Tumgik
#Yapımcı
ncdtgrsy · 1 year
Text
2 notes · View notes
erkanduzdas · 1 year
Photo
Tumblr media
erkandüzdaş
4 notes · View notes
olcaysert · 1 year
Text
Cüney Arkın Kimdir?
Cüneyt Arkın, Türk sinemasının ve dövüş sanatlarının önemli isimlerinden biridir. Gerçek adıyla, Cüneyt Arkın Kutluay, 8 Eylül 1937 tarihinde Sakarya'nın İzmit ilçesinde dünyaya gelmiştir.
Cüneyt Arkın, sinemaya adımını 1960'lı yıllarda atmıştır. Başlangıçta dramatik rollerde yer alsa da, daha sonra aksiyon ve dövüş sahnelerindeki başarısıyla tanınmıştır. Arkın, Türk sinemasında "Yeşilçam" döneminde başrol oyuncusu olarak sayısız filmde yer almıştır.
Kariyeri boyunca Cüneyt Arkın, farklı türlerdeki filmlerde yer almıştır. 1960'ların sonlarında ve 1970'lerde, Türk sinemasında popüler olan macera, dram ve romantik filmlerde önemli roller üstlenmiştir. Bu dönemde "Aslan Yürekli", "Ölüm Perdesi", "Kanunsuz Topraklar", "Gurbet Kuşları" gibi yapımlarda başarılı performanslar sergilemiştir.
Ancak Cüneyt Arkın'ın en çok bilinen ve popüler hale geldiği alan, dövüş sanatları aksiyon filmleridir. 1970'lerin ortalarından itibaren "Yeşilçam" sinemasında Türk halkının ilgisini çeken bu tür filmlerde, aksiyon ve dövüş sahnelerindeki yeteneklerini sergilemiştir. "Battal Gazi", "Dünyayı Kurtaran Adam", "Malkoçoğlu" serisi, "Kara Murat" serisi gibi filmlerdeki performanslarıyla büyük beğeni toplamıştır.
Cüneyt Arkın, sinema kariyeri boyunca 300'ün üzerinde filmde rol almıştır. Bu filmlerde sıklıkla kahraman veya adaleti savunan karakterleri canlandırmıştır. Cüneyt Arkın'ın dövüş yetenekleri, enerjik oyunculuğu ve karakteristik sahne tarzı, onu Türk sinemasının efsanevi isimlerinden biri haline getirmiştir.
Cüneyt Arkın, aynı zamanda birçok filmin yapımcılığını ve yönetmenliğini de üstlenmiştir. Sinema kariyeri dışında, sosyal sorumluluk projelerine de aktif olarak katılan Arkın, kültürel ve sanatsal etkinliklere destek vermiştir.
Cüneyt Arkın, uzun ve başarılı kariyeri boyunca Türk sinemasına eşsiz bir miras bırakmıştır. Oynadığı filmler ve kişisel katkıları, onu Türk halkı tarafından sevgiyle anılan ve saygı duyulan bir sanatçı yapmıştır.
1 note · View note
kahramanklnc · 2 years
Photo
Tumblr media
İskender abi ile Berlin hatırası #iskenderpaydaş #berlin #concert #musiker #aranjör #yapımcı #singer #berlincity #music #vocalist #guitarist #artist #bühne #singing #müzisyen #iskenderpaydas #musician #berlinmusic #konser #sanatçı (Berlin, Germany) https://www.instagram.com/p/CmUsLMPqn_n/?igshid=NGJjMDIxMWI=
1 note · View note
tanfer35-blog · 2 years
Photo
Tumblr media
#kalite #cinema #yönetmen lerle ve #yapımcı #producer ile çekilmeli #life #çekim daha rahat ve #başarı lı olur . Teşekkür ederiz üstadım. (Sydney, Australia) https://www.instagram.com/p/CjPo4nNNWx4/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
okuryazarlar · 5 months
Text
Tumblr media
Modern Türk tiyatrosu ve sinemasının öncü ismi; yönetmen, oyuncu, yapımcı ve çevirmen Muhsin Ertuğrul'u aramızdan ayrılışının 45. yılında saygıyla anıyoruz.
24 notes · View notes
yakazakalb · 10 months
Text
Tumblr media
Böyle sosyal medyanın olmadığı zamanlar herkesin uzaktan tanıdığı, sevdiği muhabbet beslediği zamanlar... Hani bir radyo programı dinliyorsunuz, yapımcı çok hoşunuza gidiyor, dinledikçe seviyorsunuz. Sonra bir gün onu görünce büyü bozuluyor. Ya da okuduğunuz bir kitabın yazarı...
Hayattaki bazı şeylerin de büyüsünü bozmamak lazım. Sırlamış senin için Mevla'm. Daha çok haz alasın, daha çok bağlanasın peşine düşesin, hayretin, gayretin artsın diye hayat esrarlı bazen. Bazı şeyleri o kadar çok istiyoruz ki sonra oluyor büyüsünü bozuyoruz. Eski tat ve lezzetimiz kalmıyor.
Gayp bu yüzden gayb aslında. Hikmet gizlenmiş hadiseye. Bu yüzden... Teslimiyet ve huzur için... Şüphe ve isyan için değil. Ve zaman en büyük müfessir. Huzurun kaçmadan o tılsım bozulmadan hikmet/i sana görünür bir gün, bir zaman.
Ne diyordu Bediuzzaman.
"Pencerelerden seyret, içlerine girme" ...
🌿🌿 Bir genç varmış. Karşı köyden bir kızı severmiş. İki köy arasında bir göl varmış ve aşık maşuğunu görmek için her gece o gölü geçermiş yüzerek. Bir gün yine geçmiş bir de bakmış ki sevdiğinin gözü şaşı. Demiş, senin gözlerin şaşıymış ben nasıl fark etmedim ? Sevdiği demiş geçme bu gece karşıya, burda kal. Gönle şüphe düştü kalır mı aşık, kalmamış. Geçememiş o gece gölü boğulmuş yok olmuş suda. Demesi o ki aşk şüphe götürmez. Kalpte Rabbin rızasından ötesi varsa boğulur gidersin .
27 notes · View notes
sensussinyor · 6 months
Text
~Gecikmiş popüler anime güncellemesi~
1. Kimetsu no yaiba
Son sezonda (Katanakaji no Sato-hen arcı) final bölümünde Nezuko'nun güneşe çıkabildiğini ve tek tük birkaç kelime konuşabildigini gördük. Muzan'ın nihai hedefi böylece Nezuko'yu yiyerek en üst yaşam formuna kavuşmak oluverdi. Ürettiği iblislere de ihtiyaci kalmadı. Sonraki sezonlarin serisi ya hızlı çıkmalı ya da uzun soluklu bir part olmalı yoksa sırf işkenceye dönecek seri. Bu konuda yapım ekibi sırf daha uzun süre ekmeğini yemek için abuk subuk işler yapıyor ilk sezondan beri. Türünün tipik bir örneği olsa da son dönemlerin oldukça keyifli izlenen animelerinden biri.
2- Jujutsu Kaisen
İkinci sezonu ilk sezondan oldukça farklı ilerledi, karanlık ve karamsar draması baskındı. Mekanin dar tutulması ve tükenmeyen fightlarla geçmesi beni biraz boğdu, çok kısa sürede tüm dengeyi alt üst ettiler. Birçok karakter şakkadanak harcandı, basit bir kurguyla harcandığı kanısındayım. Hikaye geçişini sağlamada zorlanip herkesi bir arada böyle patlatalım denmiş gibiydi. Gege'cim senden pek razı değilim. Özellikle çok sempati toplayan Gojo gibi bir karakteri ortadan yok etme tarzını ve bir sonraki görüşümüzün tamamiyle son görüşümüz olarak senaryolastirmani yine keyifsiz buldum. Elbette hikaye için bazı karakterlerin meydandan çekilmesi gerekir veya dramalar olur ama bunun izleyiciyi/okuyanı tatmin edecek şekilde yutkundurarak yapmak herkesin harcı olmuyor. Bir de anime müzikleri fütüristik olsa da sahneden bağımsız, yavan, uyumsuz hissettiriyor. Yani genel olarak memnun değilim, ilk sezonun tarzi bana daha çok uyuyor.
3- Youkoso jitsuryoku shijou shugi no kyoushitsu/Classroom of the Elite
(anime işi game of thrones jdkdn) Son dönemlerin yine en ses getiren animelerinden biri, animesindeki kesintiler nedeniyle çoğunlukla mangası daha fazla seviliyor ama ben animesiyle başladığım için henüz mangasına göz atmadım. (İlk çıkışı aslında eskiymiş) Teması, en iyi öğrencilerin girebildiği üst düzey bir okulun öğrencileri arasındaki stratejik savaşa dayanıyor. Çokkk severek takip ediyorum, inanılmaz bir anime, bu tarzda beğenip izlediğim pek fazla iş yoktur. İnanılmaz bir akıcılığı var, ilgi ve merak uyandırıyor. Karakter tasarımları, konunun ilerleyişi, mekan, olaylar, durum yaratıcılığı, diyaloglar kaliteli olmuş. Tek eksisi animasyon konusunda yapımcı şirketin vasat performans göstermiş olması.
4- Horimiya/Horimiya:Piece
Hem gündelik lise hayatı hem romantik komedi hem de sıcacık yer yer derinleşen diyalogları olan minnoooş bir anime izlemek isteyenler bence bir baksın diyerek kefil olduğum bir anime. Özellikle dinlenme, atıştırma molaları veya uzanıp kafa dağıtırken izlemelik bir seri.
14 notes · View notes
antifelsefe · 2 months
Text
Bu kritiği Yiğitle beraber yazdık hatta çoğunu o yazmış olabilir... @spnihilest / @antihumanizma
TRUMAN’IN SAHTE-GERÇEK DÜNYASI
İnsanlar sahteliklerden o kadar bıktılar ki, artık özgün bir şey izlemek/tüketmek istediler:tamamen gerçek bir şey. Ama o şeyin içine bile ‘sahtelikler’ (reklamlar) iliştirdiler. Ve bunu yaparken tüm seyirciler kendine hizmeti, sözde kabul ettiği etik değerden “bi insan özgürlüğünden” daha önemli gördüler. Truman Show’un, sahteliklerden arınmış gerçek bir tüketim nesnesi olmasıyla övünülüyor. Öyle ki, sırf Truman bu şovu terk edemesin diye, yani 'gerçekliği' pekiştirmek için; sahte bir ölüm anısı yaratarak Truman'ı denizlerden korkutmaktan bile sakınmadılar. (Babasının sahte ölümü) (Burada tüketicilerin arzularının ne kadar önemsendiği vurgulanıyor) Tüketiciler hem realiteyi arzuluyor ve o yüzden bu şovu izliyor, hem de hiç realistik olmayan bir biçimde, yani gerçek hayatın sahteliğini içeren bir biçimde; Truman'ın sahte dünyasına reklamlar ilave ediliyor. Bu da bi tüketici arzusu çelişkisi.
Kaçmasını önlemek amacıyla sudan korkması için babasının ölümüyle bir travma yaratıldı -ve bu bir süre işe yaradı – Ve babası plan dahilinde olmadan karşısına çıkınca ilk şüpheleri oluşmaya başladı. İzleyiciye, babasını görmesinin aslında olmaması gereken bir şey olduğu izlenimi veriliyor. Ama film ilerleyince onun bile kurgu olduğunu öğreniyoruz, babasını bizzat ve bilerek gördürüyorlar Truman’a, aydınlanma yaşamaya başladığı vakit. Yani bu dünyada olağan-dışı şeyler bile ‘olağan’ ve ‘kontrol altındadır’. Bunun tek istisnası ise filmin sonu - ya da biz öyle sanıyoruz-. Filmin çoğu bölümünde Trumanı yaşadığı hayatın sahte olduğunu düşünmemesi için manipüle ediyorlar. Truman,her ne kadar anlam bulamasa da herkes yaşadığı hayatın içinde tektipte ve “normal” bir görüntüde yaşadığı için, hatta bunu manipülatif bir dille hayatın anlamlı ve güzel olduğunu söylemeye çalıştığı için kendini suçlayan ve bulunduğu konumu terk edemeyen insanlar gibi.
Truman, alışkanlıklarının dışına çıkarak -ki doğduğundan beri bu alışkanlıklara programlanmıştı- güvenlikleri aşıp seti görüyor. Alışkanlıklarımızın biraz dışına çıktığımızda sahteliklere, her şeyin kurgulanmışlığına şahit oluyoruz. Truman sonra örüntüleri fark etmeye başlıyor. Sistem (gerçek dünyada da) alışkanlıklarımızı aşmayacağımıza o kadar güvenir ki, aslında onları aşmamız hususunda oldukça kırılgandır. Sahte bir dünyada olduğumuzu fark ettiğimiz an, tüm riskleri alabilir hâle geliriz çünkü kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmaz.
Truman, korkusunu yenip tekneyle açılıyor. Ve böylece, sahte bir dünyada olduğunu fark eden Truman, alınabilecek son riski de alarak en büyük korkusuyla yüzleşir, ona zorla kodlanmış olan o korkuyla: tekneyle açılır.
Kitleler, Truman'ın kurtuluşunu istiyor ve alkışlıyorlar. Ama yine de izlemeye devam ettiler. Doğduğundan beri izlediler. Zevk aldılar. Şimdi ise kısa bir zevk için, sahte bir sevinç içindeler.
Truman’ın kaçmasını ‘gerçekten’ isteyen tek kişi, aşık olduğu ve kendisine aşık olan kadındı. Şovdayken de Truman’a yardım etmek, onu farkındalığa kavuşturmak istedi. Diğer herkes ise ikiyüzlüydü, Truman’ın kaçmasını anlık zevk için ‘istediler’ ve bunun öncesinde, Truman o şovda doğup büyürken ve hatta evlenirken, hiç laf etmediler. Çünkü Truman’ın gerçekten kaçmasını istemiyorlardı. Kendi tüketim arzularını tatmin etmek istiyorlardı. Nitekim, zaten, Truman kaçtığında da hemen arzuları söndü: önce biraz sevindiler, saniyeler sonrasında ise başka bir program, başka bir tüketim nesnesi arayışına geçtiler.
Truman, programın yapımcısıyla tanışıyor. İnsanlara umut, eğlence ve ilham veren yapımcı. Programın amacı umut, ilham vermek ve eğlendirmek. Bu yapımcının düşüncesi, peki bu düşüncenin nesnel bir boyutu olabilir mi? Umut kim için geçerli kim için geçersiz? İlham kim için ulaşılabilir kim için değil? Eğlenen kim? Yapımcı mı yoksa yarattığı hayali dünyadakiler mi? Burada sahtelikler dünyasında tıkılı insanlar mı yoksa onu yaratan mı keyif ve eğlence içerisinde? İnsanların keyif içersinde olması için bile diğer insanlar tarafından manipüle edilmesi gereken bir “özgürlükte” kim eğleniyordur?
Tumblr media
3 notes · View notes
dianaa70 · 1 day
Text
Su jetgillerin yapımcı yonetici senaristi her neyiyse iste kim aq ben böyle ileri gorusluluk gormedim hayatimda
2 notes · View notes
filapi · 15 days
Video
youtube
Steve Krase Band - Nobody Loves Me
Steve, efsanevi Houston grubu Jerry Lightfoot ve The Essentials'da 10 yıl arp sanatçısı olarak çalıştı. Essentials dağıldıktan sonra Steve, Steve Krase & The In Crowd'u kurmadan önce Matt Leddy & The Meatcutters ile birkaç yıl yardımcı sanatçı olarak çalıştı. Steve Krase & The In Crowd, 2004 ve 2005 Uluslararası Blues Yarışması'nı kazanarak her iki yılda da Memphis'teki finallere yükseldi. Basçı, söz yazarı ve yapımcı Rock Romano, Krase'in temiz ve yalın bir ses yaratmasına yardımcı oluyor ve davulcu Tamara Williams ile mükemmel bir uyum içinde. Williams ve Romano, James Gilmer'ın birkaç parçaya perküsyon eklemesiyle müziği hareket ettiriyor ve gitarist David Carter ve Krase'in üzerinden kayabileceği kaya gibi sağlam ve esnek bir temel oluşturuyor. Steve, soğukkanlı bir özgüven yayan sözlü bir sadelikle şarkı söylüyor ve arp atakları temiz ve ritmik. Steve Krase, Blues'unu on yıldan fazla bir süredir kayıt altına alıyor. Houston Blues sahnesinin temel direklerinden biri olan Harvey Houston'dan sonra gelen neşeli ve etkili Blues tabanlı müzikleri duymak harika. Krase, Blues'unu Just Waitin' ile yeni bir yöne taşıdı, tıpkı Şehri gibi ve Şehrinin ihtiyaç duyduğu şey gibi, yaşamın ve hayatta kalmanın neşeli bir kutlaması. - Blues Blast Dergisi
2 notes · View notes
lovelyyfluff · 2 months
Text
Anzu
"Yapımcı"
Tumblr media
Hikayenin baş kahramanı ve yapımcı kursuna kaydolan ilk öğrenci. Oyunu çoğunlukla Anzu'nun bakış açısından oynarsınız. Utangaç ve sesi az çıkan bir kızdır, bu nedenle karakterler onun dediklerini anlamak için tekrar eder. Yine de işine oldukça önem verir.
Tumblr media
Yaş: 17-18
Okul: Yumenosaki Özel Lisesi
Sınıf: Yapımcı kursu
Hobi: Çalışmak
Uzmanlık alanı: Çalışma, çizim yapma, yemek pişirme
Aile: Ebeveynleri, evlatlık erkek kardeşi
Diğer bazı bilgiler:
Sessiz kişiliğinin nedeni eski okulunda lise birinci sınıfta zorbalığa uğraması.
Bazen aşırı çalışarak kendini fazla zorlayabiliyor. Bu nedenle iki farklı hikayede yorgunluktan bayılmıştır ve hastanelik olmuştur (en sonda iyileşerek).
Araba sürebiliyor.
Küçük erkek kardeşi, "Ensemble Girls!" oyunundaki ana karakterdir.
Anzu ismi "Ensemble Stars"ın okunuşundan geliyor (Ansanburu Sutaazu).
3 notes · View notes
dilsel · 1 year
Text
Arkadaşım bir festival filmi için beni önermiş filmin yapımcısı ulaşıp audition yollayabilir misin falan gibi şeyler dedi. Neden yapımcı aradı onu da anlamadım. Genelde cast direktörleri ilgilenirdi oysaki… Arkadaşımın beni önermesi şaşkınlığından telefonda söylenenlere pek dikkat edemedim. Ayrıca bir festival filminde oynayabilecek cesarete sahip olmadığım için “teşekkürler ama şu an için düşünmüyorum.” demekle yetindim
8 notes · View notes
korelist · 7 months
Text
Tumblr media
REBORN RICH // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 8,2 Benim Puanım: 10
Drama: Reborn Rich (English title) / The Chaebol's Youngest Son (literal title)
Hangul: 재벌집 막내아들
Director: Jung Dae-Yoon
Writer: San Kyeong (web novel), Kim Tae-Hee
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Song Joong-Ki, Lee Sung-Min, Shin Hyun-Bin, Kim Nam-Hee, Jo Han-Chul, Park Hyuk-Kwon
2023 (59th) BaekSang Arts Awards - April 28, 2023
Best Actor (Lee Sung-Min)
Song Joong-Ki’nin Türkiye de dizi çekiyor olması haberi kore severlerde bir heyecan patlaması yaşatsa da ülkemizde dizi; ilk bölümde Türkiye de öldürülmesi ile gündem oldu. Yapımcı ve yönetmenin Türkiye’yi kara para aklanan, korkutucu insanların olduğu 3.sınıf bir Ortadoğu ülkesi olarak resmetmesi birçok kişinin tepkisini çekti. Uzunca bir süre sadece Türkiye sahnelerinin sarartılmış olmasını, gelen turisti sokaktaki çocukların bile hırpalaması konuşuldu. Seçilen müzikler daha oryantal, etraftaki tabelaların da Arapça ağırlıklı olması da tuz biber oldu. Gel gelelim bu şahane dizinin eleştirilen bu tü kaka kısımları hepi topu 3dk sürüyor olmasına… Gözünüzü seveyim, senaryoda böyle bir kurgu varmış çekmişler. Her ülkenin kötü yanı, her mesleğin iyisi kötü, insanın niyeti bozuk olanı var. 3 dakikalık bir gösteriyi ne kadar kişiselleştiriyorsunuz.
Diğer yandan dizinin bir diğer dedikodusu ise Samsung şirketinin gerçek hayattaki skandallarına çok benzemesi üzerineydi. Bizim çok aşina olduğumuz bir mevzu değil ama Kore’de böyle de bir durum var. Dizi ise; Kore’nin en büyük Chaebol ailesine ait Soonyang Group’u konu alıyor. En tepedeki isim Jin Yang-Cheol(Lee Sung-Min) çocukları arasında bir halef seçmediği için bütün aile halefi olmak için yarışa girmiştir. Her büyük şirket hikayesinde olduğu gibi bu dizininde ana konusu aile üyeleri arasındaki iç savaşı anlatıyor. Yoon Hyeon-Woo(Song Joong-Ki) ise bu koca şirkette haleflerden birinin altında rütbeli çalışandır. Bir gün şahit olduğu bir yolsuzluğu patronuna söylemesi sonucu mevzu büyür ve başrolümüzü götürüp Türkiye’de kafasına sıkmak sureti ile öldürürler. Kafasına sıkılan karakterimiz uçurumdan düşer ve gözünü açtığında 17 yıl önce Chaebol ailesinin 10 yaşlarındaki küçük torunu Jin Do-Jun’undur.
Artık amacı aile içinde sağlam bir yer edinmek ve onun ölümünü planlayan kişiyi bulmaktır. Tekrar yaşaması gereken önünde 17 yıl vardır. Ülkede olacakların yanı sıra dünya da olacakları da bilen benliği ile 17 yıllık planını izliyoruz. Hani herkesin geçmişe gitsem sayısal numarasını kendime veririm diye yaptığı geyik var ya, geçmişe gittiğinizi ama sayısal vermenize gerek olmayacak kadar zengin bir ailede doğduğunuzu hayal edin. Çöküşleri, yatırım imkanlarını, piyasa değeri fırlayacak markaların bilgilerini bildiğinizi düşünün. İşte dizi bu ekonomist bakış açısı üzerinden ilerleniyordu.
Oyuncular ve oyunculukları… Benim fikrim, şahane olduğu yönündeydi. Büyük patron Chaebol’ün başı Jin Yang-Cheol rolündeki Lee Sung-Min yıkmış geçmişti. Zaten tecrübeli olan oyuncu, yıllarını boşa harcamadığını herkeslere kanıtladı. Song Joong-Ki’nin oyunculuğuna ise donuk diyenler olmuş, çarpılırsınız. Başarılı oyuncu tek kelime ile efsaneydi. Hem 17 yaşında ergen oldu, hem 25 yaşında genç hem de 40 yaşında adam. Dizi çekilirken 37 yaşında olan oyuncu, 3 jenerasyonunda içinden geçti bana mısın demedi. Bu kadar zor bir şeyi seyirciyi koparmadan başarmak yetenektir, emektir. Kimsede kalkıp donuktu diyemez. Sen neyi başardın haspam derler adama.
Dizide elle tutulur bir romantizm yoktu. Birinci bölümde Yoon Hyeon-Woo’nun peşindeki soğuk savcı Seo Min-Yeong (Shin Hyun-Bin), ilerleyen zamanlarda Jin Do-Jun ile romantik yakınlaşmalar yaşasa da, doyurucu bir hikaye değildi. Asıl donuk olan bence Shin Hyun-Bin’di. Kadronun geri kalanına baktığımızda biraz soft bir oyuncu olarak kalıyordu.
Ben zaman atlaması, zamanda yolculuk gibi kavramları kavramakta çok zorlanan bir insan olarak, dizinin sonu benim için bir tık puslu kaldı. Bunun sorumlusu benim, o yüzden kimseye bir yorum yapamam. Ama onu da havada bırakıp kalbimizi kırmadılar. Bağlandı, toplandı. Benim için 2022 yılının en iyi 2 dizisinden biri oldu. Diğeri Big Mouth, onu konuşmuştuk. Tavsiye ederim ama gözünüzün ucuyla ön yargıyla değil, hakkıyla izleyin isterim.
OST:
Jong Ho - Gravity
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
3 notes · View notes
keemlenyekun · 9 months
Text
huguk.
kızıl goncalar kararının sürecini hayal ettim bu akşam foxta bilmem ne belgeselini izlerken.
anlatabilirim ama sonra sonumuz 2014te hakimlere satılan evlerin haberini yapan gazeteci gibi olur. o sebeple hiç gerek yok. hukuk huguk guguk. olur yani. normaldir.
alo sayın bakanım. öhömmm.
şey var bir de özgü namalda başörtüsü aşırı doğal durmamış mı? şok oldum. bu tip başarılı işleri seviyoruz.
sonuç ne olacak peki? yapımcı memnundur. kızılcıkta olduğu gibi olacak. reklam reklamdır. yayına tekrar başladığında dizi o ünlü olduğu tartışmalara hiç girmeyecek ve saçma sapan aşk dedikoduları içinde sürünüp gidecek. sonra türk dizileri niye başarısız?
ayrıca gündüz kuşağından haberiniz var mı ? ben bazen gündüzleri mecburen bakıyorum. aman allahım. beş çocuğunu ve eşini öldürdüğü iddiasıyla bir adam tutuklanıyor. birisi bütün köyle kocasını aldatıyor. seda sayanda ucubeler kaç yıldır saçma sapan birbirine bağırıp sonra kalkıp dans ediyor. ama dava konusu olduğu sabit bir olayın anlatıldığı bir tarikat hikayesi yasaklanabiliyor?
hukuk pornosu. ahmet altanın haklı tabiri bu. hukuk pornosu. izleyen herkeste yalancı bir zevk oluşturuyor. ama herkesi sonrasında pişman ediyor.
peki umurumda mı?
değil. gülerek takip ediyorum. bu joker gülmesi.
hukuku da bu yüzden seviyorum. hayatın her anında var.
duruşmalar falan var. hadi yat be sercom.
vesselam.
2 notes · View notes
yesilcamevi · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
İnek İnek Şaban - Kemal Sunal, Defne Yalnız - 1978 https://eskiyesilcam.com/inek-saban-kemal-sunal-defne-1978/ :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: Künye Yönetmen: Osman F. Seden Senaryo: Osman F. Seden, Berrin Giz Yapımcı: Kemal Sunal, Fatma Girik Görüntü Yönetmeni: Cahit Engin Vizyona Giriş Tarihi: 01 Şubat 1979 Süre: 83 dk Tür: Aile, Duygusal, Komedi, Macera Özellikler: 35 mm, Renkli Ülke: Türkiye :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: İMDB: https://www.imdb.com/title/tt0253143/ Wikipedia: https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nek_%C5%9Eaban_(film) Sinemalar: https://www.sinemalar.com/film/3925/inek-saban Sinematurk: https://www.sinematurk.com/film/3962-inek-saban Beyazperde: https://www.beyazperde.com/filmler/film-274060/ :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: Konusu: Birbirlerine benzeyen bir futbolcu ile bir karpuzcunun güldürüsü.
kemalsunal #yeşilçam eskiyesilcam.com #yeşilçamfilmleri #inekşaban
2 notes · View notes