Tumgik
#manuşbaba
yaagmuurr1 · 9 months
Text
Belki,çok uzaklardasın lakin bi o kadar da yakınlardasın asıl yüreğimdesin, derindesin yani
2 notes · View notes
ironmanolmak · 3 years
Text
Kendi kadrajımdan Mardin
22 notes · View notes
yalpalandim · 4 years
Text
"Ne bileyim bana gelince de bense izliyorum sadece kaldığım durduğum olduğum yerden yani. Aklım ve bilincim böyle henüz buraları toptan terketmek için yeterince vazgeçme sebebim olmadığını diretiyordu bana ne bileyim herkes böyle çıkar yola da bedenini değil önce kendini yola çıkarmayı kalbini götürmeyi bilmeli insan."
Tumblr media Tumblr media
70 notes · View notes
chnusl72 · 3 years
Text
Tumblr media
Gelelim sana, hiç bu kadar susmak istememiştim... Bizim mevzular belliydi de, kafamız karışıktı işte biraz. “Kendi düşmanına kıyamadığında, dostuna hainlik üzerine konuşmaktan da caymalı insan.” demişti Sara hatun. Yani insan ki; omuz omuza yürür, uzun uzadıya böyle yollarda yan yana akar, süzülür ve gider ya hani.
Demem o ki, oğlum Mehmet, “Aynı otobüsteyiz belki ama yan yana koltuklarda da değiliz artık seninle.” “Niye be abi?” dedi. “Bu ay çok kar yağdı, değil mi?" dedim,"Mehmet!". “Ne olmuş abi, dedi, kar yağdıysa?”. Bilal Abi de böyle çayı yeni demlemişti, kahvenin ortasındaki sobanın üstüne de astığı beyaz mendillerden sobanın kor ateşine sular damlıyordu. “Ateş ve su diyorum Mehmet, sence hangisi daha güçlüdür?” “Su abi.” dedi. “Neden?” dedim. “Ateşi söndürür, dedi, abi.” dedi. “Ya ateş çok büyükse Mehmet?” dedim. “O zaman ateş çok güçlüdür abi.” dedi. “Peki sen hangisinin Mehmet?”
Durdu böyle, kafasını çevirdi. Kahvenin, böyle buğulanmış camının önünde elleri ceplerinde toplanan işçileri izliyorduk o gün. Kamyonlar birer birer gelip hepsini alıp böyle uzaklara, böyle çok uzaklara gidiyorlardı.Ne bileyim yani, böyle sanki dönmeyecekmiş gibiydi herkes, dönmeyecekmiş gibi de terk ediyordu herkes birer birer buraları. Yani herkes gitmek istiyordu lakin, istedikleri yere vara biliyorlar mıydı acaba bu insanlar? Ne bileyim, bana gelince de nedense izliyordum sadece; kaldığım, durduğum, olduğum yerden yani. Aklım ve bilincim, böyle henüz buraları toptan terk etmek için yeterince vazgeçme sebebim olmadığını diretiyordu bana. Ne bileyim yani, böyle herkes çıkar yola da bedenini değil; önce kendini yola çıkarmayı, kalbini götürmeyi bilmeli insan. Yani şu arada bir son yazıyorum kendime, nasıl biteceğine şimdilik karar veremiyorum sadece.
Yüzyıl sürüyor sanki o gece. Böyle uyku ile uyanıklık arasında yarım yamalak o korkunç düşüncelerimi toplamaya çalışırken farkındaydım da artık her şeyin; gizli, böyle derin büyük bir kaybetme korkusuyla uyanmasını bekliyordum. Her şeyi konuşacaktım. Gecesinde sarhoş yatmışız, böyle dünü unutan ayıklığıyla, kan çanağı gözleriyle bana baktı. Tüm gücüyle avucundaki mektuba tutundu: “Dur bakma!” dedi. “Sana artık güvenemiyorum.” dedim. Endişeli ve ürkek çıplaklığını saklamaya çalışıyordu. Dudağını ısırdı, kırmızı rujunun izleriyle böyle, dolu yatakta saçılmış böyle nar gibi paramparçaydık ikimiz de. “Hata yaptın” dedi. “Sen hata yapmıyorsun be biricik.” dedim.“Suç benim. Bir kere affettim seni ve daha sonra her defasında affetmek zorunda kaldım.” “Beni öper misin?” dedi. Derin bir nefes aldım, “Geçmiyor be biricik artık öpünce de..” dedim. “Sen böyle biri değildin.” dedi. “Ne sandın be güzelim? Beni bu hale getiren; senin gibi düşünmemi, senin gibi hareket etmeme neden olan sensin. Seni sevemiyorum artık.” Yüzünü eğdi. O gün de evden birlikte çıkmışız, peşimden geliyordu böyle yavaş yavaş.. Sokağın sonuna saptım, bir daha da o eve birlikte dönemedik.
Bilal Abi yeni demlediği çaydan koydu getirdi iki tane masaya. O gün de Mehmet’le sözleşmişiz; Mehmet’e Asiye’yi istemeye gidecektik o gün. Gecesine konuşmuş, kahvede buluşacaktık. Kösele ayakkabılarını yeni boyadığı belliydi böyle.Çiçeğine kurdele bağlamış Tatlıcı Hacı Remzi’nin pastanesinden Asiye’nin en sevdiği tatlıyı alıp gelmişti Mehmet. “Abi,” dedi. “Ne oldu?” dedim. Böyle yutkundum, “Kim oğlum senin düşmanın, bir düşün bakalım.” dedim. “Anam,” dedi. “Asiye’yi bir türlü sevemedi.” dedi. “İnsanın anası oğluna düşman olur mu lan, dedim, hiç?” "Ateş"dedi, "abi.” Yüzüne döndüm. “Buldum, su!” dedi. Durdu, düşündü. “Kim abi, dedi, benim düşmanım? Varsa bilelim, ona göre şeklimizi belliyelim.” dedi Mehmet. Ateş de su da sensin, oğlum Mehmet. Sen kendine düşmansın. Yüreğini, aklını kaptırmışsın deli bir rüzgara; hangi yana savrulduğunun farkında değilsin. Seninki sevda değil oğlum, çaresizlik.. Kendi kişiliğine olanca diretmişlikle, böyle mahallede orada burada sahip olamadıklarınla, gördüklerinle karşılaştırmayı bırak artık. Böyle mahallenin havalısı Asiye için; takmışsın ince bir kravat, çekmişsin köseleleri, üzerine iyi oturmamış bir gömlek giyip çıkmışsın anacığının sıcacık evinden; çıkıp bana anamdır diyorsun düşmanım.” Boynunu eğdi, böyle elleri titriyordu yani. Çayını yudumladı.
Durup dururken böyle bazen insan hatırlar ya hani, böyle unutmak ister ama yine de hatırlar. İlyas'da öyleydi yani; gidecek yeri olmayanın, yolu uzun, kederi de derin olurmuş. Bizim İlyas da o gün sabah kahveyi açtıktan sonra dellenmiş, gideceğim diye tutturmuş. Bilal Abi de ikna edememiş İlyas’ı; yazıhaneden biletini almış, valizini de sokağın ortasına fırlatıp, “Siktir ol git!” demiş İlyas’a. Bizimki iyice dellenip yağan karın altında it gibi titreyerek böyle kaç saat beklemiş öyle. Kahvenin karşısında kendisini alacağı otobüsü beklerken direğe asılı kayıp bir köpek ilanı görmüş İlyas. “Terzi Kamuran’ın Şeker adındaki köpeğini bulana bilmem kaç para ödül vardır!” Ödül yazısını görünce İlyas çıldırmış, böyle aklı yer gök arasında gidip gelmiş, küçücük bir çocuğa dönüvermiş İlyas.Valizi olduğu yere bırakmış, Terzi Kamuran’ın köpeğinin peşine düşmüş. Tanıyordu da zaten İlyas, Şeker’i. Daha önceleri Kamuran Hanım, Şeker’i gezdirmesi için İlyas’a para verirmiş. Mahalleyi dört dönüp bulamayınca umudunu kesmiş bizimki, yorulmuş, valizinin başına dönmüş. Valizin arkasında bir anda beliren Şeker’i fark edince böyle uzanıp yakalamak istemiş.
Böyle tam böyle atlayacak, yakalayacakken de kahveye doğru kaçıvermiş Şeker. İlyas'da peşinden böyle can havliyle adımını attığı anda bir şey çarpı vermiş İlyas’a, yere devrilmiş bizim koca İlyas. Bilal Abi yakalamış Şeker'i Terzi Kamuran böyle mahalleli toplanmış Şeker’in başına, Şeker’in bulunmasına sevinirken, bizim İlyas'da asfalt üstünde yatıyormuş. Öyle yalnız, öyle sakin, öyle titriyormuş İlyas. Bakışları böyle yeri göğü deliyormuş sanki İlyas’ın. Derin, öyle uzun, bir o kadar da sonsuz bir uykuya dalmış İlyas. Bilal Abi gitmiş, gazete kağıtlarıyla örtmüş İlyas’ın üstünü. Sonradan da öğrendik işte Bilal Abi’den. Meğer bizim İlyas’a beklediği otobüs çarpmış.
Ya ne bileyim, böyle işte her şeyi, herhangi bir zaman diliminde herhangi bir kelime ile anlatabilmek her zaman için mümkün olmuyor yani, mümkün değil yani. Kelime kullanmak insanlığın böyle en büyük zaafı olduğu gibi, kelime kullanmadan da kendini anlatabilmek.. Başka bir çaresi, yolu yok yani insanın. Mehmet'de durumun farkındaydı, ne demek istediğimin de. “Asiye seni sevmiyor oğlum.” dedim. “Seviyordur be abi.” dedi. “Asiye seni istemiyor oğlum.” dedim. “İstiyordur be abi.” dedi. “Sevmiyor da istemiyor da Mehmet!” dedim. Böyle sandalyeyi tüm öfkesi ile ittirip ayağa kalktı. “Asiye beni seviyordur da istiyordur da be abi!” diye bağırdı. Sesi titriyordu. Sustu bütün şehir, bütün kahve, herkes.. Böyle derin bir sessizlik oldu o an. Kahvenin ortasındaki o sobanın üstüne damlayan sulardan çınlayan her ses, yarası baş vermiş Mehmet’in ciğerini sızlatıyordu. Kor ateşe düşen bir vücut gibiydi sanki bütün damlalar.. “Lan oğlum, sevse seni kına gecesine dokuz elbise mi isterdi bu kız?” dedim. Acı bir gülümseme belirdi yüzünde, kolumu açtım; böyle sarıldı, böyle içten yani..
Dışarı çıktık. O kadar uzun sürdü ki kış, artık böyle hava buz kesmişti sanki o an. İt gibi titriyorduk.Hacı Remzi’ye gidip, Mehmet’in aldığı tatlıyı geri verdik. Aldığımız para ile de bir paket cigara, bir de hayalini kurduğumuz lahmacun fırını için de bir piyango bileti aldık. Mehmet dedi oradan: “Bakarsın bize çıkar be abi.” dedi. “O zaman açar mıyız, dedi, abi lahmacun fırınını?” “Açarız be oğlum, dedim, tabi.” “Hem de beş karış tabela üstüne ‘Siverekli Mehmet’in Lahmacun Fırını’nı bile yazarız.” dedim.
Ya ne bileyim işte, böyle acılara alışılamayacağının fikrinde, duruşunda, yürüyüşünde bir şeyleri değiştirmesi gerektiğinin farkındaydı artık Mehmet de; için için hissettiği gizli acı, böyle bir yığın düşüncenin arasında, pisliğin, hayatın tam ortasında, orta yerinde yani.. Nasıl yapacaktı? Nasıl öğrenecekti bunu Mehmet? Mecbur yani düşe kalka, ezilerek, korkarak ama asla vazgeçmeden..
Çiçekler mi? Anasına götürdü Mehmet.
🥀
16 notes · View notes
kenttegeceyarisi · 3 years
Text
Belki de dönmüştür ama ıslık çalmayı bilmiyordur...
2 notes · View notes
ysf06 · 5 years
Text
Hiç bu kadar susmak istememiştim
313 notes · View notes
killmebeforegod · 4 years
Text
Çok kararlısın kalbimi çıra gibi yakmaya, niye?
Duvar çekiyorsam yanıyorum için için, bitti işim
Saklar mı yüreğin, yüreğimi içinin her yerinde?
Eski kelimeler, döndürüyor başımı sen söylediğinde
12 notes · View notes
yesilbiyerdeyim · 4 years
Text
Tumblr media
Gelmezsen de olur
Dönmezsen de olur
Bu kalp sensiz de atar
13 notes · View notes
rraabia · 3 years
Photo
Tumblr media
Duvarda asılı resminle bir benden, bir sen geçiyor, Kaç mevsim, kaç mektup yaktım da bilmedin...
1 note · View note
aalminas · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
‘’ Göğsümden içeri yokluğun sızıyor. ‘’
19 notes · View notes
ruhuleylaa · 5 years
Text
"Ben hem ateşim hem de kuru çalı ve bir yanım öbür yanımı yiyip bitiriyor.. "
Cibran
Tumblr media
20 notes · View notes
sdmr34 · 4 years
Video
Bir şeyler değişiyor.. Rüzgara yenik düşen dallarım kırılıyor! Uykularım bölünüyor.. Sükut-ı hayal içinde uyanıyorum.. Pencereden dışarıya bakıyorum; Güneş ellinden şekeri alınmış çoçuk misali.. Üzgün, halsiz bir hayli solgun... #SDMR #manuşbaba #ümityasaroguzcan #sabahattinali #atillailhan #franzkafka #EdipCansever #kafkaokur #cahitkülebi #ahmedarif #dostoyevski #didemmadak #ömerhayyam #cahitzarifoğlu #iyigeceler #NazımHikmet #TurgutUyar #tomrisuyar #kitapkurdu #masamdannotlar #özdemirasaf #şiirduvarda #cemalsüreya #AzizNesin #siirsokakta #şiirsokakta #şiirheryerde #gökyüzü @manusbaba #loveistanbul34 #amazzingphts https://www.instagram.com/p/Bre5IarhZ0I/?igshid=6jz4v8uakzp6
2 notes · View notes
mertsametturkmen · 5 years
Photo
Tumblr media
2 notes · View notes
blackwhiteesblog · 5 years
Text
Tumblr media
İmkansız dedi , GURUR . Riskli dedi , TECRÜBE . Manasız dedi , MANTIK . Yine de Denemeye Değer Dedi KALP ...
- La Edri -
65 notes · View notes
Text
Aşk dediğin yanmak ise
Kül olmuşum yana yana
37 notes · View notes
gizlipencere · 5 years
Text
Her şey çok kolay oldu
Ne sızlandım ne de ağladım
Ani bir ölüm yada bir kalp krizi gibi kolay
Bütün şehir üstüme gelicek
Dünyam yıkılacak sanırdım ama olmadı bitti işte
Bir süre gelen gidenler oldu
Beni anlamaya çalıştılar bir işe yaramadı
Sıkıcı ve kasvetliydim
Bazen bütün gün yorganı başımdan aşığı çekim uyudum
Bazende ucuz filmler seyrettim
Günler böyle geçip gitti
Şimdi iyiyim
Sen utanç gecelerinde ben burda
Hepsi bu kadar sonrası yok
Unuttum gitti geberik, unuttum gitti, unuttum gitti
3 notes · View notes