldu. Sizce AKP bu ittifakı neden tercih etme gereği duydu?
Burada sanıyorum sosyal bir temelden bahsedebilmek mümkün değil. Sanıyorum Hüda-Par’ın kitlesi %0.2’yi aşamayan bir kitle. Bu bir seçim stratejisi olarak görebilmek mümkün değil. Fakat her şeye rağmen baktığımızda, ibakın bende de bir Kürt unsur var, kürt düşmanı değilim” diyebilmek söz konusu. İslamcı gelenekte böyle bir boyutun olduğunu bilmekteyiz. Hatta Sadat’a da baktığımız zaman aslında Sadat Hizbullah tipi bir Kürtlüğe karşı bir tepki yok. Sadat’ın teşkilatı Hizbullah türü bir kürtlüğü tümüyle kabul etmeye hazır. Dediğim gibi Türkiye’de son 10 yılda, 15 yılda gerçek anlamada bir paramilitarizasyon yaşandı. Bu paramilitarizasyonun bir tarihi ve seceresi var. Bu paramilitarizasyon kısmen Abdulhamit'e ve İttihat Terakki’ye uzan bir dönemi kapsamakta ve günümüze gelmekte.. Fakat bu paramilitarizasyonun tarihinde 1990’lar çok önemli bir rol oynamakta. Ve 1990’lara baktığımız zaman ölüm tugayları var, bu ölüm tugayalarının bazılarını zaten biliyoruz. Jitem’in, Yeşil’in, Çatlı’nın başında olduğu ölüm tugayları. Diğer tarafta ise Hizbullah var. Ve Demirel, Hizbullahla ilgili olarak ‘’ devlet gerekirse rutin dışına çıkar’’ diyen birisiydi. Ve sanıyorum Hizbullah’ın açık bir şekilde ittifaka dahil edilmesi sadece bir seçmen tabanına sahip olduğu için değil, aynı zamanda paramiliter bir geleneğin cevabı olarak ortaya çıkmakta. Sanıyorum burada bir korku unsuru ortada var. Burada gerekirse yeniden paramiliter susturucuyu kullanabiliriz anlamına gelecek bir mesaj var. Bu dediğim gibi bilinçli bir ihtiyaç değil, bunun peşinde kalkıpta çok derin stratejik oyunlar aramamak gerekiyor. Ama sürecin dinamiklerine baktığımız zaman öyle bir mesajın verildiğini ve verilebileceğini görebiliyoruz.
Biraz 14 Mayıs seçimlerini konuşacak olursak, Halkların Demokratik Partisi, Yeşil Sol Parti listelerinden seçime girdi ve beklediği sonucu alamadı. Kürt seçmen eğilimlerinde de değişimler görüldü. Ortaya çıkan sonuçlar bize ne söylüyor, nasıl bir çıkarım yapmak lazım?
Henüz gerçekten elimizde araştırmayı mümkün kılacak veriler ortada yok. En azından benim elimde yok. Bunun da elbette bir değerlendirmesi yapılmalı. Sanıyorum bunun nedenlerinden birisi Türkiye’deki siyasi sistemin bütünüyle kriz içerisinde olması. Kürt hareketinin bu siyasi krizin dışında kalması çok çok daha zor. İkincisi gençliğin nasıl davrandığının, ne tür oy verme eğilimi geliştirdiğini bilememekteyiz. Üçüncüsü sanıyorum Kürt seçmeninde de bu kadercilik olgusu bir ihtimal rol oynamakta. Dördüncüsü ise sanıyorum HDP’nin çökmemiş olması kendi başına bir mucize. Çünkü dünyanın bir çok ülkesinde bu kadar çok baskı altında olan bir hareketin çökmemesi mümkün olamazdı ve HDP Türkiye’de çökmedi. Fakat HDP’nin kalkıp güçlene bilmesi için aynı zamanda, Sünni Türk toplumunda %10’nun, 15’in 20’yi temsil edecek olan demokratik bir potansiyeli oluşması gerekli. Bu iki potansiyel bir arada gelişebilsin ve Türkiye’yi değiştirebilsin. Şu an görebildiğimiz kadarıyla Sünni toplumu bu potansiyelden çok çok uzak. Ve burada HDP, Yeşil Sol Parti içerisinde yer almakla HDP’yi bir noktaya getirebildi. HDP’ye destek olan, HDP ile müttefik olanları bir noktaya getirebildi. Fakat sanıyorum orada genel bir siyasi tıkanmadan bahsetmekteyiz ve HDP’nin bu siyasi tıkanmanın dışında kalması kesinlikle mümkün değil. Ama dediğim gibi araştırma sonuçlarına çok ciddi bakmaya ve derin incelemeye ve buna göre tahlil yapmaya ihtiyaç var.
14 Mayıs seçimleri sırasında Kürt kentlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’na ciddi oranda oy verildi. Hatta Kılıçdaroğlu bu oranları İzmir’de dahil almadı. Kürtlerin Kılıçdaroğlu’na verdiği oy sadece Erdoğan karşıtlığından kaynaklı mı verildi. Yoksa arkasında başka sonuçlarda mı vardı?
Sanıyorum sadece Erdoğan karşıtlığı değil. Erdoğan karşıtlığı, Bahçeli karşıtlığı, Avrasyacılık karşıtlığı, radikal milliyetçilik karşıtlığı, radikal bir dile karşı yeni bir siyasi dilin oluşmasının beklentisinin oluşmaması. Kılıçdaroğlu’nun her şeye rağmen Dersimli olması, kendisi alevi olarak kabul etmesi fakat herkes biliyor ki Kılıçdaroğlu aynı zamanda bir Kürt. Burada sıralayabileceğim bir yığın faktör var burada. Elbette o faktörleri de derinlemesine incelemek gerekmekte. Fakat sanıyorum aynı zamanda Kürt seçmeninde çok ciddi bir zafer sarhoşluğu olmadı. Bir Kılıçdaroğlu gelsin de her şey bitsin gibisinden bir hava oluşmadı. Kürt toplumun, genel olarak Türkiye’de olduğu gibi bir oksijene ve pencerelerin açılmasına ihtiyacı var. Olasılıkların gelişmesine ihtiyaç var. Türkiye’de toplum, bugün tümüyle boğuluyor. Toplumun akli melekeleri tümüyle sarsılmış ve yok edilmiş durumda. Toplum sersemleştirilmiş bir durumda. Özellikle on yıldan beri Kürt toplumu üzerinde baskılar son derece ağır. Sanıyorum beklenti, şu ya da bu şekilde taşların yeniden yerinden oynaması ve bazı değişikliklere gidilebilmesiydi. Sanıyorum 20 yılda Kürt toplumunda Erdoğan’a ciddi bir güven vardı. Bu güven bugün itibariyle yerini tamamen ihanet duygusuna bırakmış durumda. Fakat aynı zamanda görebildiğim kadarıyla Kılıçdaroğlu ‘’ gel bizi kurtar’’ gibi bir hava da yok.
Cumhur başkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalmasıyla beraber Türkiye’de göçmen karşıtlığı üzerinden milliyetçiliğin yükseldiğine dair emare ve veriler söz konusu. Sizce Türkiye’de milliyetçilik yükselişte mi, bunun Türkiye’ye sonuçları ne olur?
Sanıyorum Türkiye’nin son 100 yılını sorgulaması gerekli. Ermeni soykırımı, Rum mübadelesi, Kürtlere yapılan baskılar, 1920’ler, 30’larda ve 34’teki yapılan anti-semist kampanyalar, Dersim olgusu. 1960’lar ve 70’lerde alevi pogromları, Maraş olgusu. Bütün bu olguları sorgulamayan Türk toplumunun değişebilmesi, demokratikleşebilmesi, özgürleşebilmesi ve Türkiye’deki diğer katmanların özgürleşebilmesi mümkün değil. 1950’den itibaren 1973-77 haricinde seçmenin yüzde 60’nın 65’nin sağa oy verdiğinden bahsettim. Bu sağ oy klasik muhafazakar sağ bir oy değil. Radikal milliyetçi oy haline de gelebilmekte. Şu anda İyi Parti tabii ki millet ittifakında, muhalif parti olarak kabul edilmekte ve gerçekten de muhalif bir parti. Ama Zafer partisinin, Büyük Birlik Partisinin, MHP’nin ve İyi Parti’nin oylarını topladığınızda %20’yi aşan 24’lere varan bir oy oranına varıyorsunuz. Bu çok çok büyük bir oy oranı. Bütün bu partiler Ermeni, Kürt, Rum düşmanı olduklarını ve esasen radikal milliyetçi olduklarını inkar etmeyen partiler. Tabii nasıl oluyor da toplumun %20’sinden fazlasının bu tür partilere oy verdiğinin sorgulanması gerekiyor. MHP gibi kendi geçmişini inkar eden, hatırlayınız 2013’te 17-25 aralık döneminde Erdoğan Osmanlıcanın zorunlu dil dersi olması gerektiğini söylemişti.MHP buna ‘’evet zorunlu tutulmalı’’ demişti ve ‘ilk öğreteceğimiz şey hırsız olacaktır’’ demişti. Bugün MHP, AKP’ye yönelttiği eleştirileri unutarak AKP’nin bir ittifakı haline geldi. Rejimin paramiliter organlarını yöneten örgütlerden birisi oldu. AKP gerilerken MHP %10 oy alan bir parti haline geldi. Bunların tümünü soğukkanlı bir şekilde düşünmek gerekiyor. Türkiye toplumunda neden böylesine bir ağır muhafazakarlık var, niye böylesine ağır bir milliyetçilik ve radikal milliyetçilik var, bunun sorgulanması gerekiyor. Burdan çıkarak demokrasinin düşünülmesi gerekiyor. Türkiye toplumunda görebildiğim kadarıyla demokratik bir pedagojiye ihtiyaç var. Bu demokratik pedagojiyi yapabilecek olan aktörler Kürtler. Ki onlar kendi özgürleşme ve özneleşme sürecinde. Aleviler, artık hemen hemen nüfusları sıfıra dönüştürülmüş Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler. Fakat bu pedagojinin aynı zamanda Türk demokratları tarafından gerçekleştirilmesi gerekiyor. Ve eğer MHP’nin ve AKP’nin milliyetçiliğini, CHP kalkıp biz de milliyetçiyiz, biz de göçmen düşmanıyız, biz de zaten Türklük taraftarıyız diye cevap verirse büyük bir değişimin önümüzdeki yıllarda gerçekleşebileceğini düşünebilmek çok zor olur.
Bir değişim beklentisinden bahsettiniz. Öncelikle 28 Mayıs sonrası olası bir değişimde veyahut değişmeme durumunda. Erdoğan veyahut Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olursa Türkiye toplumunu ve elbette özelde de Kürtleri ne bekliyor?
Sanıyorum kim gelirse gelsin Türkiye’deki demokrasi sorununu yineden tekrarlıyorum 2030’lardan ele almak gerekiyor. 2023’ten düşünerek yola çıkarak düşünmemek gerekiyor. Kim gelirse gelsin önümüzdeki yıllar çok zor olacak. Ekonomik olarak çok zor olacak. Erdoğan yeniden seçilirse dış ilişkiler açısından çok zor olacak. Kılıçdaroğlu gelirse onun mevcut paramiliter yapıları lağvetmesi o kadar kolay olmayacak. O nedenle çok kısa erimli okumanın ötesine gitmek ve uzun erimli düşünebilmek gerekmekte. Ve bu aynı zamanda şu anlama da gelmekte. Eğer tabii Kılıçdaroğlu gelirse belli bir nefes alabilme alanı sağlanabilir Kürtler açısından. Bu sadece Kürtler açısında değil, Türk gençliği, kadınlar ve diğer katmanlar içinde bir nefes alma olasılığı sağlanabilir. Ama Erdoğan’ın 28 Mayıs sonrası seçilmiş olmasını dünyanın sonu olarak görülmemesi gerekli. Türkiye’de, özellikle Kürdistan’da ama sadece bu noktalarda değil. Bir yığın direniş sahası var. Bir yığın anlamları oluşturma ve olup bitenleri bileştirme ve anlamlandırma sahası var. Bir yığın iç dinamizm var. Var olan bu dinamiklerin korunması gerekmekte. Ve Kürtler açısında söz konusu olan, kim seçilirse seçilsin Kürt tarihinin son noktası 2023 olmayacak. Kürtler geçmişte çok kötü aşamalardan geçti. Bunları hatırlatmakta gerekiyor. 1920’ler 30’lar, Dersim soykırımı, 1971 ve 80 darbesi, 90’ların yükü. Tüm bunlara baktığımızda Kürtlüğün kendi tarihini 2022’de başlayan ve 2023’te biten bir okumanın yapılmasını yapmak için hiç bir neden yok. O yüzden Kürt aktörlerin kendilerini çok daha uzun bir zaman diliminde düşünmesi gerekiyor. Sadece Kürt aktörleri değil, Kürt sanatçılar, Kürt toplumunun tümü. Bu aynı şekilde Türk toplumunun demokratik bileşenleri içinde geçerli.
Bir kaç ay sonra Cumhuriyet’in 100 yılını geride bırakacağız. Bu seçimlerle beraber Kürt aktörler sıkça kurucu özne olma durumunu dile getirdi. İttifakları da göz önüne alırsak Kürtler ikinci yüzyılda nasıl bir yerde konumlanacak ve rol oynayacak?
Şunu söyleyebilirim. Kürtler çok uzun bir özerkleşme, öznelleşme ve özgürleşme süreci yaşıyor. Hatta buna CHP’ye oy veren Kürtler de dahil. Hatta diğer partilere oy veren Kürtler de dahil. Bu özgürleşme süreci ne anlama gelmekte? Biz bir halkız, ezilen bir halkız. Kendimize ait kültürümüz, coğrafyamız ve sembollerimizi belirten tarihimiz var. Başkalarıyla ilişkimizi öznel bir şekilde okuyuşumuz var ve bir gelecek tahayüllümüz var diyebilmek. Bizim 19. Yüzyılımız ve 20. Yüzyılımız var. Üstelik Mezopotamya’ya yayılan bir Kürdistan olgumuz var. Kürtler zaten bunu yapıyor ve zaten ağır bedellerle kazandılar. Nesne olmaktan çıkıp özne olmak. Kürdistanda bu özneleşme ve özgürleşme sürecini her halükarda yaşanmakta. Burada esas mesele Türklüğün buna nasıl cevap vereceği. Türklük kendini üstünlük kompleksinden kurtarabilecek mi? Kendi üstünlüğünden feragat edebilecek mi? Üstünlük kompleksi her zaman bir aşağılık kompleksi anlamına gelebilmekte. Türklük ben her şeye muktedirim, asli unsur benim, bu toprakların sahibi benim üstünlüğünden kurtulmadıkça aşağılık kompleksinden de kurtulabilmesi mümkün değil. Bunu geçmişte Ermenlik ile Türklük arasındaki ilişkilerde gördük. Türklüğün Ermeniliğe, Rumluğa kompleksini çok açık gördük. Kürtlüğe olan kompleksi de benzer. Söz konusu olan, kendi üstünlük kompleksinden kurtulması ve bundan feragat etmesi, elbette eşitlik iddiasında olup bunu kabul etmesi gerekiyor. Yüzyılın sorusu, Kürtlerin ne yapabileceğinden çok Türklüğün nasıl gelişebileceği ve özgürleşebileceğidir ve buna cevap vermek şimdilik çok zor.
Tumblr media
1 note · View note
srdnm · 1 year
Text
Lincoln ve Kennedy
Lincoln ve Kennedy’nin kader çizgilerinin nasıl acayip bir biçimde kesiştiğini. Öylesine inanılmaz ve esrarengiz bağlar oluşmuş ki bu iki lider arasında; Kennedy’nin 100. doğum günü dolayısıyla bir kere daha hatırlatmakta yarar var diye düşündüm. Aşağıda okuyacaklarınız tamamıyla tarihi gerçekler. ‘Vay be’ demeniz için sizi o detaylarla baş başa bırakıyorum… Amerika’nın iki unutulmaz başkanı Abraham Lincon ile John F. Kennedy’nin kaderleri nasıl ortak; Abraham Lincoln 1846 yılında, John Kennedy 1946 yılında kongre tarafından seçiliyor. Lincoln 1860 yılında başkan oldu, Kennedy 1960 yılında… Lincoln ve Kennedy’nin isimleri yedişer harften oluşmakta ve her ikisi de insan hakları savunucusu! Her iki başkanın eşlerinin, Beyaz Saray’da ikametleri sırasında düşükle biten hamilelikleri olmuş. Her iki Başkan da kafalarına sıkılan birer kurşunla öldürüldüler. Ve ikisinin de ölüm günü Cuma! Lincoln’ün sekreterinin adı Kennedy, Kennedy’nin ki de Lincoln. Her iki başkan da Güneyli. Ve hatta onların yerine geçenler de Güneyli. Her iki başkanın yerine geçenlerin ilk ismi altışar harfli. Andrew ve Lyndon. Her ikisinin de soyadı Johnson. Lincoln’ün yerine geçen Andrew Johnson 1808 doğumlu, Kennedy’nin yerine geçen Lyndon Johnson 1908… Lincoln’ü öldüren John Wilkes Booth ile Kennedy’yi öldüren Lee Harvey Oswald, üçer isimli ve üç ismin toplamı 15 harf. Lincoln, ismi Kennedy olan bir tiyatroda öldürüldü, Kennedy ise markası Lincoln olan bir otomobilde. Lincoln’un katili Booth, tiyatrodan kaçmaya çalıştı ve bir binada ele geçirildi, Kennedy’nin katili Oswald ise bir binadan kaçtı ve bir tiyatroda yakalandı. Lincoln ve Kennedy’nin katilleri mahkeme öncesi vurularak öldürüldüler. Ve şimdi son bomba! Lincoln öldürülmeden iki hafta önce Monroe Maryland’de tatildeydi, Kennedy öldürülmeden iki hafta önce Marilyn Monroe ile… Bu kadar rastlantı size de fazla geldiyse, artık can-ı gönülden inanabilirsiniz; Gerçekten yukarıda bir kader bürosu var ve harıl harıl çalışmakta..
0 notes
lasemgresiknews · 1 year
Text
Pemberian PMT pada Balita dan Ibu Hamil dalam Upaya Pencegahan Stunting
Tumblr media
Lasem Gresik News, Gresik - Pemerintahan Desa Lasem menggelar kegiatan peduli stunting dengan memberikan makanan tambahan dan sosialisasi stunting. Kegiatan ini dilaksanakan di Balai Desa Lasem, Kecamatan Sidayu, Kabupaten Gresik, Senin (13/03/2023). Pemberian makanan tambahan diserahkan secara simbolis oleh Khoiri S.Pd, selaku kepala Desa Lasem. Acara ini juga dihadiri oleh Ketua TP PKK Desa Lasem, bidan desa, kader posyandu, seluruh balita dan ibu hamil di Desa Lasem. Khoiri S.Pd selaku kepala Desa Lasem berpesan, agar ibu hamil menjaga serta mengawasi terus perkembangan janin dalam kandungannya. Beliau juga mendorong supaya kader posyandu dan juga nakes mengawasi betul masalah stunting, ungkap Khoiri. "Saya ingin nanti ibu-ibu hamil menjaga sepenuhnya anak dalam kandungan dengan memakan makanan bergizi dan juga sehat, dan saya harap ibu-ibu dan juga kader posyandu untuk memantau tumbuh kembang anak setiap bulan, dan yang terakhir tenaga kesahatan bisa berkerja sama dengan pemerintahan desa untuk mengurangi angka stunting di Desa Lasem." Tambah Kades Lasem. Selain itu, Zunairotul Afidah selaku ketua TP PKK Desa Lasem juga memaparkan bahaya stunting dan supaya ibu - ibu mau berkerja sama dan ikut serta menekan angka stunting di Desa Lasem "Untuk kebaikan kita semua, saya mohon ibu-ibu bisa berkerja sama untuk mengurangi dan mencegah stunting di Desa Lasem ini, karena stunting itu sangat bahaya sekali, bisa menghambat tumbuh kembang anak, mengembangkan kebodohan, dan juga anak akan mudah sakit," tambahnya.  (R/F/A) Read the full article
0 notes
kbanews · 2 years
Text
Anggota DPR F-PAN Guspardi Gaus Berdoa Semoga Ketum Zulhas Putuskan DPP Dukung Anies
JAKARTA | KBA – Sampai saat ini DPP PAN belum memutuskan siapa calon presiden yang akan diusung pada Pemilihan Presiden 2024 mendatang. Sepanjang belum ada keputusan final, kader PAN diberi keleluasaan untuk menjaring aspirasi dari masyarakat atau konstituen di daerah pemilihan (dapil) masing-masing. “Kita sekarang sedang menyerap aspirasi ke mana arah dukungan masyarakat. Ini akan kita sampaikan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
koramil02sdy · 2 years
Text
Tumblr media
Babinsa Argorejo Koramil 02/Sedayu Serda Arif F melaksanakan giat Pemberian Sabun Cuci Tangan Ke Kader Posyandu di Semampir Argorejo Sedayu Bantul.
0 notes
aykutiltertr · 24 days
Video
youtube
Dertler Benim Olsun - Nilüfer ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör Çift Düm B...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/9yCcXs97Gg4 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Dertler Benim Olsun - Nilüfer ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör Çift Düm Balad Beste Orhan Gencebay) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ➤ ESER ADI               : DERTLER BENİM OLSUN - BİR ZAMANLAR BENİM SEVGİLİMDİN ➤ SÖZ GÜFTE            : ORHAN GENCEBAY ➤ BESTE - MÜZİK      : ORHAN GENCEBAY ➤ USÜL                       : C SEBARE 4/4 (2/2) SLOW ➤ MAKAM - DİZİ        : NİHAVEND - MİNÖR ➤ ARANJÖR              : ? ➤ ENSTRÜMANLAR :  YAYLI GURUP KEMAN, VİYOLA, ELEKTRO KEMAN ➤ KİMLER OKUDU    : ORHAN GENCEBAY, NİLÜFER, EBRU GÜNDEŞ, TUĞÇE PALA, LEVENT YÜKSEL, LİNET, IŞIN KARACA Dertler Benim Olsun Nilüfer Orhan Gencebay İle Bir Ömür, Vol. 1 (Youtube Version)                             ŞARKI SÖZÜ ve AKORU F#m           Bm            Em Bir zamanlar benim sevgilimdin,                 A         D Yanımdayken bile hasretimdin. G            Em Şimdi başka bir aşk buldun, D                  Bm Mutluluk senin olsun. G               Em Dertler benim, çile benim, D                    Bm Hayat senin senin olsun. Bm Ben daha ne çile, dertlere yolcuyum           A            Em         F#m Ben alnına dert yazılan kader mahkumuyum. Bm Farketmez yaşamak, sen mesut ol yeter.             A Dertler bana gönül vermiş Em                F#m Ben aşk sarhoşuyum Em                  Bm    Em Dilerim her arzun gerçek olsun,                 A         D Hayat bu, şansın hep açık olsun. G           Em Hatıralar, hasret benim, D                     Bm Ömrüm senin senin olsun. G               Em Dertler benim, çile benim, D                     Bm Hayat senin senin olsun. Bir gün daha geçti yine sensiz, Aşkım ağlıyor bak sessiz sessiz. Çare bensiz, ben çaresiz, Ümidim senin olsun. Sana gelen dertler benim, Mutluluk senin olsun. İsterdim ömrümüz Geçseydi beraber. İstermiydim ayrılığı gülseydi şu kader. Ben çile dert dolu, Sen ümitler yolu. Şimdi sensiz bak seninle Geçiyor mevsimler. Bir zamanlar benim sevgilimdin, Yanımdayken bile hasretimdin. Şimdi başka bir aşk buldun, Mutluluk senin olsun. Hatıralar, hasret benim, Ömrüm senin senin olsun… Nilüfer Cemil Topuzlu Konser Salonu'ndan Nilüfer ve Sezen Aksu konserinden bir görünüm, 2012. Doğum Nilüfer Yumlu 31 Mayıs 1955 (69 yaşında) İstanbul, Türkiye Milliyet Türk Vatandaşlık  Türkiye Eğitim İstanbul İtalyan Lisesi Meslek Şarkıcı · söz yazarı · yapımcı Evlilik Yeşil Giresunlu (e. 1977; b. 1981) Çetin Akcan (e. 1984; b. 1986) Çocuk(lar) 1 Resmî site niluferonline.org Müzikal kariyeri Tarzlar Pop Etkin yıllar 1972-günümüz Müzik şirketi Odeon · Burç · Yaşar · Tempa & Foneks · Erol Köse Exclusive · Seyhan · DMC İlişkili hareketler Nino Varon, Onno Tunç, Kayahan, Buğra Uğur, Aysel Gürel, Adnan Ergil, Şehrazat, Fahir Atakoğlu, Mete Özgencil, Şebnem Ferah, Hayko Cepkin, Feridun Düzağaç Nilüfer Yumlu ya da bilinen adıyla Nilüfer (31 Mayıs 1955, İstanbul), Türk şarkıcı, söz yazarı ve yapımcıdır. Ayrıca UNICEF Türkiye'nin ilk iyi niyet elçisidir. Diskografi Ana madde: Nilüfer diskografisi Albümleri 1974: Nilüfer '74 1976: Selam Söyle 1978: Müzik 1979: 15 Şarkı 1979: Nilüfer '79 1980: Nilüfer '80 1982: Sensiz Olmaz 1984: Nilüfer '84 1985: Bir Selam Yeter 1987: Geceler 1988: Esmer Günler 1990: Sen Mühimsin 1992: Yine Yeni Yeniden 1993: Nostalji 1994: Ne Masal Ne Rüya 1997: Nilüfer'le 1998: Yeniden Yetmişe 2001: Büyük Aşkım 2003: Olur mu... Olur mu? / Gözünaydın 2004: Sürprizler 2005: Karar Verdim (Mü-yap sertifikası: Altın)[7] 2009: Hayal 2011: 12 Düet (Mü-yap sertifikası: Altın)[8] 2013: 13 Düet 2015: Kendi Cennetim 2016: Yeniden Yeni Yine 2022: Kendine Bi' Şans Ver Kutu set 2006: 1970 & 1980 Odeon Yılları 2010: Bir Arada 2014: 12 + 13 Düet 45'likler ve tekliler 1972: Kalbim Bir Pusula - Ağlıyorum Yine 1973: Dünya Dönüyor - Neden 1973: Göreceksin Kendini - Aldanırım Sanma 1973: Hatıra Defteri - Sen de Söyle 1973: Arkadaş Dur Bekle - Kim Ayırdı Sevenleri (Modern Folk Üçlüsü ve Tanju Okan'la birlikte.) 1973: Akdeniz Çocukları - Akdeniz Çocukları (Enstrümantal) (Ali Kocatepe, Gökben, Ertan Anapa, Esin Engin ve Füsun Önal'la birlikte.) 1974: Al Beni Çal Beni - Körebe 1974: Söyle Söyle Sever mi? - Başıma Gelenler 1975: Boşver - Boşverdim 1975: Oh Ya - Ara Sıra Bazı Bazı 1975: Bau Mir ein Paradies - Anatol 1975: Ali - Italiano 1976: Bilder im Meinem Herzen - Warum mussausgerechnet er es sein
0 notes
regioonlineofficial · 11 months
Text
Fryslân – Het is bijna zover: de 19e editie van de betoverende en duistere 'Nacht van de Nacht'. Op zaterdag 28 oktober roepen de Natuur en Milieufederaties alle Nederlanders op om de lichten uit te doen en samen te genieten van al het moois dat het donker ons te bieden heeft. Nacht van de Nacht is een jaarlijks eerbetoon aan de nacht en heeft als doel de bewustwording te vergroten over de schoonheid én het belang van donkere nachten. In heel de provincie Fryslân worden er tal van activiteiten georganiseerd. Tijdens deze nacht gaat ook de wintertijd in, dit maakt het de langste nacht van het jaar. Deze editie van Nacht van de Nacht wordt extra bijzonder omdat het volle maan is én er zal een maansverduistering te zien zijn. Lichtvervuiling Lichtvervuiling is een groeiend probleem in Nederland en wereldwijd. Terwijl we steeds meer genieten van de voordelen van verlichting, worden we ons steeds minder bewust van de schade die het toebrengt aan onze gezondheid, alles wat leeft in onze omgeving en onze nachtelijke horizon. De projectleider van Nacht van de Nacht Fryslân roept op om zoveel mogelijk lichten uit te doen op zaterdag 28 oktober. "Het doven van de lichten tijdens de Nacht van de Nacht is een symbolische daad van solidariteit met de natuur en het milieu, en een stap in de richting van een duurzamere toekomst." Kunstlicht in het duister Sinds de uitvinding van kunstlicht slapen mensen gemiddeld één tot anderhalf uur per nacht minder. Ook kan kunstlicht je slaapritme behoorlijk verstoren. "Door lichtvervuiling raakt niet alleen het nachtritme van mens en natuur verstoord, maar ook de seizoensgebonden cycli, soms zelfs met een depressie tot gevolg," voegt Hendrik Pries toe. Tijdens de Nacht van de Nacht wordt opgeroepen tot een bewuster gebruik van licht en vieren we de duisternis. Waarom de Nacht van de Nacht? Duisternis is een van de oerkwaliteiten van het leven, net als stilte en ruimte. Toch is echte duisternis in Nederland heel zeldzaam. Lichtvervuiling berooft ons van het prachtige uitzicht op een heldere sterrenhemel. Daarnaast brengt het nachtdieren en trekvogels in verwarring. Daarom is de Nacht van de Nacht zo belangrijk. "Het is een moment om stil te staan bij de impact van lichtvervuiling en een mooie kans om de schoonheid van de nacht in te zien. Hoe meer we leren over de nacht, hoe meer we het weer gaan waarderen. De nacht is niet iets om bang voor te zijn, het is een bron van inspiratie, verwondering en rust", vertelt Hendrik Pries. Het is tijd om te beseffen dat we een keuze hebben: we kunnen de duisternis omarmen, onze nachten beschermen en tegelijkertijd energie besparen. Tijdens de Nacht van de Nacht viert Fryslân de duisternis. 19e editie van Nacht van de Nacht in Fryslân In Fryslân is tijdens Nacht van de Nacht van alles te beleven. Er staan weer veel evenementen op het programma. Je kunt varen door de ‘greiden’ of de stad, een museum bezoeken, meedoen met een wandeling, sterren en planeten kijken, of gewoon rustig dineren bij kaarslicht. De Friese Milieu Federatie (FMF) organiseert ook een evenement tijdens Nacht van de Nacht, in samenwerking met Natuurmuseum Fryslân. In het museum is nu een expositie in het kader van Fryslân gaat op Zwart. De expositie is een indrukwekkende fototentoonstelling gemaakt door Idzard Schiphof en Joppe Spaa, die ons het effect van lichtvervuiling laat zien. Deze fototentoonstelling nodigt bezoekers uit om de betoverende sterrenhemel te vergelijken met de realiteit van lichtvervuiling op 10 iconische locaties in Fryslân, waaronder de Weidumermolen. Ook zijn alle foto’s van de Nachtspotters te zien in het museum. Overdadige verlichting Dit is een groep actieve Friese burgers die de overdadige verlichting in de nacht hebben vastgelegd. De beelden laten zien hoeveel onnodige verlichting onze nachten verlichten en roepen op tot reflectie over het behoud van duisternis. Het hele museum is te bezoeken, het is die avond geopend tussen 19.00 en 21.30 uur.
Op www.nachtvandenacht.nl is een overzichtskaart te vinden waarop alle activiteiten in heel Nederland te vinden zijn. Let op: het is voor sommige activiteiten nodig om vooraf aan te melden. Laten we 28 oktober zoveel mogelijk lichten doven en genieten van deze betoverend mooie editie van Nacht van de Nacht.
0 notes