Tumgik
#eve atıyorum
uzaklarasavrulalim · 1 year
Text
Bayramın ikinci günü nisayı kremalı mantarlı makarnaya kandırdım
2 notes · View notes
kalbimdeki-maviyara · 10 months
Text
Parklar çok şey anlatır... Uçurtması ağaçta takılı kalmış çocuğun gözyaşını... Yaşarken ölmüş insanları... Mutsuz çocukları... Yaşanamamış çocukluğu... Hayaller parklarda gömülür ve orada kalır. Biz çocuklar büyürüz, ama hayallerimiz o parkta gömülü kalır. Büyümek ne acı verici, değil mi? Daha geçenlerde o parklarda değil miydik? Salıncak sırasında kaydırakta kaymak için beklerken, tahterevalliye binmek için arkadaş ararken... O salıncak sırasında beklerken edindiğimiz arkadaşlıklar. Çocuktuk, bilmezdik belki onları bir daha o günden sonra göremeyeceğimizi. Kaydırak sırasında beklerken edilen kavgaların içimizde burukluğu hâlâ duruyordur. Tahterevalliye bindiğimizde, mutluluktan attığımız çığlıklar daha dün gibi kulağında yankılanıyor benim. Şimdi mutluluktan değil, canım yandığı için çığlık atıyorum. Hayallerimi gömdüğüm o parkta kaybetmişim ben çocukluğumu. Renkli kalemlerle çizdiğim resmi siyah boyamışlar. Uçurtması ağaçtan takılı kalmış çocuklar gibiyiz. Bizim de uçurtmalarımız ağaçta takılı kaldı ve kimse almadı. Bizim de sarıya boyadığımız güneş, maviye boyadığımız bulut, dört pencereli bir kapalı bacasından duman çıkan ev, mutlu çocuklar çizdiğimiz resimler vardı. Ama zamanla siyaha boyadılar.
#kalbimdekimaviyara.
165 notes · View notes
dahaonceburadaydim · 15 days
Text
Tumblr media Tumblr media
İyi akşamlar herkese. Şu sıralar hastaneye gidip geldiğim için biraz düzensiz post atıyorum ama ileride düzeleceğine söz veriyorum. Çünkü ben bu blogu düzenli olarak ilgilenilmesi gereken bir çiçek gibi görüyorum. Ve bunu yapmak benim için ev ödevi gibi birşey.
Sizi de fazla sıkmak istemiyorum, okullar açılıyor. Umarım hepiniz okul alışverişinizi, glow up'ınızı tamamlayıp öyle okula başlarsınız çünkü bir işe nasıl başlarsanız gerçekten öyle gidiyor. Biliyorum bu ekonomide çok zor ama en azından mentalitemizi yüksek tutalım.
Tumblr media Tumblr media
Ben kendime kahve hazırladım ve biraz kitap okuyacağım lütfen blogu incelemekten ve bana ulaşmaktan çekinmeyin. Görüşürüüüüz 🥰
20 notes · View notes
asilentvoiceq · 4 months
Text
yine yalnızım ben alıştıkça artıyor bu yalnızlık artmakla kalmıyor içimi de burkuyor
kimse olmadan da yapabilirim diyorum atıyorum kendimi uçsuz bucaksız sokaklara
gökyüzüne bakıyorum mesela hiçbir pencere olmadan
uzunca yollar yürüyebiliyorum karşıdan karşıya geçiyorum sağımda bir korna sesi
dönüp bakmıyorum hiç oraya istediğim hızda yürüyorum ben yürüdükçe artıyor kornanın sesi sonra koşmaya başlıyorum bir anda
insanların yüzlerine bakabiliyorum mesela baktıkça bir ihanet bir külfet görüyorum
aynada ki yetmiyor bir de bunlar mı çıktı başıma deyip daha da başlıyorum yüklerimi doldurmaya
neden bu acı neden bu hasret diyorum cevabını uğultularda buluyorum
dönüp bakıyorum karanlığa hiçbir şey göremiyorum boşluktan başka
adını koymak istiyorum tüm bu şeylerin başlıyorum bir tanım aramaya tek bir sonuca varıyor herbir arama
"yalnızlık"
hayır diyorum kabul etmiyorum herkesim var benim yalnız değilim diyorum
gün sonunda eve tek başıma varınca içim daraldığında sığanacak liman bulamayınca anlıyorum
ben herkesim varken yalnız bırakılmışım ben yaralarla dolu vücudumla sokağın ortasında terk edilmişim
yıllar geçtikçe anlıyorum benim kabullenemediğim asıl şey
yalnızlıkmış
23 notes · View notes
dokuntuler · 4 months
Text
Çocuğumu seviyorum ama hayatsız hissediyorum. Öyle bebesine bağımlı kendini kibele sanan bir ana da değilim aslında ama yapcak iş yok. Düzenli bir işim yok, özel dersler hariç, işe girmek için can atıyorum ama tam zamanlı mümkün değilim bebe var. İstediğim saatte uyanamıyorum, istediğim saatte uyuyamıyorum. Dün gece 2 saatte bir uyandım. Sesim gitti yorgunluktan. İstediğim gibi tuvalete gidemiyorum. Duş almak için ya uyuması lazım ya da evde biri olmalı. Temastan hoşlanmayan biriyim ve memelerimin emilmesi hiç hoş değil. Emzirmekten hiç hoşlanmıyorum benim ki de tam bir meme manyağı. Ev işi de cabası. Yemek, temizlik gün işinde bir kaç kez temizlik. Buraya bile hayatsızlığım yüzünden döndüm. En azından şikayet edince “ama annesin” diyen yok. Ya da şükretmemi söyleyen.
Hayatsızım. En azından bebe okula gidene kadar. Sonra işe başlatabilirim.
15 notes · View notes
sertsiken0606 · 4 months
Text
evden eve seks
merhaba arkadaşlar ben hasan. Size bu sefer bana gönderilen bir hikayeyi atıyorum. Umarım beğenirsiniz. Merhaba Hasan bey bu hikayeyi bloğunda paylasırsan sevinirim tamamı doğru ve yaşanmış bir hikayedir. Ben Adana Kozan da aile sağlığı merkezinde görevli doktorum ismim Merve 3 yıl önce ilk görev yerim olan Ardahan Posof tan Adana Kozan a tayin oldum ev bulma yerleştirme telaşıyla uğraşırken görevime başlamak zorunda kaldım ilk günler hastalarımı tanımaya çalıştım artık günler çok güzel geçiyor hergün mutlu evime dönüyordum evimde her şeyim vardır sonuçta tek başına yaşayan genç bir kadınım 3 hafta bitmiş 4 haftaya başlamıştık yani günlerden pazartesi ydi. Hemşire hanım geldi özel bir hasta var gerçi 7 sırada ama ilk sırada muayene ederseniz gününüz güzel geçer dedi bende kimseye ayrıcalık yapmam dedim hastaların biri geliyor biri gidiyordu 7 hasta olan 185 190 boylarında esmer kapkara gözlü ama kim olsa dibi düşer insanın ismi İlknur yılmaz dı İlknur ateşi olduğunu bir türlü geçmediğini söylüyordu hemen ateşini ölçtüm 36.5 çıktı İlknur hanım ateşiniz yok başka bir şikayetiniz varsa bakayım yoksa çıkın odadan hasta alayım dedim birden masanın üzerine atladı benim amım yanıyor dinlemeden hemen kovuyorsun diye bağırdı ne diyeceğimi ne yapacağımı şaşırmıştım İlknur hanım madem ateşiniz oranızda birini bulup sevişerek söndürün benim o konuda size yardımcı olacak bir durumum yok maalesef dedim odadan çıktı hemşire diğer hastalıkları çağırdı sırayla saat 3 ü geçmiş hastalar bitmişti hemşireyi çağırdım İlknur hanım nasıl biri sabah neden öyle söyledin dedim İlknur un aslında çok iyi bir insan olduğunu gerdeğe gireceği zaman kocasının gözü önünde öldürüldüğünü o zamandan sonra seks arzusunu depreştiğinde hastaneye gelip doktora kendini okşattırırdı dedi anlattıkları tuhafıma gitti bilgisayarımdan adresini alıp iş çıkışı gittim yanlız yaşıyordur diye düşündüm kapıyı tıklattım 30 ki yaşlarda karizmatik bir adam açtı kapıyı kendimi tanıttım içeri buyrun lütfen dedi İlknur u sordum odaya kilitledi kendini uyuyor sanırım dedi bende sonra geleyim o zaman deyip evden çıktım. Bu arada ben bakireyim o zaman. Biraz kozan da dolaştım bir büfeden 4 tane bira 1 35 lik rakı aldım cuma akşamı içerim dedim eve döndüm ertesi gün hasta listesinde İlknur un ismini gördüm hemşireye ilk hasta İlknur u gönder dedim dediğim gibi yaptı içeri girdiğinde dün için özür dilerim hocam dedi bende İlknur dan özür diledim muayene masasına oturdu daha önce hiç yapmadığım bir şey yapıyordum kadın kadına seks öpüşmeye başladık ben İlknur un memelerini emiyor yalıyordum İlknur da elini benim kilotumun üzerinden amıma atmış okşuyordu bende İlknur gibi yapıp elimi amına attım kiloyu sırılsıklam olmuştu bende aynıydım hemşire odasının kapısı açıldı hemşire geldi yanımıza hemşireyle İlknur u yanlız bırakıp masama oturdum ben ne yapıyordum resmen deliler gibi sevişmek istiyordum hemşire Sevgi ile İlknur birbirlerini orgazm ettiler giyinip odadan çıktılar diğer hastalara bakıp öğle arası evime gidip duş alıp boy abdesti aldım hiç aklımın ucundan bile geçmeyen seks şimdi 1 saniye bile aklımdan çıkmaz olmuştu akşam üzeri İlknur un evine gitmeye karar verdim kadın kadına sevişmek istiyordum düşüncemi yaptım İlknur un evine gittim kapıyı İlknur açtı içeri girdim o adam yoktu salonda oturduk nasıl olduğunu merak ettim bu yüzden geldim dediğimde birden memelerini sütyeninden çıkarttı em hadi dedi hani derler ya kör istedi 1 göz Allah verdi 2 göz hemen yumuldum ama o adamın gelmesinden korkuyorumdum İlknur a sordum o gelmez merak etme dedi birlikte soyunduk 69 pozisyonuna geçtik o benim amımı yalıyordu bende onun ellerimizde vücutumuzun değeceği her yeri okşuyordu resmen çıldırmıştım am suyunu içtikce icesim geliyordu İlknur orgazm üzerine orgazm oluyordu bende aynı şekilde çok güzel bir sevişme yaşamıştık birlikte banyoya gidip hem banyo yapıp hem tekrar öpüşmeye başladık banyoda da orgazm olduk duşumuzu aldık ben boy abdesti aldıktan sonra kurulanıp giyindim İlknur çıplaktı kapı çaldı İlknur odasına giderken elbiselerini topladı bende kapıyı açtım gelen o karizmatik adam
10 notes · View notes
girifit · 2 years
Text
nereden veya nasıl başlayacağımı bilmiyorum. konuşuyorum. sözlerim dinlenmiyor. sessizleşiyorum, susuyorum. sözler vermiyorum artık. sevgiye de aşka da inanmıyorum. bana 'seni seviyorum' mu diyorsun, kahkaha atmaya başlıyorum. yalanları daha fazla dinlemiyorum. tüm paramı sigaraya yatırıyorum. oturduğum bir park köşesinde yeni aldığım paketi bitiriyorum. insanlardan uzaklaşıyorum. yalnızlığa sığınıyorum. kendimle başbaşa kalıyorum. huzuru arıyorum. esen rüzgarı kucaklıyorum. saçlarımı bozmasına, başımı ağrıtmasına izin veriyorum. soğuk havalarda saatlerce oturuyorum, yağan karın altında saatlerce yürüyorum. hasta olurum diyerek endişelenmiyorum. ağladığım zaman rimelim mi akmış, silmeye çalışmıyorum. kendimi tüm yaralarım ve kusurlarım ile kucaklamaya çalışıyorum. kesik izlerinden geçilmeyen tenimi okşuyorum. saçlarımın okşanmasını hatta öpülmesini bile istemiyorum artık. kendimden başka kimseyi dinlemiyorum. derdin mi var, anlat. ben dinliyor gibi yapacağım. nefretimi savuruyorum oradan oraya. onun beni öldürmesine izin vermiyorum. kalbimdeki ve zihnimdeki mezarlığı artık ziyaret etmiyorum. gidenlerin arkasından yas tutmuyorum. sigaramı kendim için yakıyorum. bir başkasının acısını sırtlamıyorum. yere değen omuzlarımdaki acıları bir sokak sonunda bırakıp başım dik yürüyorum. ev denen yerden kaçıyorum. kapıyı çarpıp çıkıyorum, onların yaptığını yapıyorum. kalabalık bir ortamdan yalanlar ile kaçıyorum. kalkıp gidiyorum, ardıma bakmıyorum. birilerini kaybetmemek için çabalamıyorum. ben ölürken beni görmeyenleri öldürüyorum içimde. yanlarında hiçbir şey olmamış gibi gülüyorum. yüzümdeki sahici gülüşü gerçek sananları kırkbir yerinden bıçaklıyorum. okuduğum kitaplara sığınıyorum. bir bedene veya kendime sığınmıyorum. gitmem dediğim yerlerden gidiyorum. eski fotoğrafları açıp bakıyorum. yüzleşmek değil yaptığım şey. yalnızca değişiyorum. canın mı acıyor, acısın. geçmez mi sanıyorsun, geçecek. sen istersen vazgeç, umrumda değil. ben yaşıyorum. içimde öldürdüğüm ve uğruna öldüğüm şeyler ile yaşıyorum. bu satırları sana yazmıyorum. kendime yazıyorum. sigara içtiğimi kimseden saklamıyorum. varsın anlasınlar, yiyeceğim dayağa gülümsüyorum. yanlış yaptığımı haykıran bedenlere sırtımı dönüyorum. bu yanlış, benim yanlışım diyerek gidiyorum. senin yanına gelmiyorum artık. kendime uğruyorum. bir kapı aralığından içeri giriyorum. bir savaşa adım atıyorum. bu sefer silahların hedefi ben değilim. silahı tutan benim. soğuk namlu bana dönük değil ve olmayacak. değiştiğimi iliklerime kadar hissediyorum ve biliyorum. varsın duygusuzsun de. evet diyeceğim, duygusuzum. yanlışını düzeltmek için kendimi yormayacağım. kendimi kimse uğruna harcamayacağım. ben bu değişimi ve kalpsizliğimi seveceğim. sen ve herkes gidecek. ve ben yalnızca ardınızdan izmaritimi atacağım. buraya kadar. yeniden dirileceğim. bu sefer sizi ben öldüreceğim.
80 notes · View notes
sillagen · 1 year
Text
Küçükken eve sıklıkla gelen misafirlere "yine mi şiz geldiniz " dermişim jdjcmdkkdjd Açık sözlülük çok başka boyut. Bunu annem her anlattığında kahkaha atıyorum
19 notes · View notes
cesitkenar · 7 months
Text
ya bu yanımda çalışmaya başlayan kişi bütün hayat enerjimi emdi bir haftadır yaşamıyorum. sabah uyanıyorum ofise gidiyorum kendisiyle uğraşıyorum eve geliyorum uyuyorum ve işte arada bu gönderiyi atıyorum ve başka bir şey yapmıyorum. gerçekten bir haftadır kendisi yüzünden hiç enerjim yok insanlarla uğraşmak ne kadar zor
8 notes · View notes
sefkattuyu · 26 days
Text
28 Ağustos 2024
Sebebini inkâr ederek ağladım bir süre. Yine hayal kırıklığına uğramaktan korktuğumu, yine bir heyecanın daha kursağımda kalmasından korkuğumu inkâr ederek ağladım. Nasıl olduğumu soruyor:
"Neden ağlıyorsun ya!"
"Ağlayasım geldi."
"Beni üzmenden korkuyorum." diyorum içimden.
"Ailenin yanına git, yürüyüşe çık, çikolata kola falan al film izle. Gerçi kola içmezsin... Soğuk çay al."
İncelik... Sıfır şeker kola içerim ama o kolanın şekerli olduğunu düşünerek söylemişti bunu muhtemelen.
Bir süre sonra haber veriyorum:
"Daha iyiyim şimdi. Mısır patlattım, oje sürüp dizi izleyeceğim."
"Hah şöyle! Toparla kendini!"
Ara ara tekrar yazıyor:
"Benim de uykum geldi he yoruldum herhalde bugün."
Aslında yorulduğunu ve uykusuz kaldığını biliyorum. Yine de beni aramasını istiyorum bencilce. Beni aramamak için mi böyle söylediğini kontrol etmek istiyorum. Uyumasını söylüyorum.
"Yok, maçı izliyorum uyumadan ararım senin uykun varsa uyu ama."
Maçın bitmesine yakın tekrar yazıyor. Dizi önerisinde bulunuyor birkaç tane. Arından arıyor. Biraz konuştuktan sonra telefon çekmemeye başlıyor. Eve gittiğinde tekrar arıyor. Araması uzun sürünce meraklanmaya başlıyorum:
"Attığın video ne kadar uzunmuş attığından beri onu izliyorum."
Kahkaha atıyorum.
"Sen onu mu izliyorsun iki saattir? Ben de diyorum bu çocuk niye hâlâ aramadı! Ben sadece başını izle diye atmıştım."
Videoyu izlemeyi kendine görev edinmesi çok hoşuma gidiyor. Keşke sadece başını izlemesini söyleseydim diye düşünüyorum.
Biraz dengesizlik yapıyorum her zamanki gibi. Elimde değil... Ruh halimin kötü olduğu günler böyledir. Zor bir insana dönüşürüm. Kasırganın ortasındaki incecik bir dal gibi sallanır, üzerime ufacık bir yaprak değse kırılırım. En sonunda itiraf ediyorum onu kışkırttığımı.
"Güzel bir şey söyle o zaman..."
"Çok güzel bakıyorsun. Bir de konuşman... Sürekli seni dinlemek istiyorum."
Susuyorum. Bu, bu gece mutlu uyumama yetecek bir cümle.
"Ama sen şimdi alışıp hep böyle güzel şeyler mi duymak isteyeceksin?"
"Hayır sadece bugün kötü bir gün geçirdim ve güzel bir şeyler duymak istedim."
Ben biraz daha bıcır bıcır bir şeyler anlatırken onun sesi gittikçe ağırlaşıyor. Uykusunun geldiğinin farkındayım.
"Bir şey söyleyeceğim. Benim çok uykum geldi."
"Fark ettim, tamam sen uyu o zaman."
"Sen ne yapacaksın?"
"Ben de uyuyacağım."
"He tamam o zaman. İyi geceler, tatlı rüyalar, öptüm seni."
"İyi geceler canım."
4 notes · View notes
okyosunwe · 3 months
Text
Bahçede oturuyoruz. Bir anlık kararla kumsala inmeye karar veriyoruz. Arkamdan yürüyor ve şenzloglardan birine yerleşiyorum. Hava soğuk değil ama hafif meltem var. Omuzlarımın üzerine pike tarzı bir şey koyuyor. Öylece, ayın sadece belli bir kısmını aydınlattığı simsiyah denizi izliyoruz. Kumsalda çok kişi yok ama kahkaha sesleri kulağımı tırmalıyor. Huzurluyum bundan dolayı hafif uyku basıyor. Onun telefonu çalıyor. Kumsalda oturuyoruz, diyor. Bana bakıyor ve hemen ardından ekliyor, hayır birazdan eve geçeriz hiç gelmeyin S'nin uykusu var zaten, diyor. Ona bakıyorum muhtelemen bizimkilerdir diyip önüme dönüyorum. Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatıyor. Kendi kendime düşüncelere dalıyorum. Acaba diyorum, acaba onun katili olarak yine nasıl kıracağım ve üzeceğim diye düşünüyorum. Neden bılmıyorum ama çevremde ki herkesin katili olmayı başarıyorum. Daha küçücükken öldürmüştüm onu yine mi yapacağım? Bu sefer nasıl olacak. Bu sefer onu hak etmediğimi nasıl öğrenecek...
Nasılsın, diye soruyor. Sadece yüzüne bakıyorum. Cevabını bende merak ediyroum. Nasılım ben?
Ezbere gidiyorum yine. İyiyim seni sormalı, diyerek taşı yine karşımdakine atıyorum.
"İyi değilsin. Bunun farkındayım ama bana bir şeyleri anlatman gerekiyor ki çıkış yolu bulabileyim. Hep bir şeyler yazıyorsun. Ne olduğunu sorduğumda cevap alamıyorum. Sahi S' kime yazıyorsun bu kadar?"
"Neden?"
"Ne neden?"
"Neden umursuyorsun, neden çıkış yolu bulmak istiyorsun? Her şeyi geçtim o olaydan sonra asla konuşmadık. Nasıl bu kadar yakın davranabiliyorsun. Hiç mi sorgulamıyorsun?"
"Seni umursuyorum çünkü benim için değerlisin her şeyi de geçtim, küçüktün S' senin hatan yoktu. O şerefsizler hatalıydı. Bana en çok koyan ve zoruma giden neydi biliyor musun? Hiçbir şey yapamamam. Emin ol ki bir suçlu varsa o da bendim. Yardım çağırabilirdim ama yapmadım."
"Kendini suçlama. Küçüktün ve korkmuştun. Hatta şoka girmiştin günlerce konuşmamışsın kimseyle."
"Şoka girmemem lazımdı biliyorsun bunu. Yapma S' kendine eziyet çektiriyorsun ve emin ol sana yemin ederim ki hâlâ vicdanım sızlıyor. O gece arabayla ben gelmiştim sizi almaya. Seni gördüm. İçim gitti S'. Yok olduğumu hissettim. Kendimden bir daha nefret ettim. Özür dilerim S'. Bana ne yaparsan yap haklısın."
Demek o gece bizi almaya gelen E'miş.
"E' senin suçun yok diyorum kapat artık konuyu. Bitti gitti."
"Bitmemiş S'. Sende bitmemiş. Kolay kolayda bitemez. Bu zor bir durum. Hemen bitmek zorunda değil. Her şeyi tek başına atlatmak zorunda değilsin. Bu alışkanlığından vazgeç artık."
Sustum. Diyebilecek tek bir kelimem bile yoktu. Yorgundum. Uykum vardı. Uykum var, diyip kalktım yanından. Seslendi peşimden ama dönmedim. Hızlı adımlarla bahçeden yukarı çıktım ve odama girdim. Çok soğuk bir duş alıp yatağıma geçtim. Zaten ne zaman kaçmak istersem bunu yapardım. Yine kaçtım. Geçmişimden. Her şeyimden. Ondan. Ve en kötüsü kendimden...
2 notes · View notes
tanriningolgesi · 1 year
Text
RÜYA KAPANI
“Her şeyin bir kokusu var” demişti bir büyücü. “Keyifsiz sabahların, okul çıkışlarının, yalanların, sarılmanın, aşkın, korkunun.. korkunun bile bir kokusu var.” Tekrar o geceye dönmüş olsam, koklasam, eminim badem kadar lezzetli ve keskin olurdu.
Dördüncü uykumun dokuzuncu rüyası. Koridor on iki adım. Sekizinci adımda sola dönüyorum. Mutfak olduğu yerde, kıpırdamamış bile. Bir önceki rüyadan hiç hasar almamış, avizeye kimse kendini asmamış. Birinci çekmece. Ne sert rüya. Pencereden dışarısı ne koyu. Dışarıdaki pislik çekirdeğimden boşalıyor.  Tiz bir çığlık gözlerimi açıyor.  Bu kalp benim mi. Bunca yıl annemin sandım. Beynimin kıta sınırları yıkılıyor. İçimdeki dışarıya sesleniyor:  “dışımızdayız hepimiz. halaaaaa.“ Ağzını açıyor. Ağzında ben. Diriliğim-le tabutun içi dopdolu. Saçım örülü. Taşım yarinde değil. Elimle kalbimi yokluyorum, elim elim değil. Evde elimi arıyorum. Ev evim değil. Koridorun sonundan kendimi izliyorum. Gözlerimi açıyorum. Açtığım yer gerçek değil. Koridorun sonundaki ben değil. Üstüne toprak attığım çığlık boğazımı sıkıyor. Biri sessizce kulağıma fısıldıyor: “uyuduğun yerden geziyorsun evi fakat rüyalarda geçmiyor elindeki izin”.
kabul diyorum. kabulleniyorum. nasıl ki; dirilerin ölüleri var, ölülerin de dirileri!
kanımla çizdiğim tek yönün dışına atıyorum kendimi. değemez leşime dişlerin. dışarıdan içeriye doğru, yırtılan gırtlağıma sarılarak. doğurur gibi içimdeki sancıyı. ben diyorum, ben attım son tekmeyi kıçıma. siktirsin gitsin şuurum da. akılsızlığı’m-la ve yara bedenimle buradayım, kaçmıyorum. ama yakalayamaz beni dünyanın yer çekimi bile. -ayaklarımı kestim-
18 notes · View notes
vazgectimwagnerden · 1 year
Text
(vazgeçip sağ alt çekmeceye uzandım.)
.
sabah. 
metro vagonunda, şehrin sindirim sisteminde ilerliyoruz. yanımda bir kadın elindeki dergiyi okumaya çalışıyor. ama derginin boyutları metronun sıkışık koltuklarında okumaya elverişli değil. sayfalar katlanıyor, dönüyor ve kırılıyorlar. elbette dayanamıyor göz atıyorum, okuduğu makalenin başlığında şöyle diyor: “sinir sisteminizi sakinleştirmenin en doğal yolu: doğada yürüyüş”
(kadının küçük bir burnu ve gözlükleri var. hey.. diyorum.  bir doğa yürüyüşünde büyük dezavantajlar.)
sonra kendi kendime mırıldanıyorum: sanırım makalede önerilen doğa yürüyüşünde, sinir sisteminiz öyle çok sakinleşti ki... sizi takip eden kaplanı fark edemediniz.
ve o kaplan tarafından avlandınız.
bundan daha güzel bir yokoluş düşünemezdim, diyor. gerçekten sinir sistemim hiç bu kadar sakin olmamıştı. şimdi bu kaplanın midesinde mümkün olan en yüksek seviyede sakinleşmeye ve doğa ile bir olmaya devam edeceğim.
siz... diyorum. tuhaf bir mindfulness tarikatından mısınız. kıyamet öncesi topluca intihar edenler gibi... doğa yürüyüşlerinde kaplanlara yem olmak mı amacınız. 
(eğer öyleyse, biz sıradan ölümlüler gibi sabahın köründe metroda ne arıyorsunuz..)
.
e. online yazarlık dersleri alıyor. kursun ödevlerinden birinde onlara verilen bir cümleyi öncesinden ve sonrasından tamamlayacakları bir kısa öykü yazmaları gerekiyor. cümle şöyle diyor: 
“vazgeçip sağ alt çekmeceye uzandım”.
vay canına. çok kararlı bir kahraman diyorum. böylesini tamamlamak zor olacaktır.
nasıl kararlı? diyor.. vazgeçmiş... vazgeçmek en azından iki kere karar vermiş olmaktır diyorum. ben bu konuda çok deneyimliyim. bir kez karar verirsin. sonra o karardan vazgeçmeye karar verirsin. kararsızlıkla ilgisi yoktur, aksine muhteşem derecede bir kararlılık gerektirir. kararlılıkkare.
bu kelime oyununda hiç bir numara yok, ama ne dediğini anladım diyor.
sonra soruyor: sen bu cümleyi nasıl devam ettirirdin? vazgeçip sağ alt çekmeceye uzandım... uzanılan şeyin bir tabanca olduğunu düşünmeyecek kim var ki diyorum. elbette vazgeçmiş, ve sağ alt çekmecedeki tabancaya uzanıyor. bundan daha bariz bir devam düşünemiyorum.
gözlerini deviriyor...  ya sen? sen nasıl devam ettirdin diyorum: ilaçlar diyor..
ama intihar değil. yani, uyku için mesela.. ilaçlar gelmişti benim aklıma diyor. vazgeçiyor ve onu uyutacak uyku ilaçlarına uzanıyor... hiç heyecanlı değil diyorum. sınıfta bir başkası henüz imzalanmamış bir istifa mektubuna uzandığını düşünmüş . bir başkası ise  soygun sırasında polisi çağıracak olan gizli bir tuşa basmak için çekmeceye uzanıldığını... ikincisinde merak uyandırıcı bir şeyler var diyorum, ama istifa mektubu... yapma-
bunların hepsi çok anlamlı eylemler.. ama hiçbiri öyle büyük bir şeyden vazgeçmeyi gerektirmiyor. vazgeçmek gibi büyük bir eylemden sonra ancak bir tabancaya uzanılır. ama onun kime yönlendirileceğini bilemem.. bunu konuşmak için dersinize katılmam gerekiyor. hahaaa diyor. -asla olmaz! 
asla olmaz... bizler bir hikayeyi tamamlamak isteyenleriz. senin gibilere sınıfımızda yer yok.
.
akşam eve dönüş yolunda, metro vagonunda.. sabahki kadın yok.
ah diyorum.. bir kaplana yem oldu.
insanın kendi zihniyle bu derece barışmasının sonu budur işte. bir kaplana yem olmak.
akşam e.’ye telefon ediyorum. kendi öykümü değiştirdim diyorum. gözlüklü ve küçük burunlu bir kadın, çalılıklar içinde bir hışırtı duyuyor. bir kaplan olabilir mi? diyor.. hayır hayır, ofisin içinde neden bir çalılık hışırtısı ve bir kaplan bulunsun diyor, sadece rüzgardı diye düşünüyor. vazgeçiyor- ve sağ alt çekmecedeki tabancaya uzanmıyor. 
26 notes · View notes
berkb · 6 months
Text
Artık sessizce, insanlardan uzakta, kendi halime yaşamaya alıştım. Ama gel gör ki, yıllardır peşinde olduğum bağımsızlığa ulaştığımda geçmişe, ülkeme, dilime duyduğum özlem aklımdan çıkmaz oldu. İnsanlarla buluştuğumda sadece Almanya'daki yaşamın kuruluğundan ve cansızlığından şikayet etmekten başka bir şeyi doğru düzgün konuşamaz oldum. Sorunlardan kaçtım kaçmasına da her sabah uyandığımda bugün ne yapsam, bir saat sonrayı nasıl geçirsem, akşama bir plan mı yapsam gibi sorular hayatımın belirleyici içsel konuşmaları haline geldi. Olaylar, hikayeler bitti. İşten okumalara, okumalardan işe süzülüp giden bir sarkaçta varlığım rölantiye alındı.
İki senelik ne olduğu tam da belli olmayan bir ilişkinin ardından önce kalbim kurudu, sonra tepkisizleştim. Ne olacaksa olsun, benim için hiçbir şey fark etmeyecek, bu ülkeden bir önce gideceğim ve geri de dönmeyeceğim düşüncesiyle sadece İstanbul'a yeniden yerleşeceğim günlere bakar oldum. Şimdi ise sadece bekliyorum ki, ilişkiden geriye kalan küller de toparlansın ve belki bir ihtimal yeniden bir şeyler hissedebileyim. Havalar bi düzelsin, o zaman teze odaklanırım, daha da dışarıya çıkarım, aktif bir şeyler yaparım dedim. Fakat baharın gelmesiyle buraya dair hissettiğim yabancılaşma sadece daha güçlenmiş oldu. Çekildim köşeme, günlerin üzerimden rüzgar gibi geçip gitmesini dikkat de kesilmeksizin izliyorum. Zamanın akışına öylesine alıştım ki artık tutkulu bir şekilde şikayet de etmiyorum. Var olan doğrudur ne de olsa diyerek kabulleniyorum ve derenin akışına kürek çekmeyi bıraktığımdan beri kayıkta uzanıyorum.
Birbaşımalığım gündelik hayatımı belirledikçe önce migrenler arttı, sonra kaşınmalar geldi, derim dökülmeye başladı ve gençliğin sağlıkla ve heyecanla atan günleri sisli ve puslu görünmeye başladı. Bir beden ve zihnin dengesi tutturmaya çalışırken yaşama heyecanım besinsiz kaldı, günden güne de köreldi. Bütün bu değişimler için her gün Almanya'daki yaşamın sıkıcılığını suçlasam da belki de nerede yaşarsam yaşayayım beni er ya da geç bulacaktı. Eskiden yazdıklarımda bile bugün çıkacağım yeri hayal meyal görmüşüm. Fakat duygusuzluğun beni saracağını düşünmemiştim.
Bahar sıkıntısının ilacının dışarıya çıkıp insanlarla beraber zaman geçirmek olduğunu bilsem de başkalarının yanında ne içimdekileri atasım geliyor, ne de doğru düzgün eğlenebiliyoruz. Arada kalmışlık durumundan sonra dönüyorum eve sakince ve bir sonraki sabaha migrenle uyanmama umuduyla atıyorum kendimi yatağa.
İnsan köklerinden uzakta yeşeremez, bir an önce özüme dönmem lazım diyorum ama şu tezi aradan çıkaracak isteği ve enerjiyi de bir türlü bulamıyorum. Arafta kalmanın sessiz sıkıntısı içinde günleri anılarla doldurmadan, insanlara yaklaşmadan bitiriyorum. Yaşam bu değil. Makineleşmiş, tahmin edebilir, düzenli ve uyumlu bir dünyaya ait değilim. Ortalık karışsın, problem çıksın ve bir şeylere tutunayım, gönülden gelerek şikayet edeyim istiyorum. Kaos girmiş kanıma, her şey olağan akışında gittiğinde ağaç gibi yaşamaya direnecek gücü bulamıyorum. Capcanlı ve zorlu bir ormanın içinde hayatta kalmak için savaşmayı istiyorum.
3 notes · View notes
eskibirhirka · 1 year
Text
Bu yazı yüzüne bir bok söyleyemediğim kızın arkasından saydırma yazısıdır.
Bazı insanlar vardır çok konuşurlar, hep kendileri haklıdır, her bok hakkında bilgileri vardır, kendini beğenmişlerdir, "Ay onu yapamam, bunu yapamam" derler, ağızlarını yaya yaya konuşup, fazlaca itici jest ve mimik kullanırlar ya... heh öyle bir insanla 1 haftadır aynı evdeyim ve daha önümde 4 gün var.
Tumblr media
Hayalimde kıza her dakika kafa atıyorum ama yüzüne bir şey diyemiyorum çünkü annesinin hatırı var. Yoksa ben bu kızın bir ağzına sıçarım bir ağzına sıçarım ki şaşar kalırsınız.
Bak şimdi ben bu satırları yazarken tuvalete gitti bütün gücünü kapıyı açmak ve kapatmak için kullanıyor minnoşluğuna yandığım.
Tumblr media
Hanımefendi sigaraya başlamış, ha bire sigara içiyor, anasından da gizliyor. Geçen gün okey oynarken biz sigara içenler yaktık sigarayı. Bu çok bilmiş demesin mi "yeeaa aynı anda sigara yakıyorsonooozz ben raadsıızz oluyorooommm dumanından. Tek tek içeeennn!" Ulan gerizekalı sen fosur fosur içerken rahatsız olmuyorsun da dumanından biz içerken mi rahatsız oluyorsun diyemedim diye sinirim içime içime patlıyor. Sen anana dua et anana. O kadının iyilikleri olmasa ben seni orada rezil eder yerin dibine sokarım bir daha kafanı çıkaramazsın yer yüzüne.
Gelmiş bize yaz tatili yapmaya. Kendi evimde ben daha çok misafirim bu malozun yanında. Ev her şey dahil otele döndü. Helal hoş olsun da bir sus be, bir sus da azıcık nefes al oksijen gitsin beynine. Ay erasmusa gitmiş de, çok çılgınmış da, her gün içmiş de, en farklısı oymuş da, teni çok hassasmış da, hemen hasta olurmuş da, tüm alerjiler ondaymış da, sevgilisinin yanında elini cebine atamazmış da, en kötü o aldatılmış da...
Ööfffffffffffffff!!!!!!
Suuusss bee!!!!
Suuuuuusssssss!!!
Tumblr media
10 notes · View notes
dilsel · 1 year
Text
Her sabah sevgilime bulduğum evleri atıyorum bugün attığım evi ikimizde çok beğendik 🥲 hem ara kat hem eşyalar yeni ayrıca konumu güzel inş o ev tutulmazda biz tutarız sksksks
7 notes · View notes