Tumgik
#farkındaol
zeynodaderlerr · 3 months
Text
Gönlüm kavga etmek istemez bıktım da zaten
Beyinsizlerle sohbetler, gereksizlere öğütler
Bakışlardan bellidir kim ne ister niyetse nedir.
12 notes · View notes
kemi-k-4 · 2 years
Text
Umarım sağ çıkarsın benden
Çünkü bilirisin,
Girişim bahçe ,çıkışım enkazdır gelene gidene…
4 notes · View notes
someonestruggling · 2 years
Text
kendine can almayı hak görmüş insanlarla dolu bu adaletsiz dünyada insanlar yerine doğa konuşunca anladım bazı dengelerin bozulduğunu…
Herkese merhaba ben Naz :) bazı şeylere farkındalık uyandırmak için bi yerden başlamak gerektiğini düşünüyorum bu yüzden bu yazımı sizlerle paylaşmak istedim
yazmak benim için her zaman çok başka bi zevk olmuştu neden yazıyorum… derin bir soru… belkide kendi tarihime kazımak belki de yazdıklarımın ölüme karşı gelip ölümsüzleşmesini istediğim için
Ağaç derin bir iç çekti ve başladı kendi hikayesini anlatmaya… Yazımı kışa çeviriyorlardı. Saatler boyunca başka saatlerin geçmesini beklemiştim. Yandakiler beni ezberler gibi bakıyorlardı; son bakışlarım olduğunu biliyordum, biliyorlardı da…  Canım acıyordu ama dilimi anlayan kimse yoktu; ruhumu, düşüncelerimi en çok da acımı onlara tercüme edemiyordum. Yine gülümsedim hep hayır diyen hayata tekrar hayırlısı deyip... Neyse ki yarınlar var dedim, onlar benim umutlarımın en sevdiği günler. Ama umutlarımın ve yarınlarımın tükenmişliği karşısında sadece düşünmeyi unutmayı dileyerek, elimde tek kalan şimdimi dünlerimi anarak geçirdim. Aslında başkaları için geçirdiğim koca mazimi, anılarımı, içimi hiç dökesim yoktu zor sığdırmıştım zaten ama başkalarına ilaç olduğum anları düşünmek acımı hafifletiyordu.  
Mesela yanıma gelen o kadını hatırlıyorum. Yorgundu, yormuştu onu hayat. Derin bir iç çekti ve başladı: “18 yaşımdaydım en büyük hayalim okumaktı, okuyup büyük adam olmak ya da mucit olmak. Dünyaya bir katkım olsun istiyordum ama o zamanlar kimse benim gibi düşünmüyordu. Onlara kalsa kızlar okumak yerine evi çekip çevirmeyi öğrenip, ardından evlendirilip bu hayatı yaşamak zorundaydı. Bana seçim hakkı verilmedi. Halbuki ben asla istemezdim bu hayatı. 80 yaşıma geldiğimde bir ağacın altında yaşamak zorunda bırakıldığım hayatın pişmanlığını doğaya haykırmak yerine insanlığa olan katkılarıma gururla bakıp dolu dolu yaşadığım bir hayatım olsun isterdim.” demişti bana. Haklıydı aslında. Neden istediği hayatı yaşayamıyordu ki insanlar?
Aslında her 80 yaşındaki hayatından memnun değil diyemem. Kışın tüm zorluklarıyla başa çıkıp güneşin kucakladığı bahara merhaba diyebilen biriydi o. Aynı benim gibi. Tüm ömrü boyunca hayatla savaş içerisindeydi. Her zaman çiçeğim açacak mı, meyve verebilecek miyim, bu benim ilkbaharım mı yoksa sonbaharım mı, dallarımda hissettiğim son gün ışığı mı, üzerime konup şarkılar söyleyen son serçe mi diye düşünerek tüm hayatı boyunca tereddütle, korkuyla yaşamıştı o da. Yiyebilecek bir ekmek parçası dahi bulamazken ona acıyan gözlerle bakıp ondan iğrenen kişiler şimdi yaşam standartları değişince önünde düğmelerini ilikliyorlardı. Her şey para mı demekti?  Peki, ya duygulara ne olmuştu, vicdana, saygıya, sevgiye?.. Para, insan hayatında pembe bir sis gibi demişti bana. Her şeyi toz pembe gösterip üstünü örtebiliyordu. İnsanların yaşamak için bu yalana ihtiyaçları mı vardı? Zenginler ve fakirler, şart mıydı herkesi bu kalıplara koymak, adil miydi? O başarmıştı kıştan bahara çıkmayı belki ama herkes öyle değil, demişti bana. Bazıları ne zengin ne de şanslıydı. Onun gözünü boyamamıştı para! Her zaman bu kalıplar karşısında direnmişti. İnsanları ayırmanın hiçbir sebebi yoktu. Ne kadar kabul edilmese de… Herkes aynıydı, eşitti.
Ne de çok ne de güzel anılarım vardı. Gölgemle gurur duyuyordum. Çok kişiye ilaç olmuştum sanki onları dinlediğimi bilirmişçesine anlatırlardı bana. Bazen dertlerini, bazen sevinçlerini, bazen hüzünlerini, bazen yalnızlıklarını, bazen pişmanlıklarını…  
Yanıma gelen o çifti hatırlıyorum, o yaşlarda ağaçlara konuşacak kadar yorulmamışlardı insanlardan tabii ama yine de yanıma geldiklerinde beni kendi ağaçları yapışlarını ve üzerime rengarenk ipler ve kağıtlarla yazdıkları dilekleri dalıma astıkları her aklıma geldiğinde içimi ısıtır.
Peki, ya o çocuklara ne demeli? Dünyanın tüm fırtınalarından uzak her saniye başka limanlara yelken açan gemiler gibiler. Her saniye başka düşte, her saniye başka hayallerdeler. Bir topun peşinde kuşlar gibi kanatlanıp ağız dolusu gülücüklerle kötülüklerden uzak saf kalplerindeki, saf dostluklarıyla güneş batana kadar oynarlardı. Ve o işçiler onlar bana yine dünyadaki adaletsizliği hatırlatır. Onları çalışırken pek göremedim ama ne kadar yorulduklarını alınlarından çağlayan terlerden anlayabiliyordum. Her molalarında benim yanıma gelirlerdi, yorgun argın bir parça ekmeği ve peyniri aralarında paylaşırlardı, iş verenleri tıka basa yerken hatta geri kalan yemekleri çöpe atarken… Ardından biraz gölgemde dinlenirlerdi ben de dallarımı ve yapraklarımı gererek onlara daha fazla gölge yapmaya çalışırdım dinlensinler diye…
Beni en çok üzen ise o kadındı… Yanıma geldiğinde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu… Derin bir nefes aldı ve başladı: “Canım çok acıyor!” dedi. Öylesine dememişti, gerçekten acıyordu, hissetmiştim hem görebiliyordum da vücudunda ve yüzündeki morlukları… Acı çekiyordu belliydi… Kovuğuma yaslanarak oturdu ve devam etti. “Neden sence?” dedi bana. Anlamadım. “Sence neden aynı yaratılan bir grup fani bu yalan dünyada kendini başkalarından üstün görüyor?” Hayatımda daha haklı bir isyan duyduğumu hatırlamıyordum. Kimdi onlar anlamadım, kimdi ki onlar da kendilerine can almayı hak görmüşlerdi? O iğrenç insanlardan kaçıp bana sığınmasına çok sevinmiştim. Bana, doğaya çok daha fazla güvenmesi harikaydı… Keşke onu anladığımı ve sonuna kadar onun yanında olduğumu bilseydi. Acaba insanlar ne kadar kötüydü de doğaya kaçıyordu, haykırıyordu insanlar merak ettim. Anlamış gibi cevap verdi bana “Doğa başka… Belki cevap vermiyor bana ama anladığını hissediyor insan. Her zaman yanında olduğunu… “Onu anladığımı ve yanında olduğumu hissettiğine çok sevinmiştim. Biraz daha gölgemde dinlendikten sonra yorgun argın kalktı bana sıcacık gülümsedi ve yoluna devam etti. O gün, gün boyu onu düşündüm. Acıyan canını hala hissedebiliyordum.                                                                                                                  
Daha başka bir şey üzemez beni dediğimde. Yanımda sessizce ağlayan bir köpek gördüm ve uzaklaşan bir araba… Yalnızlık bu dünyadaki en ağır, en zor sınav herkes biliyordur bunu.   Peki, neden ona kendi elleriyle yaşatıyordu ki bunu insanlar. Yazık değil miydi?.. Aslında önlemek çok kolaydı: Bakmayacaksan alma!
Kesişleri gittikçe ağırlaşıyordu. Artık acımı unutmakta çok zorlanıyordum. Derimi soyuşları, yapraklarımın çocuklarımın dökülüşleri, dallarımın çıtırdayışları. Kendi cenazemde mutlu olmaya çalışıyor gibiydim… Bu durum bana o çocuğu hatırlattı… O engelli çocuğu…
Tüm dünya ona karşıyken… Herkes ona acıyarak bakarken… Ailesi dahi ondan utanırken…            O hayata gülümsemeye çalışıyordu. Aynı benim gibi. Onun yaşındaki çocukların dilekleri genellikle bisiklet, paten ya da playstation olurken onunki yürümekti ya da konuşmak… Yine dünyanın bir tür adaletsizliği demiştim onu ilk gördüğümde fakat düşündükçe yanıldığımı anladım, bu sefer sadece içindekilerin düşüncesizliğiydi. Aslında engelli olmak o kadar da abartılacak bir şey değildi ama insanlar işte onlar olayları başkalarının üzerinden (bir gün onların da başına gelebileceğini düşünmeksizin) abartarak kötülerler… Bir bakıma çok daha farklı bir şey olabilirdi bence engellerimizin olması… Mesela herkeste olmayıp birinde olunca o kişi çok özel ve güzel oluyor hatta zengin ve farklı oluyor hatta herkes ona sahip olmak istiyor. Peki, neden herkeste olup da onlarda olmayan bir şey özel görülmüyordu ki...
Ömrüm boyunca insanları ve yaptıklarını hiç anlamadım. Çok değişik varlıklardı. Aslında bir bakıma doğaya benziyorlardı sadece onların çoğunun kalbi karanlık bürümüştü… Halbuki her şey onlar içindi… Dünya onların ellerinin altındaydı istediklerini yapıyorlardı onunla, ama yine de yetmiyordu onlara… Ben hayatım boyunca onları dinledim, anlamaya çalıştım bazenleri anladım sandım, bazenleri çok üzüldüm daha üzülemem dedim ama çok daha fazla üzüldüm, dahası olmaz dedim. Tahmin dahi edemeyeceğim şeyler yaptılar, bazenleri inanmak istemedim yapmazlar o kadar demek istedim ama her zaman yaptılar. Keşke biri durup neler olduğunu bambaşka bir pencereden görebilseler… Eminim bazı şeyler değişirdi. İnsanlar çok gariplerdi, mesela hep ağlarlardı gölgemde yalnız oldukları zamanlarda… İnsanlardan saklıyorlardı acılarını sanırım. Peki, neden ki?.. Onlar kardeş değil miydi?.. Mutluyken hep öyle diyorlardı birbirlerine… Belki de değillerdi… Hep acılarını düşünürdü onlar hiçbir zaman durup da şu gün çok mutluydum dememişlerdi bana. Onlar hayatları boyunca pişman olurum diye yapmadıklarının pişmanlığını yaşadı… Aslında cesaretlerini toplayıp yapsalar ne kaybedebilirlerdi ki bazenleri halatları çözüp güvenli limandan uzaklaşmak gerekir. Hayatım boyunca neden, dedim ben… Şu an ölüyorum ve hala bulamadım nedenlerini. Sanırım onlar da çoğu soruların cevabını bilmiyorlar ama onlar bu yalan dünyayla o kadar meşgul ki cevap arayamıyorlar…
Hep “mutlu son” aradınız ama belki de yaşayıvermek lazımdı… Her şeye canınızı sıktınız ama ne bu dertler kalıcıymış ne de bu ömür. Hem ne demiş Yunus Emre: “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur.” Bakın ben ölüyorum… Hayat çok kısaymış mütevazice ve doğanın bize sunduklarına değecek şekilde yaşamak lazımmış. “Kaf dağı kadar yüksekte olsan da kefene sığacak kadar küçüksün insan.” dememişler boşuna. Hayat, harika diyemem ama hayatı güzelleştirmek senin elinde… Ne olursa olsun doğa seni seviyor…  
5 notes · View notes
duyulab · 2 years
Photo
Tumblr media
3 Aralık Dünya Engelliler Farkındalık Günü... #farkındayız #farkındaol #3aralikdünyaengellilergünü #farkındalık #engelyoksevgivar #engelolma #engelolmadestekol https://www.instagram.com/p/ClrrtjLIVVW/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
ugurkilicofficial · 2 years
Photo
Tumblr media
Merhaba 🖐️ Farklı Olmak, Farksız Olmaktandan Daha İyidir. -Uğur Kılıç- #ugurkilic #uğurkılıç #fark #farklılık #farklı #farklıol #farkındaol #farkındamısın #farkım #psikolojikdüşünceler #psikoloji #psikolojikbilgiler #gelişimpsikolojisi #yasamkoçu #yasamkocu #fyp #kesfetteyiz #repost #istanbul #zaman #gelişim # https://www.instagram.com/p/Chjo27Mr24_/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
mehmetulubey · 2 years
Photo
Tumblr media
Dua etmek önemli ama farkında olmak çok daha önemli…. #dua #duaet #duaetmek #duaetmektenvazgeçme #duaetmeknefesalmaktir #farkındalık #farkındalıkzamanı #farkındaolsevdiklerinleol #farkındaol #farkındaolmak #mindfulness #mindfullness #andaolmak #andakalmak #şükret #şükretmeklazım #şükretmesebebim #psikolog #psikolojikitapları #terapist #terapistulubey https://www.instagram.com/p/CfLmCieIxQM/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
lunathecat · 2 years
Text
Güzel bir dağlık alanın içinden geçerken,ruh derinliği ve duygu zenginliğine sahip olan gezgin duygusal anlamda fakir olan birinden farklı deneyimlere sahiptir.Sadece kendi içimizde deneyimlediklerimiz bizim için dış dünyanın güzelliğinin kilidini açar.
36 notes · View notes
whoisthehasimato · 2 years
Text
Birilerini yenmek için önce defalarca yenilmen gerek,
Bir şeylerden kurtulmak için çok kez yakalanmış olman gerek,
Bir yerlerden çıkabilmek için önce dibine inmeyi bilmen gerek,
İlerlemek istiyorsan, önce durmak ne demek? Düşün..
Yükselmek istiyorsan, önce savrulmak ne demek? Düşün..
Barış istiyorsan, savaştığın zamanlar olmalı.
Sağlık isterken, hastalandığın zamanlar olduğu gibi.
Güç istiyorsan, çaresizliklerin olmalı.
Canının çektiği tadı bilirsen gidip o şeyi yersin
Ama “ Ruhunun canının” çektiği tadı bilirsen istesende istemesende o şeyi yersin ve o tadın zıttına evrilirsin.
Bunu sadece yaşayarak öğrenemezsin.
Bilmelisin.Hazır olmalısın. Yaşadığın her şeyin birer tesadüf olmadığının farkında olduğun gibi, yaşadığın her duygunun sadece acı çek! ya da mutlu ol! diye başına gelmediğini, ve seni tam tersi bir durum için hazırladığını anlamalısın.
12 notes · View notes
fzylclk · 2 years
Text
Kendine Gelmeye Var Mısın?
Yetmedimi kendine yaptıkların? Yetmedi mi değmeyecek insanlara ısrarla verdiğin sevgi? Bir şeyler değişti mi? Verdiğin onca şanslara ihanet edip tekrar yakmadı mı canını? Daha ne görmeyi bekliyorsun güzel kızım? Daha ne kadar bekliyorsun kendine gelmek için? Kalk artık! Düştüğün yere kimse el uzatmayacak! Kalk düştüğün yerden, kabullenme yaşanmışlığını. Güzel anılarını özleme, daha güzellerini yaşa. Sen geçmişte kaldıkça gelecek sana gelmeyecek. İhanet etme kendine güzel kızım sen bu değilsin.Kimsenin sevgisine ihtiyacın yok. Kimsenin seni kurtarmasına ihtiyacın yok. Onlar sana acıdan umut vermekten başka ne yaptı? Onlar seninle dalga geçer gibi oynamaktan başka ne yaptı? Hiçbir şey. Şimdi kendin olma vakti, güçlenme vakti.
8 notes · View notes
aykiz06 · 2 years
Text
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın...
Tumblr media
2 notes · View notes
nyctophilialikiz · 3 years
Text
Hayatta bir daha eskisi gibi olmayacak şeyler olduğunu fark etmelisin.
15 notes · View notes
zeynodaderlerr · 3 years
Text
Güven birine verebileceğin en tehlikeli silahtır.
13 notes · View notes
atlantissanatevi · 3 years
Text
Hamsa, kültürler arasında çeşitli anlamlar taşıyan eski bir Orta Doğu sembolüdür. Bununla birlikte, tüm inançlarda şans, sağlık ve mutluluk getiren koruyucu bir tılsım olarak kabul edilir.
Hamsa öncelikle sahibini 'Nazar' dan korumak için kullanılır. Hamsa, kötü niyetli kişilerin kıskanç bakışları olmak üzere, olası olumsuz güçleri uzak tutar. Hamsa'nın en eski kullanımı, nazardan korunmak için bir muska olarak giyildiği eski Mezopotamya'ya kadar uzanabilir.
Yahudi inançlarında hamsa, Tanrı'nın elini temsil eder ve 'Miriam'ın Eli' olarak bilinir. Miriam'ın onurlu hayatı, onu büyük bir koruma ve şansın sembolü haline getirdi.
Hamsa aynı zamanda beş anlamına gelen İbranice bir kelimedir ve bazıları bunun tılsımdaki beş parmağı temsil ettiğine inanırken, diğerleri bunun Tevrat'ın beş kitabını sembolize ettiğini söyler.
İslamiyet'te hamsa, 'Fatima'nın Eli' olarak bilinir. Fatıma saf ve günahsız olarak görüldüğünden, Fatıma'nın Eli koruma, güç ve kuvvet sembolü olarak kabul edilir.
Ayrıca Fatıma'nın Eli, İslam'ın Beş Şartı'nı sembolize eder.
Budizm ve Hinduizm'de hamsa çok farklı bir anlam kazanır. Hindular ve Budistler için hamsa, vücuttaki enerji akışını yeniden yönlendiren çakraları, beş duyuyu ve bunlarla ilişkili mudraları (el hareketleri) temsil eder.
Başparmak- Ateş elementi / solar pleksus çakrası.
İşaret parmağı- Hava elementi / kalp çakrası.
Orta Parmak - Ethereal elementler / boğaz çakrası
Yüzük Parmağı - Toprak elementi / kök çakra
Pinkie Finger - Su elementi / sakral çakra
Hamsanın, kültürel yorumunuz ne olursa olsun, bu sembolü yakınınızda tutmanın pozitiflik, iyi şans ve mutluluk getirdiği söylenir.
Tumblr media
2 notes · View notes
melekist · 3 years
Text
İhtimaller üzerine yaşıyoruz farkında mısın?
Bugün biri öldü
Yarın senin ölmeme ihtimalin yüzde kaç?
Her şeyi boşverin ve bu ihtimal üzerine yoğunlaşın. Belki yarından da önce ölebilirsiniz ya da terk edilebilirsiniz. Asla bırakmaz dediğiniz, biz birbirimizi çok seviyoruz dediğiniz insanlar bile bir ihtimal üzerine sizinle. Düşünün, bir ihtimal sizi bıraktı. Bir ihtimal ölüm onu sizden aldı. Bir başka şey için bir ihtimal siz bugün burdasınız ve etrafınızda dostlarınız var, ama yarın tek başınasınız. Yapayalnız. Abi düşünün biraz cidden o kadar fazla ihtimal var ki,
İhtimaller denizinde boğuluyorum
Tabi bu da sadece bir ihtimal :)
10 notes · View notes
dagnkduvar6 · 3 years
Text
Farkında olmanın acısını çekiyorum.
3 notes · View notes
moorlootus · 3 years
Text
Anitsayac.com gün ve gün kaçar kaçar öldüğümüzü gösteren bir site. Aileler, eşler, sevgililer, yabancılar, psikolojik ve fiziksel olarak kadınları öldürüyor. İnsan insandan nasıl bu kadar korkarak yaşayabilir. Hangi gerekçe bir insanın canını almaya yetecek sebebi verebilir? Eşimizden, sevgilimizden, ailemizden korkmadan yaşamak istiyoruz. Adımız ahlak olmasın, adımız namus olmasın istiyoruz. Erkekten aşağı değiliz, erkekten iyi de değiliz çabamız üstünlük değil, eşitlik!
2 notes · View notes