Tumgik
#son cümlesi
fiemanillah · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
66 notes · View notes
benbehruz · 1 year
Text
uzaktan izlerken şen kahkahaları, ceketinin cebinde bulduğu şey sadece derinlerde, küçücük bir yırtıktı.
2 notes · View notes
dmlft · 1 year
Text
(...) kapıyı kapatmadım; kapılar kapatılmazdı çünkü biz kapıları açabilirdik ama çocukluklarımız o kapıları açmakta zorlanırdı.
5 notes · View notes
Text
Fatma Ablanın Kalçalarından Kayarak Boşalmak! (Adil 40 Y., Giresun)
Fatma abla, ergenlik yıllarıma geçtiğim günlerde bana gösterdiği çocuksu ilgiye karşılık, seksi ilk keşif günlerimin idolüydü adeta. Boyu çok uzun sayılmaz, hatta kısa bile denilebilirdi. Birçokları onu sexy bulmayabilirdi, ama şarkıcı Nilüfer'e benzeyen yüzü, o sıcak tebessümü ve çıtı pıtı hali beni deli ediyordu. Hele o arkaya çokça çıkık biçimli kalçalarını seyretmek ve onun üzerinden kayarak boşaldığımı hayal ederek 31 çekmek müthiş bir keyifti.
Onu en son gördüğümde ben 16, o ise 20 yaşındaydı. Biz o mahalleden taşınalı 20 sene olmuş ve onunla bağlantımız kopmuştu. Fatma ablaların yeni taşındığımız sitede oturduklarını, bize hoşgeldin ziyaretine geldiklerinde öğrenmiştim. O da benim gibi hiç evlenmemişti. Aradan geçen 20 yıla rağmen onu görür görmez sikim yine taş gibi olmuştu. En az 20 yıl önceki kadar çıtır görünüyordu. Babası ölmüş, hayırsız kardeşi onları terk edip Almanya'da bir hayat kurmuş, Fatma abla ise annesiyle yaşıyordu. Benim bilgisayardan anladığımı öğrenince, "Bir gün geleyim de bana öğret!" demesi benim için sanki bir hediyeydi. "Seve seve!" dedim.
O gün Cumartesi idi. Aylardan Mayıs. Annemle babam Karadeniz turuna çıktıkları için evde yalnızdım. Bir haftalık yiyecek stoğum ve ben, ne yapsam diye düşünürken Fatma abla geldi aklıma. Ona telefon edip durumu anlattım ve bize gelirse ona bilgisayar konusunda bilmediklerini öğretebileceğimi söyledim. Telefonda bana annesinin iki günlüğüne teyzesine gittiğini, memnuniyetle gelebileceğini söyledi. Ben bambaşka ümitlerle ve üzerimdeki şort ve kolsuz tişörtle onu beklemeye koyuldum.
Fatma abla, 3 blok ötedeki evlerinden hemencecik gelivermişti. Üzerinde, çiçek desenli, kolsuz bir elbise vardı. Elbise boyu diz altıydı, ama dekoltesinin derinliği göze batıyordu. Elbiseden belli olan meme uçlarına bakılırsa sutyen takmamıştı.
Ona mail hesabı açıp, mail alıp verme konusunda bilgi verdim biraz. Çabuk sıkıldı ve "Adilciğim, içecek birşeyler var mı dolapta?" diye sordu. "Kola var, içer misin?" dedim, istedi. Kolalarımızı içerken eskilerden konuşmaya başladık. Ben onun rahat tavırlarından ve elbisesinin açıklığından iyice azmıştım. Benim gözüm sık sık onun meme uçlarına, onun bakışları ise önümde, an be an artan kabarıklığa takılıyordu. "Hadi ben evin sorumluluğunu yüklenmekten, anneme hayatımı adamaktan dolayı evlenemedim; ya sen Adil, sen niye evlenmedin?" diye sordu. "Biliyorsun durumları be Fatma abla... Önceleri ben istemedim, sonra da beni istemediler... Kaldık işte... Yaş 36 oldu, bu saatten sonra da zor!" dedim. "Olur mu öyle şey?" dedi Fatma abla, 20 yıl önceki gibi göz kırparak; "Daha gencecik adamsın!" diye ekledi.
Onun bu samimi tavrından kuvvet alarak; "Sen de... Sen de çok güzelsin!" dedim. Onun mahçup bakışından cesaret alıp, elimi bacağına koyarak devam ettim, "Biliyor musun, 20 yıl önce de seni çok beğenirdim; hatta laf aramızda, seni düşünerek az mı 31 çekmiştim!" dedim. Biraz utandı gülerken; ama tepki göstermeden de, "Halen masturbasyonla idare ediyorum deme sakın, inanmam!" dedi. "Önceleri kendimi eşime saklıyordum; sonra vazgeçtim, ama bu sefer de gerçekten istemenin ve istenmenin önemli olduğunu görüp kimseyle yatmadım." dedim ve bir an susup, şaşkın gözlerine bakarak güldüm ve devam ettim, "Pratiğim yoktur, ama teorim süperdir!" dedim.
Fatma ablanın ağzından farkında olmadan, "Ben de hiç yaşamadım!" cümlesi çıktı, pişmanlığı uzun sürmedi. Kolumu boyuna attım ve onu kendime çekip, çekingen ve itiraz eden anlık hareketlerine aldırmadan dudaklarından öptüm. Bir 5 saniye kadar direndi, ama sonra kendini saldı. Uzun öpüşmemizin ardından ikimiz de nefes nefeseydik. Kulağına eğilip, "Yaşamadıklarımızı yaşamaya ne dersin? Sana söz; sen istemedikçe bekaretine dokunmayacağım!" dedim.
Kızaran yanakları ve gözleriye onayladı beni...
Onu elinden tutup odanın diğer tarafındaki yatağa sürükleyip uzattım. Bu arada yatağı tam gören açıdaki kamerayı uzaktan kumandayla çalıştırmayı da ihmal etmedim. Hiç konuşmadan ve acele etmeden elbisesinin beline kadar inen fermuarını çekerek elbisesinden kurtuldum. Yaşına göre göğüsleri oldukça diriydi. Ben kendi üzerimdekileri çıkartırken, Fatma abla, kılları yeni alınmış sikime bakmamaya çalışıyordu. Üstüne çıktım, dudaklarından başlayarak boynunu, omuzlarını, memelerini ve göbeğini eme eme aşağıya indim. Pürüzsüz bir cildi ve beni çıldırtan bir kokusu vardı. Ben onu emip koklarken nefesi sıklaşmıştı ve ara ara bacaklarına değen sikim onu ürpertiyordu.
Dantelli külotunu çekip çıkarttığımda kılsız amcığı karşımdaydı. Göbeğinden başlayarak yaladım tekrar, amına indiğimde, geçen kısa süreye nazaran ıslak sayılırdı amı. Dilimle klitorisini her uyardığımda onun yay gibi gerilişi beni iyice heyecanlandırmıştı.
Artık iyice sertleşen sikimi daracık amcığından göbeğine doğru itinayla yerleştirerek usulca üzerine uzandım. Kulağına, "Korkma, sokmayacağım... Amacım senin gelmeni sağlamak! Bunun için de kızlığına erişmeden yavaş yavaş yapacağım!" dedim fısıltıyla. Bir taraftan sikimin uç kısmını hafif hafif amının girişine doğru bastırıyor, bir taraftan da memelerinin ve dudaklarının tadını çıkarıyordum, "Ohh yavrum benim; yıllardır nerdeydin sen? Çok güzelsin bir tanem!" diyordum. O da, "Ihhh, ohhh, ııhhh, çok güzelmiş, nasıl birşey bu, nasıl bir tat, nasıl bir heyecan... Sahip ol bana Adil, ıhhhh, ohhhh... Adil'im!" diyordu. "O da olacak yavrum, sen gelene kadar bozmadan sikecem seni, bozmadan... Ohhh!" diyordum.
Hareketlerim oldukça yavaş ve dikkatliydi. Fatma abla inlemeye başlamıştı. Amına girişim biraz fazla olunca hafif çığlık atıyor, geri çekilmemle normale dönüyordu. Dakikalar sonra bir deprem misali titreyerek orgazm olduğunu hissettiğimde, kızlığına zarar vermemek için göbeğine yasladığım sikimle üzerine yüklenerek ben de deliler gibi boşaldım!
Nefes nefese yana yattım, en çok bir dakika öyle durduktan sonra, hem zevkten, hem de yaşadığı olayın tesirinden yanakları kızarmış Fatma ablaya yan dönüp, küçük bir öpücük kondurduktan sonra, "Dur bekle, temizleyeceğim!" diyerek kalktım yanından. Yandan peçete ve ıslak mendil aldım bol bol. Göbek deliğinden neredeyse memelerine kadar olan bölüm bir sperm gölü olmuştu. Yan yatarak yavaşça önce normal peçeteyle spermlerimi aldım; sonra ıslak mendille spermlerin temizlendiği bölgeleri sildim.
Dizlerimin üstünde durarak, onun gözleri önünde benzer temizliği yapış yapış olmuş sikime de yaparken, Fatma abla konuştu, "Ufalmış... Halbuki demin ne biçimdi!" dedi. "Merak etme Fatma abla, yine olur... Bırakmam seni, bu gece buradasın! Nasılsa annen de yok, bizimkiler tatilde zaten!" dedim. "Ne biçim adamsın be Adil; yarım saattir neler yapıyorsun, halen abla diyorsun. Oldu mu şimdi?" dedi. Yanına uzanıp sarıldım ve "İşin güzelliği orda Fatma abla, işin zevki orda... Nasıldı, hoşuna gitti mi?" dedim. "Hem de nasıl! Tam söylenen gibiymiş, kızgın kumlardan serin sulara atlar gibi!" dedi. "Esas gerçek zevki yaşayınca daha da mutlu olacaksın, emin ol!" dedim.
"Senden birşey istesem..." dedi. "Söyle! Çekinme!" dedim. "Ona dokunabilir miyim?" dedi, gözüyle sikimi işaret ediyordu. "Elbette! Hatta nasıl yapacağını da göstereyim bak..." dedim. Ben sırtüstü yattım, o yanımda bacakları kıvrık duvara yaslandı. Ben 31 çeker şekilde sikimi sıvazlarken ona anlatıyordum, "Bak böyle yapacaksın bir elle, diğer elinle de taşaklarımın altını kaşır gibi okşayacaksın... Beni tekrar hazır et, ben de senden birşey isteyeceğim!" dedim. O işine başlamış bana gülücükler atarken ben de onun memişlerini okşuyordum. Fatma abla, "Elimde büyüdüğünü hissediyorum; hem sert, hem yumuşak... Ne tuhaf!" deyip duruyordu heyecanla.
O an Fatma ablanın cep telefonu çaldı. Arayan annesiydi. Telefonunu açmadan fısıltıyla konuştum; "Bir elle işine devam et, diğeri ile konuş!" dedim. İtiraz etmeden yaptı. "Alo anne, nasılsın? Ben mi? Adil'lerdeyim, bilgisayar öğretti bana. Halen de öğretiyor..." deyip, bana göz kırptı. O konuşurken olayın heyecanıyla sikim ilkinden daha sert ve haşmetli olmuştu. Telefonu kapattığında kahkaha atıyordu, "Annem, (Çocuğu çok yorma, yemek yap, doyur!) diyor. İçimden (Doyuruyorum merak etme!) dedim." dedi. "Deseydin ya; (Anne o da beni doyurdu!) diye!" dedim, gülüştük...
Sikim artık kıvama gelmişti, "Uzan yanıma şöyle!" deyip onu yanıma çektim ve "Şimdi de ben senden birşey isteyeceğim Fatma abla!" dedim. "Nedir?" dedi. "20 yıl önce, o çok beğendiğim kalçalarından kayarak boşalmayı hayal ederdim. Şimdi bunu gerçekleştirmek istiyorum; olur mu?" dedim. "Kayarak boşalmak derken? Götüme sokmayacaksın değil mi?" dedi. "Yok yok, girmeyeceğim! Sadece deminki gibi sürterek boşalacağım, bu sefer sırtına doğru olacak..." dedim. "Peki!" deyip yüzüstü döndü ve "Domalmam gerekiyor mu?" diye sordu. "Yok gerekmez, tam hayal ettiğim şekilde olmalı!" dedim.
Yüzüstü yatınca o muhteşem poposu ortaya çıktı. Nazikçe elimi poposunda gezdiriyordum, "Vay be... Kim derdi ki hayaller 20 yıl sonra gerçek olacak diye!" diyordum. Bir yandan da omzunu öpüyordum. "Biraz beline yük binebilir ağırlığımdan, ama çok sürmez merak etme!" dedim. Yavaşça kalkıp bitişik bacaklarını altıma alarak hafifçe oturdum. Poposunu birkaç dakika okşadıktan ve öptükten sonra sikimi bedenlerimizle paralel bir biçimde göt yanaklarının arasına, poposunun bitip bacakların başladığı yerden yukarı doğru yerleştirerek üstüne yattım. Bu sefer ağırlığımdan dolayı inliyordu. Memelerini avuçlayıp harekete başladım. "Ohh Fatma abla, ikimiz de tazeyken sikişemedik, ama şimdi bak her yola getirdim seni! Tahminimden de yumuşakmış götün! Ohhhh, muhteşem!" diyordum.
Tam 10 dakikalık gitgelden sonra boşalmak üzereydim. "Zevk suyumla yıkayacam seni yavrum, döl manyağı yapacam seni! Ohhh! İşte bu, işte bu! Geliyorum, geliyorum... Geldimmm!" diye çığlık atıyordum. Gelgitlerin şiddetiyle taşaklarım poposunda, sikimse beline paralel havada kalmıştı boşalırken. En çok ta o bölgesini severdim. Beliyle poposu arasında kalan kıvrım öyle derindi ki, (Küçük bir çocuk oturabilir buraya!) derdim eskiden :)
[Adil]
148 notes · View notes
kizillhanim · 11 months
Text
Bir kitap yazsanız son cümlesi ne olurdu?
166 notes · View notes
no-463 · 2 months
Text
Adam arabayı uçurumun kenarında durdurur durdurmaz aşağıya indi, sevdiği kadın uçurumun kenarındaydı.
"Gül?"
"Hoş geldin."
Barış ona doğru ufak adımlar attı.
"N'apıyorsun orada?"
"Çok güzel, değil mi?"
"Gül, uzaklaş oradan."
Gül ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerini sevdiği adama çevirdi ve ona doğru sadece iki adım attı. Çok uzaklaşmış sayılmazdı ancak yine de Barış  rahatlamıştı.
"Neden çağırdın beni buraya?" diye sordu Barış.
"Konuşmak için."
"Konuşmamız gereken her şeyi konuştuk, Gül."
Genç kadının yüzüne bitkin bir tebessüm kondu.
"Hayır." dedi. "Konuşmadık." Gözleri doldu. "Sen gittin, ben ağladım."
Adam başını dikleştirdi. Diyecek hiçbir şeyi yoktu.
"Neden gittin?"
"Gül, biz bunları defalarca konuştuk." Barış çaresizdi. "Sen beni sevmiyorsun. Bu, sadece bir takıntı. Bunu niye kabul etmiyorsun?"
Gül yüzünü uçuruma döndü.
"Beni hiç mi sevmedin?"
"Gül, bu tarafa gel. Oradan uzak-"
"Beni hiç mi sevmedin?" diye sordu kadın bir kez daha, bu sefer haykırarak.
"Sevdim tabii ki! Seviyorum! Ama boğuluyorum Gül... Bu ilişki ikimize de zarar veriyor."
"Yalan söyleme! Benden Eray için ayrıldığını biliyorum, bana yalan söyleme!"
Barış acıyla yutkundu, kalbi titredi. Buna da diyecek bir şeyi yoktu.
"Ben seni seviyorum, Barış."
Gül neredeyse yalvaracaktı. Barış karşısındaki kadının hareket ettiğini görünce onu durdurmak için ellerini kaldırdı.
"Bak, tamam. Başta öyleydi ama şu hâline baksana. Bir adam için kendinden vazgeçmek istiyorsun. Ben, senin beni kendinden daha çok sevmeni istemiyorum. Bunun sevgi olduğuna da inanmıyorum."
"Bütün bunlar bahane."
"Değil!" Sakin olmayı denedi, gözlerini kapatıp soluklandı. "Tamam. Tamam, özür dilerim. Buradan gidelim. Lütfen gidip sakince konuşalım."
Gül kıpırdanınca Barış ona doğru adımladı ancak Gül'ün bağırışı ayaklarına dolandı.
"Yaklaşma!" Güldü, gülüşü yorgundu. "Bunu sana söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi."
"Gül, iyi görünmüyorsun. Lütfen, buraya gel. Gidelim. Lütfen."
Kadın başını iki yana salladı.
"Bugün ikimizi de özgür bırakacağım." Omzunun üzerinden Barış'a baktı. "Sen hep merhametliydin ama ben hiçbir zaman iyi biri olmadım. Dilerim ki vicdanına rağmen, birini seversin ama şunu unutma, benim olmadığım bir dünyada bile seni en çok ben seveceğim. Hiç kimse ama hiç kimse seni benim kadar sevemez."
"Neden bunları söylüyorsun?" Yutkundu. Barış ona doğru bir adım atmak istedi ancak Gül buna da engel oldu. "Gül, beni korkutuyorsun."
Genç kadının gözünden akan bir damla yaş dudaklarındaki tebessümün arasında kayboldu.
"Seviyorsan niye gidiyorsun diye sorma arkamdan, seven sevdiğine senin yaptığını da yapmazdı Barış."
"Gül!"
"Vâr olduğum için minnet duyardın ya bir zamanlar. Umarım, hoşça kalırsın. Benim olmadığım bir dünyada bile."
Son cümlesi bu oldu. Gül sevdiği adamın gözlerinin önünde kendisini o uçurumdan aşağıya bıraktı.
"Hayır, hayır, hayır!" Barış koşarak uçurumun yanına geldi ve yere çöktü, kısa tırnaklarını yerdeki toprağa geçirdi. "Gül, hayır! Bunu bana yapmadın, hayır!"
Barış defalarca sevdiği kadının ismini haykırdı, öyle büyük bir şiddetle feryat etti ki bir an için bu bağırışların onu geri getireceğine inandı. Ancak nafileydi. Kadın o gün sevdiği adamı konuşmak için çağırdı ancak konuşmadı. Tarih o gün birkaç kelime farkla tekerrür etti. Bu sefer kimse gitmedi. Kadın öldü, adam ağladı.
49 notes · View notes
mirzablogg · 2 months
Text
Tumblr media
SORDULAR :İmam ı Ali'yi bu kadar sevmenizin nedeni nedir ?
Söyleyeyim :
Peygamberimiz buyurdu :
1. ( Kıyamette müminlerin amel defterinin ilk cümlesi ALİ sevgisidir )
2. ( Aliden başka yiğit , zülfikardan başka kılıç yoktur.)
3. ( Dünya ve ahirette bayrağımı taşıyan Ali'dir)
4. ( Rabbim bana emretti ; Alinin kapısı dışında bütün kapıları kapat)
5. ( Hakiki doğrular üç kişidir : Yâsin ailesinin mümini, Firavun ailesinin mümini , ve Ali. Ali bunların en üstün olanıdır.)
6. ( Benim gibi yaşayıp benim gibi ölmek isteyenler ,benden sonra Ali'ye bağlansın.)
7. ( Cebrail kıyamet günü nida edecek : ya Muhammed baban İbrahim ne güzel baba, kardeşin Ali ne güzel bir kardeştir.)
8. ( Bütün peygamberlerin bir vasisi vardır. Benim vasim ise Ali’dir.)
9. ( Allahım Alinin yüzünü son kez görmeden canımı alma.)
10. ( Ben ve Ali aynı ağaçtan yaratıldık)
11. ( Benden sonra ümmetin en alimi Ali’dir.)
12. ( Meclislerinizi Alinin zikri ile süsleyin.)
13. ( Ümmetimin en iyi hüküm vereni Ali’dir.)
14. ( Ateşten kurtulmanın mühürü Ali’dedir.)
15. ( Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.)
16. ( Allah eğer Ali’yi yaratmasaydı , fatimaya denk bir eş bulınmazdı)
17. Bana iman edip beni kabul edenlere vasiyetim Ali’ye bağlanmalarıdır.)
18. ( Kıyamet günü yanıma ilk gelecek olan , bana ilk iman eden Alidir)
19. ( Sırat köprüsünden geçiş , ancak Ali’den berat mührü ile gerçekleşir)
20. ( Ezelden ebede en taş kalpli insan , Alinin katilidir.)
21. ( Ben uyarıcıyım. Benden sonra hidayet eden Ali’dir)
22. ( En büyük sıddık ( Doğru sözlü ) Alidir)
23. ( Hak ile bâtılı birbirinden ayıran faruk ,Alidir.)
24. ( Benim elim ve Ali’nin eli , adalette eşittir)
25. ( Ali dünya ve ahirette kardeşimdir)
26. ( Ali insanların en hayırlısıdır, bunu inkar eden dinden çıkar)
27. ( Ali kurtuluş kapısıdır, her kim o kağıdan girerse mümindir)
28. ( Ali iyilerin imamıdır, fâcirlerin katilidir, ona yardım edene yardım edilir ,onu yalnız bırakan yalnız kalır)
29. ( Ali takvalıların imamıdır,müminlerin emiridir,alnı nurlu olanların imamıdır.)
30. ( Ali benim yanımda tıpkı Musanın yanındaki Harun gibidir,yalnız benden sonra peygamber yoktur)
31. ( Alinin bu ümmet üzerindeki hakkı , babanın evlat üzerindeki hakkı gibidir)
32. ( Ali Kur’an iledir, Kur’an da Ali ile )
33. ( Ali ve şiileri kurtulanlardır )
34. ( Ali ilmimin kapısıdır , ümmetime benim mesajımı açıklayandır,)
35. ( Alinin sevgisi iman , ona buğz etmek ise küfürdür)
36. ( Ali cennet ile cehennemi bölendir)
37 . ( Alinin bu ümmet içindeki yeri Kuranda ihlas suresi gibidir)
38. ( Ali iki halil arasındaki habiptir. Ben ve İbrahim arasında)
39. ( Aliden ayrılan benden ayrılır , benden ayrılan Allah’tan ayrılmıştır )
40. ( Ali benden ben de Ali’denim , o benden sonra bütün müminlerin velisidir)
41. ( Allah ve resulünün en çok sevdiği şahıs Ali’dir)
42. ( Aliyi sevmek sevaptır , günahlar ona zarar veremez.)
43. ( Aliyi zikretmek ibadettir. Onun yüzüne bakmak ibadettir)
44. ( Ali Kâbe gibidir)
45. ( Ali benim yanımda bedenimdeki başım gibidir)
46. ( Ben ilmin şehriyim Ali de onun kapısıdır )
Allahın selamı sana olsun ey müminlerin emiri ey yetimler babası.
37 notes · View notes
hatiragulzaman · 8 months
Text
Tumblr media
🍁🍃🍁🍃
La İlahe İllallah, İslam'ın temel inançlarından biridir.
La İlahe İllallah ifadesi, İslam'ın temel ilkelerinden biridir.
Bu ifadeyi kabul etmek, İslam'a girmenin ilk şartıdır. La İlahe İllallah, İslam'ın iki temel ilkelerinden biri olan tevhid inancının bir ifadesidir. Tevhid, Allah'ın tek ve eşsiz olduğunu, her şeyin yaratıcısı, sahibi ve yöneticisi olduğunu kabul etmektir. Diğer temel ilke ise İslam'ın son peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna inanmaktır.La İlahe İllallah anlamı
Kelime-i tevhid sözlük anlamı ile “Allah’ı birleme cümlesi” demektir. “Lâ ilahe illallah” sözünden ibarettir ve “Allah’tan başka ilah yoktur.” anlamına gelir. Bu cümlenin ifade ettiği mana İslam’ın temel ilkesini oluşturur. Hz. Peygamber, “Kıyamet gününde benim şefaatim sayesinde en mutlu olacak insan, kalbinden içtenlikle, Lâ ilâhe illallah diyendir.” (Buhârî, İlim, 33; Rikâk 51) buyurmuştur.
21 notes · View notes
251121-8 · 2 months
Text
Babanız hakkında bir kitap yazacak olsaydınız son cümlesi ne olurdu?
15 notes · View notes
iosonoturco · 2 years
Text
Tumblr media
dünya tarihinin en karizmatik ve en büyük dikdatörü. öyle bir dikda ki bağımsızlığı bir ailenin elinden zorla alıp bir halka zorla veriyor. bahsedeceğim konu meclis raconu içeriyor ve sene 1922, mecliste hilafetin ve saltanatın kaldırılması hararet ile tartışılıyor fakat atatürk üzerindeki gözlerin farkında olduğundan görüş bildirmiyordu. oturduğu sandalyeden tartışan insanlara bakıyor kendilerine ait fikirlerini anlayıp hafızasına kaydetmeye çalışıyordu. hoca müfit efendi ve yanındaki hoca takımı insanlara bunun şirk koşmak, islamı karalamak vs gibi safsatalar olduğuna inandırıyordu. konu bu milletin en sömürüldüğü konu olunca çok da zorlanmıyorlardı. hoca takımı kazanılan savaş ile birlikte ankara hükümetinin görevi tekrar osmanoğullarına iade etmesini, onların kandırıldığını anlatıyordu meclistekilere. meclis saltanatın iadesi konusunda kararsız ve tartışma içerisinde olsa da hilafet konusunda karşı görüş iddia etmeye çalışan bile yoktu. görüşme neticelerinin istediği yere gitmediğini fark eden paşa söz isteyerek önündeki kürsüden sıraya çıktı ve çoğumuzun bilmediği o efsane tehdit konuşmasını yaptı.
Tumblr media
"Efendiler, Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milleti'nin egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, egemenlik ve saltanatını, isyan ederek kendi eline açıkça almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmıyacak mıyız? Meselesi değildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir."
Tumblr media
konu üzerindeki tartışmalar kendisini son cümle ile sessizliğe bıraktı. hoca takımı kendi arasında fısıldaşıyordu. atatürk hoca takımına bakarak;
"İşin ilmi yönüne gelince, hoca efendilerin hiç merak ve endişelerine mahal yoktur. Bu hususta ilmi izahat vereyim"
dedikten sonra dini hususları laik devrimler ile nasıl sağlamlaştıracağını anlatır. hoca takımı memnun olmasa da az önceki konuşmanın son cümlesi hepsinde bir can telaşına sebep olmuş ve bir anda şirk koşmayı, dinden çıkmayı kısaca az önce olur dedikleri tüm safsataları unutup durumu şu sözlerle kabullenmişlerdi;
"Affedersiniz Efendim, biz meseleyi başka bakımdan değerlendiriyorduk; izahatınızdan aydınlandık."
sözler ise ankara mebuslarından hoca mustafa efendinin ağzından dökülmüştü.
Tumblr media
kısaca arkadaşlar meclis manipüle edilmeye müsait ve hala bir çok haini içerisinde barındıran bir meclisken hepimizin bağımsızlığı bir avuç insanakul, sahte hoca ve karşılık verme cesareti olmayan mebusa bağlıydı. bu durumun bir dikdatör ortaya çıkarması çok olağandı ve tarihin en büyük dikdatörü bu şekilde doğdu. onun devrimlerini ise emanet ettiği gençler yaşatmaya devam edecek.
172 notes · View notes
girifit · 1 year
Text
ellerimdeki izlerden bahsedeceğim sana. farkında olmadan kanayan izlerden. sırtım fayansa dayalıyken kendimi susturmaya çalışmamı anlatacağım. içimdeki çabadan bahsedeceğim. hiç olmayan şeyler var hayatımda. bazen ise olmasına rağmen ellerimle öldürdüklerim. bir sokak sonunda veya bir duvar dibinde. elveda bile demeden gitmelerim de çok fazla. acım var derdim eskiden, şuan var mı bilmiyorum. sırtımdaki ağrı ev bellediğim yerin bana hediyesi. ciğerlerimi çürüten dumanı kurtarıcı belliyorum, her saniye beni öldürüşünü görmezden geliyorum. elimde sigara, bir park köşesinde okuduğum kitaplar. biten paketler. hep bir şeylerden kaçışım. korku iliklerimde. korku benliğimde. korku her yerimde. bir yolunu bulurum, cümlesi yalan. inanma artık bana. iyiyim derken bile titriyor ellerim. geceden kalma uykusuzluğumu makyajla kapatıyorum. yüzüme en acısından bir gülümseme koyuyorum. insanların acıyan bakışlarına daha fazla katlanamıyorum. sorular soruyorlar. bir şeyler söylüyorlar. duymak istemiyorum. o an, tam olarak yok olmak istiyorum. adım atarsam yeri öpeceğimi biliyorum. bu yüzden yerimde sayıyorum. yani, böyle avutuyorum kendimi. yalan olduğunu biliyorum. nefret ettiğim her şeyi bir bir yapıyorum. gittikçe babama dönüşüyorum. bazı şeyler oluyor. zaman geçiyor. ben günlerimi ya dört duvar arasında ya da bir park köşesinde elimde sigarayla öldürüyorum. ölüşümü kurtuluş sanıyorum. keşke çocuk olsam düşüncesinden kurtulamıyorum. intiharımı tasarlıyorum her gece. her sabah. her saat. elimi neye atsam zarar veriyorum. bana iyi geldiğini düşündüğüm hiçbir şeyi yapamıyorum. insanlardan uzak duruyorum. anlayamıyorum. anlamlandıramıyorum. şiir dinlemeyi azalttım. piyano dinlemeye başladım. kalktığım yemek masasında dönen kavgadan kaçıyorum şuan. küçük bir çocuk ellerim kulaklarımda, bedenim kapıya yaslı. evin içi bir fırtına misali soğuk. ya da ben üşüyorum yalnızca. bilmediğim çok fazla şey var. bilmek için çabalamıyorum artık. olmayacak şeylere bel bağlamıyorum. içimde umut kırıntısı var mı, bilmiyorum. varsa şayet, nefes alışımı ona bağlıyorum. kimseye tutunmuyorum. dallarımı kestikleri baltadan kaçıyorum. bir şeyler yazıyorum. sürekli ve sürekli. bir köşede karalıyorum satırlarca. bana dönen gözlerin farkındayım. bana bir şeyler olduğunun farkındalar. bana. neyse. odamın bir köşesindeki tükenmiş mumlara benzetiyorum kendimi. gözümü alan ışığı kapatmaya uzanıyor ellerim. karanlığa sığınıyorum. oysa ne çok korkardım karanlıktan. kitaplar okuyorum. her defasında içimde farklı bir umutsuzluk ağaç oluyor. ben susuyorum. her şeyin üzerime geldiğini hissettiğimde ise ağlıyorum. ağlamayı artık bir suç olarak görmüyorum. görmek istemiyorum. ama hâlâ saklıyorum yaşlı gözlerimi. ellerimi saklayacak bir yer bulamıyorum. öylece bekliyorum bazı şeylerin geçmesini. çabalamam gerektiğini söylüyorlar, gittikçe eridiğimi söylüyorlar. mecazi anlamda değil üstelik. bedenimdeki çürükler ve morluklar bedenimi acı içinde kıvrandırtıyor son zamanlarda. temastan kaçıyorum. bana uzatılan elleri bile tehdit olarak algılıyorum. ben kendime olan güvenimi ve inancımı kaybediyorum. ben kendimi kaybediyorum. yanlış anlama, senden yardım istemiyorum. artık ben bile kendime yardım edemiyorum. neyse. sigara?
70 notes · View notes
dmlft · 1 year
Text
Sırlar olur, paylaşılır; kırgınlıklar anlatılır ardından onarılır, onarılmasa bile o kırgınlıkla yaşamaya devam edilir çünkü sevgi üstün gelir, gidişler de vardır ama dönüşleri getirir.
3 notes · View notes
antidepresann · 1 year
Text
Duyuyor musun? Kendime hiç saygım kalmadı artık. Kendimden nefret ediyorum. Bunun hiçbir nedeni veya açıklaması yok. Hiçbir şeyi haketmiyorum farkındayım. Hâlâ belki diye ayakta kalıyorum. Hiç güçlü hissetmiyorum. Bazen sinirle herkesin kalbini kırabiliyorum. Bundan nefret ediyorum. Bu yaptıklarım çoğu insan için güçsüzlük olabilir. Belki de gerçekten öyleyimdir. Daha önce çok kez bitti dedim. Sanırım bu bitişi sadece bir kez uyguladım. Kendi sonumu nasıl getireceğimi yazdım duvarlara. Verdiğim bu kararla hep birisi beni durdurdu. 'Olmaz'dedi sonrasında pişman da olmadım. İşte bu yüzden engel oldu dedim. Muhtemelen bunu birilerine söyleseydim' yapamadın'diyeceklerdi. Evet yapamadım. Beni içine çeken bu bataklıktı dibe geldim artık. Orada durup en ufak bir şeye hıçkıra hıçkıra ağladım. Çıktım oradan yürüdüm. Sadece yürüdüm. Seninle karşı karşıya kalınca dizlerimin bağı çözüldü yere düştüm ve sadece avazım çıktığı kadar bağırdım. Defalarca gez. O kadar çok ses vardı ki kafamda.. hissettiğim suçluluk duygusu belirsizlik ve her zerremde hissettiğim dayanılmaz fiziksel acı. 'Değer' cümlesi ile kalktım ayağa. O günden sonra yaşamak için hep bir şeyler yaptım. Gözle görülemeyecek en son raddede ve son seviyedeydim. Çok uzun sürdü bunları yapmam. Herkesi gözümün önünde kaybederken yaptım bunu. Ve Gökyüzü ben hiç gökyüzü kadar kocaman kalbi olan birisi olmadım. Benim hayatım küçüklüğümde olduğu gibi gözü yaşlı giriş katın parmaklıklı penceresinden yağmur ve gök gürültüsünü izlerken uyuyan taraftım.
53 notes · View notes
dengembozuluyorsana · 2 years
Text
"Tek nefeslik cümlesi, son nefesimi verecek kadar derindi.."
131 notes · View notes
ruhumolu · 11 months
Text
Bi intihar mektubu yazsaydıniz son cümlesi ne olurdu?
32 notes · View notes
Text
Bugün Kızılcık Şerbeti dizi setindeymişim gibi saçma bir şey yaşadım. Park halindeki arabamın yanında elimde yaklaşık 7-8 market poşetiyle duruyorum, içeri sokmaya çalışıyorum. Bagajı açamadım çünkü yerde su ve çamur vardı. Sağ tarafa da biri neredeyse sıfır park etmiş arabayı. Kapıyı açmak mümkün değil. Tam o sırada üzerime arabayı sürerek biri park etti. Ben gene sabır çekip oralı olmadım. Annem; “Kapıyı açacak galiba” dedi. Ben de biraz beklesin bir şey olmaz elimdeki torbalar çok ağır yerleştirmeden kapatamam dedim. Çünkü kapıyı açarsa kapılar çarpışacaktı. Çok kısa sürede işimi bitirip kapıyı kapattım. Şahıs indi arabadan. Sanki tüm bunları yapan benmişim gibi. Nasıl konuşuyorsunuz siz öyle dedi. Baktım 40 yaşlarda kapalı bir kadın. Dedim ki hanımefendi burada olduğumuzu görerek üzerimize sürdünüz. Hadi onu geçtim görüyorsunuz işte iki dakika bekleseniz nolurdu sanki dedim. Üslup çok önemli dedi. Ben sizle kibarca konuşuyorum bundan iyi bir üslup bulamazsınız. Önce kendinize bir bakın belki o zaman sorunu çözersiniz. Ayrıca ucunda ölüm yok ya niye bu kadar uzatıyorsunuz dedim. Sonra saçmasapan konuşmaya devam etti ve o kadar çok şey söyledi ki, inanın o sinir anında birçoğunu unutmuşum. Sadece şu cümlesi aklımda kaldı. Müslümanlığı en son ağzıma alacak kişi olduğumu söyledi. Konu dine ne ara geldi ben kaçırdım. En müslüman sensin diyip alkışladım kendisini. Öylece bakakaldı. Ama hayatımda gördüğüm en terbiyesiz en üslupsuz en insan olmayı becerememiş canlıydı.
Hayatım boyunca kimseye ön yargılı olmadım. İnsan ayırmadım. Kimsenin ne manevi değerlerine ne de seçimlerine laf etmedim. Tam tersi bunu yapanlarla sonuna kadar tartıştım. Benim yaptığım havanda su dövmekten başka bir şey değilmiş. Umarım tez vakitte bu insansılarla aynı havayı solumaktan kurtulurum.
9 notes · View notes