#kamp kenan | Explore Tumblr Posts and Blogs

pazaryerigundem · 4 months

Text

19 Mayıs İstanbul'da büyük coşkuyla kutlanacak

https://pazaryerigundem.com/haber/171765/19-mayis-istanbulda-buyuk-coskuyla-kutlanacak/

19 Mayıs İstanbul'da büyük coşkuyla kutlanacak

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, İstanbul’un her köşesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Bayram coşkusu gençlerin sevdiği sanatçıların konserleriyle 17-18-19 Mayıs tarihlerinde Maltepe’de yaşanacak. Her resmi ve dini bayramda olduğu gibi 19 Mayıs’ta da kişiselleştirilmiş İstanbulkart sahiplerine, İBB’ye bağlı toplu taşıma araçları ücretsiz olacak.

İSTANBUL (İGFA) – İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı Maltepe Etkinlik Alanı’nda düzenleyeceği etkinliklerle kutlayacak.

İstanbullular, 13.30’dan itibaren Maltepe Etkinlik Alanı’na giriş yapabilecek. Maltepe’de 17- 18- 19 Mayıs tarihlerinde DJ eşliğinde başlayacak olan etkinliklerde genç katılımcılara VR snowboard, VR kano, playstation, photobooth, bisiklet simülasyonu, teknoloji atölyesi voleybol yarışması, air hockey ve 360 videobooth deneyimleri sunulacak.

Açık alanda ise refleks oyunu, barfiks challange, bahçe satranç takımı, spor etkinlikleri, langırt masası, masa tenisi, subsoccer, labirent oyunu ve bilek güreşi organizasyonu gerçekleşecek.

GENÇLER KONSERLERDE BULUŞACAK

Maltepe’deki etkinlikler kapsamında, ücretsiz konser serileri İstanbulluları bayram coşkusunda buluşturacak. 17 Mayıs’ta Berkay Altunyay, Çağan Şengül, Selin Geçit ve Simge, 18 Mayıs’ta Al’york, Can Koç, Skapova, Pera, Arem Özgüç ve Arman Aydın sahne alacak. 19 Mayıs’ta gündüz DJ performansıyla başlayacak etkinlikler akşam saatlerine kadar sürecek etkinlikler Güneş, Hey Douglas ve Edis konserleri ile devam edecek.

KONSERLER BİR HAFTA SÜRECEK

Maltepe Ekinlik Alanı’ndaki bayram coşkusu Gençlik Konserleri ile devam edecek.

21 Mayıs: Emre Fel, Dedublüman

22 Mayıs: M Lisa, Son Feci Bisiklet

23 Mayıs: Mavi, Semicenk

24 Mayıs: Melis Fis, Pinhani

25 Mayıs: Sedef Sebüktekin, Gripin

19 MAYIS GENÇLİK KUPASI ATLETİZM YARIŞLARI

İBB Gençlik ve Spor Müdürlüğü, Spor İstanbul Genel Müdürlüğü ve Türkiye Atletizm Federasyonu koordinasyonunda 18 – 19 Mayıs 2024 tarihlerinde Maltepe Kenan Onuk Atletizm Pisti’nde 19 Mayıs Gençlik Kupası Atletizm Yarışları’nı düzenleyecek. 14 – 19 yaş arası sadece kulüp, okul veya ferdi atletizm lisansı olan sporcuların katıldığı yarışmada branşlarında ilk 3 sırayı alan sporculara madalya, tüm sporculara ise online sertifika verilecek.

KEMERBURGAZ KENT ORMANI’NDA ÜCRETSİZ ETKİNLİKLER

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda Kemerburgaz Kent Ormanı’nda da 12.00 – 18.00 saatleri arasında birçok etkinlik ücretsiz olarak gerçekleştirilecek. Selin Karaağaç, Grup Terapi konseri, zumba, dans workshop, kamp ve kampçılık eğitimi, denge yarışması, takım oyunları, festival yiyecekleri gibi etkinlikler LED ekranda F1 Emilia Romagne Grand Prix yayını ile son bulacak.

İBB SPOR KULÜBÜ’NDEN YÜZME YARIŞLARI

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü, 19 Mayıs kutlamaları kapsamında İBB Cebeci Spor Kompleksi’nde “19 Mayıs Yüzme Yarışları” düzenleyecek. Sporcular, 50m Serbest, 50m Sırtüstü ve bayrak yarışlarına katılacak.

“BU MEMLEKET BİZİM” TÜM GÖRKEMİYLE SAHNELENECEK

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın, Cumhuriyetimizin 100. yılına özel hazırladığı, 38. Genç Günler’in kapanış oyunu olarak seyirciyle yeniden buluşacak olan “Bu Memleket Bizim,” 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda sahnelenecek.

“Cumhuriyetimizin 100. Yılına Saygı…” duygusuyla hazırlanan “Bu Memleket Bizim”, kostümlerinden dekoruna, ışığından metnine, koreografisinden müziklerine, uzun süre hafızalarda etkisini sürdürecek. Oyuncuların bütün mevcuduyla sahnede olduğu bu görkemli oyunda, Milli Mücadele dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, temel metinlerden yola çıkılarak anlatıldı.

19 MAYIS’TA ÜCRETSİZ

Döneme ait bütün materyaller taranarak, araştırma ve dokümantasyonunu dramaturji biriminin üstlendiği “Bu Memleket Bizim,” 19 Mayıs tarihinde 38. Genç Günler’in kapanış oyunu olduğu için ücretsiz seyredilebilecek. Oyunun 20, 21 Mayıs tarihlerindeki gösterimleri ise ücretli olacak.

ÖZEL GEREKSİNİMLİ BİREYLER İÇİN ÖZEL ETKİNLİKLER

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Dairesi Başkanlığı Engelliler Şube Müdürlüğü, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı için bir dizi etkinlik düzenliyor.

Bu kapsamda Engelliler Şube Müdürlüğü Anadolu Yakası Büyük Yaş Eğitim Merkezleri’nde hizmet alan öğrenciler 17 Mayıs’ta Tuzla ÖZGEM Konferans Salonunda buluşacak. Öğrencilerin hazırladığı çalışmalar fuaye alanında sergilenecek. Merkezin konferans salonunda 13.30 – 15.00 saatleri arasında günün anlam ve önemini vurgulayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk şiirleri okunacak, folklor ekibi gösterileri ve İSEMX Konseri olacak.

Kartal ve Kadıköy ÖZGEM, 19 Mayıs’ta 11.00 – 15.00 saatleri arasında şiir dinletisinde bir araya gelecek. Spor gösterileri, çocuklarla yakan top, sandalye kapmaca, dans, halat çekme yarışmaları ile eş zamanlı olarak yüz boyama standı ve kolaj çalışması Atatürk Portresi Standı alanda yer alacak. Anneler için atölyeler hazırlanacak. Alanda palyaço etkinlikleri sırasında mısır patlağı, pamuk şeker, sandviç ikramı olacak.

Engelliler Şube Müdürlüğü Avrupa Yakası Büyük Yaş Eğitim Merkezleri’nde hizmet alan öğrenciler 20 Mayıs 11.00 – 15.00 saatleri arasında Belgrad Ormanı Fatih Çeşmesi Tabiat Parkı’nda buluşacak. Burada spor parkurları oluşturulurken; halat çekme, çuval yarışları, linol baskı çalışmaları yapılacak.

İSTANBUL KİTAPÇISI’NDAN 19 MAYIS’A ÖZEL KAMPANYA

Mobil İstanbul Kitapçısı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kapsamında 17, 18, 19 Mayıs tarihlerinde Maltepe Etkinlik Alanı’nda kitapseverlerle buluşacak.

Belirli günlere özel kampanyaları hayata geçiren İstanbul Kitapçısı, 17-19 Mayıs tarihlerinde geçerli olmak üzere 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’na özel olarak İBB Yayınları’nın seçili kitaplarında yüzde 20 indirim fırsatı sunacak.

BAHÇE MARKET’LERDE 19 MAYIS’A ÖZEL İNDİRİM

İstanbul Ağaç AŞ tarafından 19 Mayıs kapsamında tüm Bahçe Market’lerde ve bahcemarket.com satış sitesinde; tüm ürünlerde geçerli olmak üzere yüzde 15 indirim kampanyası uygulanacak.

BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.

#gündem

0 notes

nerdclips · 4 years

Text

The real Kamp Kenan

https://nerdclips.com/the-real-kamp-kenan/

The real Kamp Kenan

#New England Reptile

0 notes

lavanderlyssa · 1 year

Video

youtube

How to HYPNOTIZE an Alligator : Kamp Kenan S3 Episode 19

#youtube

0 notes

wavepets · 5 years

Photo

VIDEO – Ma chèvre avait des bébés! | Blake & # 39; sExoticAnimalRanch Macaroon a été la première du troupeau à avoir ses enfants et elle a eu des triplés, ce sont toutes des femelles, ce qui n'arrive jamais vraiment et c'est génial!

0 notes

is-the-snake-video-cute · 3 years

Note

Have you heard of the YouTube channel Kamp Kenan?

Hello hello - gave his channel a quick look!

Rating: mostly NOT CUTE

It looks like he mostly deals with tortoises, and his tortoises look amazing. Very nice enclosures, beautiful and well-taken-care of animals.

My concern here is with some of the advice he gives. He lives in Florida in a hot and high-humidity environment, which means his tips for outdoor tortoise enclosure are going to be highly situational and I think that should be made more clear.

His advice can also include quite a bit of misinformation, like what causes pyramiding in tortoise shells and how it works - he says it's down to growth rates, when really it's more about too much protein and not enough fiber in the tortoise's diet. He also gives advice on keeping lizards and tortoises together (don't do that).

It seems like he really loves his animals, but the advice he gives isn't really solid.

#not cute #reptile youtubers

48 notes · View notes

multecibekes · 4 years

Text

Musa Anter’in anılarında Dersim Katliamı

“Adana'da bulunduğum sıralarda beni etkileyen iki büyük siyasi olay geçti. Biri Hatay meselesi, diğeri Dersim isyanıdır.

O vakit, Suriye Fransızların müstemlekesiydi. Ancak bu müstemleke, Fransa’nın diğer müstemlekelerine benzemiyordu. Çünkü Birinci Dünya Harbinden sonra Suriye Osmanlı Imparatorluğu’ndan koparılınca, o zamanki Cemiyeti Akvam, yani Milletler Cemiyeti idaresince, yirmi yıl müddetle ve emaneten Fransızlara verilmişti. Buna Antakya ve İskenderun da dahildi. Fransızların bu müddeti 1938 yılında bitmek üzereydi.

Rivayet olunur ki, Fransızlar bazı dostluk avantajları karşılığında Türkiye’ye göz kırpmış. Bunu doğrularcasına Türkiye de, “Hatay bizimdir” diye tutturmuştu. O güne kadar hiçbir tarihte ve halk arasında buraya Hatay denmemiştir. Aynen, “Kürtler Türktür” mantığı ile buradaki Araplara da, “Siz Türksünüz, Orta Asya’da Moğolistan bölgesinde Hatay diye bir yer var, siz buradan gelmişsiniz” deniyordu. Tabii buradaki Fellahlar, bu söylenenden birşey anlamıyorlardı.

Hatta bir gün bir miting düzenlenmişti. Mitingde, Adana Çiftçi Fabrikası sahibi Mustafa Bey’i kürsüye çıkardılar. Adamcağız kürsüye çıktı. Türkçeyi iyi bilmiyordu, ancak üç-dört defa göğsüne elini vurarak, “Vallah biz Türktür, billah bir Türktür, Kuran hakkı biz Türktür” dedi ve kürsüden indi. Önceden kendisine, “Türküz” demesi için telkinde bulunulduğu her halinden belliydi.

O ara Atatürk iki kere Adana’ya geldi. Yakından görmemiz mümkün oldu. Hatay denilen bölgede plebisit yapıldı. Fransızların da göz yummasıyla, sayımda Türkler Araplardan daha fazla oy elde ettiler. Antakya, İskenderun ve diğer etraf bugünkü Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti gibi, ‘bağımsız’ oldu. Bu cumhuriyete Tayfur Sökmen cumhurbaşkanı, Abdurrahman Melek de başbakan seçildi. Bunlara uygun olarak da parlamento ve kabine kuruldu. Anayasa yapıldı. Anayasanın bir maddesinde; “Hatay, parlamentosunun rey çokluğuyla istediği devletle birleşebilir” denmekteydi. Tabii burada zımnen Türkiye kastediliyordu. Kısa bir müddet sonra da böyle bir karar alındı ve Hatay, Türkiye’ye ilhak etti. Sonradan öğrenildi ki, Tayfur Sökmen Türkiye Gizli Emniyeti mensubuydu.

Aynı yıl Dersim isyanı başladı. Bu hususta, bilhassa yurtdışında epey kitap yazıldı. Tabii Türkiye’de bu konu saptırılarak ele alındı. Bu hadiseyle ilgili Adana Lisesi’nde okurken başıma gelen bir olay aynı zamanda ilk gözaltına alınmamın nedeni oldu.

Dersim isyanının lideri Seyit Rıza’ydı. Saygın hatunu Bese de gerilla savaşında bir birliğe komuta ediyordu. Hemen her gün İstanbul basınında Bese adice saldırılara uğruyordu. Bu saldırılar beni çok üzüyordu. Olay karşısında delikanlıca tepkiler gösteriyordum. Arkadaşlarım bunun farkındaydı. Yarı şaka yan ciddi bana, “Bese’nin torunu” diyorlardı. Yine bir gün derste, “Bese’nin torunu” yazılı kağıdı arkama iliştirmiş ve hoca dersten çıkınca, kahkahalar atarak benimle alay etmişlerdi. Bir gece de, sınıf mümessili olduğum gece mütalaasına girdiğimde sekiz on arkadaşım hep bir ağızdan tempo tutarak, “Bese’yi …m” diye bağırmaya başladılar. Ben de öğretmen kürsüsüne çıkarak “Zübeyde’yi …m” diye tempo tuttum. Olayı şaka diye bıraktık. Ama aramızda bulunan Adana Kuruköprü Karakolu komiserinin oğlu Kenan, hemen gidip hadiseyi babasına anlatmış. Daha sonra bir polis ekibi okula gelip beni emniyet merkezine götürdü. Orada onbeş gün gözaltında tutuldum. Bu benim ilk gözaltım olacaktı….

Bir süre sonunda öğrendim ki, okul müdürümüz valiye gitmiş ve demiş ki, “Vali Bey, çocuklar Musa’nın Kürt olduğunu bildikleri için, Bese’yi onun ninesi kabul etmiş ve hakaret etmişlerdir. O da, onları Türk kabul ederek ve Atatürk’ün annesini onların ninesi sayarak karşılık vermiştir. Bu harekette Atatürk’e kasıt yoktur. Arkadaşlarına aynen aide ettiği imajdır.” Vali Tevfik Hadi’nin iki oğlunun da okulumuzda talebe oluşları da buna eklenince, Vali müdürümüzü kıramamış ve emir vererek gözaltımı kaldırmış. O zamanlar Polis Vazife ve Selahiyet Kanununa dayanarak herhangi bir vatandaşı hakim huzuruna çıkarmadan altı ay gözaltında tutmak mümkündü.

Müdürümüz, bizzat kendisi gelerek beni polis emniyetinden aldı. Yolda bana iki tembihte bulundu. Biri, bu olayı hiç kimse ile konuşmamam; diğeri, kaybettiğim dersleri telafi etmek için çok çalışmamdı.

Okula geldiğimde, o olayda yer almış dokuz arkadaşım, o zamanki adıyla mecburi tasdikname verilerek okuldan uzaklaştırılmıştı. Ben olayı kapandı zannediyordum. Aradan iki ay geçmişti. Bir gece müdür odasına çağrıldım. Gittiğimde, yabancı bir adam oturuyordu. Meğer Adana Başsavcısıymış. Bir kağıt çıkarıp okudu, bana imza ettirdi. Atatürk’e davacı olup olmadığını sormuşlar, davacı olmadığını söylemiş. Savcı, “Bak oğlum Atatürk seni affetmiş. Bir daha böyle bir çocukluk yapma” diye tembihte bulundu. Savcıya soğukça teşekkür ettim ve Müdür Bey’in elini öperek oradan ayrıldım.

Dersim olayları, namuslu tüm Kürtleri etkilemişti. O kadar çok cinayet ve katliam işlenmişti ki üzülmemek mümkün değildi.

Bu olayın faillerinden iki tanesinden burada kısaca bahsettikten sonra, üniversite öğrenciliğim sırasında yaşadığım bir hatıramı da anlatmak istiyorum.

İlk değinmek istediğim, Hava Kuvvetleri eski komutanı Muhsin Batur’un Milliyet Yayınları arasında 1985 yılında çıkan “Anılar ve Görüşler-Üç Dönemin Perde Arkası” adlı kitabında bu konuda söyledikleridir. Batur, kitabında özetle diyor ki, “1938’de teğmen olarak Elaziz’de bulunuyordum. Ankara’dan gelen bir emirle, birliğim ile Dersim olaylarına katıldım. Ama okuyucularımdan özür dilerim; hayatımın bu safhasını yazmayacağım..”

Paşa çok haklı. Çünkü, hayatının o safhasındaki kanlı elleriyle, bugüne ne yüzle çıkabilir ki!

İkincisi, Türkiye’nin ilk askeri kadın pilotu ve Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in 15 Şubat 1990 günü televizyondaki bir programda hatıralarını anlatırken, Dersim olaylarını kastederek, “bir olaya katıldığı”m söyleyip konuyu geçiştirmeye çalışmasıydı. Oysa, katıldığı hareket, Dersim olaylarında acımasızca çoluk-çocuğu bombardıman edişiydi. Hatırlıyorum, o zamanki gazeteler hemen her gün “Kahraman Pilot” Sabiha Gökçen’e ait çarşaf çarşaf, askeri pilot kılığında resimleri yayınlıyorlardı. Atatürk’ün 1938’de Adana’ya gelişinde Sabiha Gökçen’i de yakından görme fırsatı bulmuştum.

Eskiden lisede üç yıl ve üniversitede de iki yıl, ders yılı sonunda tam teçhizatla yirmi gün boyunca piyade askerlik kampı yapılırdı. 1941 ders yılı, üniversite kampını Pendik’te yaptık. Pendik, o vakit küçük bir muhacir köyü idi. Tüm etrafı, Rumlardan kalma zeytin ormanlan ile kaplıydı. Kampa gittiğimiz gün, kamp komutanı binbaşı bizi topladı ve karargah dahilinde defi hacet, yani büyük abdest yapmamamızı tembihledi. Arkadaşlar arasında, binbaşının adı, bu olaydan sonra Defi Hacet oldu. Adam bunu duydu, önleyemedi. Hasta oldu, bir hafta sonra da gitti. Onun yerine, sertliği ile Alman Generali Rommel’e benzetilen Rommel Asım Eren bize kumandan geldi. Bizi, harp halindeki erler gibi çalıştırıyordu. Sırt çantalarımıza taş koyarak yükümüzü otuzbeş kiloya çıkarıyordu. Bir gün uzun yürüyüşe çıktık. Yakacık’ta mola vermiştik. Kurmay yüzbaşı ve daha sonraları orgeneral olup İstanbul Sıkıyönetim komutanı olan Refik Tulga ata binmişti. Arnavut Süleyman adlı, hukuktan arkadaşım, hemen yanımda mükemmel bir at taklidi ile kişnedi. Yüzbaşının atı şaha kalktı. Yüzbaşı, az daha atından aşağı düşüyordu. Bu nedenle üzerimize yürüyerek “Ver ulan kimliğini” dedi, kimliğimi aldı.

Ben o vakit Layka fotoğraf makinamla Vakit gazetesinin muhabirliğini de yapıyordum. Gazete Asım Us’undu. Bu Us’lar üç kardeştiler ve hiçbirinin çocuğu olmamıştı. Neyzen Tevfik, Us kardeşlere ‘ekaniyi selase’ yani ‘üç helalar’ derdi. Ordu komutam Fahrettin Altay’m bir kamp ziyaretini fotoğraflayıp, dalkavukça bir haberle gazeteye bildirmiştim. Bu yüzden Asım Eren beni severdi.

Arkadaşım Süleyman’ın ödü kopmuştu. Akşam olunca komutanlığa çağrıldım. Arkadaşlar benim için, adeta mateme girmişlerdi. Çünkü Asım Eren meydan dayağı çekmesiyle meşhurdu. Gittim. Asım Eren beni görünce, “Vay sen ha!” dedi. “Ben değilim” dedim, “inanın ki, beni idam bile etseniz at gibi kişnemesini beceremem.” Bunun üzerine “Peki kimdi?” diye sordu. Ben “Komutanım müsaade edin de söylemeyeyim. Siz burada bize, askerlik, mertlik ve erkeklik terbiyesi veriyorsunuz. Muhbirlik bize yakışır mı? Ben yapmadım ama ne ceza verirseniz verin, ben askerce arkadaşımı ihbar etmeyeceğim!” deyince; “Aferin oğlum. Ama o eşeğe söyle bir daha yapmasın” yollu tembihte bulundu.

Kampta bulunduğumuz bir gün, ağaçların altında istirahat ediyorduk. Bölük komutanımız üsteğmen Secaettin, Dersim olayındaki hatıralarım kendisinden geçmiş bir coşku ile anlatmaya başladı.

Anlattığı birçok olaydan bir tanesini sizlere aktarmak istiyorum: “Biz Dersim’de temizlik hareketine başlamıştık. Bir mağarada bir aile bulduk. Dede, baba, anne ve 5-6 yaşlannda bir çocuk. Büyükleri orada süngüleyerek temizledik. Çocuğun ağzından birşey alırız diye öldürmedik. Çünkü biz Dersimli yetişkinlerin ağzından birşey alamıyorduk. Onları hemen kesiyorduk. Biliyorduk ki yine de bir şey söylemiyecekler. Çocuk korkmasın diye, anasını, babasını ve dedesini keserken onu uzaklaştırmıştık. Çocukla dost olmaya çalışıyorduk. Yemek verdik, şeker verdik; yemiyordu. Bir ara üzerimizden bir uçağımız geçti. O tuttuğumuz ve kasılı vaziyette bulunan çocuk hemen olduğu yerde gerildi, bir sopa aldı ve tıpkı bir tüfek gibi uçağımıza nişan aldı. Bu hareketine oldukça kızmıştım. Emir verdim, ‘temizleyin bu piçi’ diye. Askerler süngülediler ve kayalıktan aşağıya attılar.

“Yine geniş bir sahada manevra yapıyorduk. Binlerce Kürdü mağalardan, in ve oyuklardan topladık. Komutanımız, bunları öldürmek için oldukça çok mermi harcanacağını, bunun yerine hepsini Munzur Çayı’na atıp boğmamızı emretti. Topladığımız Kürtleri Munzur Köprüsü’nün arkasına götürdük. O noktada Munzur suyu derinleşip vahşileşiyordu. Bunları götürüp oradan nehre sürdük. Girenler giriyordu, girmeyenleri sürükleyip nehre atıyorduk.

“Bir aralık can havli ile birbirlerine öylesine tutundular ki, köprünün gözlerini tıkadılar. Ben aradaki uzun meşe ağaçlarından birkaç sırık kestirdim. Erlere, bunlarla onlara vurmalarını ve böylece köprünün gözlerinden aşağıya yuvarlamalarını emrettim. Zaten köprünün altına her ihtimale karşı silahlı askerler yerleştirmiştim, yüzüp kurtulmak isteyenleri vuruyorlardı.”

Rûdaw

Dayanamamış, zübeyde'yi şey etmiş. Hem de öğretmen masasında

7 notes · View notes

whatthegeck · 5 years

Note

For the snakes discovery video about the alligator. first it's a stunted alligator that she rescued from a bad home it can't be released. She states in the video multiple times that she didn't want a pet alligator and no one should get one. Second she asked the store for permission before taking the alligator in. Third, the animal is quite social and is used in educational programs for children. Pls don't just have a bad opinion off a click bait thumbnail (which youtuber doesn't do that)

Her explanations aren’t sufficient for me to say that it’s a-okay to take an alligator out to a public location where people who didn’t want to participate in an impromptu “educational event” would get surprised.

There are plenty of contexts in which having a gator out in public make sense, but this ain’t one. People like that and bee-h-bee and such will get reptile keeping banned because people who don’t know better will look at this and conclude that the entire hobby is keeping reptiles for coolness and shock value, and provide only minimal care.

Also, just because the animal is unreleasable, doesn’t mean it should be treated as any regular pet and taken anywhere on a leash. I have been getting a strong hoarding vibe from that channel, even a year ago, so I stopped watching. Seeing how things have developed only confirms my fears of clicks and views taking precedence over animals.

I know a couple of Youtubers who don’t take a Pokemon approach to reptiles, and take exceptional care of the ones they do keep. Kamp Kenan is one. He works with reputable conservation organizations to help turtles and tortoises in need in addition to keeping some of his own animals, and he’s literally dedicating his life to the animals full-time. He’s got a regular release schedule on YT, and I have yet to see him take one of his reptiles out in public for shock value.

GoHerping is another channel that doesn’t make me cringe. Alex’s approach to rescuing animals is to get them healthy and to rehome them. I can get behind that. For a while I thought I wanted to do that myself, actually.

Both these channels have some clickbaity thumbnails, but still do the responsible thing when it comes to reptile keeping.

Anyways, what I’m saying is, there’s clickbait, and there’s actually taking a gator to a pet store. And one is not like the other.

#i love my animals #but i would never take them out to a store just to get attention #especially because i love them #a store is overwhelming for humans #let alone reptiles #Anonymous #ask thlpp

8 notes · View notes