#Çağan Irmak

[cemyafilmarsiv]

Creature is a 2023 Turkish horror mini-series directed by Cagan İrmak

[farkmaz]

Arkadaşlar hem Netflix içeriklerini hem de Türk dizilerini birkaç istisna dışında sevmem. Ancak hem Türk hem de Netflix yapımı olan "Yaratılan"ı tek solukta izledim ve söyleyeceğim şey şu ki; bu dizi izlenir. Hem de Taner Ölmez'e rağmen izlenir.

[carolpresents]

Ben Gülbeşeker'i çok sevdim de...

Çalıkuşu 1966

[vazgecmelerustasi]

İst’AN’bul

Bazı güzellikler, insanı susturur; söz hükmünü yitirir. Sessizce ve saatlerce seyretmek istersiniz.

Huzur belki de budur.. ! 

https://youtu.be/xZEUfwwiTIo  🎶 🚬🍷✨

[faniacmag]

Creature | Official Trailer | Netflix - YouTube

As you intended to let live, you awakened the beast inside you, Ziya! #Creature by Çağan Irmak is only on Netflix on October 20th.

[asiasarts]

Turkish Frankenstein Show

"Yaratılan/ Creature "

hey guys, I just binge-watched this show with my parents and it was amazing.

Yaratilan/ Creature is a Turkish adaptation of Mary Shelley's Frankenstein, produced by Netflix and directed by Çağan Irmak.

first of all, the story takes place at the end of the Ottoman era (which is also the End of the Victorian Era)

So Victor is now called Ziya, which also means Light.

I love how they changed the story into Turkish culture in such a good way, the costumes, scenery everything looks great and the Turkish actors play it soooo well.

There are new characters added in the story, which fits so well, I wasn't complaining like I usually do when an adaptation adds silly things into the story and skips parts from the book BUT this show did everything well in my opinion, there was changed parts but it fit well and almost every part of the Story from the book was covered.

I also love how Ziya was bothered by "uneducated people " during his studies and had a rough time, which is also very relatable to me.

In the show, you will get to see the rich part of the society and their clothing (Istanbul) but also see Turkish Villages! The costumes and environment were so well done.

As it comes to the Creature`s story. It has changed a lot, but the key elements of the story and motivation are still there. The makeup was great and the actor Erkan Kolçak played him so well, I really liked it. I believe you will also like the change to his character arc. I could talk a lot more about it but don't want to spoil it.

I don't watch Turkish movies/series because many of them have the same theme and drama elements and one episode takes 2 hours long, but as a gothic literature fan, I adore this show and am very very proud to see it as a Turkish person. I highly recommend it to you all! please go and watch it and also see my culture.

[machineryangel]

any turkish movie recs?

HI YES i've been waiting for this ask my entire life

Kurak Günler (2022) dir. Emin Alper*

Emre, a young and dedicated prosecutor, is newly appointed to a small town hit by a water crisis and political scandals. After an initial welcome, he experiences an increasing number of tense interactions and is reluctantly dragged into local politics. When Emre forms a bond with the owner of the local newspaper pressure escalates under heated rumours.

trigger warnings: animal cruelty & abuse, graphic animal death, sexual abuse & rape (potentially of a minor, the victim's age is not clear), hunting, drought, sinkholes, drugging, hallucinations, homophobia, physical assault, harassment, guns & rifles and other weapons, riots

Bizim İçin Şampiyon (2018) dir. Ahmet Katıksız*

The mid 90’s. Turkey’s political instability, inflation and hopelesness on people were increased. In those years when all hope was lost, people deeply bond with Bold Pilot and Halis Karataş who win every race coming from the last place. People see themselves at the point where this horse and jockey are: at the back. This duo make people to believe that everybody can win. The race ends at the finish line and the first to cross this line are Bold Pilot and Halis riding it.

trigger warnings: terminal illness, misogyny (+ possibly more, it's been a while since i've seen this movie)

Mucize (2015) dir. Mahsun Kırmızıgül

1960s Turkey countryside. A newly assigned teacher finds out that the solitary village is missing a school. He gets fond of the village people and especially a disabled man. The teacher helps the village to build a new school and educate the children and the disabled man.

trigger warnings: ableism (very graphic; e.g children & teenagers are seen throwing rocks at a physically and mentally disabled person), use of ableist slurs, misogyny & sexism, guns & rifles, celebratory gunfire, animal cruelty & killing, brief non-sexual nudity, suicide attempt, harassment

Dedemin İnsanları (2011) dir. Çağan Irmak*

A feature film that tells the story of the director’s grandfather who was forced to leave Crete in the 1920s during the Greek-Turkish population exchange.

trigger warnings: forced displacement, death of an infant by illness, xenophobia, homophobia, suicide

Kedi (2016) dir. Ceyda Torun*

A profile of Istanbul and its unique people, seen through the eyes of the most mysterious and beloved animal humans have ever known, the Cat.

Also I haven't seen Yedinci Koğuştaki Mucize (2019) dir. Mehmet Ada Öztekin & Babam ve Oğlum (2005) dir. Çağan Irmak but i've heard rly good things about them & they're on my watchlist <3

Additionally, pls note that except for Bizim İçin Şampiyon & Kedi, all of these movies are very political. They include population exchange, military coups, the hypocrisy of rural people, anarchist people getting arrested unjustly and disappearing in custody, etc. If you're not familiar w Turkish political climate in the last century, they could be hard to follow at times, but all of them are rly worth watching.

the ones w asterisk are my faves <3

[aspaldiko]

İnsan büyüyünce hayalleri küçülür mü, baba?

Babam ve oğlum, Çağan Irmak

[guzyazi]

"Yaratılan"ı Çağan Irmak, Netflix gibi ön yargılarıma rağmen çok beğendim. İçinde bolca İhsan Oktay Anar, kör göze parmak Notre Dame'ın Kamburu kokuları aldığım eski İstanbullu bir şeyi sevmemem zormuş. Dizi üçüncü bölümün sonuyla sarıyor. Yoksa Taner Ölmez'in aşırı tiyatralliğinden bayılıp kapatacaktım. Erkan Kolçak Köstendil'i de ilk kez izledim ve resmen cukkk kast. 🥹🫶🏻

[remainingkenobi]

Tamam mıyız?

Çağan Irmak'ın yönetmenliğini üstlendiği "Tamam Mıyız?", duygu yüklü hikayesi ve güçlü oyunculuklarıyla dikkat çeken bir film. Çağan Irmak, önceki başarılı filmleriyle olduğu gibi izleyiciyi derin bir duygu seli içine çekiyor. Deniz Celiloğlu'nun canlandırdığı bohem ve neşeli Temmuz karakteri ile Aras Bulut İynemli'nin engelli İhsan performansları, filmi izleyiciyle bütünleştiren unsurlar arasında. Özellikle Fikret Kızılok'tan "Düşler" ve Aytekin Ataş'tan "Söylenmemiş" gibi müziklerle desteklenen film, duygusal derinliği müthiş bir atmosferle buluşturuyor. Jason Mraz'ın "Life Is Wonderful" ve Sıla'nın "Tamam mıyız?" gibi parçalar ise filmdeki duygusal tonu pekiştiriyor. Ancak bazı sahnelerin aniden değişen tonları ve karakter gelişimindeki bazı aksaklıklar, izleyiciyi biraz sarsabilir.

Sonuç olarak, "Tamam Mıyız?" Çağan Irmak'ın yetenekli yönetmenliği ve etkileyici senaryosuyla, duygu dolu bir seyir deneyimi sunan güçlü bir Türk filmi olarak öne çıkıyor.

[geekcavepodcast]

Creature Teaser

Ziya is an adventurous and rebellious young medical student yearning to be a good physician and heal many ailments that medicine cannot find a cure for. Doctor İhsan seems to be the only one who understands him. Together, the two embark on a forbidden experiment and will end up paying a heavy price.

Creature, based on Mary Shelley's Frankenstein, is created and directed by Çağan Irmak. The series stars Taner Ölme, Erkan Kolçak Köstendil, Sifanur Gül, Bülent Sakrak, Devrim Yakut, Durul Bazan, Aram Dildar, Macit Koper, Engin Benli, and Sennur Nogaylar.

Creature hits Netflix on October 20, 2023.

[cemyafilmarsiv]

My Father and My Son directed by Cagan Irmak

[okuryazarlar]

Önder Deniz Çavuşlar Yazdı: Ayla Dikmen

Beyoğlu’nda Sefahatname diye bir bar vardı. Su ile bizim mekânımızdı. Bilen bilir, hani “Issız Adam” filminin final sahnesinin gerçekleştiği mekân. Filmden bahsetmişken, onla ilgili bir anım var. Yönettiği Babam ve Oğlum filmiyle fırtınalar koparan Çağan Irmak, İstiklal Caddesi’nde çalıştığım yerin müdavimlerindendi.

Bir akşam evde televizyon izlerken Cüneyt Özdemir’in hazırladığı “Ayla Dikmen” belgeselini seyretmiş, eski plaklar koleksiyonuna sahip olan ve nostaljik şarkıları seven biri olarak, şahsını çok az bildiğim; bu eşsiz sesli kadına hayran olmuştum.

1990 senesinde hayatını kanserden kaybeden Dikmen’in o sıralar, çok az bilinen ve o günlerde piyasaya henüz sürülen albümünü herkese duyurmalıydım.

Ertesi gün, Unkapanı’nda Yüksel Bey'i aradım. Ve ne kadar Ayla Dikmen albümü bulurlarsa, göndermelerini rica ettim. Yüksel bey, ganimet bulmuş gibi, hemen yolluyorum diyerek sevinçle kapamıştı telefonu. Albümler ulaştıktan beş on dakika sonra, çalıştığım dükkanın caddeye müzik yayını yapan hoparlörlerinden, "Anlamazdın" başta olmak üzere Ayla Dikmen’in billur, buğulu derin sesi alabildiğince yankılanıyordu.

Kısa sürede insanlar kalabalık İstiklal Caddesi’nden kurtulup çalan albümü sormaya başlamıştı bile. O akşam elliye, sonraki günler, daha da artan sayılara ulaşan satışlar herkesi şaşırtmıştı.

Caddede yaşayanlar veya iş gereği orada bulunanların bildiği bir şey vardır. İstiklal'in başında çalan bir şarkı, bütün dükkanlara ve müzik yayını yapan tüm noktalara sirayet eder. Ayla Dikmen albümü, o günlerde böyle marş olmuştu. Henüz Issız Adam filminin beyaz perdeye çıkmadığı bir akşam Çağan Irmak geldi.

Kısa bir sohbet sonrası çalan albüme dikkat kesildi. Bana, ”Aman Tanrım, Ayla Dikmen mi çalıyor?” dedi. “Evet,” dedim. “Daha yeni getirttim albümlerini.”

"Harika bir iş yapmışsın. Ben uzun süredir arıyordum şarkılarını, albümü, plağını.” O sıralar, Babylon’da eski 45’likler gecesi düzenleyen Çağan Irmak albümden 10 adet aldı. Merakla, plağı sordu. Ben kendime özel olarak ayırdığım plağı verdim Irmak’a. Sonrası malum. Film, şarkıyla patladı.

Ve ucundan vesile olduğum akım, bir seneye yakın İstiklal’i ve Türkiye'yi esir aldı.

[justtalyeska]

Bağımlısı oldum şaka gibi…

[aynodndr]

ISSIZ AŞK’IN KAHRAMANLARI

Tanıştıklarında kız 24 yaşındaydı; oğlan da 26’nın içindi. İstanbul’da sevdalandılar; oysa kız Aydınlı, oğlan İzmirli’ydi…

Şarkıcıydı güzel kız…

Yakışıklı erkek de ipek tüccarı ailenin milli tenisçi oğlu…

“Ayyy, ne romantik…” demeye kalmaz, nişanlanırlar… Ne var ki, hiç nikâh masasına oturamazlar…

Olsun varsın; birbirlerini deli gibi seviyorlar ya…

Aydın Lisesi’nin radyosunda, babası çakmasın diye, “Parla Nur” takma adıyla türküler söyleyen, üniversite için İstanbul’a giden, o sırada İlham Gencer ve Şerif Yüzbaşıoğlu ile tanışan, takvimler 1965’i gösterirken de “Balkan Melodileri Festivali”nde “Niksar’ın Fidanları” ile birinci olan…

O kız var ya o kız; kariyerinin “en tepe noktasına” tırmanırken, kalbini çalan o yakışıklı delikanlı ile, ne oluyor, demeye kalmadan, İzmir’e taşınmasın mı ?..

Oğlan “altın çağı”nda kortlara veda eder… Hayat prensibi olan ; “Gündüz uyur, gece yaşar…” görüntüsünden asla taviz vermez…

Alsancak’ta yaşamaya başlarlar. Kendisi de şöhretlidir, hayat arkadaşı da…

Oğlan, kızı hiçbir yere yalnız bırakmaz. Birlikte, gün ışırken evlerine girerler, akşam üstü uyanıp, alemlere akarlar…

Öyle bir hayat yani…

Kız, plak çalışması için İstanbul’a giderken, oğlan şarkıcı sevgilisini hiç yalnız bırakmaz…

Bazıları, “Oğlan kızı altın kafes’te yaşatıyor…” deseler de inanmayın…

İzmir gecelerinin görüp, görebileceği en romantik aşkın kahramanları olurlar…

Ancaaak…

Lütfen, bu yaşamı “Dolce Vita” diye yorumlamayın…

Sizden, bizden farklı olmayan bir yaşam…

Evden Kültürpark Tenis Kulübe… Oradan da… Sabaha karşı Alsancak’taki “aşk yuvaları”na…

Yıllar yılları kovalar…

Kız’ın şarkıları dillerden düşmez…

Niksar’ın Fidanları, Yanan Mum, Anlamazdın, Nereye, Aşk Defteri ve Zehir Gibi Aşkın Var çalışmaları peş peşe gelir…

Plakları çok iyi satar…

Ama o yine de şöhret’in tadını İzmir’de, büyük aşkının yanında çıkarır.

Eh, İzmir’de yaşıyorsan, nasıl bir Ajda Pekkan olabilirsin?..

"Ya sonra ?" dediğinizi duyar gibiyim…

Az sabır…

70’li yılların efsane filmi “Love Story / Aşk Hikayesi”ni hatırlar mısınız ?

Üniversite birinci sınıftaydım…

Okulu kırıp, sevgilimle birlikte Elhamra’da izlemiştim…

İkimiz de yengeç burcu olduğumuz için, filmi izlerken gözyaşlarımıza engel olamamıştık…

İşte, “öyle bir aşk”tan söz ediyorum… Bizim hikayenin kahramanlarının tutkulu sevdasını anlatırken…

İşte o “Love Story” filmi var ya…

Sanki gerçek olur, bizim hikayenin içinde…

O güzel şarkıcıya, henüz 45 yaşında “rahim kanseri” teşhisi konur…

Deliye döner İzmirli büyük aşkı…

Hemen Amerika’ya uçarlar…

Önce bir umut iyileşti zannederler…

Sonra İstanbul’da tedavi görür…

Sonuç umutsuzdur…

Genç adam hayatının kadınını çaresiz İzmir’e getirir…

O sırada Yeni Asır’daydım…

İkisi de çok iyi dostumdu…

Akşam saatlerinde aradı, telefonla…

Sesi çok kötüydü…

“Ayla son bir röportaj istiyor…” dedi.

Ardından hıçkırmaya başladı…

Sabah, o günkü adıyla Özel Sağlık Hastanesi’ndeydim…

Geliyorum diye makyaj bile yaptırmıştı…

Röportajın yayını üç günde tamamlandı… Yazdıklarımın bir nebze de olsa acılarını unutturduğuna eminim…

Dördüncü gün, vefat haberi geldi…

Artık gözyaşlarıma engel olamıyordum…

Özel bir hanımefendi, olağanüstü bir ses, uçup gidivermişti yanı başımızdan…

Eşim Cahide ile birlikte kahrolduk…

O büyük aşkın “yaşamı kendisine yakıştıran” erkeği hayata küstü…

Dağılmadı ama, içine kapandı…

23 yıllık beraberlikten sonra, evdeki hiçbir eşyayı değiştirmedi…

Çünkü onları tek tek sevdiği kadın seçmişti…

Evin salonuna astığı kocaman büyük aşkının fotoğrafı belki de O’nu hayata bağlayan tek şeydi…

Dostlarına hep şunu söyledi: “23 yıl boyunca birlikteydik…

Bana bir kere bile (Ne zaman evleneceğiz?) diye sormadı…”

Sevdiği kadını kaybettikten sonra 21 yıl yaşadı… Ama hep “bir eksikle” yaşadı…

Akciğerlerinde problem vardı…

Sigara içtiği için zatürreye çevirdi…

Vefat ettiğinde (9 Mayıs 2011) 69 yaşındaydı…

Ancak…

Mutlu veda etti bu dünyaya…

Çünkü…

Aşağı yukarı dokuz yıl önce Çağan Irmak, harika filmi “Issız Adam”ın fon müziği için güzel şarkıcının yıllar önce plak yaptığı “Anlamazdın” şarkısını seçmişti…

O şarkı, uzun süre “marş” gibi dillerde kaldı… Tenis Kulüp’ten sabaha karşı eve döndüğünde mutlaka o şarkıyı dinler, hüzünlenirdi…

Bu hikayenin güzel kahramanı, Türkiye’nin en iyi yorumcularından Ayla Dikmen’dir…

20 Ağustos, O’nu kaybedişimizin 29’uncu yılıydı…

Büyük aşkı ise… İzmir’in unutulmaz siması… İşadamı, milli tenisçi Enis Berki…

“Issız Aşk”ın ölümsüz kahramanları…

23 yıllık beraberlik ve 20 yıllık aradan sonra, şimdi, Bornova Altındağ'daki Kokluca Aile Kabristanı’nda…

Yan yana yatıyorlar.

[jotem]

Ne güzel şarkılardan biridir 'inanma', ne güzel sözler yazmış Ülkü Aker ve ne güzel bir melodi ile buluşturmuş Cenk Taşkan. Arabesk şarkıların popüler olmaya başladığı bir dönemde, ben de “Nilüfer79” albümünde söylemiştim bu şarkıyı. Sevgili Çağan Irmak 'Sevda Mecburi İstikamet' filminde kullanmak için aradığında, yıllar sonra yeniden buluştu sizinle.

Nilüfer 70’ler şarkılarını dinlemek için:

https://open.spotify.com/playlist/7fecwfBvTlitumjF8bi4B2?si=021942110150408c

Dünya Bir Yana

Söz: Zeren

Müzik: Baha Boduroğlu

Baştan Anlat

Söz: Ülkü Aker

Müzik: F. Bracardi

İnanma

Söz: Ülkü Aker

Müzik: Cenk Taşkan

Kim Ayırdı Sevenleri

Söz: Oktay Yurdatapan

Müzik: Michel Fugain

O Bendim İşte

Söz: Yeşil Giresunlu

Müzik: Marcella