Belkide bazı olaylar bende, yalama yaptı, ve sıradanlaştı kim bilir 🌟
İzleyecekleriniz KURGU DEĞİLDİR GERÇEKTİR!
ŞİDDET VE OLUMSUZ ÖGELER BULUNMAKTADIR!
Sözde ADINA BABA DENEN YARATIĞIN KIZINI ÖLÜMLE TEHDİT KAYDINI İZLİYORSUNUZ !
"Bu kız doğduğundan beri bu tehditler altında büyümüş" BASKICI VE AŞIRI KORUMACI AİLE BÜYÜYEN ÇOCUKLAR" ÖZGÜVENSİZ, PISIRIK, KENDİNE İNANCI KALMAYAN BİR ÇOCUK HALİNE GELEBİLİR!!
Takiiiii" HATA YAPARAK DOĞRUYA ULAŞIPTA, EDİNDİĞİ TECRÜBELERLE, BİRLİKTE" AİLESİ TARAFINDAN "SÖZDE HAKKINDA ÇİZİLEN" PLAN VE OYUNLARIN FARKINDA VARANA DEK...
Çeken (Anonim)
SÖZDE AİLESİ OLAN KİŞİLER" BOŞANMIŞ BİR KADININ
(EVLADI KARDEŞLERİ) olarak..
HEM AYAKLARI ÜSTÜNDE DURMASINI..
Hemde (ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK) adı altında " KENDİLERİNE BAĞIMLI OLMAYI İSTEMELERİ"
Bir kadının gerçekten yanında olmak istiyorsanız onun yüzündeki izleri makyajla kapatmak yerine o izlerin oluşmasını engellemeniz gerekiyor. Bir kadının gerçekten arkasında durmak istiyorsanız tehditleri alkışlamak ya da bunlara boyun eğmek yerine yılmadan fikirlerinizi, haklarınızı savunmanız gerekiyor. Bir kadını gerçekten desteklemek istiyorsanız cinsiyetlere değil, şahsiyetlere bakmanız gerekiyor.
Şuana kadar Türkiye de hayvanlara yapılan bu tür katliamları duyduk, fakat hiçbirimiz bir karşı tepki vermedi. Şimdi de yine o yüreği taşa dönüşmüş insanlar bizim suskunluğumuzu ve tepkisizliğimizi fırsat bilerek, sıklaştırdılar biz tekrardan karşı tepki vermeyip, yaptıklarını yanlarına bırakmayıp onların canlarını, hayvanların canlarını yaktıklarından da fazla yakmazsak bu millet yok olmaya yüz tutmuştur. Şuan hayvanları acımasızca katledenlerin yarın bir çocuğun,kadının veya bir adamı öldürmeyeceğinin garantisini kimse kimseye veremez. Eğer bu millet Atatürk'ün izindeyim diyorsa, şuan bu katliam için seferber olmalıdır ki yaptıkları yanlarına kalmasın.
CANLILARA YAPILAN KATLİAMA ARTIK BİR DUR DEMENİN ZAMANI GELMİŞTİ VE GEÇİYOR DA!!!!!!!!!!!!!
İsterse doğrumuş, büyütmüş olsun. Hiçkimsenin bir kız çocuğunu intahar düşüncesiyle baş başa bırakma hakkı yoktur. Doğurmakla beslemekle anne baba olunmuyor. Her türlü fiziksel pisikolojik şiddeti uygulayıp üstüne " ben seni dokuz ay karnımda taşıdım" deyip haklı çıkmak annelik değildir.
Bugün 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Mücadele Günü.
Sadece anma günü olmaktan öteye gidemiyor. Siyasetçiler atlamamış olmak için sosyal medyada paylaşım yapıp yeter sanıyor; belediyeler kanuni zorunlulukları olan sığınma evlerini açmıyor, yapabileceklerinin çok azını yapıyor. Bu arada Türkiye’de, kadına şiddet her geçen gün artıyor, kadınlar toplumun gözü önünde yok oluyor. 10 yılda 3000’den fazla kadın erkekler tarafından öldürüldü. “Ama erkekler de öldürülüyor” diyerek kadına şiddeti önemsizleştirenlerin ağzına terlikle vurabilirim. Çünkü erkekleri kadınlar değil, yine erkekler öldürüyor. Unutmamalı ki, kadına yönelik şiddet toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve güç dengesizliğinden kaynaklanıyor.
Kadına şiddet ülkemizde politik bir çürümeyi ifade ediyor. Bu şiddetin kökleri toplumun temelinden besleniyor. Kadınların ekonomik, sosyal, politik alanda maruz kaldığı ayrımcılık şiddetin yayılmasına zemin hazırlıyor. Bu sadece bireysel sapkınlıkların sonucu değil, sistematik bir sorun. Bunu kabul etmekte zorlanan bir topluma ve idareye sahibiz. Kadına şiddet, toplumun her katmanını etkiler; sadece bireysel trajedi değil, aynı zamanda toplumsal bir krizdir.
Devlet ve toplumsal normlar kadına yönelik şiddeti engellemekte yetersiz kalıyor. Cezasızlık kültürü ve mağdurların korunmasızlığı, kadına şiddeti teşvik ederek sorunu derinleştiriyor. Devletin, toplumun her kesimine eşit şekilde hizmet etme sorumluluğu, kadına yönelik şiddetle mücadelede daha etkin rol üstlenmesini gerektirir. Bizde olmuyor.
Bu mücadelede sadece kadınların değil, toplumun tüm kesimlerinin bir araya gelip ortak çözüm bulması önemli. Toplumsal bilinçlenme, eğitim, adalet sisteminde reformlar ve kadın haklarına saygı, politikacılardan, liderlerden ve toplumun her bireyinden talep ettiğimiz adımlar. Kadına şiddetle mücadele, sadece bir gün değil, her gün süren çabayı gerektirir.
Kadına şiddeti politik bir mesele olarak ele almak, toplumsal değişim için ilk adımdır. Unutmayalım ki, eşitlik ve adalet için mücadele etmek, sadece kadınlar için değil, tüm insanlık için bir gereklilik. Umudum, bu gerçekleri görerek ve değişim talep ederek bir araya gelmiş, güçlü bir toplumda yatıyor. Dilerim bir gün…
“İktidardaki her gerilemenin şiddete açık bir davetiye olduğunu biliyoruz ya da bilmeliyiz. Hükümetler veya yönetilenler olsun iktidarı ellerinde tutup da ellerinden kaymakta olduğunu hisseden herkes, kaybettiklerinin yerine şiddeti koymanın cazibesine direnmekte zorlanmıştır. Salt bu bile yeterli bir gerekçedir.”
Okullar açılıyor yani düşük not aldığımızda psikolojik şiddet görme zamanımız başlıyor yani en ufak bir hatamizda bizimle dalga gececekleri zaman başlıyor yani hapishaneye gitcegimiz günler başlıyor