Tumgik
#Yasak
galatakulesindenselam · 5 months
Text
Ve intihar kurtulmanın tek yolu olduğu için tanrı tarafından yasaklandı'
65 notes · View notes
egeantonio · 1 month
Text
Bir öpücüğün dudaklarını ıskalayıp doğrudan kalbine denk geliş anı gibi. Korkakça ve cesurca hatırla anılarımızı. Dudaklarını es geçip doğrudan kalbine ulaşmayı hedeflediğimi bil. Çantamda bir devrim gecesinden kalan yasaklı kelimler sakladım hep. Bir gün özgürlük çığlık çığlığa bağırınca dudaklarına denk geleceğim.
19 notes · View notes
soolipsistt · 14 days
Text
Bugün günlerden, yine kalıbıma sığamama günü sanırım... 
Pazar günü insanlar ne yapar? Aile büyükleri varsa ziyaret eder, imkanı varsa pikniğe gider, yalnızsa kafede takılır, hobi edinir, kitap okur, çay demler, müziği de çayına karıştırıp içer, hiç biri yoksa dinlenir...  Sanırım... 
Genetik lanetim sabah 05:00da gözümü açmak maalesef. Sabah 4te mi yattım? 1 saat sonra ayaktayım, bunu düzeltemiyorum, o yüzden tek çarem gece 1den önce yatabilmek... 
Ev ahali de 10:00dan önce kalkmıyor, o da benim zorlamamla. Bazen yaşayıp yaşamadıklarını nefes alıp veren göğüs hareketlerinden anlıyorum... Bu da ayrı bir takıntı... Takıntılar başka hikaye konusu... 
Neyse... 
Tabiri caizse hayvanlar gibi çalıştığım bir haftanın sonunda uyumam gerekir, ya da kafayı boşaltabileceğim bir aktivite... Son zamanlarda kitap okuyorum, olmuyor, sanki sayfalarda dolanan gözlerim ile beynim arasında bir iletişim eksikliği var. Okuduğumun farkındayım fakat kelimeler gözümden zihnime çıkamıyor, ulaşamıyor...
Müzik dinlediğimde de müzik eşliğinde bir şey yapmak, bir şeyle meşgul olmak, kısacası düşünmemek için ne gerekiyorsa onunla uğraşmak istiyorum, telefonumda bilmem kaçıncı kere silip indirdiğim rastgele bir oyunu açıyorum, fakat dinlediğim müzik ne olursa olsun, onun bana dayattığı ritimler yüzünden oyuna bile konsantre olamıyorum... 
Güzel bir şarkıysa mesela, önceki yazımda az çok çıtlattığım yol arkadaşımla dinleseydik diyorum, ne güzel olurdu, eşlik ederdik, sanki daha önce birlikte şarkı dinlemişiz de eşlik etmişiz gibi... En azından zevklerimizin aynı olduğunu biliyorum...
Neyse... 
Hüzünlü bir şarkıysa zaten düşünmekten kaçtığım ne varsa, sesi duyup çıkıyorlar zihnimin dışına... Kimi zaman gözlerimden, kimi zaman kaslarımdan... Kaslarımdan evet... Nasıl ya deme öyle, stressli bir anını hatırla şimdi, ayakların sürekli tepinir ya oturduğun yerde, huzursuz bacak sendromu... Hah işte o. Benim de parmaklarım durmaz, sürekli ya elimde kalem çevirim ya ritim tutmam gerekir bir şeyler üzerinde ya da ceplerimde ne varsa onu karıştırmam, sıkmam gerekir, o yüzden sürekli klavyeyle cebelleşirim, bir şeyler yazarım çok şeyler silerim, bir insanın yazdığından daha çok nasıl sildiği şey olabilir ki... 
Bugün de böyle başladı... Kalk, yürüyüş filan yapmak için kendinle savaş, her şeyden vazgeçtiğin gibi bundan da vazgeç, oyun oyna, sıkıl, kitap okuyormuş gibi yap, haberlere bakıp küfür et, anca 10 dakika geçmiş olsun... Hapishane gibi... 
Fakat dün yazdığım yazıdan sonra bugün biraz daha huzursuz geçiyor, sebebinin o olduğunu biliyorum, çünkü yazdığım hâlen ona ulaşmadı, bir an önce okusun da yanıt versin istiyorum, bunu yazarken bile ayaklarım huzursuzca hareket halinde... Yaptığım hiç bir şey anlam ifade etmiyor... 
Yıllarca şunu yaşadım; film mi izliyorum, tabi yine tek başıma, acaba burada olsaydı ne söylerdi filmle ilgili, izler miydi benimle, şu ayrıntıyı fark eder miydi, izlerken nasıl görünürdü, o film izlerken ben onu izlesem anlar mıydı, dizime mi yatardı yoksa dizine mi yatardım.... 
Ya da, dışarıda kulağımda kulaklıkla yürüyüş mü yapıyorum; benimle yürümek onu yorar mıydı, hangi şarkıyı tercih ederdi... Şu müzik listemi göstersem, "bu şarkı hiç olmuş mu ya, yürüyüş yapıyorsun sen, düğünde değilsin" der miydi, konuşur muydu, susar mıydı, dinler miydi yoksa uzaklara dalar mıydı... 
Hep bir şeylerin bilinmezliğini yaşadım, hep eksikliğini gördüm... Hangi faaliyette olursam olayım acaba burada olsa diye düşünüp anlamsız sorular sordum, oradaymış gibi hissettim, bazen küfür ettiğini duyar gibi oldum, bazen sevgi dolu gözlerle baktığını görür gibi... Ama hiç orada olmadı. Olsaydı nasıl olurdu hiç bir zaman bilemeyeceğim... 
Sanırım bu gizem hiç bir zaman çözüme ulaşmayacağı için de bu kadar çok takıyorum kafama... Acabalar ile dolu anlar... 
Neyse... 
Yazıyı yazdığımdan beri, okusa da ne derse dese diye bekliyorum, neden bekliyorum, malûm, olmaması gerektiği için hayatımda, normal mesaj filan ile olmuyor, güvercinlerle anlaşıyoruz desem yeri aslında.. ve aylardır doğru dürüst haberleşmiyoruz... Sabırsızlığım da ondan zaten... 
Yani sığmıyorum kalıbıma... Gelse de bana kap olsa, ya da dolsa içime, öyle ya da böyle, güzel ya da öfkeyle...
Gelse de sığsam artık şu kaba...
Buralara yazıyorum da, senin gibi okuyanlar kesin "git işine bak, bize ne" filan diyordur, ben çok yazdım, not tutma aplikasyonlarına, maillere, kimsenin görmeyeceği şekilde saklı sosyal medya platformlarına, 9 sene önceydi sanırım, 100 sayfa ortalamasında bir günlük tutmuşum, online tabi, sonra durdum, okudum, ne zaman okusam salya sümük ağladım, ona gönderdim, göndermez olaydım, salya sümük ağladı... Bir şey yapamama çaresizliğini bilirsin... Ne onun elinden, ne benim dilimden bir şey gelmedi... Sonra ben sildim o defteri, sonra çok şey yazdım yine, paylaşmadım bir daha onunla yine ağlamasın diye, sonra sildim... Nokta koyduysam sildim, virgül koyduysam sildim... İlk defa halka açık yazıyorum, ama sanırım ruh halimin savaş içinde kalacağı bir gelecekte, ölmemiş olursam bunları da sileceğim... 
Neyse... Birlikte müzik dinleyelim mi? 
Batuhan Kordel'den "Dönme" 
Ne kadar ironik oldu bu şarkı, bu yazıdan sonra (: sözleri güzel... 
Sağlıcakla...
Bir de varsa bir derdiniz, yazın dertleşelim... Buralara takılan insanları seviyorum, Instagram tripleri yok, Twitter havaları yok, daha rahatlar... İyi ki varlar.
Bu etiketleri de sırf daha çok insanla dertleşeyim diye ekliyorum, yoksa reklam gibi bir maksadım yok.
7 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 9 months
Text
Tumblr media
"Ümmet(ler)in amelleri, Berzah aleminde kendi peygamber(ler)ine arz olunacaktır. Öyleyse kul, yaptığı amellerden peygamberinin yasaklamış olduğu şey(ler)in peygamberine arz edilmesinden utansın!"
Letâifü’l-Meârif, İbn Receb el-Hanbelî
44 notes · View notes
muratmesutfan · 8 months
Text
Tumblr media
özlemeyi, özlemle gecelemeyi, günbatımlarında ufuklara resim çizmeyi, içime birikmeyi, aşina bir ismi seslemeyi, kısaca sevmeyi, kısaca yaşamayı, yasak ettim şu garip gönlüme…
Murat Mesut
23 notes · View notes
kendisineyazar · 1 month
Text
CENNETİMDE OLAMAZSIN
Yasaksın artık bana,
Süsleyemezsin senli hayallerimi.
Elmanın Adem'le Havva'ya yasak olduğu kadar,
Sende yasaksın artık bana.
Sadece bir kez bile olsa,
Birdenbire düşsen hayalime, seni yaşayacağım o anda,
Ama o an bana cehennemi gösterecek, biliyorum.
Oysa ben cenneti istemiştim seninle,
Cehennem olduğunu bilmeden, habersiz.
Yasaksın artık bana,
Cennetle cehennemin yan yana gelemeyeceği gibi.
Yasaksın artık bana,
Cennetimde olamazsın, yasaksın.
MELİSA.C
10 notes · View notes
ckardelen · 2 months
Photo
Tumblr media
Dörtlü İlişki - Bölüm 28 (on Wattpad) https://www.wattpad.com/1438736636-d%C3%B6rtl%C3%BC-i%CC%87li%C5%9Fki-b%C3%B6l%C3%BCm-28?utm_source=web&utm_medium=tumblr&utm_content=share_reading&wp_uname=cevriyekalender Bengi ile Cem Can ile Nalan İki evli çift. Bengi ile Can iş arkadaşıdır, zamanla aralarında yakınlaşma başlar ama ikisi de evlidir. Hem aşklarını yaşamak hem de mutlu evliliklerini sürdürmek isterler. Çünkü yasak aşkın evliliklerine yeni bir kan getirdiğini, tazelediğini fark etmişlerdir. Peki çözüm nedir? Tabii ki Dörtlü İlişki.
9 notes · View notes
dianaa70 · 5 months
Text
Sevmeyi kendime yasaklasam ne yazar sanki yüreğim beni dinliyor
10 notes · View notes
Text
Yaşamın anlamı, her yeni güne umutla uyanmak, sevdiklerimize değer vermek ve içimizdeki tutkuları takip etmektir. Hayat, bizim için anlam kazanırken, aynı zamanda başkalarının hayatına da anlam katma fırsatı sunar. Küçük bir tebessüm, sıcak bir gülümseme veya bir yardım eli uzatmak, başkalarının hayatında büyük bir fark yaratabilir. Unutma, her birimizin hayatı anlamlandırma gücü vardır. İçindeki ışığı yak, dünyayı aydınlat.
4 notes · View notes
wehuzunngeldi · 1 year
Text
Bahtı teninden yanık bir serencamdı Bir ömrün bana giydirdikleri Kaçamadım şerrinden şamarından feleğin Daha tüysüz bir çocukken dilim dağlandı Yasaklarla korunmaya alındı bütün düşlerim.
19 notes · View notes
askdemeksana · 3 months
Text
İNSANLAR GÖRÜYORUM
İnsanlar görüyorum
İşe gidiyorlar
Çalışıyorlar
Ara veriyorlar
Tekrar çalışıyorlar
Evlerine dönüyorlar
İnsanlar görüyorum
Sadece bedenlerini
Ruhları ölü sanki
Katilleri aramızda belki
Hem ruh öldürülür mü ki
Bir insan bunu yapabilir mi?
İnsanlar görüyorum
Etten duvar
Nefes alıyorlar
Ama yaşamıyorlar
Otomatik pilottalar
Hep aynılar
İnsanlar görüyorum
Evet varlar
Görüyorum buradalar
Cinayeti görmüyorlar
Yaşamadıklarını anlamıyorlar
Ruhlarının katilini seviyorlar
İnsanlar görüyorum
Konuşmaları yasak
Düşünmeleri yasak
Eğlenmeleri yasak
Mutluluk yasak
Özgürlük yasak
İnsanlar görüyorum
Bir deri bir kemik
Sesleri hep kesik
Nefesleri bitik
Hayatları silik
Gelecekleri yitik
İnsanlar görüyorum
Ve maalesef
Ben insanların
Hayatlarını
Hiç iyi
Görmüyorum!..
Uğur İncekara
Yazım Tarihi : 04 Eylül 2023
3 notes · View notes
muslumanincenneti · 5 months
Text
Tumblr media
EMR-İ Bİ'L-MA'RUF VE NEHY-İ ANİ'L-MÜNKER
 
Târık İbnu Şihâb anlatıyor: "Bayram hutbesini okuma işini namazdan öne alanın ilki Mervan'dır. O, bu işe tevessül edince cemaatten birisi ayağa kalkarak: "Yanlış iş yapıyorsun, namazın hutbeden önce kılınması gerekir" dedi. Mervan: "Artık o usül terkedildi" diyerek devam etmek istedi. Ebu Saîdu'l-Hudrî ortaya atılarak: "Bu adam, üzerine düşen vazifesini yaptı. Zira ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim: "Sizden kim (sünnetimize uymayan) bir münker görürse (seyirci kalmayıp) onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse lisanıyla düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu kadarı imanın en zayıf mertebesidir."
 
Melâhim 17, (4340); Müslim, İman 78 (49); Ebu Dâvud; Salâtu'l-İydeyn 248 (1140); Tirmizî, Fiten 11 (2173); Nesâî, 17 (8, 111); İbnu Mâce, Fiten 20, (4013)
 
Tirmizî'nin rivayetinde şöyle denir: "Bir adam kalkarak ey Mervan sünnete muhalefet ettin..." dedi.
 
Ebu Dâvud şu ziyadeyi kaydeder: Sen bayram gününde minberi (musallaya) çıkardın. Halbuki daha önce bayramda minber çıkarılmazdı. Bir de hutbeyi namazda öne aldın."
 
Nevevî rivayetinde bu açıklamalar yok, sadece Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in sözleri var.
#yanlış #yasak #iyilik #emir #sünnet #doğru #yol #hadis #günlükhadis #buhari #muslim #peygamber #islam #hadisler #hadiskitabı #kütübisitte #nesai #tirmizi #ebudavud #ibnmace #muhammed #muhammet #sallallahualeyhivesellem
5 notes · View notes
soolipsistt · 9 days
Text
Bir şey anlatacağım.
Sanırım üzerinden 19 yıl geçti, tam olarak hangi ay olduğunu hatırlamıyorum fakat sıcaktı... Hoş bu memleket her zaman sıcak da neyse, 2005 yılı olduğundan eminim. Yani oran buram açıkta kalmamıştı ^_^. Bir rüya gördüm, hâlen dün gibi hatırlıyorum çünkü o kadar gerçek gibiydi ki...
Lise son sınıftım, sosyal değildim, hayatım benim seçmediğim bir çizgide ilerliyordu ve bu durum benim o zamanlar umurumda bile değildi.
Rüyamdaki o kadın silüetini de hiç bir zaman unutmadım, adıyla sesleniyordum, ama hayatımda onun adına sahip, ona benzeyen kimse de yoktu. Yani bilinç altımın bana sunduğu şeyler ya bir filmden ya okuduğum bir kitaptan kalma olmalıydı.
Uyanmadan önce dönüp bana gülümsediğini benimse uyandığımda terden sırılsıklam olmuş atletimi ve sanki salya sümük ağlamış gibi olan suratımı hatırlıyorum. Rüyamda bir çok kez ağladım, uyandığımda da göz yaşlarım hâlen duruyor olurdu, bu da böyleydi ancak ilginç olan diğer ağladığım rüyaları hatırlamazken, bunda göz yaşına sebep olacak bir şey olmamasına rağmen o şekilde uyandığımda şaşırmıştım.
Uzun bir süre etkisi sürdü... Nedensiz yere kafamdan atamadım, ne ismi, ne silüeti, ne gülümsemesi...
Yıllar geçti, uzun süreli sevgilimle nişanlandım. Üniversiteyi gittim ama okumadım, yani çalışmam gerekiyordu işe başladım, daha sonra daha ciddi bir işe girdim. Bu da yaklaşık olarak 12 sene öncesine denk geliyor...
Kendi iplerimle ördüğüm bir kader olmasa da bir sekilde ite kaka ilerliyordum, yaşıyordum, kendi hayatım olmadığını hissederek, çevremi mutlu etmek için göz yumduğum aile kararları ile çoğunun "olması gerektiği" şeklinde direttiği bir hayatım vardı.
Yani işe git, ailenle iyi geçin, sokakta sürtme, keza arkadaş ortamını bırakın arkadaşım dahi yoktu, hafta sonları nişanlımla buluş, uyu, kalk işe git ve aynı döngüyü defalarca tekrarla...
Bu döngünün bir yerinde bir şey oldu. İş yerinin yemekhanesinde tabldotumu alıp oturacak yer ararken bir masada oturan, tanımadığım bir meslektaşı gördüm. Ayaklarım benden izinsiz yanına gitti, dudaklarım benden izinsiz masadaki boş yeri talep etti ve ellerim benden izinsiz bir şeylerle meşgul olmaya çalıştı.
Sanırım elimin sürekli ritim tutması, boş durmaması ilk o zamana dayanıyor... Neyse... Karşısına oturduğum kadının yüzüne bakmaya korkuyordum, vücudumun benden izinsiz hareket etmesi de bu yüzdendi... O anın gerçek olup olmadığı ile ilgili kendi içimde savaş veriyordum. Sonuçta nefes alıyordum, görüyordum, dokunuyordum, yemeğin tadını alıyordum, yani o anın gerçek olmaması için tek sebep karşımdaki kadının o andan kaç yıl önce onu rüyamda görmüş olmam. Onun dışında hiç bir sorunum yoktu gerçeklikle ilgili...
Hangi bölümde çalıştığını sordum, standart muhabbet... Sonra korkarak ismini öğrenmek istedim. Daha sonrasında bir çok kez düşünmüşümdür acaba karşısında hem saçma sapan hareket eden, hem korkan, hem de konuşmak isteyen tanımadığı bir adamı izlerken neler hissetmiştir diye...
İsmini söylediğinden sonra ne olduğunu hatırlamıyorum, yemeği yedim mi, ne konuştum, nasıl ofise gidip işe devam ettim bende yok... Ama genel olarak her şeyi, ama her şeyi sorgulamaya başlamıştım, içtiğim sudan, uyuduğum saate, izlediğim filme kadar her şeyi... Belki bir uyanıştı, bilmiyorum...
Daha sonra soyadını öğrendim, iş yerine ait platform üzerinden iş ile ilgili bir bahaneyle yazışmaya başladık. O da soyadımı orada görünce, okul zamanında tanıdığı aynı soyadına sahip arkadaşınsan bahsetti, sohbet böyle başladı. Bahsettiği kişi de kuzenimdi.
Kaderin insanları hangi duraklarda bırakacağını, nereye götüreceğini bilmiyor insan. Yıllar önce rüyanda gördüğün insanı karşına çıkarabiliyor, geçen zaman içinde bir çok kez aynı ortamda bulunmuş ama görmemiş olma ihtimalini de defalarca kez sorguluyorsun tabi...
Belirsiz bir zaman girdabı içerisinde sıkışmıştım. Arkadaşım yoktu, konuşacağım, anlatacağım, anlatsam da inanacak, anlayacak kimsem yoktu... "Hadi ordan, rüyasında görmüşmüş..." Kafamın içinde yankılanan ses hep buydu, sessiz kalmak gerekiyordu... Dışarıya dingin bir deniz izlenimi veriyordum, içimde okyanuslar çağlıyordu. Dışarıya ay ışığı yansıtıyordum. İçimde güneşler patlıyordu...
Her şeyi sorguluyordum, sorguladıkça kayboluyordum...
Yazışmalar uzun sohbetlere sürüklendi, ruhun bir ikizi olsaydı sanırım en fazla olabileceği nokta buydu... Tanıdığın biriyle yan yana geldiğinde konuşmadan anlaşabilirsin, bakışmaların ile ortak kararlar verebilirsin... Fakat daha önce yan yana gelmediğin biriyle ilk yanyana gelişinde sessizce çığlık atmak, dudağını oynatmadan saatlerce konuşabilmek nedir bunu da ben öğrendim, kader öğretti...
Nasıl birisi olduğumu biliyordu, işimi, asosyalliğimi, nişanımı....
Zaten sohbetlerin sessizliğide buradan geliyordu...susuyorduk ama çok konuşuyorduk... Gülümsüyorduk ama ağlıyorduk... "Olması gereken bu" olduğu için kimse zarar görmesin diye biz heyelan altında kalıp gıkımızı çıkarmıyorduk...
12 senede yüzlerce defa sessizce terk ettik birbirimizi. Kader bizi aynı araçta bir araya getirdi, aynı köşede bekletmek zorunda bıraktı, aynı asansörlere bindirdi, aynı markete soktu, aynı kafeye itekledi... Kaçmak imkansız gibiydi...
Aramıza ne kadar imkansız varsa sokmaya çalıştık, evlendim, baba oldum, onun hayatına insanlar girdi, üzerimizden kamyonlar geçti... Bir tek içimizdeki ateşin üzerine yağmuru yağdıramadık...zaten imkansızdık...
Kader bizi denk getirdiği her anın ardından içimdeki coşku beni ben yapan coşkuydu, kısa sürüyordu, kendimi dünyanın en güçlü adamı hissediyordum, her şeyi başarabilecek biri, her zorluğun altından kolayca kalkabilecek biri... Fakat kendi hayatımıza döndüğümüzde farklı insanlardık... Ben asosyaldim, sessizdim, güçsüzdüm... Fakat ne yapsam o bir yerlerde beni izliyordu, o da bana eşlik ediyordu, hayal gücüm inanılmazdı...
Önceki yazılarımdaki yol arkadaşım oydu, minnetten kaçıp cinneti yaşamış ve beni anlayıp yaralarımı saran oydu, fiziki bir varlığımız yoktu, ruhumuz el ele yürürken biz sadece yan yana yürüdük. Kaderin bizi götürdüğü sona, mezara doğru ilerlerken, yolun keyifli geçmesini sağlayan oydu. Bunu yazarken hüngür hüngür ağlamamın sebebi o, bundan sonraki yazılarımda tasvirini bolca göreceğiniz gün doğumu gözlere sahip, cennetim o olacak.
Bu benim saçma hayatımın bir fragmanı işte.
Sıktıysam özür dilerim, bugün size onunla ilk dinlediğimiz, göz yaşı içinde sessizce eşlik ettiğimiz şarkıyı emanet ediyorum, lütfen dinledikten sonra incitmeden yerine koyun.
Karmate - Nayino
Sağlıcakla.
2 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
"Hükümet darbesinden kısa bir süre sonra, askeri hükümet iletişim araçları için yeni normlar dikte ettirdi. Yeni sansür yasasına göre, sokak röportajlarını ve o konunun uzmanı olmayan kişilerin belli bir konudaki düşüncelerini yayınlamak yasaklanıyordu. Özel mülkiyetin zirve noktası. Sadece toprakların, fabrikaların, evlerin ve insanların sahibi yoktu; artık konularında sahipleri vardı. Güç ve sözcük tekeli sıradan insanı sessizliğe mahkum ediyordu."
Eduardo Galeano | Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri
8 notes · View notes
yurekbali · 1 year
Text
Tumblr media
Özgürlüğün geldiği gün O gün ölmek yasak! - Cemal Süreya, Tek Yasak (Beni Öp Sonra Doğur Beni) - Görsel Tasarım: Dilara Nacarkâhya
17 notes · View notes
aybarskagan · 1 year
Text
"İstanbul'da;plajlar,sahiller,ormanlar,mesire alanları ve parklarda nargile içilmesi yasaklanmıştır..
4 notes · View notes