Tumgik
#mağrib
ilmiyyat1453 · 2 months
Text
Tumblr media
"Müslüman bir kadın meşrîkte (doğuda) esir edilse, henüz esir edenlerin kalelerine götürülmeden önce; mağrîbdeki (batıda ki) Müslümanların o kadını kurtarmaları kendileri üzerine vaciptir. Çünkü İslâm beldesi/yurdu, tek bir mekân gibidir."
İbn Nüceym, Bahru'r-Raik
11 notes · View notes
ffecredalll · 8 months
Text
Namaz neden beş vakittir, hikmeti nedir?(yorumu da okuyunuz inşallah)
Fecir(sabah) zamanı, tulûa kadar, evvel-i bahar zamanına, hem insanın rahm-ı madere düştüğü âvânına, hem semavat ve arzın altı gün hilkatinden birinci gününe benzer ve hatırlatır ve onlardaki şuunat-ı İlahiyeyi ihtar eder.
Zuhr(öğle) zamanı ise, yaz mevsiminin ortasına, hem gençlik kemaline, hem ömr-ü dünyadaki hilkat-i insan devrine benzer ve işaret eder ve onlardaki tecelliyat-ı rahmeti ve füyuzat-ı nimeti hatırlatır.
Asr(ikindi) zamanı ise, güz mevsimine, hem ihtiyarlık vaktine, hem âhirzaman Peygamberinin (Aleyhissalâtü Vesselâm) asr-ı saadetine benzer ve onlardaki şuunat-ı İlahiyeyi ve in'amat-ı Rahmaniyeyi ihtar eder.
Mağrib(akşam) zamanı ise, güz mevsiminin âhirinde pekçok mahlukatın gurubunu, hem insanın vefatını, hem dünyanın kıyamet ibtidasındaki harabiyetini ihtar ile, tecelliyat-ı celaliyeyi ifham ve beşeri gaflet uykusundan uyandırır, ikaz eder.
İşâ'(yatsı) vakti ise, âlem-i zulümat, nehar âleminin bütün âsârını siyah kefeni ile setretmesini, hem kışın beyaz kefeni ile ölmüş yerin yüzünü örtmesini, hem vefat etmiş insanın bakiyye-i âsârı dahi vefat edip nisyan perdesi altına girmesini, hem bu dâr-ı imtihan olan dünyanın bütün bütün kapanmasını ihtar ile Kahhar-ı Zülcelal'in celalli tasarrufatını ilân eder.
Gece(Teheccüd namazı) vakti ise, hem kışı, hem kabri, hem âlem-i Berzahı ifham ile, ruh-u beşer rahmet-i Rahman'a ne derece muhtaç olduğunu insana hatırlatır. Ve gecede teheccüd ise, kabir gecesinde ve Berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu bildirir, ikaz eder ve bütün bu inkılabat içinde Cenab-ı Mün'im-i Hakikî'nin nihayetsiz nimetlerini ihtar ile ne derece hamd ü senaya müstehak olduğunu ilân eder.
İkinci sabah ise, sabah-ı haşri ihtar eder. Evet şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı, ne kadar makul ve lâzım ve kat'î ise, haşrin sabahı da, Berzahın baharı da o kat'iyyettedir.
12 notes · View notes
mutsuzsonn · 2 years
Text
Göster sema-yi mağribe yüksel de alnını , Dök kalb-i saf-ı millete feyz-i beyanını ! Al bayrağınla çık, yürü sağken zafer nüma , Bir gün şehit olunca sen , olsun kefen sana ! Ey makber-i muazzam-ı ecdadı titreten , Düşman sadası,sus, yine yükselme gölgeden ! Kafir ! Hilal-i rayet-i İslâm’ a hürmet et , Toplar boğar hitabını dağlarda akibet..! Dağlar lisana gelse de anlatsa hepsini,Binlerce can dirilse de nakletse geçmişini ! Garbın cebin-i zalimi affetmedim seni , Türk’üm ve düşmanım sana kalsam da bir kişi..! Ben şurezar-ı kalbimi kinimle süslerim , Kalbimde bir silah ile ferdayı beklerim . Kabrinde müsterih uyu ey namdar atam ! Evladının bugünkü adı sade intikam..!
Tumblr media
34 notes · View notes
ordinarymanjournal · 1 year
Photo
Tumblr media
Beautiful twilight at Magrib prayer #twilights #magribtime #sunset #redvelvet #redsky #mosque #clouds #bluesky #naturephotography #blogger #travelblog #travelpic #travelphotography #travelgram #urban #urbanphotography #urbanexplorer #light #lightblue #prayer #mağrib #urbansketch #landscapephotography #lifeisbeautiful #sunnyday #picoftheday #beautifulday (di Padang, Indonesia) https://www.instagram.com/p/CldpiB1yGAX/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
avalonunezgisi · 2 years
Text
kınalızâde ali efendi,
kendisi osmanlı’nın ilmî açından en zengin zamanlarında on altıncı yüzyıl’da ikamet etmiş olup fuzulî, ebusuûd efendi, zenbilli ali efendi gibi şahsiyetlerle aynı dönemde yaşamıştır.asıl adı oğlu hasan çelebi’nin tezkiretü’ş-şuarâ’sında yazıldığı üzre ali çelebi ibn emrullah’tır. dedesi, abdulkadir hâmidî sakalına kına sürdüğü için sonraki nesillerde aile fertleri kınalızâde diye anılmıştır.ısparta doğumludur, ilk eğitimini orada aldıktan sonra ailesi tarafından kazasker olan akrabası kadri efendi’nin yanına gönderilir ve yirmi yaşlarına kadar onun nezaretinde kalır. devrin ünlü medreselerinde ders alır, merhaba efendi’den de aldığı dersler oğlu tarafından da şöyle nakledilir: ‘edirne’de üç şerefeli medresesinde merhaba efendi’ye danişmend’. fatih medresesi’ne de girip orada devrin meşhur âlimi çivizâde muhyiddin mehmed efendi’den dersler alır.onun fetvasıyla mülazım olur fakat hocasıyla arasının açılması tayinini zorlaştırır, ali çelebi yılmaz ve ebû’s-suûd efendi’nin karşısına çıkar sınanmasını ister. cesareti ve ilmiyle herkesi kendine hayran bırakır, müderrisliğe adım atar.bir gün ziyaretine mağrib alimlerinden mekkî ziyarete gelir, kınalızâde ona mağrib ülkeleriyle ilgili bütün tarihî ve coğrafî bilgileri verir, uzun yıllar yaşamış gibi tasvir eder.şeyh şaşkınlık içinde buraları ne zaman ziyaret ettiğini sorar, çelebi ise ‘gitmedik fakat kitaplardan okuduk’ diye cevap verir. kendisi medreselerde görev yaptıktan sonra şam, halep, kahire, bursa, edirne ve istanbul kadılıklarında bulunur.nikris hasebiyle vefat eder,ardından şöyle söylenir : ‘elin hınnâlı-zâde yudı gör âb-ı hayâttdan’. ‘irtihâl eyledi kutb-ı ulemâ’. hep ilimle meşgul olmuş, az konuşması, kâmil ve fazıl olmasıyla övülmüştür.bilhassa tefsir, fıkıh, felsefe, riyâziyyât, belagat ve inşâdda hüner sahibi bir kimsedir. en mühim eseri şüphesiz, ahlâk-ı alâî’ dir.eser, suriye beylerbeyi’ne ithaf edilmiştir. birinci bölüm ilm-i ahlâk, ikinci bölüm ilm-i tedbîr-i menzil, son bölümü ise ilm-i tedbîr-i medîne’ye ayrılmıştır. dili türkçedir, müellif farsça mesneviler, arapça şiirlerle türkçe kıtalarla kitabı zenginleştirmiştır.devrin yaygın ve meşhur eserlerindendir,son zamanlara kadar osmanlı medreslerinde ahlâk dersleri için seçilmiştir. vefatının 450. yılı hasebiyle, onu idrâk ettik. rabbim rahmet eylesin.
13 notes · View notes
suyun-rengi · 3 years
Photo
Tumblr media
İSLAM SANATI İslam Sanatı, bir tarafta mimari ile cami ve medreselerin tezyin edilişi, diğer tarafta Kuran’ın sade ve çok güzel şekilde tilâveti şeklinde iki kısmı kapsamaktadır. İslam mimarisinde çeşitli etkilenmeler sonucu farklı tarzlar mevcuttur. Medine Mescidi’nin basitliğine karşın, Emevi dönemi yapılarında Bizans etkileri (Şam’daki Büyük Emevi Camii ve Kudüs’teki Kubbetüssahra), Abbasi dönemi yapılarında İran etkileri (Bağdat’taki kaybolan yapılar ve Kahire’deki Tolunoğlu Camii) hakim olmuşken, Fâtımî mimarisinde hem Emevî hem İran ve hem de Tolunoğlu etkilerini birarada görmek mümkündür (Büyük el-Ezher Camii ve Külliyesi). Geniş etkileşimle oluşan diğer iki mimari örneği de Selçuklu ve Memluk sanatı yapılarıdır. Mağrib-i Aksâ’da (Uç-Batı) yani Mağrib ve Endülüs’te ise, Doğu-İspanyol-Mağribî tarzının ağırbaşlı âhengi boyverdi. Her yanı saran süslemeleriyle bu sanat, İslam sanatının en güzel örneklerinden biridir ve ilhamını aldığı ruhun en karakteristik örneğidir. Müslüman ve Hıristiyan mimarlar-sanatkârlar bu sanatı oluşturmak için birlikte çalıştılar. Mağribî, Bizans ve Avrupa etkileri Doğu geleneklerine karışarak neredeyse eşsiz şaheserler meydana getirdi. Kurtuba (Cordoba) Ulucamii (II.-III./VIII.-IX.yy.), Tlemsen Camii (VI./XII.yy.), Merâkeş’te Kütübiye Camii (VI./XII.yy.), İşbiliye’de (Sevilla) Giralda Camii (VI./XII.yy.), Fas (Fez) Medreseleri. Camilerin Süslenmesi, İslam dininin 1 olan Allah’a gereği gibi ibadet edebilmek ve en küçük bir put temsiline meydan vermemek için insan ve hayvan şekillerini resmeden tabloları ve daha hassa şekilde heykeli haram kıldığı gerçeği dikkate alınarak yapılmıştır. Bu yüzden, dekoratif sanatlar zaferini çiçek motiflerini çarpıcı ve karmaşık geometrik çizgiler içinde eriterek kazandı ve bu çizgiler Arap harflerinin hârikulâde hattıyla desteklendi. Bu sanatta, hemen herşeyde olduğu gibi, Mağrib ve Endülüs daha kesin ve net kurallar gözetti. Belki de rölyef manzumesinde böyle bir mükemmelliğe ulaşmasının nedeni buydu. Bu mimari ve dekoratif sanat, cami ve diğer dini yapılardan dinî olmayan yapılara kadar yayıldı. Dindışı yapılarda herşeye rağmen temsil ve heykel kullanımı olmuştur. Örnek, Meşetta’daki Emevi sarayındaki hayvan tasvirli duvar tezyinatı ve Gırnata’daki (Granada) Elhamrâ Sarayı’nın Aslanlı Avlu’su. Bir bütün olarak Elhamrâ, ibadet mahalleriyle olduğu gibi yönetici saraylarıyla da İslam dünya görüşünün etkili bir şahidi olarak durmaktadır. Minyatür, camilerde süsleme sanatı olarak kullanılmadığı ve üç boyutlu olarak çizilmediği sürece Doğu’da da kabul gördü. El Sanatları, Halı Dokumacılığı, Pahalı İpek ve Brokar Süslemeciliği gibileri, her ne kadar tavizsiz fakîhlerce yasaklanmışsa da, zevk ve lükse düşkünlüğün ağır bastığı bir hayat tarzıyla birlikte varlığını sürdürdü. Mûsikî (Mağrib’te mûsîkâ), Bağdat’ta Abbasi saraylarında yetişen müzik ustası Ziryab’ın Endülüs’e geçmesi ve orada Endülüs Emevî hükümdarlarınca büyük bir teveccühle kabul görmesi sayesinde Doğu ile Batı’nın karşılaşması meydana gelmiş ve sonuçta özgün Endülüs Müziği doğmuştur. Louis Gardet
7 notes · View notes
caginmumineleri · 3 years
Text
Yine Cuma Namazından Taviz!
Tumblr media
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu; hastalık, şiddetli yağış, aşırı sıcak ve soğuk gibi elverişsiz hava şartları yanında salgın hastalığın da Cuma namazının farz olmasını düşüren mazeretler kapsamında olduğunu belirten bir fetva yayımladı. Oysa Cuma namazları mesafe ve maske kurallarına uyularak tatbik ediliyor. Sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu günlerde bile kuruyemişçiler dahi açıkken yine Cuma namazları yasaklara dahil edilmek için zemin oluşturuluyor. İslam Devleti’nin hüküm sürdüğü zamanlarda da salgınlar olmuş ancak hastalar toplumdan tecrit edilip namazlar yine kılınmaya devam edilmiştir. Günümüzde ki gibi bir uygulama 13 asırlık İslam Devleti hükümranlığında hiç olmamıştır. Diyanetin bu kararı hangi usule göre aldığı merak konusu…
“Örneğin H. 18. yılda Şam’da Müslümanlar, Romalılar ile şiddetli bir savaşa girdiklerinde veba sınavına maruz kalmışlardı. Yine 6. yüzyılın ortalarında ümmet, moda tabirle şarbon adıyla bilinen “eş Şakafe” belasına duçar kalmış, bela, Şam’dan Mağribe kadar yayılmıştı. Müslümanlar yine 8. yüzyılın ortalarında (H.749) Dimeşk’te (Şam) büyük taun olarak bilinen bir salgın ile denenmişlerdi.
Bütün bu vakalarda bile camilere kilit vurulmamış, Cuma ve cemaat namazı durdurulmamış, insanlar evlerine kapatılmamıştı. Aksine hastalar izolasyon altına alınmış ve tedavileri yapılmış, sağlıklı kimseler ise cihat ve dünyanın imarı işleriyle meşgul olmuşlardı. İşte hak budur!"
5 notes · View notes
gunchezi · 3 years
Text
35- Yer ve gök kaç günde yaratılmıştır?
6 günde : (Araf-54) (Yunus-3) (Hud-7) (Furkan-59)
8 günde : (Füssilet/ 9-12)
36- Kölelik evrensel mi?
Nahl-75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Kur’an’daki ayetler evrensel ise; İnsanlar arasında ayrım, köleliğin kaldırılmamış olması yanlış değil midir? Bu durumda kölelik kıyamete kadar meşrulaştırılmış olmuyor mu?
37- Kur’an’da neden sadece İsrail’e gönderilen peygamberler var?
Kur’an’da bildirilen peygamberlerin nerdeyse tamamının Yahudi olması, her kavme peygamber gönderildiği belirtilmesine rağmen başka milletlerden tek örneğin olmaması nasıl açıklanabilir?
38- Musevilere “Yahudi” denmesi:
Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık.
Kur’an’da Musevilerden Yahudi diye bahsediliyor. Halbuki o dönemde Yahudi olduğu halde Hristiyan olanlar çok. Madem ki “Hristiyan” yani “İsacı” diyor, “Musevi” yani “Musacı” da denebilirdi. Bu genelleme yanlıştır. Günümüzde de Yahudi olanlar içinde ateisti, dinsizi, Hristiyanı, müslümanı, Budisti vardır.
Ayrıca bir millete bir gıdanın yasaklanıp, diğer milletlere serbest bırakılmasının mantığı olabilir mi?
Örneğin “Türklere balık yemeyi yasakladık” dense bu kabul edilebilir mi?
39- İnananlar Muhammed’in kulu mu?
Zümer-10. Kul ya ıbadillezıne amenütteku rabbeküm lillezıne ahsenu fı hazihid dünya haseneh ve erdullahi vasiah innema yüveffes sabirune ecrahüm bi ğayri hısab
Ayet, “De ki ey inanan kullarım” ile başlıyor.
De ki: ‘Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah’ın arz’ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.’
Muhammed, inananlara “kullarım” diye sesleniyor. Bazı meal tahrifatçıları bu hatayı kamufle edebilmek için mealin başın “Bizim adımıza de ki” ya da “tarafımdan söyle” gibi ilaveler yapmışlar. Halbuki Arapçasında bunlar yok. Bazıları da “Kullarım” değil, “kullar” olarak çevirmiş.
Eğer Kur’an’ı Allah gönderseydi ayette Allah’ın “de ki” demeyip direk kendisinin söylemesi gerekirdi. Ya da “İnanan kullarıma de ki” şeklinde olmalıydı.
Aynı ifadeyi Zümer-53′de de görmekteyiz:
Zümer-53. De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
40- “Günah Çıkarma” Kur’an’da da var!
Tevbe-102. Onlardan (Münafıklardan) bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
103. Onların mallarından, onları günahlarından arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlara huzur verecektir. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
41- Meleklerden peygamber olur mu?
Muhammed’e inanmayanlar ” Elçi olarak bize bir melek gelmesi gerekmez miydi” derler. Buna şu yanıt verilir:
İsra-95. De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.”
Mantıklı. Dünyada insanlar yaşadığına göre melekten peygamber olmaz.
Gel gelelim meğer öyle değilmiş. İsra-95′de melekten peygamber olamayacağı söylenirken;
Bakın aşağıdaki ayette ne diyor:
Hac-75. Allah, meleklerden ve insanlardan peygamberler seçmiştir; şüphe yok ki Allah, duyar, görür.
42- Cehennemde sadece ne yenir? Zakkum mu? Darı dikeni mi?
Duhan/ 42-43-44. Doğrusu (cehennemde) günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
Gasiye suresi 6. ayeti öyle demez.
Leyse lehüm ta’amün illa min dariy’ın.
Onlar için darı dikeninden başka bir yiyecek yoktur.
Zakkum ağacı ile darı dikeni çok farklı bitkiler olduğuna göre ayetler arasında çelişki mevcuttur.
B- KUR’AN’DAKİ BİLİMSEL ÇELİŞKİLER
1- Tarık Suresi 7. ayet:
(Bu su- meni) Bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkar.
Tıp, testislerden diyor.
2- Cennetin genişliği göklerle yer kadar mı?
Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. (Âli İmran Suresi-133)
Yer’den kastedilen dünya gezegeni olduğuna göre, dünya da uzayda diğer gök cisimlerinden bir olduğuna göre “gök ile yer kadar” demek anlamsız bir ifadedir. Hatta bu ifadeden yerin altta, uzayın ise üstte algılandığı anlaşılmaktadır.
3- Dünyanın 4 günde, göklerin ise 2 günde yaratılmış olması: (Füssilet/11-12)
9. De ki: “Siz gerçekten yeri iki günde yaratanı inkar edip duracak mısınız? Birde O’na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün alemlerin Rabbidir.
10. Hem ona üstünden ağır baskılar (dağlar) yaptı, onda bereketler meydana getirdi ve onda azıklarını dört gün içinde araştıranlar için bir düzeyde takdir buyurdu.
11. Sonra göğe doğruldu da o bir duman iken ona ve yere: “İkiniz de ister istemez gelin!” dedi. İkisi de: “isteye isteye geldik.” dediler.
12. Böylece onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) işlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donattık ve koruduk, işte bu, hep o çok güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.
4- Yerin göklerden önce yaratılmış-düzenlenmiş olması: Füssilet/10-12
5- Miras dağıtımındaki avl yöntemi gerektiren matematik hatası. (Nisa/10-12)
KUR’AN’DA MATEMATİK HATASI
6- Güneşin kara çamurlu bir suya batması.
Sonunda güneşin battığı (mağrib) yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta (Garabe) buldu, yanında bir kavim gördü. (Kehf Suresi-86)
Ayetten; dünyayı göğün altında uçsuz bucaksız bir yer olarak gören ve göz yanılmasından dolayı güneşin dünyanın batısında bir çamur gözesine battığını sanan bir yanlış bilgiye sahip olunduğu anlaşılmaktadır.
7- Ortadoğuda yetişen Hurma, üzüm gibi meyvalardan bahsedilip batıda yetişenlerden hiç bahsedilmemesi.
8- Kalbin beyin fonksiyonlarına sahip gösterilmesi.
Duygular, düşünceler, inançlar kalbin mi beynin mi fonksiyonları? Bakara/97-260-283, Kehf-28, Şuara-195
9- Ay’ın yarılması:
Kamer-1. Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.
10- Gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımın Allah’ın insanları korkutma ve cezalandırma aracı olduğu:
Rad/12-13. O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir.
Gök gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır.
11- Her canlının çift yaratıldığı:
Zariyat-49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.
Her canlı çift değildir. Bakteriler, virüsler bölünerek çoğalırlar.
12- Rahman-14. Allah insanı, pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı:
Halbuki benzer bir hayvanın dna’sı üzerinde yapacağı değişiklikle insanı yaratması daha bilimsel olmaz mıydı?
13- Kısasa Kısas:
Bakara-178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir.
Kısas’ın çağdaş hukukta geçerliliği olabilir mi?
Bu ayetle Kur’an’ın evrenselliğinden bahsedilebilir mi?
14- Denizin yarılması, ölünün diriltilmesi gibi bilim dışı sözde mucizeler.
15- Hayvanların 8 çift olması:
Zümer-6. Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah’tır. Hükümranlık O’nundur, O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O’nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?
Sekiz çift hayvan az değil mi? Hangileri acaba? At, eşek, deve, koyun, keçi, öküz-inek, tavuk-horoz, hindi, ördek, tavşan, kuş, balık, kedi, köpek, balarısı…
Aşağıdaki ayetlerde açıklanıyor hangileri olduğu:
Enam-143. Sekiz çift yarattı: Bir çift koyun, bir çift keçi. (…)
Enam-144. Deveden bir çift sığırdan da. (…)
16- Yıldızların şeytanlar için atış tanesi olduğu:
Mülk-5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.
Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor. Boyutları küçük sanılıyor. Güneş ile yıldızlar farklı düşünülüyor. Koca yıldız, belki de dünyanın 30-40 misli büyüklüğünde, ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor.
17- Savaşçı Melekler:
Al’i İmran/124-125. İnananlara: “Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?” diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle yardım edecektir.
Savaşta müslümanlara melek ordusuyla destek veriliyormuş. Bugünlerde çok ihtiyaç var bu melek ordusuna ama Allah’tan tık yok, umursamıyor sanki..
Melek ordusu bilimdışı değil mi? Allah onun yerine müslümanları güçlü kılmış olsa daha doğru olmaz mı?
165. (Bedir de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud’da) kendi başınıza geldiği için mi “Bu nasıl oluyor!” dediniz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.
Galip gelinen savaşta melekler var, mağlup olunanda neden yardımcı olmamışlar acaba?
Galibiyet meleklerden, mağlubiyet insanların hatasından mı?
18- Ay’ın nur olduğu:
Yunus-5. O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.
Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor.
19- Bir gecenin bir ömre bedel olması:
Kadir-3. Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır!
Sadece bir gece, bin aydan yani yaklaşık bir ömürden nasıl daha hayırlı olabilir?
20- Tatlı suda inci ve mercan yetiştiği:
Rahman suresi 19-22 ayetleri ile Furkan suresi 53. ayetinde geçen iki denizin birbirine salındığı-karıştırıldığı ama aralarında bir engel olduğunu yazan ayetlerde denizlerden birinin suyunun içilebilen tatlı su olduğu, diğerinin acı ve tuzlu su olduğu yazılıdır. Rahman-22′de her ikisinde de inci ve mercan yetiştirildiğini yazar. Halbuki tatlı suda inci ve mercan yetişmez. Suni olarak inci yetiştirilse bile mercan hiç yetişmez.
C- KUR’AN İLE TEVRAT ARASINDAKİ ÇELİŞKİLER
1- İbrahim’in babasının adı; Tevrat’a göre Tarah, Kur’an’a göre Azer.
2- İbrahim’in kurban etmek istediği oğlu; Tevrat’a göre İshak, Kur’an’a göre İsmail.
3- İsmail Tevrat’a göre peygamber değil, Kur’an’a gore peygamber.
4- Süleyman; Tevrat’a göre kral, Kur’ana göre peygamber.
5- Davud; Tevrat’a göre kral, Kur’ana göre peygamber.
6- Cennette Havva’yı aldatan Tevrat’ta yılan, Kur’an’da şeytan.
7- Tufan Tevrat’a göre tüm dünyaya, Kur’ana göre sadece Nuh’un kavmine.
8- Nuh’un gemisi; Tevrat’a göre Ararat dağına, Kur’an’a göre Cudi dağına.
9- Haman; Tevrat’ta Pers kralının yardımcısı, Kur’ana göre firavunun taş ustası.
10- Tanrının adı; Tevrat’ta YHWH, Kur’an’da Allah.
11- Tevrat’a göre insan, tanrının suretinde yaratılmıştır. Yani tanrı, insanın en mükemmel halidir. Ama Kur’an’a göre Allah’ın eşi-benzeri yoktur.
12- Putlara tapmadığı için ateşe atılan; Tevrat’ta 3 Yahudi, Kur’an’da İbrahim.
13- İmran; Tevrat’a göre Musa’nın babası, Kur’an’a göre İsa’nın dedesi.
14- Savaşa giderken, dizlerinin üzerine çökerek su içen askerlerin komutanı Tevrat’a göre Gideon, Kur’an’a göre Talut.
15- Deve eti Tevrat’ta haram, Kur’an’da helal.
Yahudiler Muhammed’e gelip;
” Sen İbrahim’in tevhid dinini getirdiğini söylüyorsun ama o senin gibi deve eti yemezdi, çünkü haramdı.” derler.
Bunun üzerine gelen ayette şöyle der:
Ali İmran-93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.”
Tevrat’ı okuduğumuzda devenin yasak edilmiş olduğunu görmekteyiz:
Levililer/ 11:4-24. Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.
Bu durumda deve daha sonra temiz ve eti yenebilir hale evrimleştirilip mi helal kılınmıştır?
Yoksa zaten temiz ve helaldi de Tevrat mı tahrif edilmiştir?
Sebebi Kur’an’da belirtilir:
Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.
Dünya halklarından sadece Yahudilere konan bir yasakmış!!
D- KUR’AN İLE İNCİL ARASINDAKİ ÇELİŞKİLER
1- İsa bebekken, İncil’e göre mucize göstermemiş, Kur’an’a göre göstermiştir. Konuşmuş ve peygamber olduğunu söylemiştir.
2- İsa, İncil’e göre çarmıha gerilmiştir. Kur’an’a göre çarmıha gerilen İsa değil, İsa’ya benzeyen başka biridir.
3- Kur’an’a göre İncil’de Ahmet’den bahseder, İncil’de Ahmet ismi geçmez.
4- Şeytan, İncil’e göre melek, Kur’an’a göre cindir.
5- Şeytan, İncil’e göre Tanrı ile aynı mertebeye ulaşmak istediği için, Kur’an’a göre ise Adem’e secde etmediği için lanetlenmiştir.
6- İncil’e göre iyilikler Tanrıdan kötülük şeytandan, Kur’an’a göre hayır da şer de Allah’tandır.
7- İncil’de bir aziz olarak geçen Yahya’nın babası Zekeriya, Kur’an’da peygamber olarak geçer. Buna karşın Tevrat’taki Zekeriya peygamberden hiç bahsedilmez.
Yani Kur’an’da Meryem’ler karıştırıldığı gibi, Zekeriya’lar da karıştırılmıştır.
1 note · View note
etaali · 3 years
Text
Tumblr media
İndir perçemini ay da şaşırsın
Sadakası olsun yüzünün güzel
Aşık, mecnun, aklı zây da şaşırsın
Bakıp cemâline gizinin güzel
Beyt'ül Hazân gibi han yürek olduk
Canâna vermeye can, yürek olduk
Hangi diyardasın? Kan yürek olduk
Hüzne salar bizi hüzünün güzel
Çok oldu bivefâ deyip gideli
Firagın eyledi aşığı deli
Bari selamını seherin yeli,
Getirsin kurbanım izinin güzel
Güzel güzellikten edermiş hibe
Bahşişi yetermiş maşrık, mağribe
Hiç mi umut yok bu Avam garibe?
Sail nazâreti gözünün güzel
4 notes · View notes
enfustenafaka · 4 years
Text
Sevap ve günahlarımızın tartılacağı mizanın sevap tarafını ağır getirmek için çalışmalıyız, sevdiklerimizi de buna teşvik etmeliyiz, dostluk, iyilik böyle olur. Davud (Aleyhisselâm) Mevlâ Teâlâ’ya: “Ya Rabbi! Kullarının sevap ve günahlarının tartılacağı mizanı bana göster” diye temennide bulundu. Mevlâ Teâlâ’da onun bu isteğini kabul etti ve mizanı gösterdi. Davud (Aleyhisselâm) mizanın meşrik ile mağrib (doğu ile batı) arası kadar büyük olduğunu görünce bayıldı ve düştü. Kendisine geldiğinde: “Ya Rabbi! Bu kadar geniş teraziyi hangi amel doldurur?” diye sual etti. Mevlâ Teâlâ: “Ya Davud! Ben bir kulumu sevdiğimde bir kez: “Sübhânellâh” demesi ile onun mizanını sevap tarafını ağır getiririm.” buyurdu. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur: “Sübhânellâh mizanı doldurur.” O filimler, videolar, gazeteler, seni bu tesbihten, bu ibadetten geri bırakmak içindir. Ey Müslüman! Aklını başına topla, o filim çeviren kişiler senin imanını zedeliyorlar. Ey Müslüman! Mevlâ Teâlâ’nın in’amı olan o gözlerini kulaklarını, nasıl olur da Allah’ın düşmanlarının yolunda kullanırsın? Şu kısa hayatta hem dünyanı düzenleyeceksin, hem ahiretini kazanacaksın. Mevlâ Teâlâ’nın razı olmadığı şeylerle meşgul olmaya vakit nerede? Mizanda sevap tarafını ağır getirmeye çalış. - Mahmud Efendi Hazretleri, Sohbetler
32 notes · View notes
kpss2023 · 4 years
Text
ŞEHİRLER VE ÜNVANLARI 🌎
1. Kurtuba: Dünyanın pırlantası
2. Semerkant : Şehirlerin şahı
3. Semerkant : Semizkent veya Şehirlerin şahı
4. Kaşgar : ışıldayan inci
5. Isfahan: Dünyanın yarısı (Nakşı Cihan)
6. Balasagun : Türk Hakanlarının şehri
7. Bağdat : Medinetu's Selam (Cennet)
8. Samarra: Deyrün-Adi (Eski adi)
9. Belqrat: Avrupanın kilidi
10. Rodos : Akdenizin kilidi
11. Ahlat : Beldetül Türk
12. Tokat : Evliya Çelebi tarafindan Alim ve Şairler Şehri olarak adlandirilmiştir
13. Fergana (Özkent) Kendimizin Şehri
14. Amasya: Şehzadeler Şehri
15. Amasra : Fatih Sultan Mehmetin Çeşmi cihan (Dünyanın gözbebeği) dediği şehir
16. Paris : Modanın şehri
17. Budapeşte : Küçük Paris
18. Isparta: Güller Şehri
19. Asitanei Aliye: İstanbul
20. Alma Roma: İstanbul
21. Asitane: İstanbul
22. Atakent: İstanbul (1930’da İstanbulun adı Atakent olsun demişler ama kabul edilmemiştir)
23. Belde-i Mahruse : İstanbul
24. Beldetül Tayyibe: İstanbul
25. Bilâdi Selâse: İstanbul
26. Bizantıyye: İstanbul
27. Çezar Kayzer: İstanbul
28. El Farruk : İstanbul
29. Hakanül Bahreyn : İstanbul
30. Gulguleyi Rum : İstanbul
31. Ümmüd'd Dünya : İstanbul
32. Ravegorat : İstanbul (Ruslar bu adı vermiş)
33. Konstantiniyye : İstanbul
34. Ararat : Ağrı Dağı
35. Keşiş Dağı : Uludağ
36. Mardin : Gündüz seyranlık gece gerdanlık (Görünüşünden dolayı)
37. Yeşil şehrimiz : Bursa
38. Dağlarından yağ akar ovalarından bal akar adlandirilmasi yapılan şehrimiz : Aydın
39. Güzel Atlar ülkesi : Kapadokya
40. Bozkırın Şapkası : Meke tuzlası
41. Beyaz Deniz : Pamukkale
42. Türkiyenin zirvesi : Ağrı dağı
43. Kubbetül islam şehirleri
-Belh : Afganistan
-Buhara : Özbekistan
-Ahlat : Türkiye
44. Kafkasların incisi : Şeki (Azerbeycan)
45. Darül Hasim : Ankara
46. Dimaşk :Şam
47. Yesrib : Medine
48. Kırmızı Periler Diyarı: Erzurum
49. Ege'nin İncisi: İzmir
50. Turizmin Cenneti: Antalya
51. Peygamberler Şehri: Şanlıurfa
52. Tahıl Ambarı: Konya
53. Güller ve Göller Şehri: Isparta
54. Serhat Şehri: Edirne
55. Kurtuluş Savaşı'nın Limanı: İnebolu
56. Nıfs-i Cihan (Dünyanın yarısı demek): İsfahan
57. Mağrib :Fas
58. İflikkiye : Tunus
3 notes · View notes
menittebeazzikra · 5 years
Note
Vaktiniz nurlu ve mübarek olsun hakkınıızı helal edin rahatsız ediyorum sizi ama isminizle alakalı bir sorum olacak isminiz kuran ayet-i ve insanlar her daim abdesli olmaya bilirler zaruri durumlarıda oluyor yada bilmeyerek bu yazı okunduğunda günah işlemiş olmazlarmı yada bir hürmetsizliğe sebebbiyet olmuyormu?
Güzelim dualarınız için cezakÂllahu hayran kesirâ Âmin, Ecmâin…
Bu güzelim kelime, Kuranı Kerim'de Yasin Sûresi'nde geçer. Lâkin bu bir sözcüktür. Örneğin nur kelimesi de geçer, kelb yani köpek kelimesi de geçer, mağrib ve meşrig(doğu batı) ve diğer birçok kelimeler de anlamları düşünüldüğü vakit hepsi farklı gelebilir lâkin bunlarda Kuran'da geçmektedir.
Birincisi kelime olduğundan mütevellit hem de sizin dediğiniz gibi ince ve güzel düşünürsek eğer yüzünden okunduğu için günaha sebebiyet vermez Allahualem.
İkincisi de aslında insanların hatırına getirip araştırmalarına vesile olunabileceğinden güzelliklere de sebebiyet verebilir. Çünkü insan hatırlamaya çalışır düşünür örneğin bu nerde geçiyordu diye hatırlamaya çalışır. Sonra aklına gelir açıp manasına da bakar hatta tefsir dahi okur inşaÂllah :) mesela amenna saddakna diye güzel bir blog var. Bunun gibi düşünülebilir. Yine bunun gibi isimleri olan birçok blog sayılabilir. Lahavlevelaguvveteillabillah diye bir blog olsa insan düşünür tefekkür eder bu nedir diye. Misalleri çoğaltabiliriz. Bu bağlamda düşünüldüğünde hürmetsizlikten ziyade insanların en güzel şeyleri hatırlamasına vesile olacağından böyle isimleri kullanmada herhangi bir beis görmüyorum. Bu anlamda paylaşılanlarda mühim tabi. Yine başka açıdan bakarsak da misâlen insanlarda kişi ismi olarak kullanabiliyorlar mesela. Ecrin, Ebrar ismi Ahsen mesela bunlarda Kuranı Kerim'de geçmekte ve çocuklara konulabilmekte. Biz de kendi isimlerimizden daha güzel ve önemli gördüğümüz bu güzelim manaları güzel şeyler içeren yerlerde anlamlarına binâen kullanmakta bir zarar göremediğimiz için kullanıyoruz. Başta bende sizin gibi düşünüyordum olur mu diye ama sonra baktım ki aslında güzel. İnsanların düşünmesine vesile oluyor. Çok da güzel ve dolu dolu. Sizi anlıyorum. Ve güzel niyetinizden dahi anlayışınızdan dolayı teşekkür ederim. Rabbim celle celâlühu sizden razı olsun. Biz acize de dua buyurun inşaÂllah. Geceniz mübarek olsun :)
16 notes · View notes
dem-bu-demdir · 6 years
Photo
Tumblr media
İdrâk noktaları yüce; Âlemleri de gizlice.. Çokçadır tehlikeleri Vuruşları da sessizce.. Gözler onu görmeyince; Sınır da alamaz içe.. Vasıf getiremez öne; Ona nedim olan nice.. Önünde ibare dilsiz; İşaretleri gidince.. Mamuresi yıkılır; Çarpışanı devrilince.. Yüce ama, sema değil; Ruhtur da, değil melekçe.. Hem sultan hem de mülkü var; Mahremleri de azizce.. Bir göz ama bu göz değil; İlimdir değil haberce.. Bir fiildir de izi yok; İşaretleri bilmece.. Kutuptur felek üzere; Güneştir yola esence.. Bir tavustur yükseklerde; Görünüşte de pek yüce.. İstılahla da saridir; Hem satırdır enmuzece.. Hep ruhumdur âlemleri; Varlıktan yana temizce.. İşte yapılmış bir evdir; Bir savaştır ki renklice.. Kanı diken diken ölü; Nefesi derli topluca.. Zatı da tecrit edilmiş; Hem sıfattır dahi tekçe.. Nişanları da sıra sıra; Okunurlar yazarınca… Nefyi kendi kapsamında; Varlık temizdir özünce.. Bilinir de bilinmez de; Kim uykucu kalkınca.. Nefiy olsa da sabittir; Atılsa yine gerekçe.. Bir işarettir bilinir; Bir yayındır ki eserce.. Tamaha dahi kapılma; Görmezsin onu mahremce.. Şayet ganimetçi isen;Ganimetleri hazırca.. Onun mağrib kuşu Anka; Sensin onunla dilekçe.. Ve nasıl uygun olursa; Karışık ya da temizce.. Denizdir aldatması var; Dalgaları koca koca.. Ateştir külleri de var; Süslenir onu sevince.. Bilinmez, vasfı edilir; Marife olur nekrece.. Vahşîdir ülfet edilir; Kalb de bağlanır zalimce.. Bir bildiğini söylesem; Sen durmazsın insaflıca.. Bilmediğini söylesem; Ama sendedir bilmece.. Sırrım onun kimliğidir; Benliği de tam ruhumca.. Kalbimde onun kürsüsü; Hizmeti olur cismimce.. Onu akıl ediyorum; Ama durumum cahilce.. Kim onları aparır ki; Ki koyunları seslice.. Saklarımda yükseldikçe; Hem de bilirim döndükçe.. İmlâ oldukça yazarım; Seni korkutur durunca.. Tenzih ettim uryan oldu; Benzettim kaydı gizlice.. Cisme benzettim de çıkıştı; Bana dayanma o güce.. İndirdim de kayıp gitti; Dağıttı hep güzellikçe.. Ona bağlanan kavuşur; K irpiklerdedir kesmece.. Sicili yanaklarında; Şuleleri de parlakça.. Gözlerinde sürmesi bir; Mızrak gibi durur ince.. Tükürüğünde de bal var; Ve bir fidandır o boyca.. Lüle lüledir saçları; Dişleri güler zalimce.. Bilekleri nakış işli; Saçları dahi siyahça.. Dişleri beyaz beyazdır; Tebessümü dahi alca.. Parmağındaki şaraptır; İhsanları büyülüce.. Latifeleri vehimdir; Buna şaşmak gerek bence.. Bilinmez vasfı edilir; Anlaşılır saltanatça.. Yabancıyla ülfet oldu; Konuşmaları kalbimce.. Sanatı dahi yırtmaktır; Öldürmek de âdetince.. Ayırmak oyuncağıdır; Yemekleri ağulunca.. Yaygın olan terkibi var; Bağlanır o çözülünce.. Ne cevherdir ne de araz; Ne hasta sayılır sağca.. Oktur, hedef dahi odur; Yayları dahi şaşkınca.. Bir ferdir ama çoğaldı; Topluca hem de ayrıca.. Önümüz ve kalanların; Hepsi de onun, âlemce.. Cahildir ama ilimdir; Harptir ama selâmetçe.. Zulüm gibi ama âdil; Tehlikeleri yaygınca.. Ağlatır güldürür beni; Ayıltır eder sarhoşça.. Hem kurtarır hem de boğar; Dileğimdir duruşmaca.. Bazan olur oynaşırım; Bazan dahi arkadaşça.. Bazan hepten tanışmayız; Bazan dahi konuşmaca.. Bazan bana vuslat verir; Bazan da kucaklar dostça.. Bazan benimle cenk eder; Bazan da bakar hasımca.. Böyle.. bu ferahtır desem; Ki metin durur görünce.. Yabancılık eder durur; Hiç tanımaz; bir bilmece.. Bir zattır ki vasfa gelmez; Düsturları da çok yüce.. Bir güneştir aydınlatır; Şimşekler çaktı parlakça.. Bir sözdür yayıldı böyle; Kuşları beni aşınca.. İki zıd dahi birleşti; Onda yoktur ayrılmaca.. Bir kaynaktır ki kaynadı; Dalgaları da coşunca.. Tadana zehir kesilir; Misk olur hep koklayınca.. Alâmetleri kaybolur; Dalana denizdir onca..
{ Abdulkerim Ceyli (ks) }
27 notes · View notes
chekemci · 3 years
Text
MAKBER
Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı. Şimdi buradaydı gitti elden, Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı, Bir kûşede târumâr kaldı. Bâkî o, enîs–i dilden eyvâh! Beyrût’ta bir mezâr kaldı.
Çık Fâtıma, lâhdden kıyâm et, Yâdımdaki hâlime devâm et! Ketmetme bu râzı, söyle bir söz, Ben isterim âh öyle bir söz! ..
Güller gibi meyl-i ibtisâm et, Dağ-ı dile çâre bul, merâm et! .. Bir tatlı bakışla, bir gülüşle Eyyâm-ı hayâtımı tamâm et! ..
Yâ Rab, öleyim mi neyleyim ben? .. Ayrı yaşayım mı sevdiğimden? .. Verdin bana böyle bir mûsibet, Ettin beni düşmen-i muhabbet.
Ya bir kulu sevmiyor musun sen? .. Ya böyle bir ölüm değil mi erken? .. Hiç bulmamak üzre gâib ettim, Mecnun gibi ben onu severken.
Her yer karanlık pür-nûr o mevkî? .. Mağrib mi yoksa makber mi yâ Râb! Yâ hâbgâh-ı dilber mi yâ Râb, Rüyâ değil bu ayniyle vakî.
Kabrin çiçekten bir türbe olmuş, Dönmüş o türbe bir haclegâhe, Bir haclegâhe dönmüşse türben Aç koynunu aç maşukânım ben.
Sen öldün, ölüm güzel demektir, Ölsem yaraşır gamınla her gün.
ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
1 note · View note
bayberahin · 7 years
Quote
Sevap ve günahlarımızın tartılacağı mizanın sevap tarafını ağır getirmek için çalışmalıyız, sevdiklerimizi de buna teşvik etmeliyiz, dostluk, iyilik böyle olur. Davud (Aleyhisselâm) Mevlâ Teâlâ’ya: “Ya Rabbi! Kullarının sevap ve günahlarının tartılacağı mizanı bana göster” diye temennide bulundu. Mevlâ Teâlâ’da onun bu isteğini kabul etti ve mizanı gösterdi. Davud (Aleyhisselâm) mizanın meşrik ile mağrib (doğu ile batı) arası kadar büyük olduğunu görünce bayıldı ve düştü. Kendisine geldiğinde: “Ya Rabbi! Bu kadar geniş teraziyi hangi amel doldurur?” diye sual etti. Mevlâ Teâlâ: “Ya Davud! Ben bir kulumu sevdiğimde bir kez: “Sübhânellâh” demesi ile onun mizanını sevap tarafını ağır getiririm.” buyurdu. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur: “Sübhânellâh mizanı doldurur.” O filimler, videolar, gazeteler, seni bu tesbihten, bu ibadetten geri bırakmak içindir. Ey Müslüman! Aklını başına topla, o filim çeviren kişiler senin imanını zedeliyorlar. Ey Müslüman! Mevlâ Teâlâ’nın in’amı olan o gözlerini kulaklarını, nasıl olur da Allah’ın düşmanlarının yolunda kullanırsın? Şu kısa hayatta hem dünyanı düzenleyeceksin, hem ahiretini kazanacaksın. Mevlâ Teâlâ’nın razı olmadığı şeylerle meşgul olmaya vakit nerede? Mizanda sevap tarafını ağır getirmeye çalış. Mahmud Efendi Hazretleri Kuddise Sirruhu
184 notes · View notes
deveran-i-dem · 6 years
Photo
Tumblr media
Mağrib zamanı ise, güz mevsiminin âhirinde pekçok mahlukatın gurubunu, hem insanın vefatını, hem dünyanın kıyamet ibtidasındaki harabiyetini ihtar ile, tecelliyat-ı celaliyeyi ifham ve beşeri gaflet uykusundan uyandırır, ikaz eder. Sözler
5 notes · View notes