Tumgik
#filistin ölüyor
gurbets-world · 10 months
Text
Tumblr media
Yine acı acı siren sesleri kulakları çınlıyor!
Bugün hangimiz ölücek hangimi kalacak diye birbirimize uzun uzun bakıp helalleştik.
Ölen kurtuluyor mu bilmem ama,
Kalan her gün ölüyor!
54 notes · View notes
mdnbsrn · 11 months
Text
Sen katil İsrail! Müslümanların omuzuna nasıl bir yük yükledin?
Siz Müslümanlar! Omuzlarımıza böyle bir yük yüklenmesine nasıl seyirci kaldınız?
Siz insanlar! Yüzyılın en büyük sınavında sınıfta mı kalacaksınız?
Ses ver Müslüman, kalk Müslüman, seyretme Müslüman...
54 notes · View notes
hepeksikk · 10 months
Text
Hepeksik...
Bu şiir dünyada ölen tüm çocuklara armağandır..
Gazzeli profesörün son şiiri: Eğer ölmem gerekiyorsa, umut getirsin...
30 notes · View notes
mehfem · 4 months
Text
Tumblr media
8 notes · View notes
rukus · 7 months
Text
Allah bizi doğru yola çevirsin. Gazze'de katliam var biz belediye seçimi derdindeyiz.
5 notes · View notes
savasbitti · 4 months
Text
Tumblr media
"tarih değişir, zâlim değişmez."
katliam sözcüğü "toplu öldürme olayı; toptan katletme; toplu kıyım; kırım; soy kırımı, toplumun ya da halkın tamamının öldürülmesi" anlamlarına gelir. cahit zarifoğlu "mavi gök orada mı?" şiirinde "kim bilir her biri hangi dünyaya sağır?" diye sorar. ismet özel ise "içimden şu zalim şüpheyi kaldır ya sen gel ya beni oraya aldır" başlıklı şiirinde "insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır" diye yanıt verir. günümüzde yaşadığımız durum bu. geçmişten beri dünya üzerinde katliamlar yaşanmış ve katliamı yapan da bunlara hep (kendince) haklı sebepler bulmuş. geçmişten yakın tarihimize oradan da günümüze kadar uzanıyor bu. ne garip değil mi? insanlar uzayın derinliklerine kadar bakabiliyor. bunu da yüzyıllardır takip eden bilim ve teknoloji sayesinde yapıyor ama bu bilim ve teknoloji aynı zamanda kundaktaki bir bebeğin kafasının kopmasına, vücudunun parçalanmasına da sebep olabiliyor. aslında demek istediğim elimizde büyük bir güç var: akıl. insan aklını faydaya kullandığında birçok insanın yararına olabilecek metalar üretebiliyor. geçmişte kıyımlara neden olan hastalıklara çözüm üretebiliyor mesela. veya geçmişte günlerce hatta belki yıllarca süren yolları birkaç saate veya birkaç güne indirebiliyor. ama dünyaya gözlerini daha yeni açmış bir çocuğu öldürmek? teoman'ın "çoban yıldızı" adlı parçasında "yüzme bilmeden daha, deniz görmeden/hiç güneşte yanmadan/şimdi ölmek istemem bir kalbi sarmadan/aşkı tatmadan daha, onla sarhoş olmadan/hiç sevişmeden daha/şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden" sözleri geçiyor. şimdi bir katliam yaşanırken, çocuklar daha "bir aşkı tatmadan, daha hiç gülmeden" neden ölüyor? peki, biz hangi dünyaya kulak kesildik de yaşanan katliamı görmezden geliyoruz? daha doğrusu neden görmezden geliyoruz? onlar bizden değil diye mi? bizim vicdanımız bu kadar küçük mü? geçmişte yapılan hatalardan dolayı mı? devlet büyüklerinin yaptığı hataları çocukların mı çekmesi gerekiyor? bizim vicdanımız sadece bir katliama karşı çıkacak kadar mı? aynı anda zulüm olan birçok yerdeki olaylara karşı duramaz mıyız? bu toprağın adının önemi var mı? biz hitlere de ukrayna'da yaşanan savaşa da hocalı, srebrenitsa, doğu türkistan, filistin, afrika… yani bütün bu yerlerde olan katliamlara karşı çıkamaz mıyız? çıkınca ne olur? karşı taraftan mı oluruz? onlar savunuyor diye biz de mi onların safına geçmiş oluruz? ideolojik fikirlerimiz mi bizi engelleyen ya da bana ne demek daha mı kolayımıza gidiyor? onlar zamanında şunu yaptı, onlar bize şöyle davrandı demek tartışılacak başka konular, dediğimiz gibi bu siyaset, o arenada tartışılacak konular. biz bugün binlerce çocuğun öldürülüşüne karşı çıkıyoruz. dünkü katliamlara da bugünkü katliamlara da yarınki katliamlara da karşı çıkmak elimizde. tartışmak ve ayrışmak yerine bir şekilde karşı çıkmak, elimizden geleni yapmak da elimizde.
20 notes · View notes
rasiha · 6 months
Text
6 aydır gündemden FİLİSTİN düşmedi.
Şimdi ise şifa hastanesi ve katliamlar gündemde ama ses çıkaran tek kişi yok!! İmkanı olan herkesin sokaklara çıkıp bağırması,İtrail konsolosluğunu basması gerekiyordu! İmkanı olan herkesin bir şey yapması gerekiyordu!! Kimse ses çıkarmıyor! Namuslar elden gidiyor! İnsanlar ölmüyor, direk infaz ediliyor! Çocuklar açlık ve susuzluktan ölüyor! Şehir tamamen alt üst olmuş durumda! Ama kimse ses çıkarmıyor!!! YETER! SUSMAYIN! Filistin; Müslümanları (Yani bizleri) suçlarken, imkanı olduğu halde bir şey yapamayanlar yüzünden kendimi çok kötü hissediyorum! Sadece çevremi ayağa kaldırmak ve medyada ses çıkarmak dışında elimden hiç bir şey gelmiyor ve bu beni mahvediyor!! LÜTFEN ARTIK BİR ŞEY YAPIN! MÜSLÜMANIZ, EN ÖNEMLİSİ DE İNSANIZ!! VİCDANLARINIZI ÖLDÜRMEYİN!!!
32 notes · View notes
gurbets-world · 10 months
Text
Insan içine sığdıramadığını,
Gözünden atıyor...
39 notes · View notes
bymuamma · 8 months
Text
Melbörn'de bir kadın Starbucks'ın önünde ağlayarak şöyle diyor; "ben Arap değilim, ben Müslüman da değilim ama hergün bir sürü çocuk ölüyor, tek izin günüm olan pazar günümü boykot için dört haftadır burada geçiriyorum." Bu kadın çoğu Müslüman'ın yapamadığını yapıp bizi duygulandırıyor.
Yine bu gün İrlanda Kadın Milli Voleybol takımı İsrail marşında kenara çekilmiş rakibinin elini sıkmamış. Aynı İrlandalı futbol taraftarları gibi. Acaba yere göğe sığdırılamayan Türkiye Kadın Voleybol Takımı aynı insani hassasiyeti gösterebilir mi? Veya Konya'da Milli maçta bir tane Filistin bayrağı açmayan futbol taraftarları ve futbolcularımız İsrail'e böyle bir tepki verebilir mi? Veremezler çünkü fiba kurallarına saygılılar. Ceza yerler. İsrail gibi saygılılar. İsrail de sözde İnsan haklarına çok saygılı günde ortalama 180 çocuk öldürüyor. Bizim ülkenin topçusu, popçusu (istisnalar kaideyi bozmaz) bir İsrailli adi futbolcunun tepkisi kadar tepki gösteremez. Nasıl göstersin, dindarların dahi sekülerliği iliklerine kadar hissettiği ülkede diğerlerinin İsrail'e tepki göstermesini bırak mazlum demediğine şükret.
Güney Afrika'nın yaptığı hepimizin malumu. Necaşi Ashame rolüne soyundular, inşallah akıbetleride onun gibi olur. Peki nerede İslam ülkeleri batıl mahkemelere bile dava açamayan Müslümanlar nerede?
Tumblr media
29 notes · View notes
serazad · 7 months
Text
Bir yanda bir şekilde kendi rutinlerimize istesek de istemesek de devam ediyoruz öbür tarafta Filistin ölüyor. Bu ikilemin içinde hayata devam etmek çok zor. Sanki iki ayrı alem. Burada sorunlar, endişeler bambaşka orada bambaşka. Beni bu ikilik mahvediyor.
19 notes · View notes
etaali · 3 months
Text
Bu gün...
Bayram günü yine saldırdı, yine öldürdü Siyonist çete!
Ancak bir fark diğer zamanlara göre; Artık vurup kaçamıyor. Bölük bölük o da ölüyor.
Ölümü öldüren Filistin Halkına, Direnişin sağlam ve sadık erlerine, selam ile...
2 notes · View notes
sabahci-baykus · 4 months
Text
Belki masallar tatlı gelirdi önceden uykuya dalardın. Ama masal işte ya her zaman iyilik güzellik anlatılır. Umutla dolar çocuklar rahat bir uykuya dalardı. Şimdi gazzedeki ölen çocukları hangi masallarla kandırabileceğinizi sanıyorsunuz bir çoğu korkudan uyumaz olmuş. Filistin Müslüman memleketi değil mi ? Neden Müslüman olanlar destek çıkmak yerine köstek oluyorlar ne mi oluyor insanlar ölüyor hiç mi içiniz sızlamıyor bir düşünün yarın bizim ülkede de böyle şeyler olabileceği şimdi dur deme zamanı artık bir uyanış başlatılıp insanların ölmesine engel olmalı !
2 notes · View notes
turkishpoet · 4 months
Text
Tumblr media
Bir süredir aklımda, yazdığım şiirleri sosyal medyada paylaşmaya başlama. Gel gör, şu son dönemde yaşananlar kalemimden geçmese olmazdı. Bir şair, bir sanatçı toplumdan ayrı durabilir, kabuğuna çekilip tümden bireysel kalabilir mi? Kalamaz. Lakin aynı zamanda sanatçı toplumdan ayrık olandır. O, kopyalamaz, meydana getirir. Meydana getirdiği ise eseridir. Eserimi şimdi değilse ne zaman meydana getireceğim?
Filistin meselesi tüm dünyada ses getirirken; genç yaşlı, Müslim gayrimüslim, yediden yetmişe herkesin meselesi olmuşken ben nasıl sessiz kalabilirdim ki?
Müslümanlar ölüyor, derken sanki kendi kendilerine, ecelleri ile ölüyorlarmış gibi bir algı oluşuyor. Hayır, kendi kendilerine ölmüyorlar. Onları öldüren birileri var. Niye öldürüyorlar? Söyliyim, çünkü korkuyorlar. Korkularından uyuyamıyorlar. Biliyorlar ki gün gelecek, hesap defteri dürülecektir.
Biz ölülerimize, şehitlerimize ağlamıyoruz. Ağlayanlarımız da var. Biz her sabah, ezanla birlikte kinimizi kınından çıkarıp biliyoruz. Biliyoruz ki gün gelecek hesap sorulacaktır. Ve o gün geldiğinde, o hesabı sorabilmek için çalışıyoruz; okuyor, yazıyor, öğreniyoruz. Bir günümüzün, bir önceki ile aynı olmaması için çabalıyoruz. Onlar da bunu biliyorlar. Gün gelecek hepsini alaşağı edeceğiz... Gülüyorlar... Gülün bakalım. Son gülen, göreceğiz, kim olacak?
2 notes · View notes
kalansonkauaikusu · 11 months
Text
ne diye kendimi yoruyosun adamin iki lafindan biri filistin musluman ve cocuklar ölüyor amk buna ne anlatabiliceksin
5 notes · View notes
gundemarsivi · 23 days
Text
Tumblr media
1 Eylül Dünya Barış Günü Konuşmam
✍🏻 Ali Erkan Güneri
https://www.gundemarsivi.com/1-eylul-dunya-baris-gunu-konusmam/
1 Eylül "Dünya Barış Günü " kutlu olsun!
Merhaba Çanakkale’nin, Kepez’in barış güvercinleri,
Merhaba…
Hepinize karanfiller vermek isterdim renk renk ayırmadan ve başlarınıza defne dallarından, zeytin ağacı dallarından taçlar takmak isterdim…
Cahit Irgat’ın dizeleriyle dile getireyim gönlümden geçenleri:
“Sevinç aksın gözlerinizden
Yaş yerine
Dünya gözlerinizde güzel olsun.”
Merhaba!
Ama bu güzel dilekleri, bu merhabayı bize çok görenler var. Onlar ki, hepimiz biliriz onların kimliklerini, istemez hiçbirini. Ne güzellikleri ne içten bir “merhaba”yı ister onlar.
Onlar ki dünyayı kaynayan bir kazana çevirenler,
Onlar ki Filistin’de
Onlar ki Ukrayna’da
Onlar ki Vietnam’da
Rusya’da, İsrail’de, Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta, İran’da ve içimizde…
Bu savaşlar getirir mi “barış”ı?
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal, pire berber iken diye başlasam anlarsınız: “Barış” bir masal…
İlk kez çocukluğumda duydum barış sözcüğünü.
Okuduğum resimli romanlarda barış çubuğu tüttürüp barış suyu içerek kutlama yapıp kafa derisini soyanlar mı getirecekti barışı?
Savaşanları kınayıp kınayıp, ateş kes çağrısı yapıp savaşanların sırtlarını sıvazlayanlar mı getirecek barışı?
Ya da koca koca adlı meclislerde binlerce sivili katledenleri alkışlayanlar mı getirecek barışı?
Şairlerimiz ben beni bildim bileli, “barış” çığlıklarını dile getiriyorlar şiirlerinde oysa sağımızda, solumuzda, önümüzde arkamızda, içimizde, dışımızda hep bir savaş var.
Daha yeni 50. yılı kutlandı Kıbrıs’ta “barış için savaş”ın.
Yıl 1914, dedem anasına bir fotoğraf gönderir cepheden, fotoğraf arkasında bir dörtlük, bir dizesinde “Sulhu severiz harbe dahi cüretimiz var” diye yazmış…
1940’larda Oktay Akbal “Önce Ekmekler Bozuldu” adlı eserinde “sonra her şey bozuldu” der, “çünkü yeryüzünde harp vardı, insanlar nedenini bilmeden ölüyor, öldürüyor” diye devam eder…
Hep böyle değil mi?
Yıl 1953, büyük usta Nazım “Lenin Barış Ödülü”nü alır. Ve ondan bir şiirin birkaç dizesinde,
“Bir şehir vardı.
Yeller eser yerinde.
Beş şehir vardı.
Yeller eser yerinde.
Yüz şehir vardı.
Yeller eser yerinde.
Yok olan şehirlere şiirler yazılmayacak,
Şair kalmayacak ki.” der.
Doğru demiş usta. İsrail, Filistin, Ukrayna, Rusya, Irak, Suriye, İran, ABD, AB… Kim kiminle savaşıyor, ne için savaşıyor, kim barış istiyor, kim kışkırtıyor, kim yaratıyor bu savaşları?
Neden, neden?
Biliyoruz hepimiz…
Her zaman savaşlara karşı çıktık, hep barışı savunduk, barıştan yana olduk. Barış, barış, barış…
Kimimiz şiirle, kimimiz tiyatroyla, kimimiz resimle, fotoğrafla kısacası sanatın her dalıyla “barış” dedik yaşamımızla…
“Bombalarla şehirler
Kucak kucağa,
Ölülerle toprak;
Beni de alnımdan bir kurşun öptü” diyor Cahit Irgat ve “Kahramanlar Kahramanı” adlı şiirinde de:
“Vinçle indirildim rıhtıma
Yüreğim kan ağlıyor,
Size dağlar gökler boyu hasretim
Göreceğim geldi sizi
Dizlerim, ayaklarım, ellerim.
Ellerim düşündüğünüz oldu mu
Başımı kim kaşıyacak
Yemeğimi kim verecek ağzıma?
Ya ağlarsam, ağlarsam
Gözlerimi kim silecek?
Ben muzaffer bir milletin
Kahramanlar kahramanı
Şimdi önümde mendil
Parsasını topluyorum
Büyük zaferin.
Cahit Irgat 1947 yılında yayımlanan “Rüzgârlarım Konuşuyor” adlı şiir kitabında “Bu şiirler istila görmüş şehirlere ve İkinci Dünya Harbi’nin sefaletine dairdir” diyor ve kitaptaki ilk şiir ithafta:
“Niçin yaşadığını, öldüğünü bilmeyen
Dert çeken dost
Çürüyen dost,
Sizin için söylüyorum
Milyonlarca harp ölüsü adına
İyiliğin, kardeşliğin, ümidin
Aynı hakkın, hürriyetin
İnsanlığın şarkısını.” diyor.
Ve aynı kitaptaki bir başka şiirinde şunları söylüyor:
“Birer birer dert yanıyor gaziler:
-Biz ne kazandık bu harpte?
-Bir çift pabuç kâr etti
Kesilen ayaklarım,
Ama siyah gözlük lazım
Görmeyen gözlerime.
Bir ağızdan söyleniyor şarkılar:
-Şimdi yabancısıyız
Yaşadığımız toprağın
Ellerimiz, gözlerimiz, bacaklarımız
Toprak olduğu halde.”
Dünya çıldırmış, yanıyor alev alev…
Bombalar, güdümlü, güdümsüz füzeler, kimyasallar, misket bombaları çeşit çeşit ve uçaklar ölüm kusan…
Dünya çıldırmış barış, barış diye inletiyor insanı.
Şiirlerinden örnekler verdiğim Cahit Irgat’la ilgili yazdığım bir oyunda, “Gökyüzü Mavi Yalnızlık Lacivert”te şöyle söyleriz birlikte:
“Biz savaş günlerini gördük, yaşadık. Acıların yoğurduğu kuşağımla gelecek kuşaklara mutlu bir evren, yarına bir umut bırakamadık. Oysa bir arpa boyu umudu yeşertmekti amacımız. Arpa boyu mutluluğu çok gördük çocuklarımıza. Suçlu biziz, affetmeyecek bizi çocuklarımız, neşeli cıvıltıları doldurmayacak bu şehirleri.
Ya koca dünya…
Savaşlar, ölüler, kopan bacaklar, kollar. Yakışıyor mu sana? Giderek daha büyük bir canavar oluyorsun…
Çok yakında bir gün çocuklarımız soracak bunun hesabını, eskiden bir şarapnel parçasıyla kopan kolunu, bacağını arayıp bulan insan, şimdi tozunu külünü bile bulamıyor.”
“Anne girmem bu oyuncak dükkânına
Orda toplar, tayyareler, tanklar var.
Seviyorum söğüt dalı atımı
Tekme atmaz, ısırmaz.
Ben yaşamak istiyorum
Ağaç gibi sessiz, rahat.
Karınca kararınca değil
Serile serpile boylu boyumca
Anne girmem bu oyuncak dükkânına
Orda toplar, tayyareler, tanklar var.” (*)
Bu obur dünyada günümüzde de yaşanan onca acının, onca acımasızlığın, onca vahşetin karşısında “barış” için “dünya barışı” için haykırarak sadece “susuyorum”!
Ali Erkan Güneri
(*) Cahit Irgat (Almanya’da 2.Dünya Savaşında Yahudi çocuklarına savaş oyuncaklarıyla oynamaları yasaklanmıştı)
1 note · View note
fisiltihaberleri · 4 months
Text
Tumblr media
Milli İrade Sakarya Meydanlarında STK'ları Adına MUHAMMED İKBAL EREN "Gazze’de insanlık ölüyor işgalci soykırım devam ediyor" SAKARYA MİLLİ İRADE STK’LARI Adına BİLGE İNSAN ABDULLAH İBNİ ABBAS KURAN VE HADİS İLİMLERİ AKADEMİ DERNEĞİ Başkanı MUHAMMED İKBAL EREN'in 17 Mayıs 2024 Cumartesi Saat 12.30 AKM önünde yapılan basın açıklaması şöyle, Bismillahirrahmanirrahim–HAMDELE VE SALVELE Değerli katılımcılar ve basınımızın güzide temsilcileri... Gazze’de insanlık ölüyor işgalci soykırım devam ediyor… Gazze’de, 225 gündür vedalar bitmiyor: Filistinli bir baba, şehit olan evladına veda ediyor. “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. Biz Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz.” Diyor. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/milli-irade-sakarya-meydanlarinda-stklari-adina-muhammed-ikbal-eren-gazzede-insanlik-oluyor-isgalci-soykirim-devam-ediyor-11099.html
#FısıltıHAberleri #AGD #Milliİrade #filistin #sondakika #haber #istanbul #izmir #türkiye #haberler #sondakikahaber #takip #gündem #asker #galatasaray #tbt #vatan #bilgi #bayrak #mhp #instagram #rte #magazin #15temmuz #video #chp #ultraslan #pöh #akp #gundem
0 notes