Tumgik
#kallavi
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Yerinde test ettim kalite kallavi 🤣☺️
58 notes · View notes
delifurkan · 1 year
Text
bu arada "deprem bolgesindekilere o kadar yardim ettik, akpye vermisler. keske etmeseydik" diyenin de kanini sikeyim. birincisi, o bolgede halkin cogu tahliye edildi azinligin akpli olmasi geneli kapsamaz; ikincisi de siz yardimi oy icin yapiyorsaniz kallavi orospu cocugusunuzdur.
87 notes · View notes
emirhaneren · 6 months
Text
Tumblr media
-Oğuz Atay-
İnsanların içine yer eden eserler vardır. Bu eser ne olursa olsun kişi onda kendine ait olan bir parçayı bulmuş demektir. Açıkça söylemeliyim ki benim için bu eserin bir kitap (ve yazarı da önemli yer etmiş durumda) olması beni mutlu ediyor.
Öncelikle Tutunamayanlar'ı konuşmak istiyorum. Bu kitabı okumaya başladığımda herhangi bir kitap okuma alışkanlığım yoktu. Kitabın kapağını ilk açtığım zamana kadar da bu denli çetin bir eser ile karşı karşıya olduğumun farkında değildim. Söylemeliyim ki kitap okuma alışkanlığınız yoksa Tutunamayanlar biraz yanlış bir başlangıç kitabı olabilir. Kitap okumayı sevsem de ben yavaş okuyan birisiyim, hızlı okuma yeteneği bana çok uzak düşüyor ve istesem de beceremiyorum. Bu yüzden benim Tutunamayanlar'ı bitirmem çok uzun sürdü ama bu kadar zaman almasının içinde önemli bir unsur daha var: Bu kitap düşsel şölen. Karakterlerin düşünceleri ile olaylar arasında o kadar hızlı geçişler var ki ilk okuduğumda hiçbir şey anlamamıştım. Yaklaşık dört yüz sayfa sonunda yeni yeni kitabı anlamaya başlamıştım. Kitabı bitirdikten yaklaşık bir yıl sonra tekrar okumaya başladım. Bu sürede kendimi geliştirmiş olacağım ki daha akıcı gelmeye başlamıştı. Özellikle anlamadığım yerleri tekrar okuyunca neler kaçırdığımı anlayıp üzülmüştüm. İlk okuduğum zaman eser beni yorduğu için ara ara mola veriyor ve bu molalarda dünya klasiklerinden kitaplar okuyordum.
Olur ya zaman zaman kitaplar hakkında konuşursunuz insanlarla. Bu muhabbetin içinde de "önerme seansı" başlar. Bu kitabı önerdiğim kişiler bir elin parmağını geçmiyor. Açıkça söylemeliyim ki bu hareketimin sebebi kallavi bir kıskançlık. Bu eserin başkalarınca okunup benimsenmesi fikri beni korkutuyor. Bu yazıyı yazma sebebim de kitabı önermek değil kitabı ve yazarını övmek. Sanki herkesin müdahalesi ile popülerleşirse (ki bunu hak eden bir eser) ben bu kitabı herkese dolu dolu anlatamam gibi geliyor, bu korkunç.
Üzerine bu kadar yazı yazdığım (ki bu benim için tatmin edici bir uzunluk değil) eserin yazarı ise Oğuz Atay'dır. Benim en sevdiğim yazardır kendisi, malûm anlaşılması güç değil sanırım. Okuduğum eseri sadece Tutunamayanlar değil, Tehlikeli Oyunlar'ı da okudum. İki kitap boyunca hiç sıkılmadım. Dört yüz sayfalık anlaşılmayan bölümde bile sıkıldığımı hatırlamıyorum. Bu eserlerin kısa eserler olmaması da beni sevindiren diğer bir konu. Okuduğum her kelimede Oğuz Atay kendine yeni bir dost ediyor beni.
Bu yazdığım yazıyı yeterli bulmuyorum fakat ne kadar anlatsam da okumanız gerekir. Tabii ki ben okumamanız taraftarıyım çünkü hâlâ kıskanıyorum kitabı.
En sevdiğim yazara, Oğuz Atay'a en içten sevgi ve saygılarımla. (1934-1977)
15 notes · View notes
oylenormal · 5 days
Text
Yok mu şöyle kallavi bi telegram kitap grubu aradigimiz her seyi bulalim
4 notes · View notes
inceliklihayta · 8 months
Text
Çalıştığı barda çok içip olay çıkartan iki zengin piçini enselerinden tutup dışarı attı İsmail. Arkalarından da kallavi bir küfür salladı. Adamların “Sen bizim kim olduğumuzu bilmiyorsun lan” tadındaki tehditkar cümleye sadece siktir çekerek cevap verdi. O an titredi cebindeki telefon İsmail'in. Gelen mesajda ’Ben artık yatıyorum hayatım, seni seviyorum’ yazıyordu. Az önce burnunu kırdığı adamın, elindeki kanını sildi bir kağıt mendile ve “Ben de seni seviyorum, huzurla uyu. Yanındaymışım gibi…” yazdı. İki dakika önceki gaddarlık abidesi adam kuzuya dönmüştü iki dakika sonrasında. Bazen olur öyle, erkekler sırf onlar mutlu olsunlar diye, kadınlar için maske takarlar.
6 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Mezar Taşlarında Başlık , Sembol ve Süslemeler
Kavuklar
Burma sanklı kavuk: XVI. ve XVII. asırlarda yoğun olarak görülen bu kavuk cinsine, padişah sandukalarında, sadrazam, vezirler ve üst seviye bürokrat kabirlerinde rasdanmaktadır.
Kallavi kavuk: Daha çok sadrazamların, vezirlerin ve üç ya da dört tuğlu paşaların taktığı kavuk türü olup 12 adet tespit edilmiştir. Gündelik hayatta yeri olmayan bu tören kavuklarının mezar taşlarında kullanımı tamamen semboliktir.
Mücevveze kavuk: Sarayda yüksek rütbelilerin tören kavuğu olan mücevveze kavak XVII. asırdan itibaren görülmektedir.
Örfi desarlı kavuk : Orta ve alt tabaka ulema tarafından kullanılan bu tür başlıklar zaman içinde yaygınlaşarak bir tarikata bağlı müridler tarafından kullanılır olmuştur.
Katibi Kavuk : Bu kavuk cinsini kullananlar hakkında kesin bir bilgi söylemek zordur. Ancak katiplerin kullandığı kavuk olarak maruf olduğundan katibi olarak adlandırılmıştır.
Fesler
1829 yılında Sultan II. Mahmud döneminde giyilmesi mecbur hale getirilen fes kırmızı renkli keçeden silindir şeklinde bir başlık türüdür. İlk olarak nerede kullanıldığı hakkında kesin bir şey söylemek zordur. Osmanlı’ya Fas’tan geldiği için fes adını alan bu başlık türü imal edildiği dönemin padişahının adına nispede Mahmüdi, Azizi, Mecidî veya Hamidi adlarını almaktadır. Fesin kenarında bir püskül sallanması da adettendi. Mahmudi ve onun devamı olarak da görebileceğimiz Mecidi fesin altı dar üstü genişçedir. Azizi fesin ise Mahmudi fesin tersine altı geniş üstü dar ve daha kısadır. Hamidi fes, yine alttan daha geniş ancak üstü azizi festen daha büyükçedir. Fes şapka kanunun kabul edildiği 1925 yılına kadar kullanılmıştır.
Fes her kesimden insanın kullandığı bir başlık türü olduğundan mezar taşları üzerinde yer alan feslere bakarak meslek veya sosyal sınıf ayrımı yapabilmek imkansızdır. Fesin kullanılmasıyla başlığa göre ortaya çıkan farklılıklar da kalkmış bulunmaktadır.
Tarikat Taçları
Tarikatlara ait başlıklar hazirelerde kendilerini hemen belli ederler. Mevlevilerin uzunca ve altta genişleyen başlığı bu gün en çok bilinen tarikat taçıdır. Mevlevi şeyhlerinin başlarında ise sikkenin alt kısmına dolanan destar görülmektedir. Bektaşilerin kullandığı on iki terkli Hüseynî ve dört terkli Edhemî taçlar da Mevlevi sikkeleri gibi ilk bakışta anlaşılabilirler. Diğer tarikat taçlarında ise başlığın üzerindeki dilim sayısı belirleyici olmaktadır.
Bayramîler altı terkli, Celvetiler ise on iki terkli başlık kullanmaktadırlar. Bunlardan başka Kadiri, Nakşî, Sünbuli gibi daha pek çok tarikat tacı mezar taşlarında başlık olarak yer almıştır. Melamiyye tarikatine mensub olanların mezar taşları diğer bütün taşlardan ayrı bir şekilde yapılmaktaydı.
Sembol ve Süslemeler
Ağaçlar
Hayat ağacı: Orta Asya kökenli bu ağaç en yaygın kullanılan ağaç motiflerinden biridir.
Servi ağacı: Elif harfi gibi uzun ve düz olduğundan vahdetin sembolüdür. Serviler rüzgarda sallanırken çıkardığı “Hu, Hu” sesiyle Allah’ı zikrettiğine inanılır. Yalnız Osmanlı’da değil hemen bütün Akdeniz kültürlerinde servi mezarlık ağacı olarak kullanılmıştır.
Hurma ağacı: Kabirde yatan kişinin hacı olduğuna işaret eder. Bol meyveleriyle canlılığı ve bereketi temsil eder.
Asma: Asma da tıpkı hurma ağacı gibi bolluk ve bereketi temsil eder.
Çiçekler
Lale: Ebced hesabıyla rakam değeri Allah ve hilal kelimeleriyle aynı olduğu için kutsiyetine inanılır.
Gül: Mezar taşlarında gerek şahide (baş) taşlarında gerekse ayak taşlarında ve başlıklarda sıkça kullanılan gül, Hz. Peygamber’in remzidir.
Sümbül: Halvetîliğin Sünbüliye kolunun sembolüdür.
Meyveler
Meyve sembolü ölümsüzlüktür. Zira dünya hayatının meyvesi ebedi cennet hayatıdır. Meyve geleceğin tohumunu da bünyesinde barındırır. Mezar taşlarında meyve tabağı içinde yer alan nar, armut, incir, üzüm erik kayısı ceviz limon hurma gibi meyveler hayat, bolluk ve bereketi temsil ederler. Bitkisel modflerin dışında kullanılan bazı sembolleri ise şöyle sıralayabiliriz:
Kandil: Anadolu mezar taşlarında çok görülen bu motif, mevtanın yolunu aydınlatıcı olarak düşünülmüştür.
Geometrik motifler: Kökü Orta Asya’ya bağlanan bu motifler kendi içlerinde sonsuzluk ve süreklilik gösterdikleri için Allah’ı hatırlatırlar
Hançer: Eyüpsultan’da birkaç örnekte gördüğümüz hançer motifi dünyayla ahireti birbirinden ayıran ölümü tasvir etmektedir. Eğer çocuk mezarları üzerinde görülürse bu genç yaşta hayattan ayrıldığını sembolize eder.
Osmanlı Devleti’nde özellikle XVIII. asnn sonu XIX. asrın başı itibariyle moda olan batı tarzı sanat anlayışı, kitap süsleme sanatından mimariye, musikiden mezar taşlarına kadar her alanda etkili olmuştur. Barok ve rokoko kıvrımlar, rumilerin, hatayilerin, geometrik süslemelerin yerini almıştır. Eyüpsultan da yaklaşık 450 seneye yayılan zaman diliminde mezar taşları görülebilir. Son iki yüz yılda daha fazla gömü yapılmasından dolayı son dönem baş tarzı süsleme anlayışı, Eyüpsultan hazirelerinin genel süsleme görüntüsünü oluşturmaktadır. Ancak bu süsleme anlayışı batıdan gelmişse de oradakilerin kuru bir taklidi olarak uygulanmamış, Osmanlı zevki içinde yoğrularak bu medeniyete has bir üslup kazanmışür.
20 notes · View notes
breatth · 1 year
Text
Tumblr media
Seni ben Kallavi Sokağı'nda gördüm. Bir daha görmedim, bilmedim.
Belma Sebil adını yakıştırdım aklıma geldikçe her sefer...
46 notes · View notes
sevemiyomulan · 3 months
Text
Yine banka tarafından yıllar önce bugün doğduğum hatırlatıldı. Hediye olarak da Miles bilmem nesi fırsatı sunuyorlar, söver gibi. Ben ne zaman uçağa binmişim, ne zaman uzun yol yapmışım da bana bunu hediye diye veriyorsunuz. Yiyorsa verin market alışverişinde 1000TL bunus falan. Zaten peynir-zeytin ve çay-şeker ikililerine ancak yeter. Böylelikle mutlu olurum çayımı yudumlarken.
Sövseniz daha iyiydi. En azından ben de karşılık olarak ağız dolusu, usturuplu, tumturaklı, kallavi, boyalı, cilalı bir sövgü dizer, sonra yaslanıp arkama çayımı yudumlardım.
4 notes · View notes
34-ist-34 · 2 years
Text
Saadet Partili kardeşlerimiz sırf ERdoğan düşmanlığından dolayı Kemal Kılıçdaroğluna değil hapishanedeki PKK'ların özgür kalmaları için oy vermiş olacaklar.
Eğer Yeniden Refah Partili kardeşlerimiz siyasi küçük hesapların ve dünyevi menfaatlerin peşine taklır da sırf Erdoğan şımardı şuna bi tokat atalım deyip Kemal Kılıçdaroğluna oy verirse Fetö'nün tüm hapisanedeki adamlarına özgürlük için oy vermiş olacaklar.
İyi Partili kardeşlerimiz daha çok yerli ve mili biziz, bizden kallavi millyetçi yok deyip Kemal Kılıçdaroğluna oy verirse ülkeyi fazla değil 3 ay içinde IFM eliyle emperyalizme teslim etmiş olurlar.
Biz CHP'den ulusalcıyız, biz Atatürkçüyüz deyip Gel Bakalım Muharrem'e oy verirlerse Ankara'dan öte Erzurumdan aşağı her yere Apo'nun heykelini diktirmiş olurlar..
Gelecek, Deva tırı vırı saymıyorum bile..
Erdoğan'a verilmeyen oy bizi tam 80 sene geri götürür !.
21 notes · View notes
olmasadaaolurmus · 1 year
Text
Dağların dorukları dumanlı olur
Geriye dönmez savaşçılar...
Fırtınayla sınanmıştır ömürleri
Karla yıkanmıştır yüzleri...
Bu yüzden asla vedalaşmaz
Ve kılıçlarında taşırlar şiiri!
Bu yüzden sevdaları mahzundur
Yürekleri kallavi!
Alınları ihanet vurgunudur.
Gözleri intihar mavi...
~Yusuf Hayaloğlu
07.09.2023
11 notes · View notes
necessarypretext · 10 months
Text
ya bu insanlar ne kadar nasibetsiz okuyor musun diyorlar mimarım diyorum iş?? diye soruyorlar
mimarlık iş değil mi daha kallavi bir iş mi var daha ne iş yapabilir bir insan
3 notes · View notes
seslimeram · 2 months
Text
Yıkım - Her Günün Meseli
Tumblr media
Bir yazgı ya da kadermiş gibi yıkım her güne içkin kılınıyor. Dünden bugüne kadar ulaşıp bugünden de yarınlara varması söz konusu edilen hayata kasıt her ana içkin kılınıyor. Bir biçimde duraksamadan yenilenmiş, her gün başat öge kılınmış olagelen her hamle cürmün refakatinde şekillendiriliyor. Erk, muktedir, iktidarın sunduğu, güncellediği her edim tüm o olumlanabilir olanın tükenişini göstere geliyor. Bir yazgı ya da kadermiş gibi bütünüyle bu coğrafyanın yıkıcılığı her günün sabit bir pratiği olarak bir sınırı oluşturur. Düzenin ol yeni ülkesi bu cürüm sarmalı kapan olarak bina edilir. Yerleşik, kalıcı ve bir anlık, günlük değil aleni her güne dahil edilmiş olagelen tahayyüllerle bu çerçeveleme, çitleme hayatın ehven olanını yerle bir eder. Muktedirin ülkesi cerahatin yönünü de kalıcılaştırır. Fasarya değil doğrudan imal edilen her olgu var edilen her eylemle bir yıkım sarmalı imalattan tüm halka pazarlanır. Yoksunlaştırma, eksik kılma, yaralarıyla yaşama ve bir türlü nihai anlamda yüzleşme ihtimalinin toptan def edilmesiyle birlikte o yıkım şablonu sabitlenir. Bu yıkıcılığın ortasında hayata hiç yer var mıdır?
Düzeni var edenlerin biyopolitik bir tahakkümü eylem planı kıldığı / addettiği yerde tüm o yıkım hali her güne içkin kılınıyor. Bir uluslararası spor müsabakası, evrensel bir iyiliği var etme kurgusu olarak temellendirilen, gel gelelim endüstriyel bir tahayyülle birlikte bir kıyasıya siyaset arenasına dönüştürülmüş ol yeşil sahaların örovizyonu olagelen öro kap sırasında ülkenin temsilcisi bir futbolcunun milli ve yerli iktidarın ortaklarından ırkçılığın simgesi olagelen bozkurt işareti bu yıkım pratiğine örnek teşkil eder. Ezber edilmiş veciz, söyleniş, ifadelerle basitçe Azeri bir tarihçinin bir zamanlar o mimli siyasetim temellerini atan Türkeş efendiye öğrettiği bozkurt bugün yeniden bir gündem kılınır. Ne tantanalar ne laf kalabalıkları çarpıştırılır. Biz faşist değiliz denilirken, ari ırka ait değerlendirmelerden, Göktürklerden bu yana kullanıyoruz biz abi sakızına, ırkçı / turancı diye gezinen bir garez ve kin güder güruhun ortaklaşmasına birlikte ve beraberce ol yıkım her günün başat ögesi kılınır. Defaatle söylediğimiz gibi bir göçerler yurdu olagelen menzilin, kendine sadece ol Türk kimliğine ait bir yer sanılmasının utanç verici tezahürüne bir son ek, bunca yara bere içinde olunmasına rağmen imkanlar bulunduğunda nasıl da faşizme tutunulduğu bir kere daha kanıtlanır. Maç hikayedir, futbolcunun gösteren olduğu tepkime bir gösterinin detayı gel gelelim, hakikatini oradan çıkan gümbürtü ile kotaran devlet aklı gerçektir. İnsanlarını birbirine düşüren devletli için faşizm konuşulurken, uzunca zamandır inkar edilen ol kanlı geçmişi sahiplenen, bundan gurur duyan bir kitle ortaya çıkar. Onlar kendilerine alan / yer açmaya çabalarken, iktidarın küçük ortağı faşist partinin gerektiği hallerde siyasal İslamın temsilcisi olagelen esas aktöre bariz diz çöktürmesi gerçek kılınır.
Birlikte her şeyiyle aleni acayiplikler sarmalında bir ülke gerçek kılınır. Yıkım doğrudan eylemlerin ardından çıkagelen bir sonuca dönüşüyor. Memleket alt kümeden de düşüyormuş, ekonomik döngü ve parametreleri halkını süründürmek üstüne kuruluymuş, yeni vergilerle kallavi bir soygun düzeneğine devam ediliyormuş bunlar mesele edilmesin de yolumuza bakalım diye ne kadar garabetlik hal varsa onun diriltildiği bir güncellik hasıl olur. Yıkım zaten o’dur. Eski mafya tiplemelerinin memleket sevdalısına dönüştürüldüğü, kendisini ve her bir ülke yurttaşını açıkta bırakan, eksik koyan düzeni sorgulamak yerine bir kere daha ol nefrete bel bağlayanların sahneyi kapsadığı bir zeminde yıkımların bir sonu gelir mi? Sahi hiç böyle bir şey olabilir mi? Wan’da devletin kültür yolu nam bölgeye hakimiyet gösterisi sırasında sahne alan bir temsilin ezberlenen bir vecizi zikredip, Türklüğü dayatmasının orta yerinde hangi bahisler sorunları sahiden de konuşulur kılmaya yeterli gelecektir? Bunca kötülüğün var edilebildiği bir coğrafyanın ortasında, eşikler atlayan, kendi kendine yetebilen, demokrasisi olan bir ülke bahsinin de kof bir masala dönüşümünün ol temsili hakikati her ne yana düşecektir, sahi ama sahiden!
Artı Gerçek’ten aktaralım: “DEM Parti, Muğla'da dört Kürt işçiye yapılan ırkçı saldırıya tepki gösterdi. Açıklamada, "İktidarın, seçme seçilme hakkını dahi tanımayan hukuksuz yaklaşımı bu tarz ırkçı saldırıların yaşanmasının zeminini oluşturuyor" denildi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, (DEM Parti) Emek Komisyonu Eşsözcüleri Mehmet Bozgeyik ve Sevtap Akdağ, Muğla’nın Seydikemer ilçesinde 29 Haziran’da Mardinli Kürt tarım işçilerine yönelik ırkçı bir saldırıya tepki gösterdi.
20-25 saldırganın bıçak, sopa ve silahla dört işçiye saldırdığı belirtilen açıklamada, dört işçinin kafa, kol ve bacaklarındaki kırıklarla ağır şekilde yaralandığı, işçilerin şikâyetine rağmen saldırganlar hakkında şimdiye kadar herhangi bir soruşturma başlatılmadığı vurgulandı.
'Münferit Bir Olay Değil'
Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı:
Kürt işçilere dönük bu ırkçı saldırıyı münferit bir olay olarak görmek mümkün değildir. Bu saldırı, her dönem ülkenin değişik bölgelerine çalışmak üzere gelen Kürt işçilere yönelik yaygınlaşan nefret söyleminin ve saldırıların Muğla’daki yansımasıdır.
'Cezasızlıkla Geçiştiriliyor'
İktidarın toplumu kutuplaştırarak yönetme politikası, Kürt halkına dönük savaş ve şiddet siyaseti, ayrımcı dili ve 31 Mart seçimlerinden sonra bir kez daha tanık olduğumuz seçme seçilme hakkını dahi tanımayan hukuksuz yaklaşımı bu tarz ırkçı saldırıların yaşanmasının zeminini oluşturmaktadır. Yaşanan bu saldırılar her seferinde münferit ve adli olaylar olarak gösterilmeye çalışılmakta, cezasızlıkla geçiştirilmektedir.
'Sessiz Kalmayacağız'
Kürt kimliğine karşı her türlü ırkçı ve ayrımcı saldırıya zemin hazırlayan, toplumsal barışı zedeleyen ve çatışmayı körükleyen uygulamalara ve politikalara karşı sessiz kalmayacağız. Siyasi iktidar her fırsatta kullandığı kutuplaştırıcı nefret dilinden ve başta Kürt halkı olmak üzere geniş toplumsal kesimlere dönük ayrımcı politikalarından bir an önce vazgeçmelidir. Saldırılarla ilgili etkin bir soruşturma yürütülmeli, olay tüm yönleriyle aydınlatılmalıdır. Irkçı saldırganlık yine cezasızlıkla ödüllendirilmemelidir.
DEM Parti olarak hukuki sürecin takipçisi olacak, ırkçı saldırganlığa ve onu üreten siyasete karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz."
Rudaw.net’den de iliştirelim: “İddiaya göre Mardinli tarım işçileri çalıştıkları seranın demirlerini boyamak için araçları ile dar bir sokaktan geçerken karşı taraftan gelen aracın şoförü ile yol verme tartışması yaşadı.
İşçilerin anlatımına göre, yolun dar olması nedeniyle tartışma büyümesin diye yol vermelerine rağmen karşı taraftan bir kişi “Doğu’dan gelip burada adam mı olmaya çalışıyorsunuz” dedikten sonra tartışma büyüdü. Ardından mahallede toplanan yaklaşık 25-30 kişilik bir grup işçilere sopalar, satırlar ve bıçaklarla saldırmaya başladı.
İşçiler saldırıya mahalle muhtarı Hilmi Deniz'in bizzat iştirak ettiğini belirtiyorlar.
Rûdaw’a gönderilen videoda işçilerin Abdurrahim Y., Abdulhalim Y., Resul Y. ve Ahmet Y.’nin kafa, kol ve bacaklarında kırıkların olduğu ve vücutlarında morlukların oluştuğu görülüyor.
Saldırıya uğrayan işçilerden Abdulhalim Y. mahalle muhtarı Hilmi Deniz’in gruba “Bunları daha öldürmediniz mi? Hala yaşıyorlar mı” dediğini, ayrıca iki el ateş ettiğini söyledi.
Mahalle muhtarının kendisine doğrudan hedef alarak ateş ettiğini söyleyen Abdulhalim Y., kendisini sakındığı için mermilerin hedefi olmaktan son anda kıl payı kurtulduğunu sözlerine ekledi.
Şikayetçi olmalarına rağmen jandarmanın işlem yapmadığını ve kimsenin gözaltına alınmadığını belirten işçiler seslerinin duyulmasını istiyor.”
Bir yazgı ya da kadermiş gibi yıkım her güne içkin kılınıyor. Dünden bugüne, bugünden de yarınlara taşınmasına çabalanan mütemadiyen saf bir kötülük hali ile yıkım her günün başat ögesi kılınıyor. Ucuz iş gücü olarak, sigortasız çalıştırılan insanların dar anları tam anlamıyla gözetilerek ağır yüklere koşulmasının yansısı uzun bir mesele. Bir de yukarıda okuduğunuz gibi, sadece günlük rutinlerine eklenmiş bir boya işini yaparken dahi hedefin ta kendisine dönüştürülen insanlar söz konusu olur. Kürd kimliğini kriminalize ederek ol istikamette hayat hakkını hiçe sayarak, “buraya geldiniz adam mı oldunuz” gibi kadüklük ötesi bir tespitle, salt sırf bir yurdun ayrışmasını değil, memleketin de aldığı istikametin en vurucu temsiline imza atılır. Onca insanın canı hiçe sayılarak darp edilir. Öldürülmeleri için komutlar bildirilir, öteki, diğer olarak anılan ifşa olunur. Gel gelelim o kör karanlığı var edenler hiçbir surette ele verilmez. Milli ve yerli ülkenin o yazgı kabilinden suna geldiği cerahat yekunu bir kere daha yıkım için harekete geçer. Ne hak vardır, ne hukuk, ne adalet çabası söz konusudur, ne eşit yurttaşlık. Bütün bu biriktirme hallerinin sonucunda canlarından şansa olmamış insanların el aman feryatları kalakalır geriye. Bir de koca bir ah!
Yıkım her gün yeniden bambaşka biçimlerde var ediliyor artık. Düpedüz yalın ve belirgin bir biçimde yok edicilik ekseninde yürüyen bir aksin yolunda, izinde durmak yok yola bir şekilde devam diye çıkagelen iktidarın kendine korunaklı zemin kıldığı siyasetten var edilen her hamle sokaktaki bir başkasının canına kastı işlevselleştiriyor. Bütünüyle çörüşüp çürümenin ötesine geçen bir menzilin hakikati karşımıza çıkıyor. Onca zamandır var edilen nefretin ulaştığı boyut, bir toprak parçasını ev olmaktan yine yeniden alıkoyuyor. Bunun farkında mıyız? Yeterince güçlü bir itiraz yükselmediği müddetçe ol katran karanlığı ve yıkımın her yanı yeniden kuşatabileceğinin ayırtına varıyor muyuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Kouzou SAKAI – The Lancet
Meramda Paylaşılan Haberler
DEM Parti'den Muğla'da Kürt İşçilere Yapılan Irkçı Saldırıya Tepki: Irkçı Saldırganlar İktidar Politikalarından Güç Alıyor
https://artigercek.com/emek/dem-partiden-muglada-kurt-iscilere-yapilan-irkci-saldiriya-tepki-irkci-309675h
Muğla’da Kürt İşçilere Saldırı: Ölesiye Dövüldüler https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/2906202422
0 notes
dinlersenyazabilirim · 5 months
Text
Yoklar..
Oysa sormalıyım.. öyle susmamak istediklerim var ki,bir bilsen.
Hep çok konuştum , öyle konuştum ki
Onlara sustuklarımı kusar gibi.
Tüm saygısız sokak aralarında soluklanırken, saniyelerce tuttum nefesimi,
Yeni fönlediğim saçlarımı bozan esen rüzgar bile kokusunu getirmedi hiç birinin..
Kallavi bir küfür kaldım damağım da.
Sebepsiz direnişler, dekor olmuyor mu bedenimiz de?
Öyle işte.
Dışarıdan görünen, içireden açılan kapıları açar mı hiç?
Dünya , cümleye dökülenlerle çizilir mi hiç?
Derdim.
Milyarlarca yıldır yaşayan evren, senin ömrün ediyormuş ya meğer.
Matematik bitiyormuş ya burda.
Ama sen yaşıyorsun işte.
Tüm kutsal kitapların bildiği var diyerek..
Birgün kavuşabilme umuduyla.
Bugün biraz sitemli.
Biri on yedi biri on iki.
Baksana , saysana ..
Aslında çok yeni.
Yeni doğurmuş bir annenin geçirdiği iki yıl ne ki..
Onun gibi.
Oysa sormalıyım.. öyle susmamak istediklerim var ki,bir bilsen.
Konuşabilseydim, ah bir konuşabilseydim..
Belki bir savaşın , zapt yeri değişirdi.
Belki bir af gelirdi, mapus ettiğimiz kimlere kimlere..
Kendimizi affederdik en çok..
Bir sarı çiçek açardı iki kaldırım arasından.
Dünya sandığımız bu ömür kurtulur sanırdık belki de.
Annem.
Leo.
Hep yanımdasınız siz .
Ben bilirim de .
Bilin siz de ..
İki mavi arasında sevmeye devam ediyorum ben..
Sevgiler..
1 note · View note
gundemarsivi · 10 months
Text
Tumblr media
Ayakkabıcı Mahmut
✍🏻 Ezbey
https://www.gundemarsivi.com/ayakkabici-mahmut/
Geçen perşembe, Kadıköy’den Beyoğlu’na doğru yola çıktım, 2000’lere kadar çok sık yaptığım bir turun, 20 küsur sene sonra tekrar keyfini çıkaracaktım.
Hava güzel, rota basit; Kadıköy’e minibüs, oradan vapur marifetiyle Karaköy, ardından Finiküler ile Tünel, tabanvayla Taksim meydanı ve Gezi’de son mola. Dönüş, Gümüşsuyu’ndan tabanvayla devam, önce Dolmabahçe sonra Beşiktaş ve gemi ile Kadıköy.
Tur programı;
1) Türk-Alman kitabevi,
2) Orta yaş klasik konfeksiyon ürünleri satan (ceket, gömlek, pantolon, şapka, trençkot, eldiven, kemer, kaşkol, yelek v.s.) birkaç mağaza turu,
3) Şampiyonda bir + bir çeyrek ızdıraplı,
4) Balık pazarının kokusu ve muazzam tezgah / vitrin manzaraları, Hisar pavyon…
5) Cumhuriyette 2 meze 2 tek veya 1 duble rakı eşliğinde öğlen molası,
6) Çiçekte cila niyetine 1 Arjantin ve üstüne kallavi bir Türk kahvesi,
7) İnci’de nefis profiterol,
8) Yavaş adımlarla sindire sindire son durak, istiklalin çıkışında sağda, ayakkabıcı Mahmut.
Gerçekleşen olmaz olasıca hal-i pür melal;
1) Türk-Alman kitabevinin 2.katı (teknik kitaplar) kapanmış, alt katı kafe olmuş, sadece birkaç yüz ikinci el görünümlü kitap var raflarda, kitaptan sorumlu olduğu belli, ben yaşlardaki hanıma umutsuz bir şekilde; “Stahlbau son baskı” diye sorarken ki üzüntüme, aynı üzüntülü bakışla kurduğu şu cümle ile yanıtladı: “maalesef teknik kitap artık gelmiyor, istediğiniz bir kitap varsa siparişle getirtiyoruz.”
2) O konfeksiyon mağazalarından bir tane kalmamış hepsi kapanmış hepsi!! Ya dönerci olmuş ya hamburgerci yada bilmem ne b*k!
3) Şampiyon mercan olmuş, şampiyon yok olmuş!!!
4) Şükür ki Balık pazarı yerinde ama ne eski kokusu ne de görüntüsü yok! Hisar çoktan kapanmıştı, onu çoktan gönlümüze gömmüştük…
Hepsi mi kapanır be kardeşim ya, hepsi mi ya !?!?!?!?!?!?!
5,6) Moralim çok bozuldu, Cumhuriyete ve Çiçeğe uğramadım, hatta kafamı çevirip bakamadım bile…
7) İnci’nin kapandığını duymuştum çoktan, da, gözümle gördüm, çok büyük boşluk / üzüldüm!
8) Son darbeyi ayakkabıcı Mahmut’un dükkanına varınca yedim, 1 sene kadar önce kapanmış. Maalesef, daha yeni sayılır, neden geciktirdim ki bu turu bu kadar? Hangi “boş” işler bu gecikmeye sebep oldu? Yazık oldu. Gittim ustalarını aradım hala sokakta, bir tanesi kalmış ökçe yapıştırıyor / çakıyor belli, dükkanı bir müşteriye emanet edip malzeme almaya gitmiş, düşün ki çırak bile tutacak mecali kalmamış!!! ki o Ayakkabıcı Mahmut, zamanında “menderesin ayakkabıcısı” diye nam salmış bir usta / mağaza idi, kışın kauçuk yazın kösele tabanlı el yapımı deri / süet klasik ayakkabı yapardı / yaptırırdı / satardı.
Yok olmuş! bitmiş! Ayakkabıcı Mahmut artık yok! O kaliteli / sağlam / doğal ayakkabılar da yok!
Yerine bir mobil operatörün mağazası açılmış, ne işe yarıyor bu mobil operatör mağazaları!?!?!?!?!?! ihtiyarların silinmiş fihristlerini kurtarıyor(!!!) ki ihtiyarlar kimselerini arasın, kimseler ihtiyarları aramıyor(…) tamam.
Hepsi mi kapanır be kardeşim ya hepsi mi!?!?!?
İstiklal saç ektirmiş “angut” tarlası!?!?!? iki üç adım zıplayarak ilerleyeyim desen, gözün kamaşır, güneş sanki parlıyor… Siyah çarşaflar yansıyan ışı emiyor! görüntü berrak / çıplak /çirkin, yerde gökte arama boşuna, al işte sana saygıya muhtaç bir cehennem!!!
Eskiyi bilmeniz gerekmiyor; memleketin resmini çekmek istiyorsanız gidin istiklale, gezin / görün, veya gitmeyin! Beni vebale koymayın!
Ben, bir daha asla gitmeyeceğim, ki en azından, hafızamdaki hatıralar da silinip yok olmasın…
Not: Beyoğlu’nu merak eden, anlattığımı anlamayan var ise şayet, şu aşağı bıraktığım kitapları okuyabilir, kitapta bahsi geçen dönemleri ucundan / kıyısından-az biraz görmüş / dinlemiş biri olarak, ne demek istediğim muhtemelen anlaşılır.
“Beyoğlu’nda Beyaz Ruslar” ile başlayıp, Jack Deleon‘un tüm İstanbul kitaplarını okumanızı öneririm.
Tanıma fırsatım olmadı ama, rahmetli Jack yabancı değil, bizim “Jak”,
İstanbul’da doğmuş – yaşamış – ölmüş Yahudi asıllı bir Türk.
Muhtemeldir ki, Beyoğlu’nun son halini göremesin diye, ilah onu erkenden yanına almış. O da kapatmış gitmiş velhasıl!…
Son not: hakkını yemeyeyim, cafe Nero tarihi bir binayı komple almış restore etmiş ve hizmete açmış, güzel olmuş – da, işte ne diyeyim… Hayy bin kunduz!
Dönüş heyecanım kalmadı, rotayı değiştirdim isteyerek. Taksim meydanının son halini merak dahi etmedim, Gezi’nin çoktan kapandığını da duymuştum zaten, gözümle görüp, AKM ve Gezi pastanesinin hafızamdaki son enstantanelerini silmek / güncellemek istemedim…
90’lara kadar çok sık yaptığım bir Çarşıkapı sahaflar / bit pazarı turum da var, eğer ki son halini keşfetme motivasyonunu bulabilirsem, standli damarlarımı patlatmak uğruna onu da yazacağım…
Ezbey
0 notes
nekadarhaber · 1 year
Text
Vatandaşa gelen kallavi zamlar ve ek vergi sonrası kamuda ek tasarruf genelgesi yayınlandı
Tumblr media Tumblr media
Vatandaşa gelen kallavi zamlar ve ek vergi sonrası kamuda ek tasarruf genelgesi yayınlandı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in imzasıyla bugün kamu kurumlarına gönderilen genelgede, deprem kaynaklı maliyetler haricinde tüm harcamaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu genelge, tasarruf tedbirlerinin ivedilikle uygulanabilmesi için gerekli adımların atılması gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca genelgede, tasarruf takibinin tavizsiz bir şekilde sağlanacağı belirtilmektedir. AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, G20 dolayısıyla Hindistan'a gitmeden önce cuma günü imzaladığı ve bugün tüm kamu kurumlarına gönderilen genelgede, 30 Haziran 2021 tarihli kamu kurum ve kuruluşlarının harcamalarında tasarruf sağlanması, bürokratik işlemlerin azaltılması ve kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanımına ilişkin "Tasarruf Tedbirleri" konulu Cumhurbaşkanlığı Genelgesi yayımlandığı hatırlatılmaktadır. Söz konusu genelge kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının, kendi bütçeleri veya tasarruflarındaki diğer kaynaklardan yapacakları yurt içi ve dışı harcamaları ile taşınır ve taşınmazların kullanılmasında genelgeyle belirlenen tedbirlere uymakla talimatlandırıldığı ifade edilmektedir. Cumhurbaşkanlığı Genelgesi'nde, genel ilke olarak kamu hizmetlerinin bütçe sınırları içinde kalınarak ayrılan kaynakların üzerinde harcama yapılmasına yol açılmadan azami tasarruf anlayışı içinde yerine getirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu nedenle bütçelerde ilave yük oluşturacak şekilde faaliyet genişlemesine ve iş artışına gidilmemesi istenmektedir. Genelgede ayrıca, ilgili mevzuatta belirtilen faaliyet alanlarıyla doğrudan ilgili olmayan herhangi bir harcama veya taahhütte bulunulmaması, ihale şartname ve sözleşmelerine alım konusuyla ilgisi olmayan unsurların dahil edilmemesi ve yapılacak alımlarda ölçek ekonomisinden yararlanarak ihtiyaçların daha düşük maliyetlerle karşılanması amacıyla ortak alım yoluyla tedarikin yaygınlaştırılması için azami gayret gösterilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bugün yayınlanan Şimşek imzalı genelgede, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin ilgili maddeleri uyarınca, "Maliye ve ekonomi politikalarının hazırlanmasına yardımcı olmak ve bu politikaları uygulamak", "Kamu harcamalarında etkinlik, etkililik, ekonomiklik ve verimlilik sağlamak amacıyla gerekli standartları tespit etmek ve sınırlamalar koymak, bu hususlarda tüm kamu kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmak ve tedbirleri almak" görev ve yetkilerinin Hazine ve Maliye Bakanlığına verildiği hatırlatılmaktadır. Deprem kaynaklı maliyetler haricinde tüm harcamaların gözden geçirilmesi, tedbirlerin ivedilikle uygulanabilmesine yönelik gerekli adımların atılması ve tasarruf takibinin tavizsiz bir şekilde sağlanması amacıyla yayımlanan genelgeye göre, bahse konu genel ilkelerin yanında, kamu kurum ve kuruluşlarının taşınmaz edinimi ve kiralanması, resmi taşıt edinimi ve kullanımı, haberleşme giderleri, personel görevlendirmeleri, basın ve yayın giderleri, kırtasiye ve demirbaş alımları gibi giderlerini tasarruf kurallarına uygun gerçekleştirecekleri belirtilmektedir. Bunun yanı sıra kamu kurumları, temsil, tören, ağırlama, tanıtım ve personel giderleri, enerji ve su alımları, personel servisi hizmetine ilişkin giderler ve diğer hususlarda genelgede belirlenen kurallara uymakla yükümlü tutulacaklardır. İdareler, genelgenin düzenlediği konularda bünyelerinde gerçekleştirdikleri iş ve işlemlerle bu kapsamda elde ettikleri tasarrufları, izleyen dönemde tasarruf imkanı olan alanları bakanlıklar ve diğer idareler aracılığıyla 28 Temmuz'a kadar Hazine ve Maliye Bakanlığı'na resmi yazıyla bildireceklerdir. Read the full article
0 notes
uzunburakefendi · 2 years
Photo
Tumblr media
. "Kutsal Kitap, "İlk insan cennetten kovuluncaya kadar mutluluğunu sağlayan şey, çalışmaması, boş durmasıydı," der. Cennetten kovulan insanda boş oturma sevgisi aynı şekilde kalmıştır, ama uğradığı lanet hâlâ üzerinde bir yüktür; bunun nedeni de yalnız ekmeğimizi ter dökerek elde etmek zorunda olmamız değildi; benliğimizin moral yapısından ötürü boş oturmaktan huzur duyamayız. Gizli bir ses, boş durduğumuz zaman suç işlediğimizi söyler durur. Eğer insan, boş durduğu halde yararlı olduğunu, görevini yerine getirdiğini hissedebilseydi, o zaman ilkel mutluluğun bir yönüne tekrar kavuşabilirdi." syf.587 Neredeyse bir haftadır hastayım, yatıyorum. Ne işime bakabildim, ne gücüme. Sıkıntıdan Savaş ve Barış'ın kallavi iki cildini de okudum. Şu yukarıdaki alıntı tam olarak sıkıntımı tarif ediyor. Ne yaparsam yapayım, hep bir şeyler eksikti bu aralar. #levtolstoy #savaşvebarış #cilt1 #çeviri #leylasoykut #iletişimyayınları #iletişimklasikleri #kitap #neokuyorum #okumakiptiladır #okumahalleri #tolstoy #rusedebiyatı https://www.instagram.com/p/CpabmJkte-_/?igshid=NGJjMDIxMWI=
1 note · View note