Tumgik
#pandomim
mormezarlik · 8 months
Text
Palyaço ve pandomimlerden korkan kaç kişiyiz?
Tumblr media Tumblr media
7 notes · View notes
antidepresann · 2 years
Note
Açıklamalı ff??
@sunnsets-worldd esmer sevdalısı
@rahyna her gördüğümde birine küfür ediyo çözemedim henüz
@melikeiste çiçeğim hesap şifresini unutmuş
@nedenvarimki kendimi sorguladığım bi blog diyebiliriz
@bosmezarlik kaktüs
@mutlusonuhakediyoruz dolap arkadaşım
@kalbimdeki-morg bu blogdan çıkmam biraz zor oluyo
@theay1 bulut
@songeceresitali mafya bulunur!
@icimdefarklibicimde bu yazılar harika
@alyeskaninokyanusu çay şekerli içilmez
@lifetimeblogs çıtı pıtı gitti bi süre
@kirikbiblo pamuk şekerim
@dusuyorumbazenkaranliga işte en favori bloğum
@0blackpearl0 çocuğuma patik örmek için zincir çekmeye başlamış bu kadar da düşüncelidir
@ankayim tanımıyorum ama aklıma anka kuşunun iyilik ve güzelliği sembolize ettiği geliyo hep
@solmussakayik pandomim
@astronot koala ve dinozorun 1. Dünya savaşı
@lostyearss kendimi ansızın bi kitabın içinde buluyorum bu blogda
@karanliktaki--kiz gecenin biri aptalın biri kalbinin dışında bekliyor içeri girmeyi
@hiraski noktacı
Diğerleriyle hiç konuşmadım o yüzden açıklamam yok kusura bakmasınlar çoğu da aktif değil zaten
@icimdefarklibicimde @lyliess @youareonlymine @gecenin-kanatlari @ates-ile-barut @kalbimdebikursun @harabelerr @kafadayalnizruh
Birkaç kişiyi de unuttum üzgünüm
59 notes · View notes
ucusmode · 2 years
Text
Kapanmalara pandomime geri dönelim nolur ağliycam SAĞLIKLI TEK İNSAN GÖREMEDİM BUGÜN
15 notes · View notes
anlamsizaforizma · 2 years
Text
Ben ki bu aklanmış günahların siyahıyım. Yeni bir günahı işliyorum yüreğime ve yeni bir şeyleri keşfediyorum. Aynaya baktığımda saf kibirden olan havarilerimi görüyorum. Asırlardır çocukluğumun başını okşuyordum. Şimdi çelimsiz vücudunda ukte kalan herşey donuk gözlerimde pandomim müzikali. Bileklerimden parmaklarıma, parmaklarımdan toprağa ıslak masumiyetler damıtıyorum. Filizlenip hayat bulsunlar diye. Ruhumla işleyip, gözyaşımla suluyorum her zerresini. Toprak alçak bir yalana gebe. İnsanlığın kusurlu hakikatini inkar etmekle eskiyorum. Kaderin hükmüne zorunda olduğumdan boynum kıldan ince. Anılarla dolu zihnimde bir fotoğraf karesi ateş etti şakağıma çocukluğumdan kalan. Ölmedim. Henüz.
Masumiyet-1
3 notes · View notes
derilx · 10 days
Note
Kilo aldım, kilo verdim, güzelleşmeyi denedim, saçımı boyattım, saçımı kestirdim, saçımı uzattım, kendimi geliştirdim, kendime fiziksel-ruhsal zarar verdim(twsh), aynaya baktım, göz yaşlarımı izledim, palyaço oldum, pandomim oldum, spiritüel oldum, tanrıya meydan okudum ve hala kimse beni istemiyor.
başta zaten bunların hepsini kendin için değil başka biri seni istesin diye yaptığın için kaybetmişsin. Kilo mu verdin, kendin için olmalı. Saçını mı kestirdin, kendin için olmalı. Kendini mi geliştiriyorsun, kendin için olmalı. Senin için kimse yoksa sen varsın. Birilerinin seni istemesini bırakıp kendine gerçek bir amaç edin, o zaman mutlu olabilirsin ancak.
0 notes
pazaryerigundem · 3 months
Text
Karabağlar’da “Neşeli Sokaklar Mutlu Çocuklar Şenlikleri” başlıyor!
https://pazaryerigundem.com/haber/179171/karabaglarda-neseli-sokaklar-mutlu-cocuklar-senlikleri-basliyor/
Karabağlar’da “Neşeli Sokaklar Mutlu Çocuklar Şenlikleri” başlıyor!
Tumblr media
Karabağlar Belediyesi’nin düzenlediği ve tüm yaz boyunca mahalleleri neşe ve coşkuyla dolduracak “Neşeli Sokaklar Mutlu Çocuklar Şenlikleri” 27 Haziran Perşembe günü başlıyor. Düzenlenecek etkinliklerle mahalleler çocuk tiyatrolarıyla buluşacak.
İZMİR (İGFA) – Karabağlar Belediyesi ile bu yaz mahalleler, çocukların coşkusu ve kahkahaları ile dolacak. Tüm yaz boyunca sürecek sokak şenliği etkinliklerinde mahalleler çocuk tiyatrolarıyla buluşacak, çocuklar ve aileleri için birbirinden eğlenceli aktiviteler yer alacak. Düzenlenecek etkinliklerle birlikte hiç tiyatroya gitmemiş çocukların mahallelerine tiyatro gidecek. Şenlik kortejinin yer alacağı etkinliklerde çocuk tiyatrosu, palyaço gösterisi, clown show ve mini club show gibi renkli gösteriler sahne alacak. Sosis balon katlama, geleneksel sokak oyunları, tahta bacak gösterisi ve pandomim gösterisi gibi çeşitli aktiviteler hem çocuklara hem de ailelerine keyifli anlar yaşatacak. Bubble show ile dev sabun köpükleriyle büyüleyici gösteriler sunulacak, yüz boyama aktiviteleri ve duygu duvarı da etkinlikler arasında yer alacak.
Tumblr media
İLK DURAK HASAN ALİ YÜCEL PARKI Sokak şenliğinin ilk durağı 27 Haziran Perşembe günü Hasan Ali Yücel Parkı, Barış Mahallesi olacak. Yaz boyunca farklı mahallelerde düzenlenecek şenlikler, katılımcılara unutulmaz anlar yaşatacak.
“ÇOCUKLARIMIZIN, GENÇLERİMİZİN VE KADINLARIMIZIN HAYATINA DOKUNACAĞIZ” Karabağlar’da yaşayan her çocuğun eşit imkanlara sahip olabilmesi için çalışmaya devam edeceklerini belirten Karabağlar Belediye Başkanı Helil Kınay, “Biz Karabağlar’da yürüteceğimiz sosyal belediyecilik anlayışıyla birlikte geleceğimiz ve umudumuz olan çocuklarımızın, gençlerimizin ve kadınlarımızın hayatına dokunacağız. Düzenleyeceğimiz etkinliklerimizle sık sık bir araya gelerek vatandaşlarımızın yanında olmayı sürdüreceğiz” dedi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
kwx0ggen · 6 months
Text
yaptığın saygısızlık sözlere dökünce veya hikayeleştirince, saygısızlık vasfını yitirmeye meyilli maalesef. Sen uyurken en sevdiğin yemekten sipariş verip yemek gibi, siparişi vermişim, beklemişim, yiyorum. Senin yemeği sevmen bir durum oluşturmaz mesela ancak yemeği sevme sebebin kontesin soytarısının ölümüne üzülmezken soytarının köpeğinin ölümüne üzülmesi kadar üzecek seni veya bu habersizlik aşık olduğu kız kendini alkışladığını fark ettiği için kendini asan bir pandomim sanatçısı kadar sessiz bir üzgünlük olacak sonuçta..
0 notes
celalyesilyurt · 13 years
Text
Gülmecenin arkasından düzeni sorgulayan bir adam
Tumblr media
“Bir şey kesin: Ben bir palyaçoyum. Ve böyle olmam beni herhangi bir politikacıdan daha yüksek bir statüye kavuşturuyor.”
Lois Lumiere 1890 yılında sinemayı keşfettiğinde herhalde bu keşfinin bir “sanat” olarak ileride nitelendirileceğini düşünmüyordu. Genel olarak o günkü konumuna göre pek fazla bir şey almayan sinema her ne kadar uzun zamandır 7. Sanat olarak nitelendirilse de, bugünkü insan hala sinemayı bir vakit geçirme aracı veya can sıkıntısına bir çare olarak görmekte. Bu arada her yıl yüzlercesi çekilen filmlerde bu kanıyı pohpohlarken acaba bu bahsi geçen filmlerden kaçı 100 yıl sonra izlenecek? Bütün öbür sanatlarda olduğu gibi sinema sanatında da sadece ustalar olduğunu kabul edersek, bu yüz yıl içerisinde sinema sanatına damgasını vuran bir ustayı Charlie Spencer Chaplin’i yani nam-ı diğer adı ile Şarlo’yu yadsıyamayız.
Charlie Chaplin 1889’da Londra’da doğdu. Babası, karısıyla iki çocuğunu bırakıp başka bir kadınla yaşayan ayyaş bir adam, annesi ise tiyatro oyuncusuydu. Küçük Chaplin kardeşi Sidney’le birlikte sokakta geçen geceleri, karakolları, polis dayağını ve başka zorlukları tanıdı. Daha 5 yaşındayken annesi tiyatro gösterisinde rahatsızlandığından, annesinin yerine sahneye çıktı. Chaplin sahneye çıktığında çeşitli taklitler yapmış, dans etmiş ve şarkı söylemişti. Bu şov da seyircinin hoşuna gitmişti. Chaplin’e bahşişler vererek ve onu ayakta alkışlayarak bir bakıma Chaplin’in hayatını deşitirmişti. Yaşadıkları yoksulluğa dayanamayan annenin narin ruhsal yapısı acılara dayanamadı ve Chaplin annesini akıl hastanesine yatırmak zorunda kaldı. Chaplin bir tiyatro grubuna girene kadar gazete satıcılığı, cam üfleyiciliği gibi çeşitli işlerde çalıştı.
Bir ara tiyatro grubuyla beraber Amerika’ya giden Chaplin, yaptığı gösterilerle sinema prodüktörü Mack Senneth’in dikkatini çekti. Böylece 1913 mayısında Keystone firmasıyla haftada 150 dolara anlaşma imzaladı. Chaplin’in oyndağı ilk fim ‘Making A Living’ ( Yaşımı Kazanma) 1914 yılında çekildi. O dönemki Amerika bir ekonomik buhran yaşamakta ve ekonomisi de henüz ilkel bir düzeydeydi. Buna rağmen Amerikan ekonomisi büyük bir ivmeye sahipti ve “süper güç” olması ancak 1. Paylaşım Savaşı’nın Avrupa’nın bütün devletlerinde yaşattığı büyük bir ekonomik krizden faydalanarak yaptığı emperyalist politikalar sayesinde oldu.
Ekonomik buhran yüzünden derin çelişkiler yaşayan Amerika, Amerikan halkının o zaman daha çok mekanik- hızlı, düşüp kalkmalı, yüze pasta atmalı kaba saba güldürülerle besliyor, bu şekilde var olan burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki çelişkiyi gizliyordu. Hollywood’un çektiği filmlerin konuları gerçek olaylar değil de daha çok hayali ve gerçekdışı şeylerdi. O dönemdeki görsel sanatlar (opera, tiyatro) şaşılacak derecede abartılı, egzotik ve frapan (1) konular işlerdi. Bu şekilde sinema yığınlara gerçek değil hayal, gösterme değil büyeleme, öykü değil masal yoluyla yaklaşmayı seçmiş ve sinemanın üzerinden bu biçimini atması ancak Orson Welles’in Yurttaş Kane filmiyle gerçekleşmişti. Ama Chaplin’in tarzı bambaşkaydı. O zamanki starlar, geniş yığınlara yaklaşmak, onlara yakın olmak amacında değil bilakis daha çok onlardan olabildiğince uzaklaşmak suretiyle yığınlara kapitalizmin iyi bir şey olduğunu göstermek amacındaydılar.
Chaplin’in yığınlara yaklaşımı o dönemin tersine yığınlara kendilerini, kendi dertlerini düşündürme yoluyla olmuştur. Chaplin, Amerika’daki kapitalizmin çarpık yönlerini, burjuvazi ile emekçi kesim arasındaki çelişkiyi gözler önüne serdi. Onun tarzı daha çok pandomime dayanan bir komiklikti. Chaplin ileride bu durumu şöyle açılayacaktı: “Bir şey kesin: Ben bir palyaçoyum. Ve böyle olmam beni herhangi bir politikacıdan daha yüksek bir statüye kavuşturuyor.” Chaplin daha sonra ünlü kıyafetini dolayısıyla kıyafetiyle birlikte karakterini de seçti. Chaplin bu kıyafeti nasıl seçtiğini şöyle anlatıyor: “Ne giyeceğime ilişkin hiçbir fikrim yoktu. Elbise bölümüne giderken düşünüyordum: Torba gibi bir pantalon, büyük ayakkabılar, bir baston ve bir şapka. Her şeyin birbirine karşıt olmasını istemiştim: Pantolon torba gibi, ceket çok dar, sapka küçük, ayakkabılar kocaman.
Genç mi görüneyim, yaşlı mı görüneyim karar veremiyordum ama Sennett’in beni ilk gördüğünde daha yaşlı olmamı beklediğini düşünerek küçük bir bıyık da ekledim. Chaplin, Mack Sennett’le çalıştıktan sonra başka bir firmayla çalışmaya başladı. Burada kendi tarzını yaratmak için çalışmalara başladı. Film yapma süresi giderek uzuyor, her film üzerinde daha fazla durmaya özen gösteriyor ve mümkün olduğunca daha çok ayrıntılara inmeye çalışıyordu. Kaba komedi filmler yerine Chaplin, artık duygusallığını ve toplumculuğunu göstermek niyetindeydi. Filmlerinde kapitalist dünyanın siyasal, ekonomik ve toplumsal baskı mekanizmaları altında ezilen bir insan profilini çizerek düzeni sorgulayan temaları işlemek niyetindeydi.
Fakat çalıştığı şirketin uzun film konusundaki isteksizliği, Chaplin’in ‘The Kid’ (Yumurcak, 1921) isminde 52 dakikalık bir başyapıt çıkarmasına engel olamıyordu. Bu dönemde Chaplin’in pek fazla bir misyonu yoktu. Chpalin bu durumun şöyle tanımlıyor: “Benim bir misyonum yok. Sadece insanlara keyif vermeye çalışıyorum.” Chaplin böyle dese de yaptığı işe büyük bir önem veriyordu. Amerika’nın bazı çarpıklıklarına iyi bir şekilde değiniyordu. Chaplin bir filmini değerlendirirken şunları söylüyordu: “Şarlo Kaçıyor’da yediğim dondurma, pantalonumdan içeri kaçıyor. Ve balkondan aşağı zengin görünüşlü şişman bir kadının gerdanından içeri düşüyor. Böylece iki komik öğe kullanmış oluyorum. Burada kadının zenginliği de önemli, çünkü inanlar zengin birinin başına gelenlere gülerler. Ama o zavallı bir hak kadını olsaydı duyacakları his bunun tam ters
“Bir şey kesin: Ben bir palyaçoyum. Ve böyle olmam beni herhangi bir politikacıdan daha yüksek bir statüye kavuşturuyor.”
Lois Lumiere 1890 yılında sinemayı keşfettiğinde herhalde bu keşfinin bir “sanat” olarak ileride nitelendirileceğini düşünmüyordu. Genel olarak o günkü konumuna göre pek fazla bir şey almayan sinema her ne kadar uzun zamandır 7. Sanat olarak nitelendirilse de, bugünkü insan hala sinemayı bir vakit geçirme aracı veya can sıkıntısına bir çare olarak görmekte. Bu arada her yıl yüzlercesi çekilen filmlerde bu kanıyı pohpohlarken acaba bu bahsi geçen filmlerden kaçı 100 yıl sonra izlenecek? Bütün öbür sanatlarda olduğu gibi sinema sanatında da sadece ustalar olduğunu kabul edersek, bu yüz yıl içerisinde sinema sanatına damgasını vuran bir ustayı Charlie Spencer Chaplin’i yani nam-ı diğer adı ile Şarlo’yu yadsıyamayız.
Charlie Chaplin 1889’da Londra’da doğdu. Babası, karısıyla iki çocuğunu bırakıp başka bir kadınla yaşayan ayyaş bir adam, annesi ise tiyatro oyuncusuydu. Küçük Chaplin kardeşi Sidney’le birlikte sokakta geçen geceleri, karakolları, polis dayağını ve başka zorlukları tanıdı. Daha 5 yaşındayken annesi tiyatro gösterisinde rahatsızlandığından, annesinin yerine sahneye çıktı. Chaplin sahneye çıktığında çeşitli taklitler yapmış, dans etmiş ve şarkı söylemişti. Bu şov da seyircinin hoşuna gitmişti. Chaplin’e bahşişler vererek ve onu ayakta alkışlayarak bir bakıma Chaplin’in hayatını deşitirmişti. Yaşadıkları yoksulluğa dayanamayan annenin narin ruhsal yapısı acılara dayanamadı ve Chaplin annesini akıl hastanesine yatırmak zorunda kaldı. Chaplin bir tiyatro grubuna girene kadar gazete satıcılığı, cam üfleyiciliği gibi çeşitli işlerde çalıştı.
Bir ara tiyatro grubuyla beraber Amerika’ya giden Chaplin, yaptığı gösterilerle sinema prodüktörü Mack Senneth’in dikkatini çekti. Böylece 1913 mayısında Keystone firmasıyla haftada 150 dolara anlaşma imzaladı. Chaplin’in oyndağı ilk fim ‘Making A Living’ ( Yaşımı Kazanma) 1914 yılında çekildi. O dönemki Amerika bir ekonomik buhran yaşamakta ve ekonomisi de henüz ilkel bir düzeydeydi. Buna rağmen Amerikan ekonomisi büyük bir ivmeye sahipti ve “süper güç” olması ancak 1. Paylaşım Savaşı’nın Avrupa’nın bütün devletlerinde yaşattığı büyük bir ekonomik krizden faydalanarak yaptığı emperyalist politikalar sayesinde oldu.
Ekonomik buhran yüzünden derin çelişkiler yaşayan Amerika, Amerikan halkının o zaman daha çok mekanik- hızlı, düşüp kalkmalı, yüze pasta atmalı kaba saba güldürülerle besliyor, bu şekilde var olan burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki çelişkiyi gizliyordu. Hollywood’un çektiği filmlerin konuları gerçek olaylar değil de daha çok hayali ve gerçekdışı şeylerdi. O dönemdeki görsel sanatlar (opera, tiyatro) şaşılacak derecede abartılı, egzotik ve frapan (1) konular işlerdi. Bu şekilde sinema yığınlara gerçek değil hayal, gösterme değil büyeleme, öykü değil masal yoluyla yaklaşmayı seçmiş ve sinemanın üzerinden bu biçimini atması ancak Orson Welles’in Yurttaş Kane filmiyle gerçekleşmişti. Ama Chaplin’in tarzı bambaşkaydı. O zamanki starlar, geniş yığınlara yaklaşmak, onlara yakın olmak amacında değil bilakis daha çok onlardan olabildiğince uzaklaşmak suretiyle yığınlara kapitalizmin iyi bir şey olduğunu göstermek amacındaydılar.
Chaplin’in yığınlara yaklaşımı o dönemin tersine yığınlara kendilerini, kendi dertlerini düşündürme yoluyla olmuştur. Chaplin, Amerika’daki kapitalizmin çarpık yönlerini, burjuvazi ile emekçi kesim arasındaki çelişkiyi gözler önüne serdi. Onun tarzı daha çok pandomime dayanan bir komiklikti. Chaplin ileride bu durumu şöyle açılayacaktı: “Bir şey kesin: Ben bir palyaçoyum. Ve böyle olmam beni herhangi bir politikacıdan daha yüksek bir statüye kavuşturuyor.” Chaplin daha sonra ünlü kıyafetini dolayısıyla kıyafetiyle birlikte karakterini de seçti. Chaplin bu kıyafeti nasıl seçtiğini şöyle anlatıyor: “Ne giyeceğime ilişkin hiçbir fikrim yoktu. Elbise bölümüne giderken düşünüyordum: Torba gibi bir pantalon, büyük ayakkabılar, bir baston ve bir şapka. Her şeyin birbirine karşıt olmasını istemiştim: Pantolon torba gibi, ceket çok dar, sapka küçük, ayakkabılar kocaman.
Genç mi görüneyim, yaşlı mı görüneyim karar veremiyordum ama Sennett’in beni ilk gördüğünde daha yaşlı olmamı beklediğini düşünerek küçük bir bıyık da ekledim. Chaplin, Mack Sennett’le çalıştıktan sonra başka bir firmayla çalışmaya başladı. Burada kendi tarzını yaratmak için çalışmalara başladı. Film yapma süresi giderek uzuyor, her film üzerinde daha fazla durmaya özen gösteriyor ve mümkün olduğunca daha çok ayrıntılara inmeye çalışıyordu. Kaba komedi filmler yerine Chaplin, artık duygusallığını ve toplumculuğunu göstermek niyetindeydi. Filmlerinde kapitalist dünyanın siyasal, ekonomik ve toplumsal baskı mekanizmaları altında ezilen bir insan profilini çizerek düzeni sorgulayan temaları işlemek niyetindeydi.
Fakat çalıştığı şirketin uzun film konusundaki isteksizliği, Chaplin’in ‘The Kid’ (Yumurcak, 1921) isminde 52 dakikalık bir başyapıt çıkarmasına engel olamıyordu. Bu dönemde Chaplin’in pek fazla bir misyonu yoktu. Chpalin bu durumun şöyle tanımlıyor: “Benim bir misyonum yok. Sadece insanlara keyif vermeye çalışıyorum.” Chaplin böyle dese de yaptığı işe büyük bir önem veriyordu. Amerika’nın bazı çarpıklıklarına iyi bir şekilde değiniyordu. Chaplin bir filmini değerlendirirken şunları söylüyordu: “Şarlo Kaçıyor’da yediğim dondurma, pantalonumdan içeri kaçıyor. Ve balkondan aşağı zengin görünüşlü şişman bir kadının gerdanından içeri düşüyor. Böylece iki komik öğe kullanmış oluyorum. Burada kadının zenginliği de önemli, çünkü inanlar zengin birinin başına gelenlere gülerler. Ama o zavallı bir hak kadını olsaydı duyacakları his bunun tam tersi olurdu.” (1) Frapan: Görme duyusu üzerinde güçlü bir izlenim bırakan, çarpıcı. http://www.hhportal.com/biyografi/116685-charlie-chaplin-sarlo.html
i olurdu.” (1) Frapan: Görme duyusu üzerinde güçlü bir izlenim bırakan, çarpıcı. http://www.hhportal.com/biyografi/116685-charlie-chaplin-sarlo.html
0 notes
erol25030 · 1 year
Video
Pandomim Tarikatından Çok Orijin Sapıklık
1 note · View note
seslimeram · 1 year
Text
Çürük Yerin Meseli
Tumblr media
Hayat biçimi ve kapsamıyla ve tüm tanımlamalarıyla, bir çürüme istemine rehin aralıksız artık. Biteviye haftanın yedi günü yirmi dört saati süresince biteviye bir pratik kılınmış ol söylemlerin refakatinde her gün belirli bir çürümenin kılınıyor. Hak mefhumu sizlere sahi ama sahiden ömür. Adalet kuru kalabalık. Hürriyet boşa düşürülen bir mefhum. Sözün bir ederi harbiyesi yok. Düzen ve onu var edenlere teslim olmadan, bunu bir biçimde bildirip de yoluna uygun davranmadıktan sonra eşitlik söz konusu bile edilemez. Hürriyet aynı an ve odakta sadece bir paçavranın adı kılınırken, eşitlik kağıt üstünden dahi kazılmışken yok sayıldığı zikredilirken hayat nasıl paramparça edilmesin ki. Bütünüyle hayat istemi, aksının pespaye hallere rehin bir tezahürle dönüşümü güncelleniyor. Sanılanın çok daha ötesinde bir hızla vahamet güncelleniyor. Bedenlere yönelik politik / siyasi taarruzların, akla seza hayata doğrudan müdahalelerin sofrasında yıkım anlık çürüme sahiden belirgin bir sabitimiz kılınıyor.
Üçüncü sayfa haberlerine dönüşen, her günü o haberlerin birer öznesi, faili, mağduru olan ya da oldurulan insanların yaşam hakkı tükenişe rehin edilir. Boş laf değil doğrudan belli bir istikamette kesintisiz bir sınama halinin ufkunda yol kesintiye uğratılır. Gündelik hal, hayat heder. Görünen köy kılavuz istemez. Anlam, paramparça edilirken hayatın “ehven” olandan alıkonulması gündelik bir mefhuma dönüştürülür. Bir propaganda mefhumunun ta kendisi eliyle zehir zemberek bir dönüşümü imal ederken muktedir iyileştirme-olumlu kılma hallerini ters yüz ederek bir devinimi yeniden kötülüğe doğru yollar. Bütün bütün, belirgin bir biçimde yaşam idesinin kökünün kazılması, sınırlandırılmış olagelen hayatın tecrübesini sıfırlamanın eşiğine taşımak bunun bir yönelimidir. Umudu sıfırlamak onların işidir. Ümidin yerle bir edilmesine mani olmayıp bundan mağduriyet devşirmek onların. Bir asgari yaşam hakkını çok gören işverenlerle kol kola, sermayenin çarklarına kol kanat gerip düzenin öğüttüğü insan haklarına aykırı koşulları asgari ücret diye safsatayla birlikte pazarlamak mesela onların. Her şey kapkaranlık bir ülkeyi bildirirken, darbecileri alt ettikleri, sözüm ona destan yazılan, oysa iki yüz elli üç insanın hayatının sönümlenip, binlerce yurttaşın akıbetinin meçhul kılındığı bir acayip 15 temmuz ertesi, ötv zammının var edilmesi gibi kadük halleri imal edendir mesela o hayat yağmacılığı, yapmacıksız her durumda doğrudan.
Bütünüyle bir çürüme istemi doğrudan, mübalağasız kural / kaidelerin alt üst edilmeleri, uygulanmasından çok uygulanmaması ile var edilendir artık. Demokratik bir ülke olgusu, varsıllar ile yoksunlar arasındaki uçurumu, varsıl lehine savunan, toplumsal kaynakların tastamam sömürüldüğü, aralıksız bütçe açıklarını kapatmak için vergi devşirmekten helak olunan bir menzildeki sonu hep karanlık olanı bildirecektir o hayata kastın kapsamı. Belli kesin, kati bir sınırlandırma, uluslararası para fonunun var edemeyeceği bir kemer sıkma politikasının, doğrudan yoksunluk ile kuşatılan halka faturalandırılması, enflasyonu yok saymaların ötesinde hayatın sabiti kılarken, muktedirin yüzde kırk dolaylarında bildirdiği şeyin serbest araştırmalarda yüzden / yüz onlara vardığı bir menzil bütün o döngüde iş bu sahada neler çeviriliyor az çok bildirmektedir.
Harami bir düzen devam etsin diye yoksun kılmak sabitlenir. Hayat paramparça edilirken kuşatmanın çürümeye terki doğrudan sabit olunur. Bir tatil ihtimal aşağı yukarı yüz kusur bin liraya tekabül eder. Bir bardak benzin, kendine münhasır bir siyasi pandomim Sarıgül efendinin bildirdiği gibi on liradır. Daha gidişattan önce gündelik şeylerin ederi yüksekten kapıyı açtırılır. Bir poğaça on lira, bir bardak çay son zam öncesi on iki buçuk liradır. Hiç mevzu edilmeyen gündelik bir porsiyon öğlen yemeği yüz lira o da ya eksik, ya gedik. Bir kadeh içki birkaç yüz lira, artık ihtimali dahi kalmasa da bir seks işçisiyle beraber olmak için minimum saatlik ücret dört bin lira. Taksiye binmek imkansız, bindiniz diyelim o da taksimetresiz, yurtdışı tarifesi. Telefon istediniz, takoz marka yerli tuğra, üç cigabayt remli, altmış dört cigabayt hafızalı yerli malı, hem bip’li, hem cimer’li, hem de e-devletli parayı çöpe bas makinesi yerine yurtdışı ihtiyaç giderecek sahici bir makine, alın size yirmi bin lira vergi. Alamazsınız diye gülüp geçiştirilen nice şey, nice! Geçelim ekstrem! örnekleri gündelik giyim kuşam ya da ayaklarınızın kahrını paylaşan ayakkabı almak bile ütopya. Ya çakma ürüne taam ya da ikinci elden bir çıkma / uyguna düşeş bulma savaşı. Biri bitmeden başkası gelen faturalar, dağ gibi yükselen, gelen her zammı, düzenleme diye geçiştirme istemine tutunan firmalar, kurumlar, kuru-masallar! Sulu kuru karıştırılanların yirmi liradan başladığı, uyuşturucuyu elin alışsın diye on beş yaşındaki çocuklara başta ikram edildiği günler, acayip karanlık haller, nicesinde ağzı beş karış açık bıraktıran yoksulluk halleri. Bütünüyle hayat mefhumu nasıl çürümeye rehin ediliyor bunun kılavuz çizgilerini anlatmaya kafi gelir mi sahiden? Bir zorbalık ülkesinde sıradana uygun görülenin adı hayat mıdır, hayat bu mudur?
Diken.com.tr’den aktaralım: “Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na Ekli (I) Sayılı Listede Yer Alan Mallara İlişkin ÖTV Tutarlarının Yeniden Belirlenmesi Hakkında Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Buna göre, ÖTV tutarı standart metreküp başına doğalgazda 0,0747 lira, motorlu taşıtlarda yakıt olarak kullanılan doğalgazda ise metreküp başına 2,7944 lira oldu.
Doğalgazda bir önceki ÖTV oranı standart metreküp başına 0,0230 lira, motorlu taşıtlarda yakıt olarak kullanılan doğalgazda 0,8599 lira olarak belirlenmişti. Yapılan zammın oranıysa iki kalemde de yüzde 224’ü buldu.
Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla, akaryakıt üzerinden alınan ÖTV tutarları artırıldı. 6 liralık zamlar gece yarısından itibaren pompa fiyatlarına yansımıştı.
Twitter’dan bir kullanıcısının “Temmuz enflasyonunun patlama yapacağını söyleyenler var hocam. Fiyatlar Genel Seviyesini etkileyen zamlar elbette mevcut. Siz de bu görüşe katılıyor musunuz hocam” sorusuna yanıt veren (eski başekonomist) Hakan Kara, “Son 100 yılın en yüksek aylık Temmuz enflasyonlarından birini göreceğiz” diye yazdı. Kara devamında da şunları kaydetti: “Temmuz rekoru yüzde 6,2 ile 1997’de görünüyor. Rahat geçilir diye tahmin ediyorum.”
Kara Twitter’daki bir diğer paylaşımında da şunları kaydetti: “Akaryakıt zamları Temmuz ve Ağustos’ta TÜFE enflasyonunu toplamda 2 puan civarında artıracak. Dolaylı yansımalarla birlikte yıl sonuna kadar birikimli etki 5 puana ulaşabilir.”
Benzine yetmez / kesmez / kafi gelmez o doğalgaz için de bir ayarlama var edilir. Onca badirenin ortasında sıradan insana reva görülen muamelenin içler acısı hali konuşulmasın istenir. En ufak bir itiraza yer yoktur, bırakılmaz. Devlet aklının var ettiği birbirinden hep ırak ücret artışlarının akabinde çıkagelen zamlarla doğal gelirin tuzla buz edilmesi anlıktır artık. Ücretere iyileştirme, güncelleme yapılıp, daha ismen zikredildiği andan başlayarak o zam furyası müşterek bir kırım halini günceller. Çürüme kesintisizdir. Hayatın anlamı yerle bir edilirken, dönüştürülen eşik, varılmak istenen ülkenin sessizce kırımlara rehineliği okunan selalardaki gibi sessizce yok edişi var etmektedir. Bir ülkenin istikameti diye çıkagelen döngünün birkaç rakamı silerek / ufak göstererek / eksilterek değil tam / en kestirmeden enflasyonu yok sayarak, hayat pahalılığını hep mihraklara, dış güçlere ihale ederek ama içten içe bir semirmeyi, söğüşlenecek, yağmalanacak bir kaynak daha var ederek söz konusu edilir. Bu hallerin her neresi yeni ülkedir, nesi yenidir, sahiden allasen!
Çok küçük puntolarla var edilen bir söğüşleme haberinden yola çıkarak ol yeni denilenin her nasıl dününden beter bir istikameti kendisine rehber ettiğini gördüğümüzde zaten tüm o çürümenin de hayatı nasıl kemire kemire, iliğine kemiğine kadar soyup soğana çevirip durduğunu anlaşılır. Ajansa düşen bir haberden aktaralım: “Mayıs ayında düzenlenen Yatırım Teşvik Belgeleri listesi yayımlandı. Bir ayda kamu bütçesi ve kaynaklarından patronlara 84 milyar lira aktarıldı. Listedeki şirketler: Limak, Okyanus Eğitim Kurumları, Dapek Liman Hizmetleri, Optimal Turizm Anonim Şirketi, STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret Anonim Şirketi, Net Bor Plastik Boru İnşaat Nakliye Madencilik Laboratuvar Hizmetleri Anonim Şirketi” Görüldüğü kadarıyla değil tam da bilinmesi istendiği haliyle duraksamadan bir varsıl kollama söz konusudur. Vergi dilimlerinden yıkıcı bir halde tüm o sıradan insanların üç kuruşluk getiri / aylıklarına saldıran devletin yatırım teşviklerinin, vergi düzenlemelerinin, iltimaslarnın, aflarının bir duru bucağı yoktur. El birliğiyle o sulta devam edebilsin denilerek var edilmiş her hamle biraz daha keskin / kesin bir yıkımın ve bariz bir çürümenin yolunu açar. Budur artık ülke, bundan mürekkeptir. Bütünüyle eksiği gediği olmayan bir soygun düzeninin hamisidir ol devletli ve onun yeni ülkesi, budur işte halimizin perişanlığına bir sebep.
Hayat biçimi ve kapsamıyla ve tüm tanımlamalarıyla, bir çürüme istemine rehin aralıksız artık. Müştereklerin yerle bir olunabildiği bir zeminde akçeli işlerle, 20 Temmuz öncesini yoklayan sermayesiyle, her günü bir başka sınava dönüştürülen ülke pratikleriyle belirgin bir çürüme istemi var edilir. Dur durak bilmeyen ekonomik çökertme hallerinden, alenen burundan getirilen “iyileştirme nam düzenlemenin daha ele geçmeden sıfırlanmasından, hiç kesintisiz vergilendirme halini gasp etme boyutuna taşınmasından sosyal politik tavrın doğrudan akp ve beraberindekileri kapsayan gerisini sille tokat saf dışına öteleyen hallerin yekununda zaten o çürüme işlevselleştirilir. Bunca doğrudan, bu kadar kesintisiz bir halde her gün hemen her fırsatta var edilenlerle birlikte o cürüm eksen ülkenin hakikat kılınması var edilir, kanıtlanır. Ekranlardan masallar zikredilirken çürüten ülkenin gerçeği hayatlarımızın tam da ortasındadır. Haraç mezat satışa konulan müşterekler, kamuya ait ola gelenin hepten gözden çıkartılması, adaletsizlik ve bitimsiz yolsuzluk halleri gibi nice nüveyle birlikte bir fasit döngü var edilir. Bu kadarıyla bir ülkenin yaşamsallık ile olan tüm bağları kuşatılır, anbean. Var edilen fasit döngü bir yarayı var eder. 20 Temmuz günü piyasalarda var edilebilecek en ufak bir gümbürtünün bedelini yeniden üç kuruşa talim ede duran sıradan insanların ödeyeceğini bilmek için alim olmaya hacet yoktur. Belirgin bir fasit döngü içerisinde yaşamın her anlamda yaşama erdem / tahayyülünün hiçleştirilip, eksiltilmesine dair bir güzergah karşımızda bina edilmektedir. Bunca yoksunluğun üstünden nasıl gelinecektir, mesel ediyor musunuz? Sesinizi, itirazınızı kendinize sadece kendinize dahi duyurabiliyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI - İstan’2023
Görsel: Emre ÇAKMAK – Street Photographers
0 notes
habergecesi · 1 year
Text
Yaşam Vadisi'nde çocuklara özel etkinlikler
Beylikdüzü Belediyesi’nin Yaşam Vadisi 1.Etap’ta düzenlediği çocuk etkinlikleri renkli görüntülere sahne olmaya devam ediyor. Çocuk tiyatrosundan, pandomim ve kukla gösterilerine kadar pek çok farklı etkinlik, 27 Ağustos tarihine kadar çocukları Vadi’de bir araya getirecek.  Beylikdüzü Belediyesi tarafından Yaşam Vadisi 1.Etap, Sanatla Yaşam Atölyeleri alanında düzenlenen çocuk etkinlikleri devam…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
xortuaz · 1 year
Text
Başka bir gecenin içerisinde yüzüyorum. Hayır, bu sefer gözlerim yıldızlarda değil, ayı da izlemiyorum. Doğrusu... Gökyüzüne bakacak cesaretim bile yok. Ben sadece gerginlikle kütürdettiğim, çimirdiğim, parmak uçlarıma tırnaklarımı batırdığım ellerimi izliyorum. Dedim ya... acımı başka bir acıyla örtüyorum diye. Şimdi örtemiyorum. Ellerimde yara açacak yerim kalmadı. Ellerim artık acımıyor bile... Soğuk balkondan ayrılıyorum. Odama girdiğimde gözüme çarpan en güzel şey ne biliyor musunuz? Bir ip. Zihnimin bana oynadığı bir oyun bile olsa mutluluğa erişmemi sağlayan bir ip. Ortadaki sandalyeye çıkıyorum, belki de bir pandomim sanatçısından daha iyi iş çıkararak hayali ipi boynuma geçiriyorum. Ayaklarımın altındaki sanldayeyi ittiğimde ise kalçamın üzerine, gerçeklere kavuşuyorum. Bedenim olduğu yere yığıldığında küçük kıkırtılarla izliyorum tavanı. İşte benim gerçek gökyüzüm, işte benim gerçek sevgilim. Hayır, henüz kafayı yemedim. Hâlâ bilinçliyim. Sadece birkaç deneme yapıyorum. Çünkü benim düğün kıyafetim böyle olacak. Acı dolu bedenime sarılı, güçlü bir ip olacak.
0 notes
yaseminbilgiliii · 2 years
Text
Şu an ben ne mutluyum ne de mutsuz. Sadece her şey geçip gidiyor. Benim şimdiye kadar pandomim sayesinde yaşamayı sürdürdüğüm bu “İnsan” dünyasında, gerçek olduğunu düşündüğüm tek şey bu. Sadece her şey geçip gidiyor.
Tumblr media
1 note · View note
sakaryamilat · 2 years
Text
Engelsiz yürekler 29 Ekim’i coşkuyla kutladı
Engelsiz yürekler 29 Ekim’i coşkuyla kutladı
Büyükşehir Belediyesi engelsiz hobi kursu öğrencileri, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na coşkulu bir gösteri hazırladı. Pandomim gösterilerinden gazete kupürlerine, kurabiyelerden bayrak dağıtıma kadar birçok alanda bayramı kutladılar. Sakarya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Engelli Hizmetleri Şube Müdürlüğü bünyesinde eğitim gören engelsiz yürekler, 29 Ekim Cumhuriyet…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
afyonhaberleri · 2 years
Text
Sakarya'da engelsiz yürekler 29 Ekim’i coşkuyla kutladı
Sakarya’da engelsiz yürekler 29 Ekim’i coşkuyla kutladı
Sakarya Büyükşehir Belediyesi engelsiz hobi kursu öğrencileri, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na coşkulu bir gösteri hazırladı. Pandomim gösterilerinden gazete kupürlerine, kurabiyelerden bayrak dağıtıma kadar birçok alanda bayramı kutladılar. SAKARYA (İGFA) – Sakarya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Engelli Hizmetleri Şube Müdürlüğü bünyesinde eğitim gören engelsiz yürekler,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Photo
Tumblr media
"I CAN’T STAY SILENT!”  photo by © mustafakılınç-fotoğraf-ça
93 notes · View notes